Gönderen Konu: F.E.A.R. (PC)  (Okunma sayısı 449 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
F.E.A.R. (PC)
« : 02 Ağustos 2007, 14:30:03 »
Korku filmleri her daim ilgimi çekmiştir. Zira �korku� öğesi, kişiyi kolay bir şekilde sarıp sarmalar. Hal böyle olunca filmin atmosferine girmek te kolaylaşır. Böylelikle filmden seyirciye kalan farklı bir tat farklı bir keyif olur...

Amerikan yapımı korku filmleriyle büyümüş genç kuşağın, son yıllarda nasıl da uzak doğu kökenli korku filmlerine rağbet gösterdiği su götürmez bir gerçek. Bu durumun nedenlerinin başında, Amerikan yapımlarında izlenile izlenile ezberlenmiş korku öğeleri, sıklıkla kendini tekrar ediyordu. Bu yüzdendir ki seyirci izlediği sahnenin bir sonrasında neler olacağını az çok kestirebiliyordu. Tabi böylelikle filmin atmosferinden de bir kopukluk yaşanıyordu. Bir düşündüğümüzde Halloween ve 13th. Friday gibi zamanının klasikleşen korku filmleri, seneler boyu Amerikan sineması tarafından taklit edildi. Bir grup gencin sırayla ölmesini konu alan yapımları ne çok izlemişizdir ya da şeytani bir varlığın evdeki herkesi öldürmesini...

Uzak doğu kökenli korku filmleri henüz alışık olmadığımız bir tarz. Bu yüzdendir ki onların sıklıkla kullandığı korku öğeleri bize çok yabancı. Hal böyle olunca da herşey gayet ilgi çekici oluyor. Özellikle kullanılan ufak kız çocukları(bknz... The Ring 1-2), beklenilmeyen bir korku öğesi olarak, hayranlık uyandırıcı...

Korku�nun insanları en kolay etkisi altına alan duygu olduğu bir gerçek. Böyle bir öğeyi bilgisayar oyunlarında kullanmak ta son derece akıllıca bir fikir. Hele de bir FPS�de! Yakın zamanda Doom 3, bu şekilde sabit disklerimize konuk olmuştu! Ancak Id Software, yapımı öylesine tek düze hazırlamıştı ki, oyunu bitirmek ayrı sabır, ek paketi bitirmek ayrı sabır gerektiriyordu. Çünkü korku uyarıları hep aynı şekilde karşımıza çıkıyordu. Durup dururken ortamda tuhaf şekiller oluşması ve bu şekillerden hemen sonra yoktan varolan yaratıklar, fısıltı şeklinde duyulan ve ne söylendiği asla anlaşılmayan konuşmalar, tabi birde karşımıza anlık çıkan cesetler... Bunlar tüm bir Doom 3 ve Doom 3: RoE boyunca karşılaştığımız sahnelerdi. Tabi hal böyle olunca oyun git gide bilindik olmaya başlıyordu. Bilindik olması beraberinde atmosferden kopmayı, bunun neticesinde ise Doom 3 gittikçe sıkıcı bir oyun haline geliyordu. En nihayetinde ise son derece teknolojik bir hayal kırıklığı...

Geçen yılın tartışmasız en başarılı yapımı olan Half-Life 2, Doom 3 gibi atmosfer üzerine değil, daha çok fizik motoru üzerine bir oyundu. Ancak zaman zaman atmosferi oldukça ilgi çekici seviyelere geliyordu. Örneğin ıssız bir kasabada bulunduğumuz bölüm, kullanıcılara gerilimi, aksiyonu ve bunların neticesinde heyecanı beraberinde getirmişti. Bende en çok o bölümü beğenmiştim. Öyle ki HL-2, adına yakışır niteliklerle FPS dünyasında adeta çığır açtı. Muhteşem fizik motoru, Doom 3: RoE için bile başlangıç noktası oldu. Ancak Doom 3�teki motor son derece kısıtlı imkanlar sunduğu için beklenilen ilgiyi göremedi...

Doom, Half-Life, Farcry gibi döneminin önde gelen FPS oyunlarının arasına şu sıralarda yenisi katıldı! Yeni oyunun ismi F.E.A.R.! Hem Doom 3�ün vaad ettiği korku öğelerini içeriyor hemde Half-Life 2�nin adını altın harflerle kazıtan fizik motoruna sahip! Peki ama nereye kadar sahip? Yazının geri kalanında hep beraber bunun cevabını öğreneceğiz...

lk önce demo�suyla zihinlere kazındı!

Yaklaşık 2 ay önce oyunun yapımcısı Monolith Studios tarafından F.E.A.R.�ın demo�su yayınlandı. Daha demo�da akıllarda çok olumlu izlenimler yarattı. Öyle ki korku öğesi tıpkı uzak doğu kökenli filmlerdeki gibi oldukça esrarengiz bir şekilde yansıtılıyordu. Buna ek olarak yapımın fizik motoru da dikkat çeken özellikleri arasındaydı! Aradan 2 ay geçti ve en nihayetinde F.E.A.R. ile buluştuk!

Demo�dan bu yana oyun hakkındaki en büyük soru işareti, sistem gereksinimlerinin çok yüksek olmasıydı. Ortalamanın üstündeki bir sistemle bile oyun adeta can çekişiyordu! Ancak bunun nedeni tamamen, oyunun ışıklandırma efektlerinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Zira oyundaki karanlık ortamlarda çok rahat bir akıcılık sağlanırken, ışıklı alanlarda makineniz oldukça tekliyordu. Hal böyle olunca �Options� bölümü açılıp, ayarlarda ciddi değişikliklere gitmemiz gerekiyordu. Maalesef F.E.A.R.�ın tam sürümünde de durum böyle. Bir çok kullanıcının hayal ettiği daha iyi optimize edilmiş ışıklandırma efektleri, üzgünüz ki bulunmuyor. Bu yüzden oyun açılır açılmaz �options�ın yolunu tutuyoruz. �Grafik� bölümünde yaptığımız ince ayarlardan sonra �performans� sekmesinde de bir hayli zaman geçiriyoruz. Genel olarak oyunu oynanabilir kıldıktan sonra �new game�e tıklayarak, F.E.A.R.�ın gizemli, korkutucu, sessiz ve kanlı dünyasını keşfetmek için yola koyuluyoruz...

F.E.A.R.�ın ilk videosu, dizleri üzerine çökmüş bir adamın, şeytani güçlere sahip ufak bir kız çoçuğu tarafından ele geçirilmesi ile başlıyor. Burada oyunun korku teması, uzak doğudan esintiler taşıyor. Öyle ki ufak kız, tıpkı The Ring filmi serisindeki Samara karakterini anımsatıyor. Hal böyle olunca da, oyun daha ilk dakikada sizi etkisi altına almaya başlıyor. Videonun devamı bir grup klon askerin canlanmasıyla sürüyor. Ardından ufak kız tarafından ele geçirilen esrarengiz adamın, az sonra oyuna başlayacağımız mekanın güvenlik görevlilerini etkisiz hale getirdiğini görüyoruz. Hatta bununla da kalmayan esrarengiz karakter, öldürdüğü insanları yemeye başlıyor! Tam bu sırada harekete geçen klon ordusu, tesiste bulunan güvenlik görevlilerini bir bir avlıyor. İşte bu kaos ortamında video sona erer ve oyun içi grafiklerden ikinci bir video başlar.

İkinci videoda görüyoruz ki biz, Paranormal vakaları inceleyen kısa adı F.E.A.R. olan First Encounter Assault Recon isimli gizli bir timin üyeleriyiz. Amacımız açıklanamayan olaylara gereken müdahaleleri yapmak! Tabi bunları tam teçhizatlı bir şekilde yapıyoruz.


Bu demo�daki görev değil ama?

Oyun bu noktada demo�dakinden ayrılıyor! Yine demo�da olduğu gibi bir arabanın içinde başladığımız bölümde, biraz ilerlediğimiz taktirde bambaşka ortamlara giriyoruz. Anlaşılan o ki yapımcı Monolith Studio, demo�yu hazırlarken tek bir görevi bize sunmamış. İlerledikçe fark edeceğimiz üzere yapımcılar, birçok görevin parçalarını alıp birleştirmişler ve en nihayetinde demo�da karma bir bölüm hazırlamışlar!

Kaçabilirsin ama saklanamazsın
Gelelim tam sürüm oyunumuza. Bir kere daha oyunun en başında yapımcılar fizik motorunun varlığını hissettirmeyi amaçlamışlar. Öyle ki geçtiğimiz koridorlar dar ve çevredeki kutulara çarpıyoruz. Tabi fizik motorunun marifeti sayesinde devrilen, yana kayan düşen kutular görmek mümkün. Özellikle rafların yanından geçerken, sürekli tıkırtı sesleri geliyor. Dönüp baktığınızda ise ya yere düşen cisimler ya da sallanan eşyalar görüyorsunuz. Tabi daha başlangıçta karşınıza çıkan bu öğeler, direk olarak fizik motorunun varlığını bas bas bağırıyor! Yapımcılar için gayet mantıklı bir başlangıç olmuş.

Takım arkadaşımız ile buluşmak için tamamen terkedilmiş olan binada, tek başımız dolaşıyoruz. Karşımıza bazı kapalı kapılar çıkıyor. Bunların sıradan FPS�lerdekinden en önemli farkı arkalarında barikat olması. Bir düşündüğümüzde çoğu FPS oyununda kapalı kapılarla karşılaşırız fakat neden kapalı oldukları hakkında bir fikrimiz olmaz. O an anlarız ki o kapı, yapımcılar tarafından işlevsiz olarak oraya konumuştur ve tek mantığı, bizi asıl yoldan şaşırtmamaktır. Ancak F.E.A.R.�da bulunan bu kapalı kapıların arkasında bazen bir dolap, bazen bir masa duruyor. Belki amaç diğer FPS�lerle aynı ama o şekilde duruşu bile olaya bir esrarengizlik katıyor. Çok basit bir detay gibi görünen bu özellik bile, oyunun atmosferine olumlu yönde etki edecek bir artı olarak, F.E.A.R.�ın hanesine yazılıyor.

Yalnız dolaşmak pek tekin değil

Yalnız başımıza ilerlediğimiz anlarda, sıklıkla karşımıza korku uyarıcıları çıkıyor. Bir an gözümüzde canlanan bir ceset resmi ile irkiliyoruz. Biraz daha ilerlediğimizde, girişine tahtalar örülmüş bir kapının ardında yürüyen gizemli karakter görüyoruz. Eğer erken davranırsanız ona ateş etme şansınız var. Ancak kurşun, onu geçip arkadaki duvara isabet ediyor. Hemen arkasından koştuğunuzda ise geriye sadece küller kalıyor. Çevrede duyduğumuz fısıltı şeklindeki garip sesler de cabası! Bu anda şaşkınlığımız gizleyemiyoruz haliyle... Mouse�un imlecini bir yandan diğer yana kaydırıp, çevreye endişeli gözlerle bakıyoruz. Kısa süreli bu panik halinden uyanıp ilerlemeye devam ediyoruz... Fakat gariplikler durmak bilmiyor! Az önce ardına kadar açık olan kapı, biz yaklaşınca birden sert bir şekilde kapanıyor! Hemen açıp içeride kimin olduğuna bakıyoruz, ancak görüğümüz şeyler hiç de mantıklı gelmiyor. Çocuk seslerinin arasında kendi kendine hareket eden sandalye ve bir kaç kutu, bizi panik halinden bir türlü çıkarmıyor. Sanki oda da gözle görünmeyen çocuklar oyun oynuyorlar!

Biraz daha ilerliyoruz, üzerinde kilit bulunan bir kapı geliyor karşımıza. Kilite tek el ateş etmek yetiyor ve içeri giriyoruz. Bir kaç adım atmamızla ilkilmemiz bir oluyor! Tavanda duran florasan�ın bir ayağı, büyük bir gürültüyle yerinden sökülüyor ve aşağı düşecekmiş gibi sallanıyor. Burada oyunu ışık efektinin duvalara nasıl yansıdığını izlemenizi tavsiye ederim. Öyle ki florasan hareket ettikçe gölge boyu değişiyor.

Takım arkadaşımızla buluştuktan sonra yine birbirinde garip olaylarla karşılaşıyoruz. Özellikle arkadaşımızın tekmeyle kapıyı kırmasından sonra içeriye bir hışımla dalıp, görüşümüzün bulanıklaşması çok ilginçti. Hatta bununla da yetinmeyip, takım arkadaşımızın kül olmasına tanık oluyoruz! Burada heyecan hat safhaya çıkıyor. Öyle ki ne yapacağımızı bilemez bir halde, bulanık ve sanki zaman yavaşlamış gibi ağır bir görüntü akışıyla ilerlemeye devam ediyoruz. Şaşkınlığımız sandalyede oturur halde bulunan bir cesetle karşılaşınca daha da artıyor. Zira takım arkadaşımız tekrar yanımızda beliriyor. Görüşümüz ve zamandaki ağırlık da düzelmiş. Herşey belki de göz yanılmasıydı diyerek geçiyoruz.

Bundan sonra binanın çatısını kontrol etmek için tek başımıza yukarıya çıkıyoruz. Kapı hafif aralık. Ardından oyunun giriş videosunda gördüğümüz gizemli karakter gözüküyor. Kapının arkasından bir anlık geçtiğini görüyoruz. Hemen kapıyı açıp baktığımızda tahmin edeceğiniz gibi kimseyi bulamıyoruz. Burada ortama göz gezdirmenizi tavsiye ederim. Zira F.E.A.R. grafiksel olarak da oldukça başarılı!

İlerlemeye devam ettiğimizde şok bir darbe ile kendimizi yerde buluyoruz! Buradan sonrası oyunu oynamayanlara sürpriz olsun. Ancak oyun boyunca karşımıza çıkan esrarengiz karakter gerçekten atmosferi bütünlüyor. Zira hep birşeyler olabilecek hissine sahipsiniz, ancak neden olduğunu tam olarak anlayamadığım bir his daha beliriyor. Her gördüğünüz korku uyarıcısından sonra bir süre karşınıza birşey çıkmayacağını düşünüp, kendinizi rahatlatıyorsunuz. Ancak aksine F.E.A.R.�da bu pek mümkün olmuyor. Bir dizi sıralı gariplikler, atmosferden kopmanız bir yana dursun tam aksine sizi kendine sıkı sıkıya bağlıyor! Açıkçası yapımcı Monolith Studio, oyunda heyecanı pek düşürmüyor. Askerler olmasa, gizemli adam ve ufak kız ile karşılaşıyoruz, onlar yoksa düşman askerleri çıkıyor karşımıza. Yani hep birşeylerle meşgulüz.

Bazen oyun film gibi oluyor!

Oyun boyunca birbirinden ilgi çekici sahneler yaşıyoruz. Açıkçası macera filmlerinde sıklıkla gördüğümüz ancak şu ana kadar FPS�lerde yaşama fırsatı bulamadığımız bir patlama sahnesi var ki, tam manasıyla korku filmi gibi tasarlanmış. Girdiğimiz bir odada �Halka� filmindeki Samara karakterine benzeyen ufak kız karşımıza çıkıyor. Fakat bu sefer oda birden alev almaya başlıyor! Tamamen ağır çekimde hareket ettiğimiz bu sahnede, bizde istemdışı geriye kaçmak zorunda kalıyoruz. Ancak tek çıkış yolumuz bizden epey yukarıda duran büyük pencere! Oraya nasıl ulaşacağımızı düşünürken, içeride bir patlama gerçekleşiyor. Bizde yine ağır çekim bir halde, patlamanın etkisiyle camdan dışarı fırlıyoruz! Sonraki bölüme, hemen camdan uçtuğumuz yerin arkasında, yerde yatıyor olarak başlıyoruz. Tabi yanımızda takım arkadaşlarımız da bulunuyor!

F.E.A.R.�da anlatabileceğimiz bir çok sahne bulunuyor. Örneğin demo�da da görmüş olduğumuz küçük kızın görünüp kaybolma anları çok etkileyici. Elimizde silahımızla hiç birşeyden habersiz ilerlerken, telsizden gelen cızırtılar adeta sinirimizi bozuyor. Basit bir bağlantı sorunu olduğunu düşünüp, yolumuza devam ediyoruz. İçerisinde bulunduğumuz koridor neredeyse kapkaranlık. Ancak ucunda az da olsa ışık görünüyor. Koridorun sonuna vardığımızda telsizimizden yeniden cızırtılar gelmeye başlıyor. Ne olduğunu anlamaya çalıştığımız o noktada, küçük kızın önümüzden hızla geçtiğini görüyoruz! İşte o an gerilim başlıyor. Zaten yönettiğimiz karakterimizde, böyle bir durumda bedenen nasıl tepki verilirse öyle tepki veriyor. Kalp atışları hızlanıyor ve nefes alıp verişleri sıklaşmaya başlıyor. Kızın gittiği yöne doğru döndüğümüzde ise bir şok daha yaşıyoruz. Çünkü ortada kız filan yok! Hemen arkamızı dönüp çevreye bakınıyoruz. İlerde görünen ince ufak bir mavi ışık dikkatimizi çekiyor. Yanına gittiğimizde telsizden gelen cızırtı sesleri tekrar başlıyor! Hemen arkamızı döndüğümüzde ise ufak kızı yine bir an için koşarken görüyoruz. Gittiği yöne doğru ilerlediğimizde, yeniden kızın orada olmadığı görüyoruz ve böylece içimizdeki gerilim, kendini yavaş yavaş korkuya bırakıyor!

Aynı anda en fazla üç farklı silah taşıyabilirisiniz.
Açıkçası buraya kadar anlattıklarımdan, oyunun atmosferinin ne denli başarılı olduğunu anlamışsınızdır. Açıkçası ne Doom 3 ne de Half-Life 2 atmosfer konusunda bu kadar başarılı olabildi. Özellikle o esrarengiz karakter, pek fark etmesekte bizi kendine çekiyor. Zira gözüktüğü noktalar, hep bizim varmamızı istediği noktalar oluyor!

Oyunda tek bir yoldan ilerlemek zorunda kalmıyoruz. Kısıtlı da olsa, alternatif yollar sıklıkla karşımıza çıkıyor. Ancak ortamlar hep birbirinin aynı olması biraz can sıkıcı. Çünkü ya yıkık bir binadayız ya bir ofis ya da bir araştırma bölümündeyiz. Anlayacağınız açık mekan yok.

Düşmanlarımız da tıpkı mekanlar gibi pek çeşitlilik göstermiyor. En zor olanları görünmez olanlar. Zaten bunların haricinde 3-4 tane daha çeşit var. Açıkçası Doom ve Half-Life�dakinden bile azlar. Ancak yapay zekaları gayet başarılı. Bir kere yerlerinde durmuyorlar. Sese karşı duyarlılar(ancak bazen zıpladığınızı duymayabiliyorlar) ve en ufak bir çıtırtınız, onların harekete geçmesine neden oluyor. Eğer klasik FPS�lerdeki gibi hepsinin aynı yerden geldiğini düşünüyorsanız çok yanılırsınız. Zira biri arkadan bir ön taraftan veya yanlardan geliyorlar. Hatta karşılarına çıkan engelleri de aşıyorlar. Örneğin önlerinde duran bir barikatın üzerinden atlayabiliyorlar! Alçak bir yerde eğilmeleri de mevcut! Anlayacağınız şimdiye kadar hiç bir FPS�de görmediğiniz kadar dinamik düşmanlarla karşı kaşıyayız! Bu durum hiç şüphe yok ki oyunun gerçekçiliğine önemli bir katkı sağlıyor! Neredeyse bizim kadar hareket kabiliyetine sahipler!

Dedik ya oyunda First Encounter Assault Recon isimli bir time dahiliz. Tabi haliyle takım arkadaşlarımız var. Ancak oyun bize pek fazla beraber olma fırsatı tanımıyor. Beraber ilerlediğimizde de ekibin tehlikeli işlerini hep biz hallediyoruz. Örneğin, içeriye girmemiz için şantiye kapısını nereden açacağımızı biz bulmak zorunda kalıyoruz. Tek başımıza kapıyı açıp geri geldiğimizde sonuç gerçekten sürpriz olabiliyor!


Bullet time olmadan asla!

F.E.A.R.�da ortam oldukça doğa üstü öğe içeriyor. Tabi bizde bu öğelerden nasibimizi alıyoruz. Bizimde matrix�ten bildiğimiz �bullet time� özelliği gibi bir yeteneğimiz var. Bu yüzden düşmanları alt etmemiz oldukça kolaylaşıyor. �Ctrl� tuşu ile aktif ettiğimiz bu özellik sınırsız değil. Bitince tıpkı fenerimizde de olduğu gibi dolması için bekletiyoruz. Neyse ki kısa sürede doluyorlar. Bu noktada zorluk seviyelerine de değinmek istiyorum. F.E.A.R.�da 4 tane zorluk seviyesi var. Demo�da da gördüğüm üzere zorluk seviyeleri arasında belirgin bir fark yoktu. Oyunda maalesef böyle. En zorda oynarken bile medikit�lerinizi biriktirip, karşınıza çıkanları alamayacak hale gelebiliyorsunuz(Tecrübeyle sabit).

Görsel olarak F.E.A.R. gayet başarılı. Açıkçası grafikler belki Doom 3 ve HL-2�nin gerisinde kalabilir ancak efektler her iki oyundan da önde! Zaten bu yüzden F.E.A.R. görsel bir şölen yaşatıyor. Özellikle oyunun en çok sistemi zorlayan kısmı, yani ışıklandırmaları harika. Tepede asılı duran bir lambaya ateş ettiğinizde onun harekertiyle ışığın ve gölge boylarının yer değiştirmesi son derece muhteşem olmuş. Mutlaka bunu bir deneyin. Yapımda ayrıca bump map de (yüzeyin girintili çıkıntılıymış gibi kullanılması efekti) çok etkili kullanılmış. Duvarlara isabet eden kurşunların açtığı delikler gayet başarılı görünüyor. Kaplamalara pek diyecek yok. Son derece gerçekçi görünüyorlar. Su efekti de Half-Life 2�deki kadar olmasa da başarılı hazırlanmış!

Seslere geldiğimizde F.E.A.R. bir övgü de buradan alıyor. Gerek silah sesleri olsun, gerekse çevre sesleri gayet kaliteli. Burada tek bir eksik, bazen çarptığınız nesneler biraz fazla ses çıkartabiliyorlar. Ancak pek kaideye alınacak bir problem değil. Müziklere baktığımızda oyunla beraber ilerleyen zayıf bir melodi duyuyoruz. Zayıf olması tamamen oyunun atmosferine yaptığı olumlu katkının ifadesidir. Zira yüksek tonlarda bir melodi, yapımın havasını değiştirebilirdi. Burada da Monolith Studio�yu kutlamak gerek.

F.E.A.R.�ı nasıl bir sistemle oynayabiliriz?

P4 3.0 Ghz işlemci, 1GB RAM, ATI 9800 Pro 128 MB�lik ekran kartıyla F.E.A.R.�ı test ettik. Açıkçası performans ayarlarının çoğu medium�da, Anti Alising 2x�deyken gayet akıcı bir oynanış yakaladık. Fakat ayarlarda yükseltmeye gidildiğinde F.E.A.R.�ı oynamak içler acısı oluyor.

Açıkçası F.E.A.R. Nvidia�nın 5900�dan aşağısında ATI Radeon�larda ise 9200 ve altındakilerde çok zorlanıyor. Yalnız bu demek değildir ki oyun açılmayacak. Daha düşük kartlarda da çalışıyor ama inanın oynanacak bir performans vermiyor. Bu yüzden ekran kartı olarak en az Nvidia 5900�dan yukarısı veya Ati ise 9600 XT ve yukarısı gerekiyor. Ekran kartı haricinde RAM�lerinizinde en azından 1GB olması, oldukça önemli. Aksi halde daha düşükşe, yukarıda yazdığımız (P4 2.8 Ghz işlemci, ATI 128 MB 9800 Pro ekran kartı) sistemden daha iyi bir sistemle bile oyundan iyi performans alamazsınız.

KORKU takımının bir üyesi olmak istediğinize emin misiniz?
Oyundan yüksek performans almak için görüntü ayarlarında bulunan Pixel Doubling�i açık(On) tutmanızı tavsiye ederim. Öyle ki bu ayar sayesinde oyun, belirttiğiniz çözünürlüğün yarısında çalışıyormuş gibi oluyor. Böylelikle F.E.A.R.�dan çok büyük oranda performans kazanıyorsunuz! Ayrıca Dx8 teknolojisiyle de oldukça performans artışı sağlayabilirsiniz. Bunun için Dx8 Shaders özelliğini çık tutmanız yeterli. Eğer bu şekilde oyunun görsel nimetlerinin çok zayıfladığını düşünüyorsanız, Pixel Doubling ve Dx8 Shaders ayarlarını kapatın. Ardından gölgeleri ya kapatın ya da minimum�a getirin. Akıcı bir oynanış yakalayamazsanız, ışık efektlerinde de tercihiniz minimum olsun. Bunlar grafik kartınızı en çok yoran özellikler. Hala yeterince bir artış alamazsanız anti alising�i kapatıp, texture filtering�i en alta yani �bilinear�a getirin. Ancak yukarıda da bahsettiğim gibi çok iyi bir performans için Pixel Doubling�i açık bırakın. Tabi görsel yönden çıtayı epey düşüreceksiniz.

Yapımcı Monolith, grafik ayarlarından sonra oyunu açıp kapamakla uğraşmayalım diye, oyunun içine bir �test setting� koymuş. Yaptığımız ayarları buradan deneyebiliyoruz. Testin sonunda ne kadar Frame aldığımızda belirtiliyor. Yapımcılar son derece güzel bir ayrıntı düşünmüş.

Ve F.E.A.R.�da bitti

Şimdi geldik F.E.A.R.�ın belki de en büyük eksisine! Oyun maalesef ortalama 10 saat kadar bir oynama süresiyle geldi! Açıkçası bu kadar kısa olacağını beklemiyorduk. Buna bağlı olarak bir diğer eksi de yeniden oynanabilirlik konusunda. F.E.A.R. genel olarak bazı noktalar üzerinde devam eden bir oyun. Karakterinizle ilerliyorsunuz, bir adım önce hiç birşey yokken bir adım daha attığınızda çevredeki bir kapı kapanıveriyor. İşin kötü yanı da bu noktalar hep aynı yerlerde. Yani tamamen bir kurgunun içerisinde ilerliyorsunuz. Hal böyle olunca oyunu bir kere daha oynamak, daha önceden yaşadığınız anları, �aynı şekilde� bir daha yaşamanız anlamına geliyor! Bu durum maalesef oyunun tekrar tekrar oynanmasına olanak vermiyor.

Genel olarak bakıldığında F.E.A.R. atmosferiyle adeta büyülüyor. Sesler ve grafikler son derece başarılı. Oynanabilirlik te gayet dinamik olmuş. Tüm bu sebeplerden kesinlikle Doom 3�ten daha iyi yapım elimizde bulunuyor! Açıkçası fizik motoru üzerine kurulu olan Half-Life 2 kadar başarılı bir fizik motorunu F.E.A.R.�da göremiyoruz. Ancak bu belki de daha çok atmosferin üzerine kurulu bir yapım olmasından dolayıdır. Sonuçta geçen senenin devi Half-Life 2 idi. Bu sene F.E.A.R. gibi gözüküyor!

Son olarak Monoliht Studio, F.E.A.R.�ın ardından boş durmuyor! Bizi şu sıralar F.E.A.R. ile oyalarken, Condemned: Criminal Origins adında yeni bir korku FPS yolda! Bu müjdeli haber ile korkuyla olan maceramızı noktalıyoruz. Tavsiye beklemeyin, en kısa zamanda F.E.A.R.�ı edinin... Oyuna dalıp gerçek hayatı unutmayın.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive