Gönderen Konu: Paradise  (Okunma sayısı 993 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Paradise
« : 10 Ağustos 2007, 21:21:00 »
Başarılı Syberia serîsinin ardından, adının duyulmasını sağlayan oyun üzerinde birlikte çalıştığı ekipten ayrılan Benoit Sokal, uzun bir aradan sonra kalite kokan senaryolara sahip macera oyunlarına yeni bir ekiple devam etme kararı aldığında akıllara gelen ilk soru kuşkusuz Sokal'ın eski başarı grafiğini devam ettirebilip ettiremeyeceğiydi. Yeni takımıyla Afrika'da geçen Paradise'in yapımına başlayan Benoit Sokal birçok hayranını heyecanlandırırken, temkinli davrananların şüpheli yaklaşımlarıyla karşılaşıyordu ve oyunun yapımı tamamlandığında, dağıtımlar yapıldığında; nihayet oyun piyasaya çıktığında şapka düştü, kel göründü.

  Afrika'da bir çölde, Avrupa'dan gelmekte olan bir uçak düşer ve enkazdan sağ çıkan, geçmişi hakkında hiçbir şey hatırlamayan genç bayan o sırada çölde bulunan ülke prensinin hizmetlileri tarafından saraya götürülür. Etrafındakilerden ne olduğunu, adının ne olduğunu ve nerde bulunduğunu öğrenen güzel kız sandığı kadar iyi kişiler tarafından kurtarılmamıştır: Prensin haremine götürülen Ann -adını sonradan öğrenmek nasıl bir duygu acaba- için çıkış yolu bırakılmamış, Avrupa'ya dönmesine izin verilmemiştir. Prensin haremindeki kadınlardan biri olmaya terk edilen Ann'in, etrafındaki belirsizlikleri çözerek kendini kurtarması gerekmektedir.

  Point & click olarak anılan ve "seç ve tıkla" olarak hitap edebileceğimiz macera oyunları bulmacaları ve senaryoları dışında herhangi bir ayrıcalık göstermediklerinden olsa gerek, hiçbir zaman birbirini ahım şahım geçen ve zirveye yükselen, daha doğrusu oyunlarla haşır neşir olan çoğu kişi tarafından bilinen oyunlar olmazlar. Bunun örneğini -her ne kadar mavi köşede bizi Syberia beklese de- Fahrenheit, Dreamfall gibi serbest yapılı, üçüncü şahıs bakış açılı macera oyunlarının dürtüklemesiyle fark edebiliyoruz. Bu çekilmez gerçeğe rağmen macera oyunlarının kalbinin "point & click"te attığı düşünülünce, Benoit Sokal da fikrini savunurcasına point & click tarzı macera oyunlarına devam ediyor. Tüm bunları boşuna anlatmış değilim, tahmin edebileceğiniz gibi Paradise'in de seç ve tıkla anlayışına uymuş olduğunu belirtmeye çalışıyorum. Hâl böyle olunca, oyunun ne kadar iyi olursa olsun, isterse bir şaheser olsun hak ettiği kadar ilgiyi çekemeyeceği su götürmez bir gerçek olarak kumsala vuruyor. Bu gerçeğin daha net biçimde görülememesinin tek nedeni ise, oyunun bahsettiğimiz "şaheser" olma durumundan, hâtta "iyi" olma durumundan bir hayli uzak konumda bulunması.

  Seç ve tıkla stilindeki macera oyunlarında senaryoya serpiştirilmiş aksiyon dolu sahnelerden eser olmaz, zaten oyunun seç ve tıkla tarzında olmasının nedeni de budur, bulmacalara ağırlık verilmiş, tam anlamıyla bir macera oyunu olduğunu daha baştan belli etmek. Tamam, tam anlamıyla amaç bu değil fakat bu sayede henüz başta aksiyon sahnelerinden yoksun olduğumuzu ("oley" mi dedi birileri?) keşfedip kişiye göre değişen ruh hâllerine bürünüyoruz. Kıssadan hisse, Paradise şu ana kadarki tüm point & click macera oyunlarından alışkın olduğumuz gibi durgun bir işleyişe ve kafa yorucu bulmacalara sahip. Hiçbir zaman hızlanmayan oyun boyunca bir yerlerden anahtar bulup kapıları açıyoruz, sağda solda bulunan sırları veya mekanizma bulmacalarını çözüyoruz, bol bol girdiğimiz diyaloglardan ipuçları ve yeni bilgiler çıkarmaya çalışıyoruz ve oyun böyle, sonsuza dek (?) devam ediyor fakat sonsuza dek devam eden masallar kadar mutlu mesut olduğunu söyleyemeyeceğim, zira bir süre sonra diyaloğa girmek insanın canını oldukça sıkıyor. Öyle ki, konuştuğumuz kişiler bile uzun süren sohbetlerin ortasında Ann'i başlarından savabiliyorlar. Sıkıntıya ve öfkelenmelere, oyunu silmeye ramak kalan dakikaların yaşanmasına yol açan bir diğer etkense ayak işleri yapılmamasına rağmen çok uzun mesafeleri üst üste yürümek zorunda olmamız. Seç ve tıkla stilinin en olumsuz yönü bu olsa gerek, uzun mesafelerin alınması oyuncuların hayatından ciddi vakitler çalıyor ve bu birçok macera oyuncusunun hoşuna gitmeyecek bir sorun.

  Daha kaç kere bu sözcük öbeğini kullanmak zorunda kalacağız bilmiyorum ama, "seç ve tıkla" türü macera oyunlarının bir sorunu da genellikle arkaplân grafiklerinden ve vasat modellemelerden oluşan bir görünüme sahip olmaları. Tıpkı diğer genellemeler gibi bu genellemeden de nasibini alan Paradise, etkileyici gibi görünen ama buzdağının altta kalan kısmında hiç mi hiç etkilemeyen arkaplân görsellerine ve karakterlerin robot olduğu izlenimini veren modellemelere sahip. Ana karakterimiz olduğu için olsa gerek, Ann'in yürüyüşü ve diğer tüm hareketleri aşırı derecede robotluğa kaçıyor; yoksa çöldeki uçak kazasında yürümeyi de mi unutmuş? Arkaplândan oluşan grafiklerin ve kötü modellemelerin geçiş bölümlerinde ise ortaya sarılamaz yaralar çıkıyor. Aklıma gelen ilk örnek, haremin bahçesindeki kafeste karşılaştığımız panter ilk görünümde bir arkaplân olarak heykelmiş gibi dururken, bir anda hareket etmeye başlıyor ve ortaya anlamsız, yarı uykudayken görülen rüyalara benzer bir saçmalık çıkıyor. Pantere değinmişken, modellemelerin sadece Ann üzerinde değil, prensin panterini yönlendirdiğimiz sırada da vasatın altında olduğunu belirtmiş olayım.

  Oyunun büyük bölümünün tükendiği sohbet sahnelerinin bir numaralı kahramanı seslendirmeler için net görüşler barındırmak ise mümkün değil. Güzel olmalarına rağmen, eksik kalıyorlar; tam yaşatılamıyorlar. Duygusal bir sahnenin aslında hiç de duygusal olmadığını fark ediyoruz bir anda, bunun nedeni ise tartışmasız robot hareketleri ve atmosferin sönüklüğü; öyle ki, müziklerin Afrika kültürüyle bezenmiş olması bile atmosferi canlandırmayı başaramıyor.

  Eski ekibiyle kalite kokan bir geçmişe sahip olmasına rağmen sürüden ayrılınca eskisi kadar başarılı olamayacağını, belki de sadece bu yapımlık belli etti Benoit Sokal. Macera dünyası bir ismi daha kaybetmeden önce, fırtına gibi bir dönüş yapar mı dersiniz?
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.413
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Paradise
« Yanıtla #1 : 27 Ocak 2008, 16:37:22 »
Paylaşim için Sağol