Carlos olmasaydı Uğur Boral o golü atamazdı. Sambacının şutları tribünleri ayağa kaldırınca Uğur da şansını denedi ve başaralı oldu.
Roberto Carlos'un transferi F.Bahçe'yi olduğu kadar Türk futboluna da büyük yarar sağlayacak. Futbol şov işidir, o da bu işi layıkıyla yapıyor. Özel maç olmasına rağmen Shakhtar karşısında arkadaşlarıyla yardımlaşması, kendinden emin duruşları, anlatmak istediklerini bakışlarıyla bile anlatması, tribünlerle olan diyaloğu dünya starı olduğu gösteren
en büyük kıstaslar. Uğur Boral sezona mükemmel bir giriş yaptı. Böyle devam ederse, F.Bahçelilerin en çok merak ettiği "Tuncay'ın yeri dolar mı?" sorusunun yanıtı kendiliğinden verilmiş olur. Carlos'la yan yana oynaması en büyük şansı. Kendisinin de kabul ettiği gibi ondan öğreneceği çok şey var.
ÖZGÜVENİ GERİ GELDİ
Mesela attığı gol... İddia ediyorum sahada Roberto Carlos olmasaydı Uğur Boral o golü atamazdı. Carlos gol öncesi biri frikik olmak üzere üç kere topa vurdu. Hepsinde de mesafe çok uzaktı. Ama isabetli olması bile tribünleri ayağa kaldırmaya yetti. Atılan bu şutların alkışlandığını gören Uğur da şansını denedi. 35'ten harika bir gol seyrettik. G.Birliği'ndeyken bütün ölü topları kullanan, raket gibi sol ayağı olan ve Milli Takım'da direkt oynayan Uğur Boral, geçen sezon sol kanattaki Ümit Özat-Tuncay ikilisinin arkasında yedek oturduğu için özgüvenini kaybetmişti. İşte bu güveni ona tekrar kazandıran isim Carlos'tur. Bu sezon milli takımın değişmezi olacağına inandığım Uğur Boral'ın (dolayısıyla Fatih Terim'in) Carlos'a bir teşekkür borcu olmalı.
***
Biliyorsunuz bu yıl Telegol'de Kanal 1'deki ilk programımız dolu doluydu. Bir ara yayına Denizlispor Başkanı Ali İpek bağlandı. O sırada sevgili Yılmaz Vural da hakemlerden şikayet ediyor ve Ali Bilgin yüzünden F.Bahçe'ye bayağı bir sitem ediyordu. Bu şikayetleri nedense küme düşenlerin yaptığından dem vurarak neden daha önce konuşulmadığını merak ettiğimi söyledim ve Ali İpek'e "Geçen sezon 'küme düşersem yapacağım açıklamalarla ortalığı sallarım' dediniz ama kümede kalınca bir şey açıklamadınız. Neden?" diye sordum. Yanıt aynen şöyle: "Daha neyi açıklayayım. Çantacıların bir tek adresini vermediğim kaldı." Durum vahimdi. Çünkü federasyon bu bilgiler ışığında hiçbir şey yapmamış, soruşturma açmamış, dosyalar kapatılmış, olan da F.Bahçe'nin şampiyonluğuna olmuştu.
ÖZÜR DİLEMEK ERDEM
Bir de Musa Kuş'un "F.Bahçe Denizli'yi küme düşürmek için çalıştı" teorisini sordum ve devam ettim: "Musa Kuş kim ki? Bu konuları nereden bilecek? Biraz bilgisi olsa Denizli'nin F.Bahçe'den aldığı puanlarla kümede kaldığını, yoksa düşeceğini bilirdi" dedim. Sayın İpek bu sözler üzerine canlı yayında tüm F.Bahçe camiasından özür diledi. Teşekkür ettim. Aynı şekilde Yılmaz hoca da "Ali Bilgin yüzünden F.Bahçe'ye söylediğim sözler yanlış anlaşıldıysa özür dilerim" dedi. Ona da teşekkür ettim. Belki bunların zamanı geçti ama hep aklımda olan konulardı. Biraz geç oldu ama gururu kırılan milyonlarca F.Bahçelinin yüreğine biraz da olsa su serpildi. Unutulmasın ki özür dilemek de bir erdemdir.
