İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - DeViL

229
YEREL HABERLER / Tokat'ta trafik kazası: 2 ölü
« : 08 Kasım 2007, 14:05:29 »
Tokat'ta, meydana gelen trafik kazasında, 2 kişi öldü.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Mustafa Silahlı (27) yönetimindeki 68 EN 565 plakalı otomobil, Tokat-Turhal kara yolu Tekel Yaprak İşletme Müdürlüğü önünde devrildi.

Kazada, sürücü Silahlı ile beraberindeki Recep Demir (47) olay yerinde hayatını kaybetti.

Silahlı ve Demir'in cenazeleri otopsi yapılmak üzere Tokat Dr. Cevdet Aykan Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

230
YEREL HABERLER / Fareler uçağı indirmedi
« : 08 Kasım 2007, 14:05:11 »
Kabloları fareler kemirince uçak piste inemedi.

Uşak Havaalanı'nda pist aydınlatma sistemine bağlı kabloları, farelerin kemirmesi sonucu meydana gelen elektrik arızası nedeniyle İstanbul Uşak seferini yapan yolcu uçağı, Afyonkarahisar Havaalanı'na yönlendirildi.

Alınan bilgiye göre, İstanbul Atatürk Havaalanı'ndan dün gece saat 22.30'da 46 yolcusuyla havalanan Atlas Jet'e ait KK-4101 sefer sayılı yolcu uçağı, saat 23.15 sıralarında Uşak Havaalanı'na inişe geçti. Bu sırada pistteki yer aydınlatma sistemleri çalışmadığı için uçak pisti pas geçmek zorunda kaldı. Arızanın giderilememesi üzerine yolcu uçağı Afyonkarahisar'a iniş yaptı.

Uşak Havalimanı'ndaki arızanın giderilmesi için çalışma başlatan uzman ekipler, yer aydınlatma sistemindeki arızanın, kabloların fareler tarafından kemirilmesi sonucu oluştuğunu belirledi. Ekipler, kabloları bakıma aldı.

Afyonkarahisar'da bekleyen yolcu uçağı, yaklaşık iki saat sonra arızanın giderilmesi sonucu Uşak Havaalanı'na iniş yaptı.

231
YEREL HABERLER / Küçükçekmece'de trafik kazası
« : 08 Kasım 2007, 14:04:41 »
Küçükçekmece'de meydana gelen trafik kazasında bir kişi öldü.

Bakırköy yönüne giden İlker Akıncı'nın (23) kullandığı 34 FJC 45 plakalı otomobil, gece saatlerinde sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu kontrolden çıkarak E-5 Karayolu Beşyol mevkisinde yolun solundaki bariyerlere vurdu. Savrularak tekrar bariyere çarpan ve motor kısmı araçtan ayrılan otomobilin sürücüsü Akıncı, sağ ön kapıdan fırlayarak yolun sağında yer alan bariyerlerin arasındaki boş alana düşerek hayatını kaybetti.

Olay yerine gelen polislerce yapılan incelemede, Akıncı'nın yola düşen cep telefonu bulundu. Polisin bu telefondan arayarak durumu bildirmesi üzerine olay yerine gelen İlker Akıncı'nın babası Cabbar Akıncı, anne Beyaz Akıncı ve arkadaşları güçlükle sakinleştirildi. Baba Akıncı, yeni nişanlandığını söylediği oğlunun başında uzun süre ağladı.

İlker Akıncı'nın, arkadaşlarıyla buluşup Fenerbahçe-PSV Eindhoven arasında oynanan maçı izlediği ve Avcılar'da oturan bir arkadaşını evine bıraktıktan sonra Bahçelievlerdeki evine gitmek istediği belirtildi.

Akıncı'nın cesedi, olay yerindeki incelemelerin tamamlanmasından sonra Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.

Kaza yüzünden bir süre trafiğe kapatılan yol, otomobil ile yaklaşık 30 metre uzağa düşen motorunun kaldırılmasının ardından normale döndü.

232
YEREL HABERLER / Demirel'den ilginç sözler!
« : 08 Kasım 2007, 14:04:20 »
Çankaya'daki 'Şam Zirvesi'nin tutanakları - 1
Can Dündar - Rıdvan Akar

BAŞBAKAN YARDIMCISI ECEVİT'İN SURİYE ENDİŞESİ:


'Gerçekten askeri harekât yapabilecek miyiz?'
Başbakan Yardımcısı Ecevit, Başbakan Yılmaz'ın "Savaş dahil önlem alırız" açıklamasıyla ilgili kaygılarını şöyle anlatıyor: Bir askeri harekâtı gerçekten yapacak mıyız? Yapamazsak Türkiye inandırıcılığını yitirir mi, yitirmez mi?

BAŞLARKEN

Öcalan'ı vermesi için Şam nasıl dize getirildi?

Bu yazı dizisi, tarihin bir tekerrürden ibaret olduğu inancına hak verdirir nitelikte...
Bugün yaşadığımız gelişmelerin hemen hemen aynısını, 9 yıl önce yine bir ekim ayında yaşamıştık.
Yine Türkiye'nin sınırında terör saldırıları oluyordu.
Saldırganların o zaman üstlendiği merkez Suriye idi.
Abdullah Öcalan Şam'da yaşıyordu.
Ara sıra Türkiye'den giden basın mensuplarıyla görüşüyor, bu görüşmeler haber oluyordu.
MİT kesin adresini biliyordu.
Ama diplomatik girişim yapıldığında Suriye yönetimi "Bizde yok" diyordu.
Türkiye'nin sabrı taşıyor, sokaklar geriliyor, "lafın bittiği yer" yaklaşıyordu.
İplerin koptuğu noktaya 15 Eylül 1998'de gelindi. O gün Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Attila Ateş, önceden planlanmış bir adımla, Hatay'dan savaş bayrağını kaldırdı.
"Bizim iyi niyetimize rağmen Suriye gibi komşularımız bu iyi niyet ve gayretimizi yanlış tefsir ediyorlar. Apo denilen eşkıyayı destekleyerek, Türkiye'yi terör belasına bulaştırdılar. Sabrımız tükenmek üzeredir. Her türlü fesatlıktan Suriye çıkmaktadır. 65 milyonluk Türkiye, kendi topraklarını koruyacak, bu fesatlıklara karşılık verecek güçtedir. Türkiye beklediği karşılığı alamazsa Türk milleti olarak her türlü tedbiri almaya hak kazanacaktır."
Hedef, üstelik isim verilerek açıklanmıştı.
Bu, bir savaş ilanıydı.
Asker Şam'a, "Ya Apo'yu ver ya savaşı göze al" diyordu.


"Mukabele hakkı"

Ardından hükümet, Öcalan'a desteğini çekmemesi halinde Suriye'ye karşı "savaş dahil" her türlü önlemi alacağını açıkladı.

29 Eylül'de Suriye sınırına askeri yığınak başladı.
1 Ekim'de Cumhurbaşkanı Demirel, Meclis açış konuşmasında, "Suriye, Türkiye'ye karşı açık bir husumet politikası izlemektedir. PKK terör örgütüne aktif destek sağlamayı sürdürmektedir. Tüm uyarılarımıza ve barışçı adımlarımıza rağmen hasmane tutumundan vazgeçmeyen Suriye'ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum" dedi.


Arabuluculuk çabaları

İşin ciddiyeti anlaşılınca diplomasi devreye girdi.
İlk seferber olan, Arap dünyasıydı.
Mısır Devlet Başkanı ve Dışişleri Bakanı ile İran Dışişleri Bakanı Ankara'ya gelip arabuluculuk çabalarına giriştiler.

Gerginlik, dünya basınının manşetindeydi. Türkiye vurursa Amerika'nın da kendisini savaşın içinde bulabileceği dile getiriliyordu.

Ankara, izlediği kararlı politikanın kendisini sonuca götürdüğünü fark etmişti; bu caydırıcı yaklaşımı hiç yumuşatmadan sürdürmeye çalışıyordu.
Kuşkusuz Türkiye bugüne göre daha şanslı bir konjonktürdeydi. Amerika, kendisini de bölgede sıkıntıya sokacak askeri bir müdahaleye karşı çıksa da terörle mücadele konusunda Türkiye'ye destek veriyor, öte yandan İsrail, Suriye'deki askeri hareketliliğe dair Ankara'ya istihbarat aktarıyordu.
İran Dışişleri Bakanı Harrazi, Şam'da Suriyeli meslektaşı Şara ile görüşmüş ve onun mesajını Ankara'ya getirmişti.

Harrazi'nin Ankara'ya gelmesinden bir gün önce Demirel, Milliyet'e "Suriye yönetimi Apo'yu yakalayıp bize vermeli" açıklamasını yaptı. Şam'a destek olan Arap ülkelerini de uyararak, "İki ülke arasındaki bu sorunu fırsat bilerek Türkiye'ye karşı hasmane bir tutuma giren, sonuçlarına katlanır"dedi.


"Uzun süre bekleyemeyiz"

8 Ekim'de Başbakan Yardımcısı Ecevit, "Uzun süre bekleyemeyeceğimiz kesin" açıklamasını yaptı.
Bütün gözlerin Ankara'da olduğu 9 Ekim 1998 günü saat 15.00'te devletin zirvesi Çankaya'da toplandı.
Gündem Suriye'ydi.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Mesut Yılmaz, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Milli Savunma Bakanı İsmet Sezgin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Dışişleri Müsteşarı Korkmaz Haktanır ile devleti yöneten kadro, Türkiye'nin elindeki kartları nasıl oynayacağını orada kararlaştırdı.

2 saat süren ve sertlik yanlılarıyla "mutediller"in tartışmasına tanıklık eden bu tarihi toplantının tutanağını, bugün yaşananlara ışık tutması açısından yayımlıyoruz.

Hem devletin karar alma mekanizmasını daha iyi anlamak, hem bu tür bir operasyonun zorluklarını kavramak, hem de bugün neyin eksik yapılmakta olduğunu ortaya koymak için...

Başbakan Yılmaz'dan sonra, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit söz aldı ve özellikle Başbakan Yılmaz'ın sözlerine ve hükümetin "Savaş dahil önlem alırız" açıklamasına atıf yaparak kaygılarını anlattı.

Ecevit'in sözleri tutanaklara aynen şöyle yansıdı:
"Efendim, şimdiye kadar olanlardan çok daha iyi bir konjonktür yakaladığımız doğru... Bunun da nedeni Türkiye'nin ilk defa Suriye sorununu çözmek için bir savaşı, bir askeri harekâtı göze aldığı izlenimini vermiş olması... Şimdi bizim yapmamız gereken şey, bence bütün taleplerimiz, diplomatik girişimlerimiz, arabulucuların etkileri vesaire, Suriye'yi olumsuz, düşmanca tavrından caydırmayacak olursa -ki caydırmama olasılığı bir hayli yüksek- o zaman ne yapacağız? Bir askeri harekâta hazırlıklı, hatta kararlı olduğumuz izlenimini devlet olarak verdik. Ama gerçekten bunu yapacak mıyız, iş oraya dayandığında...? Yapmazsak Türkiye inandırıcılığını yitirir mi, yitirmez mi? Ayrıca bir askeri harekâta girişmemiz karşısında ne gibi durumlarla karşılaşabiliriz.


Niye MGK'da görüşmedik?

"Aslında 30 Eylül günü Milli Güvenlik Kurulu vardı. Bu tam MGK'nın yetki ve görev alanı içine giren bir konu olduğu halde, maalesef 30 Eylül günü bu konu MGK'da görüşülmedi, hiç görüşülmedi, bildiride yer verilmedi, ama ondan hemen sonra resmi ağızlardan Türkiye'nin bir savaşı göze alabileceği izlenimi uyandıran demeçler çıktı. Tabii basın her konuyu biraz abartır, ama burada basının fazla sorumluluğu olduğu kanısında değilim.

"Şimdi Türkiye, eğer bu girişimi olumlu sonuç alamazsa bir harekâta mecbur kalabilir. Aksi halde tüm inandırıcılığını yitirir. Ama bizim acaba askeri harekâta kararlı olduğumuz izlenimini şimdiden vermemiz mi doğru olurdu? Çünkü bu durumda tabii karşı taraf da birtakım önlemleri alacaktır. Yani çok kolay başarılabilecek bir askeri harekâtı, -tabii en zor şartlarda da başarırız, ondan hiç kuşkum yok da- istemeden zorlaştırmış oluyoruz, diye düşünüyorum. (..)

"Bir askeri harekâta girersek, ki bu istesek de istemesek de kaçınılmaz hale gelebilir, çünkü kendimizi bir hayli bağlamış durumdayız, hangi ülkelerin, hangi uluslararası kuruluşların nasıl bir tepki göstereceklerini de hesap etmemiz lazım. Bir kere sözde müttefikimiz olan ülkelerden birçoğu, 'Siz evvela kendi içinizde bu terör sorununu çözün, bunun için de birtakım siyasal önlemler almanız gerekir' diye ellerinin tersiyle itebilirler. (..)


Suriye'den çıksa nereye gidecek?

"Suriye'nin Apo'yu bize teslim edebileceğini sanmıyorum. Yani istese de kendi terörist örgütlerine karşı bir prestij kaybına yol açacağını düşünebilir. Ama diyelim ki baskılarımız karşısında Apo'yu ve karargâhını Suriye'den ve Lübnan'dan gerçekten çıkarttı ve biz de buna kani olduk. O zaman nereye gidecek meselesi...

Apo'yu ve PKK'yı kabul edecek herhangi bir Ortadoğu ülkesi göremiyorum ben... Fakat herhangi bir Batı Avrupa ülkesinin bizim müttefikimiz de olsa, ona sığınmacılık hakkı verme olasılığından ciddi kaygı duyuyorum. O zaman diyeceklerdir ki, 'Bakın işte bu terör örgütü bize geldi. Bizde ağırlanıyor. Artık Türkiye erişemez. Siz de artık bunların siyasal isteklerine boyun eğin.' İşte bir otonomi midir, federasyon mudur, malum siyasal çözümleri bize dayatabilir. Şimdikinden de daha güç bir durumda kalabiliriz. Belki de tabii bir başka olasılık- Ermenistan kabul edebilir. O zaman fiilen Rusya kabul etmiş durumda olacaktır. Bu tehlikeleri de göz önünde tutmamız gerekir. (..)

Kendimizi öylesine bağlamış olduk ki, konu Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşülmemiş olduğu halde isteklerimiz kabul edilmezse, -ki kabul edilmesi zayıf bir olasılık gibi görünüyor bana- bir askeri harekâta, bütün sakıncalarına rağmen mecbur olabiliriz. Onun da hazırlığını şimdiden yapmak gerek. Tabii bunu benim söylememe bile gerek yok, Silahlı Kuvvetlerimiz en iyi şekilde düzenler, ondan hiç kuşkum yok- fakat olabildiğince kısa sürede, olabildiğince sınırlı ve olabildiğince süratli ve sonuç alıcı bir harekât biçimi ne olabilir, bunları şimdiden açıklamak, böyle bir masaya getirmek de gerekmez, fakat bu olasılıktan da Genelkurmayımızın, Dışişlerimizle ayrıntılı olarak belirlemesi gerekir diye düşünüyorum."


CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL'İN ECEVİT'İN ENDİŞESİNE YANITI:

'Savaşmazsak içi kof bir dev olduğumuz ortaya çıkar'


"Sayın Ecevit'in 'Apo ve PKK'nın Suriye'den çıkarılması belki şimdikinden daha kötü olur' gibi bir mülahazası oldu.
Şimdikinden daha kötü nasıl olacak ki?
Suriye'den terörü temizliyoruz işte... Oradan çıksın, nereye giderse gitsin. Sonra gittiği yerle uğraşırız.
Ama eğer şu doğruysa, PKK, terörü Kuzey Irak'ta üs kurmuşsa bu doğru- bu üsten bizim ülkemize geçiyorsa bu da doğru- eğer biz bunları doğru bilmiyorsak, hiçbir şeyi de bilmiyoruz ve zaman zaman bizim Silahlı Kuvvetlerimiz Kuzey Irak'a geçip bunlarla uğraşmak mecburiyetinde kalıyorsa ve bizim 270 kilometreye yakın sınırımızı bunları geçirtmeyecek şekilde muhafaza etmek imkânı olmadığına göre ki fevkalade çetrefil bir sınırdır- biz bir bataklığı kurutma mecburiyetindeyiz.
Bataklık, Suriye'dir. Eğer Suriye bunları beslemese, bunlara geçit vermese, bunlar Kuzey Irak'ta bir üs kuramazlar. Nereden beslenecekler?
Öyleyse Suriye'de PKK'nın barınmasına el atmak, sanıyoruz ki Türkiye'de dökülen kanı durdurmak bakımından önemli bir tedbirdir. (..)

Suriye bunu yaparsa, Türkiye başarılı çıkmış olmaz mı bu işin içinden? Bence çıkar. Tereddüde mahal yok. Başka bir yere giderse, o bence başka bir sorundur.


"Ne yapsak 2.5 savaştayız"

Bunları yapmazsa Suriye bence iki şık var:
Türkiye bunun üstüne yatar; o Türkiye'ye itibar kaybettirir.

İkinci şık: Türkiye Suriye'ye bunları yaptırır. Kanaatimce eğer Türkiye, Suriye'ye bunları yaptırmayı göze almazsa, zaten Türkiye'nin şikâyet edip oturan, hiçbir şeye gücü yetmeyen, prestiji vesairesi olmayan, sadece konuşan koca bir içi kof dev olduğu çıkar orta yere... Bunu da devam ettiremeyiz. Bence bu, bir yerden sonra terörden gördüğümüz zarardan daha kötü... Birtakım yeni sıkıntılar Türkiye'nin başına çıkmaya başlar. Biz zaten ne zaman ne yapsak, iki buçuk savaştayız. (..) Ona göre de kendimizi hazırlamamız lazım. Her halükârda Türkiye'nin eğer diplomasiyle yapabilirsek sabırlı, akıllı- ne âlâ; diplomasiyle yapamazsak bunu yaptıracağız. Başka çaremiz yoktur. (..)


"Güç olmadan diplomasi olmaz"

Bu, 'savaş yapalım' arzusundan gelmiyor. Mesele, bu işi çözün... Yalnız bunu bilelim ki, arkasında güç olmayan diplomasiyi yürütmek mümkün değildir. Eğer hakikaten Suriye, Araplar veya başka dünya ülkeleri, bizim Suriye'ye hiçbir kötülük yapamayacağımız kanaatinde ise bizim zaten bunları yapmamız mümkün değildir.

(..) Adama diyoruz ki, 'Bu adamları ver'...
'- Vermiyorum, bu adam zaten benim memleketimde değil, bu adam buradan kaçmış, gitmiş.'
Başka yere gitmişse o başka bir mesele... Meseleyi yine o biraz daha yumuşatır. Ama her halükârda biz şunu sağlarsak, Türkiye'deki terör hareketinin belini kırarız."


BAŞBAKAN'IN ŞİKÂYETİ:
'Medya bunu sulandırıyor'

Çankaya Köşkü'ndeki zirve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in diplomatik temaslar konusunda verdiği bilgilerle açıldı.

Ardından Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kendisinin girişimlerini anlattı.
Sonra da Başbakan Mesut Yılmaz, gelinen noktayı şöyle özetledi:
"Şu ana kadar meseleyi devlet olarak çok iyi götürdüğümüzü düşünüyorum. Fakat maalesef medya her meseleyi olduğu gibi bunu da sulandırıyor. İçeride yanlış beklentiler yaratılıyor. Bir miktar bundan ekonomi de olumsuz etkileniyor. Ama bunları sineye çekeceğiz. Mümkün olduğu kadar medyayı da yönlendirme amacıyla bilgilendirmemiz lazım.

"Ama her halükârda ben bir şey görüyorum: Şu bir hafta içerisinde uluslararası kamuoyu ve uluslararası medya, bu meselede 15 senede bildiğinden daha fazla şey öğrendi. Her yabancı basın organında bununla ilgili yorumlar çıktı. İhtilafın nedeninin PKK terörüne destek olduğu fikri gayet iyi oturdu, uluslararası gündeme hâkim oldu. Aldığımız mesafeyi küçümsemememiz, ama kararlılığı da elden bırakmamamız lazım. Diplomaside ne yaparsak yapalım, askeri baskıyı ondan bağımsız devam ettirmemiz lazım."

233
YEREL HABERLER / Gizlenen baş başa görüşme!
« : 08 Kasım 2007, 14:03:55 »
Resmi tercüman alınmadı Beyaz Saray'da bir saat baş başa yapılan görüşmeden sonra yeni bir unsurmuş gibi istihbarat desteğinden söz etmekle yetinilmesi "görüşmenin gerçek içeriği halktan gizleniyor mu" kuşkularını beraberinde getirdi. Baş başa görüşmede resmi tercüman bulunmadı. Erdoğan'a, Babacan tercümanlık yaptı. Konuşulanlar siyasi açıdan Bush, Erdoğan ve Babacan arasında kalmış oldu.

Liderlerin ayrı görüşme ısrarı Heyetler arası görüşmenin yanı sıra Erdoğan ile Bush'un ayrıca bir araya gelmesi farklı konuların da ele alındığını gündeme getirdi. İki liderin bu görüşmenin yapılması konusunda ısrarcı olması "Bush, PKK ile mücadeleye karşılık İran konusunda destek istedi" yorumlarına neden oldu. Bush'un "PKK ortak düşman" söylemi de "Türk kamuoyunu ikna" olarak değerlendirildi.

Baş başa ne konuştular?

Beyaz Saray'daki 1.5 saatlik randevunun bir saat gibi ağırlıklı bölümünün baş başa gerçekleşmesi, Başbakan Erdoğan ve ABD Başkanı Bush'un PKK ile İran konularında siyasi pazarlık yaptığı yorumlarını beraberinde getirdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı George W. Bush 'un Beyaz Saray'daki randevusunda bir saate yakın baş başa görüşmesi soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Türkiye'ye terörle mücadele konusunda verilmesi öngörülen "gerçek zamanlı istihbarat desteği" konusunun ekim ayı başından bu yana gündemde olmasına karşın Beyaz Saray'daki görüşme sonrasında yeni bir unsur gibi açıklanması, görüşmenin içeriğine ilişkin ayrıntıların kamuoyundan saklandığı kuşkusunun ortaya çıkmasına neden oldu.

Genel diplomatik yaklaşımlar bağlamında resmi ziyaretlerde temasların "baş başa görüşme" ve "heyetler arası" olarak iki bölüme ayrılmasına karşın Beyaz Saray'daki randevunun, Türkiye açısından sadece "PKK ile mücadele" konusuna bağlandığı için, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun'un da katılacağı heyetler arası görüşme çerçevesinde gerçekleştirilmesi bekleniyordu. Ancak, Bush ve Erdoğan heyetlerden ayrı olarak baş başa görüşmeyi de tercih etti. Baş başa görüşmede ise Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı Ali Babacan tercümanlık yaptı. Böylece, Türkiye'nin resmi tercümanının bulunmadığı görüşmede konuşulanlar siyasi açıdan Bush, Erdoğan ve Babacan arasında kalmış oldu.

İRAN PAZARLIĞI MI?

Beyaz Saray'daki 1.5 saatlik randevunun bir saat gibi ağırlıklı bölümünün baş başa gerçekleşmesi, Erdoğan ve Bush'un PKK ile İran konularında siyasi pazarlık yaptığı yorumlarını da beraberinde getirdi.

Çünkü, gerek Türkiye'ye sağlanacak gerçek zamanlı istihbarat desteğinin daha önce açıklanmış olması gerekse de ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice 'ın Ankara temasları sırasında verdiği mesajlar, Washington yönetiminin bu konuya ilişkin diplomatik pozisyonunu zaten ortaya koymuştu.

ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza da 5 Kasım görüşmesinden önce Rice'ın Ankara'da yapacağı temaslara ilişkin olarak PKK konusunda Türkiye ile bilgi ve istihbarat paylaşıldığını, ancak bunun "actionable intelligence" (eyleme geçirilebilir istihbarat: alıcı taraf derhal harekete geçip eylem yaparak sonuca ulaşabiliyor) şeklinde tanımlanan türden istihbarat olup olmadığına giremeyeceğini söylemişti. Bütün bu açıklamalar göz önüne alındığında Bush ile Erdoğan'ın ayrıca bir araya gelerek aynı konular üzerinde mutabakata varmalarına gerek yoktu.

Ancak, gerek Bush gerekse Erdoğan bu görüşmenin yapılması konusunda ısrarcı olunca, "İran konusunda siyasi pazarlık mı yapılacak? Bush, PKK ile mücadeleye karşılık İran konusunda destek mi isteyecek" sorusu gündeme geldi. Bunların yanı sıra Bush'un yaptığı açıklamalar da olası bir siyasi pazarlık konusunda yeni soru işaretleri ortaya çıkardı. "PKK, ABD'nin terör örgütleri listesinde yer alıyorsa, neden Bush, Erdoğan ile görüşmesinin hemen öncesinde 'ortak düşman' söylemini benimsedi. Uygulamanın zayıf olmasına karşın böylesine güçlü bir yaklaşımın belirlenmesinin arkasında, Türk kamuoyunun İran'a karşı ikna edilmesi mi var" yönünde sorular ortaya atıldı.

Bir başka önemli soru da "Türkiye ile ABD stratejik ortak olarak tanımlanıyordu. Madem iki ülke stratejik ortaktı, neden ABD bugüne kadar PKK terörüne karşı Türkiye'ye 'actionable intelligence' (eyleme geçirilebilir istihbarat) vermedi. Şimdi böyle bir açılım yapmasının karşılığında Türkiye'den hangi siyasi desteği talep etti?" oldu.

234
YEREL HABERLER / Tüm yurtta hava durumu
« : 08 Kasım 2007, 14:03:33 »
Önümüzdeki iki gün yurtta beklenen hava durumu:

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, bugün ve önümüzdeki iki gün yurtta beklenen hava durumu ile en düşük ve en yüksek hava sıcaklıkları şöyle:

MERKEZ 08.11.2007 09.11.2007 10.11.2007

ADANA ÇB 13 21 ÇB 13 21 KSY 12 19
ADIYAMAN HSY 10 17 HSY 9 17 HSY 7 16
AFYONKARAHİSAR Y 1 6 PB 2 6 HSY 0 8
AĞRI Y 5 10 Y 4 7 PB -1 8
AKSARAY ÇB 2 8 Y 0 6 Y -1 12
AMASYA ÇB 7 10 Y 6 9 Y 4 13
ANKARA ÇB 4 9 Y 3 9 Y 2 12
ANTALYA HSY 13 21 ÇB 12 21 KSY 13 20
ARDAHAN KKY 0 4 KKY -1 1 PB -5 2
ARTVİN Y 4 10 Y 3 7 ÇB 0 9
AYDIN HSY 7 15 ÇB 5 16 HSY 9 16
BALIKESİR Y 3 13 ÇB 4 16 Y 8 16
BARTIN Y 5 9 Y 4 8 Y 5 11
BATMAN HSY 10 21 HSY 9 17 ÇB 3 18
BAYBURT KKY 0 5 KKY -2 2 ÇB -6 2
BİLECİK Y 3 10 Y 3 10 Y 4 14
BİNGÖL Y 5 10 Y -1 8 ÇB -7 8
BİTLİS Y 9 12 Y 7 9 PB 3 10
BOLU Y 0 7 KKY -2 6 Y -1 10
BOZCAADA Y 8 14 ÇB 9 17 Y 12 17
BURDUR HSY 4 9 ÇB 3 7 KSY 4 7
BURSA Y 5 13 ÇB 5 13 Y 4 16
ÇANAKKALE Y 6 13 ÇB 5 16 Y 10 17
ÇANKIRI ÇB 4 10 Y 3 9 Y 2 13
ÇORUM ÇB 4 8 Y 3 7 Y 1 11
DENİZLİ Y 5 11 PB 5 11 HSY 5 12
DİYARBAKIR HSY 10 22 HSY 9 19 ÇB 6 20
DÜZCE Y 4 10 Y 3 9 Y 4 13
EDİRNE ÇB 3 14 ÇB 3 15 Y 4 15
ELAZIĞ Y 5 14 Y 4 12 ÇB 1 12
ERZİNCAN Y 1 7 Y -4 4 ÇB -9 5
ERZURUM KKY -1 7 KKY -10 3 PB -15 5
ESKİŞEHİR Y 1 7 Y 2 7 Y 1 10
GAZİANTEP HSY 7 17 HSY 4 19 HSY 0 16
GİRESUN Y 6 10 Y 7 10 ÇB 5 12
GÖKÇEADA Y 8 15 ÇB 9 17 Y 12 17
GÜMÜŞHANE KKY 0 8 KKY -3 6 ÇB -8 5
HAKKARİ Y 7 12 Y 5 8 PB 3 10
HATAY HSY 16 22 ÇB 15 23 KSY 13 23
IĞDIR Y 14 19 Y 12 18 PB 8 15
ISPARTA HSY 2 8 ÇB 1 6 KSY 1 6
İSTANBUL Y 7 12 ÇB 9 13 Y 7 14
IZMİR HSY 9 16 ÇB 9 18 HSY 12 20
K.MARAŞ HSY 11 16 Y 10 16 KSY 8 15
KARABÜK Y 4 11 Y 4 9 Y 5 14
KARAMAN ÇB 2 8 ÇB 2 6 Y 0 9
KARS KKY 2 7 KKY -2 3 PB -5 3
KASTAMONU ÇB 1 8 Y 0 6 Y 0 10
KAYSERİ ÇB 1 9 Y 0 5 Y 0 11
KİLİS HSY 11 17 HSY 8 16 HSY 5 15
KIRIKKALE ÇB 5 9 Y 4 8 Y 4 13
KIRKLARELİ ÇB 2 12 ÇB 1 12 Y 6 12
KIRŞEHİR ÇB 3 6 Y 2 5 Y 0 10
KOCAELİ Y 7 13 Y 8 13 Y 8 17
KONYA ÇB 4 9 ÇB 3 7 Y 2 10
KÜTAHYA Y 1 7 PB 2 7 Y 1 8
MALATYA Y 4 12 Y 3 10 Y 0 10
MANİSA HSY 8 15 ÇB 9 17 HSY 10 17
MARDİN HSY 11 18 HSY 10 14 ÇB 8 16
MERSİN ÇB 15 24 ÇB 15 24 KSY 14 21
MUĞLA HSY 5 16 ÇB 4 18 HSY 7 18
MUŞ Y 8 13 Y 4 10 ÇB -2 10
NEVŞEHİR ÇB 3 10 Y 2 7 Y 1 13
NİĞDE ÇB 2 7 Y 0 3 Y -1 8
ORDU Y 10 13 Y 10 13 ÇB 9 16
OSMANİYE ÇB 15 19 HSY 13 20 KSY 9 19
RİZE Y 9 13 Y 8 11 ÇB 10 16
SAKARYA Y 7 14 Y 6 14 Y 8 19
SAMSUN Y 8 10 Y 9 11 ÇB 7 14
ŞANLIURFA HSY 11 20 HSY 10 20 ÇB 5 19
SİİRT HSY 14 22 HSY 14 18 ÇB 9 19
SİNOP Y 8 12 Y 7 12 Y 7 16
ŞIRNAK Y 6 14 Y 2 9 PB 1 12
SİVAS Y 4 9 Y 0 6 Y -4 11
TEKİRDAĞ Y 4 13 ÇB 4 14 Y 9 14
TOKAT Y 6 10 Y 5 8 Y 2 13
TRABZON Y 10 13 Y 11 14 ÇB 9 17
TUNCELİ Y 6 10 Y 1 8 ÇB -2 8
UŞAK Y 2 8 PB 3 8 HSY 3 8
VAN Y 9 16 Y 7 15 PB 6 15
YALOVA Y 5 14 ÇB 6 14 Y 7 18
YOZGAT ÇB 0 6 Y -1 5 KKY -3 10
ZONGULDAK Y 5 7 Y 5 6 Y 6 10
(ÇB-Çok Bulutlu, PB-Parçalı Bulutlu, Y-Yağışlı, KSY-Kuvvetli Sağanak, KKY-Karla Karışık Yağmur, HSY-Hafif Sağanak Yağışlı)

235
YEREL HABERLER / Kaçırılan askerler DTP'li mi?
« : 08 Kasım 2007, 14:03:12 »
GERÇEK GÜNDEM / Terör örgütü PKK tarafından 21 Ekim günü kaçırılan askerlerden birinin cezaevinde yattığı, bir diğerinin ise amcasının DTP yöneticisi olduğu ortaya çıktı.

Kaçırılan askerlerden dördünün DTP'li olduğu iddiası, mail gruplarının birinci gündem maddesi oldu. İddiaların dilden dile dolaşması üzerine, "Askerler arasında DTP'liler var mı?" sorusunu DTP Genel Merkezi'ne yönelttik.

DTP Genel Merkezi Basın Danışmanı Kemal Avcı, "Bu söylenti bize de ulaştı. Araştırmamız sonucu bilginin doğru olmadığını gördük" dedi. Kemal Avcı, "Askerler arasında, Ahmet Türk'ün yeğeninin olduğu bilgisi de yalan. Kesinlikle böyle bir akrabalık bağı yok" ifadesini kullandı.

2002'DE TUTUKLANMIŞ

HABER VİTRİNİ.COM sitesinin haberine göreyse, kaçırılan erlerden Ramazan Yüce'nin Mersin'deki 21 Mart 2002 Nevruz kutlamaları sırasında çıkan olaylar sonrası, PKK lehine gösteri yapmak suçundan tutuklandığı anlaşıldı.

Bu bilgi üzerine görüştüğümüz DTP Mersin eski İl Başkanı Ali Bozan, GERÇEK GÜNDEM'in sorularını yanıtladı. Bozan, "Ramazan Yüce'nin cezaevinde yattığını biliyorum. Ancak partide kendisini hiç görmedim. Ailesinin içinde DTP'liler olabilir. Tanıdığımız bir ailedir" dedi.

AMCASI YÖNETİCİ

Öte yandan terör örgütü PKK tarafından kaçırılan erlerden İlhami Demir'in amcasının da Ağrı Patnos'ta DTP yöneticisi olduğu ortaya çıktı. GERÇEK GÜNDEM'in sorularını yanıtlayan Patnos eski İlçe Başkanı Seyit Battal Taşdemir, şöyle konuştu:

"İlhami Demir'in amcası, Nuri Çalışkan ilçemizde parti yöneticiliği yaptı. İlhami Demir üyemiz mi değil mi bilmiyorum. Bir süre önce geniş bir kampanya yapmıştık. Konuştuğumuz bazı arkadaşlarımız (İlhami üyemiz olabilir) dediler. Yarın kayıtlara bakıp bilgi verebiliriz" dedi.

Taşdemir, "İlhami Demir ile Nuri Çalışkan'ın amca yeğen olduğunu söylediniz. Ancak soyadları farklı" dememiz üzerine ise şunları söyledi: "Aile arasındaki bir problemden dolayı, soyadlarını değiştirdi bir kısmı. O yüzden, Çalışkan ismini aldılar."

236
YEREL HABERLER / Osman Öcalan'dan ifşaatlar
« : 08 Kasım 2007, 14:02:53 »
Osman Öcalan: PKK, İran örgütü haline dönüşecek

PKK'dan ayrıldıktan sonra Süleymaniye yakınlarında yaşamaya başlayan Osman Öcalan tezkerenin örgütteki etkilerini anlattı. Öcalan, "25 bin kişilik profesyonel ordu ve çıkarılacak af PKK'nın sonu olur" dedi..

Osman Öcalan: PKK, İran örgütü haline dönüşecek
'Af çıkarsa PKK biter' PJAK'la birlikte örgüte İran'dan katılım çok yoğunlaştı. Örgüt neredeyse İranlılaştı.

Kuzey Irak konusunda İran ve Araplar Türkiye'yi yanlış yönlendiriyor.
Kürt-Şii ittifakının gelişmesinden korkan İsrail, PJAK'a yardım ediyor.
PKK'nın bitmesi affa ve sınırlı siyasi hakların tanınmasına kalmıştır.

Türkiye'nin Irak yönetiminden istediği PKK'lıların listesinde PKK'dan ayrıldıktan sonra Süleymaniye yakınlarındaki Köysancak'da oturan Osman Öcalan ilk sıralarda yer alıyor. Eski ABD Ankara Büyükelçisi Marc Grossman da Kürt bölgesel yönetiminin PKK'lıları Türkiye'ye teslim etmesini ve ilk sıraya da Osman Öcalan'ı koymasını istemişti. SABAH Kuzey Irak'ın Erbil kentinde Osman Öcalan ile görüştü. Öcalan önemli ifşaatlarda bulundu. İşte Öcalan'a sorular ve yanıtları:

* K. Irak, Türkiye için tehdit mi?

Eğer birkaç yıl daha istikrar içinde yaşayabilirse komşu devletlere kafa tutabilecek askeri, siyasi ve ekonomik güce ulaşır. Türkiye bundan dolayı federal Kürt yönetimini birinci derecede tehlike olarak görüyor. Onu baskı altına almak, zayıflatmak, birinci hedefidir. ABD buna müsaade etmiyor. Türkiye açısından bu konuda bir başarı söz konusu değil.

* PKK, Türkiye'yi K. Irak'a çekiyor?

PKK Türkiye'yi buraya çekmek ister mi? Evet isteyebilir. Ama burada PKK'yı da aşan güçler var. Her şeyden önce İran, Türkiye'yi yanlış yönlendiriyor. Araplar, Türkiye'yi yanlış yönlendiriyor. Ayrıca bölgede İsrail'i yadsımamak gerekir. Irak'ta şu anda bir Kürt-İran ittifakı var. Iraklı Şiiler İran'ın bir kolu gibiler. Bu bir Kürt-Şii ittifakıdır. Bu ittifakının gelişmesinden korkan güçler de var. Federal Kürt yönetimi ile İran arasındaki ilişkiler bir çok gücün hoşuna gitmiyor. Bunların başında da İsrail geliyor.

* PJAK olayı nedir?

PJAK, 2003 yılının eylül ya da ekim aylarında kuruldu. Son bir yıldır da İran ile savaş halinde. Bu üç yıllık süre içinde İran'ın Kürt bölgesinde PKK'ya katılımlar çok yoğunlaştı. PKK'nın yüzde 40'ı Türkiye kökenlidir. Yüzde 20'si Suriye Kürtlerinden geliyor. Bana göre yüzde 30'u İran Kürtlerinden geliyor. Son durumda ise İran'dan gelen katılımlar Türkiye'yi geçiyor. Dolayısıyla PKK'nın hızla Türkiyelilikten çıkıp İranlılaştığını söyleyebiliriz. Bu PKK'nın taktiğini ve stratejisini etkileyecektir. Bir de İran, Türkiye kadar dış destek alan bir ülke değil.

İran ordusu, Türk ordusu kadar örgütlü değil. PKK, Türkiye'de alamadığı sonuçları İran'da alabilir. PKK'nın İran kolu PJAK, diğer İran Kürt örgütlerini sollamıştır. PJAK. ABD ve İsrail, Türkiye'yi Kuzey Irak'da sıkıştırıp İran'a sürmek istiyorlar. Orada bir İran-PKK savaşı yaratmak istiyorlar. Bana göre ABD görüntüsü altında PJAK'a İsrail yardım ediyor.

237
YEREL HABERLER / Nikahın 4. günü dağdaymış
« : 08 Kasım 2007, 14:02:32 »
8 askeri PKK’lılardan teslim alan DTP’li Fatma Kurtulan’ın eşi ’Piro’ kod adlı Salman Kurtulan’ın nikáhının 4. günü PKK’nın dağ kadrosuna katıldığı ortaya çıktı. Akrabaları Fatma Kurtulan’ın vekil seçilinceye kadar Kuzey Irak’a kocasını ziyarete gittiğini söylediler.


DTP Milletvekili Fatma Kurtulan’ın boşandığı ve kendisinden yıllardır haber alamadığı iddia edilen kocası Salman Kurtulan, 20 Aralık 1962 Kahramanmaraş Pazarcık’a bağlı Salmanıpak Köyü’nde doğdu. 7 kardeş. Babası Musa Kurtulan, köyün adını aldığı Salmanıpak Türbesi’nin bekçisiydi, oğluna da türbenin adını verdi. Dedeleri, 1900’lerde Malatya Arguvan’dan geldi. Yoksul bekçi Musa, Salman’ı Pazarcık Lisesi’ne gönderdiğinde onun PKK’lı olacağından habersizdi. Ta ki 1981’de Kahramanmaraş’ta yakalanıp ’Devletin Anayasal düzenini bozma’ suçundan Adana Cezaevi’nde 6 ay yatıncaya kadar. Salman tahliye olduktan sonra eylemleri hakkında bilinen sadece 1 Ocak 1999’da Hatay Dörtyol’daki ’Terör amaçlı örgüte üyelik" suçundan, Adana 1 No’lu DGM’nin çıkardığı gıyabi tutuklama kararı var. Salman’ın örgütteki kod adı ’Piro’. Salman’ın 2 erkek kardeşi Berlin’de, 1’i köyde, diğeri de Kahramanmaraş’ın Narlı İlçesi’nde yaşıyor. Annesi ve 3 kardeşi ise Mersin’deki Menteş Mahallesi’nde oturuyor.

NİKÁHIN ARDINDAN

Salman ile Fatma Kurtulan, amca çocukları. Fatma da Pazarcık Lisesi mezunu. Salman’dan 2 yaş küçük. 1992’de evlendiler. Yakından tanıyanlar, Salman’ın nikáhtan 4 gün sonra dağa çıktığını, gıyabi tutuklama kararından sonra Almanya’ya gittiğini söylüyorlar. Salman’ın ablası Zeynep’in oğlu Musa Kurtulan da PKK’lıydı ve 1997’de çatışmada öldü. Salman, Avrupa’daki PKK ile Kuzey Irak’taki PKK arasında koordinatör görevine getirildi. Fatma Kurtulan, Almanya’dan sık sık Salmanıpak ve Mersin’deki akrabalarını ziyarete geldi.

KESİNLİKLE EVLİLER

Fatma ve Salman’ın akrabaları, boşandıkları iddialarına itiraz ediyor. Kesin bir dille evli olduklarını söylüyorlar. Piro Salman’ın Kuzey Irak’ta PKK’nın ’Maliye Bakanı’ olduğunu iddia ediyorlar. "O artık PKK’da çok önemli bir adam oldu. Fatma da milletvekili seçilinceye kadar Kuzey Irak’taki kocasını ziyarete giderdi" diyorlar.

Afişle aranıyor

SALMAN Kurtulan fotoğrafının bastırıldığı afişlerle aranıyor. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 9 yıldır ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle gıyabında yargılanan Kurtulan, 1997-99 arasında Hatay’ın Amanos Dağları’nda eylemlerde bulundu. Kurtulan’ın Kuzey Irak’a geçtiği ve halen orada bulunduğu belirtildi.

238
YEREL HABERLER / Orman işçileri sele kapıldı
« : 08 Kasım 2007, 14:02:00 »
Mersin'de saha temizleme çalışması yapan orman işçilerinin kaldığı çadırlar sel suları altında kaldı.

Mersin'in Aydıncık İlçesi Gözce Beldesi'nde yanan orman alanında saha temizleme çalışması yapan orman işçilerinin kaldığı çadırlar sel suları altında kaldı. Sele kapılan 26 yaşındaki Emine Malak hayatını kaybederken, yaralı kurtulan hamile 18 yaşındaki Hürü Çatalkaya ise tedaviye alındı.

Adana’dan Aydıncık İlçesi’ne gelerek yangında kül olan Postacı Mevkii’ndeki orman sahasında çalışmaya başlayan işçiler, bir vadiye de konaklamak için çadır kurdu. Dün sabah başlayan şiddetli yağmurun etkisiyle akşam saatlerinde meydana gelen sel suları, işçilerin kaldığı çadırları yerle bir etti. Çadırlar ve içinde barınan işçiler sel sularıyla 25 metre sürüklendi. İşçilerden Emine Malak ile Hürü Çatalkaya yaralı olarak kurtarıldı. Aydıncık Devlet Hastanesi’ne götürülen işçilerden Malak’ın öldüğü anlaşıldı. Hayati tehlikesi bulunan Çatalkaya burada yapılan tedavinin ardından Silifke Devlet Hastanesi’ne sevk edildi.

Malak’ın cenazesi, yapılan otopsinin ardından toprağa verilmek üzere memleketi Adana’nın Saimbeyli İlçesi'ne gönderildi.

239
YEREL HABERLER / Beypazarı'nda kanlı cinayet
« : 08 Kasım 2007, 14:01:40 »
Akşam saatlerinde bir kişi silahla vurularak, öldürüldü.

Edinilen bilgiye göre, aralarında husumet bulunduğu öğrenilen ve şizofreni hastası Yalçın K. (31), bir çilingirde çırak olarak çalışan Necdet Koç (23) adlı kişiye, çalıştığı dükkânın önünde silahla ateş etti.

Ağır yaralanan Necdet Koç, kaldırıldığı Beypazarı Devlet Hastanesinde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Olaydan sonra kaçan Yalçın K, daha sonra emniyet güçlerini arayarak teslim olmak istediğini söyledi. Yalçın K, polis tarafından gözaltına alınırken, cinayette kullanıldığı belirtilen tabanca da bulundu. Yapılan incelemede tabancanın ruhsatsız olduğu anlaşıldı.

240
YEREL HABERLER / Kahvehaneye de sigara yasağı
« : 08 Kasım 2007, 14:01:20 »
Geçen yıl TBMM'de büyük tartışmalar yaratan teklif yasalaşırsa, lokanta ve barların kapalı alanlarında sigara içilemeyecek.

Lokantada, barda, takside, cami avlusunda ve okul bahçelerinde sigaraya yasak getiren yasa teklifi yarın yeniden TBMM gündemine geliyor. Çocuklara sigara satanlara bir yıla kadar hapis söz konusu.

AKP, seçimlerden önce 'oy kaygısı' nedeniyle çıkarmak istemediği sigara yasağı düzenlemesine yeniden öncelik verdi. Spor ve eğlence yerleri, stadyumlar, lokanta ve kahvehaneler, birahaneler, hastane bahçeleri ve ibadethanelerde sigara içme yasağı getiren, bu konudaki idari para cezalarını artıran teklif TBMM Adalet Komisyonu'nda yarın görüşülecek.

TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı AKP Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün sigara içmeyen milletvekilleri ve Sağlık Bakanlığı ile birlikte hazırladığı yasa teklifi, geçen yasama dönemine damgasını vuran tartışmalardan birini oluşturmuştu.
Seçimler nedeniyle 'kadük' kalan teklif, Erdöl tarafından yenilendi. TBMM Adalet Komisyonu yarın yapacağı toplantıda teklifi görüşecek. Toplantıda geçen dönem komisyonda kabul edilen metnin aynen benimsenmesi, değişikliklerin Genel Kurul'da önergelerle yapılması bekleniyor.

Teklife göre, kamu hizmet binalarının, koridorları dahil olmak üzere her türlü eğitim, sağlık, ticaret, sosyal, kültürel, spor, eğlence ve benzeri amaçlı özel hukuk kişilerine ait olan binaların kapalı alanlarında sigara içilemeyecek. Taksiler dahil, kara, demir, deniz ve havayolu toplu taşıma araçlarında sigara içmek yasak olacak.

Cami ve okul avlusunda da yasak

Dershaneler dahil ilk ve ortaöğrenim kurumlarının, 18'ini doldurmamış kişilere yönelik kültür ve sosyal hizmet binalarının, sağlık hizmetlerinin verildiği kurumların ve ibadethanelerin açık alanlarında tütün ve tütün ürünleri tüketilemeyecek.
Açık havada spor, kültür, sanat ve eğlence faaliyetlerinin yapıldığı yerlerde de tütün ürünü kullanılamayacak. Sigara içilebilecek bölümler, statların açık alanında olacak. Otellerde, tütün ürünleri tüketilmeyecek. Tüketen müşteriler sadece kendilerine tahsis edilen kısımlarda kalacak.


Sponsorluk bitecek

Tütün üretici firmalar 'hiçbir etkinliğe' isim, amblem veya ürünlerinin marka ya da işaretlerini kullanarak sponsorluk yapamayacak. Bu firmaların isimleri, amblemleri veya ürünlerinin marka ya da işaretleri veya bunları çağrıştıracak alametleri kıyafet, takı ve aksesuvar olarak taşınamayacak.
18 yaşını doldurmamış kişiler, tütün ürünü işletmelerinde, pazarlanmasında ve satışında istihdam edilemeyecek. Tütün ürünleri, paket açılarak adet şeklinde veya daha küçük paketlere bölünerek satılamayacak.

TV'de sigara görünmeyecek

Tütün ürünlerinin ismi, logo veya amblemleri kullanılarak bildirim yapılamayacak, basın-yayın organlarına ilan verilemeyecek. TV'deki program, film ve dizilerde, müzik kliplerinde, reklam ve tanıtım filmlerinde tütün ürünleri kullanılamayacak, görüntülerine yer verilemeyecek.

Yetkili satıcı olan yerlerin dışında, otomatik makinelerle, telefon, TV ve internet gibi elektronik ortamlarda satılamayacak.

Yasağın bulunduğu yererde sigara içenlere özel bölümler oluşturmayanlara 500 YTL'den 5 bin YTL'ye kadar para cezası verilebilecek. Yasak olan yerlerde sigara içenlere çevreye izmarit, paket benzeri atıkları atanlara 50 YTL para cezası verilecek.

Sigara yasağına aykırı yayın yapan kuruluşlar, 1000 YTL'den 100 bin YTL'ye kadar para cezasına çarptırılacak. Yasak olan yerlerde sigara satanlar 1000 YTL, 18 yaşından küçük çocuklara sigara satanlar altı aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaklar. Tek tek sigara satanlara 250 YTL para cezası verilebilecek.

Sigara 'saklanarak' satılacak

Sigarayı işletme dışında görülebilecek şekilde satanlara 1000-10 bin YTL para cezası verilebilecek. Yasaklara uymayan tütün üreticileri 50 bin YTL'den 250 bin YTL'ye kadar para cezasına çaptırılabilecek.