Gönderen Konu: The Getaway: Black Monday (Playstation 2)  (Okunma sayısı 409 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
The Getaway: Black Monday (Playstation 2)
« : 03 Ağustos 2007, 00:31:56 »
Dünyada en çok gidip görmek istediğim yerler arasında gelir Londra. Gerek coğrafyası gerekse de insanları için gidip görülesi bir şehirdir. Çoğu metropol şehirde olduğu gibi, Londra'da da bazı kirli işler dönmektedir. İşte o "bazılar" 2 yıl kadar önce Getaway'e yansımıştı. Ben konusundan çok şehri görmek için oynamıştım. Aslında oynamaya çalışmıştım çünkü oyunun grafik ve konu dışındaki her bölümünde hata kaynıyordu. Ve bu yüzden Sony altındaki Team Soho çok eleştiri aldı ve oyun hit olmanın yakınlarından bile geçemedi. İkinci oyun ile gönülleri alacağını söyleyen firma yetkilileri, herkesi meraklandırmaya yetecek kadar screenshot'ı yayınladı. Şahsen Driver 3'ten ağzım yandığı için, Getaway 2'yi üfleyerek oynamayı düşünüyordum ki, tarih tekerrür etti. Gerçekten de berbat bir Pazartesi bugün!

Siyah Pazartesi de ne demek?

Getaway 2'nin konusu biraz dramatik, biraz da sürprizler sunabilen sağlam bir alt yapıya sahip. İlk oyundan iki yıl sonra, Londra'da geçiyor. İlk oyundan bildiğimiz Mark Hammond ve Frank Carter gitmiş yerine üç adet yeni karakter gelmiş. Eddie O' Connor; kaslı mı kaslı bir yumruk makinesi. Sam; 19 yaşında bir kız ve Eddie'ye hackerlık konusunda yardım ediyor. Bir ninja gibi gizli gizli ilerleyebilmekle beraber çok şık akrobatik hareketlere sahip. Son olarak da Stg. Ben Mitchell bulunmakta. Polis olması, onu kurallara uyan biri haline getireceği anlamına gelmiyor. Bazen acımasız bazen de mantıksız davranan bu üçlü, oyun süresince görevleri paylaşıyor. Sam ile çok oynamasanız da Eddie ve Mitchell ile oynamak yetiyor. Bu üç karakter ile oynama fikri hoşuma gitti. Oyundan hemen bıkmamanıza yarıyor diyebiliriz(tüm incelemeyi okumadan karar vermeyelim). Konu genel de Mitchell üzerinde yoğunlaşıyor. Kendisi zamanında orduda yer almış sonra da özel birliğe geçmiş bir hapçı. Ama kader ona, genç bir çocuğu arkadan vurunca ağlarını örmeye başlar. 2 yıl uzaklaştırma alan Mitchell tekrar birliğe katılır. Ama herşey umulduğu gibi değildir. Buradan sonrasını anlatmak heyecanı bölmek olacağından susma hakkımı kullanmak istiyorum.

Herhalde Londra hiç bir oyunda bu kadar gerçekçi ve güzel gözükmüyordur. Orada yaşayan insanların dediklerine göre Team Soho bu konuda harika bir iş başarmış. Doğal çevre yapısı aynen oyuna aktarılmış. Grafik kalitesi zaten süper. Oyunun ilk saniyelerinde bu gerçeği anlıyorsunuz. İlk oyunda bir saatten fazla sinematik vardı. Black Monday'de bu süre daha da artmış ve zaten ilk oyunda çok iyi gözüken suratlar, bir kademe daha yükselmiş. 20 kişi üzerinden yapılan mo-cap teknolojisi görülmeye değer. Karakterlerin mimikleri çok gerçekçi. Bedenleri gerçeğe uygun hareket ediyor ve dudak senkronizasyonu büyük ölçüde başarılı. Oyun içi grafiklerde sinematiklerden aşağı kalır değil. Şehir harika gözüküyor. Araçların hepsi lisanlı ve gerçek çizimlerini çok iyi yansıtıyor. Işıklandırma ve gölgelendirme iyi dedik mi oyunu görsel olarak tamamlamış, neden "güzel" dediğimizi anlatmış bulunmaktayız.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive