Gönderen Konu: Hellgate: London  (Okunma sayısı 509 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Hellgate: London
« : 10 Ağustos 2007, 19:27:46 »
Direkt konuya girmek gerekirse, Hellgate: London, Flagship Studios tarafından yapılmakta olan bir RPG-FPS. Firma daha toy olmasına rağmen Blizzard'dan da bünyesinde kişiler taşıdığı için iddialı. Daha ilk oyunları olan Hellgate: London çıkmadan bile merak konusu olmayı başardılar. Ama bunun mutlaka bir nedeni olmalıydı. Önceden hiçbir firma ilk oyunu çıkmadan bu kadar konuşulmamıştı, fakat Flagship Studios'un nedeni açık ve netti. Hellgate: London, Diablo'nun FPS hâli olarak biliniyor artık herkes tarafından... Biz ise heyecanlanmaya başlamıştık bile. Haklıydık tabiî, düşünün bir Diablo'nun FPS tarafını. Hem gerçek ve yaratıcı bir fikir, hem de yapılamazsa çöp olacak kadar riskli bir konu. Gerçi firmada Blizzard'dan gelme kişiler de olduğu için şahsen istenilenin gerçekleştirilememe gibi bir olay olacağını sanmıyorum. Haydi diyelim oldu böyle bir şey, kapasınlar o zaman Flagship Studios'u. Olmaz da tabiî, fakat yine de her şeye hazırlıklı olmakta fayda var, ileride gerçekler ağlatmasın sonra...

Oyun türlü türlü yaratıklar tarafından cehenneme çevrilmiş Londra'da geçiyor. Ekran görüntülerine bakıldığında etrafın cehennemden pek farkı olmadığı görülüyor, cennete benzeyeceği hâli yok zaten. O ayrı bir boyut. Şehirde hiç yok denecek kadar az insan kalmış durumda ve biz de bunlardan biriyiz. Elimizde silah yaratık öldüreceğiz. Metro, sokak araları, alış-veriş merkezleri gibi birçok yerde mücadeleye gireceğiz. Eğlenceli olacağa benziyor. Buraların tasarımları ise yine görüntülerden görüldüğü üzere (duymadığımıza göre görüntüyü görürüz saçmaladım bak yine) çok iyi hazırlanmış. Atmosfer sağlam, ateşler göz alıcı, sokaklar karanlık ve kirli. Tamamen pisliğe bulanmış Londra var karşımızda. İyi ya da kötü ihtimaller yine bizim elimizde, adam gibi oynarsak başarılı olup Londra'yı cehennemden cennete dönüştürebiliriz, kötü oynadığımız zaman zaten oyunu bitiremeyiz, zırvalamanın manası yok onun için (kendime diyorum bunu bak)...

Söylenilen bilgilere göre Hellgate: London'ın en parlak noktası silah çeşitliliği. Onlarca silah olacak oyunda tabiî ki de, hepsini yanımıza alamayacağız. Hatırlarsanız King Pin gibi eski oyunlarda bazuka dediniz yanınızda, pistol dediniz yanınızda, ne bileyim taramalı dediniz o da yanınızda, her türlü şeyi taşıyabiliyorduk. Ama o zamanlar geride kaldı artık yeni FPS'lerde böyle absürtlüklere girilmiyor, sınır koyuluyor. Mesela iki silah ile el bombaları taşıyabiliyoruz, ya da üç silah ile el bombaları. Hellgate: London'da da doğal olarak bu uygulanmış, silah taşıma sınırımız var, önümüze gelen aleti cebimizde bayramlarda kullanmak amacıyla şenlik için taşımıyoruz... Fakat bu olayın da monotonlaşmaması için silahları birleştirip, yeni bir silah ortaya çıkarabiliyoruz. Kombine olayı anlayacağınız. Resident Evil serilerinde de vardı bu tür bir şey. Mavi ile sarı karışımı falan birleştiriyorduk, işte ancak bu kadar hatırlıyorum kafa kalmadı ki hehee... Bu kombineyi yaptığımızda da daha güçlü bir alet çıkartıyoruz ortaya, aleti güçlendirmek iyidir tabiî. Güçlü alet her zaman daha fazla acıtır, daha fazla can götürür.

Oyunun bir başka can alıcı noktası ise her tekrar tekrar oynayışta farklı şeylerle karşılaşmamız. Yani bir bölümü geçemedik "Game Over" olduk diyelim. Sonraki oynayışımızda geçtiğimiz yerlerden aynı yaratıklar çıkmayacak, belki daha güçlüsü belki de daha zayıfıyla karşılaşabileceğiz, şansınıza kalmış artık. Tabiî bu oyun boyunca dengeleniyor, o da ayrı konu... Ama açıkçası bu gibi bir şeyi nasıl uygulamaya geçireceklerini anlayabilmiş değilim. Harbi bir düşünün nasıl olacak. Sanki sürekli biri oyunun kodlarıyla oynuyor ve değiştiriyor bir anda her şeyi. İlginç, umarım başarılı bir deneyim olur.

RPG kısmı ise yine herkesi tatmin edecek nitelikte hazırlanmış. Çeşitli geliştirebileceğimiz özelliklerimiz olacak. Bunları yaratık öldürüp bölümleri sırasıyla geçtikçe arttırabileceğiz. Başlarda çömez bir savaşçıyken ileride usta olacağız, "Hey ustam" diye seslenecek size diğerleri (hadi ordan çırağım)! RPG-FPS... Kulağa gerçekten çok hoş geliyor. İki türü de denklerlerse tadından yenmez, vallahi bak, gerçekten diyorum niye inanmıyorsun canım yaa? Arggh...

Grafikler tek kelimeyle "aşmış". Pek de bir şey diyemiyorum bu konuda. Aşmış... Ekran görüntüleri sanki size, "Beni ye" diye sesleniyor. Kendinizi kontrol etmek zor ama bekleyeceğiz. Sabır taşına dönsek bile Hellgate London'ı bekleyeceğiz. Beklerken o grafiklere bakmayın ama, sonra gözünüz fıldır fıldır oluyor, fazlası zarar, aslında her şeyin fazlası zarar da... Özelliklere ateş olayı çok iyi yapılmış. Atmosfer de grafikleri tamamlayınca mükemmel bir oyun çıkıyor işte karşınıza. Hellgate: London!
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive