Yukarıdaki listede isimleri siyah puntolarla dizilmiş olanlar ülû’l-azm peygamberlerdir. Ülû’l-azm, azim ve sebat sahibi demektir. Gerçi bütün peygamberler istisnasız azim ve sebat sahibidirler... Allah’tan aldıkları vahyi her türlü sıkıntı ve zorluğa rağmen tebliğ etme hususunda gerekli dikkat ve hassasiyeti, sabır ve sebatı göstermişlerdir. Ancak bu beş büyük peygamber, gönderildikleri devirlerde diğerlerinden daha büyük zorluk ve zulme maruz kalmışlardır. Dolayısiyle dereceleri de diğerlerinden üstündür. Kur’ân-ı Kerim’de Rabb’imiz, bu ülû’l-azm peygamberlerin isimlerinin de geçtiği bir ayet-i kerimede Habîbi’ne hitaben şöyle buyurmuştur: “Hatırla ki, bir zamanlar peygamberlerden mîsaklarını (sözleşme-yemin) almıştık. Senden de, Nuh’tan da, İbrahim’den de, Musa ile Meryem oğlu İsa’dan da... Onlardan sağlam bir söz almıştık.”(5)
Diğer bir âyette de, “O dini doğru uygulayın, onda ayrılığa düşmeyin’ diye hem Nûh’a tavsiye ettiğini, hem sana vahyeylediğimizi, hem İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi sizin için de şeriat yaptı...”(6) buyurulmuştur.
Azim sahibi peygamberlerin en önemli hasletlerinden birisi sabır sahibi olmalarıdır. Kur’ân-ı Kerim’de bu husus şöyle bildirilmektedir: “O halde (Habîbim), peygamberlerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi sen de sabret.”(7)
İslâm âlimleri Hz. Nûh’u, Hz. İbrahim’i, Hz. Mûsa’yı, Hz. İsa’yı, peygamberlerin sonuncusu, imamı ve en üstünü âlemlere rahmet peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı (salavâtullahi aleyhim ecmaîn) ülû’l-azm peygamberler olarak sayarken bu âyetleri delil göstermişlerdir.
Bu âyetlerden çıkan neticeye göre ülû’l-azm sıfatının sadece bu peygamberlere verilmesine sebep, bunların müstakil şerîat sahibi olmaları ve bu şeriatlerini yayabilmek için her türlü zorluk ve düşmanlıklara göğüs gerip sabretmeleridir.(
***