Gönderen Konu: Aşırı Kilolar ve Mutsuzluk  (Okunma sayısı 770 defa)

Çevrimdışı weathered

  • 4.SINIF UYE
  • **
  • İleti: 1.909
  • Puan 65
  • Cinsiyet: Bay
  • OyunSiteniz.Com
    • Profili Görüntüle
Aşırı Kilolar ve Mutsuzluk
« : 26 Ocak 2009, 22:15:19 »
Bir tür davranış bozukluğu olarak kabul edilen yeme bozukluğu, şişman ve bir o kadar mutsuz ve güvensiz insanlar yaratıyor. Ancak bu mutsuzluktan kurtulmanın çaresi yok değil.

Şişmanların kişilik özelliklerini ortaya çıkarmak için yapılan bir çalışma, şişman kadınların normal kilolu olanlara göre daha hassas, alıngan ve sıkıntılı olduklarını ortaya çıkardı. Obezite, yani şişmanlık hastalığı, hem erkeğin hem de kadının üzerinde önemle durduğu sağlık sorunlarından birisi. Vücudun genel görünümünde ortaya çıkan şekil bozukluğu, ilgili kişi için başta ‘‘beğenilmemek’’ olmak üzere bir çok olumsuz duygulara yol açıyor.

İnsanların, gergin, sinirli, mutsuz anlarında yemeğe karşı aşırı istek duymalarından yola çıkan uzmanlar, obezitenin değersizlik duygusuyla birlikte seyrettiğini bilimsel araştırmalarla kanıtladılar. Ne şekilde izah edilirse edilsin, ruh bilimciler aşırı yemenin ve şişmanlamanın temelinde sıkıntı, özgüven eksikliği ve hatta depresyonun yattığında hemfikir. Uzmanların ortak tezi, şişman kadınlarda, kızgınlık, öfke hali, sıkıntı ve suçluluk duygusunun, şişman erkeklerde ise, öfke hali ve cinsel kaygıların çok daha güçlü olduğu.

 

TEDAVİSİ MÜMKÜN

 

Aşırı yeme hali ve beraberinde getirdiği şişmanlık, hipofiz bezinin fazla uyarılmasıyla ilgili. Bu kimyasal bir olay, obezite de tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Burada devreye beslenme uzmanları ve yardımcı güç olarak da psikologlar giriyor.

 

13 yıl önce kurulan Davranış Bilimleri Enstitüsü'nden Klinik Psikolog Dilek Doğu'ya göre, aşırı şişmanlığın kökeninde ebeveynlerin hatalı tutumları yatıyor. Çocuklarını küçük yaşlardan itibaren, şekerli besinlerle ödüllendirmeyi tercih eden anne ve babalar, günümüzün şişman insanlarının yaratıcısı. Şişman nesillerin önüne geçmek için, beslenme alışkanlıklarının değişmesi gerektiğini belirten Dilek Doğu, yeme kültürünün bebeklik döneminden itibaren oluştuğunu söylüyor.

 

İştah konusuna gelince, bazı dönemler insanların iştahını kabartıyor. Kadınlarda regl dönemleri, soğuk havalar, hamilelik bunlardan bir kaçı. İştahı açan bir diğer etken ise, yasaklar. Çok katı bir diyet, aslında iştahı kapatmak bir yana, açıyor. Psikoloji alanında çok özgün araştırmaları olan Schacter'ın yaptığı bir deney, şişman insanların davranış biçimini gözler önüne seriyor. Bu deneyi, Dilek Doğu şöyle aktarıyor:

 

‘‘Bu uzun süreli sınava, hem zayıflar, hem de şişmanlık sorunu olan insanlar alınmış. Hepsinin önüne sandviçler konmuş. Sandviçlerini yiyenlerin, makinelerden ücretsiz olarak tekrar sandviç alabilecekleri söylenmiş. Şişmanlar, sandviçlerini bir çırpıda, zayıflar ise ancak acıkınca yemişler. Şişmanlar ikinci kez makineden sandviç almamışlar ama, zayıflar tekrar almışlar. Bunun çözümlemesi şu: Zayıf insanlar, açlıklarının, iç uyaranların farkındalar. Şişmanlar ise, görsel, dış uyaranlarla uyarılıp, yiyeceğe yöneliyorlar. Zayıflar ancak acıktıkları zaman yiyorlar. Şişmanlar ise, bir yiyecek gördükleri zaman iştahları kabarıyor. Doğru olan tez: Acıkınca yemek. Felsefe Uzmanı Erol Coşkuner'e göre, çok yememek için, çok yememe savaşını bırakmak şart. Beslenme bozukluklarında psikolojik yardımın faydalı olduğunu söyleyebilirim.’’

 

ZAYIF KADIN MODELİ

 

Şişmanlık cinselliği de olumsuz yönde etkiliyor. Şişman kadınların cinsel orgazmı yaşayamadıkları bilinen bir gerçek. Çünkü şişman kadın, vücuduna güvenemiyor, rahat olamıyor, bu yüzden cinsellikten kaçıyor. Kendini sevilmeye değer görmeyen şişman kadın, sevilebileceğinin de farkına varmıyor. Kendisine bir çok kişinin arka planda yatan şişmanlık sorunuyla geldiğinden söz eden Klinik Psikolog Dilek Doğu, yaratılan ‘‘Güzel kadın zayıftır‘‘ yargısının, bir tür moda olarak görüldüğüne dikkat çekerek, şöyle konuşuyor:

 

‘‘4-5 kilo fazlası olan insanlar bundan etkileniyor. Şişman kişilerin ruh hali, toplumdan dışlanmışlık duygusuyla içiçe. Mutlu değiller, kendileriyle barışık değiller. Ergenlik çağındaki gençler, bu konuda çok yaralı. Kadınlar erkeklere oranla çok daha hassas. Terapiye de kadınlar çok daha açık. Şişmanlık her şeyden önce bir sağlık sorunu. 4-5 kilo fazla için hayatı zehir etmeye değmez. Ama aşırı kilolu insanların tedavi olmaları şart. Herkes manken gibi olmak zorunda değil. Ailelere büyük sorumluluk düşüyor. Çocukların midesini gereksiz yiyeceklerle doldurmasınlar.‘‘

 

 

Obezite Uzmanı Dr. Haluk Saçaklı

 

 

Mide açlığı ve duygusal açlık

 

 

Son 13 yıldan beri şişmanlık sorunuyla ilgilenen Dr. Haluk Saçaklı, obezite üzerine doktora yapmış. Halen hem Transmed'de, hem de Bodrum Dedeman Oteli'nde faaliyete geçen Life Style Sağlık Merkezi'nde yöneticilik yapan Saçaklı, sözlerine ‘‘Her kilo problemi olan obez değildir’’ diyerek başlıyor. Saçaklı, obeziteyi vücuttaki yağ oranının belli yüzdelerin üstüne çıkması olarak tanımlıyor. Kadınlar, yağ oranı, vücut ağırlığının yüzde 30'unu geçiyorsa ‘‘obez‘‘ sınıfına dahil oluyor. İdeal rakam, kadınlarda yüzde 23, erkekler için yüzde 17. Erkekte, yağ oranı yüzde 25'in üstüne çıkıyorsa, obezite kapıyı çalmış demektir.

 

Neden kilo alıyoruz? Bir kere bütün suç genlerde. Anne ve babası kilolu olan çocukların yüzde 80'inin kilolu olma ihtimali çok yüksek. Anne kiloluysa bu risk yüzde 40'larda. Şişmanlık, 6'ncı kromozomdaki bir hatanın sonucu gelişiyor. Oburluk geni 8 yıllık bir çalışma sonucu 1996'da tanımlandı. 6'ncı kromozomdaki bu hatalı gene, ’’ob-geni’’ adı verildi. Şişman insanların yaklaşık yarısında aşırı kiloların nedeni kalıtımsal.

 

Mide açlığı ile duygusal açlığın birbirinden ayırt edilmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Haluk Saçaklı, bunun yorumunu şöyle yapıyor:

 

‘‘Bir kere 90-60-90 diye bir ideal vücut ölçüsü yok. Her insanın yapısı farklı. İstekle ihtiyacını ayırt edebilen kişi, şişmanlıkla olan sorunlarının yüzde 50'sini halleder. Bazı insanlar vardır ki, gerçekten aşırı kiloludurlar. Bazıları da 3-5 kilo fazlalarını görünüm güzelliği kaygısıyla vermek isterler. Aslında amaç kilo kaybı değil. Önemli olan beslenme kültürünü değiştirmek. Kilosundan rahatsız olan insanları yemeye iten faktörleri anlamak lazım. Ondan sonra da tedavi geliyor. Kimseye sihirli bir formül veremeyiz. Bize yol gösteren modelin birinci unsuru, yeterli ve dengeli beslenme. İkinci unsur, bilinçli ve düzenli egzersiz, üçüncüsü ise, davranış düzenleme teknikleri. Kesinlikle diyet yok. Çünkü insanlar rejim kelimesini duyar duymaz dehşete kapılıyorlar.’’