Gönderen Konu: The Suffering: Ties That Bind  (Okunma sayısı 556 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
The Suffering: Ties That Bind
« : 10 Ağustos 2007, 22:08:57 »
Aman Tanrım o da ne! Kim var orda? Deliriyorum galiba..."

 İki yıl önce çıkan The Suffering, birçok kesim tarafından oldukça beğenilmiş, hâtta yılın en iyi aksiyon oyunları arasında gösterilmişti. Oyun, karısını ve çocuklarını geçirdiği sinir krizleri sırasında öldüren, ruhsal bozukluklara sahip Torque'u konu alsa da, olayların kökünün neye dayandığı bir türlü tam olarak öğrenilemediği için senaryo havada kalıyordu. İlk oyundan iki yıl sonra, yani şimdi, Surreal bize senaryodaki yapboz parçalarını yeni Suffering oyunuyla takdim ediyor: The Suffering: Ties That Bind. Senaryo konusunda sizlere fazla bilgi çıtlatmak istemiyorum, çünkü oyun özgün olmasa da kaliteli bir senaryoya sahip ve kendi kendinize olayları kavradığınızda oyundan çok daha büyük zevk alacaksınızdır. Arada sırada halisinasyon benzeri garip olaylar görüyoruz, beynimizle savaşıyoruz ve beynimizdeki savaşı dış dünyadaki insanlarla da savaşarak bir sentez hâline getiriyoruz. Karışık işte...

 Ties That Bind, ilk oyunun bittiği yerden değil, ilk oyun da başlamadan önce, şimdiki zamandan beş yıl önce bir hapishanenin bahçesinde başlıyor. Zenci mapus arkadaşımızla satranç oynarken mekâna üç-dört tane kabadayı görünümlü herif geliyor, bize ve arkadaşımıza ters ters hareketler yapıp sülalemize başlamakla tehdit ediyorlar fakat o sırada hapishanenin alarmları çalmaya başlıyor ve paçayı yırtıyoruz. Ancak paçayı yırttığımız filan yok, olaylar bundan sonra daha da hızlanıyor ve diğer mahkûmlar gibi hapishaneden kaçmanın yollarını aramaya başlıyoruz. Firar mücadelesi boyunca, hapishane koridorlarında saçmasapan sahnelere tanık oluyoruz. Durup dururken gözümüzün önüne canavarlar geliyor, girdiğimiz bir odadaki katil mahkûmların arasından canavara benzeyen garip yaratıklar yükselerek çıkıyor, havlayan bir köpeğin yanından zararlı görünümlü zararsız yaratıklar çıkıyor, sonra telefon çalıyor biz "seven days" diye bir fısıltı beklerken yaratık sesli biri garip garip konuşmaya başlıyor... Dolabı açıyoruz içinden ceset çıkıyor, koridordaki güvenlik kameralarından daha önce gördüğümüz yaratıklara benzer yaratıklar görüyoruz... Zaten bu sahneler "korku" türüne de mensup olan oyunun gece geç saatlerde karanlık odada oynanırken gerçekten de korkuttuğunu kanıtlar nitelikte oluyor. Eğer bir oyunu oynarken tuvalet molası verip karanlık koridordan geçerken adımlarınızı hızlandırırsanız, anlayın ki o oyun korkutucudur. Evet, ben korktum.

 Bilirsiniz, aksiyon-vuruş gibi oyunlarda temel amaç, önümüze çıkanı temizlemektir. The Suffering'de de temel amacımız bu -şüphesiz- fakat oyunda biraz macera havası da bulunmuyor değil. Yaratık ve düşman sayısının sıfıra indiği dakikalarda, yarışma programındaymışız gibi verilen kalp atışı efektleri eşliğinde etrafı araştırıp haritalara, günlüklere ulaşabiliyoruz. Özellikle bulunan günlük sayfaları ve benzeri kişisel eşyalar, ortada neler döndüğüne ilişkin detayları öğrenmemiz konusunda bize bayağı yardımcı oluyor. Oyun hızlandığında, aksiyon arttığında ise bize lâzım olan eşyalar tabiî ki silahlar oluyor. Oyunun silah koleksiyonu çok fazla geniş değil, ancak bir aksiyon oyununa yetmeyecek kadar da az değil. Tabanca, pompalı tüfek, bıçak gibi klasik -olmazsa olmaz- silahlar dışında molotof kokteyli, sopa gibi fazla sıradan olmayan saldırı aletlerimiz de bulunuyor. Ayrıca bir yaratık hâline dönüştüğümüzde silaha ihtiyacımız olmadan dahî ortalığı kasıp kavurabiliyoruz. Yoksa daha önce size yaratık da olabildiğimizi söylememiş miydim? Insanity Meter isimli seviyeyi doldurduğumuzda, bir yaratık hâlini alıp daha güçlü olabiliyoruz. Bu özelliğin bitiş anını iyi ayarlamaya dikkat edin, yoksa anîden normale döndüğünüzde çok fena faka basabilirsiniz.

 Yapay zekâ ve çevreyle etkileşim konusunda The Suffering: Ties That Bind fazla sorun çekmiyor. Zaten oyunun çoğunda ne idüğü belirsiz yaratıklar olduğu için onların zekâlarını sorgulayamıyoruz, sorgulasak da gayet zekî oldukları sonucuna varabiliriz. Karakterimiz Torque'un çevreyle etkileşimi ise oldukça gelişmiş. Zaten oyun aynı zamanda biraz da macera oyunu olduğu için, çevredeki nesneleri, defter gibi taşınabilir eşyaları inceleyip yanımıza alabiliyoruz. En fazla iki silah taşıyabilmemize rağmen yanımıza istediğimiz kadar eşya alabiliyoruz. Garip. Ayrıca etraftaki tahta, cam gibi nesneleri de silahlarımız yardımıyla alt edebiliyoruz. Koliler, kutular, hiçbiri dayanamıyor gücümüze.

 Grafik konusunda ise yapımcılar ilk oyuna göre kendilerini ve oyunlarını oldukça geliştirmişler. Çok ahım şahım grafiklere sahip olmasa da, oyun "yaşanılabilir" grafiklere sahip. Eleştirilse de kimseye batmayacak grafiklere yani. Tamam belki bazı karakterler köşeli olabilir ama ateş efektleri bu köşelerin getirdiği eksileri nötrlüyor. Kan efektleri de oldukça kaliteli ve yerinde kullanılmış, maaşallah her taraf kan gölü. Odasında küçük yaşta akraba bulunduranların oyunu geceleri odalarındaki ufaklıkla birlikte oynamamaları rica olunur, küçük yaştan insanların beynini bulandırmayalım lütfen. Zaten oyun "mature" damgasını yemiş bulunmakta. Bakış açıları ise oyunu sınıfta bırakmakla tehdit ediyor. Hem üçüncü şahıs açısından, hem de birinci şahıs açısından katletme görevimizi yerine getirmeye çalışmamıza rağmen, kamera sürekli sağa sola kayıp rahat görmemizi engelleyebiliyor, bu da oynanabilirliği düşürüyor...

 Bir korku oyunundaki korku öğelerinin en önemlilerinden biri de, sesler ve gerilim verici müziklerdir. İşte bu önemli noktada Surreal, kendini kanıtlıyor ve ses efektleri ile bizlere geceleri kâbusa dönüştürebiliyor. Özellikle anî yaratık çıkışlarındaki sesler, oyunu yüksek sesli oynayanların çok hoşuna gidecek türden. Ben sadist olmadığım için fazla hoşuma gitmedi ama eminim birçok kişi bu sesleri duymaktan çok büyük haz alacaktır. Müzikler ise dikkat çekmeyen, ancak oyunun atmosferine de fazla abes kaçmayan bir yapıya sahip. İdare ediyor yani. Silah sesleri ile karakter seslendirmeleri arasında ise dağlar kadar fark var, pompalı tüfek dışındaki tüm silahların sesleri bana biraz garip, gerçekçilikten uzak geldi. Karakter seslendirmeleri ise, özellikle de gizemli sesler oldukça doyurucu yapılmış.

 Bilhassa psikolojik oyunlardan hoşlananların, daha sonra ise aksiyon manyaklarının kesinlikle tatması gereken bir oyun olmuş The Suffering: Ties That Bind, ancak piyasada çok daha kaliteli korku-aksiyon-macera oyunlarının olduğunu ve onların içinde tutup da The Suffering'e öncelik vermemeniz gerektiği de belirtmeliyim. Beyninize mukayet olun, yaratıklar gerçek değildir; unutmayın...

Yiğit "yasagh" Tokgöz
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.412
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
The Suffering: Ties That Bind
« Yanıtla #1 : 08 Aralık 2007, 21:24:58 »
paylaşım için saol