İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - sir_safak

1033
http://www.kuizz.com/quizler/quiz.aspx?id=113 bakan herkez lütfne nasıl ölecegini yazsın

ben aidsten ölecekmişim öyle yazıyor


ALINTI...

1034
bu olay malatyada YAŞANMIŞTIR

biz teren terna can mert ve ben, mesaclaşıyoruz.karar aldık teren ve ternanın evi boşmuş..(ikizler)bizde durru muyuz.gidiyoruz evlerine.otururkrn terna ağlamaya başladı ve tuvalete koşu.biz şaşırdık.içerdn TAK TUK GIRÇ gibi sesler geldi.ardından terna geldi.titriyordu.biz NOOLDU? diye sormamıza rağmen cevap varmedi.donmuş, titriyerek tvye bakıyodu.biz de baktık.BİR DE NE GÖRELİM TEREN VE TERNANIN YANINDA SANKİONLARIN ÜÇÜZÜ GİBİ BİRİ VAR.SONRA TERNA BAYILDI...Neyse, evlere dağıldık.(koşarak)


aradan 1 hafta geçti.gene biz mert, can, teren, terna mesaclaşıyoruz.....gine dedik mertlerin evnde fıkra falan anlatalım.gittik...bi süre fıkra anlattık. terna YA CİN ÇAĞIRALIM biz de tmm dedik ve çağırdık(gece saat üç civarları)gelmedi.


ertesi gün teren ve terna ile buluştuk.oturup sohpet ettik ve yemek yedik.dabbeyi izledik
bi kaç gün buluştuk.bir gün yine ikisini aradım.anneleri tlfona çıktı.ben TEREN VE TERNE NERDE dedim. anneleri KIZIM SEN BENLE DALGA MI GEÇİYOSUN?TEREN VE TERNANIN SZİN BİZİM EVDE BULUŞTUĞUNUZ GECE ÖLDÜĞÜNÜ BİLMİYO MUSUN?

o olaydan sonra bidaha buluşmadık.cinler hakkında hiç birşey duymak istemiyorummm.............


1035
+16 =) (KORKU) / VahseT ResimLer
« : 29 Ocak 2009, 16:03:38 »













1036
ENTERASAN OLAYLAR / Onlar Acaip Doğdular
« : 29 Ocak 2009, 13:49:25 »
gören balıkçılar 6 kollu ahtapotu görünce şaşırıyor
  7 bacaklı bu kuzu görenleri şaşırttı ve yaşayamayacağı anlaşılınca uyutuldu(öldürüldü)
  bu canlıda bir fazla ayakla dünyaya gelmiş
  bu kurbağanında fazla ayakları bulunuyor
  bu canlınında çok zorlanacağı kesin
  köpekçik için oldukça faydalı olsa gerek
 
  oldukça normal bi balık fakat pulları üzerinde ki allah yazısı görenleri şaşırttı
 
  oldukça memnun görünüyorlar
 
 
 
 
 
 

1037
ENTERASAN OLAYLAR / Arkadaşlar Yalan Değil yaşaNMIŞ..
« : 29 Ocak 2009, 13:45:40 »
Başımdan geçen olay karabasanlarla ilgili. aslında tam olarak karabasan nedir kimse açıklayamıyor. kimisi uyku felci diyor kimisi gerçekten var diyor. neyse konumuza gelelim.

bir yaz günüydü üniversitede okuyordum ve final sınavlarına hazırlandığımız zamanlardı ev bira kalabalıktı arkadaşlar falan gelmişti. gece saat 4 sıraları uykum geldi ve yatmak için balkona geçtim. arkadaşlarada ben uyicam balkondayım dedim fakat yatmadan önce bişiler hissetmiştim karabasanın geleceğini sanki. neyse saat 4:30 sıralarında dalmışım ve bi anda olan oldu. yatmadan önce aklıma gelen şey başıma gelmişsi ve hemen dediğimi hatırladım kolum yataktan aşağı sarkmıştı sırt üstü yatıyordum. hemen kolumu oynatmak istedim fakat imkansızdı kımıldatamıyordum. yan dönmek istedim oda olmadı. hiç nir yerim kımıldamıyordu. bütün gücümle hareket etmeye çalıştım yine olmadı. hemen arkadaşları çağırmak geldi aklıma ve avazım çıktığı kadar bağırıyordum ama hiç kimse beni duymuyordu. aslında bağırıyorum ama ses çıkmıyo fakat bağırdığımı hissediyorum. dudaklarım dahi oynamıyordu onuda biliyordum. anlamıştım geldiğini ve son olarak dudaklarımı belki milimetrenin onda biri kadar oynatıp besmele çektim ve o anda titreyerek vücudum boşalıverdi ve kurtuldum. hala o günün etkisi vardır bende.

arkadaşlar bununla ilgili ufak bir tavsiye büyüklerimden öğrendiğim kadarıyla karabasanda korunma yolları..

uyurken yastığınızın altında sapı görünecek şekilde bir bıçak bulundurun.
yatmadan önce kesinlikle besmele çekin.
ve son olarak karabasanın varlığına inanın. fakat korkmayın (hakkında kötü konuşmayın ama). çünkü genellikle korkan insanlara ve hamile kadınlara gelir. annenize sorabilirsiniz hamilelik zamanında kesin gelmiştir.

1038
[SIZE="2"][COLOR="DarkRed"]
Camiden ayrı olarak altı şadırvan, üstü minare olarak yapılıp, sergilediği ilginç mimarisi ile İslam dünyasında farklı bir özelliğe sahip olan Bursa Timurtaş Paşa Camisi, Ramazan'da vatandaşın akınına uğruyor
[/COLOR][/SIZE][/B]









1039
ENTERASAN OLAYLAR / İyilikten maraz doğdu!
« : 29 Ocak 2009, 13:41:30 »
İyilikten maraz doğdu!

İyiliksever pastane sahibi, hamile kadınlara bedava ikramda bulunmaya başlayınca bu kadarına pes dedirten olaylar yaşadı!

Atalardan kalma bir söz olan "İylikten maraz doğarmış" Osmaniye'de gerçek oldu. İyiliksever bir pastane sahibi, hamile kadınlara bedava ikramda bulunmaya başlayınca, gerçek hamilelerden çok, karnına yastık koyup gelenler oldu. Pastane sahibi de önlem almak zorunda kaldı.

Osmaniye'de, hamile kadınlara bedava ikramda bulunan bir pastane işletmecisi, karnına yastık bağlayanların sayısı artınca, bir kadın personel görevlendirerek, önlem almak zorunda kaldı.

Kentin Alibeyli Mahallesi İstasyon Caddesi'nde yaklaşık 10 yıl önce faaliyete geçen pastanenin işletmecisi Hamit Gümüş (39), yaptığı açıklamada, yaklaşık iki yıl önce pastanesinin adını, Türk dilini yozlaştırmamak için değiştirdiğini, bu değişimi duyurmak için de kampanya düzenlediğini anımsattı.

Gümüş, 7 yaşından küçük 70 yaşından büyükler ve hamile kadınlara hafta sonlarında bedava ikramda bulunarak başlattığı kampanyası ilgi görünce, kampanyayı hamile kadınlar ve gelin-damatla sürdürdüğünü belirterek, şunları söyledi:

“Hamileler için yaptığımız uygulama, başladığı günden beri suiistimal ediliyor. Karnına yastık bağlayan pastaneye geliyor. Önceleri suiistimalleri görmezden geldik ancak, dozu kaçınca, daha önce kadın doğum uzmanı yanında görev yapan kadın personelimiz sayesinde, kendisine hamile görüntüsü verenleri artık daha rahat tespit edebiliyoruz. Karnında yastık olanları sadece gözlemle bile anlayabilen personelimiz, gerektiğinde uygun bir dille izin alarak kadınların karnına da dokunuyor. Bu bazen esprisi konusu bile oluyor. Müşterilerimiz buna alınganlık göstermiyorlar.

Karnında yastık olduğunu belirlediğimiz bazı müşterlerimiz ise (biz anlayacak mısınız? diye merak edip şaka yaptık) diyorlar. Bu kampanya, pastanemize farklı bir neşe kattı.”

HAMİLELERİN BULUŞMA NOKTASI

Hamit Gümüş, eşi Sunay ile, pastaneyi kurduğu yıllarda evlendiğini, ancak, 5 yıl süreyle çocuğunun olmadığını belirterek, “O yıllarda eşim, pastanemize gelen hamilelere hayranlıkla bakardı. O dönemde, (çocuğumuz olursa hamilelere bedava ikramda bulunacağız) diye konuşmuştuk. 5 yıllık tedavinin ardından çocuğumuz oldu. Bu nedenle, gelin ve damat kampanyasını belki ileride noktalayabiliriz, ancak hamile kadınlara bedava ikramı sürdüreceğiz” dedi.

Gümüş, birbiriyle akraba, komşu ya da arkadaş olan hamilelerin buluşmalarını da yine kendi pastanelerinde gerçekleştirdiklerini belirterek, “Burada toplanıp hem ücretsiz ikramlarını alıyorlar, hem de sohbet ediyorlar. Ortak konuları hamilelik olduğu için sohbetleri uzadıkça uzuyor” diye konuştu.

Gümüş, hafta sonunda, 2-3 gelin-damat ile yaklaşık 30 hamile kadına ücretsiz ikramda bulunduklarını, bunun kedilerine yaklaşık 250-300 YTL'ye mal olduğunu

1040
ENTERASAN OLAYLAR / Nazi kampların da kötü bir işkence
« : 29 Ocak 2009, 13:40:05 »
Bu olay nazi kamplarında yaşanmıştır.

Kapı açılıyor ve bir nöbetçi esirlere hazırlanın banyo yapmaya gidiyorsunuz diyor. Baba oğluna hadi gidelim bak banyo yapacakmışız diyor ama biliyor ki gaz odalarına götürülüyorlar. Odaya girerken herkesin eline bir sabun veriyorlar kapıyı kapatıyorlar. Millet tavandaki deliklerden gaz gelmesini beklerken gerçekten de su gelmeye başlıyor.
Fakat çocuk bir köşede oturmuş bekliyor.
Babası hadi gel bak banyo yapıyoruz diyor.
Çocuk: İyi de baba. Bu sular nereden çıkacak..

1041
ENTERASAN OLAYLAR / Uyuşturucu bağımlısı fil
« : 29 Ocak 2009, 13:35:48 »
Yasadışı hayvan ticareti yapan şebekenin elinde eroine alıştırılmış 4 yaşındaki bir Asya fili, Çin'deki rehabilitasyon programıyla eski sağlığına döndürüldü.

Resmi Şinhua ajansının haberine göre Şiguang isimli fil, Çin - Myanmar sınırında 2005 Mart'ında kaçırıldıktan sonra kaçakçılar tarafından eroin bağımlısı hale getirildi. Yetkililer, alı konulduktan sonra yavru file muz ile birlikte uyuşturucu verildiğini, böyle hayvanın sakin kalmasının amaçlandığını bildirdi.

Şiguang'ın da aralarında olduğu 7 fil, iki ay sonra güvenlik görevlilerince ele geçirildiklerinde Çin'in tropikal adası Hainan'daki bir koruma merkezine gönderildi. Uyuşturucu bağımlısı insanların tedavisinde kullanılan metadon'u, normal bir insana verilenden günlük 5 doz daha fazla alan Şiguang tamamen iyileşti.

Soyları tükenme tehlikesi altında olan Asya fillerinin sayılarının en fazla 32 bin 750 olduğu sanılıyor.

1042
ENTERASAN OLAYLAR / KıyameT Sahnelerİ
« : 29 Ocak 2009, 13:35:30 »


Gebe develer, kendi başına terk edildiği zaman, vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman. (Tekvir Suresi, 4-5)

SON GÜN\END DAY ADLI YABANCI FİLM

Filmin konusu:

“Dünyanın son günü sabah uyandığınızı hayal edin. 24 saat içinde olabilecek en kötü şey nedir?”Son Gün, bilim adamları tarafından önceden bildirimiş, beş olası kiyamet günü senaryosunu özel efektler kullanılarak, her bir senaryonun toplum için ne anlama geldiğini inceliyor. Senaryoya göre **** tusunami New Yorka çarpıyor; bir meteor Berlin’e düşerek, şehri yok ediyor; New York’ta super bir Volkan patlıyor; İngiltere ölümcül bir virus salgınının kurbanı oluyor; ve son olarak Bilim Adamları kara delik denemesi yaparak yeryüzünü yok ediyor.

KIYAMET GÜNÜ, DİRİLİŞ VE HESAP VERME

Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbi'nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Zümer Suresi, 68-69)


Sur'a İkinci Kez Üfleniş ve Ölülerin Diriltilmesi

Sur'a ilk olarak üflenmesiyle birlikte yer ve gök paramparça edilmiş ve maddesel evren ölmüştür. Canlı hiçbir varlık kalmamıştır. Ayetin ifadesiyle, "yer başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülmüştür". (İbrahim Suresi, 48) Bu dönüşümden sonra mahşer günü için hazırlanan ortam şöyledir:

Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak"

"Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır."

"Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek." (Taha Suresi, 105-107)

İşte hesap günü insanların üzerinde dirilip, biraraya gelip, hesaplarını ve akıbetlerini bekleyecekleri yer budur. Artık sıra insanların diriltilip tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkarılmalarına gelmiştir. Ve Sur'a ikinci kez üfürülür. Dünya hayatında ahireti ve yeniden dirilişi inkar eden insan bir daha uyanmayı hiç beklemediği kabrinin içinden dışarı atılır. Sur'a bu ikinci üfürülüş ve insanların dirilmesi Kuran'da şöyle geçer:

Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı... (Zümer Suresi, 68-69)



ÖLÜLERİN MEZARLARINDAN ÇIKMASI

İnsanların dirilişleri esnasında ve dirildikten sonraki durumları ayetlerde ayrıntılı olarak tarif edilmiştir. Kuran'da haber verildiğine göre o büyük diriliş şöyle gerçekleşir:

- Sur'a ikinci kez üfürülmesiyle birlikte toprağın altından dışarı çağrılan insanlar, yayılan çekirgeler gibi ve hızla koşarak kabirlerinden dışarı çıkarlar.

Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. (Kamer Suresi, 7)

... Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman, hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız. (Rum Suresi, 25)

O gün yer, onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar,) hızla koşarlar. İşte bu, Bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi birarada toplama)dır. (Kaf Suresi, 44)

- Kendilerini çağıran çağırıcıya doğru yönelirler ve dikili bir şeye doğru yönelmiş gibi boyunlarını çağırıcıya uzatmış olarak koşmaya başlarlar. Ve bu çağrı daha önce benzerine rastlanmış bir çağrı da değildir:

... O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün... (Kamer Suresi, 6)

O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar... (Taha Suresi, 108)

... sanki onlar dikili bir şeye yönelmiş gibidirler. (Mearic Suresi, 43)

Dünyada Allah'ın sınırlarını tanımayan, Allah'a itaat etmeyen, kendi başının dikine giden, büyüklenen inkarcı, dirilir dirilmez birden boyun eğici, bir hale gelmiştir. Ne olup bittiğini sorgulamadan, kayıtsız şartsız bu çağrıya icabet eder. Dünyadaki imtihan sona erdiği için başka seçim şansı da yoktur zaten. Aksini yapmayı istese de yapamaz. Hatta isteyemez bile. Bu çağrıya karşı koymaya hiçbir gücü yoktur. O nedenle bu günün "zorlu bir gün" olduğunu gerçekten hissetmiştir:

Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün." (Kamer Suresi, 8)

- Kafirler başlarını dikerek koşarlar, gözler dönmez, hareket edemez. Herkes kayıtsız şartsız bir itaat içindedir. O gün insanların sahip olabileceği tek geçerli ve değerli şey imandır. O da kafirlerde yoktur. Bu yüzden kalpleri bomboştur:

Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalbleri (sanki) bomboştur. (İbrahim Suresi, 43)

- Tek bir merkeze doğru dalga dalga süzülürler.

Sur'a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga geleceksiniz. (Nebe Suresi, 18)

Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". (Yasin Suresi, 51-52)

Bu "eyvah" çok büyük bir panik ve hayal kırıklığının ifadesidir. Çünkü kendi dirilişine bizzat şahit olan kafir, hayatı boyunca kendisine bunu haber veren elçilerin gerçekten doğru söylediklerini anlamıştır. Dolayısıyla bunu inkar edenlere müjdelenen, "dönüşü olmayan ebedi azab"ı da bizzat yaşayacağını idrak etmiştir. Artık bundan hiçbir şüphesi yoktur. "Ebedi uyku" diye bir şey olmadığını anlamıştır. Kendisine vaat edilenlerin birer birer başına geleceğinden, hiçbir kurtuluş ümidi olmadığından emindir.

- Kafirlerin genel ruh halleri korku, dehşet, yılgınlık, şaşkınlık ve çaresizlik, genel görünümleri ise daha da dehşet vericidir. Yüzleri kapkaradır; toz, karartı ve zillet (aşağılanma) kaplamıştır:

O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.' (Gaşiye Suresi, 2)

Ve o gün öyle yüzler vardır ki üzerini toz bürümüştür. Bir karartı sarıp kaplamıştır. İşte onlar da, kafir facir olanlardır. (Abese Suresi, 40-42)

Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 60)

- Kafirler kıyamet günü kör olarak haşredilirler.

Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.

O da (şöyle) demiş olur: "Ben görmekte olan biriyken, beni niye kör olarak haşrettin Rabbim?"

(Allah da) Der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın." (Taha Suresi, 124-126)

Allah, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız. (İsra Suresi, 97)

- Kafirlerin bu kör gözleri de korkunçluk ve iğrençliklerini artırır bir şekildedir. Allah kafirlerin gözlerinin alacağı şekli şöyle ifade etmektedir:

Sur'a üfürüleceği gün, biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız. (Taha Suresi, 102)

Bu korkunç, aynı zamanda da aşağılık görünümleriyle kafirler ilk bakışta, müminlerden ayrılırlar. Dünyadayken kibir ve gösteriş içinde, Allah'ın ayetlerine karşı savaş açan, büyüklenen bu güruhun sonlarının başlangıcı işte böyle olur.



O GÜN DOSTLUK, AKRABAĞLIK, YAKINLIK VE YARDIMLAŞMA YOKTUR

O gün insanın başkalarıyla, hatta kendi annesi, babası, eşi ve çocuklarıyla bile ilgilenmeye ne hali ne fırsatı vardır. Mahşer gününün şiddeti ve olağanüstü korkusu herkesi kendi derdine düşürür. Allah, o diriliş gününü, öteki adıyla din gününü şöyle tarif etmektedir:

Din gününü sana bildiren şey nedir? Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir? Hiçbir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır. (İnfitar Suresi, 17-19)

Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman, kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar,
Annesinden ve babasından, Eşinden ve çocuklarından, O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır. (Abese Suresi, 33-37)

Dünya hayatında kişinin en çok değer verdiği put edindiği bağlar, böylece Allah'ın azabı karşısında paramparça olur. Artık insanlar arasındaki dünyevi yakınlıkların, soy bağlarının hiçbir anlamı kalmamıştır. Değeri olan tek şey, imandır:

Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da. Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır." (Müminun Suresi, 101-103)

Dünyadaki bağlar ve ilişkiler öyle bir parçalanır ki, sözde en çok sevilen oğullar, eşler, kardeşler, hatta bütün soy, inkarcılar tarafından azaba karşılık fidye olarak teklif edilir:

(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister. Kendi eşini ve kardeşini. Ve onu barındıran aşiretini de. Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir. (Mearic Suresi, 10-15)

Mahşer günü yaşanacak olan bu "fidye teklifi", inkarcıların gerçekte ne kadar nankör olduklarının ve menfaatleri doğrultusunda nasıl acımasızca hareket ettiklerinin bir göstergesidir. Bu teklif, dünya hayatının ne denli boş olduğunu da gösterir. Dünya hayatında çoğu insan küçük çıkarlar peşinde koşar. İyi bir iş, güzel bir ev, para, makam mevki sahibi olmak uğruna bütün bir ömür çalışılır. Buna karşın, Kuran'da haber verildiği üzere tek bir kadın değil dünyadaki kadınların tümü, tek bir ev değil dünyadaki bütün mülkler, yeryüzünün altın ve gümüş bütün hazineleri, hatta bütün dünya, mahşer gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verilmek istenecektir. Ama elbette bu umutsuz bir çabadır ve insanı hiçbir şekilde kurtaramaz. O mülklerin sahibi zaten Allah'tır. İnsanın kurtuluşu ise, bir daha geri dönemeyeceği dünya hayatında kalmıştır. Vakit çok geçtir ve cehennemin ateşi ona vaat olunduğu gibi yanmaya başlamıştır.



İNSANLARIN HESAP İÇİN TOPLANMALARI

Kuran'da, insanın yaşamının gerçek anlamı şöyle açıklanır:

Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın. (İnşikak Suresi, 6)

Hayatımız boyunca ne yaparsak yapalım, harcadığımız bütün çabaların sonucunda ulaşacağımız son nokta, Allah'ın huzuruna çıkacağımız andır. Tüm bu hayatın amacı, O'na kulluk etmektir. Hayatın en önemli anı ise, Allah'a hesap vereceğimiz mahşer günüdür.

Dünyadaki yaşamımız boyunca geçen her gün, bizi o mahşer gününe biraz daha yakınlaştırır. Geçen her saat, her dakika, hatta her saniye, ölüme, yeniden dirilişe ve hesaba doğru atılmış bir adımdır. Hayat, bir kum saati gibi sürekli olarak bu yöne doğru akar. Saati durdurmanın ya da geri çevirmenin yolu yoktur. Tüm insanlar, bu yolu izleyeceklerdir. Allah, Kuran'da şöyle hükmetmektedir:

Şüphesiz onların dönüşleri Bize'dir. Sonra onları hesaba çekmek de elbette Bize aittir. (Gaşiye Suresi, 25-26)

Şu an dünyada yaklaşık 6 milyar insan yaşamakta. Bu sayıya şimdiye dek yaşamış ve bundan sonra da yaşayacak insanların sayısını eklersek, mahşer (diriliş) günü mezarlarından çıkıp toplanacak insan kalabalığı ve bunun oluşturacağı olağanüstü tablo hakkında bir fikir edinebiliriz. İlk insan Hz. Adem'den, kıyamet günü canı alınacak son inkarcıya kadar yeryüzünde yaşamış insanların tümü bu mahşer meydanında biraraya gelecektir. Sayısı milyarlarla ifade edilebilecek bu insan topluluğunun oluşturacağı manzara son derece görkemli olacaktır. Fakat aynı zamanda bir o kadar da ürküntücü ve dehşet verici olacağı kesindir. Allah'ın huzurunda toplanma anı ve insanların durumu Kuran'da şöyle anlatılır:

O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.

O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.

O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.

(Artık bütün) Yüzler, diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir. (Taha Suresi, 108-111)

Kafirlerin bütün bir ömür boyu göz ardı ettiği, müminlerin ise şevkle hazırlanıp beklediği hesap anı gelmiştir. Bu büyük mahkeme için görkemli bir mekan yaratılır. O gün, ayette bahsedildiğine göre, "Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.' Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır." (Hakka Suresi, 16-17) Bir başka ayette ise, o gün, "... Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün..." (Nebe Suresi, 38) olarak tarif edilir.

Alemlerin Rabbi olan Allah o gün yarattığı kullarından hesap soracaktır. Beraberinde inkar edenler için Allah'ın azamet ve şanına yakışır bir azap kaynağı da yaratılmıştır. Cehennem, cayır cayır yanmaktadır. Herşeyin benzersiz ve mükemmel şekilde yaratıcısı olan Allah, kafirler için aynı mükemmellikte bir azap hazırlamıştır. Kimse o gün O'nun vereceği acının bir benzerini veremez. Bir ayette şöyle denir:

Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu, Rabbin (in buyruğu) geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim." Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azablandıramaz. O'nun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz. (Fecr Suresi, 21-26)

İnsan, eğer dünyadaki yaşamında Allah'a kul olmamışsa ve bu büyük güne iman edip ona hazırlık yapmamışsa, pişmanlığın en büyüğünü yaşayacaktır. Toprak olmayı, dirilmeye bin kere tercih edecektir. Ancak bu pişmanlığın faydası yoktur; onu azaptan kurtaramayacaktır. Aksine, bu pişmanlık onun için yeni bir azap kaynağı olacak, cehennemde çekeceği fiziksel acıların üzerine bir de manevi işkence olarak eklenecektir.



KİTAPLARIN VERİLİŞİ, TERAZİLER VE HESABA ÇEKİLME

Dirilmenin şaşkınlığı henüz atlatılmadan, hesaba çekilecek olmanın verdiği korku ve sıkıntı başlar. İnsanın dünyadaki yaşamı sırasında her yaptığı, her düşündüğü gözler önüne serilir. En ufak bir ayrıntı bile unutulmaz. Bir ayete göre, yapılan iş, "Gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir. Şüphesiz Allah, latif olandır, (herşeyden) haberdardır." (Lokman Suresi, 16)

Cehennemin ve cennetin en yakın olduğu bu anda herkes kendi amel defterinden dünyada ahiret için neyi hazırladığını öğrenir. Kuran'da, o an şöyle anlatılır:

O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük fırlayıp-çıkarlar. Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 6-8)

Kuran'da bildirildiğine göre, hesap defterleri inkarcılara sol ellerinden, müminlere ise sağ ellerinden verilecektir. "Sağın adamları", bir ayette şöyle anlatılır:

Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz. Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: "Alın, kitabımı okuyun." "Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım." Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir. Yüksek bir cennette. Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün) leri pek yakındır. "Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için." (Hakka Suresi, 18-24)

Müminlerin bu sevinç ve coşkusuna karşın kafirler öldürücü bir utanç içindedirler. Ölmeyi hatta yok olmayı isterler. Üstteki ayetin devamında kafirlerin çaresizlikleri şöyle anlatılır:

Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi. Hesabımı hiç bilmeseydim. Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi. Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı. Güç ve kudretim yok olup gitti." (Hakka Suresi, 25-29)

Başka ayetlerde, sağın ve solun adamları arasındaki fark yine çarpıcı bir üslupla anlatılır:

Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse. O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek. Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. Kimin de kitabı ardından verilirse. O da, helak (yok olmay)ı çağıracak. Çılgın alevli ateşe girecek. Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi. Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı. Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi. (İnşikak Suresi, 7-15)

Kitaplardaki ameller, hesap günü için özel hazırlanmış duyarlı terazilerde tartılır. Bu gün, Allah'ın adaleti karşısında kimse zerre kadar haksızlığa uğratılmaz:

Biz ise, Kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)

Dünya hayatında yapılan her amel, en küçük ayrıntılar bile eksik kalmaksızın bu tartıya konulmuştur. Bu tartının ibresi sonsuz azaba veya sonsuz kurtuluş ve mutluluğa götürecek kararı belirler. Eğer tartı ağır basarsa cennete, hafif kalırsa ateş çukuruna girilecektir. Hiçbir güç veya yardımcı o anda insana yardım edemez:

İşte, kimin tartıları ağır basarsa, artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir. Kimin tartıları hafif kalırsa, artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir. (Kaaria Suresi, 6-11)

Ardından tüm insanlar tek tek hesaba çekilirler. Artık dünyadaki makamların, mevkilerin hiçbir anlamı kalmamıştır. Bir devlet başkanı da sıradan bir insan da, Allah katında aynı hesapla karşı karşıya kalır. Herkese, kendisini yaratmış olan Allah'a kulluk edip etmediği, O'nun emirlerine uyup uymadığı sorulur. Kafirin tüm günahları, tüm pislikleri, tüm kötülükleri, aklından, kalbinden bütün geçirdikleri tek tek ortaya dökülür:

Sırların orta yere çıkarılacağı gün. Artık onun ne gücü vardır, ne yardımcısı. (Tarık Suresi, 9-10)

Dünyadaki yaşamlarını Allah'ın gösterdiği şekilde değil de, kendi istek ve tutkularına ya da içinde bulundukları toplumun çarpık değer ve inançlarına göre yönlendirmiş olanların hesabı zorludur. Bir ayette, o büyük hesap şöyle anlatılır:

Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:

"Hangi suçtan dolayı öldürüldü?"

Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,

Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman,

Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,

Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,

(Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir. (Tekvir Suresi, 8-14)

Bir kulun, Rabbimizin huzurunda yaptıklarını inkar etmeye fırsatı yoktur. İşlediği bütün hayır ve şer ortaya çıkarılmıştır. İnkar etse bile şahitler onu yalanlar. Dünya hayatında kendisine şahit olan insanlar da hesap sırasında şahitlik yapmak için ortaya getirilir. Bir ayette şöyle denir:

Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; Peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Zümer Suresi, 69)

Hesap sırasında inkarcıları bekleyen başka şahitler de vardır. İşitme, görme duyuları ve derileri Allah'ın izniyle dile gelip konuşur, kendi aleyhlerinde şahitlik ederler. Bütün bir ömür boyunca kullandıkları, kendilerine ait sandıkları uzuvlarının bile insana ihanet etmesi, o gün yaşanacak olan psikolojik yıkımı daha da artırır. Bir ayette, yaşanacak olan bu gerçek şöyle açıklanır:

Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar. Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz. Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız." Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler. (Fussilet Suresi, 19-24)

Kafirler, kendilerini yaratan ve yaşatan Allah'a isyan etmekle, olabilecek en büyük suçu işlemişlerdir. Bu yüzden hesap günü kendilerini savunmalarına dahi izin verilmez. Hatta seslerini çıkarmalarına dahi fırsat tanınmaz. Aşağılanmış ve zavallı bir şekilde haklarındaki hükmün verilmesini beklerler:

O gün, yalanlayanların vay haline. Bu, onların konuşamayacakları bir gündür. Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez. O gün, yalanlayanların vay haline. Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'birarada topladık.' Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun. O gün, yalanlayanların vay haline. (Mürselat Suresi, 34-40)

Kafir o gün kendi yaptıklarından şiddetle nefret eder ve kendi nefsine karşı da büyük bir öfke duyar. Fakat Allah'ın onlara karşı duyduğu öfke çok daha büyüktür. Küfredenlere şöyle seslenilir:

... Allah'ın gazablanması, elbette sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz, imana çağrıldığınız zaman inkar ediyordunuz. (Mümin Suresi, 10)

Allah'ın gazabıyla karşı karşıya kalan inkarcıyı büyük bir umutsuzluk ve üzüntü kaplamış durumdadır. Öldürücü bir utanç içindedir ve hiç dirilmemiş olmayı ister. Ölümün kendisini ebediyen yok etmiş olmasını diler. Oysa artık anlamaktadır ki, ölüm bir son değil, yalnızca bir başlangıçtır. Bundan sonra başka bir ölüm de yoktur. Allah'ın, "O inkar edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler." (Hicr Suresi, 2) ayeti de inkarcılar üzerinde tecelli etmeye başlar.

Buna karşın, müminler için de kolay bir hesap olacaktır. Mümin hesaptan sonra, büyük kurtuluş ve mutluluğun coşkusuyla sevinç içindedir. Dünyadaki yaşamını, kendisini yaratan ve doğruya yönelten Allah'ın istediği şekilde sürdürmüştür. Günahlarını ise, sonsuz rahmet sahibi Allah affeder. Böylece Allah'ın sınırsız nimetleriyle dolu cennete kavuşur, sonsuz ateş azabından da uzak tutulur:

Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın.

Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,

O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek,

Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. (İnşikak Suresi, 6-9)




1043
ENTERASAN OLAYLAR / 12345679
« : 29 Ocak 2009, 13:32:47 »
8 yok sadece

12345679, bu sayının tek başına hiç bir özelliği yok.

Ama 9 ve 9'un katları ile çarptığınız zaman bakın ortaya nasıl ilginç bir
sonuç çıkıyor.


12 345 679 x 9 = 111 111 111

12 345 679 x 18 = 222 222 222

12 345 679 x 27 = 333 333 333

12 345 679 x 36 = 444 444 444

12 345 679 x 45 = 555 555 555

12 345 679 x 54 = 666 666 666

12 345 679 x 63 = 777 777 777

12 345 679 x 72 = 888 888 888

12 345 679 x 81 = 999 999 999

12 345 679 x 999 999 999 = 12 345 678 987 654 321


123456789 dan bakın neler çıkıyor.

1+2+34-5+67-8+9=100

12+3-4+5+67+8+9=100

123-4-5-6-7+8-9=100

123+4-5+67-89=100

123+45-67+8-9=100

123-45-67+89=100

12-3-4+5-6+7+89=100

12+3+4+5-6-7+89=100

1+23-4+5+6+78-9=100

1+23-4+56+7+8+9=100

1+2+3-4+5+6+78+9=100


birazda tersten düşünelim.
98-76+54+3+21=100

9-8+76+54-32+1=100

98+7+6-5-4-3+2-1=100

98-7-6-5-4+3+21=100

9-8+76-5+4+3+21=100

98-7+6+5+4-3-2-1=100

98+7-6+5-4+3-2-1=100

98+7-6+5-4-3+2+1=100

98-7+6+5-4+3-2+1=100

98-7+6-5+4+3+2-1=100

98+7-6-5+4+3-2-1=100

98-7-6+5+4+3+2+1=100

9+8+76+5+4-3+2-1=100

9+8+76+5-4+3+2+1=100

9-8+7+65-4+32-1=100


1044
ENTERASAN OLAYLAR / Bebek sırtında penisle doğmuş
« : 29 Ocak 2009, 13:31:25 »
Çin'de inanılması çok güç bir doğum gerçekleşti. Minik yavrucuk sırtında fazladan bir cinsel organla dünyaya geldi.

Çin'in Henan bölgesinde inanılması güç bir doğum gerçekleşti. Çinli çiftçi ailenin yeni bir bebeği dünyaya geldi. Ancak minik yavrucuk sırtında fazladan bir cinsel organla dünyaya geldi.

Bebek geçen 27 Mayıs'ta Tianjin Çocuk Hastanesi'nde ameliyat edildi. Üç saatlik bir ameliyat sonucunda sırttaki cinsel organ başarılı bir operasyonla alındı.

Doktorlar ameliyatın oldukça başarılı geçtiğini ve bebeğin sağlık durumunun gayet iyi olduğunu açıkladı.