Gönderen Konu: Eleştiri ve Alkış  (Okunma sayısı 294 defa)

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ***
  • İleti: 161.833
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Eleştiri ve Alkış
« : 05 Mayıs 2008, 00:57:01 »
Eleştiri ve Alkış
Hazmetmek erdemdir, başarıyı ve başarısızlığı. Alkışlamayı bilmek ufkunu, önünü açmaktır başarıyı getirene saygı duymaktır, sonu ne olursa olsun Fenerbahçe bu sene başarılı bir sezon geçirmiştir, hatta tarihinin en başarılı senelerinden birini tamamlamak üzeredir. Eleştiri bakidir, inandığını söylemek goygoyculuk yapmaktan şakşak edebiyatından daha onurlu ve faydalı bir davranış biçimidir, eleştiri yapan fikir verir katkı yapar, karar vermez karar yönetenlerindir. Bu benim inancımdır bundan sonrada tarzımız bu şekilde devam edecektir.

   


Bu sefer konu Ahmet hoca, Mehmet hoca, Nasreddin hoca değil bu sefer kahramanımız Phil Hoca, yani Phil Jackson. NBA tarihinin belki de tüm sporlar tarihin en başaralı coach’larından bir tanesi, tam 9 NBA şampiyonluğu kazanmış onuncusu için de bugün en büyük adaylardan biri.

Sene 1992 dünya basketbolunun final ayı, Amerika NBA basketbol ligi final serisi Chicago 3-2 Portland, 6. maç son periyot.

Phil hocanın en büyük özelliği büyük takım yönetme sanatı, yıldızları takımın parçası yapan o yıldızları hem bir arada yönetip hem de şampiyonluklar kazanma uzmanı. Bir kere değil tam 3 kere 3 sene üst üste şampiyonluk yaşamış yaşatmış bir adam. Hiçbir final serisinde 7. maçı oynamamış mutlaka işini en kötü 6 maçta 4-2 ile bitirmiş bir üstat. Gücü kullanmasını bilen bir adam. Tıpkı Portland serisinin 6. maçında olduğu gibi…

Son periyoda girildiğinde Chicago 15 sayı geride. Böylesi bir final serisinde buradan maçın dönmesi bu kadar kısa zaman da imkansız imkanlı olsa da onu yapacak bir kişi var o da tarihin gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu Michael Jordan. İşte o dakikada bakın Phil Jackson ne yaptı, Jordan’ı oyundan aldı ve yedekleri Scottie Pippen’in liderliğinde oyuna soktu çünkü kenardaki patlamaya hazır dış şutörler ile bu maçı çevireceğini biliyordu. Arka arkaya gelen 3’lükler  agresif savunma ve imkansız gerçek oldu 5 dakika içinde maç yeniden kafa kafaya geldi seyirci çılgına dönmüş sahada coşmuş yedekleri alkışlıyordu, artık maç yeniden ortada ve rüzgar gibi gelen bir Chicago vardı. Bu fırtına Jordan kenardayken olmuş takım bambaşka bir kişiliğe bürünmüştü. Artık maçın karar zamanı gelmişti son dakikalara herkes aynı ekibin devam edeceğini beklerken Jackson oyuna Jordan’ı yeniden aldı çünkü biliyordu ki rüzgarı yaratan ayrı maçı alacak ayrı ekipti. Jordan son bölümde çoştu, attığı ve attırdığı basketlerle maçı ve şampiyonluğu Chicago’ya getirdi.

Bir antrenör asıl olan ile destek olanı, ehem ile mühimi, gerçek silahları ile onları ateşleyicileri birbirine karıştırırsa herkesi mutlu etmeye çalışır adalet dağıtıyorum diye yanlış forma dağıtırsa sonunda kabak kendi kafasına patlar, cehennemin yolları iyi niyet taşları ile örülmüştür.

Bu ligin sonu ne olursa olsun Fenerbahçe’nin şampiyonlar ligi macerası tarihine büyük bir adım olarak geçecektir, fakat yine bu ligin sonu ne olursa olsun dikkat çeken şudur ki sene boyunca Fenerbahçe sadece Avrupa kupası ve büyük maçlarda sahada kendini gösteren bir takım olmuştur. Bu tarz maçlar futbolcunun kendini zaten otomatik olarak beynen ve fiziken hazırladığı, aşırı konsantrasyon ile oynadığı maçlardır, çok ekstra bir kenar yönetim desteği gerektirmez (bkz, G.Saray) Fenerbahçe’nin eksikleri var ve ne olursa olsun Zico ile öyle veya böyle bir ritm yakalamış durumda, istikrar açısından ve futbolcuların mutluluğu için Zico’nun devamı önemli.

Ömer Akdeniz