Gönderen Konu: Übersoldier  (Okunma sayısı 731 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Übersoldier
« : 10 Ağustos 2007, 22:14:13 »
Klasiktir, her üç aksiyon-vuruş oyununun biri İkinci Dünya Savaşı'nı konu alır. Bazıları ordumuzla birlikte düz savaştığımız alışılmış konulu olurken, bazılarıysa entrikalara, gizli görevlere dayanır. Son zamanlarda İkinci Dünya Savaşı'nın cıvkı iyice çıkmaya başlarken, Übersoldier geliyor ve bu cıvk biraz daha çıkmaya yüz tutuyor. Ancak yapımcı Burut, Übersoldier ile alıştığımız İkinci Dünya Savaşı oyunlarının aksine biraz uçuk bir konuya ve işleyişe değinmiş. Bu kez, Almanların gizlice "süper asker"ler geliştirdiğini ve bu süper askerlerin normal insanların sahip olmadığı bir takım özelliklere sahip olduğunu, hâtta öldükten sonra yeniden dirilebildiklerini öğreniyoruz. Biz de bu süper askerlerden biriyiz fakat diğer koyunlardan biraz daha akıllıyız ve yaratıldıktan sonra gizli Nazi süper asker geliştirme kampına havalandırmadan (ne havalandırmaymış bilader) girerek Almanların sinsi teknolojilerini içten yok etmeye çalışıyoruz. İşte Übersoldier'ın konusu bu, gerisi önümüze geleni öldürme işleyişine sahip. Vur babam vur. Kuş vuruyor sanki, insan o insan!

  Übersoldier, Mart sonunda piyasaya sunulacak fakat şimdilik kısa bir tanıtım sürümü ile gazımızı alıyoruz. Genel olarak konuşmam gerekirse oyunun vuruş yapısı hoşuma gitti ve tam sürümü beklemeye koyuldum. Hani bazı oyunları biraz oynar, "bu ne bee" deyip silersiniz ya, işte bunu Übersoldier'a yapamazsınız. Yaptırmazlar, oyun gerçekten güzel ve arada sırada kendini açtırıp oynatıyor. Tam sürüm çıktığında hepimiz birer uyur-oyun oynar olabiliriz. (Uyur-gezer hesabına) Çıkış öncesi tanıtım sürümümüz dar bir havalandırmada başlıyor ve ordan ilerleyerek tek düze işleyişe kavuşmak üzere ilk düşmanlarımızla karşılaşıyoruz. Oyun birinci şahsın gözünden oynanıyor, FPS dediğimiz, artık site bünyemizce İngilizce olduğu için kullanmadığımız türde yani. İlk düşmanlarımızı temizledikten sonra dar koridorlara giriyoruz, atmosfer karanlıklaşmaya başlıyor ve oyunun genel yapısıyla tanışmış oluyoruz. Genellikle dar koridorlarda gizli gizli ilerleyerek önümüze çıkan tüm asker görünümlü kişileri temizliyoruz. Ta ki bir yere kadar. Haritada belirlenen zorunlu yollardan ilerlerken bir asansöre biniyoruz ve asansörden indiğimiz anda etrafımızı zombiye benzeyen -ölmüş de dirilmiş- insanımsı yaratıklar sarıyor ve ölüyoruz. Normal şartlar altında ölmememiz, ilerleyip hapishane deliğinden çıkarak ekip arkadaşlarımızla buluşmamız ve tanıtım sürümünü tamamlamamız gerekiyordu fakat ben etrafımızın sarıldığı bölümde kalıverdim.

  Yapımcılar, henüz oyunun ilk bilgileri verilirken askerlerin bize karşı taktik üretebileceğini ve gayet akıllı olacaklarını belirtiyordu. Bu bir derece doğru olmuş, adamlar kapı arkalarından yolumuza tüpler, variller yuvarlama zekiliğini gösterebiliyorlar ancak bu tip kullanılabilir malzemeler bittiğinde önümüzde sap gibi durup ateş ediyorlar. Hiç mi eğitim verilmemiş bu insanlara savaştan önce, anlamadım açıkçası. Her askerle karşılaşmamız neredeyse aynı oluyor. Etraflarını uyarırcasına bağrıyorlar ve tek bir zekâ belirtisi dahî göstermeden hödüklemesine ateş ediyorlar. Sonları kaçınılmaz oluyor, tarafımızdan öldürülmek. Ölümler oldukça gerçekçi olmuş, ama yine alışkanlık yaratıcı olmuş. Pek farklı bir ölüm türü yok, her vurulan adamın kasketi sağa sola uçuyor ve adam da yere yığılıveriyor. Ancak kan efektleri çok başarılı halledilmiş, grafiklerden bahsederken buna da değineceğim.

  Oyunun fizik motoru oldukça iyi işliyor. Özellikle çevre ile etkileşim üst düzey seviyede. Ölen düşmanlar bazı oyunlardaki gibi ortadan kaybolmuyorlar, oldukları yerde kalıyorlar. Hâtta oyunu kaydettikten sonra ertesi gün tekrar yükleyip oynadığınızda daha önce adam öldürdüğünüz yerlere giderseniz cesetlerin hâlâ bıraktığınız yerde durduğunu görebilirsiniz. Etraftaki nesnelerin de hemen hemen tamamıyla etkileşim içinde olabiliyoruz. Tüp varsa, tüpe ateş edip önce gaz kaçırıp sonra patlamasını sağlayabiliriz, sandalye benzeri tahta eşyaları parçalayabiliriz ya da gördüğümüz her tip camı kırabiliriz. Işıkları kıramıyoruz, aydınlığı engelleyemiyoruz fakat kıvılcım efektleri ateş ettiğimiz ışığın rengini alıyor. Fizik motorunu biraz Halflife'a benzettim, hoşuma gitti. Zaten fizik motoru dolayısıyla oyunun tam sürümünü bekler oldum.

  Silah konusunda yapımcılar pek uçmamışlar, süper asker, ölmüş de dirilmiş insanî yaratıklar gibi fantastik öğelere dalan Burut silahlar konusunda gerçeğe bağlı kalmışlar ve bildiğimiz silahları oyuna dahil etmişler. Tanıtım sürümümüzde küçük silah, taramalı tüfek, pompalı tüfek, bıçak, bomba gibi silahları kullanıyoruz ve hepsini kullanmak ayrı bir zevk. Özellikle pompalı tüfeği kullanmaktan büyük keyif aldım. Ancak taramalı tüfekte ufak bir gerçekçilikten uzaklaşım var, tarama boyunca silah geri tepmiyor, titremiyor ve hedef almamızı zorlaştırmıyor. Oynanışı güzelleştirse de gerçekçiliği düşüren bir özellik olmuş bu, ama hiç şikâyetçi değilim. Nasılsa oyun tamamen gerçekçi bir oyun değil, biz de süper askeriz ve bizim de gerçekten uzak özelliklerimiz olabiliyor. Örneğin kalkan özelliği. Oyun sırasında karşılaştığımız askerleri öldürdükçe sağlık durumumuzun altında bulunan mavi seviye de yavaş yavaş doluyor ve tamamen dolduğunda "Q" tuşunu kullanarak etrafımızı mavi bir kalkanla kaplayabiliyoruz. Böylece düşmanlar bize zarar veremiyor, yanımıza yaklaşan da ölüyor. Ancak bu kalkanı daha önce bahsettiğim asansörden indiğimiz bölümdeki ilginç insanlara karşı kullanamıyoruz, onlardan kurtuluş yolunu bir türlü bulamadım. (Çok da aramadım aslında) Bu arada karakterimizin sağlık durumu da yüz üzerinden belirleniyor, yavaş yavaş yaralandıkça yolumuzun üzerindeki sağlık paketlerini kullanarak bünyemizi iyileştiriyoruz.

  Übersoldier, grafik konusunda da oyunculara bekleneni veriyor. Şu anda piyasada bulunan ve keyifle oynanan birçok oyundan daha kaliteli grafiklere sahip olan oyun genellikle karanlık bir atmosfere sahip olduğu için grafikler konusunda bulabileceğimiz açık sayısı oldukça az, zaten bulunamıyor da. Ancak oyunun pek iyi optimize edildiğini söyleyemeyeceğim, birçok yerde ciddi kasılmalar yaşamak mümkün. Özellikle ekrandaki karakter sayısı arttığında -çok uçuk bir sisteminiz yoksa- biraz kasılabilirsiniz ancak genellikle -detay seviyesini de biraz düşürdüğünüz takdirde- oyunu rahat oynayacaksınızdır. Oyunda hiç video olmadığı için video grafiklerinin nasıl olacağını bilmiyoruz, tam sürümde umarız ara video gibi şekil işlere girişilir de oyun önemli bir özellikten düşük puan almaz. Ölümlerdeki kan efektlerine ise ayrıca değinmek gerekiyor. Oyunun en başarılı bulduğum kısmı, kan efektleri. Yerde ölen insanlara ateş ettiğimizde dahî insana sadist duygular tattırıcı kan sıçramalarına şâhit olabiliyoruz. Keşke ölen insanlara ateş ettiğimizde adamlar plastiktenmiş gibi hareket etmeseydi de kana yoğunlaşan duygularımızı daha doyurucu bir şekilde tatmin edebilseydik.

  Müzikler ise oyunun genel yapısına uygun, günlük hayatta dinlenemeyecek fakat oyun sırasında insanı tempoya sokan müziklerden oluşuyor. Ancak bir sorunla karşı karşıya kaldım, müzikler oyunu bazı açışlarımda oyun sırasında da çalarken bazı açışlarımda sadece yüklemeler sırasında (yükleme süreleri de çok uzun, onu da ekleyeyim bir eksi olarak) çaldı, bazı açışlarımda ise hiç çalmadı. Garip. Karakterlerin seslendirmeleri konusunda pek fazla yorum yapmak ise imkânsız. Sadece düşman askerlerinin uyarı bağrışlarına şahit oluyoruz, o da tek kişi tarafından basitçe aradan çıkarılmış. Tanıtım sürümünde pek seslendirmeye rastlamıyoruz yani. Silah efektleri de ateş edilen nesnelere göre farklılık gösteriyor, gayet başarılı hazırlanmış.

  Klasikleşmiş İkinci Dünya Savaşı konularından ayrılarak İkinci Dünya Savaşı'na farklı bir bakış açısı kazandıran Übersoldier, İkinci Dünya Savaşı'na kafayı takmış dağıtımcı CDV'nin de yardımlarıyla Rusyalı Burut firmasının ilk adamakıllı oyunu olma özelliği taşıyor. Kısa bir bölümü oynayarak "bu oyun çok oynanacak" diyebiliyorum, bakalım Mart sonu-Nisan başı sıralarında oyun piyasaya sürüldüğünde tezim doğru olacak mı... Olmazsa da canları sağ olsun, ben oynayacağım
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.413
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Übersoldier
« Yanıtla #1 : 08 Aralık 2007, 21:16:54 »
paylaşım için saol