İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - ***ALfoNSo***

433
GALATASARAY / Bouzİd Servet'İ Mumla Aratti
« : 25 Eylül 2007, 23:14:59 »
İlk kez forma giyen Cezayirli; sahada duruşu, ağır fiziği ve çekingen oyunu ile Servet'i mumla arattı, ilk onbirde yeri olmadığını gösterdi.


28 TOP KAYBETTİ
G.Saray'da Kasımpaşa karşısında görücüye çıkan İsmail Bouzid, beğenilmedi. Sezon başında Kaiserslautern'den Kalli'nin tavsiyesi ile alınan Cezayirli oyuncu, ağır görüntüsü ve topu oyuna sokmakta yetersiz kalışı ile olumsuz not aldı. Maçta 69 kez topla buluşan Bouzid, bunların 36'sını isabetli pas
olarak kullanırken, 28'ini kaybetti.

FELDKAMP MEMNUN
Doksan dakika sahada kalan oyuncu 2 top çaldı, 2 şut girişimi ise sonuçsuz kaldı. Feldkamp ise Cezayirli oyuncunun sergilediği performanstan memnun olduğunu açıkladı. Kalli maçtan sonra, "İlk kez oynamasına rağmen görevini yaptı" dedi. Ancak Alman hocanın, Beşiktaş karşısınde Bouzid'i kulübeye çekip Servet'i oynatması bekleniyor.

434
SAĞLIK BİLGİLERİ / Yaş 30'sa bunlara dikkat
« : 25 Eylül 2007, 23:12:51 »
Yaş 30'sa bunlara dikkat
Yaş ilerledikçe beraberinde birçok sorun getiriyor. Özellikle de 30 yaşındaki bayanlar bazı şeylere dikkat etmeli...


"30 yaşından sonra yeme hormonal değişiklikler, kişinin yeme isteğini artırır" diyen uzmanlar, önemli tavsiyelerde bulundu. Diyetisyenler, 30 yaş ve üzerindeki kadınların tüketmekten kaçınması gereken besinleri şöyle sıraladı;

Salam, sosis, sucuk, pastırma ürünleri, şeker, şekerli tatlılar (pasta, çikolata vb), tatlı içecekler, meşrubatlar, kuruyemiş, sakatatlar, tuz ve tuzlu yiyecekler, hazır gıdalar. "Bu yaşlardaki tatlı istediğinde artma meyve tüketilerek doyurulabilir. Özellikle kuru meyveler bu isteğinizi azaltacaktır" uyarılarında bulunan uzmanlar, tavsiyelerini şöyle sürdürdü:

*Mutlaka kahvaltı yapın. Sabah poğaça, börek türü yiyeceklerden uzak durun.

* Öğle ve akşam yemeklerinde sebze, sebze bulamıyorsanız mutlaka salata tüketin.

* İkindi ve gece öğünlerimizde meyve tüketmemiz önemlidir. Günde en az 3 porsiyon meyve yiyin.

* Yine günde en az 3 kase/su bardağı yoğurt veya süt tüketin.

*Ana öğünleri atlamayın. Atladığınızda bunun şişmanlığa neden olacağını aklınızdan çıkarmayın.

*Günde en az 1 dilim beyaz peynir yiyin. Bu arada diyetisyenler, 30 yaşından sonra tüm kadınların bol miktarda soya yemelerini tavsiye etti ve ekledi: "Eğer kendinizi yorgun hissediyorsanız günde 5 porsiyon meyve ve sebze tüketmeye özen gösterin."

435
ŞOK NEDİR?

Kelime anlamı SARSILMA demektir. Dolaşım sistemindeki kanın çeşitli nedenlerle azalması, hücrelere yeterli oksijenin gelmemesi sonucu ortaya çıkar.



BELİRTİLERİ:

Kaza yerinde sessiz, sakin, hiç hareket etmeyen bir yaralının şuuru genelde yerinde olmayabilir.

Rengi soluk, Vücudu soğuk ve terli, Gözleri göz çukuruna batmış şekilde, sanki burnu sivrilmiş gibidir.

Nabız zayıftır ve hızlıdır. Solunum hızlanmıştır.



YAPILMASI GEREKENLER:

- Uygun bir yere sırt üstü yatırınız.

- Etrafındaki kalabalığı dağıtınız.

- Az hareket ettirmeye çalışınız.

- Beynin kan dolaşımını ve çalışmasını kolaylaştırmak için, başta kanama yoksa başı aşağı getirip, ayak ucunu kaldırınız.

- Yakasını, kemerini, gömleğini gevşetiniz.

- Solunum yolu tıkanıklığı varsa gideriniz.

- Gerekirse yapay solunum ve kalp masajı yapınız.

- Kanaması varsa kanamayı durduracak önlemi alınız.

- Kırık varsa tahta parçası ile tespit yapınız.

- Soluk almakta güçlük çekiyorsa baş ve göğüs kısmını hafifçe yükseltiniz.

- İhtiyaç durumunda dudakları ve dili birkaç damla su ile ıslatınız

436
HASTA HAKLARI YÖNETMELİĞİ
Resmi Gazete
01.08.1998 Cumartesi
Sayı: 23420
Sa lık Bakanlı ından:
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kaps********* Dayanak, Tanımlar ve İlkeler
Amaç
Madde 1- Bu Yönetmelik; temel insan haklarının sa lık hizmetleri sahasındaki yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nda, di er mevzuatta ve milletlerarası hukuki metinlerde kabul edilen "hasta hakları"nı somut olarak göstermek ve sa lık hizmeti verilen bütün kurum ve kuruluşlarda ve sa lık kurum ve kuruluşları dışında sa lık hizmeti verilen hallerde, insan haysiyetine yakışır şekilde herkesin "hasta hakları"ndan faydalanabilmesine, hak ihlallerinden korunabilmesine ve gerekti inde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesine dair usül ve esasları düzenlemek amacı ile hazırlanmıştır.
Kapsam
Madde 2- Bu Yönetmelik; sa lık hizmeti verilen resmi ve özel bütün kurum ve kuruluşları, bu kurum ve kuruluşlarda veya bunların dışında hizmete katılan her kademedeki ve unvandaki ilgilileri ve hizmetten faydalanma hakkını haiz olan bütün fertleri kapsar.
Hukuki Dayanak
Madde 3- Bu Yönetmelik; 3359 sayılı Sa lık Hizmetleri Temel Kanunu nun 9 uncu maddesinin (c) bendine ve 181 sayılı Sa lık Bakanlı ı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname nin 43 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
Madde 4- Bu Yönetmelik te geçen deyimlerden;
a) Bakanlık: Sa lık Bakanlı ı nı,
b) Hasta: Sa lık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan kimseyi,
c) Personel: Hizmetin, resmi veya özel sa lık kurumlarında ve kuruluşlarında veya serbest olarak sunulmasına bakılmaksızın, sa lık hizmetinin verilmesine iştirak eden bütün sa lık meslekleri mensuplarını ve sa lık meslekleri mensubu olmasa bile sa lık hizmetinin verilmesine sorumlu olarak iştirak eden kimseleri,
d) Sa lık kurum ve kuruluşu: Milli Savunma Bakanlı ı na ait olanlar hariç olmak üzere, sa lık hizmeti verilen resmi veya özel bütün kurum ve kuruluşlar ile tababet icra edilen bütün yerleri,
e) Hasta hakları: Sa lık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, milletlerarası andlaşmalar, kanunlar ve di er mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan haklarını, ifade eder.
İlkeler
Madde 5- Sa lık hizmetlerinin sunulmasında aşa ıdaki ilkelere uyulması şarttır:
a) Bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı oldu u, hizmetin her safhasında daima gözönünde bulundurulur.
b) Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlı ını koruma ve geliştirme hakkını haiz oldu u ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin olmadı ı bilinerek, hastaya insanca muamelede bulunulur.
c) Sa lık hizmetinin verilmesinde, hastaların, ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve ekonomik ve sosyal durumları ile sair farklılıkları dikkate alınamaz. Sa lık hizmetleri, herkesin kolayca ulaşabilece i şekilde planlanıp düzenlenir.
d) Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dışında, rızası olmaksızın kişinin vücut bütünlü üne ve di er kişilik haklarına dokunulamaz.
e) Kişi, rızası ve Bakanlı ın izni olmaksızın tıbbi araştırmalara tabi tutulamaz.
f) Kanun ile müsaade edilen haller ile tıbbi zorunluluklar dışında, hastanın özel hayatının ve aile hayatının gizlili ine dokunulamaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Sa lık Hizmetlerinden Faydalanma Hakkı
Adalet ve Hakkaniyete Uygun Olarak Faydalanma
Madde 6- Hasta, adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sa lıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu sa lık hizmetleri de dahil olmak üzere, sa lık hizmetlerinden ihtiyaçlarına uygun olarak faydalanma hakkına sahiptir. Bu hak, sa lık hizmeti veren bütün kurum ve kuruluşlar ile sa lık hizmetinde görev alan personelin adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygun hizmet verme yükümlülüklerini de içerir.
Bilgi İsteme
Madde 7- Hasta, sa lık hizmetlerinden nasıl faydalanabilece i konusunda bilgi isteyebilir. Bu hak, hangi sa lık kuruluşundan hangi şartlara göre faydalanılabilece ini, sa lık kurum ve kuruluşları tarafından verilen her türlü hizmet ve imkanın neler oldu unu ve müracaat edilen kuruluşta verilen sa lık hizmetlerinden faydalanma usulüne ö renme haklarını da kapsar.
Bütün sa lık kurum ve kuruluşları, hastayı birinci fıkra uyarınca bilgilendirmek için yeterli teknik donanımı haiz birimi oluşturmak; bu birimde, hastaya kesin ve yeterli bilgi verebilecek nitelik ve ehliyete sahip personeli daimi olarak istihdam etmek ve hastanın ihtiyacı olan birimlere kolayca ulaşabilmesini temin etmek üzere, kuruluşun uygun yerlerinde bilgilendirici tabela, broşür ve işaretler bulundurmak gibi tedbirleri almak zorundadırlar.
Sa lık Kuruluşunu Seçme ve De iştirme
Madde 8- Hasta; tabi oldu u mevzuatın öngördü ü usül ve şartlara uyulmak kaydı ile, sa lık kurum ve kuruluşunu seçme ve seçti i sa lık kuruluşunda verilen sa lık hizmetinden faydalanma hakkına sahiptir. Mevzuat ile belirlenmiş sevk sistemine uygun olmak şartı ile hasta sa lık kuruluşunu de iştirebilir. Ancak, kuruluşu de iştirmenin hayati tehlikeye yolaçıp açmayaca ı ve hastalı ının daha da a ırlaşıp a ırlaşmayaca ı hususlarında hastanın tabip tarafından aydınlatılması ve hayati tehlike bakımından sa lık kuruluşunun de iştirilmesinde tıbben sakınca görülmemesi esastır.
Acil vak alar dışında, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna ba lı olup da mevzuatın öngördü ü sevk zincirine uymayanlar aradaki ücret farkını kendileri karşılar.
Hastanın sa lık kuruluşunda kalmasında tıbben fayda bulunmayan veya bir başka sa lık kuruluşuna nakli gerekli olan hallerde, durum hastaya veya 15 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen kişilere açıklanır. Nakilden önce, gereken bilgiler nakil talebinde bulunulan veya tıbben uygun görülen sa lık kuruluşuna, sevkeden kuruluş veya mevzuatla belirlenen yetkililerce verilir. Her iki durumda da hizmetin aksamadan ve kesintisiz olarak verilmesi esastır.
Personeli Tanıma, Seçme ve De iştirme
Madde 9- Hastaya talebi halinde, kendisine sa lık hizmeti verecek veya vermekte olan tabiplerin ve di er personelin kimlikleri, görev ve unvanları hakkında bilgi verilir.
Mevzuat ile belirlenmiş usüllere uyulmak şartı ile hastanın, kendisine sa lık hizmeti verecek olan personeli serbestçe seçme, tedavisi ile ilgilenen tabibi de iştirme ve başka tabiplerin konsültasyonunu istemek hakkı vardır. Personeli seçme, tabibi de iştirme ve konsültasyon isteme hakları kullanıldı ında, mevzuat ile belirlenen ücret farkı, bu hakları kullanan hasta tarafından karşılanır.
Öncelik Sırasının Belirlenmesini İsteme
Madde 10- Sa lık kuruluşunun hizmet verme imkanlarının yetersiz veya sınırlı olması sebebiyle sa lık hizmeti talebi zamanında karşılanamayan hallerde, hastanın, öncelik hakkının tıbbi kriterlere dayalı ve objektif olarak belirlenmesini istemek hakkı vardır. Acil ve adli vak alar ile yaşlılar ve özürlüler hakkında öncelik sırasının belirlenmesinde ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.
Tıbbi Gereklere Uygun Teşhis, Tedavi ve Bakım
Madde 11- Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir.
Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz.
Tıbbi Gereklilikler Dışında Müdahale Yasa ı
Madde 12- Teşhis, tedavi veya korunma maksadı olmaksızın, ölüme veya hayati tehlikeye yolaçabilecek veya vücut bütünlü ünü ihlal edebilecek veya akli veya bedeni mukavemeti azaltabilecek hiçbir şey yapılamaz ve talep de edilemez.
Ötenazi Yasa ı
Madde 13- Ötenazi yasaktır.
Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahil, kimsenin hayatına son verilemez.
Tıbbi Özen Gösterilmesi
Madde 14- Personel, hastanın durumunun gerektirdi i tıbbi özeni gösterir.
Hastanın hayatını kurtarmak veya sa lı ını korumak mümkün olmadı ı takdirde dahi, ıstırabını azaltmaya veya dindirmeye çalışmak zorunludur.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sa lık Durumu İle İlgili Bilgi Alma Hakkı
Genel Olarak Bilgi İsteme
Madde 15- Hasta; sa lık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usülleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalı ın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahiptir.
Sa lık durumu ile ilgili gereken bilgiyi, bizzat hasta veya hastanın küçük, temyiz kudretinden yoksun veya kısıtlı olması halinde velisi veya vasisi isteyebilir. Hasta, sa lık durumu hakkında bilgi almak üzere bir başkasına da yetki verebilir. Gerek görülen hallerde yetkinin belgelendirilmesi istenilebilir.
Hasta, tedavisi ile ilgilenen tabip dışında bir başka tabipten de sa lık
durumu hakkında bilgi alabilir.
Kayıtları İnceleme
Madde 16- Hasta, sa lık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, do rudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir. Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi ile do rudan ilgili olanlar tarafından görülebilir.
Kayıtların Düzeltilmesini İsteme
Madde 17- Hasta; sa lık kurum ve kuruluşları nezdinde bulunan kayıtlarında eksik, belirsiz ve hatalı tıbbi ve şahsi bilgilerin tamamlanmasını, açıklanmasını, düzeltilmesini ve nihai sa lık durumu ve şahsi durumuna uygun hal e getirilmesini isteyebilir.
Bu hak, hastanın sa lık durumu ile ilgili raporlara itiraz ve aynı veya başka kurum ve kuruluşlarda sa lık durumu hakkında yeni rapor düzenlenmesini isteme haklarını da kapsar.
Bilgi Vermenin Usulü
Madde 18- Bilgi, gerekti inde tercüman kullanılarak, hastanın anlayabilece i şekilde, tıbbi terimler mümkün oldu unca kullanılmadan, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden ve hastanın ruhi durumuna uygun ve nazik bir ifade ile verilir.
Bilgi Verilmesi Caiz Olmayan ve Tedbir Alınması Gereken haller
Madde 19- Hastanın manevi yapısı üzerinde fena tesir yapmak suretiyle hastalı ın artması ihtimalinin bulunması ve hastalı ın seyrinin ve sonucunun vahim görülmesi hallerinde, teşhisin saklanması caizdir. Hastaya veya yakınlarına, hastanın sa lık durumu hakkında bilgi verilip verilmemesi, yukarıdaki fıkrada belirtilen şartlar çerçevesinde tabibinin takdirine ba lıdır.
Tedavisi olmayan bir teşhis, ancak bir tabip tarafından ve tam bir ihtiyat içinde hastaya hissettirilebilir veya bildirilebilir. Hastanın aksi yönde bir talebinin bulunmaması veya açıklanaca ı şahsın önceden belirlenmemesi halinde, böyle bir teşhis ailesine bildirilir.
Bilgi Verilmesini Yasaklama
Madde 20- İlgili mevzuat hükümlerine ve hastalı ın mahiyetine göre yetkili mercilerce alınacak tedbirlerin gerektirdi i haller dışında; hasta, sa lık durumu hakkında kendisine veya ailesine veya yakınlarına bilgi verilmemesini isteyebilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Hasta Haklarının Korunması
Mahremiyete Saygı Gösterilmesi
Madde 21- Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir.
Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu istemek hakkı;
a) Hastanın, sa lık durumu ile ilgili tıbbi de erlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini,
b) Muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile do rudan teması gerektiren di er işlemlerin makül bir gizlilik ortamında gerçekleştirilmesini,
c) Tıbben sakınca olmayan hallerde yanında bir yakınının bulunmasına izin verilmesini,
d) Tedavisi ile do rudan ilgili olmayan kimselerin, tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını,
e) Hastalı ın mahiyeti gerektirmedikçe hastanın şahsi ve ailevi hayatına müdahale edilmemesini,
f) Sa lık harcamalarının kayna ının gizli tutulmasını, kapsar.
Ölüm olayı, mahremiyetin bozulması hakkını vermez
E itim verilen sa lık kurum ve kuruluşlarında, hastanın tedavisi ile do rudan ilgili olmayanların tıbbi müdahale sırasında bulunması gerekli ise; önceden veya tedavi sırasında bunun için hastanın ayrıca rızası alınır.

Rıza Olmaksızın Tıbbi Ameliyeye Tabi Tutulmama
Madde 22- Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdi i rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.
Bir suç işledi i veya buna iştirak etti i şüphesi altında bulunan kişinin işledi i suçun muhtemel delillerinin, kendisinin veya ma durun vücudunda oldu u düşünülen hallerde; bu delillerin ortaya çıkarılması için sanı ın veya ma durun tıbbi ameliyeye tabi tutulması, hakimin kararına ba lıdır.
Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bu ameliye, cumhuriyet savcısının
talebi üzerine yapılabilir.

Bilgilerin Gizli Tutulması
Madde 23- Sa lık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz.
Kişinin rızasına dayansa bile, kişilik haklarından bütünüyle vazgeçilmesi, bu hakların başkalarına devri veya aşırı şekilde sınırlanması neticesini do uran hallerde bilginin açıklanması, bunları açıklayanın hukuki sorumlulu unu kaldırmaz.
Hukuki ve ahlaki yönden geçerli ve haklı bir sebebe dayanmaksızın hastaya zarar verme ihtimali bulunan bilginin ifşa edilmesi, personelin ve di er kimselerin hukuki ve cezai sorumlulu unu da gerektirir.
Araştırma ve e itim amacı ile yapılan faaliyetlerde de hastanın kimlik bilgileri, rızası olmaksızın açıklanamaz.
BEŞİNCİ BÖLÜM

Tıbbi Müdahalede Hastanın Rızası
Hastanın Rızası ve İzin
Madde 24- Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın, velisinin veya vasisinin olmadı ı veya hazır bulunamadı ı veya hastanın ifade gücünün olmadı ı hallerde, bu şart aranmaz.
Kanuni temsilci tarafından muvafakat verilmeyen hallerde, müdahalede bulunmak tıbben gerekli ise, velayet ve vesayet altındaki hastaya tıbbi müdahalede bulunulabilmesi; Türk Medeni Kanunu nun 272 nci ve 431 inci maddeleri uyarınca mahkeme kararına ba lıdır.
Kanuni temsilciden veya mahkemeden izin alınması zaman gerektirecek ve hastaya derhal müdahale edilmedi i takdirde hayatı veya hayati organlarından birisi tehdit altına girecek ise, izin şartı aranmaz.
Üçüncü fıkrada belirtilen ve hayatı veya hayati organlardan birisini tehdit eden acil haller haricinde, rızanın her zaman geri alınması mümkündür.
Rızanın geri alınması, hastanın tedaviyi reddetmesi anlamına gelir.
Rızanın müdahale başladıktan sonra geri alınması, ancak tıbbi yönden sakınca bulunmaması şartına ba lıdır.

Tedaviyi Reddetme ve Durdurma
Madde 25- Kanunen zorunlu olan haller dışında ve do abilecek olumsuz sonuçların sorumlulu u hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından do acak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir.
Bu hakkın kullanılması, hastanın sa lık kuruluşuna tekrar müracaatinde hasta aleyhine kullanılamaz.

Küçü ün veya Mahcurun Tıbbi Müdahaleye İştiraki
Madde 26- Kanuni temsilcinin muvafakatinin gerekti i ve yeterli oldu u hallerde dahi, mümkün oldu u ölçüde küçük veya mahcur olan hastanın dinlenmesi suretiyle tıbbi müdahaleye iştiraki sa lanır.

Alışılmış Olmayan Tedavi Usullerinin Uygulanması
Madde 27- Klinik veya laboratuar muayeneleri sonucunda bilinen klasik tedavi metodlarının hastaya fayda vermeyece inin sabit olması ve daha evvel deney hayvanları üzerinde kafi derecede tecrübe edilmek suretiyle faydalı tesirlerinin anlaşılması ve hastanın rızasının bulunması şartları birlikte mevcut oldu unda, bilinen klasik tedavi metodları yerine başka bir tedavi usulü uygulanabilir. Ayrıca, bilinen klasik tedavi metodu dışındaki bir metodun uygulanabilmesi için, hastaya faydalı olaca ının ve bu tedavinin bilinen klasik tedavi usullerinden daha elverişsiz sonuç vermeyece inin muhtemel olması da şarttır.
Evvelce tecrübe edilmemiş bir tıbbi tedavi ve müdahale usulü, ancak zarar vermeyece inin ve hastayı kurtaraca ının mutlak olarak öngörülmesi halinde yapılabilir.
Altıncı Bölüm de yeralan hükümler saklıdır.

Rızanın Şekli ve Geçerlili i
Madde 28- Mevzuatın öngördü ü istisnalar dışında, rıza herhangi bir şekle ba lı de ildir.
Hukuka ve ahlaka aykırı olarak alınan rıza hükümsüzdür ve bu şekilde alınan rızaya dayanılarak müdahalede bulunulamaz.

Organ ve Doku Alınmasında Rıza
Madde 29- 18 yaşından küçük ve mümeyyiz olmayanlardan organ ve doku alınamaz. Bu şartları tamam olanlardan teşhis, tedavi ve bilimsel amaçlar ile organ veya doku alınması, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve NakliHakkında Kanun un 6 ncı maddesinde öngörülen yazılı şekil şartına tabidir. Ölüden organ ve doku alınma şartı ve cesetlerin bilimsel araştırma için muhafazası hususunda 2238 sayılı Kanun un 14 üncü maddesi hükümleri saklıdır.

Aile Planlanması Hizmetleri ve Gebeli in Sona Erdirilmesi
Madde 30- İlgilinin rızası mevcut olsun veya olmasın, Bakanlık tarafından tespit edilmiş olanlar dışındaki ilaç ve araçlar aile planlaması hizmetlerinde kullanılamaz.
Gebeli in sona erdirilmesi, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ile öngörülen şartlara tabidir.
Sterilizasyon ve gebeli in sona erdirilmesi hallerinde, hastanın rızası ile evli ise eşinin de rızası gereklidir.

Rızanın Kapsamı
Madde 31- Rıza alınırken hastanın veya kanuni temsilcisinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması esastır.
Hastanın, uygulanacak tıbbi müdahale için verdi i rıza, bu müdahalenin gerektirdi i sair tıbbi işlemleri de kapsar. Ancak, tıbbi işlemlerin uygulanmasında, bu Yönetmelik te ve di er mevzuatta belirlenen hakların ihlal edilmemesi için azami ihtimam gösterilir.

ALTINCI BÖLÜM

Tıbbi Araştırmalar
Tıbbi Araştırmalarda Rıza
Madde 32- Hiç kimse; Bakanlı ın izni ve kendi rızası bulunmaksızın, tecrübe, araştırma veya e itim amaçlı hiçbir tıbbi müdahale konusu yapılamaz. Tıbbi araştırmalardan beklenen tıbbi fayda ve toplum menfaati, üzerinde araştırma yapılmasına rıza gösteren gönüllünün hayatından ve vücut bütünlü ünün korunmasından üstün tutulamaz.
Tıbbi araştırmalar, sadece, mevzuata göre araştırmada bulunmayan yetkili ve yeterli tıbbi bilgi ve tecrübeyi haiz olan personel tarafından, mevzuat ile belirlenmiş bulunan yerlerde yürütülür.
Gönüllünün tıbbi araştırmaya rıza göstermiş olması, bu araştırmada görev alan personelin sorumlulu unu ortadan kaldırmaz.

Gönüllünün Korunması ve Bilgilendirilmesi
Madde 33- Araştırmalarda, gönüllünün sa lı ına ve di er kişilik haklarına zarar verilmemesi için gereken bütün tedbirler alınır. Araştırmanın gönüllüye verece i muhtemel zararlar önceden tespit edilemedi i takdirde; gönüllü, rızası bulunsa dahi, araştırma konusu yapılamaz.
Gönüllü; araştırmanın maksadı, usulü, muhtemel faydaları ve zararları ve araştırmaya iştirak etmekten vazgeçebilece i ve araştırmanın her safhasında başlangıçda verdi i rızayı geri alabilece i hususlarında, önceden yeterince bilgilendirilir.

Rıza Alınmasının Usülü ve Şekli
Madde 34- Tıbbi araştırma hakkında yeterince bilgilendirilmiş olan gönüllünün rızasının maddi veya manevi hiçbir baskı altında olmaksızın, tamamen serbest iradesine dayanılarak alınmasına azami ihtimam gösterilir.
Tıbbi araştırmalarda rıza yazılı şekil şartına tabidir.

Küçüklerin ve Mümeyyiz Olmayanların Durumu
Madde 35- Reşit ve mümeyyiz olmayanlara, kendilerine faydası olmadan, sırf tıbbi araştırma amacı güden tıbbi müdahaleler hiçbir surette tatbik edilemez. Faydaları bulunması şartı ile reşit ve mümeyyiz olmayanlar üzerinde tıbbi araştırma yapılması, velilerinin veya vasilerinin rızasına ba lıdır. Kanuni temsilci tarafından muvafakat verilmeyen hallerde, 24 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır.

İlaç ve Terkiplerin Araştırma Amacıyla Kullanımı
Madde 36- Özel mevzuatına göre izin veya ruhsat alınmış olsa dahi, sırf tıbbi araştırma amacı ile hasta üzerinde kendi rızası ve Bakanlı ın izni bulunmaksızın hiçbir ilaç ve terkip kullanılamaz.
İlaç ve terkiplerin tıbbi araştırmada kullanımı, 29/11/1993 tarihli ve 21480 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan İlaç Araştırmaları Hakkında Yönetmelik hükümlerine tabidir.
YEDİNCİ BÖLÜM

Di er Haklar
Güvenli in Sa lanması
Madde 37- Herkesin, sa lık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu istemek hakları vardır.
Bütün sa lık kurum ve kuruluşları, hastaların ve ziyaretçi ve refakatçi gibi yakınlarının can ve mal güvenliklerinin korunması ve sa lanması için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.
Tutuklu ve hükümlerin sa lık kurum ve kuruluşlarında muhafazaları ile ilgili özel mevzuat hükümleri saklıdır.

Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Dini Hizmetlerden Faydalanma
Madde 38- Sa lık kurum ve kuruluşlarının imkanları ölçüsünde hastalara dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirler alınır.
Kurum hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verilmemek, başkalarını rahatsız etmemek ve personelce düzenlenip yürütülen tıbbi tedaviye hiç bir şekilde müdahalede bulunulmamak şartı ile hastalara dini telkinde bulunmak ve onları manevi yönden desteklemek üzere talepleri halinde, dini inançlarına uygun olan din görevlisi davet edilir. Bunun için, sa lık kurum ve kuruluşlarında uygun zaman ve mekan belirlenir.
İfadeye muktedir olmayıp da dini inancı bilinen ve kimsesiz olan agoni halindeki hastalar için de, talep şartı aranmaksızın, dini inançlarına uygun olan din görevlisi ça rılır.
Bu hakların nasıl ve ne zaman kullanılaca ı ve bu konuda alınacak tedbirler, sa lık kuruluşunun çalışma usul ve esaslarını gösteren mevzuatta ayrıca düzenlenir.

İnsani De erlere Saygı Gösterilmesi ve Ziyaret
Madde 39- Hasta, kişilik de erlerine uygun bir şekilde ve ortamda sa lık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahiptir.
Sa lık hizmetlerinde görev alan bütün personel; hastalara, yakınlarına ve ziyaretçilere güleryüzlü, nazik, şefkatli ve sa lık hizmetleri ile ilgili mevzuat ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde davranmak zorundadır.
Sa lık hizmetlerinin her safhasında, hastalara, onların bedeni ve ruhi durumları dikkate alınarak, hangi işlemin neden ve nasıl yapıldı ı, yapılaca ı ve bekletilmeleri sözkonusu ise, bekletilmenin sebepleri hususunda gerekli ve yeterli bilgi verilir.
Sa lık kurum ve kuruluşlarında, insan haysiyetine yakışır gereken her türlü hijyenik şartların sa lanması, gürültünün ve rahatsız edici di er bütün etkenlerin bertaraf edilmesi esastır. Gerekti inde, bu hususlar hasta tarafından talep konusu yapılabilir.
Hasta ziyaretçilerinin kabul edilmesi, kurum veya kuruluşca belirlenen usul ve esaslara uygun olarak ve hastaların huzur ve sükunlarını bozacak fiil ve tutumlara sebebiyet vermeyecek şekilde gerçekleştirilir ve bu konuda gereken tedbirler alınır.

Refakatçi Bulundurma
Madde 40- Muayene ve tedavi sırasında hastaya yardımcı olmak üzere; mevzuatın ve kurum imkanlarının elverdi i ve hastanın sa lık durumunun gerektirdi i ölçüde, tedaviden sorumlu olan tabibin uygun görmesine ba lı olarak, refakatçi bulundurulması istenebilir.
Bu hakkın nasıl ve ne zaman kullanılaca ı ve bu konuda alınacak tedbirler, sa lık kurum ve kuruluşunun çalışma usül ve esaslarını gösteren mevzuata ayrıca düzenlenir.

Hizmetin Sa lık Kurum ve Kuruluşu Dışında Verilmesi
Madde 41- Hastalar, aşa ıdaki hallerde sa lık hizmetlerinden bulundukları yerlerde de faydalanabilirler:
a) Koruyucu sa lık hizmetlerinin verilmesinde,
b) Tıbbi sebeplerden dolayı sa lık kuruluşuna bizzat gidilemeyen veya götürülemeyen hallerde,
c) Tabii afetler gibi ola anüstü hallerde.
Hizmetin sa lık kuruluşu dışında verilmesi ile ilgili usul ve esaslar,
Bakanlık tarafından ayrıca düzenlenir.

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Sorumluluk ve Hukuki Korunma Yolları
Müracaat, Şikayet ve Dava Hakkı
Madde 42- Hastanın ve hasta ile ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat, şikayet ve dava hakları vardır.

Sa lık Kurum ve Kuruluşlarının Sorumlulu u
Madde 43- Hasta haklarının ihlali halinde, personeli istihdam eden kurum ve kuruluş aleyhine maddi veya manevi veyahut hem maddi ve hem de manevi tazminat davası açılabilir.
Ancak, aleyhine dava açılacak merciin kamu kurum ve kuruluşu olması halinde;
a) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun 12 nci maddesine göre; hakkın bir idari işlem dolayısı ile ihlal edilmesi halinde ilgililer, do rudan do ruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara ba lanması üzerine dava açma süresi içerisinde tam yargı davası açabilirler.
b) Aynı Kanun un 13 üncü maddesi uyarınca, zarar verici eylemin ö renildi i tarihten itibaren en geç bir yıl içinde maddi ve manevi tazminat olarak istenilen tazminat miktarı ayrı ayrı gösterilerek idareye müracaat edilmesi ve talebin açıkca veya zımnen reddi halinde kanuni süresi içinde idari yargı mercilerinde dava açılması gerekir.

Devlet Memuru veya Di er Kamu Görevlisi Personelin Sorumlulu u
Madde 44- Bu Yönetmelik te gösterilmiş olan hasta haklarının fiilen kullanılmasına mani olan veya bu hakları başka şekilde ihlal eden personelin, cezai, mali ve inzibati sorumluluklarının tamamı veya bunlardan bir kısmı do abilir.
Birinci fıkrada belirtilen sorumluluklar haricinde, ihlalin durumuna göre, personeli istihdam eden kurum ve kuruluş tarafından personel hakkında uygulanacak idari tedbir ve müeyyideler saklıdır.

Kamu Personelinin Sorumlulu unu Tesbit Usulü
Madde 45- Kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personelin, hasta haklarını ihlal eden fiil ve halleri, şikayet halinde veya idarece kendili inden tespit edildi inde, hadisenin takibi, soruşturulması ve gerekir ise müeyyideye ba lanması için do rudan valiliklerce veyahut Bakanlık veya personelin görevli oldu u kurumlar tarafından müfettiş veya muhakkik görevlendirilir.

Kamu Personeli Hakkındaki Müeyyideler
Madde 46- Hasta haklarının Devlet memuru veya di er kamu görevlisi personel tarafından ve görevleri sırasında herhangi bir şekilde ihlali halinde uygulanacak müeyyideler aşa ıda gösterilmiştir:
a) Kamu görevlisi olan personelin fiilinin niteli ine göre, soruşturmacı tarafından hakkında disiplin cezası teklif edilmiş ise, mevzuatın öngördü ü disiplin cezaları yetkili amir veya kurullarca usulüne göre takdir edilir.
b) Hak ihlali aynı zamanda ceza hukukuna göre suç teşkil etti i takdirde, memur olan personel hakkında, Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat hükümlerine göre yapılan soruşturma sonucunda lüzum-u muhakeme kararı verilir ise, dosya cumhuriyet başsavcılı ı na gönderilerek ceza davası açılması ve böylece personel hakkında fiiline uygun bulunan cezai müeyyidenin tatbiki sa lanır.
c) Anayasa nın 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası, 129 uncu maddesinin beşinci fıkrası ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu nun 13 üncü maddesi ve ilgili di er mevzuat uyarınca, memurların ve di er kamu görevlilerinin hukuki sorumlulu u do rudan do ruya memur aleyhine açılacak dava yolu ile gerçekleştirilemez. Dava, 43 üncü maddede gösterilen usule göre, ancak idare aleyhine açılabilir. Bu personelin hukuki sorumlulu unun do ması, idare aleyhine açılacak dava neticesinde tazmin kararı verilmesine ba lıdır. Kamu görevlisi personelin verdi i zarar, mahkeme kararı üzerine idare tarafından tazmin edildikten sonra, müsebbibi olan sorumlu personele rücü edilir.
d) Kamu görevlisi personelin mesleklerini resmi görevleri dışında serbest olarak icra etmekte iken işledikleri fiillerden dolayı haklarında 47 nci maddeye göre işlem yapılır.

Kamu Görevlisi Olmayan Personelin Sorumlulu u
Madde 47- Hasta haklarının Devlet memuru veya di er kamu görevlisi olmayan personel tarafından herhangi bir şekilde ihlali halinde uygulanacak müeyyideler aşa ıda gösterilmiştir:
a) Kamu görevlisi olmayan personel; hakları ihlal edilen hastanın do rudan vaki olacak şikayeti üzerine veya bu fiillerin başka şekilde tespiti halinde Bakanlık veya başka kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan bildirim üzerine, bunların özel kanunlara göre kurulmuş olan kamu kurumu niteli indeki meslek kuruluşları haysiyet divanlarınca disiplin cezaları ile cezalandırılabilir.
b) Kamu görevlisi olmayan personelin hasta haklarını ihlallerinden do an hukuki sorumlulukları, genel hükümlere göre do rudan do ruya kendilerine veya bunları çalıştıran kurum ve kuruluşlara karşı veya hem kendilerine ve hem de çalıştıranlara karşı birlikte dava açılarak ileri sürülebilir.
c) Kamu görevlisi olmayan personel hakkında, ceza hukukuna göre suç teşkil eden fiilleri sebebiyle cezai müeyyideler tatbik edilmesi, genel hükümlere göre do rudan do ruya cumhuriyet savcılıklarına yapılacak ihbar veya şikayet yoluyla gerçekleştirilebilir.

DOKUZUNCU BÖLÜM

Son Hükümler
Kurum ve Kuruluş Yetkililerinin Görevi
Madde 48- Sa lık kurum ve kuruluşlarının yetkilileri; bu Yönetmelik te ve di er mevzuatta belirtilen hasta haklarının lafzına ve ruhuna uygun olarak kullanılabilmesine yardımcı olmak amacı ile bu Yönetmelik te gösterilen "hasta hakları"nı bir liste, tabela veya broşür haline getirerek, bunları sa lık kurum ve kuruluşunun, hastalar, personel ve ziyaretçiler tarafından kolayca ulaşılıp okunabilecek uygun yerlerinde bulundurmak da dahil olmak üzere, gereken bütün tedbirleri almakla mükellef ve yetkilidir.

Saklı Olan Hükümler
Madde 49- Milli güvenli in, kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sa lı ın korunması maksatları ve kanun hükümleri ile getirilen özel düzenlemeler ve sınırlamalar saklıdır.

Yürürlük
Madde 50- Bu Yönetmelik, yayımı tarihinde yürürlü e girer.

Yürütme
Madde 51- Bu Yönetmelik hükümlerini Sa lık Bakanı yürütür

437
SAĞLIK BİLGİLERİ / Uyuşturucu Hakkinda Genel Bilgiler
« : 25 Eylül 2007, 23:07:37 »
" Uyuşturucu Çare Değildir. Çareyi Onda Aramayınız..."

UYUŞTURUCU MADDELERİN SINIFLANDIRILMASI



Müsekkinler (Depresanlar)(Merkezi Sinir sistemi Yavaşlatanlar)Tabii Eczalar


Afyon

Morfin


Eroin

Kodein
Sentetik Eczalar
Barbituratlar
Trakilizanlar
Sedatifler
Uyarıcılar (Stimülanlar)(Merkezi Sinir Sistemi Tenbih Edenler)
Tabii Eczalar
Koka Yaprağı KokainCrack
Sentetik Eczalar
Amfetaminler
Hayal Gösterenler (Halusunojenler)Duyuların Bozulmasına Sebep Olanlar Tabii Eczalar
Esrar
Marjiuana
Meskalin
Sentetik Eczalar







AFYON

Haşhaş kapsüllerinden elde edilir. Henüz olgunlaşmamış haşhaş başlarının bıçakla çizilmesi neticesinde süte benzer beyaz, yapışkan bir öz çıkar. Bu sıvının rengi havanın etkisi ile kısa zamanda koyulaşarak kahverengi bir hal alır ve bu maddeye afyon sakızı adı verilir. Afyonun içeriğinde şeker, protein, kauçuk yağı gibi maddelerle, morfin, narkotin, kodein vb. sayıları 25'e yakın alkaloit denilen zehir mevcuttur. Afyon yutarak, çiğnenerek alınabileceği gibi sigara ile de içilebilir. Hangi şekilde kullanılırsa kullanılsın aynı tesiri gösterir. Başlangıçta varsa ağrıları azalır, üzüntüler kaybolur, sıkıntılar geçer ve geçici bir keyif hali başlar. Afyonkeşler bu keyif haline Balayı derler. Fakat bu keyif hali çok kısa sürer. Ardından mide bulantısı, baş dönmesi, renk solması, kalp ve solunum yavaşlaması ile birlikte zehirlenme hali baş gösterir. Afyon çok miktarda ve birden alınmışsa içen kimseyi komaya sokar ve ölüm tehlikesi belirir.


EROİN

Eroin afyonun içinde bulunan alkaloitlerden bir tanesidir. Bazorfinin asetik asit ile birlikte ısıtılması ve diğer kimyasal işlemlerden sonra oluşur. Bileşiminde asetik asit olduğu için eroin normalde sirke gibi kokar. Fakat bunu tespit etmek için, her halükarda, uyuşturucu maddenin koklanması çok zararlı bir davranıştır. Gevher, süprüntü, beyaz cevher, şey, kar, sır, oğlan gibi argo isimleri vardır. Eroin, beyaz, gri, koyu gri, kahverengimsi gri ,fildişi, kahverengi renklerde ve toz şeker gibi küçük kristaller halinde veya un gibi toz halinde olabilir. Saf halde iken beyaz olan eroindeki bu renk farklılıkları içersinde bulunan katkı maddelerinin miktarına göre değişir. Bir doz eroinde(normalde 100 mg.)¸10 eroin ve % 90 şeker, nişasta, süttozu, kinin, vb katkı maddeleri bulunur. Eroin, uyuşturucu maddelerin en kuvvetlisi ve dolayısıyla da en tehlikelisidir. Morfinden 2 ila 10 defa daha kuvvetlidir. Eroin bilinen uyuşturucu maddelerin en fazla ve çabuk alışkanlık meydana getirenidir. Ufak bir iki deneme kişiyi eroin kurbanları arasına almaya kafi gelir. Eroin kullanmaya alışmış bir kimse iki veya üç saatte bir muhakkak bu zehri almak mecburiyetindedir. Aksi taktirde çok ağır kriz halleri baş gösterir.
Eroin çoğunlukla buruna enfiye gibi çekilerek alınır. Ayrıca, bir sigaranın yanan ucuz toz halindeki eroine daldırılır. Eroinin yere düşmemesi için baş hafif geriye çekilir ve içilir. Bundan başka alüminyumlu kağıt üzerindeki eroinin alttan yakılarak çıkan dumanları da teneffüs edebilir. Eroinin saflığının bozulması eroinmanların damardan enjeksiyonla almalarına, yol açmıştır. Eroinin içine çeşitli maddeler katılarak saflığı bozulmakta, bazen dozaj çok düşmektedir. Saflığı bozulan eroin, müptela tarafından arzu edilen canlılık hissini ancak damardan enjeksiyon yoluyla alındığı zaman sağlar. Ancak eroin müptelalarının sokaktan satın aldıkları eroin, alışa geldikleri yüzdeli eroinden daha fazla eroin ihtiva ettiği zaman ölümler meydana gelmektedir. Eroin kullanan bir kimsedeki zehirlenme belirtileri morfin kullananlardakine benzemektedir. Fakat bu, morfinin tesirinden çok daha şiddet ve kısa zamanda ortaya çıkmaktadır. Çünkü eroin morfine nazaran ortalama 5 misli daha kuvvetli bir zehirdir.
Eroine iyice alışan ve kriz devresine giren bir eroinman, artık ilk günlerde tatmakta olduğu yalancı keyif halini de bulamaz olur. Artık onun eroin kullanması yanız fena tesirinden kurtulmak ve bir nebzecik rahat edebilmek içindir. Eroin kullananlar da morfinde olduğu gibi terler, çarpıntı başlar, vücudu kırılır, diz, bel. ve başında şiddetli ağrılar başlar, iştahı kapanır, çalışma gücünü kaybeder, büyük bir üzüntü ve keder duyguları içersinde yatağa düşer. Renkleri uçuk, ağızlar kuru, nefesleri ke*****r. Dalgın bir haldedirler, dünya ile alakaları kalmamıştır, gözlerindeki canlılık alametleri kaybolmuştur. Yaşayan bir ölüden farksızdırlar ve bu halden kurtulabilmek için yeniden eroin kullanmak mecburiyeti duyarlar.
ESRAR
Esrarların elde edildiği bitkiye esrar otu; kendir, kenevir, veya kannabis adı verilir. Kenevir bitkisinin botanikteki adı Cannabis Ssativa'dır. Kendir otunun boyu yetindirildiği yere göre değişir. Bazen I-2 metreye kadar uzar. Liftlerinden ip, halat, çuval vb. yapılır. Kenevir bitkisi dişi ve erkek olarak ikiye ayrılır. Esrar dini kenevirden elde edilir.
Dişi kenevir otunun baş kısmı, dalları ve yapraklarının toplanıp kurutulması ve ufalanıp toz haline getirilmesi bitki (kök) esrar elde edilmiş olur. Dişi kenevir bitkisinin çiçekli tepe kısımlarında reçine denilen koyu bir sıvı vardır ki, keyif verici maddeler özellikle burada bulunur. Bitki esrar yeşil, sarı veya kahverengi halde bulunabilir.
Dişi Hint kenevirinin yaprakları ve çiçeksi uçlarının toplanıp kurutulması ve çeşitli şekillerde preslenmesiyle oluşturulan reçine esrar, bitki esrardan 8-10 kat dala etkilidir. Esrar olarak Ortadoğu, Fas, Pakistan, Batı Afrika, Meksika ve Karibbean bölgelerinde yetiştirilir. Rengi hardal sarısından koyu kahverengiye kadar olan renkler ve genellikle de siyahtır. Sıvı esrar (esrar yağı) tok konsantredir. % 20-60 arası THC içerir. Esrar reçinesinden 3-4 kat daha güçlüdür. Birçok renkte, çoğunlukla da kehribar, koyu yeşil, kahverengi veya siyah renk ve tonlarında bulunur. Esrar genellikle tütüne karıştırılarak sigara şeklinde sarılır ve sigara gibi içilir, Bu sebeple gençler, bilmedikleri kimseler tarafından ikram edilen elle sarılmış sigarayı kesinlikle kabul etmemelidirler Esrar lokum veya reçel içersine katılarak yenebildiği gibi, alkollü içki veya çok şekerle kahve içine konarak da içilebilmektedir. Ayrıca, büyükçe bir parça esrar mangala atılıp, etrafındakiler yanan esrarın dumanından içlerine çekerek kullanabilirler. Hangi şekilde kullanılırsa kullanılsın etkisi 2-3 dakika içinde görülür. 10 dakika içinde de en etkili hale gelir ve 2-3 saat etkisini sürdürür. Esrar çok şiddetli bir beyin zehirlidir. Bilhassa zekaya etki eder. Bu yüzden de ona zeka zehri adı verilmiştir.
AMFETAMİN
Amfedaminler merkezi sinir sistemini etkileyen stimülanlardır. Bunlar, tıbbı olarak uyku hastalığı hallerinde ve hastayı daha az yemeğe ikna etmek üzere aşırı şişmanlık hallerinde kullanılırlar. Amfetaminler farklı şekiller, büyüklükler ve renklerde tablet veya kapsüller haline getirilmiş beyazımsı bir toz halinde tıpta kullanılmak üzere kanuni olarak üretilirler. Ampuller içersinde bir bileşim olarak hazırlanırlar.
ECSTASY
Değişik tipteki aznfetaminlerden biri olan, genel olarak ECSTASY diye bilinen, 3 -4 Methilendioksimetamfetamin (MDMA) çok yakın bir zamanda üne kavuştu. Ecstasy iştah kesici olarak 1914'te Alman şirketlerince patentlenmesine rağmen ve 1970'lerden buyana Amerika ve İsviçre’de uygun psikoterapik ilaç olarak kullanma araştırmalarına rağmen asla yasal bir çerçeveye sahip olamamıştır. Bu hapın kullanımı 1980'lerde ABD'de oldukça yaygın bir hale geldi.(Bazı üniversitelerde öğrencilerin %30-40 kadar önemli bir kısmı bu hapı denemiştir). Daha sonra ilaç olağanüstü gelişmelerin yaşandığı Avrupa'ya yayıldı. Ecstasy dans pistlerinde takdim edildi ve kullanımı çok kısa zamanda salgın halini aldı. Bunun temel sebebinin ilâcın farmakolojik karakterinde yattığı anlaşılmıştır. Buna halisojenik özelliği olan ama idraki tahrif etmeyen meskalin maddesiyle ilgilidir. Hap duygusal ve hissi bir artış meydana getirdiği için, müzikli bir ortam, ışıklar ve dans bu ilacı kullananlar için her zamankinden fazla mana doludur.
Aynı zamanda, Ecstasy susuzluk, açlık, dinlenme ve uyuma gibi ihtiyaç ve istekleri azaltan uyarıcı etkileri vardır. Bu durum ne yazık ki kullanıcıyı yıkıma sürükler ve bazen kullanıcılar ilacın tesiriyle dans pistlerinde vücut hararetini dengeleyecek şekilde yeterli sıvı gıda almadan çılgınca dans etmeye devam ederler. Bu hastalar kalp çarpıntısı, düşük kan basıncı ve 42 dereceye kadar yüksek vücut sıcaklığı ile yüz yüze kalırlar. Ölümler meydana geldi. Çünkü vücut, bu büyük strese tahammül edemez ve kalp damarlarında bir yıkım, işlevini yerine getirememe kanda pıhtılaşmanın artması ve bir kısım organların çalışmaması durumu ortaya çıkar. Ecstasy ağız yolu ile ve 50-100 mg. dozlar şeklinde ağız yoluyla alınır. Genellikle iğne, veya burundan alınmaz. Etkileri 30 dakika içinde görülmeye başlar, 4 saat sonra ise had safhaya ulaşır. 24-48. saat sonra etkileri giderek kaybolur. MDMA için maddenin yarısı 2-6 saat içinde vücuttan atılır. Bir başka Narkotik ilaç olan ve MDMA `yla aynı etkilere sahip MDA'da ise (3-4 ' Metilendioksiamfetamin) bu süre 24-48 saattir. Her iki ilaç `ta vücuttan dışarıya atılır. Tekrarlanan kullanımlarda bir müsamaha meydana gelir ve bazı kullanıcılar dozlarını 10 yada daha fazla tablet veya kapsül olarak artırırlar. Bu yüzden kullanıcılarda çılgın müziğe ve hapı aldığı zamanki yaşam tarzının hoşnutluğu ile psikolojik bağımlılık yapar. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, dopamin ve sorotinin'in sinirsel bir rahatlama sağlandığı sonucunu ortaya çıkartmıştır. Buda kısa dönemli uyarıcı, etkilerin sebebi olabilir. Bununla beraber sinirlerin rahatlaması, serbest kalması dopamin azalmasının geçici olmasına karşın soritinin azalmasının sürekli olması sonucu doğrudur. Bu yüzden sürekli yada gecikmeli etkilerin bir kimseye görülmesine dikkat etmek gerektiği sonucu ortaya çıkar. MDMA amfetamin sülfatın ilk belirtisi olan toplu zehirliliği gösterir. Başarılı bir buluşta şudur ki; eğer hap hayvana kafesinde yalnızken verilirse, davranışlarında az bir değişikliğe sebep olmaktadır. Ama ilaç hayvanlara grup olarak verildiğinde hareketlilik, canlılık seviyesinde göze çarpacak bir şekilde artış göstermektedir. Nispeten kullanılan dozla etkileri arasında bir ilişki olduğu ve çoğu kişinin Ecstasy'i bir dans ilacı olarak kullanmasının açıklayan genel görüşe itiraz etmektedir.
LSD
Lysergic Acid Diethylamide'nin kısa yazılışıdır. Çavdar küfünde bulunan lysergic asitten üretilen yarı sentetik ve çok kuvvetli bir uyuşturucudur. Kokainden 100 kat daha güçlüdür. Argoda eski küpler,25,zen, nef, nahin,şeker,topalı,cennet mavisi gibi isimlerle bilinir. l943 yılında bir kimyacı migren tedavisi için araştırma yaparken LSD’ yi keşfetmiş kazara bir parça LSD alarak keyif hali denilen etkilerini yaşamaya başlamıştır.
Tatsız, kokusuz olan LSD toz halinde, toplu iğne başı büyüklüğünde veya kesme şeker, etiket, posta pulu, kağıt, fotoğraf gibi maddeler emdirilmiş solüsyon şeklinde olabilir. 30Gr. LSD 300.000 doz için yeterlidir. Ufacık tabletler şeklinde üretilen LSD' nin çok fazla den fazla çeşidi vardır. Bir toplu iğne -başı kadar LSD hapı şahsı kendisinden geçirmeye yeterlidir. Şayet daha fazla alınacak olursa insanı çıldırtmaktadır. Bunu ise intiharlar ve cinayetleri takip etmektedir.
Her seferinde en fazla 100-200 mikro gram LSD kullanılır. Yarım saat içinde etkisini gösterir ve bu etki 6-36 saat arasında sürer. LSD çok küçük miktarlarda olduğu için sıvı halde iken bir kesme şeker, bisküvi, tatlı içine konularak,bir içkiye damlatılarak, kurutma kağıdı, kağıt mendil,posta pullarının arkasına vb. emdirilerek,hiç şüphe çekmeden kolay bir şekilde taşınır.
LSD ilk alındığında aldatıcı tesiri göstermekte,beyinin süratle çalınmasını sağlamaktadır. Bu anda insan ' kendisini rüya aleminde zanneder. Fakat ne var ki bu renkli rüya alemini bir umursamazlık ve donukluk hali takip eder ve yaklaşık 13 saat kadar sürer. Ağızdan salyalar akmaya başlar, dil peltekleşir, her şeye razı olma hali görülür. Aldatıcı halin sona ermesiyle artık rahatsızlıkta yavaş yavaş başlar. Baş dönmesi, göz kararması,bitkinlik sindirim organlarında bozukluk,kusma baş ağrısı ve uykusuzluk başlar. Beynin çalınması imkânsızlaşır. Şahıs bu kötü durumdan kurtulmak için tekrar LSD almak isteyecektir ve bu kısır döngü böylece devam edecektir. Şahsın çalınması gerekiyorsa, üzerindeki yorgunluğu atmak ve kafasının yeniden çalınması için bu zehre ihtiyaç duyar. İşte bazı meşhur sanatçıların sahneye çıkmadan önce uyuşturucu madde kullanmasının sebebi de budur.
MORFİN
Afyon içersindeki 25' e yakın alkaloit denilen zehirlerden en tanınmışı morfindir. Morfin kelimesi, Grek mitolojisinde uyku tanrısı manasına gelen MORPHEUS isminden gelmektedir. Morfin 19. yüzyılın başlarında bulunmuştur, fakat uyuşturucu olarak kullanımı bu asrın sonlarında başlamıştır. Bilhassa Amerika'da iç savaş esnasında yaygın hale gelmiştir.
Morfin haşhaş bitkisinin sütünden elde edilen afyondan çeşitli kimyasal yöntemlerle elde edilir ve en etkili ağrı kesicilerden olan bir uyuşturucu maddedir. Parlak, kristalsize toz halinde veya tebeşir tozu, kireç görünümünde, beyazdan koyu kahverengiye kadar değişen renklerde (fildişi, krem, v.s.) kokusuz ve acı, kapsül, blok, tablet veya sıvı şekilde bulunabilir. Hayalperest, cevher, sert cevher, Amerikan kelebeği, Matmazel Emma, maymun gibi argo isimleri vardır.
Morfin, tıpkı afyonda olduğu gibi başlangıçta ağrı keser, yalancı neşe verir. Bazen bir kimse gerçekten hastadır, kendisine tedavi için morfin yapılır. Bu ilâcın etkisi altında kalır. Hastalığı geçse bile morfin kullanmak ister ve böylece de alışır. Bazen de merak ederek, morfin kullanan arkadaşlarının ikramını kabul eder, ya da kötü niyetli kişilerin tuzağına düşer. Kötü niyetli bu kişiler saf insanları morfine alıştırarak hasta yaparlar. Sonra da ellerindeki morfinleri yüksek fiyatlarla onlara satarak yüksek kazançlar sağlarlar. Yaptırmak istedikleri birtakım kötü işleri onlara yaptırırlar. Morfinmanların çoğunlukla tıp dalında çalışanlar olması ilginçtir. Morfin iğnesinden sonra, ağrı ve sızı var ise bunlar geçer. İçinde bulunan korku, endişe v eya ruh sıkıntıları gider, yalanca bir keyif hali başlar. Fakat bu keyif hali asla uzun sürmez. Ağrılar, sızılar, bedbinlik, ruh sıkıntıları eskisinden daha fazla olarak yeniden ortaya çıkar. Uyuşukluk, sersemlik, halsizlik, uyuklama hali başlar. İnsan bir şey düşünemez, Vücudu kırgın ve sanki dövülmüş gibi yorgundur. Hareket etmeye takati yoktur. Kalp çarpar, soğuk terler başlar, el ayak buz kesilir, ağzı kurur, mafsalları ve belinde şiddetli ağrılar olur. Talatsızlık ve bitkinlik kendisini perişan eder. Ölecekmiş gibi bir heyecan ve korku içinde çarpınmakta, artık morfinsiz hiçbir şey yapamamaktadır. Bütün bunlardan kurtuluş için çareyi yeniden kullanmakta arar. Morfin bulamazsa kriz geçirmeye başlar. Cebinden çıkardığı pis şırıngasını büyük bir maharetle kendisi yapacaktır. İçerisine zehir çektiği iğnesini pantolonunun üstünden veya eteğinin altından bacağının rast gele bir yerine batırır. Bu yüzden de her tarafı, yara, bere içerisindedir. Morfinden 5-10 dakika sonra bu çok sıkıntılı ve kötü hal birazcık olsun geçebilir. Morfin zehri artık zamanla yetmez hale gelir ve miktarı arttırmak mecburiyetinde kalır.
SEBEPLERİ:
a) Aile ile ilgili faktörleri:
Anne ve baba desteğinin az olması
Anne ve babada madde kullanımı
Anne ve babanın gencin alkol kullanımına izin verici, fazla toleranslı bir tutum içinde olması
Tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin yasakladığına diğerinin izin vermesi ya da farklı zamanlarda aynı ebeveynin farklı tutumlar sergilemesi)
Anne ve babanın çocuğun aktivitelerine ilgisizliği
Başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu uyandırmanın eğitim metodu olarak kullanılması
Çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi)
Çocuğun okuldan sonra kendine bakması
b) Sosyal faktörleri:
Yaşam stresleri (göç, işsizlik vs)
Madde kullanan arkadaş grupları içinde olmak
Düşük okul başarısı
Düşük sosyoekonomik düzey
Göç yaşama
Okul döneme çalışma
Cinsel ya da fiziksel taciz yaşama
c) Kişilikle ilgili faktörleri:
Girişkenliğin az olması
Kendine güvenin az olması
Kendini kontrol etme yeteneğinin az olması
Baş etme mekanizmalarının kötü olması
Dışarıdan kolay etkilenme
Agresif kişilik yapısı
Heyecanlı, dürtüsel, asi, kötümser kişilik yapıları
Sosyal değerlere yabancılık
Davranış bozuklukları
d) Rol modelleri:
Gencin kendisine örnek aldığı kişiler, bazı maddelere başlamasını kolaylaştırır. Örneğin ağzında sigarayla çekilmiş pozları ünlü olan James Dean’e hayran olan bir genç, O’nu taklit etmek, O’nun gibi çekici görünmek için sigaraya başlayabilir. Bu yönden de gerek medyaya gerekse anne ve babalara görev düşmektedir. Gençler aile içinden ve çevresinden başlamak üzere iyi rol modelleri bulabilmelidirler.
e) Genetik faktörler:
Araştırmalar göstermektedir ki özellikle alkol bağımlılığı genetik yatkınlıkla yakından ilişkilidir. Hatta evlatlık verilmiş kişilerde alkolik olma sıklığının, kendilerini yetiştiren aileden daha fazla biyolojik anne ve babalarındaki alkolizmle ilişkili olduğu bulunmuştur. Alkolizme yatkınlık alkole dayanıklılık şeklinde nesilden nesile aktarılmaktadır. Yani alkole daha dayanıklı olanlar çok içtikleri halde az etkilendikleri için daha çok içerler ve sonunda daha kolay alkolik olurlar ve bu özellik yani alkolün etkilerine dayanıklı olma kalıtımsaldır. Özellikle babası ya da erkek kardeşinin alkol problemi olan erkekler sosyal içicilikten bile sakınmalı, alkolden tamamen uzak kalmalıdırlar.
f) Beklenti:
Alkolün sosyal ilişkileri kolaylaştırdığına, amfetaminin performansını arttıracağına, sigaranın kendisini olgun gösterdiğine vs. inanan kişiler bu maddeleri kullanmaya daha kolay ve erken başlarlar.
UYUŞTURUCU MADDELERİN YAPTIĞI ETKİLER ;
Psikolojik Bağımlılık ;







Bu bağımlılık türünde kişi sarhoş olmak, heyecan duymak, keder ve sıkıntılardan uzak kalmak, hayale dalmak için uyuşturucu maddeye karşı şiddetli arzu duyar. Maddeyi bulamadığı zaman, hayatının zindan olacağı endişesini taşır.

Fiziki Baygınlık ;


Bünyenin fiziksel olarak uyuşturucu maddeyi istemesi halidir. Kullanılmadığı zaman fiziki ve psikolojik tepkiler başlar. Bunlar ürperme, titreme, şiddetli adale ağrıları, nöbetler, kusma, nefes ve tansiyonlarda değişmeleridir. Diğer bir ifade ile bu göstergelere yoksunluk belirtileri de denir.

İlacı Arttırma Meyli ;







Alışkanlık ilerledikçe alınan maddeden beklenen neticeler bağışıklık nedeniyle alınmaya başlar. Başka bir ifade ile önceki doz aynı tesiri göstermez. Bu sebeple kullanan bağımlılar doz arttırma ile amacına ulaşır. Uyuşturucu madde kullanımında büyük oranlara varan ölüm hallerinin sebebi doz artırma meylidir. Bağımlı, piyasadan aldığı uyuşturucunun saflık derecesini bilmez veya dozu bünyesinin dayanma gücü ötesinde artırır ve sonuçta ölüm meydana gelir.

Uyuşturucu ve alkol bağımlıları bu maddeleri kullanmaya genellikle genç yaşta başlarlar; ileride giderek kötüleşecek olan bağımlılık macerasının ilk adımları erken yaşlarda atılır. Bunun pek çok nedenleri vardır.Kullanıcılar genelde amfetaminler yüzünden iştahsızlık ve uzun süre ayakta kalma, uyanık kalma problemleri ile karşı karşıya kalırlar. Bunun yanı sıra dişler kilitlenir, çene sıkılır, bulantı ve kas ağrıları görülür. Hipertansiyon ve kalp çarpıntısı diğer etkileridir. İlacın verdiği fiziksel bir güç ile partilerde çılgınca dans etmektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde uyuşturucunun hararete sebep olduğu ve vücut sıcaklığının önemli derecede arttırdığını göstermiştir. Amerika da yaygın kullanıma rağmen ölümcül ve şiddetli birkaç reaksiyon durumu kaydedilmiştir. İngiltere de bu hapın dans hapı olarak kullanımına müteakip birkaç olay meydana gelmiştir. Daha önceki kullanıma bakarak bir güvenlik garantisi verilemez. MDMA 'nın kullanım miktarı kesin olarak bilinmemektedir ama İngiltere de oldukça yaygındır. Zehirler bölümüne giren ECSTASY ile ilgili bilgi isteyen telefonlar şu anda artmamıştır ama problemlerin ortaya çıkmasıyla bu telefonlar artan gruplar halinde temsil edilecektir.


MADDE KULLANIMI HAKKINDA ANNE VE BABALAR








TAVSİYE VE ÖNERİLERİMİZ


Sevgili Gençler Ne Yapmalısınız?
Öncelikle uyuşturucu kullanımına yol açan ortamlardan uzak durmalısınız.
Kötü arkadaş gruplarından uzak durmalı ve onların parıltılı ve şaşalı yaşantılarına aldanmamalısınız. (Bu kişiler söz ve davranışlarından kolayca anlaşılabilir.)
Uyuşturucu kullanımına başlamanın en büyük sebeplerinden olan deneme isteğinden kendinizi uzak tutmalısınız.
Size bedava uyuşturucu teklif eden "bir kere kullanmadan bir şey olmaz" diyenlere kanmamalısınız.
Sorunlarınızın çözümü uyuşturucu kullanımıyla sağlanmaz. Uyuşturucuya sığınmamalısınız.
Çevrenizdeki arkadaşlarınızda uyuşturucu kullanımına zemin hazırlayan ortamlardan uzak tutmalısınız.
Enerjinizi milli ve manevi değerlere sosyal faaliyetlere yönetmelisiniz.
Model şahsiyetlerin bozukluğunu aklınızdan çıkarmamalısınız.
Sevincinizi, üzüntülerinizi aileniz büyükleriyle paylaşınız. Sizin en yakın dostunuz sizin için her şeyini fedaya hazır aile büyüklerinizdir. Onlara karşı dürüst olunuz.
Onlardan hiçbir şeyinizi gizlemeyiniz. Onlara güveniniz.
Problemlerinizi anlatınız, tek başına çözüm bulmaya kalkmayınız. Onlar sizlerden daha deneyimlidir. Onlardan korkmayınız. Kimin problemi yok ki? El birliğiyle her şey çözülür.
Gerçek sevgi ve mutluluğu kendi yuvanızda arayın,
Boş zamanları yararlı şekilde değerlendirebilmeli. (Okuma, spor, kültürel etkinlikler vs.),Gençlik çağı, halk arasında söylendiği gibi “delikanlılık” dönemidir.
İçinde bulunulan bu çağın gereği olarak her zaman problem yaratabilecek hareketlerde bulunulabilir. Bu nedenle büyüklerin uyarıları dikkate alınmalıdır.
İçki, uyuşturucu kumar, şans oyunları, fuhuş ve çeşitli sapıklıklar, evden kaçma gibi olayların tümünü besleyen ortamlardan uzak durmalıyız.
Uyuşturucu ÇÖZÜM değil ÇÖZÜMSÜZLÜKTÜR!!!



“Gençler !

Cesaretimizi Güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz Almakta Olduğunuz Terbiye ve İrfan İle İnsanlık ve Medeniyetin, Fikir Hürriyetinin En Kıymetli Timsali Olacaksınız. Yükselen Yeni Nesil İstikbal, Sizindir.”
K. ATATÜRK
SEVGİLİ ANNE VE BABALAR
Çocuklarınızı uyuşturucu kullanımına karşı korumak sizin en büyük görevinizdir. Bu görevi yapmak, topluma ve geleceğinize karşı sorumluluklarınızı yerine getirmeniz demektir.
İçki, uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklık, fuhuş, evden kaçma, gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama uyuşturucu kültürü denir. Yarınlarınızın bu ortama düşmemesi için; çocuklarınızın kimlerle arkadaşlık yaptığını ve verdiğiniz paraları nerede kullandıklarını iyi kontrol etmelisiniz.
Çocuklarınızı sigara ve alkolden uzak tutmalı, onları ikram vasıtası olarak kullanmamalısınız.
Çocuklarınıza ahlak bakımından iyi örnek olmalısınız.
Çocuğunuzun kişilik kazanmasına yardımcı olup, onların kendilerine güvenini sağlamalısınız.
Kuvvetli iradeye sahip olmaları için rehber olmalı, sizin isteğiniz konularda başarılı olamayabileceklerini düşünerek başarılı olabilecekleri alanı bulmalarına yardımcı olmalısınız.
Çocuklarınızın meseleleriyle yakında ilgilenip, onlara yeterli zaman ayırmalı, şefkat ve merhamet göstermelisiniz.
Çocuklarınızın aile şefkati ile otoritesini benliklerinde aynı oranda hissetmelerini sağlayacak özen ve dikkati göstermelisiniz.
Çocuklarınıza iyi bir terbiye vermelisiniz. Onları, mili ve manevi konularda aydınlatmalısınız. Bu anlatımınız onların uyuşturucudan uzak durmalarını sağlayacaktır.
Çocuklarınızın, uyuşturucu batağına yuvarlanmalarına vesile olabilecek kötü örneklerin ve özendiricilerin yuvalandığı birahane, meyhane, diskotek, kahvehane gibi yerlerden uzak tutmalısınız.
Uyuşturucuya götüren sebeplerin başında gelen alkolden uzak durmalarını ve bu kötü alışkanlığa düşmemelerini sağlamalısınız.
Bütün uğraşlarınıza rağmen uyuşturucunun pençesine düşen çocuklarınızın kurtulmalarına destek olmalı, gerekli tedavilerinin yapılması hususunda yardımcı olmalısınız.
Uyuşturucu kullandığını tespit etmeniz halinde; önce kötü arkadaş grubundan ayırmalı, uzman psikiyatrislerin önerileri doğrultusunda tedavilerini sağlamalısınız.
Çocuk ve Gençlere İyi Örnek Olunuz ;
Çocukların her gün karşı karşıya kaldıkları anne baba tutum, davranış ve ilişki biçimlerinin; onların eğitiminde çok önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Aile ilişkileri, çocuklar için, davranış biçimleri ve insan ilişkilerinin öğrenildiği bir sahne oluşturmaktadır. Madde kullanım konusunda da, benzer mekanizma işlenmekte olup; çocuklar, anne babanın maddeler konusundaki tutum ve davranışlarını gözlemlemekte ve benzer şeyleri uygulamaktadır.
Toplumda, anne baba başta olmak üzere, öğretmenler ve diğer etkili yetişkinlerin madde kullanımı konusundaki tutum ve davranışları; çocuk ve gençler için çoğu kez kavram karmaşası yaratmaktadır. Çocuk ve gençler, zararlı etkisi kesin olarak kanıtlanmış olan sigara ve alkol gibi maddelerin, neden erişkinler tarafından kullanıldıklarını tam olarak kavrayamamakta; kendilerinin de bu ve buna benzer maddeleri kullanabileceği düşüncesi oluşmaktadır. Anne babalar, her ne kadar, çocuk ve gençleri bağımlılık yapan maddeler konusunda uyarsa da; kendi sergiledikleri davranış modelleri, mantıklı uyarılarından çok daha etkin olmaktadır.
Bu nedenle, anne babaların, kendilerinin kullanımı konusundaki tutum ve davranışlarının nasıl olduğunu irdelemeleri gerekir. Örneğin alkol, sigara, ilaç kullanımı konularında bu maddeleri kullanma nedenleri, sıklıkları, bu maddelere gereksinimleri, kullanıp-bırakma paternleri, bu alandaki güçlülük ve zayıflıkları gibi özelliklerin hepsi önem taşımaktadır.
Çocuklar, anne babanın davranışlarını görerek öğrenir, anne-babanın birbirlerine olan tutum ve davranışlarını da kendilerine örnek alır, sorunların çözümünde anne babanın davranışlarını kopya ederler.
Aile İçi Eğitime Önem Veriniz ;
Eşler arasındaki ilişkilerin her zaman çok pürüzsüz olması beklenemez. Zaman zaman sürtüşme, anlaşmazlık ve tartışmalar da olması doğaldır. Önemli olan, anlaşmazlıklar karşısında, eşlerin olaya yaklaşımları, birbirlerine karşı davranışları ve çözüme ulaşmada izlenen yolların nasıl olduğudur.
Anlaşmazlıklarda eşlerin karşılıklı oturup konuşabilmesi, her iki tarafın da kabullenebileceği bir çözüm yolu bulabilme becerisi önem taşımaktadır. Hiç sorun yokmuşçasına olayları görmezden gelip sahte bir uyum içinde yaşıyor olmak, hep birinin boyun eğmek zorunda sağlıksız bir ilişki biçimini sürdürmek, sorunların çözümünde çocuklara sarılmak ya da çatışmayı onların üzerine yansıtmak sağlıksız iletişim modelleridir.
Çocukların eğitiminde eşlerin beklentileri, istekleri, rolleri, sorumlulukları, yönlendirmeleri, eğitime yaklaşım biçimleri kuşkusuz birbiriyle tümüyle aynı paralelde olmayabilir. Ancak, temel konulardaki eğitim anlayışında, tutarlı ve uyumlu bir birlikteliğin sağlanması çocuklar adına önem taşımaktadır
Özgür, Bağımsız, Sorumlu, Sınırlarını Bilen, Güvenli Çocuk Yetiştirme ;
Madde bağımlılığı tehlikesi ile ilgili olarak anne babaların bilmesi gereken önemli özelliklerden biri; çocukları ve gençleri bağımsız olarak yetiştirebilmenin, onları madde bağımlılığından uzak tutabilecek en önemli etkenlerden biri olduğudur.
Maddeler, ancak kullanıldığında bağımlılık yaratırlar. Bağımlılık yapan maddelerin tümü ortadan kaldırılması mümkün olmayacağına göre; kişinin bu maddeleri kullanmama gücünün gelişmiş olması en temel özellik gibi görünmektedir. Kişinin madde kullanması için, maddeye hayır deme gücünün olmaması ve madde kullanımı konusunda önceden istekli olması gerekir. Bir başka deyişle, maddeye hayır diyemeyen ve kendisiyle ilgili sorumluluk duygusu yeterince gelişmemiş olan kişilerde maddeye alışma tehlikesi çok daha fazla olduğu söylenebilir.
Çocuklara sorumluluk duygusunu verebilmek, onları madde bağımlılığından uzak tutabilecek en önemli unsurdur.
Çocukları bağımsız olarak yetiştirmenin ne olduğu; onlara güven ve bağımsızlık duygusunu kazandıran bir eğitim yaklaşımının nasıl olacağı soruları hep akla gelmektedir.
Bunu anlayabilmek için, çocukların, kendilerine özgü bir özgürlük ve serbestlikleri olması; ancak her şeyde olduğu gibi, bu özgürlüğünde sınırlarının iyi tanımlanması gerektiği bilinmelidir.
Çocukların kendilerine güvenebilmeleri, kişilik sahibi olabilmeleri için yalnız başlarına, anne-babasız hareket edebilecekleri alanlara gereksim bulunmaktadır. Anne-babaya düşen görev, çocuklarına bu serbest alanda yol göstermek; ancak bu serbestliğin sınırlarını da açık olarak belirlemektir.
Bu nedenle; çocukların belirli konularda; yaşlarına uygun olarak ve kendi başlarına serbest hareket edebilmeleri, onların kendi davranışlarını kontrol edebilmeleri için çok önemlidir.
Çocuk kendi başına bir karar verdiğinde; bu kararın kendi yaşamı üzerindeki etkileri konusunda bir sorumluluk alacak ve belli oranda bir riske girecektir. Bu risk ona ağır gelse bile, sonuçta kendisine bazı deneyimler kazandıracaktır.
Kendi verdiği kararlar sonucu çocuğun olumlu şeyler elde etmesi, ona verdiği kararın doğru olduğunu öğrenecek; olumsuz şeyler yaşaması ise, bu deneyimin ona daha sonraki denemeler için katkıda bulunmasına sağlayacaktır. Bu deneyimler sonuçta, çocukta güven ve sorumluluk duygusunun gelişmesinde önemli adımlar olarak düşünülmektedir.
Bağımsızlık ve kişisel sorumluluk ancak uzun zaman süreci içinde, yavaş yavaş ve alıştırmalarla verilebilir.
Hangi yaşta olursa olsun, herkesin belirli sınırlara gereksinimi vardır.
Hem toplumsal yaşantıda uyumlu olabilmek, hem kişisel iç huzuru ve dengeyi sağlayabilmek için; kişinin belirli sınırlarının olmasına gerek vardır. Bu sınırlar, kişisel bütünlüğü koruyabilmek ve başkalarıyla iletişimde açık ve net olabilmek için de gereklidir. Bu sınırlar aynı zamanda, kişinin kendini hangi alanlarda ve nereye kadar geliştirebileceğinin da bir ölçüsü gibi düşünülebilir. Çocukların sınırları, önce anne baba olmak üzere çevre ve toplum tarafından belirlenmektedir.
Aile, okul, meslek eğitimi, maddi durum, ev durumu gibi aileye değişen etkenler yanı sıra; ailenin çocuk yetiştirme biçimleri, tüm alanlarıyla eğitim ve öğretim, toplumdaki sosyal ve kültürel değer yargıları da bu sınırların belirlenmesinde çok önem taşıyan değişkenlerdir.
Çocukların sınırlarının nasıl ve ne oranda olması gerektiği aile tarafından belirlenirken; kuşkusuz, çocuğun kendinden getirdiği yaratılış özellikleri de bunda etkili olmaktadır.
Daha bebeklikten başlayan bu sınırlar, çocuğun gereksinimleri ve ailenin tutumuna göre, her yaş için farklı düzey ve biçimde olmak üzere yeniden ayarlanmalıdır.
Çocuk ve gencin sınırları; “esnek ama gevşek değil”, “belirli ama katı değil”, “ tutarlı ama değişmez değil”, “yaptırımı olan ama zorlayıcı değil” nitelikte olmalıdır.


Kuşkusuz, bu sınırların belirlenmesine, çocuk ve gencin gereksinimleri, beklentileri, dilekleri de önemsenmeli; gelişen topluma göre güncel değerler göz önüne alınmalı; çocuk ve gencin de bu oluşumda payının olmasına dikkat edilmelidir.


Çocuğa belirlenen sınırların çok geniş ve gevşek olması; bir anlamda “sınır olmaması” anlamına gelmektedir. Bu durumda çocuk ve genç, gerçek yaşamda neyi, ne zaman, nerede, nasıl yapacağını öğrenmemekte; davranışlarını ayarlama ve kontrol edebilmeyi becerememekte; gerçek yaşamdaki ilişkileri tam anlamıyla kavrayamamakta; insanlarla ve toplumla olan ilişkilerini ayarlayamamakta; kendi sınırlarının nerede bittiği ve başkalarının öğürlüğünün nerede başladığını kestirememekte; sosyal uyum ve iletişimde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.
Bunun tersine, çocuğa gereksiz engellemeler ve yasaklardan oluşan bir sınır belirlenmesi; “çocuğun kişiliğinin aşırı sınırlanması” demektir. Bu durum, çocuk ve gencin yaşam becerilerinin gelişmesinde engelleyici rol oynamakta; güvensizlik, karamsarlık ve kuşku duyguları ve bunların neden olduğu yeni psiko sosyal sorunlara yol açmaktadır.
Sınır ve sorumlulukların kesin olarak belirlenmediği, anne baba arasında belirgin tutum farklılıkları olduğu, aynı konuda farlı zamanlarda farklı sınırların söz konusu olduğu durumlar; “belirsizlik, tutarsızlık ve güvenilmezlik” olarak değerlendirilmektedir. Böyle bir durumda, çocuk ve genci, kendi davranışlarını ayarlama, karar verme ve sorumluluk almada sorun yaşamasına neden olacaktır.
ÇOCUKLARDA VE GENÇLERDE MADDE KULLANIMI KUŞKUSU YARATABİLECEK BELİRTİLER
Derslerdeki başarı oranı tamamen ve her derste birden düşmesi, Sık sık arkadaş değiştirme,
Arkadaşlarına tamamen sırt çevirme, Çevreyle ilişkilerden kaçınma, Tamamen içine kapanma,
Hiçbir şeye ilgi duymama ve her şeyden uzak kalma, Zaman zaman aşırı neşe ile öfke/saldırganlık arasında gidip dalgalanmalar,
Evde odasına kapanma,
Kendi bakım ve temizliğine dikkat etmez hale gelme, Fazla para harcama,
Okulu ya da iş eğitimini tamamen bırakma,
Kendi geleceği için hiçbir yol görmeme, Geleceğe dönük hiçbir adım atmak istememe,
Ellerde titreme, Aşırı derecede terlemek, Uykusuzluk

438
SAĞLIK BİLGİLERİ / TIP SÖZLÜĞÜ
« : 25 Eylül 2007, 22:50:26 »
A

ABDOMEN:Karın,batın.

ABORTUS:Çocuk düşürme,düşük.

ABSANS:Kısa süreli şuur kaybı.

ABSE:Çevre dokulardan kese tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum.

ABSORBSİYON:Emilme, örn.sindirim, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir.

ADRENALİN:Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur. Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir.

AFAKİ:Gözde, lensin olmaması.

AFAZİ:Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı. Disfazi, aynı durumun daha hafif bir formudur.

AFRODİZYAK:Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim.

AFONİ:Ses kaybı. Kısmi veya tam olabilir. Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur. Histerik afoninin nedeni, şuuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konuşmamamk arzusudur.

AGLÜTİNASYON:Sıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır.

AGORAFOBİ:Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur.

AJİTASYON:Kişinin etrafa saldırganlığı, aşırı aktivitesi ile karakterize durum.

AJİTE:Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan.

AKNE:Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır. En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar. Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır. Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur. Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir.

AKONDROPLAZİ:Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir. Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür.

AKOMODASYON:Gözün optik sisteminin çeşitli uzaklıklara uyum yaparak net görmenin sağlanması.

AKROMEGALİ:Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur. Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür.

AKUSTİK SİNİR:İşitme siniri.

AMBLİYOPİ:Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği.

AMNEZİ:Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması.

ANALJEZİK:Ağrı kesici.

ANEMİ:Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde bulunan hemoglobin adı verilen maddenin miktarının azlığıdır.

ANEMİK:Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi.

ANERJİ:Özel bir antijene cevap verilmemesi hali. Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması.

ANESTEZİ: Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler. Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir.

ANKSİETE:İç sıkıntısı, iç daralması.

ANOSMİ:Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir.

ANOREKSİ:Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur. Bu durum genellikle kişinin çok şişmanladığı kanısı ile mübalağalı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah bir süre sonra hakikaten yok olur ve zayıflama normal ölçüleri aşar.

ANSEFALİT:Beyin iltihabı.

ANTİENFLAMATUAR:İltihabi reaksiyonu önleyen madde, ilaç...

ANTİSEPTİK:Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir. Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir. Ama genel olarak "mikrop" öldürücüler denen bütün bu maddelerin bazı özellikleri ve kullanımları farklıdır.

ANTİSEPTİKLERİN TARİHİ:İnsanlar, "mikrop kuramının" bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı. Örneğin çiğ etin bol tuz ve baharatla yoğrularak sucuk biçiminde saklanması, sebzelerin yoğun bir tuz ve limon ya da sirke çözeltisi içinde bekletilerek turşu yapılması, bakterileri büyük ölçüde yok ederek bu besinlerin bozulmasını önlüyordu. Bugünkü antiseptikler ise Louis Pasteur'ün değerli çalışmalarının ürünüdür.

ANTİSEPTİKLER NASIL ETKİ YAPAR?Kimyasal antiseptiklerin mikroplar üzerinde nasıl etkili oldukları tam olarak açıklanamamıştır. Bu maddeler doğrudan doğruya mikrop hücresine girerek yaşamsal işlevlerini engelleyebileceği gibi, mikrop hücresinin dış zarını eriterek de yıkıcı etki gösterebilir. Ne var ki birçok antiseptik normal hücreler üzerinde de ayn etkiyi yapar. Bu yüzden bu maddelerin dikkatli kullanılması gerekir. Bazı antiseptikler ağızdan alındığında ya da vücuda şırınga edildiğinde ağır sonuçlara, hatta ölüme yol açabilir.

ANTİSPAZMODİK:Spazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim.

ANTİSTATİK:Statik elektrik birikimini önleyen madde.

ANTİTOKSİK:Toksin giderici.

ANTİTÜSSİF:Öksürük giderici.

ANTİVİRAL:Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen.

ANÜLER:Halka şeklinde.

ANÜRİ:İdrar çıkaramama.

ANÜS:Makat, sindirim kanalının bitiş kısmı.

AORTA:Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi içersinde seyreden kısmına torasik aorta ve karın içersinde seyreden bölümüne de abdominal aorta denir.

AORTİK ANEVRİZMA:Aort damarının her hangi bir bölümünde görülen genişleme.

APANDİSİT:Kör barsak (apendiks) iltihabı.

APATİ:Çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık.

APEKS:Uç, tepe, zirve.

APİROJEN:Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan.

APNE:Solunumun geçici bir zaman içinde durması.

APOPLEKSİ:Felç, inme.

ARAKNOİD:Beynin üzerinin örten ince zar.

ASETABULUM:Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk

ASETİLSALİSİLİK ASİT:Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı.

ASİDOZ:Organizmanın asit baz dengesinde asit istikametinde bozulma sonucu ortaya çıkan entoksikasyon tablosu.

ASO:"Antistreptolizin O" için kullanılan kısaltma. Streptolizin, "Hemolitik Streptokok" adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır. Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir. ASO, romatizma gibi bazı Hemolitik Streptokok enfeksiyonlarında yükselir bu açıdan teşhis te ASO değerleri önem taşır.

AŞİL TENDONU:Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı(kiriş).

ATROPİN:Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir. Tıpta çok değişik kullanım alanları vardır. Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır.

439
SERBEST BÖLGE / c
« : 25 Eylül 2007, 13:09:14 »
c

440
FENERBAHCE / Lugano kaçırdı
« : 24 Eylül 2007, 16:37:46 »
Lugano kaçırdı


İNTER karşılaşması sonrasında adı İtalyan basınında Juventus ile anılmaya başlayan Lugano, Bursa karşısında kötü bir oyun ortaya koydu. Uruguaylı futbolcu, 55. dakikada Bursasporlu Tum'un kafa golünde, bu oyuncuyu kaçırarak büyük bir hataya imza attı. Lugano, dün yaptığı pas kayıplarıyla da dikkati çeken 
isim oldu.

441
FENERBAHCE / Maçın hareketi
« : 24 Eylül 2007, 16:33:36 »
Maçın hareketi


BURSASPOR'un golü hazırlanış ve bitiriliş açısından izlenmeye değerdi. Sinan Kaloğlu sağ kanatta buluştuğu topu bekletmeden ceza sahasına kesti. Lugano'yu aşan topa altıpasta zor durumda mükemmel yükselen Tum, nefis bir kafa vuruşuyla Volkan'ı mağlup etti. 


442
FENERBAHCE / Güven vermedi
« : 24 Eylül 2007, 16:33:09 »
 
Güven vermedi


SERDAR'ın sakatlığı nedeniyle haftalardır Fenerbahçe kalesini koruyan Volkan dün güven vermedi. Sarı-lacivertli file bekçisinin yediği golde hatası yoktu ancak bazı posizyonlarda acemice hareketleri taraftarın yüreğini ağzına getirdi. Volkan, özellikle geri paslarda takım arkadaşlarıyla uyumsuz bir görüntü çizerek 
korkuttu.

443
FENERBAHCE / Maçın yıldızı
« : 24 Eylül 2007, 16:32:34 »
Maçın yıldızı


FENERBAHÇE'nin Brezilyalı yıldızı Roberto Carlos, dün takımı adına her şeyi yaptı. Defans yaptı, orta sahada oyun kurdu, ileriye çıkıp gol aradı, frikik attı, taç attı, kademeye girip gol çıkardı. Arkadaşlarına ne yapmaları gerektiğini bile anlattı. Futbol nasıl oynanır adeta ders verdi. 


444
FENERBAHCE / İşte mahalle baskısı
« : 24 Eylül 2007, 16:32:06 »
İşte mahalle baskısı

Mahalleli ile seyrettiğim Bursaspor maçında arzu, istek, rica, öneri, hatırlatma ve destek önerileriyle karşı karşıya kaldım.


Son günlerde moda olan laf "Mahalle Baskısı" lafı. Ben bunun daniskasını dün yaşadım. Kısaca anlatayım, Mahalle Baskısı görün. Evdeyim. Az sonra iftarımı açıp, televizyondan Bursa-Fener maçını izleyip, yazacağım. Birden bir patlama ve cereyanlar gitti. Apartmanda bir şey oldu sandım cama koştum. Gördüm ki, daha doğrusu göremedim ki hiçbir yerde ışık 
yok. Mum marifetiyle sokağa indim. Bölgede olan her şeyden hemen haberi olan emekli astsubay Necati amca komşulara rapor veriyordu. "Firuzağa ana kofrası patladı. Onarması en az 3 saat."

Erken sevinç
Şok oldum. Evdeki şofben de elektrikli olduğu için başımdan aşağı 'soğuk' sular döküldü ki, Hızır yüzünü gösterdi Market sahibi Ayhan Bey mızmızlandığımı duydu, " Badana var 3 gün kapalıyız. Ustalara nezaret edeyim diye Digitürk'ü dükkana getirdim. Jenaratör de var." Sevinerek gittim oturdum. Erken sevinmişim. Az sonra kokular, fırçalar, boyalar, naylon örtüler, tinerler, merdivenler, malalar gibi doğal dekorasyona ek olarak kasabın bakkalın çırakları. Tüpçü Selami, komşu hane kapıcılarından üçü, karşı evde oturan eski bakanın korumaları, durak şoförlerinden üçü, çevre gençlerinden 6-7 kişilik bir kadro da boş markete geldi.

Salaklık bende
Not aldığımı görünce sordular, salaklık edip "maç yazıyorum" dedim. Ve maalesef maç boyunca kulağımın dibinde arzu, istek, rica, öneri, hatırlatma, destek atma kılıklarına sokarak neler dikte ettirmediler. - Hepsi kel kel dolaşıyor Alex'e söyle saçlarını uzatsın. - Zico'yu uyar maça Kezman'la başlasın. - Kazım Kanat 4-6-0 oyun düzenini savunuyor. Biz de öyle oynayalım herkes gole gitsin. - Bursa'nın yönetim boşluğunu Bülent hocanın gazı doldurmuş yaz abi. - Volkan topa çıkmakta gecikti gol oldu bunu da ekle. - Antrenöre söyle Önder'le Deniz'i devre arası çıkartacağına gole kadar beklemesin. - Semih 3 tane Kezman eder yaz bunu da. İşte okuduğunuz gibi gerçek "Mahalle Baskısı"na ben maruz kaldım. Lakin hiçbirine itibar etmedim. Kendi bildiklerimi yazdım.