İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - weathered

457
* Allahü teâlâya ârif isen, senden razı ise, seni kabul etmişse, sussan da hoş, konuşsan da hoş. Ama ârif değilsen, sussan da boş, konuşsan da boş.

* Hiç kimseye şüphe ile yaklaşmamalıdır. İnsanlara nasıl yaklaşırsan insanlar da sana öyle yaklaşır.

* Dinimiz baştan başa şefkattir. Bu kadar âlimler, evliyalar bütün istirahatlarını, zevklerini terk ederek hayatları boyunca hep insanların kurtulması için çalıştılar. Çünkü onların kalb gözü açıktı. Bu görenle körün farkı gibidir. Niye bu kadar uğraştılar, didindiler? Merhametten, çok merhametten.. İnsan bir kedinin bile ateşte azcık yanmasına tahammül edemez. Başka bir insanın ebediyen yanmasına nasıl tahammül edebilir.

* İmanın kuvvetli olmasının alameti bir kişi daha kurtulsun diye uğraşmaktır. Hazret-i Ebu Bekri Sıddık müslüman olunca ‘’Ya Resulallah altı arkadaşım daha var, onları da getireyim’’ dedi. Eğer uğraşmıyorsak bizim imanımızda noksanlık var demektir. Başkalarına da öğretmeliyiz. Bu da ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını vermekle olur. Kitap vermek 10 kere anlatmaktan daha iyidir. Aldığımız nimeti başkalarına yaymalıyız. Sorumluluktan kurtulmalıyız.

* Zarardan kaçınmak fayda vermekten önce gelir. Bir mekruhtan sakınmak bir sünneti yapmaktan, bir haramdan sakınmak bir farzı yapmaktan önce gelir. Yani bir yanlış yapmamak, bin iyilik yapmaktan önemlidir. Bir yanlış bin doğruyu götürür. Bin tane iyilik yaparsın hiç söylenmez, bir yanlış yaparsın bütün insanlar ondan bahseder. Herkes seni yanlışınla hatırlar.

* Bir fitne çıkarmak adam öldürmekten daha fenadır. Fitne demek senin bir işinden, bir sözünden müslümanların zarar görmesidir. Senin zarar görmen şart değil veya bu zarara razı olman önemli değil. Sen kimsin ki aklından, kendinden konuşuyorsun, böyledir, şöyledir diyorsun. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını ver, geç. Nasibi olan kurtulur. O büyüklerin sözleriyle kurtulamayan, senin sözünle mi kurtulacak?

* İlim çok kıymetlidir. İlim olmadan din olmaz, ilim olmadan amel olmaz, ilim olmadan ihlas olmaz. İlm-i hâl, ismi üstünde. Önce ilim sonra hâl.

* Hayırlı insanlara Cenab-ı Hak hayırlı iş nasip eder.

* Evliyanın yanında bulunan, dört şeyden istifade eder; merhametinden, cömertliğinden, yumuşaklığından, güzel huyundan.

* Sultana edepsizce hizmet edenin dünyası, evliyaya edepsizce hizmet edenin ahireti yıkılır.

* Kişiye, ilim olarak Allahü teâlâdan korkması yetişir. Kişiye, cehalet olarak da kendi nefsini beğenmesi, ucub sahibi olması kâfidir. Ucub artınca, ahmaklık hâlini alır. Kişinin kendi ayıplarını görmesine mani olur.

* Susmak, yorulmadan, güçlük çekmeden yapılan bir ibadettir. Zahiri bir süs ile süslenmeden kazanılan bir ziynettir. İnsanı özür dilemek zilletine düşmekten koruyan bir zenginliktir. Kiramen katibin meleklerine rahatlıktır.
 
 

458
DİNİ BİLGİLER / Allah kainatı neden yarattı?
« : 26 Ocak 2009, 09:09:49 »
Şu kainatın ve içindeki varlıkların Sanii olan Cenabı Hak, şu kainatı çok ciddi gayeler için yaratmıştır. Kuran bunu şöyle bildirir:


"Biz göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları oyun olsun diye yaratmadık."
(Enbiya suresi, 16)

"Göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları boşuna yaratmadık."
(Sad suresi, 27)


Bütün varlıklar kendilerine mahsus dillerle yüce yaratıcıyı tesbih ve takdis ederler. Kendilerine tevdi edilen görevleri büyük bir zevk ve şevkle yerine getirirler. Mesela güneş bir saniye bile geri kalmadan kendine çizilen yörüngede yoluna devam eder. Irmaklar bir cuş u huruşla denizlere doğru akar. İnsanın emrine verilen hayvanlar tam bir itaatle ona hizmet eder.

Ayrıca, kâinat yaratılmasaydı Allahın sıfatlarının ve isimlerin o sonsuz kemali ve güzelliği bilinmeyecekti. Bu bilgi sadece Allaha mahsus kalacaktı. Cenab-ı Hak isim ve sıfatlarının manevi güzelliklerini tecelli ettirmekle, kendi cemal ve kemalini bu eserlerinde kendisi bizzat müşahede buyurduğu gibi, melekleri, insanları ve cinleri de bu şereften, bu lütuftan hissedar etmek diledi.

Mahlukatı yaratıp yaratmama hususunda Allah, İlahi tercihini yaratma şeklinde yapmış ve bu tercih mahlukat için sonsuz bir rahmet olmuştur. Yoksa, bir ismi Samed (Her şey ona muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç değil) olan Allahın bu alemi yaratmasının, haşa!, bir ihtiyaçtan geldiği düşünülemez.

459
DİNİ BİLGİLER / Öğüt, Mü’minlere Fayda Verir
« : 26 Ocak 2009, 09:09:25 »
Dinimizde, nasîhatin önemi büyüktür. Hadîs-i şerîfte (Din nasîhattir.) buyurulmuştur. Allahü teâlâ hadîs-i kudsîde buyuruyor ki:

(Ölümün geleceğini bildiği hâlde sevinen, hesâba çekileceğini bildiği hâlde mal biriktirme hırsı ile yanıp tutuşan, yalnız başına mezara gireceğini bildiği hâlde gülüp oynıyan, dünyanın yok olacağını bildiği hâlde dünyaya sımsıkı sarılan, âhıreti bildiği hâlde, dünya ile huzûr bulmaya çalışan kimselere şaşılır.)

(Dili ilim saçıp gönlü ilimden uzak olan, dışını yıkadığı hâlde gönlünü temizlemiyen, başkalarının kusûrlarını araştırıp kendi kusûrlarını görmiyen, âhırette hesâba çekileceğini bildiği hâlde gülüp eğlenenlere şaşılır.)

(İlim, amel ve ihlâsında her gün biraz daha ileri gitmiyen zarardadır. Böyle kimsenin ölmesi yaşamasından hayırlıdır. Bildiği ile amel edene bilmediğini öğretirim.)

(Ey insanoğlu, sizi namaz ile denedim, tembelsiniz. Dert ile denedim şikâyetçi olarak gördüm. Eğer keremim erişmezse rahmete kavuşamazsınız. Kanâat edin rahmet bulun! Hasedi terk edin, huzûra kavuşun! Gıybeti terk edin Allah sevgisi gâlip olsun!)

(Ey insanoğlu, sanki ebedî kalacakmış gibi dünyalık yığmaya çalışıyorsun. Her gün ömrün eksiliyor, farkında değilsin. Aza kanâat edip hamdetmiyorsun. Çok istiyorsun, ne kadar çok versem yine doymuyorsun. Benden sana her gün yeni rızıklar gelirken, senden bana çirkin ameller geliyor. Ne tuhaftır ki, verdiğim rızkı yerken bana isyân ediyorsun.)

(Tevbeyi unutup uzun amellere kapılmayın! Başkasını hayra teşvik edip kendinizi unutmayın! Herkesten vefâ beklerken vefâsız olmayın!)

(Gerçek mü’min, Allaha ve Resûlüne inandıktan sonra, kötülük edene iyilik eden, gelmiyene giden, kendisine hakaret edene, ikrâm ve hürmet eden kimsedir.)

(Bana verdiğiniz sözde durun ki, ben de va’dimi yerine getireyim. Cennete ancak sâlih amellerle gidilir. Cennet sabredenlerin yeridir. Âlimlerin sohbetine gitmekle rahmetimi isteyin! Çünkü benin rahmetim, bir ân âlimlerden ayrılmaz. Yoksullara merhamet etmekle benim rızâmı isteyin! Yoksula karşı büyüklenenler, kıyâmet günü karıncalar gibi ayak altlarında kalır. Yoksula iyilikte bulunanı dünya ve âhırette yükseltirim. Bir yoksulun bir kusûrunu açığa vuranın yetmiş kusûrunu açıklarım. Yoksulu hor gören, onun kalbini kıran, benimle savaşmış gibidir.)

(Nice zenginler vardır ki, servetleri onları azdırır. Nice sıhhatli insanlar vardır ki, onları sağlıkları azıtır. Nice âlimler vardır ki, onları ilimleri azdırır, nice câhiller vardır ki, cehâletleri onları ifsâd eder. Beli bükülmüş ihtiyârlar, benden korkan gençler ve memedeki yavrular olmasa, bir damla yağmur yağdırmaz, yerden bir çekirdek bitirmez, onlara devamlı azâb ederdim.)

(Bana olan ihtiyâcınız kadar bana itâ’at edin! Cehenneme dayanabileceğiniz kadar günah işleyin! Îmânınızı düzeltin! Dîninizi düzeltirseniz ölümünüz de güzel olur.)

(Ey insanoğlu, sabret, alçak gönüllü ol ki, seni yükselteyim. Af dile ki, seni affedeyim! Benden iste, sana vereyim. Sadaka ver, malını bereketlendireyim. Yakınların ile ilgilen, ömrünü bereketlendireyim. Benden sıhhat ve âfiyet iste ki seni sıhhatli kılayım.)

(Ölüm, bütün gizli işlerinizi açığa çıkarır, kıyâmet onları ortaya kor. İşlediğiniz günahın küçüklüğüne değil, onu kime karşı işlediğinize bakın! Rızkınızın azlığına veya çokluğuna değil, onu veren Rabbinize bakın! Benim mekr-i gazabımdan emin olmayın! Hangi işiniz için kızacağımı bilemezsiniz. Ben sizin görünüşlerinize, servetlerinize değil, kalbinizdeki niyyetlerinize ve buna uygun olan amellerinize bakarım.)

Allahü tealaya emanet olunuz efendim.

Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin, Cuma gününü tebrik ederiz, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.

Ali Zeki Osmanağaoğlu

Öyle neşeliyiz seviniyoruz,
sanki bulutlarda dolaşıyoruz,
uzansak ay'ı elimizle tutarız,
eğilsek yıldızları toplarız.

Çünki, bizi muhatap aldı rabbimiz,
onun emr ve yasaklarına tâbîyiz,
ve de öyle bir nebînin ümmetiyiz,
uğruna kâinatı yarattı rabbimiz.

Herkes kendi hocasıyla övünür,
benim sahibim kâinatın en üstünüdür,
hocamın hocalarının hocasıdır o server,
onsuz olunurmu iki alemde münevver.

Bu nimet öyle büyük şereftir-saadettir,
kıymetini bilmeyeni dövmek gerektir,
bukadar nimet içinde kimki üzüntülüdür,
milyar sahibinin kuruş kaybetmesi gibidir.

Böyle şerefli bir kafileyiz, aileyiz, ümmetiz...
müjdelerolsun, kavuştuk nimetlere, dahane isteriz.
buna rağmen dünya için hala üzülürsek biz,
Rabbimizi gücendirir, büyüklerimizi incitiriz.
 
 
 

460
DİNİ BİLGİLER / Sünnet de delildir
« : 26 Ocak 2009, 09:09:02 »
Sual: Sünnetin delil olduğuna dair İmam-ı Şafii’nin bir yazısı varmış. Bu yazı nasıldır?
CEVAP
Çok yazısı vardır. Birinin özeti şöyledir:
Resulullah efendimizin, Kur’an-ı kerimi açıklayan sünnetine önem vermeyen biri, İmam-ı Şafii hazretlerine der ki:
- Kur’anın bir kelimesini inkâr eden kâfir olur. Öyleyse neye dayanarak, herhangi bir emir hakkında; âyet yok iken “Bu farzdır” nasıl denebilir? Şu halde biz bazı hadisleri kabul etmesek ne lazım gelir?

İmam Şafii, Kur’anda geçen Hikmet’in sünnet demek olduğunu ispat ettikten sonra der ki:
- Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(Hayır Rabbine andolsun ki anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]

Demek ki Allah’ın hükmünü bildiren Kitap’tan ayrı olarak, Resulullahın hükmü de vardır.
Allahü teâlâ yine buyuruyor ki:
(Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının!) [Haşr 7]
Bu âyet de, Resulullahın emir ve nehyine sarılmanın farz olduğunu bildiriyor.

İmam Şafii hazretleri, Kur’anda bulunan bazı genel hükümlerden sünnet ile özel hükümlerin çıkarıldığını bildirir:
- Namaz kılmanın genel emrinden hayzlı kadınların hariç bırakılması, zekata sadece bazı malların tâbi tutulması, vasiyetin feraiz âyetleriyle nesh edilmesi, miras âyetlerinin bütün anne, baba ve çocuklara şamil olduğu halde, kâfir olanlarına miras verilmeyeceği gibi istisnalara sünnet ile açıklık getirilmiştir.

Bu açıklamalardan sonra insaf ehli olan zat, sünnetin de delil olduğunu kabul eder. Ama yine bazı sorular sorar. Der ki:
- Peki sünnet ile kesin bir haram nasıl mubah kılınabilir?
- Bak şu yanında duran adamın kanına ve malına kimse dokunamaz. İki salih şahit, “Bu kişi falancayı öldürdü ve elindeki malını aldı ve işte yanındaki mal da gasbettiği maldır” dese, bu durumda ne yapılır?
- Kısas olarak öldürülür, malı da asıl sahibinin vârislerine dağıtılır.
- Peki bu şahitlerin yalan söyleme veya yanılma ihtimali var mıdır?
- Elbette vardır.
- Peki, kesinlikle dokunulmaz olan can ve malı nasıl oldu da kesin olmayan iki şahidin sözü ile mubah oldu?
- Çünkü şahitliği kabul etmek de dinin emridir.
- Peki Kur’anda katillikte şahitliğin kabulünü gösteren bir âyet var mı?
- Hayır, Allah’ın diğer emirlerinden kıyas ederek bunu çıkarıyorum.
- Şahitlerin hakiki hallerine yalnız Allahü teâlâ vakıf olduğu halde, zahire göre onları kabul ediyorsun. Biz de muhaddisten zapt, hıfz, adalet, tek kalmama gibi şartları arıyoruz. Yani iki şahitten beklenenden daha fazlasını hadis âliminden istiyoruz. Ancak bu şartlara haiz hadisler delil oluyor. (El Ümm)

Sen iki şahit ile, bu şahitlerin yanılma ve yalan söyleme durumları da olabildiği halde, bunlara inandın hüküm verdin, bir cana kıydın. Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde defalarca (Resulüme uyun, getirdiklerini alın, yasak ettiklerinden kaçının, O kendiliğinden konuşmaz, sözleri vahye dayanır, Ona itaat bana itaattir, Sizi sevmemi istiyorsanız Ona tâbi olun, Onun yolu ile benim yolumu ayıranlar kâfirdir) buyuruyor. Sünneti delil almak için, Allahü teâlânın emri ve şahitliği yetmiyor mu?
 

461
DİNİ BİLGİLER / NEFS MUHÂSEBESİ
« : 26 Ocak 2009, 09:08:41 »
1 - Birinci iş, şirket kurmakdır. Ticâret ortağı insanın para kazanmakda ortağı olduğu gibi, ba’zan da, hıyânet yapınca, düşmanı olur. Hâlbuki, dünyâda kazanılan şeyler, muvakkatdir. Aklı olan, buna kıymet vermez. Hattâ, ba’zıları, (Geçici olan hayr, sonsuz kalan şerden dahâ kıymetsizdir) dedi. İnsanın herbir nefesi, kıymetli bir cevher gibidir ki, bunlardan bir hazîne yapılabilir. Asl bunu hesâb etmek îcâb eder. Aklı olan kimse, hergün, sabâh nemâzından sonra, hâtırına hiçbirşey getirmeyip, ortağı olan nefsine demelidir ki: (Benim sermâyem, yalnız ömrümdür. Başka birşeyim yokdur. Bu sermâye, o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes, hiçbir şeyle tekrâr ele geçemez ve nefesler sayılıdır, azalmakdadır. Ömr bitince, ticâret sona erer. Ticârete sarılalım ki, vaktimiz azdır ve âhıret uzun ise de; orada ticâret ve kâr olmaz. Bu dünyâ günleri, o kadar kıymetlidir ki, ecel gelince, bir gün izn istenir, fekat ele geçmez. Bugün, bu ni’met elimizdedir. Aman nefsim, çok dikkat et de, bu büyük sermâyeyi elden kaçırma! Sonra ağlamak, sızlamak, fâide vermez. Bugün, ecelin geldiğini, dahâ bir gün müsâ’ade etmeleri için, yalvardığını, sızladığını ve sana, bir gün bağışladıklarını ve şimdi, o günde bulunduğunu farz et! O hâlde, bu günü elden kaçırmakdan, bununla, se’âdete kavuşmamakdan dahâ büyük ziyân olur mu? Yarın ölecekmiş gibi, dilini, gözlerini ve yedi a’zânı harâmdan koru!

Cehennemin yedi kapısı var, demişlerdir. Bu kapılar senin yedi uzvundur. Bu uzvları harâmdan korumaz isen ve bugün ibâdet yapmaz isen, seni cezâlandırırım! Nefs âsî, emrleri yapmak istemez ise de, nasîhat dinler ve riyâzet yapmak, istediklerini vermemek, ona te’sîr eder. İşte nefs muhâsebesi böyle olur. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Akllı kimse, ölmeden önce hesâbını gören, ölümden sonra kendisine yarıyacak şeyleri yapan kimsedir). Bir kerre de buyurdu ki: (Yapacağın her işi, önce düşün, Allahü teâlânın râzı olduğu, izn verdiği bir iş ise, onu yap! Böyle değilse, o işden kaç!). İşte hergün, nefs ile böyle şartlaşmalıdır.

 
 
 

462
İmâm-ı Rabbânî "kaddesallahü teâlâ sirrehül azîz" birinci cild, 217. ci mektûbunda buyuruyor ki, (Hiç yanlış olmıyan, güvenilecek, yalnız Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflerdir. Çünki her ikisi de, elbette doğru olan, vahy ile bildirilmiştir. Yâni melek ile indirilmiştir. Âlimlerin söz birliği ve müctehidlerin ictihâdı da, bu iki doğru kaynaktan alınmıştır. İşte, islâmiyetin bu dört temeli dışında kalan bilgiler, her ne olursa olsun, bu dört esasa uygun ise, kabûl edilir. Uygun olmıyanlar, Evliyânın ilimleri, marifetleri, keşfleri olsa da, [fen adamı olarak geçinen, fen taklîdcilerinin, tecribe ve isbât edilmiş bilgiler arasına, bozuk düşünceleri ile karıştırdıkları, hipotez, teori bile olmıyan sözleri olsa da], kabûl olunmaz.)


(Berîka) kitabının doksandördüncü sayfasında buyuruyor ki, (Edille-i şer'ıyyenin dört olması müctehidler içindir. Mukallidler yâni dört mezhebden birinde olanlar için delîl, senet, bulunduğu mezheb reîsinin ictihâdı ve sözüdür. Çünki mukallidler, âyetten ve hadisden ahkâm çıkaramaz. Bunun içindir ki, mezheb imamının sözü, Nassa yâni âyete ve hadise uymuyor göründüğü zaman mezheb imamının sözüne uyulur. Çünki (Nass) ictihâd istiyebilir. Yâhud, başka nassla değişmesi, tevil edilmesi, yanlış birşey olması, nesh edilmiş olması mümkindir. Bunları da ancak müctehid anlıyabilir.)

463
Sual: Kur’andan başka delil var mıdır?
CEVAP
Mezhepsizler, dindeki dört delilin ikisini kabul etmeyip Kitap ve Sünnet’ten başka delil yok diyorlar. Mezhepsizleri de geride bırakan türediler, Kitap ve Sünnet tâbirine bile saldırıp, “Kur’andan başka bir sünnet adı altında din çıkarmak İslamı yıkmaktır, Peygamber Kur’anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacıdır” diyerek Sünneti Kur’andan farklı bir şey gibi göstermeye çalışıyorlar.

Yalnız Kur’an diyenler, kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmıyorlar. İslamiyet’i yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların başında İgnaz Goldziher, Shacht gibi Oryantalist denilen gayri müslimler gelir. Hıristiyanların çıkardığı bu akıma kapılıp biz de resulüz diyenlerden Hintli Mirza Gulam Ahmet ile Mısırlı Reşat Halife ve daha başka zındıklar vardır. Reşat Halifenin kurduğu on dokuzcular bâtıl dinini savunanlar da yalnız Kur’an diyor, Sünneti inkâr ediyorlar.

Dindeki dört delilden üçü inkâr edilince, herkes kendi anladığını doğru kabul edecek ve böylece insan sayısı kadar din meydana gelecek, bir kaos yaşanacak ve nihayet din yıkılacaktır. Fakat bu dini yıkmaya muvaffak olamayacakları Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir:

(Onlar, ağızları ile Allah’ın nurunu [Kur’an, Sünnet, icma ve kıyastan meydana gelen Allah’ın dinini] söndürmeye yelteniyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu [dinini] tamamlayacaktır.) [Saf 8]

Yalnız Kur’an diyenler, Kur’andaki İslam diyenler, utanmadan yalan söylüyorlar. Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kur’ana inanmalarında samimi olsalardı, âyetlere inanırlardı. Allah yalnız Kur’an mı diyor? Allahü teâlâ, (Resulüme uyun, Onun bildirdiği her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah’ın yolu ile Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?

İşte âyet-i kerime mealleri:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun eğerek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]

(Biz her Peygamberi kendisine itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]

(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: “İşittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır.) [Nur 51]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]

(Allah’a ve Resulüne uyun. [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]

Kur’anda, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü devreden çıkaran, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kur’anın ifadesi ile kâfir olur.

464
DİNİ BİLGİLER / Kur’an ve Sünneti inkâr
« : 26 Ocak 2009, 09:07:31 »
Sual: Peygamberin hadislerine niye bu kadar önem veriyorsunuz?
CEVAP
Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun eğerek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]

(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Resulullahta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21]

(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

(Allah, dilediğine hikmeti verir. Hikmet verilene de, çok hayır verilmiştir.) [Bekara 269]

(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]

İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmet, Sünnettir. Önce Kur’an, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyurdu. (Risale s.78) Kur’an ile birlikte bir de hikmet [Sünnet] getirildiği, bu âyet ile de bildirildi.

Yukarıdaki yazıda, yalnız Kur’an diyenlerin, Kur’ana inanmadıklarını, Kur’an ve Sünneti kabul etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirmiştik.
Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]

(Bana uyan cennete girer, bana isyan eden ise giremez.) [Buhari]

(Bir zaman gelir “Kur’andan başka şey tanımam” diyenler çıkar) [Ebu Davud]

(Kur’ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.) [Hakim]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” der.) [Ebu Ya’la]

(Sünnetimi öldürüp dini bozmaya çalışanlara lanet olsun.) [Deylemi]

(Ümmetim bozulunca, sünnetimi ayakta tutana şehit sevabı verilir.) [Hakim]

(İhtilaflar çıkınca, sünnetime ve hulefa-i raşidinin sünnetine sımsıkı sarılın!) [Tirmizi]

(Bize yalnız Kur’andan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri: (Ey ahmak! Mesela Kur’anda, namazların kaç rekat olduğunu bulabilir misin?) dedi. Hazret-i Ömer, farzların seferde kaç rekat kılınacağını Kur’anda bulamadık diyenlere, (Allahü teâlâ, bize, Resulullah efendimizi gönderdi. Kur’anda bulamadığımızı, Ondan gördüğümüz gibi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)

465
Sual: (Yalnız Kur’an, Kur’andaki din) diyenlerin kâfir olduklarını kim bildiriyor?
CEVAP
Bizzat Allahü teâlâ bildiriyor. Kendisi ile birlikte Resulüne uyulmasını, iman edilmesini, isyan edilmemesini, isyan edenlerin kâfir olduklarını bildiriyor. İşte âyet-i kerime mealleri:

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20] (Sadece Allah’a değil, Resulüne de itaat şarttır.)

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Resule uymak, Allah’a uymak demektir.)

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13] (Sadece Allah’a denmiyor, Resulüne de karşı gelen buyuruluyor.)

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14] (Sadece Allah’a denmiyor, Resulüne de buyuruluyor.)

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36] (Sadece Allah’a denmiyor, Resulüne de karşı gelen buyuruluyor.)

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin, pis şeyleri haram kılar.) [Araf 157] (Haram etme yetkisini Allahü teâlâ, Resulüne de vermiştir.)

(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun eğerek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]

(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: “İşittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür.) [Nur 51] (Mümin olan, sadece Allah’a değil, Resulüne de uyar.)

(Allah’a ve Resulüne itaat edin! [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [A. İmran 32] (Demek ki sadece Allah’tan değil, Resulünden de yüz çeviren kâfirdir.)

(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151] (Yalnız Allah’ın değil, Resulünün emrine uymayan da kâfirdir.)

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36] (Sadece Allah değil, Resulü de bir hüküm verince, kimsenin söz söylemeye hakkı kalmaz.)

(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158] (Demek ki Resule de iman şart.)

(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13] (Resulüne inanmayan da kâfirdir. Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir.)

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71] (Sadece Allah’a inanan değil, resulüne de inanan kurtulmuştur.)

Allahü teâlâ, Resulünü hep kendi ile beraber de bildirirken aşağıda ise sadece Resulünü bildiriyor:
(Resulüm de ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

(Ona [Resulüme] uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

(Onun sözü vahiyden başka şey değildir.) [Necm 4]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(Kimi, ona [Resulüme] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa 55-56] (Resulünün hadislerinden yüz çeviren kâfirdir.)

(Hayır, Rabbine andolsun ki ihtilaflarda seni hakem edip verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmeyen iman etmiş olmaz.) [Nisa 65] (İmanlı, Resulullahın hükmüne razı olur.)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Kur’andan başka şeye uymayız diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

(Hadisi bırak, Kur’ana bak diyerek bana inanmayanlar çıkacak.) [Ebu Ya’la]

(Kur’andan başka delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

(Bana uyan Cennete girer, isyan eden Cennete giremez.) [Buhari]

Sual: Bazı kimseler, (Biz sadece Allah’a uyarız, Resulüne uymak zorunda değiliz) diyorlar. Bu doğru bir hareket midir?
CEVAP
Resulüne uymayan, Allahü teâlâya uymuş sayılmaz. Yalnız Kur’an diyenler, kesinlikle samimi değildir. Çünkü, Kur’anda sayısız âyet-i kerimede Resulüne uyulması emrediliyor:

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Al-i İmran 32]

(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]

(Allah ile Resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150, 151]

Sahihayn diye meşhur ve din-i İslam’ın iki temel hadis kitabı olan Buhari ve Müslim’deki bir hadis-i şerif de şöyledir:
(Bana uyan, Allah'a uymuş, bana asi olan da, Allah'a asi olmuş olur.) [Buhari, Müslim]

Görüldüğü gibi, yalnız Kur’an diyerek, Resule uymayanların, sahtekâr olduklarını, Allah ve Resulü bildirmektedir.

Sual: Bazıları kesinlikle hiçbir hadisi kabul etmiyor, (yalnız Kur’an) diyor. Binlerce âlimin tasdik ederek bugüne kadar gelen hadisleri kabul etmeyen kâfir olmaz mı?
CEVAP
Onların Kur’ana inanıyorum demeleri yalandır. Çünkü Kur’an-ı kerimi de toplayan eshab-ı kiramdır, hadis-i şerifleri de bildirenler eshab-ı kiramdır. Birine inanıp öteki inkâr edilmez. Resulullah efendimiz, böyle kimselerin çıkacağını mucize olarak 14 asır önce bildirmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir:

(Bazı kibirli kişiler çıkacak, “Allah Kur’anda bildirilenden başka bir şeyi haram kılmadı” diyecek. Yemin ederim ki, benim de emrettiğim, yasakladığım, koyduğum hükümler vardır. Bunların sayısı Kur’andaki hükümlerden daha çoktur.) [Ebu Davud]

(Kur’andan başka delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

(Hadisi bırak, Kur’ana bak diyerek bana inanmayanlar çıkacak.) [Ebu Ya’la]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul ederim diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]

(Cebrail aleyhisselam, Kur'an gibi, açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

(Bana uyan Cennete girer, isyan eden Cennete giremez.) [Buhari]

(Bize yalnız Kur’andan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri, (Ey ahmak! Mesela Kur’anda, namazların kaç rekat olduğunu bulabilir misin?) dedi. Hazret-i Ömer, farzların seferde kaç rekat kılınacağını Kur’anda bulamadık diyenlere, (Allahü teâlâ, bize, Resulullah efendimizi gönderdi. Kur’anda bulamadığımızı, Ondan gördüğümüz gibi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)

466
DİNİ BİLGİLER / Resulullah Kur’anı açıkladı
« : 26 Ocak 2009, 09:06:48 »
Sual: Resulullah efendimiz Kur’anı niye açıkladı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde, (Resulüm, sana indirdiğimiz Kur’anı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)
İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:
Kur’an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, rüku ve secdede okunacak tesbihler, vakit namazları ile bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, namazı bozan şeyler, zekat nisabı, zekatın hangi maldan verileceği orucun ve haccın farzları, oruç kefareti, hukuk bilgileri, kedi köpek etinin yenilip yenilmeyeceği gibi birçok husus açıkça bildirilmemiştir. Yani hiçbir âlim, bunları Kur’an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. (Mizan-ül kübra)

Yalnız Kur’an diyen müsteşriklere [oryantalistlere] soruyoruz. Kur’an-ı kerimde (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor. (Maide 3) Meyte, boğazlanmadan ölen veya öldürülen yani leş olan hayvandır. Bir müsteşrik, bu âyete bakarak balık yemenin haram olduğunu söyler. Ona göre sadece delil Kur’andır. Halbuki Allahü teâlâ (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü öğrenmek için Kur’ana ve sünnete bakın!) buyuruyor. Balık kesilmeden yenir mi diye Kur’ana bakınca müsteşrik yenmeyeceğini anlar. Dalak kandır. Müsteşrik, âyete bakınca bunun da haram olduğunu anlar. Fakat sünnete bakılınca istisna olarak balık ve dalağın helal olduğu görülür. Hadis-i şerifte, (Size iki meyte ve iki kan helal kılındı. İki meyte balıkla çekirgedir, iki kan ise, karaciğerle dalaktır) buyurulmuştur. (İbni Mace, Ebu Davud)

Yine Peygamber efendimiz, (Denizin suyu temizdir, meytesi helaldir) buyurarak deniz meytelerinin helal olduğunu bildirmiştir. (Ebu Davud, Abdürrezzak)

Buna da açıklık getirilmiş, her meyte değildir. Mesela kendiliğinden ölüp su yüzüne çıkan balığın da yenilmeyeceği hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Dare Kutni)

Aslan, kaplan, kurt, maymun ve köpek gibi yırtıcı hayvanlarla, atmaca, kartal, doğan ve şahin gibi yırtıcı kuşların etlerinin haramlığı da hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Müslim)

Peygamber efendimiz, (Yemin ederim ki, ben size ancak Allah’ın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum) buyurdu. (Taberani), Zaten Onun sözleri vahiydir. (Necm 4)

Kur’ana, İslam’a uymak için, Peygamber efendimize uymak gerekir. Peygamber efendimize uymak için de İslam âlimlerine uymak gerekir. Kur’an-ı kerimde (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruluyor. (Nahl 43)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimlere tâbi olun!) [Deylemi]
(Âlimler yeryüzünün ışıklarıdır. Benim ve diğer Peygamberlerin vârisleridir.) [Ebu Nuaym]

(Âlimler rehberdir.) [İ. Neccar]
(Âlim, Allahü teâlânın güvendiği kimsedir.) [Deylemi]

Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerimdeki, (Allah’ın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, mezhep imamlarının bildirdiklerine uyun) demektir.) [Dürr-ül-muhtar haşiyesi]

Nasıl kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sünnet, yani hadis-i şerifler de Kur’an-ı kerimden ayrı değildir. Onun açıklamalarıdır. Nasıl, tüzükler, yönetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sünnete aykırı değildir. Kıyas, Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Sünneti Kur’an-ı kerimden ayrı, kıyası [âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka göstermeye çalışanların, sapık olduğu Mektubat-ı Rabbani’de yazılıdır.
 

467
Hayvanlar Alemi / BUKALEMUN
« : 25 Ocak 2009, 23:12:36 »
Bukalemunlar gün ışığında yapraklı bir dalda otururken, etraflarındaki çalılıkların gölgesine benzer şekilde siyah ve uçuk kahverengi lekelerle yeşil olurlar. Akşam yaklaştığında ve ışıklar sönükleşmeye başladığı zaman, bukalemunun rengi grimsi yeşile döner ve daha sonra sarı lekeli donuk sarımsı kahverengiye dönüşür. Karanlıkta ise bukalemun tamamen siyah olur. Bütün bu renk değişimleri 15'er dakika içinde gerçekleşir. Bukalemun sadece bulunduğu yere uymak için rengini değiştirmez. Eğer kızmışsa, üzerinde diğer hayvanlara uyarı olacak şekilde koyu turuncu benekler ve koyu kırmızı lekeler de oluşur.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.16

468
Hayvanlar Alemi / DENİZ YILDIZI
« : 25 Ocak 2009, 23:12:17 »
Dişleri olmayan denizyıldızı yiyeceklerini sindirmek için kendine özgü bir metod kullanır. Avının yerini bulmasında koku ve dokunmaya bağlı olarak, avın kapladığı alanın büyüklüğü de etkilidir. Kollarının altında yüzlerce ince, her zaman hareket eden, emici diskler bulunmaktadır. Deniz yıldızlarında hareket, bir kayaya veya başka bir cisme ayakları ile yapışması ve sonra geri çekmesi ile sağlanır ve denizyıldızı bu biçimde yavaşça sürünür. Günlük yiyecekleri kabuklu deniz hayvanları, karides, kum ve taş gibi birikintilerdir. İstiridyeyi bulduğunda denizyıldızı onu içine çeker ve bir çok emici ayağını istiridyenin kabuğuna yapıştırır. İstiridye aşırı güçlü supaplara sahip olmasına rağmen denizyıldızı sonunda istiridyenin kabuğunun yavaş yavaş açılmasını sağlar.

The Ocean World of Jacques Cousteau, Quest for Food, s.47