Gönderen Konu: Codename: Panzers, Phase Two  (Okunma sayısı 635 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Codename: Panzers, Phase Two
« : 10 Ağustos 2007, 18:56:46 »
kinci Dünya Savaşı, 1940'lı yıllar... Bu tarih ve olayı, kim bilir kaç film, kaç oyun, kaç kitap ve benzeri kaç yapım konu edinmiştir. Kimileri tarafından insanı sıktığı ve baydığı söylenip eksi bir yön olarak gösterilse de, ilk oyunu "gelmiş geçmiş en iyi İkinci Dünya Savaşı konulu strateji oyunu" olarak anılan Codename: Panzers, Phase One gibi kaliteli yapımlar bu söylenenlerin pek de gerçeği yansıtmadığını kanıtlamış bulunmakta. Ben de İkinci Dünya Savaşı yerine artık Birinci Dünya Savaşı'nın da oyunlarda daha sık işlenmesini isteyenler arasındayım, fakat Codename'in kalitesini gördükten sonra bu isteği köreltip stratejinin keyfine varmamak elde değil.

 Codename: Panzers, Phase Two; daha önce strateji dünyasına bir çığır açma edasıyla düşen ilk Codename: Panzers oyununun devam oyunu. Şimdiden oyunun üçüncüsünün de yolda olduğu belirtiliyor fakat hakkında henüz adam gibi bir bilgi verilmiş değil. Codename: Panzers, serî olarak İkinci Dünya Savaşı'nı konu alan bir gerçek zamanlı strateji. Bilirsiniz, İkinci Dünya Savaşı'nı daha çok shooter oyunları konu alırken, strateji oyunları ise eski çağları, bilhassa Orta Çağ'ı konu alır. Fakat Codename tüm bu kalıplaşmış "dağılış"ı yıkarak İkinci Dünya Savaşı'nı strateji olarak bizlere yaşatıyor.

  Phase Two, Phase One'dan pek de farklı şekilde yapılmamış, ikinci oyun sanki ilk oyunun grafik konusunda geliştirilmiş ve yeni görevler eklenmiş versiyonu gibi. Axis ve Allied isimli cephelerde sırasıyla önce İtalya ve İngiltere arasındaki savaşlara, daha sonra ise Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasındaki savaşlara şahit oluyoruz. İki cephedeki tüm görevleri başarıyla sonuçlandırdıktan sonra da, oyuna bonus olarak eklenen Partisan cephesine gidiyoruz. Ancak tüm görevleri başarıyla sonuçlandırmak için o güzel beyinlerimizi ve o tatlı parmaklarımızı bayağı bir kasıp yormamız gerekiyor, çünkü oyun oldukça zor yapılmış. Şöyle açıklayayım, oyundaki ilk cephenin ilk bölümünü zor seviyede oynayayım dedim ve "defeat" olmam sadece iki buçuk dakikayı aldı. Sonra basit seviyede oynadım, bu sefer de sekiz dakikada yenildim. "Böyle olmayacak, en iyisi ben diğer cepheye bakayım biraz." dedim fakat sonuç yine değişmedi: Hüsran! Neyse ki daha sonra oyunu oynaya oynaya kendimi biraz topladım da görevleri yerine getirmeye başladım. E tamam da, neydi görevleri bu kadar zor yapan? Öncelikle sanal belleğin ürettiği taktikleri kesinlikle küçümsememeniz gerektiğini belirtmeliyim. Düşman askerlerine verilen beyin kesinlikle bizimkilerden daha hızlı çalışıyor fakat neyse ki daha iyi çalışmıyor. Her türlü savaşlarda her yaptığınıza karşılık verebilecek yedek bir plânları bulunuyor ve hiçbir zaman "Oh püskürttük saldırıyı!" diyemiyoruz. Tam birinden kurtuluyoruz, sonra arkasından yeni bir dalga geliyor. Önde çok kuvvetli bir direnişle karşılaşırlarsa da arkadan dolaşarak sizin merkez bölgenize ulaşmaya çalışıyorlar, şaşırtma taktikleri uyguluyorlar... Dedim ya, eğer oyunu başarılı bir şekilde sürdürmek istiyorsak taktik üretme konusunda kendimizi biraz aşmamız, ya da gerçekten ordu komutanlığı yapmış olmamız gerekiyor. Bölümlerin sona ermesi için ise, kesinlikle her zaman el üstünde tutup iyi bakmamız gereken ordu liderinin ölmesi gerekiyor. Zaten her ordunun başında adıyla sanıyla gerçek bir lider var fakat her ne hikmetse tüm savaş emirlerini biz veriyoruz, o adam ise sağda solda saftirik saftirik dolaşıp bizim kalbimizi oluşturuyor. O ölürse, kalan sağlar fiilen olmasa da yenik sayılıyor. Saçma olmuş bence, halbuki vatanın her karış toprağı şehit kanıyla sulanana kadar terk olunamaz!

   Savaş sırasında yapacaklarımız "orduyu topla, belirli taktikler uygulayarak düşmana saldırt" gibi kalıplaşmış bir görevden ibaret değil. Zaten, sadece bunu yaparsak başarıya ulaşmamızın pek mümkünatı yok. Oyunda diğer strateji oyunlarındaki gibi merkez binadan adam çıkarmak, ham madde toplamak geyikleri bulunmuyor, bulunmaması da isabet olmuş çünkü gidip İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan kadınların çiçeklerden meyve toplaması veya şık giyimli sosyetik beyefendilerin gidip taş çıkarması saçma olurdu, orda cephede adama gülerlerdi. Her görevde bize belli miktarda verilen askerler, tanklar, cipler, bakım araçları ve diğer cephaneler veriliyor. Kullanıma hazır bulunan çeşit çeşit tank ve cipin yanında, hasarlı durumda bulunan ve tamir etmenizi bekleyen tanklar da savaş topraklarına yerleştirilmiş oluyor. "İş çıkaralım oyuncunun başına, rahat rahat savaşamasın." demişler herhalde. Neyse ne yapalım demişler bir kere, biz de bize verilen bakım araçlarını kullanarak tüm bu hasarlı araçları kullanılabilir hâle geri getirmeye çalışıyoruz. Bu bakım araçlarının tek işe yarar kısmı bu değil, ayrıca onları kullanarak düşmanla çarpışmakta olan askerlerimize ilaç götürebiliyoruz, cephanesi tükenen birliklere cephane sağlayabiliyoruz. Tüm bu araçları yönetirken ise elimizde bulunan  askerleri kullanıyoruz. Bir araca yönlendirdiğimiz askerler o araca binerek gerekli işleri yapıyorlar. (Ateş etmek, sürmek vb.) Çarpışmalarda bayağı hasar aldıktan sonra veya düşmanlar tarafından içinde durulamayacak kadar ısıtıldıktan sonra, yani telef olduktan sonra askerleriniz yaya olarak çarpışmaya devam ediyorlar. Bu arada "araç ısıtma" olayına biraz değineyim; strateji oyunlarında pek sık rastlamadığımız bu saldırı tekniğinin özünde düşman tanklarını ne olduğunu maalesef bilmediğim bir silahla ısıtmak ve onu içinde durulamayacak dereceye getirmek yatıyor. Düşmanları püskürttükten sonra soğuyan tankı kendi safımıza geçirebilmemiz de oyunun başka bir güzelliği. Ayrıca, bize verilen imkânlar çerçevesinde çok sıkıştığımız zamanlarda havadan saldırılar da gerçekleştirebiliyoruz. Tabiî ki hava saldırılarını direkt biz kontrol etmiyoruz, sadece saldırılacak yeri gösterip oraya bir bombalama uçağının gelmesini, veya daha büyük bir bombalamanın gerçekleşmesini söyleyebiliyoruz. Hava saldırıları bunlarla da sınırlı değil, ayrıca intihar uçaklarının bölgeye kamikaze yapmasını isteyebiliyoruz. Ancak sizi uyarayım, intihar uçakları hedefi tutturmak konusunda pek de başarılı değil. Zaten saldırılacak olan hedeflerin belirginliği de tartışılır, çünkü düşman tankları veya askerleri çok yakınınıza gelmedikçe görünmüyorlar. E sinir bozucu tabiî... Tam ilerlerken bir bakıyorsun ahanda dibinde düşman.

    İlk bölümünden pek de farklı olmayan ikinci oyun genel olarak böyle. İlk oyundan alınıp da geliştirilmiş olan grafikler ise üst düzey olmamasına rağmen üstten görünümlü bir strateji oyunu için gayet iyi. Özellikle çatışmalardaki patlama efektleri çok gerçekçi ve etkileyici hazırlanmış. Gölgelendirmeler, rüzgârdan dolayı hareketlenen yapraklar gayet iyi düşünülmüş ve başarılı. Oyun gerçek zamanlı olduğu için gece-gündüz olayına da el atılmış ve Güneş'in hareketlerine göre gölgelendirmeler neredeyse hatasız yapılmış. Çoğunlukla görevlerin başlarında ve sonlarında yer alan kısa animasyonlar ise anlamlı ve yerine göre etkileyici olmasına rağmen, görsel açıdan pek olumlu değil. Görevlerden önceki asker mektupları, etkileyici zoom'lar hoş olsa da, köşeli karakterler ve mazlum kaşlı komutanlar işi bozuyor.

    Savaş oyunlarında klasik olarak kullanılan müzikler, Codename: Panzers, Phase Two'da da başarılı bir şekilde kullanılmış ve müziğin sakinleşme, hareketlenme ve ciddileşme yerleri gayet güzel ayarlanmış. Savaş sırasında askerlerden çıkan bağrışmalar, çığırtılar güzel patlama efektleriyle de birleşince, ortaya kulaklara şenlik bir savaş atmosferi çıkmış. Grafik konusunda mükemmel olmasa da gayet iyi olan bir oyunun ses ve müziklerinin de iyi olması, tabiî ki oyunun kalitesini oldukça yükseltiyor.

    İkinci Dünya Savaşı'nı konu alan strateji oyunlarına fazla rastlamadığımız, hele hele hem kafa çalıştırma gerekliliği yönünden hem de görsel ve işitsel yönden kaliteli olan yapımlara pek rastlamadığımız oyun piyasasında, her strateji oyuncusunun oynaması gereken bir oyun Codename: Panzers, Phase Two. İlk oyunu oynamayanlara çok şey kaçırdıklarını söylemeyeceğim, çünkü zaten ikinci oyunu oynadıktan sonra gaza gelip ilk oyunu da bitirebilirsiniz. Fark etmez, nasılsa Phase Three de kapıda, o zaman "Eyvah! Oyun bitecek!" korkusunu bünyemizde barındırmadan doyasıya hücum edelim, İkinci Dünya Savaşı ortamlarına akalım; eller havaya diyelim...
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive