İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - m3t3d1nh0

397
SAĞLIK BİLGİLERİ / Küresel AIDS tehlikesi bitti
« : 11 Haziran 2008, 08:04:34 »
Küresel AIDS tehlikesi bitti
Dünya Sağlık Örgütü küresel AIDS tehdidinin artık sona erdiğini açıkladı.


AIDS hastalığı uzmanı olan De Cock, hastalığın geniş kitlelere bulaşıp endemik hale gelmesinin artık söz konusu olmadığını öne sürerek, AIDS'in eşcinsel erkekler, uyuşturucu bağımlıları, hayat kadınları ve onların müşterilerini tehdit ettiğini söyledi.

İlk defa 25 yıl önce teşhis edilen AIDS'in tüm toplumlara tehdit oluşturmadığını bildiren Dr. De Cock, hastalığın en yaygın olarak Afrika kıtasında görüldüğünü belirtti. De Cock, şunları söyledi:

“10 yıl önce Asya kıtasında genel epidemik görüleceği söyleniyordu ve yüksek nüfusa sahip olan Çin, bu anlamda endişelendiren bir bölgeydi. Artık bu olası görünmüyor. Ancak yinede dikkatli olmalıyız.”

Geçen aylarda Birleşmiş Milletler tarafından da ‘AIDS hastalığı abartıldı’ açıklaması yapılmış, örgüt, AIDS mikrobu taşıdığı tahmin edilen ‘40 milyon insan’ istatistiğini gerçekçi sayımlara dayanarak 33 milyona indirmişti. Avrupa'da ise AIDS hastalığının en yaygın olduğu ülkeler arasında Estonya, Portekiz ve İngiltere yer alıyor. Özellikle İngiltere'de, hükümetin 10 yıl boyunca yürüttüğü ‘AIDS bilgilendirme kampanyası’ için 900 milyon sterlin harcadığı bildirildi.

398
SAĞLIK BİLGİLERİ / Borçlar insanı hasta ediyor
« : 11 Haziran 2008, 08:04:20 »
Borçlar insanı hasta ediyor
Borcu olanlar dikkat ! Beyniniz ve sindirim sisteminiz tehlikede..


Aşırı borça giren ABD’lilerde strese bağlı hastalıklar başgösterdi. Stres hormonu beyne “savaş ya da kaç” komutu veriyor, vücudun uzun süre “yüksek viteste” olması kan basıncını, kalp atışını, hafızayı ve sindirim sistemini yıpratıyor.

Associated Press ile AOL Health’ın yaptığı araştırmaya göre ABD’liler dağ gibi borçla mücadele ettikleri dönemde daha fazla sağlık sorunlarından mustarip oluyor.

Massachusetts eyaletinin Braintree bölgesinden Edward Driscoll, 10 bin dolar olan borcunun ülserinin artmasına ve eşinin panik ataklarına yol açtığını söylüyor. Driscoll içinde bulunduğu ruh halini, “Kaygı, kaygı, kaygı...” sözleriyle dile getiriyor.

Araştırma sonuçlarını değerlendiren psikolog Paul J. Lavrakas ise, birçok kişinin borçlarını idare ettiğini, ancak muhtemelen 10 ile 16 milyon insanın, “borçları nedeniyle korkunç ıstırap çektiğini ve sağlıklarının olumsuz etkilendiğini” söyledi. Lavrakas, borç stresi içindeki kişilerin, stresle bağlantılı en az üç hastalıkla boğuştuklarını da ifade etti.

Araştırma, şu anda ekonominin zorlu bir dönemden geçmesi ve artan yaşam maliyetlerinin borç stresini artırdığını, borç stresinin 2004 yılına göre yüzde 14 yükseldiğini ortaya koydu.

ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI

Kamuoyu araştırmasına katılanlardan yüzde 27’sinde ülser ve sindirim sistemi sorunu bulunurken, bunların yüzde 8’i düşük seviyede borç stresi çekiyor.

Migren ve diğer baş ağrısı sıkıntısı bulunan yüzde 44’ten yüzde 15’inin, ciddi kaygı sıkıntısı çeken yüzde 29’dan yüzde 4’ünün ve ciddi depresyon sorunu bulunan yüzde 23’ten yüzde 4’ünün düşük seviyede borç stresi bulunuyor.

Kalp krizi geçiren yüzde 6’nın yüzde 3’ü, sırt ağrısı dahil kas ağrısından mustarip yüzde 51’den yüzde 31’i düşük seviyede borç stresi çekiyor.

Lavrakas, stresin sağlık sorunlarına yol açıp açmadığının kesin olarak bilinmediğini söylerken, Ohio Eyalet Üniversitesi 1990 yılının sonunda mali borç stresi içindeki insanlarla ilgili bir ölçüm endeksi geliştirilmesine yardımcı oldu.

BORÇ NASIL HASTA EDİYOR?

Tıbbi araştırmalar, bu araştırmadaki belirtilerin birçoğunun gerçekten tipik kronik stres olduğuna işaret ediyor. Vücut, adrenalin ya da stres hormonu kortizolu salarak “savaş ya da kaç” şeklinde tepki veriyor. Bu vücudun acil durumda hızlı tepki vermesine yardım ediyor, ancak vücut uzun süre “bu yüksek viteste” kalmayı sürdürürse, bu kimyasallar, kan basıncı, kalp atışı, hafıza, ruh hali, sindirim sistemi ve hatta bağışıklık sisteminde fiziksel zarara yol açabiliyor. Her ne kadar stres mide ülserinin nedeni olmasa bile ağrıyı artırabiliyor.

Amerikalıların, sağlık üzerindeki etkilerini dikkate almaksızın, ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması, istihdamın azalması, enerji ve gıda fiyatlarının artması, konutların değerinin düşmesi ve konut hacizlerinin yükselmesi gibi ekonominin zor süreçten geçtiği dönemlerde daha fazla borçlanması birçok kişinin bütçesini zorluyor.

ABD Merkez Bankası’na (FED) göre, tamamı kredi kartıyla bağlantılı tüketici borçları 2004 yılında 800 milyar dolar iken, bu rakam şimdi 957 milyar dolara çıkmış bulunuyor. Ortalama araba kredisi de 2004 yılında 24,888 dolar iken bu bugün 27,397 dolara çıktı. Ayrıca 2004’de 7,8 trilyon dolar olan konut kredileri de şu anda 10,5 trilyon dolara ulaştı.

Orta sınıf ailelerin en fazla borç stresi çekenlerin arasında olduğunu gösteren araştırmaya göre, diğer borç stresi sıkıntısı içindekiler kadınlar, küçük çocuklu çiftler, düşük gelirli çalışan aileler, Demokratlar ve lise mezunu olup üniversite eğitimi alamayanlar olarak sıralanıyor.

En az borç stresi çekenler ise erkekler, emekliler, yalnız yaşayan insanlar, üniversite mezunları ve Cumhuriyetçilerden oluşuyor.
__________________


399
SAĞLIK BİLGİLERİ / 10 dk güneş şekere iyi gelebilir
« : 11 Haziran 2008, 08:04:06 »
10 dk güneş şekere iyi gelebilir
Her gün 5-10 dakika güneşe çıkmak şeker hastalığının etkilerini azaltıyor.

Her gün 5-10 dakika güneşe çıkmanın çocuk ve gençlerde şeker hastalığının etkilerini azaltmaya yardımcı olabileceği bildirildi.

Kaliforniya Üniversitesinden araştırmacılar, ekvatora yakın bölgelerde yaşayan kişilerin, tip 1 şeker hastalığına yakalanma oranının diğer bölgelerdekine göre daha düşük olduğunu belirledi.

İnsan vücudunun güneş ışığının yardımıyla D3 vitamini oluşturabildiğini hatırlatan bilim adamları, günde 5-10 dakikalık "güneşlenmenin" tip 1 şeker hastalığının etkilerini azaltabileceğini belirttiler.

Böylece, ilk kez, kandaki D3 vitamini seviyesiyle tip 1 şeker hastalığı arasında da bağ kurulmuş oldu.

Araştırma "Diabetologia" dergisinde yayımlandı.
__________________


400
SAĞLIK BİLGİLERİ / Ağlamak gözler için faydalı !
« : 11 Haziran 2008, 08:03:51 »
 Ağlamak gözler için faydalı !
Gözyaşı eksikliği nedeniyle ortaya çıkan kuru göz hastalığı körlüğe kadar gidebiliyor.

Gözyaşı, gözün üst tarafında bulunan gözyaşı bezi ve göz yüzeyindeki gözyaşı hücreleri tarafından üretilmektedir diyen Op.Dr.Tolga Birgül, sağlıklı bir göz için de gözyaşının şart olduğunu ekliyor.

Gözyaşı, gözümüzün sağlığı için çok önemli bir sıvıdır. Gözümüzün yüzeyini yıkayıp temizlediği gibi, gözün dış yüzeyindeki hücrelerin de yenilenmesini sağlar, göze kaçan maddelerin dışarı atılmasına da yardımcı olur. Dr. Birgül, gözlerde herhangi bir kuruma hissedildiği takdirde uzman bir göz doktoruna başvurulmasını öneriyor. Gözyaşı salgılanması açısından zaman zaman ağlamanın da göz sağlığı için faydalı olduğunu hatırlatıyor.

Güneş
__________________


401
İlaçlı sebzeleri vatandaşa mı yediriyorlar!
Tarım ilacı kalıntısı nedeniyle Rusya’nın almadığı yaş sebze ve meyvelerin "İç piyasada satılıyor iddiaları" tüketiciyi endişelendiriyor.

Yetkililer domatesin yıkanıp, kabuğunun soyularak yenmesi gerektiğine dikkat çekerken üreticiler, "İlaç kalıntıları topraktan domatesin içine geçti ise yapılacak bir şey yok" diyor.

RUSYA’nın Türkiye’den yaş sebze ve meyve alımını 7 Haziran’dan itibaren durdurma kararı alması iç piyasada fiyatları düşürdüğü gibi tüketicileri de endişelendiriyor. Özellikle Rusya’nın domates konusunda kesin kararlı olması ihraç edilmeyi bekleyen 300 bin ton domatesin iç piyasaya yayılmasına neden oluyor. Hem fiyatları düşen hem de zehirli olan domateslere denetim getirilmesi gerektiğini söyleyen Rito Tohumculuk Genel Müdürü Hasan Ünal, "Eğer zehir domatesin içine geçtiyse kabuğunun soyulması veya yıkanması bir şey ifade etmez. O yüzden iç piyasaya biran önce denetim getirilmeli" dedi.

Gübre fiyatları yükseldi

Hasan Ünal, bu yıl çiftçinin gübreleme işlemini doğru ve dengeli bir şekilde yapamadığını belirterek, yaş sebze ve meyve üretimi ile ilgili olarak şu çarpıcı bilgileri verdi: "Bu yıl gübre fiyatları tavan yaptı. Çiftçide ürüne dengeli bir şekilde gübre veremedi. Sonuç olarak Rusya’ya ihracat durdu. İhracat için üretilen ürünlerde iç piyasaya dağıtılmaya başlandı. Bu fiyatları etkiledi. Ancak en kötüsü ürünlerin zehirli olabilme ihtimalidir. Bu ihtimal ise çok yüksek. Çünkü ilaç kalıntıları topraktan ürünün içine geçtiyse yapılacak bir şey yok."

Fransa kalitesi istendi

Rusya’nın koyduğu ihracat engelinin perde arkasını da anlatan Hasan Ünal şunları söyledi: "Rusya her geçen gün zenginleşen bir ülke konumunda. Bu nedenle de tüketiciler artık daha kaliteli ürün tüketmek istiyor. Gelirleri de arttığı için Fransa ve Almanya gibi ülkelere gönderilen kalitede ürün istiyor. Geçtiğimiz yıl Rusyalı yetkililer Türk üreticileri uyararak ’Gelecek yıl daha iyi ürün istiyoruz. Üretiminize dikkat edin" diye uyarıda bulundu. Ancak bu uyarıya kimse kulak asmadı. Sonuç olarak da artık kimse bu tür ürünleri tüketmek istemiyor."

İlaç genelde kabukta kalıyor

Hasan Ünal, yapılan gübreleme işlemini ise şöyle değerlendirdi: "Gübreleme yapılırken ilaç aslında domatesin üzerinde kalıyor. Yani pazardan alındığı taktirde yıkanıp kabuğu soyularak yenilebilir. Ancak bu işlem sırasında ilaç kalıntıları topraktan ürünün içine geçmiş olabilir. Bu durum çok riskli. Artık çiftçinin bu konuda eğitilmesi gerekiyor. çünkü Rusya ihracatının durması sektörü olumsuz etkileyecektir. Herkesin elini taşın altına koşup bilinçli üretim yapılması gerekiyor."

Nitratlı domatesleri biz mi tüketiyoruz

RUSYA’nın, üzerinde tarımsal ilaç kalıntısı (nitrat) bulunduğu gerekçesiyle Türkiye’den domates ithalatını durdurması, içeride fiyatları düşürerek tüketiciyi sevindirdi. Yaklaşık 10 gün önce 1.60 YTL’den satılan domatesin fiyatı pazarda 70 kuruşa kadar düştü. Ancak bu gelişme, "İlaç kalıntılı domatesleri biz mi tüketiyoruz" sorusunu gündeme getirdi. Türkiye Sebze Meyve Komisyoncuları Federasyonu (TÜMESKOM) Başkanı Yüksel Tavşan, Dış Ticaret’ten sorumlu Devlet Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı’nı halka açıklama yapmaya çağırdı. Tavşan, "Rusya’nın tutumu siyasi mi teknik mi açıklayın. Eğer siyasi hesap yoksa, Rus halkının sağlığı Türk halkının sağlığından daha değerli değil! Güvence istiyoruz" dedi. Tavşan, Rusya’nın ilaç kalıntısının "eşik değerlerin üzerinde" olduğu gerekçesini ileriye sürdüğünü hatırlatarak şöyle dedi: "Nedir bu değerler? Bilmeye hakkımız yok mu? Neden hiçbir yetkili kamuoyu önüne çıkıp açıklama yapmıyor. Rusya’nın tutumu pekala siyasi olabilir. Bunu anlayabiliriz. Eğer siyasi değil de teknikse; yani kalıntılar sağlığa zararlıysa domatesleri biz mi tüketiyoruz? Merak ettiğinizi aynı soruya biz de cevap arıyoruz. Şu anda Türk halkının sağlığı güvence altında değil."

2009 ihracat hedefi 1.5 milyar dolardı

Türkiye’den Rusya’ya yapılan yaş sebze ve meyve ihracatının yüzde 95’ini domates, üzüm, patates, patlıcan ve limon gibi ürünlerin oluşturduğunu ifade eden Ünal ihracat rakamlarıyla ilgili olarak şu bilgileri verdi: "Bu yıl Rusya’ya 1 milyar dolarlık yaş sebze ve meyve ihracatı planlanıyordu. İhracattaki son 4 yıllık ortalama büyüme ise yüzde 40 civarında seyrediyordu. 2009 yılındaki hedefler ise çok daha büyüktü. Tam 1.5 milyar dolarlık ihracat planlanıyordu."

Hangi ürünü nasıl tüketmeli

Domatesin kabuğunu soyup sirkeli suyla yıkamalı.
Üzümü yıkamadan yememeli.
Patlıcanın kabuğunu soymak lazım.
Patatesi iyice yıkamak gerekiyor.

Toplam üretim 10 milyon ton
Domates üretimi 10 milyon tonu buluyor.
400 bin tonu ihraç ediliyor.
300 bin tonu sadece Rusya’ya gönderiliyordu.
İhracatın büyüme oranı yüzde 40 seviyesindeydi.
Rusya’ya 1 milyar dolarlık ihracat hedefleniyordu.
2009 yılında bu hedef 1.5 milyar dolardı.

Hürriyet
__________________


402
SAĞLIK BİLGİLERİ / Koklayın, hafızanız yerine gelsin!
« : 11 Haziran 2008, 08:03:22 »
Koklayın, hafızanız yerine gelsin!
Koklayın, hafızanız yerine gelsin!
Bu bitki unutkanlığa birebir...

09.06.2008 10:35
Yediğiniz ya da içtiğiniz besinler sadece midenize değil, ruhunuza ve beyninize de hitap ediyor. Kereviz tansiyona iyi gelirken düş kırıklığını da gideriyor. Biberiye hem selülitlerden hem de hafıza sorunlarından kurtarıyor.

Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu'nun "Doğada hiçbir şey nedensiz yaratılmamıştır. Her derdin devası yine evrende vardır" dediği gibi gerçekten de besinler hem şifa hem gıda kaynağı. Yeter ki doğru ve dozunda kullanmayı bilelim.

Biberiye son dönemin en popüler bitkilerinden. Yara kapatıcı, bedeni güçlendirici, safra akıtıcı, kalbi kuvvetlendirici, kan dolaşımına ve karaciğere faydalı olan biberiye hafıza için de birebir. Eskiden sürmenaj olarak adlandırılan hafıza kaybı ve unutkanlık için kullanılan tek bitki biberiye imiş. Unutkanlık sorununuz varsa yanınızda biberiye yağı taşıyın. Arada sırada çıkarıp koklamanız hafızanınız canlanması için yeterli. Romatizmal ağrılara, migren, baş dönmesi, çarpıntı, genel halsizlik, zihin yorgunluğu, için de yarım litre suda 7-10 gram biberiyeyi demleyip yemeklerden önce veya sonra çay gibi içebilirsiniz.

CİLDE DE FAYDALI

Biberiye çayı cilde sürüldüğünde genişlemiş gözenekleri de sıkılaştırıyor. Ayrıca yağ düzenleyici, güneşten koruyucu ve saç güçlendirici aktiviteleri var, tüm hormon ve salgı bezlerinin dengeli çalışmasını da sağlıyor.

YIKILAN HAYALLERE KEREVİZ

B vitamini, demir ve kireç yönünden zengin olan kereviz şeker, yüksek tansiyon ve romatizma hastalıklarına da iyi geliyor. Uzmanlar düş kırıklığı çekenlerin kereviz ve havuç yemesini tavsiye ediyor. Salatası, çorbası, zeytinyağlı yemeği yapılarak tüketilebildiği gibi, yemeklere kendine özgü bir lezzet de katan kereviz, içerdiği değerlerle alternatif tıpta birçok hastalığın tedavisinde de kullanılıyor. Kerevizin içeriğindeki maddeler sayesinde zihinsel yorgunluğun giderilmesine iyi geldiği kaydediliyor.

HER DERDiN ÇARESi VARÖĞREN

MEYE LAHANA: Sinirliliği gideriyor (tiroit bezlerinin aktivitesini yavaşlattığı için). Daha stressiz öğreniliyor (örneğin sınav öncesi).

ACI MUTLU EDİYOR: Kırmızı biber ne kadar acı olursa o kadar iyi. Aroma maddeleri vücudun kendi mutluluk hormonu endorfinin salgılanmasını hareketlendiriyor. En iyisi çiğ yemek.

YABAN MERSİNİ: Uzun süreli bir öğrenmede ideal olarak tanımlanıyor. Beynin kanla daha iyi beslenmesini sağlıyor.

DİKKAT VERME KARİDES: Beyin besini olarak da biliniyor. Vücuda önemli o**** 3 yağ asitleri sağlıyor. Dikkat verme süresini daha uzatıyor.

YARATICILIK ZENCEFİL: İçerdiği maddeler beynin yeni fikirler üretmesini sağlıyor. Kan sulandığı için vücutta daha serbest akar, beyin oksijenle besleniyor.

ÇİLEK: Stresi gideriyor. Lifli maddesi mutluluk veriyor. Dozu en az 150 gram.
__________________

403
SAĞLIK BİLGİLERİ / Bu bebek annesinden 2 kez doğdu
« : 11 Haziran 2008, 08:02:50 »
Bu bebek annesinden 2 kez doğdu
6 aylık hamile olan Amerikalı Keri McCartney’in karnındaki bebeğin vücudunda tümör olduğu anlaşıldı. Bebek, anne karnından çıkarılarak ameliyat edildi ve tekrar rahmin içine kondu. 10 hafta sonra kız bebek sağlıklı şekilde doğdu

Tıp tarihinde bir ilk yaşandı

Amerika’da Macie Hope McCartney isimli bebek, iki kez doğarak tıp tarihine geçti. Annesi Keri McCartney, ilk kez gebeliğinin 6’ncı ayında, ardından da bu olaydan 10 hafta sonra doğan Macie’nin hikayesini şöyle anlattı: “6 aylık hamileyken cinsiyetin belirlenmesi için ultrasona girdiğimde, bebeğimde greyfurt büyüklüğünde bir tümör saptandı. Doktorlar tümörün iyi huylu olduğunu söyledi.”

Rahim açıldı, tekrar dikildi

Keri McCartney, “Tümör alınmadığı takdirde kan pıhtılaşması yaratıp kalp krizine yol açabileceği belirtildi. Doktorlar acil ameliyata karar verdi. Karnım yarılarak rahmim dışarı çıkarıldı. Macie’nin yüzde 80’i dışarıdayken ameliyat yapıldı. 20 dakikada vücudundaki tümör alındı ve sonra da rahim sızdırmaz bir şekilde dikildi. Karnımda 10 hafta daha kalan kızım Macie sağlıklı bir şekilde doğdu” dedi.



Posta

404
SAĞLIK BİLGİLERİ / Damacana sularda büyük oyun!
« : 11 Haziran 2008, 08:02:36 »
Damacana sularda büyük oyun!
Mineral değeri yüksek su markalarının damacanasına düşük nitelikte su konulmasına yönelik denetimleri artıran yetkililer, 3 ayda İstanbul'daki 14 işletmeye yasal işlem yaptı.


Yaz sıcaklarının artmasıyla birlikte su yine gündemin ilk sıralarındaki yerini aldı. Çıkarılan yönetmeliklerle ambalajlı su sektörüne AB kriterlerini getiren Sağlık Bakanlığı, 1 milyar 500 milyon YTL'yi bulan pazarda yazın tüketimin yüzde 50'ye yakın artmasına bağlı olarak ortaya çıkan usulsüzlüklere karşı sıkı takip başlattı. 250'ye yakın markanın rekabet ettiği Türkiye ambalajlı su sektörün en büyük pazarını İstanbul oluşturuyor. Bir çok firma daha kaliteli suyu daha iyi şartlarda servis yapma yarışına girerken bazılarının markalı su damacanasına kalitesiz su doldurmak gibi yöntemlere başvurduğu belirtildi. İstanbul Gıda ve Çevre Kontrol Şube Müdürü İrfan Yılmaz, geçen yıl toplam 17 cezai işlem yapılmasına rağmen 2008'in ilk üç ayında 14 işletmeye yasal işlem yaptıklarını söyledi. Yılmaz, 3 ayda bir yapılan denetimlerin yazın artacağını vurguladı.

DAMACANAYA DİKKAT

Yılmaz, pazarın yüzde 80'e yakınını oluşturan damacana suyu alırken dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle sıraladı: Marka ismi kabartmalı olmalı. Marka etiketi bulunmalı. Kapaktaki bilgi, gövdedeki kabartma ve etikettekilerle birbirini tutmalı. Damacana boğazındaki emniyet şeridindeki bilgiler de diğerleri ile uyumlu olmalı.

Ne içtiğinizi bilin!

Mevzuatı AB kriterlerine uygun hale getiren Sağlık Bakanlığı, suları da AB kriterlerine göre yeniden sınıflandırarak ruhsatlandırdı. Dolayısıyla piyasadaki her su aynı nitelikte değil. Bakanlığın güncelleyerek sitesinde yayınladığı listeye göre 10 markaya 'İçme Suyu', 181 markaya 'Kaynak Suyu', 4 markaya da 'Doğal Mineralli Su' ruhsatı verildi. Kalsiyum ve magnezyum gibi temel mineraller bakımından zengin ve özü değiştirilmemiş suları tanımlayan 'Doğal Mineralli Su' ruhsatını damacana dolumuna ilk olarak Saka Su'yun aldığı, Kardelen, Pınar ve Buzdağı'nın da bu kategoride yer aldığı görüldü.

Suyu yerinde görün

Kaliteli suyun bozulmaması için iyi ortamlarda muhafaza edilmesi gerektiğine dikkat çeken İrfan Yılmaz, "Bayilerine bir kere gidip suların nasıl bir ortamda tutulduğunu görsünler" uyarısını yaptı. Yılmaz, İstanbul'da 2 bine yaklaşan satış noktaları ile ilgili dikkat edilmesi gerekenleri de şöyle sıraladı: Satıcının içme suyu satış belgesi olmalı. Sadece bir firmanın suyunu satmalı. İşyeri satış ve muhafaza olmak üzere iki bölümlü olmalı, sular güneşi görmemeli. Petrol türevleri ile aynı ortamda bulunmamalı ve taşınmamalı.

Yeni Şafak

405
Güzel bir gülüşe nasıl sahip olunabilir?
Güzel gülüşün sırrına ermek için bu 4 sorunun yanıtını okumakta fayda var.



Dişlerdeki ve çenedeki bozukluklar özgüveni sarsıp psikolojiyi bozabiliyor. Ancak görünmeyen diş telleri ve çene operasyonları ile güzel ve güvenli bir gülüşe kavuşmak mümkün.

Işık saçan gülüş için...
Görünmeyen diş telleri ve çene operasyonları çevreye ışık saçan bir gülüşe kavuşmamızı sağlayabilir.

Güzel dişlere ve estetik bir gülüşe sahip olmak neden önemli?

• Dişlerimiz ve çene yapımız, asıl işlevleri olan çiğneme ve konuşmanın yanı sıra estetik açıdan da önem taşıyor.

• Öyle ki dişlerdeki renk ve şekil bozuklukları veya çenedeki yapısal bozukluklar özgüvenimizi sarsarak psikolojimizi olumsuz yönde etkileyebiliyor.

• Araştırmalar da, gülüşüne güvenen bir kişinin iş, sosyal ve günlük yaşamında diğer kişilere oranla çok daha başarılı ve mutlu olduğunu ortaya koyuyor.

Güzel bir gülüş dizayn etmek; kişiyi güzel ve sağlıklı görünen dişlere kavuşturmak için hangi yöntemlere başvuruluyor?

• Bildiğiniz gibi, güzel bir gülüş için dişler beyaz, eksiksiz ve düzgün sıralanmış olmalı. Ayrıca dişleri saran dişeti açık pembe ve diş yüzeyi de düzgün görünmeli, işte bu görüntünün elde edilebilmesi için eksik dişler varsa boşluklar porselen vb. materyallerle restore ediliyor.

• Diş çürükleri de uygun renkte dolgu maddeleriyle ve dişin orjinal formuna sadık kalınarak dolduruluyor. Dişlerin diziliminde çapraşıklık sorunu da ortodonti tedavi, yani dişlere tel takılmasıyla giderilebiliyor.

Ortodonti yani diş telleri ile nasıl diş estetiği yapılıyor?

• Diş telleri, estetik gülüşün sağlanmasında uzmanların başvurdukları en önemli kozlardan biri.

• Dişlerin hafif ve ileri derece çapraşık olduğu durumlarda, alt ve üst diş dizisinin kapanış bozukluklarında, çenelerin yüze ve/veya birbirine göre yanlış konumlandığı durumlarda diş tellerine başvuruluyor.

• Ortodontik tedavi ile dişler, yavaş yavaş hareket ettirilerek en doğru konuma gelmeleri sağlanıyor.

Ortodonti tedavisi her yaşta uygulanabilir mi?

• Üst veya altçenenin geride olması gibi çenelerin konum bozukluklarına erken müdahale etmek gerekiyor.

• Bu dönem de 6-12 yaş arasında değişiyor. Dolayısıyla bu tip sorunları gözden kaçırmamak için, daha önce dikkati çeken özel bir durum yoksa her çocuk 6 yaşından itibaren yılda bir kez ortodontik muayeden geçmeli.

• Eğer dişlerde sadece çapraşıklık varsa, daimi dişlerin tamamlandığı 11-12 yaş alt sınır olarak kabul ediliyor ve bu yaştan itibaren herkese ortodonti uygulanabiliyor.

Çenedeki yapısal bozukluklar nasıl tedavi ediliyor?

• Kalıtıma bağlı olarak çene eklemlerinden biri veya her ikisi büyük, küçük, ileride ya da geride olabiliyor. Çenelerin gelişimi dikey yönde geri kalmışsa bu kişiye yaşlı ifade veriyor.

• Bunun aksine çene gelişimi dikey yönde artmışsa bu kez uzun surat görüntüsü oluşabiliyor. Bu sorunların bazıları büyüme dönemi bitmeden yakalanabilirse ortopedik tedavi yaklaşımlarıyla kısmen düzeltilebiliyor.

• Çenedeki bazı yapısal bozukluklarda ise mutlaka cerrahi işlem uygulamak gerekiyor.
__________________

406
SAĞLIK BİLGİLERİ / Neden kilo alıyoruz ?
« : 11 Haziran 2008, 08:02:10 »
 Neden kilo alıyoruz ?
İşte kilo almaya neden olan 5 etken...
Zayıflamak istemenize hatta hiçbirşey yememnize rağmen bir türlü zayıflayamıyor musunuz?

1. Az uyuduğunuz için kilo alıyor olabilirsiniz

Vücut fonksiyonları en hızlı siz dinlenirken çalışır. Yeterince uyumadığınız zaman ortada çıkan stres daha çok yağ depolamanıza neden olabilir. Yorgun olduğunuzda stresinizi kontrol edemezsiniz ve yeme isteği duyabilirsiniz. Dahası bazı insanlar birşeyler yedikleri zaman kolayca uyuyabileceklerini zannederler, bu da her gün tüketilen toplam kaloriye yenilerinin eklenmesine neden olur. Her gece en az 8 saat uyduğunuzdan emin olun. Yatmadan 15 dakika önce nasıl hissettiğinizi anlamaya çalışın. Rahatlayın ve uyumak için doğru zaman olduğunu düşündüğünüzde yatın. Uyku düzeninizi geliştirmek ve daha uyumak için egzersiz yapabilirsiniz.

2. Stres kilo aldırabilir

Günümüzde daha fazla çalışmak ve daha fazla şey elde etmek gibi arzularımız var. Stresin azı hayatımızı iyileştirdiği gibi fazlası zarar verebilir. Günlük stresler metabolizmanın yavaşlamasına, hormonal değişikliklere neden olabilir. Çoğu insan stresli olduğunda birşeyler yer. Tabi ki bu kilo almanıza neden olmak dışında işe yaramaz.Bunun yerine rahatlama tekniklerini öğrenmek ya da egzersiz yaparak rahatlamaya çalışmanız daha yararlıdır.

3. İlaçlar kilo aldırabilir

Depresyon gibi ruhsal sorunlar için kullandığınız ilaçlar, migren, tansiyon ve diyabet ilaçları kilo alma nedeniniz olabilir. Her ilacın biraz kilo aldırma özelliği vardır, bu nedenle bunu nasıl önleyeceğinizi ya da dengeleyeceğinizi doktorunuzla konuşmalı, gerekirse egzersiz yapmalısınız. Ciddi bir kilo alma sorunu yaşıyorsanız ilaçları kesmeniz gerekebilir.

4. Troid, hipertiroid gibi sorunlar kilo aldırabilir

Hipotiroid gibi tiroid sorunları metabolizmanın yavaşlamasına neden olabilir ve bu nedenle kilo alıyor olabilirsiniz. Böyle bir şeyden şüpheleniyorsanız bir iç hastalıkları uzmanına muayene olarak, tavsiyelerini uygulamalısınız.

5. Menopoz kilo almanıza neden olabilir

İleri yaşlarda menopoz nedeniyle kadınlar daha az aktif hale gelirler. Yaşla beraber metabolizma da yavaşlar. Hormonal değişimler, depresyon ve uykusuzluk gibi sorunlar kilo almaya neden olbailir. Bel çevresinin kalınlaşması metabolizmanın yavaşladığının göstergesi olabilir. Özel egzersizlerle zayıflayabilir, kemik erimesini önleyebilirsiniz.
__________________


407
SAĞLIK BİLGİLERİ / Botoks efsaneleri
« : 11 Haziran 2008, 08:01:55 »
 Botoks efsaneleri
İşte botoksla ilgili şehir efsanesine dönüşen çoğu yanlış söylentiler..



Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Plastik Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, botoksla ilgili bazı yanlış bilgilerin şehir efsanesi gibi yayıldığını söyledi.

Özellikle estetik cerrahide son yıllarda çok sık olarak kullanılan botoksla ilgili bilgilere neredeyse her gün yenileri ekleniyor. Ancak bu bilgilerin de çoğu yanlış.

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Plastik Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, bu yanlış bilgilerin önyargıya neden olduğunu belirterek “Her yıl dünyada milyonlarca kişinin uygulattığı, doğru yapılırsa çok yararları olan işlem, yanlış bilgiler nedeniyle bazı hastaların kaçınmasına neden olmaktadır” diyor.

Dr. Karacalar botoksla ilgili yanlış bilgileri ve doğrularını şöyle sıralıyor:

1. Botoks bir yılan zehiridir.
Bir bakterinin ürettiği toksindir. Uygun dozda alınmazsa su bile zehir etkisi yapar.

2. Botoks beyne gidip, zarar verir.
Bedene verilen her ilaç gibi botoks da yapılan yerden uzak bölgelerde bulunabiliyor.

3. Botoksla hep aynı yüz ifadesi oluşur.
Kişiye, cinsiyete, meslek grubuna, mimik kasların durumuna göre botoks yapılırsa tek tip yüz ifadesi oluşmaz.

4. Botokslu olduğunuz hemen belli olur.
Modern botoks uygulamalarında kasın deriye giden liflerinde sadece gevşeme sağlanırsa dinlenmiş ifadesi verir.

5. Botoks yapıldıktan sonra bazı bölgelerde kırışıklık artar.
Hiperkinetik (sürekli ve aşırı mimik kullanan) kişilere doğru yapılırsa bu durum olmaz. Hipotonik (kas direnci düşük) kişilere yanlış yapılırsa olur.

6. Botoksa ileri yaşta başlanmalı.
İleri yaşta botoksun yeri çok sınırlıdır. Hiperkinetik grupta ergenlikten sonra her yaşta yapılabilir. Asıl en iyi etkisini orta yaş grubunda gösterir.

7. Botoks dudağa yapılmaz.
Dudak en titiz yapılması gerekli yerlerden birisidir. Çok düşük dozda ve çok yüzeysel yapılabilir.
__________________

408
SAĞLIK BİLGİLERİ / 112'yi aramayı ihmal etmeyin
« : 11 Haziran 2008, 08:00:44 »
 112'yi aramayı ihmal etmeyin
Vatandaşlar hastalarının sağlığı için, onları araçlarıyla götürmemeli, 112 acil servisi kullanmalı.


Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Turan Buzgan, ''Vatandaşlar hastalarını araçlarıyla götürdüklerinde, başvurdukları sağlık kurumunda hastanın rahatsızlığıyla ilgili acil müdahale yapabilecek uzman ya da yoğun bakım yatağı bulunmayabilir. Halbuki doğru olan şey, 112'nin aranması, vakalara önce bu birimdekilerin müdahale edip stabil hale getirdikten sonra uygun hastaneye sevk etmesidir'' dedi.

Son yıllarda ülkedeki 112 acil sağlık hizmetlerinin çok geliştiğini, Batı ülkeleri düzeyine ulaştığını ifade eden Buzgan, çağrı alma, çağrı karşılama ve vakalara ilk 10 dakikada ulaşma, acil müdahale ve vakayı hastanelere ulaştırma gibi hizmetlerin çok ileri seviyelerde olduğunu söyledi.

İlk yardım araçlarının kalite ve donanımlarının geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesinin bunda payı olduğunu ifade eden Buzgan, deniz ambulansları ve kar paletli ambulansların kısa bir süre önce devreye sokulduğunu hatırlattı.

Bu alanda çalışan personelin eğitimlerinin kesintisiz sürdüğünü, 112 acil sağlık hizmetlerinde görevlendirilmek üzere ''paramedik'' adı verilen sağlık personelinin istihdam edildiğini belirten Buzgan, bu çalışmalar sayesinde yılda 1 milyon 200 bin vakaya ulaşılıp hastaneye sevk edilebildiğini belirtti.

''Fakat, vatandaşların 112'yi kullanmaları konusunda hala istediğimiz noktada değiliz'' diye devam eden Buzgan, ''Vatandaşlarımızın kendi araçlarıyla ya da ilk buldukları araçla hastayı sağlık kurumlarına yetiştirmeye çalışmaları ya da bilinçsizce müdahalede bulunmaları hastaya zarar verebiliyor'' diye konuştu.

Acil vakalarda öncelikle acil tıbbi yardımın önemli olduğunu, bunun da iyi bilenler tarafından yapılması gerektiğini vurgulayan Buzgan, bu nedenle acil bir vakayla karşılaşanların 112 acil servisini aramalarının büyük önem taşıdığını belirtti.

''VAKALARA İLK 10 DAKİKADA ULAŞILIYOR''

Bu hizmetin ücretsiz verildiğine dikkati çeken Buzgan, şöyle konuştu:

''Vatandaşlar, hastalarını araçlarıyla götürdüklerinde, başvurdukları sağlık kurumunda, hastanın rahatsızlığıyla ilgili acil müdahale yapabilecek uzman ya da yoğun bakım yatağı bulunmayabilir. Hasta yakınları bu yola başvurduklarında, o hastaneden bu hastaneye dolaşmak zorunda kalıyorlar. Halbuki doğru olan şey, 112'nin aranması, vakalara önce bu birimdekilerin müdahale edip stabil hale getirdikten sonra uygun hastaneye sevk etmesidir.''

112 acil servislerinde artık hastanelerdeki uzman ve yoğun bakım yataklarının anında görülüp takip edildiğini kaydeden Buzgan, ''Gerekirse hastaneyle tekrar iletişim kurup teyit ediyoruz ve hastayı oraya naklediyoruz. Bu durumda hasta zarar görmemiş, mağdur edilmemiş oluyor'' diye konuştu.

Vakaların yüzde 92'sine artık ilk 10 dakikada ulaşıldığını, trafik yoğunluklarında bazı gecikmeler yaşanabildiğini anlatan Buzgan, ''Yoksa bu rakamı daha da aşağıya çekmek mümkün. Vatandaşların 112 çağrı numarasını mutlaka kullanmalarını istiyoruz'' dedi.

''ÖZEL HASTANELER DE SİSTEM İÇİNDE''

Sistem içinde Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin yanı sıra özel ve üniversite hastanelerinin de bulunduğunu bildiren Buzgan, ''Bunun böyle olması gerekiyor zaten. Yani hasta için uygun yer Sağlık Bakanlığı hastanesinde yoksa, üniversite hastanesi ya da özel sağlık kurumuna götürülüyor. Özel hastanelerin acil hastayı kabul etmeme hakları yok. Acil hastayı almak zorundalar. Biz de bu işi takip ediyoruz'' diye konuştu.

Buzgan, hasta ya da yaralının hastaneye çok yakın bir yerde bulunması, hastanın zarar görecek durumda olmaması ya da ilk yardım konusunda bilinçi kişilerin müdahale etmesi halinde vakanın 112 acil servisi aranmadan sağlık kurumuna ulaştırılmasında sakınca olmadığını bildirdi.

Gelişmiş ülkelerde artık ambulanslarda doktorların yerine ''paramedik'' denilen acil tıp teknisyenleri ve acil tıp teknikerlerinin görev yaptığını kaydeden Buzgan, ''Bizde de artık gelişmiş ülkelerdeki gibi ambulanslarda paramedikler görevlendiriliyor. Her ambulansta doktor bulundurulmuyor. Hasta ya da yaralıya doktorlu ambulans gönderilip gönderilmeyeceğine vakanın özelliğine göre karar veriliyor'' dedi.

VAKALAR, MERKEZİNDEN TAKİP EDİLİYOR

112 acil servisleri, tüm illerde uydu aracılığıyla dijital ortamda, il sağlık müdürlüğünün komuta kontrol merkezinden idare ediliyor.

Taşıdıkları çipler sayesinde ambulansların vakaya giderken izlediği yol, olay yerine ulaştıkları saat, müdahale süresi ve hastaneye intikalleri anında görülebiliyor.

Sağlık görevlileri, olay yerine vardıklarında, komuta merkeziyle irtibat kurarak, hastanın götürülmesi gereken hastane ile ilgili görüş alışverişinde bulunuyor. Komuta merkezi, hasta için uygun hastaneyi tespit ederek ambulansı buraya yönlendiriyor. Böylece, hastaya bir yandan acil müdahalede bulunulurken, hastaneye intikalde zaman kaybı önleniyor.

Acil komuta kontrol merkezleri, Sağlık Bakanlığındaki komuta kontrol merkezinden de izleniyor. İllerdeki ambulansların hareketleri, anında bu komuta kontrol merkezinden de takip edilebiliyor.

Bakanlıktaki merkezde, her ilin vaka sayıları, acil müdahalede bulunulan hastaların durumları, vakaya ulaşma süreleri gibi istatistikler günlük izlenebiliyor.

112 acil servisini arayanlarla görevliler arasındaki konuşmalar kayda alınarak 5 yıl süreyle saklanıyor.
__________________