Gönderen Konu: Kabus 22  (Okunma sayısı 694 defa)

Çevrimdışı melih123

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 12.490
  • Puan 2352
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - steve_melih@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Kabus 22
« : 30 Aralık 2007, 21:54:34 »
Türk oyun sektörü adına güzel ve hepimiz için korku dolu bir gün…


 
Karışık duygular içindeyiz... Doğumhane önünde hemşirenin ağzına bakan bir baba kadar meraklı, tarlasını aylar önce ekmiş ve mahsulünü almasına günler kalmış bir çiftçi kadar sabırsız, kız arkadaşıyla ilk buluşmasına giden bir erkek kadar heyecanlıyız... Eh, ne de olsa Türkiye sınırları içerisinde yapılan, ciddi anlamda piyasaya çıkan, oyuncuların beğenisine sunulacak onlarca oyunla karşılaşmıyoruz her yıl. Ama şimdi öyle bir oyunla karşı karşıyayız ki, gerçekten bizi bizden aldı. Tamam, belki en son çıkan ekran kartlarını bile zorlayacak değil Kabus 22 ama unutmamak gerek ki hiçbirimiz yürümeden koşmaya başlamadı.

BİR “RESI” GÖRDÜM SANKİ!
Sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen, küçük bir ekiple yapılan Kabus 22, ilk izlenim olarak “Vov, işte olay bu!” dedirtmiyor. Oyunun daha başlarında süper orijinal bir şeyler sunmadığını anlayabiliyorsunuz, ama oyunu oynamaya başladığınızda işin rengi ortaya değişiyor. Açıkçası gördüklerim karşısında ilk önce biraz duraksadım, “hmmpff” efektiyle baktım ekrana. Hatta yanıma sokulan arkadaşlarım da ekrana baktıklarında “Aa Resident Evil 3 mü oyn... Na-nasıl yani? AA!” şeklinde tepki verdiler. Bu o kadar doğru bir tepkiydi ki, oyunun amacına ulaştığını ispatlıyordu.
Oyun İstanbul’un Kadıköy semtinde başlıyor. Ama şimdiki gibi hayat dolu Kadıköy sokakları aklınıza gelmesin. Her yer tarumar edilmiş, araçlar aleve verilmiş, güvenlik güçleri hunharca öldürülmüş, duvarlar kanlı el izleriyle dolu... Bunca olayın sorumlusu da son derece gizemli bir tarikattır. En başlarda sayıları oldukça az olan bu tarikatın dünyada artık milyarlarca üyesi bulunmaktadır ve çoğu ülke lideri de bu tarikatın mensubudur. Şiderinin kim olduğunu kimsenin bilmediği bu oluşumun vaat ettiği şey “kesin mutluluk”. Kendilerine inananlardan istedikleri tek şey “kesin bağlılıktır”. İnanan ve inanmayanlar arasında geçen çetin bir savaş, tarikatın zaferiyle sonuçlanır.Dünyayı 22 parçaya böler ve başkenti de İstanbul olarak seçerler. Tam bu noktada, Madun adlı yaratıklar görülmeye başlar dünya üzerinde. İşte böyle bir ortamda Demir adlı direnişten sorumlu bir Türk’ü kontrol ederek maceramıza başlıyoruz. Oyunun ilerleyen saatlerinde de sevgilimiz olan Ebru’yu ve özel güçlere sahip gizemli karakter İnzar’ı yöneterek hikayenin gizemini çözmeye çalışıyoruz.

N’OLDU KADIKÖYÜME?
Oyuna Resident Evil benzetmesi yapılması öncelikle mekânın Raccoon City’ye oldukça benzemesinden kaynaklanıyor. Dar sokaklar, talan edilmiş dükkânlar, kafanızda uçuşan leş kargaları gibi görüntüler, RE3 oyuncularına oldukça tanıdık gelecektir. Ama tasarımlar asla araklanmış gibi değil (esinlenme diyebiliriz). Girdiğiniz her sokak, her oda birçok detay barındırıyor. Konser haberleri, sinema seansları, aşk ilanları, futbolcu posterleri, makine kullanım kılavuzları, Türk motifleri, halk tuvaletleri, lokantalar (lahmacun 5 YTL mi? Oha!) gibi baktıkça yüzümüzü gülümseten onlarca detay mevcut.
Tabii oyunda yüzümüzün gülebileceği dakikalar o kadar çok değil. Çünkü bu bir hayatta kalma oyunu (survival/horror). Çevreniz birbirinden ürkütücü iblislerle, yaratıklarla (Madunlar) çevrili ve kocaman bir haritada tek başınıza oradan oraya koşuşturuyorsunuz. Nasıl gerilmeyesiniz ki? Bu türün piri olanlar bile görecekler ki, oyunun bu karanlık tarafı oyuncuya çok iyi hissettirilmiş. RE2’den hafızalarımızda kalan Licker benzeri yaratık peşinizden son sürat koşarken kaçacak delik arayacaksınız. Bu kaçma operasyonu sadece peşinizden bir yaratık koşarken de geçerli değil. Üstü kapalı ve genelde dar olan odalar Silent Hill’i bir hayli anımsatıyor. Kan öğesi ustaca kullanılmış, ceset parçaları mekandaki yerlerini itinayla almışlar! Bu yüzden karakterinizin “Burası çok pis kokuyor, buradan derhal çıkmam lazım” demesiyle kendinizi anında dışarıda buluyorsunuz (korkudan mı değil mi ona siz karar verin).

Demir’le oynarken bir nebze daha kuvvetli sayılırsınız. Bulacağınız birçok silah sayesinde en büyük düşmanlara bile karşı koyabiliyorsunuz ama bilin bakalım Ebru’yla oynarken ne oluyor? Ebru az enerjiye ve sadece Socka R8 silahına sahip. Girdiğiniz her oda mezarınız olabilir ve kaçacak yer bu oyunda yok (yeraltından çıkan yaratıklar sizi takip edebiliyor çünkü). Diken üstünde ilerlerken (ki bu korku oyunlarının başarmakta zorlandığı şeydir) oyunun en büyük sürpriziyle karşılaşıyoruz. Devil May Cry’dan fırlamış, Dante’yle yakın akraba olduğunu düşündüğümüz İnzar çıkageliyor ve kollarından uzanan bıçaklarla aksiyonun dibine vuruyor. O ana kadar oynadığınız korku oyunu 180 derece dönüyor ve safkan aksiyona bürünüyor.

DANTE VE KRATOS SENTEZİ
İnzar, yiğitliğin kralını yapıp silah kullanmaya tenezzül etmiyor. 10’dan fazla farklı komboya sahip ve önünde durabilecek sayılı düşman var (durabilenler de fazla yaşamıyor zaten). Bunun yanında birçok büyü gücü bulunuyor. Zamanı yavaşlatma, düşmanları dondurma, alev saldırısı, göz kamaştırma, tek vuruşta öldürme gibi büyülerin her biri çok kullanışlı ve kullanması da bir o kadar keyifli. Ayrıca İnzar, enerji tabletlerine de hiç ihtiyaç duymuyor. Tek tuşa basılı tuttuğunuzda kısa zamanda enerjisi doluyor. Hal böyle olunca yaratıklara asıl psikopatın kim olduğunu oyunda rahatça gösterebiliyorsunuz. Yaklaşık olarak oyunun yarısını Demir’le, %35’ini İnzarla, %15’ini de Ebru’yla oynuyorsunuz.

Kabus 22’nin aksiyon dolu saatlerinde yaratık kesmenin dışında pek bir şey yaptığınızı söyleyemem ama macera kısımları oldukça iddialı. Capcom’un, Konami’nin korku oyunlarındaki gibi A noktasındaki eşyayı B’de kullan ve C’ye git denklemi bu oyunda da geçerli. Farklı olan ise, bu oyunda hiçbir şekilde nereye gideceğiniz konusunda ipucu almıyor oluşunuz. Bir anahtar mı buldunuz? Eğer en yakın kilitli kapıyı açmıyorsa bu anahtar, kilitli kapıları sırayla denemeye başlıyorsunuz (ya da Tuğbek’i arıyorsunuz. 6. hissi çok gelişmiştir). Bulmacalarsa ne çok zor, ne de çok kolay, ama yine de çok az bir ipucunuz bulunuyor. “Doğum tarihim 19 Ekim 1957. Kasamda çok önemli bir bilgi var ve kilitli. Bilin bakalım şifresi ne?” tarzı çocuk işi bulmacalar beklemeyin Kabus 22’de. Örneğin ben Yerebatan Sarnıcı’ndaki bulmacada oldukça terlediğimi hatırlıyorum. Bu yüzden gelecek ay vereceğimiz tam çözüme ihtiyaç duymanız olası.

KORKULARIMLA YÜZLEŞTİM
Oyunu görmeden önce, Kabus’un üç büyük hataya düşüp düşmediğini merak ediyordum: Kamera açısı problemleri, işlevsiz kontroller ve yükleme süreleri. Korktuğum başıma neyse ki gelmedi. Oyunun kamera açıları PlayStation1’e çıkan tüm korku oyunlarından güzel. Hatta PS2’nin RE’si olan Code Veronica X kadar etkileyici. Sizi çok iyi takip ediyor ve çaktırmadan ekranın bir kısmını saklayarak gerilim sağlamayı biliyor. Arada bazı yaratıkları görmekte zorlansak da o kadar büyük bir sorun değil bu. Kontrollerin bazı eksikleri var ama bunların hiçbiri oyunu çekilmez kılmıyor. Karakteriniz nişan alırken ayağını öne alıp kilitleniyor ve -kısmen- otomatik nişan alıp ateş edebiliyor. Düşman yakına gelince de yakın vuruş tekniği uygulayıp hem biraz mesafe hem de zaman kazanabiliyor. Gönlümüz yine de karakterlerin biraz daha esnek davranabilmesini isterdi çünkü yaratıklar sizi köşeye sıkıştırdıklarında pek kaçış imkânı tanımıyorlar. Yükleme süreleriyse harika. Sorunsuz bir harddiskiniz varsa kapılar arası bekleme süresi 3-4 saniye sürüyor (ve ne o kapı animasyonu ne de gıcırtısı var). Bu üç büyük sorunun üstesinden gelebildiği için ekibi içtenlikle tebrik ediyorum.

Dört yılda tamamlanan Kabus 22 alınıp oynanmayı hak eden bir oyun. Dünyanın en iyi oyunlarıyla yarışamayacağını biliyoruz. Ama varlığı bize umut veriyor çünkü Kabus 22 topraklarımızdan çıkardığımız en iyi yapım. 4 yıl boyunca tek odada, iki bilgisayarla çalışan, tüm zorluklara göğüs geren Son Işık ekibini ve onlara yön veren Mevlüt Dinç’i yürekten tebrik ediyoruz.



ARTILAR
İyi bir atmosfer.
Başarılı ses ve efektler.
Uzun oynanış süresi.

EKSİLER
Kontrol mekanizmasındaki sorunlar.
Dublaj ve bazı bilgisayarlardaki bozuk altyazı senkronu.
Ara videoların düşük çözünürlüğü.

Grafik: 3/5
Ses: 4/5
Oynanabilirlik: 4/5
Eğlence: 4/5
Multiplayer: -/5

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.413
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Kabus 22
« Yanıtla #1 : 27 Ocak 2008, 16:31:24 »
Paylaşim için Sağol