Gönderen Konu: Armed Assault (PC)  (Okunma sayısı 609 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Armed Assault (PC)
« : 01 Ağustos 2007, 00:22:46 »
Operation Flashpoint dile kolay aradan kaç sene geçmiş. Daha dün gibi hatırlıyorum, büyüklüğüyle, sistemleri kastırmasıyla o zaman kök söktürmüştü. Zamanının krallarında ciddi zorlama yapmıştı. Oyunun en büyük özelliğini ise çoğu kişi bilir, askerlik simülasyonuydu. FPS kamera açısından oynardık, ama Quake gibi, Blood gibi elimize silahı alıp tek başımıza kral olamıyorduk. Uymamız gereken emirler vardı, görevler vardı, pata küte düşmanlara kafalama giremezdik. Sonuçta türü simülasyondu, direk olarak aksiyon değildi. Operation Flashpoint beğenildi, birçok paketi çıktı. Hatta bazıları sadece belli ülkelerde piyasaya sürüldü. Çeşitli modları yapıldı. Herkes ikinci bir Operation Flashpoint beklerken Bohemia, Codemasters ile yollarını ayırdığı açıklaması yapıldı. İşte Armed Assault’un hikayeside tam bu noktada başlıyor. Operation Flashpoint’in resmi isim hakları Codemasters elinde kaldı. Bu yüzden Codemasters, resmi olarak Operation Flashpoint 2’yi geliştiriyor. Ama oyunun asıl yaratıcısı Bohemia bu sefer işin içinde değil. Fakat onlarda boş durmadan Operation Flashpoint’in bana göre de asıl devamı olan Armed Assault’u geliştirdiler. Zaten ARMA (A.k.a Armed Assault) resmi olmayan asıl ikinci oyun. Biraz karışık bir mevzu gibi görünebilir, ama aslında değil.

İşgal kuvvetleri

Her şey Sahrani denilen bir ülkede başlıyor. Oyuna girer girmez bir spikerin röportajı ile karşılaşıyoruz. Aslında bu tamamen cennet bahçelerini andıran Sahrani’nin tanıtım haberi sayılabilir. Güle oynaya hayat devam ederken, Sahrani’nin ufak bir yerleşim beldesine saldırı düzenleniyor. Bizde orada bulunan bir Amerikan askeriyiz ve ufak birliğimizde bu saldırıyı engellemek için olaya karışıyor. Daha sonrasında siyasi yollardan filan anlaşılma sağlanmaya çalışıyor, ama uzlaşma olmuyor. Bunun sonucunda savaş burnumuzun dibine kadar giriyor. Oyunun konusu kısaca böyle, zaten ARMA’dan farklı bir şey de beklemiyordum.

Demo’da Multiplayer vardı, grafikler ve sesler hakkında fikir veriyordu, son olarak botlara karşı oynayabiliyorduk; böylece yapay zeka hakkında da bir izlenim olmuştu. Ama oyunun asıl hikaye kısmı ve neler içerdiğini tam olarak kestirememiştik. Singleplayer’a geçtiğimiz zaman oyunun senaryosuna dahil oluyoruz. İlk görevler aslında Operation Flashpoint’ten tanıdık gelecektir. Bunlar oyuna ısınma turları ve tam olarak bir şey yapmadığımız görevler. Komutanın verdiği emirde, belli yerlere oraya buraya koşarak görevi bitiriyoruz. Silah seslerini vs… duyup da, çatışmaya girmeden “Görev bitti” aynen kendini belli ediyor. Ama merak etmeyin, bir süre içinde çatışmalara girmeye başlıyoruz. Hatta bazı çatışmalar tek kurşun atmadan dahi bitebiliyor. Bu ilk çatışmalar ve görevler aslında ARMA’nın öğretici kısımları. Çünkü silah kullanımı, nerede ne yapmamız gerektiği, sürünmek, eğilmek, pusulayı kullanmak vs… yapımla ilgili detayları öğrenmemizi sağlıyor. Görevlerde hep bir asker olarak takımımızla beraber, diğer askerlerle beraber hareket etmeliyiz. Emirlere uymalı ve taktiğimizi bilmeliyiz. Tek başına kahraman olarak hareket etmek ARMA’da sıkar. Çünkü yanlış hareketleri genelde canınızla ödüyorsunuz. Ama arada Ramboculuk yapmak için bazı yan görevler var. Bu yan görevlerde takıma veya birine bağlı değilsiniz. Tek başınıza buyruk olarak hareket edebilirsiniz. Ancak yan görevler genelde kısa ve öz yapılmış. Bunlar kendi içlerinde çeşitleniyor ve ana görevler de etki ediyorlar. Mesela düşmana yardıma gelen destek birliğini yan görevde engellediniz diyelim. Ana göreve geçtiğinizde destek birliği olmayan rakipler sizin için kebap gibi olacaktır. Kolayca üstlerinden gelip, ana görevi böylece başarıyla tamamlayabilirsiniz. Bu yüzden karşınıza çıkan yan görevleri yapmanızı tavsiye ederim, oldukça işinize yarayacaklardır. Asker kalk

ARMA içindeki yapay zeka demo’da başarılı gelmişti. Tam sürüm oyunda da genelde başarılılar. Bir askerin ne yapması gerekiyorsa yapıyorlar. Sonuçta onlar içinde siz düşmansınız. Oldukça keskin nişancılıkları var ve savaş alanında halay çeker gibi ayakta beklemeyi feci şekilde cezalandırıyorlar. Daha önce dediğim gibi özellikle ana görevlerde yaptığınız kritik hataları feci şekilde ödettiriyorlar. Ama bazı zamanlar ipin ucunu da kaçırmıyorlar değil.

Genelde ARMA’da vurulmamız demek ölmemizle eş anlamlı, çünkü karakterimiz süper kahraman olmadığından, en fazla birkaç kurşunda ölebiliyor. Vurulduğumuz zamanki efektler cidden gerçekçi yapılmış. İlk ayrıntı kanlanan elimiz kolumuz (Demo’dan hatırlanacağı gibi). Bunun asıl devamında eğer kolumuzdan vurulursak silahla adam gibi nişan alıp ateş edememe veya bacağımızdan filan yaralanırsak toparlayarak yürüme, koşamama gibi neticeler ortaya çıkıyor. Bu ince detayları son olarak FPS kamera açısı kullanan Call of Cthulhu’da görmüştüm. Onda da adamımız nişan alamıyor veya toparlıyordu. Her neyse sonuçta ARMA türü gereği bu ayrıntıları göstermeliydi ve bunu da başarmış.

Yapım içinde çok fazla araç var. Singplayer’da zaten araçların çoğuyla haşır neşir olacağız. Görev gereği onlara da bir el atacağız. Zodiac botlar, HMMWV tanklar, Zırhlı araçlar, Sedanlar, uçak, helikopter vs… 30’dan fazla araç var. Denizde, karada, havada her yerde gidebiliyoruz. Denizde ve karada kullandığımız araçlar, havadakilere göre daha kolay ve basit. Zaten bir iki tur sonrasında alışıyorsunuz. Ama havada gidenlere işte, burası ARMA’daki en kasıntı yerlerden biri. Battlefield ve son olarak oynadığım Battlefield 2142’deki hava araçlarındaki tecrübeme dayanarak, ARMA’da bir helikopteri gözüme kestirdim. Ama ciddi olarak uçurmam ve bir süre havada pervane olduktan sonra düşmem bir oldu. En başta bende hata diye dert yandım, ama açıkçası hava araçları gereğinden zor olmuşlar. Ciddi olarak kontrol etmek için, çoğu kez alıştırma yapmanız lazım.

Hazır kıta

Oyun içindeki zengin araç çeşitlerine, silahları da eklersek tam olur. ARMA bu konularda hiç çekinme yaptırmıyor ve birçok modeli oyun aktarıyor. Silahlar bolca ve eksik edilmemiş. Genel olarak ateş ederken verdikleri tepkileri güzel yapılmış. Ancak oyundaki bir hatadan kaynaklı olarak, bazı zamanlar ilginç durumlar olabiliyor. Ateş ettiğim düşman öldüğü sırada, yanındaki diğer adamlarda otomatik öldü. Dracula filan sandım öleni, hani o ölünce onun soyundan gelenler ölür hesabı. Ama yakına gidip baktığımda cesetlerin hepsinin titreyerek havada süzüldüğünü gördüm. Bu sadece bir kere başıma geldi, bir daha da böylesi bir olayla karşılaşmadım.

Singleplayer’dan sıkılanlar için Multiplayer ciddi olarak ilaç olacaktır. İster botlarla beraber, isterseniz diğer oyunculara karşı Multiplayer oynayabilirsiniz. Devasa haritalarda kalabalık savaşlar yapmak mümkün. Haritayı ele geçirme, klasik Capture the Flag veya Cooperative’i seçebilirsiniz. Ama ne olursa olsun Multiplayer’ın zevkli olacağı kesin. Zaten oyunla ilgili çeşitli modlar yapıldı ve halen yapılıyor. Hatırlarsanız Operation Flashpoint içinde birçok mod yapılmıştı. Aynı gelenek devam ediyor.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive