Gönderen Konu: D.I.R.T: Origin of the Species  (Okunma sayısı 500 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
D.I.R.T: Origin of the Species
« : 08 Ağustos 2007, 19:08:50 »


 Âniden ülkeye inen canavarlara, fetihçi gizli örgütlere karşı piyon olarak kullandığımız kahramanların sayısı her geçen gün artıyor. Bu furyaya, Dünyayı Kurtaran Adam gibi yapımlarımızla katkı sağlamış olabiliriz, fakat asla, Amerikan yapımları kadar hayalperest olmadık, olamayız. Furyaya bir kahraman katkısı da, Rus yapımcı Nu Generation'dan, D.I.R.T.: Origin of the Species ile geliyor. Her zamanki gibi, gökten zembille inercesine şehri enkaza dönüştürmeye başlayan örümcekvâri yaratıklara ve askerlere karşı, bu kez piercing ve ayıcık hastası, punkçı görünümlü genç bir kızla mücadele ediyoruz. Daha gelişinden, vasat bir düzenlemeye sahip olduğu belli olan oyun, tahmin edebileceğiniz gibi, çizgisel bir işleyişe ve yeniliksiz bir oyun anlayışına sahip.

 D.I.R.T.'ü türevlerinden ayıran tek farkı, tam olarak bir fark sayılmasa da, özel yeteneklerin fazlalığı. Aslında oyun, tamamen özel yetenekler üzerine kurulmuş ve bu yeteneklerin seçim kutusunu oyun boyunca görmemiz sağlanmış; hâtta öyle ki, yapımcılar oyundan bahsederken RYO ağırlıklı olduğunu söylemekten geri kalmıyorlar; fakat tabii ki öyle olduğunu söyleyemeyiz, söylersek, neredeyse her oyunun RYO özellikleri taşıdığını kabul etmemiz gerekir. Bu özel yetenekler, ninja yıldızı fırlatma, dönerek ateş etme, ağır çekimde ateş etme, koruyucu kalkan kullanma, etraftaki nesneleri uçurma gibi bilindik yeteneklerden oluşuyor ve dediğim gibi, tam olarak bir fark sayılmazlar, farklı olan nokta, bu özelliklerin oyunun kendisini oluşturması. Geri kalan her şey, bilindik silahlardan, tek bir çizgi üzerinden katedilebilen basit mekânlardan, alışılmış -düşünme zorluğu çeken- düşmanlardan ve öldürme biçimlerine bağlı olarak kazanılan puanlardan ibaret.

 Tek kişilik bölüm öncesinde, oyun stilimizi (uzaktan nişancı, Allah ne verdiyse dalan, gizli ilerleyen) seçerek puan toplama konusunda kendimize avantaj sağlamaya çalışıyoruz; hangi stil seçilirse, o stilde katledilen varlık başına daha fazla puan kazanılıyor, fakat seçenekler arasında hangisini seçmenin gerektiğini fazla düşünmenin âlemi yok, hangisi seçilirse seçilsin, toplanan puanlar yaklaşık olarak aynı oluyor. Zaten, toplanan puanlar silah, mermi gibi cephaneler edinmekte kullanıldığı için, oyun iyi bir silah alacak kadar puan toplamamızı mecbur kılıyor, bölümleri tamamlamak için, silah almaya yetecek puanı toplamamızı sağlayacak kadar adamı öldürmek zorunda bırakılıyoruz. Adam dedim diye, sadece insanlarla mücadele ettiğimizi düşünmeyin, asker görünümlü insanların yanı sıra, ülkenin altını üstüne getirmek üzere, örümcek görünümlü yaratıklar da yeryüzüne inmiş durumda.

 Oyunun işleyişi, bu tip vasat görünümlü aksiyon oyunlarından alıştığımız gibi, sadece öldürmeye dayalı. İç mekânlarda da, dış mekânlarda da, düşmanlar çıkıp üzerimize saldırsın diye tasarlandığı çok belli olan sağlı sollu oyuklar bulunuyor, fakat hiçbiri çıkmaz sokak olmaktan öteye gidemiyor. Yapabileceğimiz tek şey, hiperaktif yeteneklerimizden yardım alıp, bildiğimiz çoğu silahı kullanarak, tek bir çizgiden oluşan yol boyunca önümüze çıkan tüm düşmanları öldürmek. Düşmanların yapabildiği tek şey ise, üzerimize doğru deli danalar gibi koşmak veya öylece durup ateş etmeye çalışmak. Yapay zekânın düşüklüğüne ve özel yeteneklerin sağladığı büyük avantajlara güvenerek, bir aksiyon oyununda ne aradığına tam olarak anlam veremediğim "zamana karşı" bölümüyle de haşır neşir olabilirsiniz.

 Bir nevî, Halle Berry görünümlü Lara Croft edasına sahip olan dişi karakterimizin özel yetenekleri dışındaki bir başka ilginç özelliği ise, sırtındaki ayıcık. İlk karşılaşıldığında, oyunun çocuksu bir oyun olduğu izlenimine kapılmamıza yol açan ayıcığın işlevi, o tatlı görünümüne rağmen, tehlikeyi haber vermek. Biraz önce, sağda solda, düşmanlar ânîden çıksın diye tasarlandığı belli olan gereksiz oyukların bulunduğunu söylemiştim, işte ayıcığın görevi de, bu tip durumlarda, tehlikenin yaklaştığını tuhaf sesler çıkararak önceden haber vermek. Bunun ilginç bir düşünce olduğunu kabul edebiliriz, fakat düşmanların zekâları öyle düşük ki, bölümleri rahatlıkla tamamlamamız için ayıcığın hislerine fazla ihtiyacımız yok. Aslında, etrafta siper olarak kullanılabilecek hiç nesne bulunmadığı için, fazla düşmanla karşılaşıldığında zorlanılabiliyor, fakat bu durumlarda dahi, ayıcığın tehlikeyi önceden haber vermesi bir şeyi değiştirmiyor.

 Düşük sistem gereksinimlerine ihtiyaç duyulmasını sağlaması açısından olumlu bir özellik olarak görebilecek olsak da, D.I.R.T.'ün görsel öğeleri çağa pek ayak uyduramıyor. Gözle görülür büyük modelleme hatalarıyla karşılaşmasak da, oyun, uzun zamandır karşılaştığımız vasat üçüncü bakıştan aksiyon oyunlarının sahip olduklarından farklı bir görünüme sahip değil. Fırlatılan ninja yıldızının yıldız olduğunu anlamak veya üstümüze gelen örümcekvâri yaratıkların tam olarak ne olduğunu kestirmek, pek kolay olmuyor.

 Ara videolarda rastlanılan seslendirmelerin yeterliliğine rağmen, oyun sırasında diyaloğa girilen karakterlerin seslendirilmemesi, sadece alt yazı olarak dile getirilmesi, oyunun kalite açısından ufak bir darbe yemesine sebep oluyor; bu darbe, müziklerin vasatlığı da göz önüne alındığında biraz daha büyüyor.

 D.I.R.T., dünyayı kurtaran kahramanlar furyasına katkı sağladığı gibi, birbirini tekrar edenler furyasına da ismini yazdırıyor. Bu tip aksiyon oyunlarının benzerlerine, daha çok rastlayacağımıza hiç şüphe yok; şüphem olmayan bir başka şeyse, vasat olduğu alenen belli olan oyunlarla bir yere varılamayacağının asla fark edilemeyeceği.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive