Gönderen Konu: No One Lives Forever  (Okunma sayısı 676 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
No One Lives Forever
« : 02 Ağustos 2007, 21:10:13 »
Fox Interactive’in en başarılı oyunu ile karşınızdayız (şimdiye kadar Fox oyunları arasında en iyi bulduğum oyun.). No One Lives Forever, Half Life’ı bile tahtından edebilecek bir oyun. Oyunumuz 2 CD’lik bir oyun. Lafı fazla uzatmadan konuya girmek istiyorum.

Oyunumuz 1960’lı yıllarda geçiyor. O dönemde dönen sır dolu olayların içinde. Oyunu oynarken kendinizi film çeviriyor gibi hissedeceksiniz (ajan filmleri olur ya, James Bond filmleri gibi). UNITY denilen bir örgütün gizli ajanıyız (İngiliz Gizli Servisi). Ajanımızın adı da Cate Archer. Oyunun en başında bir demoda bir kaç işlenen cinayet gösteriliyor. Mafyada dönen hesaplaşmalar. Amacımız bu cinayetleri çözüp, katilleri (mafya elemanlarını ) yakalamak.

Oyunun en başında UNITY merkezinde bir eğitime tabi tutuluyoruz. Oyunda kullanacağımız bazı silahları deniyoruz (Oyunun en başındaki eğitimde farklı odalarda eğitim alıyoruz). Eğitim bittikten sonra ise ilk görevimize başlıyoruz. Bu oyundaki eğitim ise çok farklı. Yani her görevimizde ayrı eğitim alıyoruz. Çünkü her görevde kullanılan silahlar değişiyor (örnek olarak batık bir denizaltıda araştırma yapıyoruz ve eğitimde zıpkın kullanmayı öğreniyoruz vb.).

Oyunumuzun ilk bölümü Fas’ta geçiyor. Bir camın kenarında buluyoruz kendimizi. Bu bölümde Fas büyük elçisini koruyoruz. Daha ilk bölümden başlıyor zorluklar. Büyükelçiyi öldürmek isteyen teröristleri durduyoruz. Onları durdurmayı başardıktan sonra adamlar bizi farkediyor. İlk bölümde de bu kadar hareketlilik olmaz yani. Oyun boyunca Fas gibi bir çok yere daha gidiyoruz (Berlin, Doğu Almanya, Hamburg ve başka yerler). Her ülkede bizi ayrı zorluklar var. Bir uçaktan paraşütsüz atladığımız bir bölüm bile var (tabi mecbur kalıyoruz atlamaya:)). Gittiğiniz her yerde 3-4 seviye geçtikten sonra bölümü geçiyor ve başka bir yere gidiyorsunuz.

Oyun sırasında çok çatışma yaşamak istemiyorsanız kameralardan saklanarak ilerleyin. Eğitimde öğrendiğiniz şeyleri oyun esnasında uygulamaya çalışın. Bu sayede en az zararla bölümleri bitirebileceksiniz. Bir de oynarken kesinlikle sivil insanlara dokunmayın. Bazı bölümlerde kameralardan gizli olarak hareket etmeniz gerekecek. Kameralara yakalanırsanız oyunu yeniden oynamanız lazım (Berlin by Night Scene 2’deki gibi).

Oyunun gidişatına göre dostlarınız ve düşmanlarınız oluyor. Bunun sonucunda mafya sizi öldürmek için elinden gelen herşeyi yapıyor. Dostlarınız da size mümkün olduğunca yardım etmeye çalışıyor. Oyunun bir bölümünde çok yakın bir dostunuzu kaybediyorsunuz (mafya harcıyor adamımızı).

Düşmanlarınız size tek tek saldırabileceği gibi, hepsi birlik olup beraber de size saldırabiliyorlar.

Oyunda ilerledikçe demolar da izliyoruz. Bu demolarda göreviniz sırasında ne yapacağınızı öğreniyorsunuz. Bir de demolarda düşmanlarınızın diyaloglarını izleyeceksiniz. Böylece yaptıkları planları ve size karşı tutumlarını öğrenebilirsiniz.

Bir de her yeni bölümde, yeni görev çizelgeniz bulunuyor. Görevlerinizi sol üst köşede yazan bilgiler doğrultusunda uygulayabilirsiniz.

Bu oyunda silahların bir takım modları bulunuyor. Bir çakmak normal bir ateş yakarken, bir lazer olarak da kullanılabiliyor (ileride bu çakmak bazı kapıları açmanıza yarayacak). Böyle birçok ekipman ve silah bulunuyor ve hepsi de çok ilginç. Oyunda bazı eski silahları da göreceksiniz. 1960’lı yıllarda kullanılan silahlar ve daha fazlası. Her yeni oyuna başlarken kendi ekipmanınızı seçebilir veya otomatik olarak bölüm için en uygun ekipmanlarınız alabilirsiniz.


Bu oyunun en hoşuma giden tarafını söylemek istiyorum; Yapay zeka. Oyunda mükemmel bir yapay zeka bulunuyor (En sonunda böyle bir oyunla karşılaştım, istediğim düzeyde yapay zekalı bir oyun). Karşınızdakiler öyle ot gibi size bakıp ateş etmiyorlar veya siz onların görüş alanına girer girmez fark etmiyorlar sizi. Oyundaki karakterler bir yere doğru gittiğinizde ve karşınızda düşman birini gördüğünüzde adam “Who, who is it?” gibi kelimeler söyleyerek gelenin kim olduğunu tanımaya çalışıyor. Siz olduğunu anlayınca da ateş ediyorlar (Bu durum çok hoşuma gitti). Ayrıca bu kadarla da bitmiyor. Karşınızdakiler size ateş ederken eğer önlerinde masa veya benzeri bir şey varsa onları yıkıp arkalarına saklanıyorlar. Böylece hedef olmaktan veya vurulmaktan kurtuluyorlar. Açık bir alanda olduklarında ise sağa sola manevra yaparak (sağa sola yuvarlanarak) kendilerini mermilerden kurtarmaya çalışıyorlar (benden kurtulamazlar tabi ki:)). Yapay zekası iyi olan oyunlar her zaman başarılı olmuştur. Zaten bir oyunu zevkli yapan da budur, karşınızdakinin de sizin gibi düşünmesi, yani oyunu oynarken gerçek hayattaymış gibi hissettiriyor insana.

Eğer harddisk’inizde boş yer varsa, (oyunun full kurumu 891 MB) oyunu kesinlikle Full kurun. Minimum kurarsanız oyunda her seviyenin açılması için 3-4 dakika beklemeniz gerekecek ki bu beni deli eder.

Oyunun motoru sayesinde yükleme çok daha hızlı oluyor ama oyunda takılma olmuyor değil. Benim bilgisayarım 128 MB RAM ama takılma oluyor. Oyundan en iyi performansı alabilmeniz için 256 MB’lık bir bilgisayara sahip olmanız gerek ki böyle bir bilgisayar çoğu insanda yok maalesef.

Grafikler çok etkileyici. Görüntüden iyi bir verim istiyorsanız en azından 16 MB’lık bir ekran kartına ihtiyacınız olacak. O zaman çözünürlüğü arttırabilir ve oyundan istediğiniz performansı alabilirsiniz. Karakterlerin suratları da çok güzel yapılmış. Yalnız karakterlerin göz kısımlarına pek önem verilmemiş (bu önemli bir şey değil tabi ki). Gittiğiniz mekanlar, yerler, ülkeler oyunun konusuna uygun olarak 1960’lı yıllara göre tasarlanmış.

Gelelim oyunun müziklerine. Indiana Jones And The Infernal Machine’den sonra duyduğum en güzel müziklere sahip oyun bu. Genelde müzik oyunun arabirimi açıldığında ve oyunun menüsündeyken çalıyor. Sırf müziği dinlemek için menüde 20 dakika dolaştığımı söyleyeyim. Oyun her şeyiyle 1960 havasını yakalamaya çalışmış. Müzikler de buna dahil. Eski tarz yabancı müzikler bulunuyor.

Oyunun oynanabilirliği ise herkesin alışık olduğu tarzdan. Klasik FPS kontrolleri, sadece değişik olarak silahların modlarını ayarlamak için başka tuşlara basmak gerekiyor. Onun dışında farklı bir şey yok.

Oyun FPS olur da multiplayer bulunmaz mı? Bulunur tabi ki. Oyundaki multiplayer’da asıl oyun esnasında karşılaştığınız kişiler bulunuyor. Yakalamak istediğiniz mafyalar ve siz. Multiplayer’da Cate Archer’ın bir sürü modeli bulunuyor (mini etekli, dalgıç kıyafetli vb.). Multiplayer’da düşmanlarınızın da böyle modelleri bulunuyor.

No One Lives Forever’ın yeni versiyonu da bulunuyor. www.foxinteractive.com’dan yamalar çekerek oyunun versiyonunu yükseltebilirsiniz. Belki bu oyunun da bir takım modları çıkar ve modları oynayabilmeniz için versiyon yükseltmeniz gerekebilir (bu da bir ihtimal tabi ki).

Sonuç olarak No One Lives Forever gerçekten çok iyi ve kaliteli bir oyun. Klasik olmaya aday bence. Etkileyici konusu, grafikleri ve müzikleriyle gerçekten oynanması gereken bir oyun. Eğer güçlü bir bilgisayarınız varsa ve FPS tarzı oyunları seviyorsanız bu oyunu kaçırmayın, sonra çok üzülürsünüz...
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive