Gönderen Konu: Allahü teâlâya güvenmek  (Okunma sayısı 626 defa)

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.413
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Allahü teâlâya güvenmek
« : 22 Temmuz 2007, 13:21:15 »
Allahü teâlâya güvenmek
Sual: Allah bes, bâki heves ne demektir?
CEVAP
Bes, kâfi, yeter, yetişir demektir. Bâki, kalan demektir. Heves ise, nefsin isteği, geçici arzu demektir. Allah bes diyen, Allahü teâlâya tevekkül etmiş olur. Tevekkül, vekil etmek, işini başkasına havale etmektir. Istılahta ise, Allah�a güvenmek, Ona dayanmaktır.

Tevekkül, değiştirilmesi insan gücünün dışında olan acı olayların, ezelde takdir edildiğini bilip, üzülmemek, Allah�tan geldiğini düşünerek seve seve karşılamaktır. Allah bes diyen, [Ona tevekkül eden] yani onu vekil eden kurtulur. [Vekil: koruyucu, gözetleyici, bakıcı, yardımcı.]

Bes Farsçadır. Allah bes ifadesinin Arapçası, Hasbiyallah demektir. Hasbiyallah, Allah bana yetişir demektir. Hasbiyallahü ve ni�mel vekil ise, Allah bana yetişir, O, güvenilip dayanılan ne güzel vekil, demektir. Hasbünallahü ve ni�mel vekil ise, Allah bize yetişir, O, güvenilip dayanılan ne güzel vekil, demektir. Kur�an-ı kerimde, cesur müminlerin, (Hasbünallahü ve ni�mel vekil) dedikleri bildiriliyor. (Al-i İmran 173)

Allahü teâlâ, Peygamber efendimize buyuruyor ki:
(Sana hile yapmak isterlerse, Allah sana kâfidir.) [Enfal 62]

([Ey resulüm, senden] yüz çevirirlerse, �Hasbiyallahü la ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azim� de! = Allah bana kâfidir, Ondan başka ilah yoktur, ben sadece Ona güvenir, Ona dayanırım. O büyük Arşın sahibidir.) [Tevbe 129]

(De ki: Hasbiyallahü aleyhi yetevekkel-ül-mütevekkilün= Bana Allah yeter, güvenip dayanacaklar, ancak Ona güvenip dayanırlar.) [Zümer 38]

(Allah�a dayan; vekil olarak Allah sana yeter.) [Nisa 81]
(Tevekkül edene Allah kâfidir.) [Talak 3]

(Müminlere, "Düşmanlarınız, size karşı asker topladı; onlardan sakının" denildiğinde bu, onların imanlarını arttırdı ve "Hasbünallahü ve ni�mel vekil" dediler.) [Al-i İmran 173]

Zümer suresinin 36. âyetinde mealen, (Allah kuluna kâfi değil mi) buyuruluyor. Evet, (Allah bes) demeliyiz. Böyle kimseye de şeytan musallat olamaz. Kur�an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edip de yalnız Rablerine tevekkül eden kimselere şeytan hakimiyet kuramaz.) [Nahl 99]

Her müslümanın Allahü teâlâya tevekkül etmesi farzdır. Tevekkül imanın şartıdır. Çünkü âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Eğer imanınız varsa, Allah�a tevekkül ediniz!) [Maide 23]

Bir insan için en büyük makam, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmaktır. O halde tevekkül etmek gerekir. Çünkü Kur�an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah, tevekkül edenleri elbette sever.) [Al-i İmran 159]

(Dünya hayatında size verilen nimetler geçicidir. İman edip, Rablerine tevekkül edenler, Ona güvenip dayananlar için, ahirette verilecek Allah�ın indindeki mükafat ise, dünya nimetlerinden daha hayırlı ve daha süreklidir.) [Şurâ 36]

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Hasbiyallahü ve ni�mel vekil sözü her korku için bir emniyettir.) [Deylemi]

(Sabah akşam 7 kere, �Hasbiyallahü la ilahe illahü, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabb-ül arşil azim� okuyan, dünya ve ahiret sıkıntısından kurtulur.) [İbni Sünni]

(Bunu on defa okuyanın sıkıntısını Allahü teâlâ giderir.) [Şir�a]
(Sıkıntılı iken �Hasbünallahü ve ni�mel-vekil� deyiniz!) [İbni Merdeveyhi]

(Tedbir almakta acizlik gösterme! Tedbire rağmen bir işe gücün yetmezse, �Hasbiyallahü ve ni�mel-vekil de!) [Buhari]

(Evden çıkarken �Bismillah, tevekkeltü alallah, la havle vela kuvvete illa billah� diyen kimse, tehlikelerden korunur ve şeytan ondan uzaklaşır.) [Tirmizi]

(İbrahim aleyhisselam ateşe atılırken, �Hasbiyallahü ve ni�mel vekil� [Bana Allah�ım yetişir, O ne iyi yardımcıdır] dedi.) [Hatib]

Kur�an-ı kerimde de aynı şey bildiriliyor:
(De ki, Allah bana kâfidir.) [Zümer 38]

Allahü teâlâdan başka güvenilecek, dost edinilecek hiç kimse, hiçbir şey yoktur. Allahü teâlâdan başkasına sığınmak, örümcek ağına sığınmaya benzetilmiştir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Allah�tan başka dost edinenin hali, örümceğin durumuna benzer. Halbuki barınakların en çürüğü örümcek yuvasıdır.) [Ankebut 41]

O halde Allah bes [hasbiyallah] demek ve bu sözde İbrahim aleyhisselam gibi durmak gerekir.
Bâki heves, masivadır, Allah�tan gayrı şeylerdir. Allah�tan gayrı şeylerle uğraşmak ise faydasız işle vakit geçirmektir. Hadis-i şerifte, (Bir kimsenin faydasız işle vakit geçirmesi, Allahü teâlânın, onu sevmediğine alamettir) buyuruldu. (Mek. Rabbani)

On cümle
Muhammed bin Hişâm anlatır: Ma�rûf-ı Kerhî bana; �Sana; dünya ve ahiret saadeti için on cümle öğreteyim. Böyle dua edenin duası kabul olur� dedi. �Yazayım mı� dedim. �Hayır, Behr bin Hâris nasıl tekrar ederek bana öğrettiyse, ben de aynı şekilde sana öğretirim� diyerek şu hadisi bildirdi:
(Her namazdan sonra, şu on cümleyi söyleyenin dualarını Allahü teâlâ kabul eder:
1- Dinim için Allah bana kâfidir.
2- Dünyam için Allah bana kâfidir.
3- [İki cihan] endişelerim için Allah bana kâfidir.
4- Haset eden için Allah bana kâfidir.
5- Bana haksızlık eden için Allah bana kâfidir.
6- Kötülük etmek isteyen için Allah bana kâfidir.
7- Ölüm anında Allah bana kâfidir.
8- Kabirde Allah bana kâfidir.
9- Mîzanda Allah bana kâfidir.
10- Sıratta Allah bana kâfidir.
Kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah bana kâfidir. Ona tevekkül eder, Ona yalvarırım.) [Nevadir-il Usul, Hakim-i Tirmizi]


Tevekkül ve çalışmak
Sual: Tevekkül, çalışmamak, ilaç kullanmamak demek midir?
CEVAP
Tevekkül, dinimizin bildirdiği sebeplere yapıştıktan sonra neticeyi sebeplerden değil, sebepleri yaratandan beklemektir. (Bir işe başladığın zaman, Allahü teâlâya tevekkül et, Ona güven!) âyet-i kerimesi, tevekkül ile beraber azmederek çalışmak gerektiğini gösteriyor. (Al-i imran 159)

Tevekkül, herhangi bir işin, dinen, örfen sebeplerine yapışarak gayret gösterip, neticeye ihlasla teslim olmaktır. Yani sonucu Allahü teâlâdan beklemek ve bu sonucun kendisi için mutlaka hayırlı olduğuna inanmaktır. Doğru sebebe yapışan doğru netice alır.

Tevekkül, değiştirilmesi insan gücünün dışında olan üzücü olayları, ezelde takdir edilmiş bilip, üzülmemek, Allahü teâlâdan geldiğini düşünerek seve seve karşılamaktır. İnsan, bir işin neticesinin iyi mi, kötü mü olacağını bilemez. Hayır sandığı çok şey, şerle, şer sandığı çok şey de, hayırla neticelenebilir. Muhakkak şu işim olsun diye ısrar etmemeli, �Hayırlı ise olsun� demelidir.

Allahü teâlâ, kimseye muhtaç olmamak için çalışmayı, hasta olmamak için tedbir almayı, hasta olunca ilaç kullanmayı, görebilmek için ışığı sebep kılmıştır. Sebebi, istenilen şeye kavuşmak için bir kapı gibi yaratmıştır. Bir şeyin hasıl olmasına sebep olan şeyi yapmayıp da sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden atılmasını istemeye benzer ki, bu, akla ve dine uygun değildir. Allahü teâlâ, insanların, ihtiyaçlarına kavuşmak için bu sebepler kapısını yaratmış ve açık bırakmıştır. Tesiri kesin olan ilaçları kullanmamak tevekkül değil, ahmaklıktır, haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her hastalığın ilacı vardır. Yalnız ölüme çare yoktur.) [Taberani]

Hz. Musa, hastalanınca, �İlaçsız da Allahü teâlâ şifa verir� diyerek ilaç kullanmadı. Allahü teâlâ (İlaç kullanmazsan şifa ihsan etmem) buyurdu. İlacı kullanınca iyi oldu. Fakat sebebini merak etti. Allahü teâlâ, (Tevekkül etmek için, benim âdetimi, hikmetimi değiştirmek mi istiyorsun? İlaçlara tesir veren kimdir? Elbette tesirleri yaratan benim) buyurdu. (K. Saadet)

Doktora gitmeli, ilaç kullanmalı; fakat, doktora ve ilaca güvenmemeli, şifayı Allahü teâlâdan istemelidir! İlaç kullanıp da iyi olmayan, ameliyat masasında ölen az değildir.

Hz. İbrahim�in, mancınıkla ateşe atılırken, Hasbiyallahü ve ni�mel vekil dediği hadis-i şerifle bildirilmiştir. [Bana Allah�ım yetişir, O ne iyi vekil, ne iyi yardımcı demektir.] Ateşe düşerken Hz. Cebrail gelip, �Bir dileğin var mı?� diye sorunca, �Var, fakat sana değil� diyerek sözünün eri olduğunu gösterdi. Bunun için (Sözünün eri olan İbrahim) diye övüldü. (Necm 37)

Tevekkül, kalb işidir, imandan meydana gelir. Allahü teâlânın lütuf ve ihsanının pek çok olduğuna iman etmekle hasıl olur. Bu hâl, kalbin vekile itimat etmesi, güvenmesi, ona inanması ve onun ile rahat etmesidir. Böyle bir insan dünya malına gönül bağlamaz. Dünya işlerinin bozulmasından dolayı üzülmez. Rızkından endişe etmez. Mesela, iftiraya uğrayan biri, mahkemeye düşünce kendine bir avukat tutar. Üç şeyde avukata güvenirse, bu kimsenin kalbi rahat eder. 1- Avukatı, ona yaptıkları iftirayı iyi bilir. 2- Avukatı doğruyu söylemekten korkmaz. 3- Avukatın bunu canla başla savunacağına inanır. Avukatına böyle inanır, güvenirse kendi ayrıca uğraşmaz. (Allah bize yetişir. O ne iyi vekildir) âyetini iyi anlayıp, �Rızık takdir edilmiş, vakti gelince bana yetişir� der. Demek ki, çalışmadan tevekkül dinimizde yoktur.

Tevekkül ve sebepler
M. Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Sebeplere yapışmak tevekküle zıt değildir. Sebeplerin tesir etmesinin Allahü teâlâdan olduğunu bilen, tesiri Allahü teâlâdan bekleyen ve tecrübe edilmiş sebepleri kullanan kimse, Allahü teâlâya tevekkül etmiş, yalnız Ona güvenmiş olur. Tesir etmeyen, hayali sebepleri kullanmak, tevekkül olmaz. Tesiri çok görülmüş olan sebepleri kullanmak gerekir. Ateş yakar, fakat, ateşe yakma kuvvetini veren, Allah�tır. Aç olan, bir şey yer; bu şeye doyurma kuvveti veren Odur. Gerektiği zaman, böyle sebepleri kullanmadığı için zarar gören kimse, Allah�a asi olur. Tecrübe edilmiş sebepleri kullanmak gerekir. Allahü teâlâ, meşveret etmeyi, bilenlere danışmayı emretti. Meşveret de, sebebe yapışmaktır. Meşveretten sonra tevekkülü emretti. Ahiret işlerinde tevekkül olamaz, çalışmak emrolundu. Burada, azabından korkmak ve merhametinden ümitli olmak gerekir. Allah�ın keremine, ihsanına güvenmeli ve emrolunan ibadetleri yapmalı, yasak edilenlerden sakınmalıdır! Tevekkül budur ve kulluk böyle olur. (1/182)
Bir âyet meali:
(Azmedip de bir işe başlayınca, Allah�a tevekkül et, Ona güven! Allah size yardım ederse, kimse size galip gelemez. Size yardım etmezse, kimse yardım edemez. O halde, müminler Allah�a tevekkül etsinler!) [Al-i İmran 159,160]

Kendine güvenmek, tevekkülün tersi ve tevekkülü bozan bir şeydir. Bundan başka egoistliğe, kendini beğenmeye yol açar. Tevekkül, iş yapmayıp tembel oturmak değildir. Bir işe başlamak ve başlanan işi başarmak için tevekkül gerekir. Güç bir işi başaramamak korkusunu gidermek için de tevekkül gerekir.
Bu âyet, tevekkül ile beraber çalışmayı ve çalışmada azmin de gerektiğini bildiriyor. Demek ki her müslüman çalışacak, azmedecek ve sonra da güvenecektir. Tevekkül bir zaaf değil, bir kuvvettir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Deveni bağla ve sonra Allahü teâlâya tevekkül et!) [İbni Asakir]

Dinimiz, insanlara daima çalışmak, aklını doğru kullanmak, her türlü yeniliği öğrenmek, başarmak için her türlü meşru çareye başvurmayı emretmektedir. Bir müslüman ancak herhangi bir işte aklını kullandığı, her çareye başvurduğu ve son derece de çalıştığı halde, bir başarıya ulaşamazsa, üzülmemeli ve bu sonucun, Allahü teâlânın kendisi için münasip gördüğü bir husus olduğunu kabul ederek kaderine razı olmalıdır. Yoksa hiçbir şey yapmadan, çalışmadan, öğrenmeden ve bilmeden yan gelip yatarak beklemek, İslamiyet�te yoktur. Böyle yapmak büyük günahtır. Bir âyet meali:
(İnsana, ancak dünyada çalışarak [ihlas ile] yaptığı işler [ahirette] fayda verir.) [Necm 39]

İnsanlar, bazen her şeye başvurdukları ve çok çalıştıkları halde, istediklerine kavuşamazlar. İşte o zaman, bu işte kendi ellerinde olmayan bir kudret bulunduğunu ve bu kudretin insanların yaşamaları ve başarıları üzerinde etkili olduğunu ve onlara yön verdiğini kabul ederler. İşte kısmet budur. Kısmet aynı zamanda büyük bir teselli kaynağıdır. (Ben vazifemi yaptım, ama ne yapayım ki kısmetim bu imiş) diyen bir müslüman, bir işte başarısız olsa bile, ümitsizliğe kapılmaz ve büyük bir iç huzuru ile çalışmaya devam eder. Kur�an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Güçlükle beraber elbette bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine teşebbüs et ve hacetini yalnız Rabbinden iste!) [İnşirah 5-8]
Yani başarısızlıktan ümitsizliğe düşmeyip çalışmaya devam etmelidir.


Yeryüzündeki her canlının rızkı
Sual: Günümüzde bir kısım insanlar, geçim derdiyle olsa gerek, helale harama dikkat etmiyor. Ailece çalışıp geçinemeyenleri var. Yalan söyleniyor, hile yapılıyor, kul hakkına aldırış edilmiyor. Bu derece rızıktan endişe etmek doğru mu?
CEVAP
Helale harama, kul hakkına dikkat etmemek uygun değildir. İslam âlimleri, (Kim kime, neye güvenirse, yardımı ondan beklesin!) buyuruyor.

Âlimlerden birine "Hep ibadetle meşgul oluyorsun, ne yiyip ne içiyorsun?" dediler. O da, dişlerini gösterdi. "Değirmeni yapan suyunu gönderir" demek istedi. Çünkü rızıkları Allahü teâlânın gönderdiğine inancı tamdı. Âyet-i kerime meali:
(Yeryüzündeki her canlının rızkını, Allah elbette gönderir.) [Hud 6]

Veysel Karani hazretleri, nasihat isteyen birine "Şam�a yerleş" buyurdu. O da "Acaba Şam�da geçim nasıldır?" dedi. Hazret, "Rızıklarından şüphe edenlere yazıklar olsun. Bunlara nasihat fayda etmez" buyurdu.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(İmanınız varsa, Allah�a tevekkül ediniz!) [Maide 23]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâya hakkıyla tevekkül etseydiniz, sabah aç kalkıp, akşam tok dönen kuşlar gibi sizi de rızıklandırırdı.) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ, kendisine sığınanın her işine yetişir, hiç ummadığı yerden ona rızk verir.) [Beyheki]


Tefviz şiirinin açıklaması
Sual: Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin Tefvizname isimli şiirini anlamakta güçlük çekiyorum. Açıklar mısınız?
CEVAP
Şiir açıklamak çok zordur. Bu şiirde tefviz işleniyor: Tefviz, her şeyin Allah�ın takdiri ile olduğuna inanmak, işlerini Allahü teâlâya havale etmek, Onu kendine vekil yapmak, Ona tevekkül edip güvenmek, Ondan gelene güzelce sabretmek demektir. Bu zor ise de çok kıymetlidir. Tevekkülün zirvesine çıkan İbrahim aleyhisselam, ateşe atılırken bile tevekkülünü bozmadı.

Şiir şöyle başlıyor:
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Arif onu seyr eyler

Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler.

Şöylece de sona eriyor:

Vallahi güzel etmiş,
Billahi güzel etmiş,
Tallahi güzel etmiş

Allah görelim netmiş
Netmişse güzel etmiş.

Şimdi baştan sıra ile açıklayalım:
1- Allahü teâlânın; kötü işin neticesini hayra çevirdiği çok görülmüştür. Arif olan bunu kolayca anlar. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hoşlanmadığınız bir şey, belki de sizin için hayırlıdır.) [Bekara 216]
Bir misal verelim: Hudeybiye anlaşmasına göre, bir kâfir müslüman olursa, müslümanlar bunu aralarına alamayacaklar, fakat müslüman olduktan sonra tekrar kâfir [mürted] olanı ise, müşrikler tekrar saflarına alacaktı. Görünüşte bu anlaşma müslümanların aleyhine idi. Peygamber efendimiz, neticeyi peygamberlik nuru ile görüp imzaladı .Anlaşma müslümanların lehine neticelenince, müşrikler, anlaşmayı bozmak zorunda kaldılar. (M. Ledünniyye)

Üniversitede bir yıl sınıfta kalmak birkaç yönden zararlıdır. Memuriyet hayatına bir yıl sonra girilir. Bir yıl sonra emekli olunur. Bir yıllık maaştan mahrum kalınır. Bir yılı kaybetmiş olur.
Yakından tanıdığım bir arkadaş, sınıfta kalınca üzülür. Fakat o yıl yeni arkadaşlarla tanışır. Eyyamcı olan bu genç, o arkadaşlarının sayesinde iyi bir müslüman olur. Sınıfta kalması onun için büyük bir nimet olur.

Yakışıklı bir genç felç olur. Felç olduktan sonra ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okur. Dinini doğru olarak öğrenir ve yaşamaya başlar. Halbuki önceden dinden imandan habersiz yaşıyordu. Hiçbir nasihat de kâr etmiyordu. Şimdi bu nimete kavuşmasına sebep olan felç hastalığı için Allahü teâlâya devamlı hamd eder.

Demek ki, (Hoşlanmadığımız bir şey bizim için hayırlı) olabiliyor. İnsan, bir işin sonucunun iyi mi, kötü mü olacağını bilemez. Hayır zannettiği çok şey, şerle, şer zannettiği çok şey de, hayırla neticelenebilir. Bunun için bir işte ısrar etmemelidir.

2- Tevekkül edip işlerini Allah�a havale eden ve sonucu sabırla bekleyen müslüman, rahat eder. İkinci üçlükte tevekkül, tefviz, sabır ve rıza var.

Tevekkül, değiştirilmesi insan gücünün dışında olan acı olayların, ezelde takdir edildiğini bilip, üzülmemek, Allah�tan geldiğini düşünerek seve seve karşılamaktır.

Başa gelen işe sabredilirse ecri görülür. Sabredilmezse, günaha girilir ve sıkıntıya düşülür. Sabır, tökezlemeyen binektir. Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır.

Sabır üç çeşittir:
Belaya sabır, din bilgilerini öğrenirken ve ibadet yaparken sabır, günah işlememek için sabır. Sabrın önemi büyüktür. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Sabretmekte yarış edin!) [Al-i İmran 200]
(Allah sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153]
(Sabredenlere, mükafatları hesapsız verilir.) [Zümer 10]
Bir hadis-i şerif meali:
(Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Deylemi]

3- Kalbini Ona bağla, her şey takdirledir. Tedbir takdiri bozamaz. Tedbirli ol; fakat tedbirine güvenme!

4- Merhametle yaratan, bol rızık veren Hak teâlâ, tevekkül edenin her işini en iyi şekilde yapar.

5- Hacetleri bitiren Allah�a yalvar, Ondan kaçma! Nefsine uyup başkasına el açma!

6- İlle de şu iş şöyle olsun deme! Eğer o iş, istemediğin şekilde olmuşsa, hiç üzülme, Hakkın takdirine razı ol!

7- Boş yere üzülme, her iş Haktandır, öyle olmasında sayısız hikmet vardır.

8- Allahü teâlânın her işi düzgündür, aklımız almasa da hepsi uygundur.

9- İşini Hakka bırak, uzakları çok yakın, yakını eder ırak,

10- Onun işinde hata olmaz. Onun emrine uymayan yanar. Yeter ki sabretmeyi bil.

11- Bu işler niye böyle deme. Bunlar her zaman böyle. Mühim olan işin sonudur.

12- Nefsine uyup da, hiç kimseyi hor görme, kalbini kırma! Bağırıp çağırma!

13- Müminde hile olmaz, fitne çıkarmaz. Ondan zarar gelmez. Arife tarif olmaz.

14- Onu vekil edip kadere razı olarak güzel sabretmek hoş, bundan gayrısı boş.

15- Allahü teâlâ, kendisini anana, imdat diyene yardım eder.

16- Çaresiz kalsan, yazdırır ferman, hemen bulunur derdine derman, köle iken olursun sultan.

17- Kâh ağlatır, kâh güldürür. Kimini yaşatır, kimini öldürür. Yaratmakla yorulmaz, hikmetinden sorulmaz.

18- Nimet verir ve alır, zarar ve fayda verir, alçaltıp yükseltir.

19- Kalbleri değiştirir, kimini susuz bırakır, kimine kevser içirir, herkesi değişik bir imtihandan geçirir.

20- Kimini huysuz yapar, kimine güzel huy verir, kimini sevip sevdirir.

21- Kimini çok renkli, kimini renksiz, kimini gamlı, kimini gamsız yapar.

22- Az yiyip içen az uyur, hantallıktan kurtulur, zihni açılır, rahmet saçılır.

23- Herkesle gezme, dostunu üzme, Hak sese ver kulak, nefsin gibi olma ahmak.

24- Maziyi bırak, istikbale de dalma, hep bugünü de düşünme!

25- Tembelliği söküp at, Allah�ı eyle hep yad, rıza-i Haktır maksat.

26- Kötüdür gaflet, agah ol gayet, arayan bulur Mevlayı elbet.

27- Her sözden öğüt al, her şeydeki güzelliği gör, bunlar sana ganimet.

28- Allah�ın ihsanı olarak sonsuz kurtuluşu müjdeleyen birçok işaret var.

29- Söyleyene değil, söyletene bak, her sözden faydalan ibret alarak

30- Hakkın rızasına kavuşmak için, edep ve güzel ahlak sahibi olmak gerekir.

Son mısralarda, Allahü teâlânın, her şeyi güzel yarattığı, akrep, yılan, fare gibi zararlı hayvanları yaratmasında, birçok hikmet bulunduğu, yerde ve göklerde faydasız hiç bir şey yaratmadığı, üç defa yemin edilerek kesin bir şekilde bildirilmektedir.
 

Çevrimdışı Diego

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 18.394
  • Puan 9702
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Diego@oyunsieniz.com
    • Yahoo Instant Messenger  - furkankirik@yahoo.com.tr
    • Profili Görüntüle
    • GencMerkez
Allahü teâlâya güvenmek
« Yanıtla #1 : 22 Temmuz 2007, 13:21:43 »
BİLGİ İÇİN SAOL

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.413
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Allahü teâlâya güvenmek
« Yanıtla #2 : 22 Temmuz 2007, 13:34:12 »
eyw furkan

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Allahü teâlâya güvenmek
« Yanıtla #3 : 05 Ağustos 2007, 21:46:41 »
Paylaşım için teşekkürler kardeş
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive