Gönderen Konu: Rome: Total War  (Okunma sayısı 685 defa)

Çevrimdışı melih123

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 12.490
  • Puan 2352
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - steve_melih@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Rome: Total War
« : 30 Aralık 2007, 22:22:11 »
Veni, Vidi, Vici


 
Her yol Roma’ya...

Shogun: Total War çıktığında, küçücük ve ufacıktım. 15 yaşındaydım diyelim daha kesin olarak. O zamana kadar da bilgisayar oynuyordum elbette, küçük hayatlarımızın en önemli eğlencesiydi PC oyunları. Ama Shogun, o zamana kadar yaşamadığım bir oyun deneyimi yaşatmıştı bana, ilk kez bir oyuna bu kadar sarmıştım; gündüzüm ve gecem, rüyalarım ve gerçek hayatım, her yerim samuraylarla, dojo’larla dolmuştu. Oyun tepeden tırnağa çok güzel hazırlanmıştı. Bir geyşa demosu vardı ki, izlemeye doyamazdınız. Shogun o kadar detaylıydı ki, kitapçığını okumak zorunda hissetmiştim kendimi ve ilk orjinal kutulu oyunumu almıştım (tam 18 milyon!!). O zamanlar DVD Box’larda değildi oyunlar, sallasan oyuna çarpmıyordu elin, bu işler daha masumdu belki, kopyalar bile şimdiki kadar adi değildi, biz küçüktük ve daha bu kadar kirli değil miydi acaba dünya?

Sonra, Shogun’ın yenilikçi fikrinin üstüne kurulmuş (strateji ve savaş ekranlarının ayrılması, savaş alanının sadece ordulara bırakılması, ünite üretimiyle uğraşılmaması), ancak mekanı feodal Japonya’dan, feodal Avrupa’ya taşımış olan Medieval: Total War çıktı. Oyun daha detaylanmıştı, daha çok düşman, daha çok strateji, güzelleşmiş grafiklerle beni yine uzun süre meşgul etti.

Serinin son halkası ise bir devrim değil, ama Total War serisinin geldiği en iyi yer olarak, kesinlikle oynanmayı hakediyor, yazının başında söyleyelim. Rome: Total War, Roma İmparatorluğu’nda söz sahibi olan, ancak bu sözün gücünü arttırmak isteyen 3 ailenin (ev), Avrupa haritası üzerindeki mücadelesine götürüyor sizi. Bu aileler Julii, Bruti ve Scipii. Oyunda ayrıca Mısır, Got, Galya, Germen, Pontus, Yunan ve daha birçok medeniyet karşınıza çıkacak. Bunlarla -stratejinize göre-, ister savaşabilir, ister ticari anlaşmalar yaparak ekonominize katkı sağlayabilir, isterseniz de müttefik olup ortak düşmanlarınıza dalabilirsiniz gayet.

Hazır başladık, diplomasiyle devam edelim. Efendim şimdi Shogun ve Medieval’ın aksine, bu oyunda diplomasi oldukça kritik bir hal almış, çok fazla seçeneğiniz, ve bu seçeneklerin bir sürü yaptırımı var. İttifak, ticaret, harita bilgisi, ticari haklar, bir bölge üstünde hak talep etme, diğer ülkenin korumacılığını üstlenme ya da ondan korumacılık isteme gibi değişik anlaşma maddeleri imzalayabilirsiniz. Bu anlaşmaları sizin için elçiniz yapıyor. Çok hoş özellikleri var elçinizin, mesela anlaşmanın şartlarını rakibinizin önüne seriyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki : “Ave! Kardeşim bak bunun altı beni kurtarmaz, beğenmiyorsan orduları toplayıp salacağım üstüne. Ave!”. Genelde bu tehdide cevap şu şekilde oluyor: “ Ave! Senin boş tehdidin bana koymaz, ne yaparsan yap. Ave!” Diyeceksiniz ki tehdidimizin bir yaptırımı var mı? Maalesef yok. Yani boşa tehdit savurup sonra, “yok vazgeçtim ben saldırmıyım belim ağrıyor biraz” deme hakkınız sizde mevcut. Ayrıca elçilerinizin yapabildiği daha da güzel bir şey var: Rüşvet. Evet Büyük Roma bunlardan çöktü, biliyoruz: içki, sefahat ve rüşvet. (Yoksa hiç Asteriks okumuyor musunuz?) Ama biz bu rüşvet olayını çok güzel kullanacağız. Yabancı ordulara elçinizle gidip rüşvet teklif ettiğinizde, askerlerin rütbesi çok fazla değilse ve paranız onların istediğini karşılayabiliyorsa, ordu dağıtılıyor ve askerler tarlalara geri dönüyorlar, sizin için sorun olmayı bırakıyorlar. Romalı diğer ailelerin ordularına aynı işlemi yaptığınızda ise, adamların ordusu bir anda sizin oluyor. Böylece kendi kalenizde çizgiden çıkarttığınız gol, gidiyor rakip ağlara takılıyor. Neyse yabancılarla Romalılar’ın bu farkı da, Roma’nın neden göçtüğünü açıklıyor işte, adamlarda sadakat/ihanet gibi bir mevhum yok belli ki (bir oyundan sosyolojik gözlem çıkartmak, Marx olmak, Nirvana’ya ermek...)

Bu romalılar kafayı yemiş!*

Bina yapma/asker üretme sistemi, aynı eski oyunlardaki gibi. Bölgelere ayrılmış strateji ekranınızda herhangi bir bölgeye tıklıyorsunuz ve ekranın altında kalan panelden istediğiniz her şeyi yapabiliyorsunuz. Ancak eskiden bunları yapmak için tek ihtiyacınız parayken, artık birlik yapmak için insana da ihtiyaç duyuyorsunuz. Yani şehrinizin nüfusu o birliği yapmaya yetmiyorsa, nüfus artış hızını arttırmak için bir yol bulmanız gerekmekte. Şehir halkının size olan bağlılığı, eskiden olduğu gibi bir yüzdeyle belirtiliyor. Bu yüzdeye göre aynı zamanda nüfus artış hızı da etkileniyor. Çok vergi aldığınız bir bölgede mesela, nüfus artış hızı düşük olacaktır, halkın bağlılığı da pek yüksek olmayacaktır. Bu bağlılık oranı tehlikeli bir seviyeye düştüğünde (%80’in altı), şehirde büyük ihtimalle isyan çıkacaktır. Hatta işleri toparlayamazsınız bölge isyancıların ya da o bölgenin eski sahiplerine bile geçebilir. Bağlılığı vergi oranlarıyla, şehir garnizonundaki asker sayısıyla, yaptığınız binalarla sağlamaya çalışın. Roma halkı kolay mutlu olabilen bir halk değil –Medieval halkından kat kat daha sorunsuzlar yine de-, onlara en iyisi toplumun afyonu din vermek. Oyunda farklı Romalı tanrılar için tapınaklar yapabiliyorsunuz, bu tapınakların sizin şehrinize getirdiği bazı şeyler oluyor elbette, ancak bu oyun Zeus: Master of Olympus ya da Age of Myhtology değil, savaş sırasında sizin yanınızda cesur-korkak, güçlü-güçsüz, evli-bekar gencecik Romalılar’dan başka hiç kimse olmayacak, tanrılardan medet ummayın yani. Bu arada söylemeden geçmeyeyim, yaptığınız binalarla beraber, haritada gözüken şehiriniz de büyüyor; ticaret geliştikçe, karadaki kervanların ve denizdeki ticaret filonuzun sayısında artış oluyor. Harita oldukça canlı yani, sizle beraber o da büyüyor, değişiyor.

Oyundaki yeniliklerden biri, strateji ekranınızda birimlerinizin hareket etme biçimi. Eski oyunlarda, her turn’de bir komşu bölgeye geçebilen birimleriniz, artık Heroes of Might&Magic usulü hareket ediyorlar, hareket puanları bitene kadar istedikleri yere gidebiliyorlar, bir turn içinde. Ayrıca artık oyun haritası üç boyutlu, yani dağlık kısımları daha zor geçiyor birimleriniz, düzlükte de paşalar gibi yürüyorlar. Oyun haritasında yapılan bütün değişiklikler oyuna gerçeklik katmış, çoğu da oyunu doğrudan etkileyen şeyler. Mesela mevsim kışsa, Avrupa’nın neredeyse tamamı bembeyaz oluyor, eğer bu vakit bir savaş yaparsanız, savaş ekranında da aynen karlı bir coğrafya sizi bekliyor olacak. Soğukta savaşmak, özellikle saldıran taraf için daha zor, bunu aklınızda tutun. Kanuni’nin Viyana kapısından döndüğünü unutmayın, geçmişten ders çıkartın, 100 bin şehit daha verin hem Kıbrıs’ı hem Yunanistan’ı alın gerektiğinde (gizli mesaj). Ayrıca dağ, nehir gibi doğa güçleri de 3 boyutlu olarak yansıtılıyor ekranda. Ve siz böylece düşman orduları nerede sıkıştırabileceğinizi daha iyi görüyorsunuz, savaş başlamadan takiğinizi yapabiliyorsunuz.

Mevsim demişken, hatırlarsınız Shogun’da her turn 3 ay, Medieval’da ise 1 sene sürüyordu. Rome’da ise bu süreyi altı ay olarak belirlenmiş. Yani bir turn ilkbahar-yaz, bir turn sonbahar-kış oluyor. Siz de stratejinizi buna göre belirliyorsunuz.

Oyunu Romalı evlerden biriyle oynarken, halkınızdan başka memnun etmeniz gereken bir güç daha olacak: Roma Senatosu. İmparatorluk içindeki 4. büyük otorite olan bu senato, size bazı görevler verecek. Bu görevleri yaptıkça İmparatorluk içindeki imajınız yükselecek, senatodaki saygınlığınız artacak. Ancak bir yerden sonra, sizi statüko karşısındak en büyük engel olarak görmeye başlayacak olan senato, diğer evlerin de desteğini alıp, sizi yok etmeye çalışacak. Sizden istenen son görev, liderinizin intihar etmesi olabilir. Bende böyle oldu, kabul etmeyince de iki ev ve senato birleşip bana saldırdılar. Elbette bu istek bir bahane, siz bu isteği kabul etseniz bile, 2 sene sonra yeni liderin kellesini istiyor senato; bir yerden sonra savaş kaçınılmaz yani. Zaten oyunu bitirebilmek için senatonun elindeki Roma’yı alıp imparator olmalı, ayrıca 50 eyaleti de elinizde tutmalısınız. Oyunu Romalı evlerle bitirdiğiniz zaman, diğer medeniyetlerle de oynama hakkı kazanıyorsunuz. Ayrıca önceki oyunlarda da bulunan, Historical Battles (tarihi savaşlar), gerçekte yaşanmış büyük savaşları oynama hakkı veriyor bize. Oyun uzun uzun oynanıyor yani anlayacağınız, günler geceler devriliyor, Total War bitmiyor....

Audaces fortuna iuvat**

Assasinler’iniz, Shogun’daki Ninjaların aksine hiç etkili değiller. Ya da en azından ben yeterince etkili kullanamadım diyelim. Ama Spy’larınız hafiyelik konusunda çok başarılılar, işinize yarayacak. Ve fakat ilk oyundaki muhteşem animasyonlardan sonra unutulan assasin videoları yine yok. Çok küçük bir detaydı ama keşke yine olsaydı, gerçekten oyuna çok büyük keyif katıyordu o videoları gerilimle izlemek, düşman generalinin (hatta liderinin) ölümünü canlı yayında seyretmek... Olmamış olamamış ne yapalım...Liderden hemen bir geçiş yapalım oyundaki liderlik mekanizmasına. Rome’da yine bir aileyi yönetiyoruz, ancak bu sefer liderimizi, liderin varisini biz seçebiliyoruz. Medieval’daki ailenin dişi bireylerini yönetme ve onları bir ajan gibi kullanma imkanımız ise elimizden alınmış tekrar. Aileyle ilgili en önemli –ve oyunu oynarken sık sık kötü sözlerle anacağınız- yenilik ise, artık her şehrin valisi olarak bir aile bireyini atamanız gerekliliği. Eğer şehir bir ailenizden biri tarafından yönetilmiyorsa, oranın direkt kontrolü elinizde olamıyor. Siz sadece orayı yönetmek için bir politika seçiyorsunuz, bilgisayar buna göre kontrol ediyor vergileri, bina yapımlarını ve ünite üretimlerini. Fakat oyunun başlarında ailenizde ciddi bir kısırlık sorunu baş gösteriyor, o yüzden uzun bir süre bir sürü bölgeye vali tayin edemiyorsunuz. Valisi olmayan bölgenin bağlılığını sağlamak da zor oluyor. Üstelik bir gözlemim var –matematiksel olarak doğrulamadım-, uzun bir süre valisiz kalan bölgeler, valiniz gelse, oradaki her şeyi oturtsa, kocaman bir garnizon yerleştirse bile, bir türlü yeterli bağlılık düzeyine ulaşamıyor. Aileye doğum dışında bir de evlilikle üye katabiliyorsunuz. Ancak bu sizin kontrolünüzde olan bir şey değil, size zaman zaman çıkan bir mesajda “uygun bir koca bulduk” yazıyor, kızınızı bu vatandaşla evlendirmek isteyip istemediğiniz soruluyor, evet derseniz size yeni bir potansiyel vali çıkıyor. Yani beğendiğiniz bir komutanınızı durup dururken kızınıza isteme gibi bir şansınız yok.

Yazının burasına kadar anlattığım şeyler, Rome: Total War’ın strateji ekranında neler olup bittiğiyle ilgili aklımda kalanlardı. Biraz da aksiyona girelim isterseniz, savaş ekranında durum neymiş, ona bakalım. İnanılmaz etkili bir atmosferi var savaş öncesi ortamların. Ordu komutanı, askerlerini gaza getirici bir konuşma yapıyor. (unutulmaz film Gladyatör’ün başındaki sahneleri hatırlamamak imkansız). Bu konuşma sırasında generalinizin arada ufak bir taktik de vermesi olası sizin için. Zaten oyuna başlarken advisor istediyseniz, hem strateji hem de savaş ekranlarında size oldukça yardımcı olacak ipuçları alabiliyorsunuz danışmanlarınızdan. Birlikler halinde dizilmiş askerlerinizin grafikleri gerçekten çok güzel, çizimleri çok başarılı. Hepsinin yüzü aynı gerçi ama, emin olun savaş sırasında yüzlerine bakmak için çok da fazla vaktiniz olmayacak. Hava durumu gayet iyi yansıtılmış oyunda, pusuydu, yağmurdu, kardı, hepsi çok çok güzel gözüküyorlar. Adamlarınızın bellerine kadar gelen otlar, içine gizlendikleri ormanlar, hepsi sizin gerçek bir savaşta gerçek bir orduyu yönetiyor olduğunuz hissi vermesi için hazırlanmışlar.

Savaş başladığında ise çift kelimeyle mest oluyorsunuz, Her şey o kadar detaylı ve o kadar gerçekçi ki, bağıran askerler, atlara saplanan mızraklar, kılıç dövüşleri, gökten yağmur gibi yağan oklar, düşenler, koşanlar, göğüs göğüse çarpışanlar...Eğer savaş sizin için yolunda gidiyorsa, yapılabilecek en doğru şey, çarpışmanın en yoğun olduğu yere maksimum zoom’u yapıp olanları izlemek oluyor. Hayatta daha güzel kaç şey var ki?

Şehir kuşatmaları da bu güzelliklerden nasibini alıyor tabi. Mancınıklar duvarları dövüyor, kapıyı koçbaşıyla kırmaya çalışan askerleriniz kızgın yağla kavruluyor, okçular saldırı kulelerinin üstüne ateşli oklar gönderiyorlar; her şey olması gerektiği gibi işliyor. Dünyada savaş meraklısı ne kadar adam varsa, onları bilgisayarların başlarına oturtup bu oyunları kendilerine oynatmak lazım aslında, belki tatminlerini buradan alırlar da gerçek hayatı rahat bırakırlar...

Rome’un görünen tek eksiği, hala deniz konusunda başladıkları yerde durmaları. Deniz savaşlarını yine biz yönetemiyoruz, sadece kaç geminin savaşa katıldığı ve kaçının battığı gibi bilgileri öğrenebiliyoruz. Total War serisine deniz de girdiği zaman kusursuz bir strateji olacağı kesin.

Veni, Vidi, Vici***

Sonuç olarak bu oyun, PC tarihinin yazdığı en iyi strateji oyunlarından biri. Serinin kesinlikle en iyisi, her anlamda rakiplerinden çok üstün bir oyun Rome: Total War. Saatleriniz, günleriniz, belki aylarınız bu oyunun başında geçecek, garanti verebilirim. Benim gönlüm hala Shogun’da gerçi, o videoların yeri asla unutulmaz ama, yine de size bu oyunu “alın” demekten başka bir şey demem, diyemem.

Ceasar olma yolunda herkese iyi eğlenceler, keyifli oyunlar...

Artılar: Harika grafikler, yüksek atmosfer ve oynanabilirlik
Eksiler: Deniz savaşlarının olmaması

* Galyalı Obelix
** Publius Vergilius Maro (Şans cesurun yanındadır.)
*** Julius Ceasar (Geldim, Gördüm, Yendim.)

- Mehmet Kentel



Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.428
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Rome: Total War
« Yanıtla #1 : 31 Aralık 2007, 22:13:25 »
Paylaşim için saol