Gönderen Konu: Grand Theft Auto: San Andreas (!)  (Okunma sayısı 549 defa)

Çevrimdışı melih123

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 12.490
  • Puan 2352
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - steve_melih@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Grand Theft Auto: San Andreas (!)
« : 30 Aralık 2007, 21:22:51 »
Kim bilebilirdi ki Carl Johnson’ın dönüşünün muhteşem olacağını?


 
Saat sabahın altısı, ben yine sabahlıyorum. Arkada bassboost’u köklenmiş halde çalan “Hail ‘n Kill” ve komşuların kapıya gelmesi korkusu sardı içimi. Ayık olmak zorundayım çünkü 2 gün sonraya yetişmesi gereken üç adet site var elimde. Projeler büyük, sitelerin özgün olması lazım, bu yüzden de yaratıcı olmak zorundayım. Tıpkı Rockstar gibi!

Oyun sektörünün en özgün oyunlarından biri olmuş GTA:SA. Bir o kadar da sağlam bir oyun yapısına sahip. “Görev al, bitir, yenisini al” türündeki oyunlarda senaryo pek fazla öne çıkamaz. Ancak GTA:SA bu kurala uymuyor. Tam tersine hikayeyi ön planda tutan bir strüktüre sahip. Oyundaki diyaloglardan tutun, karakterlerin hareketleri, konuşmaları, giyiniş tarzları atmosferi pekiştiriyor. Her ne kadar bir metalci olarak siyahların hip-hop kültüründen pek haz etmesem de, kendimi oyun içinde “nigga” sandım. Siyahların kardeşlik anlayışı öne çıkıyor senaryo içinde. Ufaktan hikayenin başını anlatayım: CJ hapishanedeyken annesini kaybetmiştir. Bunun üzerine doğup büyüdüğü yer olan Los Santos ‘a geri döner. Karşılaştığı manzara içler acısıdır. Grove Street çetesi tüm gücünü kaybetmiş, caddelerde Ballas çetesi cirit atmaktadır. CJ gördüğü manzara karşısında adeta dumur olur ve hemen işe koyulur. Amacı Grove’u tekrar hükmeden haline getirmektir.

İşte oyun böyle başlıyor. Ancak senaryo o kadar değişken ki her an her şey olabiliyor. Hiç beklenmedik anlarda olayların akışı 180 derece değişebiliyor. San Andreas eyaleti tıpkı Kurtlar Vadisi gibi. Evet yanlış duymadınız, eyalet dedim. Çünkü Vice City, Liberty City gibi bir şehir değil burası. 3 adet şehirden oluşan bir eyalet. Los Santos, San Fierro ve Las Venturas oyundaki şehirlerin adları. Her şehir de Vice City’nin yüzölçümünden 3 kat daha büyük olduğuna göre oynadığımız alan önceki oyunların neredeyse 9 katı. Daha büyük şehir demek daha çok görev, daha çok görev ise daha uzun oyun demek. Şehirler gerçeğe çok uygun olarak tasarlanmışlar. İki şehir arasında dandik bir köprü değil, uzunca bir kırsal alan var. Rockstar’ın tasarım ekibi bu işin altından da ustalıkla kalkmış. O uzun otobanı giderken ben gerçek hayatta sıkılıyorum, ancak San Andreas‘da “chopper” model motosikletimle tüm yolu eğlenerek gidiyorum. Tüm oyun boyunca bir kere bile sıkıldığımı hatırlamıyorum.

İstanbul Çalışıyor...

Madem şehirlerin yapısından bahsetmeye başladık, şehirlerin atmosferinden devam edelim. Oyunda bahsi geçen üç şehir de adeta canlı, yaşıyorlar. Eski GTA’lardaki gibi artık izlemiyoruz. Biz de şehir yaşamının bir parçasıyız artık. Gerçek hayatta yaptığımız şeyleri oyun içerisinde de yapabiliyoruz. Yemek yemekten tutun, berbere gidip istediğimiz saç modelini yaptırmak mı istersiniz? Veya vücut yapıp daha sonra o vücudu dövmelerle süslemek mi istersiniz? İşte aklınıza gelebilecek her şey mevcut şehirlerde. Zaten bunlar da senaryo içinde yer alıyor. Oyunda bir Role Playing havası sezdim. Kas yaptıkça çete içinde CJ’e duyulan saygı artıyor, görevlere adam toplayarak gidebiliyoruz. Yüzdükçe (evet artık suya düşünce boğulmuyoruz) ciğer kapasitemiz artıyor ve daha derine dalabiliyoruz. Ne kadar pahalı giysiler giyersek o kadar da çekiciliğimiz artıyor. Oyunda sevgili edinip şehirde barlara, restoranlara götürebiliyoruz. Hatta çiçek alıp götürebiliyoruz.

Şehirdeki araçlar da geliştirilmiş. Bisikletten tankerlere kadar geniş bir araç yelpazesine sahip GTA:SA. Elbette hepsini kullanma imkanımız var. Olayı biraz daha abartan Rockstar firması araçlara modifiye yapmamıza imkan tanıyor. Şahsen ben araçları modifiye etmedim (kendimi senaryoya çok kaptırdığım için). Oyun içinde ekstra bunun gibi ekstra imkanlar bolca bulunuyor. Şehir ayrıca birçok sürpriz ve gizli olaylar barındırıyor. ABD’ye göndermelerden tutun da her şeyle dalga geçen yazılar bulabilirsiniz gizli, kuytu köşelerde. Hatta Liberty City’ye bile gidebilirsiniz(!), biraz zorluyor ama.

The Sound Of San Francisco

Oyunun geçtiği zaman ve mekan 1990’ların California’sı. Yani bu durumda California = San Andreas, Los Santos = Los Angeles, San Fierro = San Francisco, Las Venturas = Las Vegas. İsim benzerliklerine dikkat edin. Zaten Rockstar da bunu inkar etmiyor. Şehir tasarımları da aynı gerçeklerine uygun olarak hazırlanmış. Müzikler ise 90’ların popüler şarkılarından oluşuyor. Bu tınılar yaşayan şehrin atmosferiyle birleşince oyundan alınan zevk kat kat artıyor. Çok ilginç bir olay gözüme çarptı oyunda. Biliyorsunuz kendi MP3’lerinizi oyunda dinleyebiliyoruz. Benim playlist’imde 308 adet şarkı olmasına rağmen, ben San Fierro’da oynarken GTA’nın MP3 player’ı özellikle adında San Francisco geçen şarkıları çaldı. Çok hoş olmuş bence bu.

Görevlere gelince... Diyecek söz bulamıyorum. Bu kadar özgün, bu kadar yaratıcı bir görev serisi hazırlanmamıştır oyunculuk tarihinde. Motordan kamyona atlamak mı dersiniz, bahçedeki marijiuna’yı yakmak mı dersiniz? Hepsi mevcut! Hatta işi biraz daha ileri götüren Rockstar, oyunda Jet kullanmamızı bile sağlıyor. Görevler için tek bir cümle var: Anlatılmaz yaşanır. Görevleri yaparken oyundan büyük zevk alacaksınız.

Let’s see your hood nigga!

Oyunun kaputunu kaldırdığımızda karşımıza biraz olsun eskimiz bir motor çıkıyor. Grafik motoru! Eskimiş bu motor. PS2 versiyonundan direk olarak çevrildiği için grafikler zamanın daha gerisinde. Hatta vasat grafiklere sahip diyebilirim. Karakter modellemeleri pek iç açıcı değil, maşallah “odun” gibi uzuvlara sahip herkes. Elbette grafiklerin kötülüğü oyundaki birçok güzel öğe arasında dikkat çekmiyor, dikkat çekse bile rahatça görmezden geliniyor.

Oynanabilirlik önceki GTA oyunlarındaki gibi kolay. Ancak bu sefer kameralarda sorun var. Özellikle arabayla giderken sert virajlarda zorluk çekiyoruz. Kamera neredeyse kaplumbağa hızında. Ayrıca aracı takip eden kamera çok aşağıda. Aracın önünü göremiyoruz arkadan baktığımızda. Kamera sorununa tek çözüm bilgisayarınızın faresinden geçiyor. Araçtayken, farenizi kullanarak kamerayı serbestçe kontrol edebiliyorsunuz. Anlayacağınız; oynanabilirlik yeterli.

Elimizdeki verileri toplayıp bir sonuca vardığımızda GTA: San Andreas, çıtayı biraz daha yükseltiyor. Harcayacağınız vakte değecek gibi klişe laflar etmeden bodoslama giriyorum lafa: GTA: SAN ANDREAS, OLAY BURADA BİTMİŞTİR!

Çevrimiçi Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.429
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Grand Theft Auto: San Andreas (!)
« Yanıtla #1 : 30 Aralık 2007, 23:02:32 »
paylaşim için saol