Gönderen Konu: Çernobil Karadenize Yağmurla Geldi...Can Dündar Yazıyor...İçimiz Kan Ağlıyor...  (Okunma sayısı 565 defa)

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.432
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
 Çernobil Karadenize Yağmurla Geldi...Can Dündar Yazıyor...İçimiz Kan Ağlıyor...
Karadeniz, "Çernobil etkisi teorisi" ve kanser endişesi ile çırpınıyor. Göğsünden 12 santimlik bir tümör alınan Erkan'ın babası, "O yağmurları yiyen adam ne olur? Radyasyonu almışız daa!" diyor

Milliyet'ten Can Dündar'ın yazısı:

Deli yağmur, çılgın yeşilin üstüne yağıyor. Sarp patikalarını tırmanıyoruz Ardeşen'in... Çıktıkça başımız bulutlara değiyor; bulutlar başımıza... Teypte Kazım Koyuncu tulumuyla dertleşiyor:
"Bu dere yılan olsa narino/ Derdimi bilen olsa/ Oturup da ağlardım narino/ Yaşımı silen olsa..."

Acılar filiz veriyor
Hopa... Arsin... Arhavi... Ardeşen...
KTÜ Tıp'a göre "En çok kanser hastası o beldelerden geliyor."
Biz de o beldelere gidiyoruz; amansız bir marazın izini sürercesine... Ardeşen radyasyonlu çayların gömüldüğü toprak... Bir kuşak önce ekilmiş acılar filiz veriyor. Göğe yakın bir yerde, Yurtseven köyünde duruyor arabamız:
Dost canlısı, gözü yaşlı Berberoğlu ailesinin yanındayız. Nezaket Berberoğlu'nun evladının birini trafik almış, evlat bildiği diğeri kanserle boğuşuyor. Ve o, yağmurların ecel getirdiği günü gözyaşıyla anımsıyor:
"Bir sabah kalktım, salatalık tarlası sapsarı olmuştu. 'Radyasyon vurdu' dediler. Bostanda hiç sebze olmadı o sene... Toprağımız, betona döndü. Yedik lahanamızı; sütümüzü içtik. Çayın bir kısmını fabrikanın bahçesine gömdüler, kalanını çayımıza kattılar. Aldık radyasyonu, kaybettik sağlığımızı... Hastane yolu bilmezdim, hastaneden çıkmaz oldum!"

Çalınan çaylar
1986'da Çernobil nükleer santralı patladığında Erkan Berberoğlu 1,5 yaşındaymış. Rüzgâr, nükleer serpintileri tarlalarına taşımış, Erkan'ın sütüne, yoğurduna bulaştırmış. Karadenizli'nin ekmeği, suyu, rızkı olan çay, bir günde düşmanı, celladı oluvermiş.
Avrupalı yaşıtlarının mamaları imha edilirken, Erkan'ları uyaran olmamış. Tersine, "sorumlu" Bakan, "Ben içiyorum, siz de için" diye şov yapmış.
Radyasyonlu çayları aşağı fabrikanın bahçesine gömmüşler. Sonra bir gün gömülü çayları çuvallarla arabaya yükleyenleri yakalamış Milliyet... Çalınan çaylar içilmiş; kalanlar yeraltı sularına karışıp zehirlemiş toprağı... Erkan, onlarla büyümüş.

Radyasyon aldık da
Hastaneye koşan ilk hastalara "Daha durun" demiş doktorlar; "Etkisi 15-20 yılda görülür bunun... Şimdi teker teker geliyorsunuz, o zaman otobüslerle geleceksiniz".
Ve Erkan 20 yaşına gelince bir gün sol kolunun altında bir ağrı hissetmiş. "Otobüsler dolusu hastalar"a katılıp Ankara Gazi hastanesine gitmiş, göğsünde 12 santimlik bir tümör bulunmuş; alınmış. Tekrarlama riskine karşı yoğun kemoterapi alıyor Erkan... Tedavi, Berberoğlu ailesine ayda 1 milyara mal oluyor.
Doktoru, Gazi Onkoloji Bölüm Başkanı Prof. Nazan Günel, 1990'larda kurulan Çernobil Komisyonu'nun da üyesi... Ama "Hastalık Çernobil kaynaklı diyemeyiz" diyor. Gel de Erkan'ın babasına anlat bunu... Şinasi Berberoğlu, daha önce adını bile duymadığı şeyi, Azrail diye tanıyor şimdi:
"O yağmurları yiyen adam ne olur? Radyasyon almışız daa..."

Öfke ve tevekkül
Trabzon Belediye Başkanı Volkan Canalioğlu "Rakamlara bakmayın, hastaların çoğu Ankara'ya, İstanbul'a gidiyor. Çoğu da doktora gitmeye ürküyor. Karadeniz'de kanser patlıyor" diyor.
En az kanser kadar tehlikeli bir salgın bu:
Bilime, tıbba, iktidara güvensizlik...
Yalanı görmüş insanlara özgü bir ihanete uğramışlık duygusu, kiminde paniğe dönüşüyor; kiminde boşvermişliğe...
Arabamız patikalarda arsız dallara sürtüne sürtüne dağdan inerken, yağmur hababam çiseliyor uçsuz bucaksız yeşilliğin üstüne...
Kazım Koyuncu'nun "Hep yedik o yağmurları kafamıza" sözleri çınlıyor kulağımızda... Teybimizde yine onun sesi: "Dünya benim sanırdım meğersem yanılmışım/ Felek gözün kör olsun, ne kadar geç kalmışım."

Onkoloji koğuşunda...

Trabzon'da Farabi hastanesindeyiz. KTÜ Onkoloji Bölümü Başkanı Prof. Fazıl Aydın'la, baştan aşağı yenilenen bu modern hastanenin kanser koğuşlarını geziyoruz. Serviste 8 hasta yatıyor. Rahminden 4,5 santimlik kitle alınan Aysel Yalçın, "Bu illet eskiden yaygın değildi" diyor, "Çernobil'den sonra türedi."
Yan odada yatan Arsin'li Muhittin Çiçek de emin bundan... Tükürük bezlerindeki tümörü almışlar. "O dönem çok fındık, çay tükettik. Ondandır" diyor.
İsmini vermekten kaçınan bir doktor, bu teşhise katılıyor:
"O dönem fındığı, çayı imha etmeyi göze alamadılar, hastalığın yayılmasına göz yumdular. Bize konuşma yasağı koydular. Belirli kanser türlerindeki artış ortada. Radyasyona duyarlı troid kanserine rastlanmazdı, şimdi 4 troid kanseri tanıdığım var." Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yakup Arslan, sakat doğumlarda artış olduğunu doğruluyor. Ancak "Bunun pek çok nedeni olabilir. Çernobil öncesi ve sonrası sakat doğumlara dair istatistik de yok" diyor. Yine de "Çernobil'in bölgeye etki ettiğine inanıyor."
Doktorlar kesin yargılardan kaçınadursun, Karadeniz "Çernobil etkisi teorisi" ve kanser endişesi ile çırpınıyor. Hastalar otobüslerle büyük kentlere akıyor. Kimi bir kemoterapi reçetesi yazdırmak için saatlerce yol gidip geri dönüyor, kimi bu belayla nasıl baş edeceğini bilemeden ölüyor.
Karadeniz, bilimsel araştırma, sağlık taraması, erken teşhis seferberliği bekliyor.

'İki Çernobil daha var'

Prof. Dr. Fazıl Aydın, KTÜ Tıp fakültesi Onkoloji Bölüm Başkanı.
Lenf kanseri olan annesini, tedaviye Ankara'ya götürmüşler. Kendisi kanserle ve "Karadeniz'de kanser patladı" paranoyasıyla baş etmeye çalışıyor:
Halkla aranızda bir güven sorunu var.
Biz ne desek halk, bu belanın Çernobil'den olduğuna inanmış bir kere. Tepki, yönetimin umursamaz tavrına.. Çaylar imha edilirken çay içen bakana... Keşke sigaraya da aynı tepkiyi verebilsek.

Gerçekten patladı mı Karadeniz'de kanser?
Abartılıyor. Bölgede kanser vakası çok, ama Marmara'yla, Ege'yle mukayese edince oranlar birbirine çok yakın. "Çernobil'le arttı" da diyemeyiz, Çernobil öncesi kayıtlar olmadığından mukayese olanağı yok.

Hangi tür kanser yaygın?
Guatr çok yaygın. Mide ikinci sırada...

Radyasyon etkisini 15-20 yılda gösterir diyorlar?
Nükleer bomba atılan Japonya'da kan kanseri o kadar yıl sonra çıktı. O anlamda riskli dönemdeyiz.

50 hasta sıra bekliyor
Bundan sonra ne yapılmalı sizce?
Gelişen duyarlılığı bilince dönüştürmeliyiz. Köyde gidiyorum, adam "Bu Çernobil bizi kanser etti" diyor, ama bir sigarayı diğerine ekliyor. "Sen Çernobil'i içiyorsun, haberin yok" diyorum. Erken teşhis çok önemli, ama üniversitenin erken teşhis bölümüne uğrayan yok. Hasta olmadan gelmiyorlar. Her sene 2-3 toplantı yapıyoruz. En fazla 20-30 kişi geliyor. Halkı eğitmemiz lazım. Burnumuzun dibinde, Ermenistan'da, Bulgaristan'da iki Çernobil daha var. Bugün kaza olsa Türkiye ne önlem alabilir, gelin bunu konuşalım.

Kanser Hastaları Derneği
'Her evde bir kanserli var'

Kanser Hastaları ve Yakınları Derneği, Trabzon'da bir yıl önce kurulmuş. Başkan, avukat Sibel Suiçmez 2003 sonunda kızkardeşi kansere yakalanınca fark etmiş ki, herkes aynı dertten mustarip... "Her Karadeniz ailesinde en az bir kanserli var". Ve halk bilinçsiz. Hastalarla yakınlarına tıbbi, hukuki destek vermek için bu derneği kurmuş:

Rakamlar kanser patlamasını yalanlıyor.
Bilim insanlarıyla aramızda güven sorunu var. Onlara ve devletin verilerine inanmıyoruz. Çernobil sonrasında önlem alacaklarına halka yalan söylediler. Çay, fındık tüketmeye teşvik ettiler.

Kanser hastalarının durumu nasıl?
Panik havası var. Hasta yakını hastadan, hastalar birbirinden gizliyor. "Kanser" yerine "O kötü hastalık" diyorlar. Açıklama yapsak moral bozmakla suçluyorlar.

Talebiniz ne?
Sağlık taraması istiyoruz. Hastane, doktor, teknik donanım yetersiz. Acilen bir onkoloji hastanesi kurulması gerekiyor. Bağımsız kişilerin araştırma yapmasını bekliyoruz.

Cavit Koyuncu
'Oğlum öldü, başkaları ölmesin'

Hopa'nın Sugören Mahallesi'ndeyiz. Ara sokakta mütevazı bir apartman dairesi... Salondaki dolabın üstünde 2 gitar, kutularında yan yana duruyor. Kazım Koyuncu'nun evi burası... Gitarlar, onun gitarları...
33 yaşındaki rockçı, müziğiyle olduğu gibi ölümüyle de önce Karadeniz'i, sonra Türkiye'yi salladı.
Genç yaşta, üstelik tam da Çernobil'le savaşta akciğer kanserinden ölmesi deprem etkisi yarattı.
Karadeniz'de en çok onun kasetleri satılıyor, radyolarda en çok onun müziği çalınıyor şu ara... Baba evi Hopa'da şenliklere onun adı verildi. Hopa'nın ÖDP'li belediye başkanı Yılmaz Topaloğlu "Onun hassasiyetini doğru hedefe taşımalıyız" diyor. Bir kanser tarama merkezi için sivil girişim örgütlemeye çalışıyor.
Kazım'ın babası, 50 yıllık TİP'li Cavit Koyuncu, oğlunun gitarlarına bakan koltuğunda ağır konuşuyor:
"Her yerden genç kanser haberi geliyor. Oğlumu kaybettim, ama onlar da benim evladım. Burada insanlık kalmamış. İnek gibi önüne ne konursa içiyor yetkililer... Hiçbirini affetmiyorum. Küba'da insanlar parasız tedavi ediliyormuş. Açsınlar kapıları, oraya gidelim."

Çevrimdışı N0RM

  • 2. SINIF UYE
  • ****
  • İleti: 6.136
  • Puan 310
  • Cinsiyet: Bay
  • Narq0z
    • Profili Görüntüle
    • E-Posta
bilgi için sağol

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.432
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Bilgi için saol
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.432
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
eyw kardeşim