Gönderen Konu: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular  (Okunma sayısı 2593 defa)

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakının kurulması ve Türk Sporunun bu ilk örgütünün tüm Anadolu'ya yayılması, Trabzon'da da etkisini göstermişti. Bu etki sonucu yeni yeni kulüpler kurulmaya başlandı. İdmanocağı, İdmangücü, Necmiati'den sonra Trabzon Lisesi bünyesinde Lise adını taşıyan yeni bir kulübün kurulmasıyla kulüp sayısı 4 olmuştu. 1923 yılından sonra Trabzon'da İdmanocağı ve İdmangücü arasında büyük bir rekabet başlamıştı. Bu öyle bir rekabetti ki İstanbuldaki Galatasaray- Fenerbahçe rekabetine benziyordu. Hatta zaman zaman onu bastırdığı bile oluyordu. Trabzon sanki Ocaklılar, Güçlüler diye ikiye ayrılmıştı. Trabzon'da futbolun bu iki takım arasındaki rekabetten yüceldiği söylenebilir. Rekabet zamanla öylesine büyük boyutlara vardı ki Trabzon'un Türkiye liglerinde geç temsil edilmesine bile sebep oldu. Ne var ki iki kulüp arasındaki çekişme şehrin futbolundaki kaliteyi de her geçen gün arttıran faktör olduğu göz ardi edilemez.

1923 yılında Trabzon'da ilk resmi lig maçları oynanmaya başlandı. İlk sezon İdmanocağı şampiyon olmuştu. Bunu 1923-24,1924-25 sezonlarında Lise takımının arka arkaya şampiyonlukları izledi. 1925 sezonunda yine İdmanocağı şampiyon olurken, 1929 yılına kadar da önce Lise, arkasından Muallim Mektebi daha sonra da Ticaret Lisesi takımları mutlu sona ulaştılar.

İdmanocağı ile İdmangücü arasındaki büyük rekabet 1930'dan sonra had safhaya ulaştı. 1929-30'dan sonra 5 kez arka arkaya İdmanocağı'nın şampiyon olmasından sonra 1934-35 sezonundan itibaren İdmangücü takımı tam 7 yıl arka arkaya şampiyon olarak bu iki takım arasındaki rekabeti büsbütün alevlendirmişti.

1940'lı yıllarda Trabzon futbolundaki güç lise takımlarına geçmişti. Tam 6 kez arka arkaya şampiyonluğu kazanması da bunu gösteriyordu. Bu aralar dikkat çeken bir hususta Trabzon'daki bütün futbol yıldızlarının Lise takımlarından yetişmiş olmalarıydı. Özellikle Trabzon Lisesi bir futbolcu kaynağı olmuştu. 1947-48 sezonundan itibaren şampiyonluk yine İdmanocağı ile İdmangücü arasında el değiştiriyordu. Bu arada Necmiati de iki sezon şampiyon olarak Trabzon futbolunda söz sahibi oldu. Bu arada Trabzon'da yeni yeni kulüpler de kuruluyordu. 1938'de kurulan Doğan Gençlik, 1941 yılında Akçaabat Lisesinde kurulan Akçaabat Gençlik (Bugünkü Sebatspor), 1950 yılında Sürmene ilçesinde kurulan Sürmene Gençlik, 1952 yılında ayni ilçede kurulan Zafer Gençlik, 1953 yılında kurulan Yolspor 1955 yılında kurulan Yalıspor bu takımların başında geliyordu.

1930'lu yıllarda başlayan İdmanocağı, İdmangücü rekabeti 1940'lı, 1950'li, 1960'lı yıllarda olanca şiddetiyle devam ediyordu. Bu gitgide rekabetten öte boyutlara varmaktaydı. Ocaklı ve Güçlü olmak Trabzon'da adeta bir spor mezhebi haline gelmişti. En kötü sezonlarda bile rekabetlerinden hiç bir şey kaybetmiyorlardı.

Trabzon öylesine ikiye ayrılmıştı ki Ocaklılar Sari Kırmızı diye İstanbul'daki Galatasaray'ı İdmangüçlülerse Yeşil Beyaz renklerine rağmen Fenerbahçe'yi destekliyorlardı. Rekabet bir de bu sekliyle alevlenmişti. Bu arada renkleri Sarı Lacivert olan Necmiati bile bu rekabetin dışında kalmıştı. Aslında bu büyük rekabetten en karlı Trabzon futbolu çıkıyordu. Öncelikle şehirde futbol tutkusu körüklenmişti. Bu büyük rekabetten doğan büyük iddia Trabzon'da büyük yıldızların çıkmasına neden olmuştur. Ancak, Trabzon insanının alın yazısı olan gurbetçilik 1930'lu yıllarda Trabzon'daki futbol yıldızlarının kaderine tesir etmişti. Pek çoğu yüksek öğrenim uğruna ana kucaklarını baba ocaklarını terk etmek zorunda kaldılar. Gittikleri İstanbul ve Ankara'da sürdürdükleri futbol yaşamlarında gerçekten büyük yıldız oldular. Bir Hasan Polat ve kardeşi Ali Polat Ankara Gençlerbirliği'nde , bir Selim Satıroğlu, Ahmet Karlıklı Galatasaray'da bir Taka Naci, Zekeriya Bali Fenerbahçe'de, Nazmi Bilge Beşiktaş'ta yıldız futbolcu oluverdiler.

1962-63 sezonunda tüm yurtta bir İl takımı kurulması öngörülmüştü. Zamanın Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak, Türkiye liglerini güçlendirmek ve tüm yurda yaymak amacıyla bir seferberlik başlatmıştı. Her ilde bir futbol takımı kurup Türkiye liglerinde yer alması seferberliği büyük bir hızla devam ediyordu. Trabzon elbette ki bunun dışında kalamazdı. Yalnız bir İl Kulübü kurulmasının en zor olan illerin başında kuşkusuz Trabzon gelmekteydi. İdmanocağı, İdmangücü rekabeti Trabzon futboluna öylesine hakimdi ki bu iki kulübün bir çatı altında toplanmasına imkan yoktu. Nitekim böyle bir girişimde bulunmak isteyen bir avuç idealistin daha ilk çalışmalarında bunun imkansız olduğu gerçeği bir kez daha anlaşılmıştı.

Tüm Trabzonlular, Trabzonspor adıyla bir kulübün kurulmasını yürekten arzuluyorlar, ancak bu işi bir türlü gerçekleştirememenin ezikliğini yaşıyorlardı. Yetkililerinde araya girmesi, sonucu pek değiştirmiyordu Ocaklılar da, Güçlüler de yeni kurulacak kulüpte kendi isimlerinin, hatta renklerinin hakim olmasını istiyorlardı ve bu konuda en ufak bir fedakarlıkta bulunmuyorlardı. Her gün, her akşam toplantı üstüne toplantı yapılıyordu. Bazen tam bir anlaşma zemini ortaya çıkıyor ama yine en ufak bir ayrıntı her şeyi berbat ediyordu. Havaya silahlar atılıyor, karakollara, hatta mahkemelere kadar uzanan olaylara rastlanıyordu. Öte yandan Futbol Federasyonunun il kulüpleri için tanıdığı sürenin de sonu yaklaşıyordu.

21 Haziran 1966 tarihinde İdmanocağı, Martıspor ve Yıldızspor'un da katılımı ile sarı Kırmızı renkler altında Türkiye 2. Ligine alındı. Ancak, resmi bir yazının süresi içinde ilgili yere tebliğ edilmediği için İdmanocağı'nın İkinci ligde oynaması durduruldu. Bu tarihten yaklaşık bir ay sonra 20 Temmuz 1966'da bu kez İdmangücü, Karadenizgücü, Martıspor ve Yolspor'un katılmasıyla Trabzonspor Kırmızı-Beyaz renklerle kuruldu. Ne var ki İdmanocağı buna karşı çıktı. Danıştay'da açtığı dava ile yürütmeyi durdurma kararı alınınca ortalık yine karıştı. Trabzon'daki gergin durum üzerine araya Zamanın Beden Terbiyesi Genel Müdürü Ulvi Yenal girdi. Ulvi Yenal, İdmanocağı ve İdmangücü'nün birleşmemeleri halinde iki kulübünde Türkiye 2. Ligine alınmayacağını bildirdi. Bu durum Trabzon'da ve her iki kulüp çevresinde "Sok" etkisi yaratmıştı. Birleşmeleri büyük sorun olan bu iki kulübün, birleşmemeleri halinde Trabzon Türkiye liglerinde temsil edilemeyecekti. Trabzon'daki geceli gündüzlü yapılan ve büyük tartışmalara neden olan toplantılar sonunda 2 Ağustos 1967 günü İdmanocağı ile İdmangücü birleşmesi gerçekleşti ve Trabzonspor; İdmanocağı, İdmangücü, Karadenizgücü ve Martıspor'un birleşmesi ile ortaya çıktı.

Artık bütün resmi işlemler tamamlandıktan sonra sıra gelmişti Trabzonspor'un renklerine. Renk bulmak öyle kolay olmadı. Trabzon'da uzun yıllar süren İdmanocağı-İdmangücü rekabetinde Sari-Kırmızı ve Yeşil-Beyaz renkler hakimdi. Trabzonspor'un renkleri bu renklerin dışında olmalıydı. Trabzon'u ve Karadeniz'i simgeleyen renkler aranıyordu. Bu konuda yarışma açılması da gündeme geldi ancak sonra vazgeçildi. Renk için geceli gündüzlü toplantılar düzenleniyordu. Dört toplantıdan sonuç alınamamıştı. Beşinci toplantıda her şey bitecekti. Artık taraftarın da sabrı kalmamıştı. Sonunda Trabzon ve Karadeniz'in sembolü olan Hamsi üzerinde duruldu. Hamsinin gümüş mavisi rengi ve gözlerinin bordosu dikkate alindi. Kimileri buna karşı çıktı. Neymiş efendim bordo renk kırmızıya kaçıyormuş, öyle ya İdmanocağı renkleri de Sari-Kırmızı ya. İşte bu nedenle bordonun rengi biraz koyu tutularak İdmanocağı'nın kırmızısından kaçınıldı. Böylece bir haftadır şehirde süren renk kavgası sona ermişti ve Trabzonspor Bordo-Mavi renklere kavuşmuş oldu.

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #1 : 15 Ekim 2006, 06:14:36 »
Trabzon'da futbolun başlangıcı Birinci Dünya Savaşı öncesine dayanıyor. O tarihlerde şehrin en kalabalık mahallesi olan bugünkü Ortahisar mahallesinde ilk kez Rumlar tarafından futbolun oynandığı bilinmektedir. Trabzonlu gençler şehrin dört bir yanından Ortahisar mahallesine gelerek Rumların futbolunu seyrediyorlardı. Sonraları Rumlar Trabzonlu gençleri de aralarına alarak o daracık sokaklarda futbolu yaygınlaştırıyorlardı. Futbol tutkusu her gecen gün bir çığ gibi büyüyordu. Tıpkı horon gibi Trabzon insanının bünyesine uygun bir oyundu. Bu nedenle kısa sürede büyük ilgi görmüştü.
 
Bir gün sadece Trabzonlu gençlerin futbol oynadığı bir sırada top hemen karşıdaki Rum evinin açık penceresinden içeriye girer. Elindeki topla dışarı çıkan yaşlı bir Rum, Trabzonlu gençleri iyi bir azarlayarak kovmuştu. Bu olaydan sonra Rumların ileri gelenleri Ortahisar mahallesinde futbol oynanmasını yasakladılar. Özellikle Trabzonlu gençlere. Çünkü Rum gençleri zaten fazla oynamıyordu. Ara sıra oyunlarına da izin veriliyordu. Trabzonlu gençler için büyük bir tutku haline gelen ve yeni yeni doğmakta olan futbola vurulmuş bir darbeydi yasaklama olayı. Bir kere kaptırmışlardı futbola kendilerini bu gençler. Yapacak başka bir işleri de yoktu. Ortahisar mahallesi dışında da futbol oynamaya elverişli saha pek yoktu. Olsa bile oralarda Rumların baskıları daha fazla idi. Bütün tehlikelere ve baskılara rağmen gençler kaçamak yaparak futbol oynamaya devam ettiler. Ta ki Birinci Dünya Savaşı'na kadar. Savaş tüm ülkede olduğu gibi Trabzon'da da birçok genci futbol sahalarından alıp Savaş meydanlarına sürüklemişti. Gençler artık top yerine silaha sarılmışlardı.

Birinci Dünya Savaşı sonrası, yeniden yapılanmaya giren gençler, futbolu yaşatma ve geliştirme gayretine girdiler. Şehrin dört bir yanında boş buldukları arsalarda topun peşinden koşmaya devam ettiler. Bu arada Lise Fransızca öğretmeni Burhanettin Kahyaoğlu, Beden Terbiyesi öğretmeni Sami Bey, Hifzirrahman Raşit Oymen, Tevfik Yunusoğlu, Kemal Özsubaşi ve Ali Yusufoğlu'nun başını çektiği bir grup genç Trabzon'da ilk Kulübü kurma gayretine girdiler. Bu gençlerin gayretleri şehrin butun semtlerinde büyük destek görüyordu. Bütün gayretler 20 Ocak 1921 günü mutlu sonla noktalanıyor ve Trabzon'un ilk Kulüp kuruluyordu. Sarı kırmızı renkleri seçtikleri kulübe İdmanocağı adını verdiler. İki yıl süreyle Trabzon'un tek Kulübü olan İdmanocağı, aynı zamanda Trabzon futbolunun da temelini teşkil ediyordu

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #2 : 15 Ekim 2006, 06:14:47 »
1889 yılında Trabzon’ un Vakfıkebir ilçesinin Çavuşlu Köyü’nde dünyaya geldi. İlk,orta tahsilini Trabzon’ da yaptı ve Trabzon mahalli mektebinden mezun oldu. İstiklal Savaşı’na katılarak cephede düşmana karşı savaştı. 1925 yılına kadar Akçaabat ,Sürmene ve Trabzon’da ilkokul öğretmenliği yaptı.1926 yılında ünlü spor adamı Selim Sırrı Tarcan tarafından İstanbul ‘da açılan Beden Eğitimi Kursuna katıldı ve buradan diploma aldı. Trabzon tarihinin ilk beden eğitimi öğretmeni olarak tarihe geçen H. Avni Aker Trabzon Lisesi Muallim Mektebi ve Ticaret Lisesine atandı. Buralardaki başarılı hizmetlerinden sonra Beden Terbiyesi Bölge Asbaşkanlığı (şimdiki Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü) görevini üstlenerek Trabzon sporunun en üst mak****** yükselen değerli spor adamı yaşama veda ettiği 1944 yılına kadar bu görevini sürdürdü.
Hüseyin Avni Aker görevde bulunduğu yıllar içinde Trabzon ‘a bir stat kazandırmak ve bugün stadın bulunduğu araziyi bu amaçla istimlak etmek için çok uğraştı. Onun müthiş çabası daha sonra adının verildiği stadı Trabzon futboluna kazandırdı.
Hüseyin Avni Aker ‘in arkadaşı olan ünlü Beden Eğitimi Öğretmeni ve antrenör Hayri Gür stada Avni Aker adının verilme öyküsünü şöyle anlatıyor. “1940 ‘lı yıllarda Hüseyin Avni Aker ‘le aynı okulda beraber çalıştık. Kendisi hem lisede öğretmendi hem de Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü ‘ne vali nezdinde asbaşkanlık görevini yürütüyordu. 1972-77 yılları arasında Trabzon ‘da Beden Terbiyesi ‘nde 5 yıl bölge müdürü olarak çalıştım.bu sırada stad inşaatı tamamen bitmiş ve isim aranıyordu . zamanın valisi Adil Ciğeroğlu başkanlığında bir genel kurul oluşturuldu.bu genel kurul da ben de vardım ve Hüseyin Avni Aker ismini ben teklif ettim. Çünkü bu stada en çok onun emeği geçmişti. Sanat Okulu ile Yeni Mahalle arası o zamanlar uçurumdu ve bu uçurumu at arabaları ile toprak taşıyarak doldurduk. Toprağı zemine serdikten sonra çimleri ekmeye başladık. Daha sonra ise altmış kişilik kapalı tribün ile açık tribün yaptık. O zamanın parasıyla tüm bunlar 40 bin liraya mal olmuştu. Tüm bunları vali Ciğeroğlu ‘na anlatınca o da bana hak verdi ve stada Avni Aker ‘in isminin verilmesini istedi. O zamanlar buna tek karşı çıkan rahmetli Ziya Nemli olmuştu. Nemli stada İdmanocağının eski kaptanı Rıza Kuğu ‘nun adının verilmesini istiyordu.”

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #3 : 15 Ekim 2006, 06:15:27 »
Liverpool Hatırası"

1976-1977 Sezonu Şampiyon Kulüpler Kupası Şampiyonu Liverpool o sezon Trabzonspor'la oynadığı ilk maçı 1-0 kaybetmiş,ikinci maçta Trabzonspor'umuz yine iyi bir oyun ortaya koymuş fakat tecrübesizliğine yenilerek sahadan 3-0 mağlup ayrılmıştı Liverpool Teknik Direktörü Boby Paisley'in İngiltere'deki maçtan sonra İngiliz gazetecilerle basın toplantısı:

"Gördünüz işte bu takıma yenilmiştik,Bugünde yenilebilirdik,Allah'tan tecrübesizdiler.Bu maçtan sonra kupayı alacağımıza inanıyorum.Sanmıyorum ki bir daha böyle bir takım karşımıza çıksın..."

Evet gerçekten de öyle oluyor ve Liverpool o yıl Şampiyon Kulüpler kupasını müzesine götürüyordu.Üstelik Trabzonspor'a 1-0 kaybettiği maçın dışında hiç mağlup olmayarak...İngiliz Gazeteciler Liverpool'un aldığı kupa sonrası şu yorumları yaptılar:

"Evet Avrupa'nın en büyüğü Liverpool fakat,en büyüğü yenen tek takım Trabzonspor'u da kutlamak gerekir"...


Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #4 : 15 Ekim 2006, 06:16:00 »
Trabzonspor'un 70'li yıllardaki efsane kadrosunun baş aktörüydü Ali Kemal Denizci. Kentin futbolcu fabrikası Faroz Mahallesi’nin Türk futboluna armağan ettiği bir isimdi o. Efsane oyuncu, aynı mahallenin çocuklarıyla peş peşe şampiyonluklar yaşadıklarının altını çiziyor.

1960’ların sonlarıdır. Türkiye’nin birçok vilayeti gibi Trabzon’un da artık bir şehir takımı vardır. Bordo-Mavi renklere sahip takımın maçlarına ilgi çok büyüktür. Özellikle de gençlerin ilgisi. İşte onlardan biri de Trabzonspor’un efsane futbolcularından Ali Kemal Denizci’dir. Hırsı ve inatçılığıyla bölge insanının karakteristik özelliklerini yansıtan Ali Kemal Denizci, Trabzon’un futbolcu fabrikası Faroz’dan. Şimdiki sahil yolunda denize komşu daracık mahalleleri olan bir yerdir Faroz; o mahallelerde doğan her erkek çocuk da potansiyel futbolcu...

“Benim çocukluğumda buralar kumsaldı. Sabahları burada üç beş kişi bir araya gelip futbol oynardık. Terleyince de kendimizi denize atardık.” diye anlatmaya başlıyor Ali Kemal... Akşama kadar top peşinde koştuklarını, akşam eve geldiklerinde ise ekmeği suya bandırıp yediklerini hatırlatıyor: “Burada futbolcu yetişmeyecek de daha nerede yetişecek? Altyapı yoktu; ama Allah’ın verdiği bir yetenek vardı herkeste.”

Aileler çocuklarının futbolla meşgul olmasını istemez. Ama, yine de her erkek çocuk futbol topunun peşinde koşar. Ali Kemal’in durumu da çok farklı değildir. Ailesinin haberi olmadan “kaçak” çıkartır lisansını. Yaşı henüz 17’dir. Çok iyi oyuncuların kaybolup gittiği o yıllarda onun en büyük şansı olur lisans çıkartması. “Lisans sahibi olmak bugünkü kadar kolay değildi. Çok sıradışı özellikler aranıyordu. Çünkü herkes futbolcuydu o zaman.” Eski günlerden bugüne bir geçiş yapıyor ve “Şimdi futbolcu arıyorsun oynatmak için.” Altyapıdan istenen kalitede futbolcuların çıkmamasını mahalle futbolunun bitmesine bağlıyor; “Mahalle futbolu sona erince yetenekler de bitti. Trabzon’da bizim zamanımızdaki gibi boş alanlar da kalmadı. Federasyon bir tesis yapıyor şehrin bir bölgesine. Çocuklar, mesela Erdoğdu Mahallesi’nden kalkıp o tesise top oynamaya mı gidecek? Gitmiyor zaten. İşin kökünü kurutuyoruz. Trabzon’da bütün amatör takımlar gece gündüz Yavuz Selim Stadı’nda oynuyor. Top oynayacak yer kalmadı.”

Oğlum banka mı soydun?

Ali Kemal tüm gününü futbol oynayarak geçirmiyordur. Zaman zaman balıkçılık yapar: “Onun dışında mandalina satardım. Pastacı ve terzi çıraklığı yapardım.” Bunları yaparken bir yandan da liseyi bitirir. Üniversite imtihanına üç kez girer. Ama kazanamaz.

İlk takımı Çarşıbaşı’dır. Bir sene sonra Trabzon Yolspor’a transfer olur. Ardından Rizespor’a geçer. “Rize’ye gittiğim yıl, bana transfer parası olarak 15 bin lira verdiler. Üstelik paranın yarısını da peşin aldım. Hayatımda o kadar parayı ilk kez bir arada görüyorum. Düşün, babasından haftalık 25 kuruş alan bir kişi için bu paranın büyüklüğünü. Paraları pantolonumun ceplerine koydum. İki elim de üzerlerinde. Trabzon’a gelip eve kapağı atana kadar durum bu vaziyet. Evde odama çıktım. Paraları yatağın üzerine serdim. Annemi çağırdım. Rahmetli o kadar parayı bir arada görünce ‘oğlum bankayı mı soydun’ dedi. Çok korktu. Onu zor inandırdım banka soymadığıma.” diye anlatıyor ilk transferi sırasında yaşadıklarını...

Rizespor, o sıralar üçüncü ligdedir. Üstelik Ali Kemal amatör olarak oynuyordur. Bir zamanlar F.Bahçe ve Beşiktaş’ta oynayan efsanevi futbolcular Şenol ve Birol da Rize’dedir. “Onlar bize göre yaşlıydı. Santrfor mevkiinde oynuyorlardı. Beni de ceza sahasına sokmuyorlardı. ‘Sen çizgiden orta yap’ diyorlardı. O alışkanlık epey devam etti. Onların bu tavrı yüzünden golcülüğü sonradan kazandım.” diyor.

Ve efsane kadro doğuyor

Ali Kemal, Rize’de 2 sene kalır. Bu sırada gösterdiği performansla Kayserispor’dan teklif alır. “Gittik. İmza attık. Biraz para ve pastırma sucuk alarak Trabzon’a döndük. Meğer o sırada Trabzonspor da beni istiyormuş. Bizimkiler federasyonda güçlüydü. Kayseri’ye attığımız imza geçersiz sayıldı. Trabzon’da kaldım.” diyor. Trabzonspor ikinci ligdedir. Bir sezon önce Ankara PTT ile şampiyonluk için kıyasıya yarışmış ama ikinci olmuştur. Şehrin ileri gelenleri bu durum karşısında “Kendi öz evlatlarımıza dönmemiz lazım.” diyerek, sağda solda oynayan bütün Trabzonlu futbolcuları bir araya getirir. “Amaç ikinci ligde şampiyon olmaktan ziyade orta sıralarda yer almaktı. Eğer takım şampiyon olup birinci lige çıksaydı. Bugünkü efsane kadro doğmazdı.” diyor ve ekliyor: “Bizi alan Trabzon’un maddi imkansızlıklarıydı.”

Kadro kurulduktan sonra ilk yıl şampiyonluk averajla Kayserispor’a kaptırılır. İkinci yıl ise şampiyon olurlar. “Sanki her mevki için seçilmiş elemanlar toplanmıştı. Aslanlar gibiydik. Müthiş bir takım olduk. Birinci Lig’de ilk yıl tecrübesizliğimizden dolayı 9. olduk. Yoksa biz çoğu takımdan daha iyiydik. Kupada finale yükseldik. Onu da tecrübesizliğimizden kaybettik.”

Yazın Kıbrıs’ta yapılan Barış Kupası Trabzonspor’un belki de bugünlere gelmesinin en önemli dönüm noktasıdır. “O turnuvaya G.Saray ve Beşiktaş takımları katıldı. Onları yenerek şampiyon olunca dedik ki, ‘Yahu biz Türkiye’nin en iyi takımlarını yenebiliyoruz’. Takıma güven geldi. G.Saray, Beşiktaş ve F.Bahçe bizim için o yıllarda Türkiye’nin en büyük takımlarıydı. Ama kupayı kazandıktan sonra dedik ki biz bunları hallederiz.”

Şampiyon kim olur Rıza?

Ona göre bir takımın şampiyon olması için yıldızlardan oluşan bir kadro kurmasından ziyade kendine güvenmesi çok daha önemli. Daha sonra gittiği Beşiktaş’ta başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: “Rızaların, Ziyaların yeni oynamaya başladığı dönemde kamp için Almanya’ya gittik. F.Bahçe ile bir maç oynadık ve 3-0 kazandık. Rıza’ya dedim ki. ‘Bu sene kim şampiyon olur?’ Abi dedi, F.Bahçe. Oğlum dedim, az önce 3-0 yendik onları. ‘Olsun’ dedi. F.Bahçe şampiyon olur. Dedim, al kağıdı kalemi eline. Kadrolar kurduk. Ben biz daha iyiyiz dedim. Ama o yine de F.Bahçe’de ısrar etti. Sezon sonu biz şampiyon olduk. O yıl gençlere ben, Necdet, Mehmet Ekşi gibi tecrübeli oyuncular abilik yaptık. Güven aşıladık. İnandık ve şampiyon olduk.”

Şampiyonluk hasretiyle tutuşan Trabzonspor’un bu özlemini gidermesi için Ali Kemal’in reçetesi şöyle: “Yerine göre adam alınmalı. Futbola aç, yeteneği olan isimler seçilmeli. Kendine güveneceksin. Şampiyonluğa inanacaksın. Ve şampiyon olacaksın.” Trabzonspor’un 6 yılda 5 şampiyonluk kazandığı yılları, “İkinci yılımızda şampiyon olduk. Hem de çok rahat. Sonra bir kez daha olduk, derken bir ara verdik. F.Bahçe ipi göğüsledi. Aslında bizden şampiyonluğu alamazlardı. Biraz fazla havalandığımız ve şımardığımız için öyle oldu.” sözleriyle anlatıyor. İlk yıllar Trabzonspor’un şampiyon olmasını bütün Türkiye’nin takdir ettiğini söylüyor; “F.Bahçe’liler bile sevindi.” Ancak, şampiyonluklar peşpeşe gelince kıskançlıklar da ortaya çıkmaya başlamış.

Ali Kemal hırslıydı, bu yüzden futbol hayatı boyunca çok kırmızı kart gördü. Özellikle de Trabzon formasıyla. Bunu kaybetmeyi hazmedememesine bağlıyor. Ama daha sonra transfer olduğu F.Bahçe ve Beşiktaş’ta hiç kırmızı kart görmemiş. “Orada yenilmek o kadar zoruma gitmiyordu.” diyor. “Eskişehir deplasmanındayız. Rahat yeneceğimiz bir maç; ancak ilk yarı 1-0 mağlup durumdayız. Seyirci de benimle uğraşıyor. Hakeme sık sık itiraz ediyorum. Hakem de ‘seyirciyi tahrik ediyorsun atacağım seni’ diyor. Devre oldu. Ahmet Suat hoca ‘Seni oyundan alayım, kırmızı kart göreceksin. Boş ver bu maçı, kaybedersek kaybedelim. Haftaya Fener maçı var. Sen lazımsın bize’ dedi. ‘Hocam söz kart görmeyeceğim’ dedim. İkinci yarıya çıktık. 5. dakikada kırmızı kart gördüm.”

Liverpool maçında horon oynar

Ali Kemal, Trabzonspor’un ilk milli futbolcusudur aynı zamanda. Diğer arkadaşlarına göre tecrübeli olduğu için Bordo-Mavili takımın Avrupa maçlarında da sazı eline o alır. 1976’da Liverpool maçında ortaya koyduğu futbolu bugün bile hatırlanır. “O zamanlar tecrübesizdik. Milli takımda Avrupalılara karşı oynadığım için tecrübeliyim. Şöyle düşündüm, topu alayım, bir iki kişiyi geçeyim bizimkiler de desin ki, bunlar yenilmeyecek bir takım değil. Psikolojik olarak rahatlasınlar yani. Topu aldım. Adamlara çalım atmaya başladım. Bizimkileri de ‘çocuklar hadi bunlarla horon oynayalım’ diye gaza getirdim.” Trabzon’da Liverpool’u 1-0 yenerler. Ancak İngiltere’de ilk 18 dakikada 3 gol yer ve elenirler.

Ali Kemal’in unutamadığı maçlardan biri de Kocaelispor’la oynadıkları kupa maçıdır. Cezalı olduğu için ilk maçta yoktur. “Bizi 1-0 yendiler. Sonra da Kocaeli gazeteleri ‘Hamsinin kafasını ezdik’ gibi başlıklar attı. O gazeteleri aldım, soyunma odalarına astım. Her antrenmandan sonra arkadaşlarla ‘bunları sahalarına hapsedeceğiz, yarı sahayı geçtiklerinde gol yemişiz sayacağız’ diyerek rövanşa bilendik. Hatta Ahmet Suat Hoca da takımı motive etmek için, ‘Bu takım Ali Kemal Spor mu?’ diyerek olaya renk kattı. Avni Aker’e çıktık. İlk 20 dakika durum 5-0 oldu. O yıllar istediğimizi yapacak güç vardı bizde.”

Ali Kemal, bugünlerde Trabzonspor’un siyahi oyuncusu Yattara’nın kendisine benzetilmesine bir anlam veremiyor. “Ali Kemal süratle iş bitiren biriydi. Yattara ise cambaz. Müthiş bilekleri var. Benim öyle cambazlığım yoktu. Ben vurup giderdim. Şut çekerek fazla gol atmadım. Kaleciyi de çalımlardım çoğu zaman.”

F.Bahçe’ye ağlayarak gider

Her transfer döneminde hakkının verildiğini belirten Ali Kemal, “En üst rakamı ben alıyordum. Pazarlığa gerek yoktu.” diyor. Bu noktada lafı, Trabzon taraftarının ‘satılamaz’ diye şehirde yürüyüş yaptığı Ali Kemal’in F.Bahçe’ye gidişine getiriyoruz. Dönemin yöneticilerine hak veriyor: “Kulübün paraya ihtiyacı vardı. Takımda bir kişiyi feda etmeleri gerekiyordu. İyi para getirir diye beni seçtiler. O zaman tepki gördü bu olay; ama Trabzon bütçesini kurtardı. Şenol, Turgay, Necati gibi oyuncuların alacaklarını ödedi.”

F.Bahçe’ye imza attığı günü ise unutamıyor. “Nakit parayı önüme attı F.Bahçeli yönetici. Paraya baktım, baktım. Dışarı çıktım. Bir saat kadar ağladım. Ben Fener’e gidemem diyordum. Sonra abim geldi. Beni ikna etti. Oğlum seni Trabzon’da istemiyorlar, at imzayı dedi. Tekrar içeri girdim. Küfür ede ede imzayı attım.”

F.Bahçe ile ilk Trabzon deplasmanına geldiğinde şehrin göstereceği tepkiyi çok merak ediyordur; “Benim en çok gururlandığım gün o gündü. Pankartlar açıldı. Hoşgeldin Ali Kemal diye. Bu beni çok etkilemişti.” Trabzon maçlarında hep kötü oynadığını söylüyor. “Hem F.Bahçe hem de Beşiktaş’ta bir türlü Trabzon’a karşı oynayamadım. Ayağım topa gitmiyordu. Hatta hocalarıma bile ne olur beni oynatmayın diye ricada bulunuyordum.” diyor.

Ağlayarak gittiği F.Bahçe’de tutunamaz. “F.Bahçe o yıllar cadı kazanıydı. Gruplar vardı. Herkes birinin adamıydı. Trabzon’daki birliktelik orada yoktu. Trabzon’da söz verildi mi yerine getiriliyordu. Orada ise sözün önemi yoktu. Ama benim de hatalarım vardı. En başta seyirciyle barışık değildim. Amigolara posta koyardım. Biraz daha akıllı olsaydım o takımın kaptanı bile olurdum. Senelerce de orada oynardım.”

Raush’u içki masasında kandırır

Bir gece sabaha kadar o yılların F.Bahçe Teknik Direktörü Raush’la viski içer. Amaç hocasını kandırarak F.Bahçe’den ayrılmaktır: “Raush beni çok seviyordu. ‘Seni göndermem’ dedi. Sonra Rize’de oynayan kardeşin Osman’ı getirirsen seni bırakırım” diyerek açık kapı bıraktı. Ali Kemal ertesi gün Rize’nin yolunu tutar. Kardeşi Osman’ı kolundan tuttuğu gibi F.Bahçe’ye getirir. Raush’a gideceği takımı söylememiştir. “Beşiktaş’a gitmeme belki izin vermezdi. Ona bunu söylemedim. Gittim Beşiktaş’la anlaştım.” Beşiktaş’ı tercih etmesinin sebebi Siyah-Beyazlı takımın daha bir Anadolu havasına sahip olmasıdır. “Trabzon’a gidemezdim. Çünkü o yıllarda Trabzon’da ‘giden bir daha geri gelemez’ anlayışı vardı.” Hatta Trabzon’a gitmemesine sevinir; “Çünkü son dönemlerimdi. İnsanlar hafızalarındaki Ali Kemal’i bulamayabilirdi. İstediğimiz performansı gösteremeyebilirdim.” Beşiktaş’ta gençlerle tecrübelilerin kaynaşması sonucu şampiyonluk yaşarlar. Üstelik bir dönem Trabzon’da beraber oynadığı Necdet, Serdar Bali, Mehmet Ekşi de Beşiktaş’tadır.

Futbolu bıraktıktan sonra ticarete atılır. Bir arkadaşıyla ortaklık yaparak fabrika kurar. Ancak iflas eder. “İş iyiydi. Ben işi bilmediğim için ortak olan arkadaşın da aldatmacasına gelince, kabak başıma patladı. Bilemezsin, insanların sahtesi, yılanı da çıkıyor.” Bu sözleriyle arkadaşını suçluyor. Bugün o arkadaşı oldukça zengin. Ama Ali Kemal, insanlığın paradan çok daha önemli olduğunu belirtiyor. Arkadaşını gördüğünde ‘hırsız ne haber’ diye seslendiğini söylüyor: “O trilyoner oldu. Ben ise iyi ki onunla beraber olmadım. Şu an kendimce en iyi dünyayı yaşıyorum.”

Ali Kemal daha sonra hocalığa başlar. Bir ara Trabzonspor’u da çalıştırır. Ancak ona göre durum hiç de öyle değildir. “Trabzon’u bana göre çalıştırmadım. Üç ay yardımcı hocalık yaptım burada. Birilerine bakarsan Ali Kemal’i denedik derler. Bana göre birileri beni buraya getirmek istemedi. Yoksa ben bir Fatih Terim, bir Şenol Güneş olabilirdim. Kimse elimden tutmadı. Ben de kimseye yalakalık yapmadım. Garibanlarla beraberdim. Zenginlerin yanına gitmedim. Bundan sonra artık hiç niyetim de yok.”

Trabzon’u çalıştırmadım

Hatta geçen sezon başında dönemin Trabzonspor Teknik Direktörü Ziya Doğan’ın ‘gel menajerim ol’ önerisini bile geri çevirir Ali Kemal. Ziya Doğan’a cevaben ‘oğlum biz çalışmak istesek senin ne işin var burada’ der. Ama hâlâ içinde ukdedir Trabzonspor. “Takımı o sezon başı bana verselerdi orada bir iz bırakırdım. Benim tek üzüldüğüm o imkanı bana vermemeleri. Ama ne yapalım, Trabzonspor gene bizim takımımız. Bizim dünyamız. Hoca olarak görev almasak da her zaman yanındayız.”

Ali Kemal Denizci bugün Futbol Federasyonu’nun Karadeniz Bölgesi sorumluluğunu yapıyor. Görevi, yıldız oyuncular bulup çıkartmak. “Futbolcu var ama yetenekli oyuncu bulmak mesele. Lise maçları izliyoruz. Turnuvalar düzenliyoruz. Eğer bir yetenek varsa onu keşfetmeye çalışıyoruz. Kaybolup gitmemesi için uğraşıyoruz.” diyor.

ALİ KEMAL’DEN İNCİLER

Çocukluğumuzda Trabzonspor’un maçlarına giderdik. Takımda sahtekar Ahmet vardı. Sol açıkta oynardı. Ona hayrandım. Rize’den ayrılıp Trabzon’la anlaştım. İlk sol açıkta oynayan Ahmet’i kestim. Milli Takım’da da Metin Kurt hayranıydım. Beni Milli takıma çağırdılar. İlk Metin abiyi kestim. Özendiğim, beğendiğim futbolcuların yerleri bana nasip oldu.

F.Bahçe’de olduğum yıllar. Antrenmanlarda üç kişinin üzerine üzerine gidiyorum. Hocamız Raush antrenmanı durdurdu. “Ali Kemal” dedi. “Niye üç kişinin üzerine gidiyorsun. Topu arkadaşına ver kaçsana”. Verkaçı o gün öğrendim.

Yine F.Bahçe’deyim. Havalı geldiğim için bana karşı diğer arkadaşların bakışı değişik. Sağ kanattan koşuyorum, koşuyorum. Top atan yok. Sonra geceleri Engin’lerle takılmaya başladık. Artık bana top atıyorlardı. Ama koşacak halim yoktu.

Trabzonspor’da şampiyonluk için G.Saray’la oynuyoruz. Yenersek şampiyon olacağız. Yendik ve akşam eğlenmeye gittik. Saat on mu ne. Kalecimiz Şenol masadan kalktı. “Şenol nereye diye bağırdık?” “Yatmam lazım.” dedi. Şenol her zaman disiplinli biriydi.

bu adamı izleyemediğim için içimkan ağlıyor...


,

Trabzonspor Neden BÜYÜK?
--Eskiden Trabzonspor maçlarını izlemekten sıkılırdım çünkü hep rakip kaleciyi izlerdik.(TURGAY ŞEREN)

--Eskiden Avni Aker'de korner kullanan takım kendini başarılı sayardı.(RIDVAN DİLMEN)

--Futbolculuk dönemimde Avni Aker'e çıkarken ayaklarım titrerdi.(Samet Aybaba)


--"Liverpool Hatırası"

1976-1977 Sezonu Şampiyon Kulüpler Kupası Şampiyonu Liverpool o sezon Trabzonspor'la oynadığı ilk maçı 1-0 kaybetmiş,ikinci maçta Trabzonspor'umuz yine iyi bir oyun ortaya koymuş fakat tecrübesizliğine yenilerek sahadan 3-0 mağlup ayrılmıştı Liverpool Teknik Direktörü Boby Paisley'in İngiltere'deki maçtan sonra İngiliz gazetecilerle basın toplantısı:

"Gördünüz işte bu takıma yenilmiştik,Bugünde yenilebilirdik,Allah'tan tecrübesizdiler.Bu maçtan sonra kupayı alacağımıza inanıyorum.Sanmıyorum ki bir daha böyle bir takım karşımıza çıksın..."

Evet gerçekten de öyle oluyor ve Liverpool o yıl Şampiyon Kulüpler kupasını müzesine götürüyordu.Üstelik Trabzonspor'a 1-0 kaybettiği maçın dışında tüm maçları kazanarak...

İngiliz Gazeteciler Liverpool'un aldığı kupa sonrası şu yorumları yaptılar:

"Evet Avrupa'nın en büyüğü Liverpool fakat,en büyüğü yenen tek takım Trabzonspor'u da kutlamak gerekir"...



Trabzonspor'un 36 Yılda Kazandığı Kupalar

Türkiye Ligi : 1975-76, 1976-77, 1978-79
1979-80, 1980-81, 1983-84
(toplam 6 kez)

Türkiye Kupası : 1976-77, 1977-78, 1983-84 1991-92, 1994-95, 2002-2003, 2003-2004
(toplam 7 kez)

Cumhurbaşkanlığı Kupası: 1975-76, 1976-77, 1977-78, 1979-80, 1982-83, 1994-95
(toplam 7 kez)

Başbakanlık Kupası: 1975-76, 1977-78, 1984-85 1993-94, 1995-96
(toplam 5 kez)

"Nasıl Mı Büyük Olunur?"İşte Böyle

1975-76 Sezonu İlk Şampiyonluk Hatırası:

Dönemin Ünlü Milliyet Gazetesi Politika Yazarı Öysan Öymen Trabzonspor'un Fenerbahçe'yi yendiği maçtan sonra gazetedeki "Politika Kazanı" köşesinin ismini ilk kez "Spor Kazanı" olarak değiştirir ve "Düzen Değişti" başlığı altında şu yazılara yer verir...

-Böyyük takım,Böyyüüük Kulüp.. Nedir?

- Fenerbahçe,Beşiktaş,Galatasaray...Yani üç büyükler...Anlayacağınız İstanbul takımları...Diktatörler gibi ömür boyu başımızın tacı kalmak istiyorlar...

- Neden?

- Çünkü hep onlar şampiyon olacak, yılların monopolü değişmeyecek, alışılmış düzen yıkılmayacak,bozulmayacak yıllar önce kadastrosu yapılan puan cetvelinin üst kademelerindeki mukaddes Mulkiye'ye onlardan başkası yaklaştırılmayacak..Ama ne oldu...

- İstanbul nire, Trabzon nire?

- Nire ama, işte Karadeniz'in sahil kentinde Hamsi ve Mısır unu kokan bir el bu düzeni değiştirdi...Yaşa TRABZON...İşte gerçek şampiyon...

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #5 : 15 Ekim 2006, 06:16:50 »
Shota ARVELADZE
Shota için ne desek onu daha iyi anlatır acaba? O bir futbolcu muydu, yoksa bir sihirbaz mı, bir golcü müydü, yoksa bir illüzyonist mi? Asla tartışılmayacak tek bir gerçek vardı ki o da Shota Arveladze'nin ismini altın harflerle Trabzonspor taraftarının kalbine bir daha silinmemek üzere kazıdığı gerçeğiydi. 96 sezonunun gol kralı Shota, sahadaki muhteşem yeteneği, yıllar boyu hafızalardan silinmeyecek "kendine has" golleri ve saha dışındaki sıcakkanlılığıyla Trabzonsporlu'nun unutulmazlar listesine çoktan ismini yazdırdı. Onu ve kardeşi Archil'i ilk olarak 93-94 sezonunda Sadri Şener tarafından Trabzonspor'a transfer edildiğinde tanımıştık. İlk bakışta ikiz olmaları ilgimizi çekmişti fakat ilgimizi tek çeken yön buydu. O güne kadar yapılan yabancı transferlerin başarısız olması, bize bu gelen ikizlerinde onlardan farklı olmayacağı fikrini vermişti... Ta ki, liglerin başlamasına kadar. Sanki futbol oynamıyor dans ediyorlardı topla. Şiir gibiydi futbolları. O yıl Türkiye liglerinde fırtına estirmişlerdi. Fakat kiralık olarak alınmışlardı ve Dinamo Tiflis'in başkanı Merab Jordania onları istiyordu. İkizlerin son maçları, Fenerbahçe ile yapılan Başbakanlık Kupası'ydı. Bu maçta da Archil-Shota kardeşler döktürdüler ve kupayı Trabzonspor taraftarına hediye ettiler. Ama Trabzonspor taraftara onlardan ayrılmak istemiyordu. Türkiye'de o kadar sevildiler ki onların Türkiye'de oynayabilmeleri için diplomatik kulisler bile yapıldı. Tarım Bakanı Refaiddin Şahin ve Meclis Başkanı Hikmet Çetin, Eduard Schevardnadze'den ikizlerin Türkiye'de oynayabilmeleri için izin istemişlerdi. Ve nihayet diplomatik gelişmeler meyvelerini verdi. Artık ikizler Türkiye'de oynayabileceklerdi. İkizler, Türkiye de kaldıkları süre içinde Türk halkına kendilerini sevdirmişlerdi. Türk halkı onları artık kendilerinden biri gibi görüyordu. Hatta ikizlerin babası oğullarını ziyaret etmek için Trabzon'a geldiğinde taksici onun ikizlerin babası olduğunu öğrenince taksi parasını bile almadı. Trabzon'da başlı başına bir fenomen haline gelen Shota, 95-96 sezonunda 25 gol atarak gol kralı oldu ve Trabzonspor'un tarihindeki 2. gol kralı olarak tarihe geçti. Ama bundan önemlisi Shota'nın hiç penaltı atmadan gol kralı olmasıydı. Bunu dünyada sadece Shota başarabildi. Unutulmaz yıldız Shota Arveladze, daha sonra Hollanda'nın güçlü takımlarından AJAX'a, kardeşi Archil ise aynı ülkeden NAC Breda'ya transfer oldu. Efsane yetenek Shota'nın inanılmaz golleri, ağır çekimle defalarca izlenecek kalitedeki çalımları, gol sonrasında attığı "kendine özgü" taklaları ve Avni Aker'de 4-1 kazandığımız Slovan Bratislava maçı sonrasında yaptığı tribün dansı asla unutulmayacak. Shota Arveladze, Trabzonspor taraftarının kalbinde artık ölümsüz bir yere sahip...

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #6 : 15 Ekim 2006, 06:17:08 »
Ahmet Suat ÖZYAZICI
Aslında Ahmet Suat Özyazıcı futbolculuğundan çok teknik direktörlüğüyle TRABZONSPOR umuzun şanlı tarihine ismini kazımıştır. 1936 yılında Trabzon da doğan "efsane hoca" Ahmet Suat Özyazıcı, önce Trabzon İdman Ocağı'nda, daha sonra Trabzonspor'da oynadı. 11 kez de Amatör Milli Takımda yer aldı. Futbolculuğu bıraktıktan sonra antrenör ve teknik direktör olarak çalışmaya başladı, ve bu asıl bu dönemden sonra ismini altın harflerle hem Trabzonspor hem de Türk futbol tarihine yazdırdı. "Efsane takımın efsane hocası" olarak bilinen Özyazıcı'nın teknik direktör olarak görev yaptığı süre içerisinde Trabzonspor altın çağını yaşadı. 1976 yılında bir Anadolu takımı olan Trabzonsporun ilk kez şampiyon olarak tarih yazmasında Ahmet Suat hocanın büyük emeği vardı. 1975-76, 1976-77, 1979-90 ve 1983-84 sezonlarında takımımızın toplam 4 şampiyonluğuna imza atan Özyazıcı, daha sonra Bursaspor ve Sarıyer takımlarını da çalıştırdı. Ahmet Suat Özyazıcı, Türk futbolunun en başarılı antrenör ve teknik direktörlerindendir.

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #7 : 15 Ekim 2006, 06:17:21 »
Necmi PEREKLİ

Trabzonspor'un ilk yerli gol kralı... Futbolculuk kariyerinde Trabzonspor, Giresunspor takımlarının formasını giyen Necmi Perekli, futbol yaşamını noktaladıktan sonra Trabzonspor'umuzda menajerlik görevini de üstlenmiş, ulusal medyada spor yazarlığı yapmıştır. Bordo-Mavi efsanenin ilk yerli gol kralı olmanın haklı onuruna sahip olan Necmi Perekli'yi Bordo-Mavili taraftarlar, futbolculuk yaşantısındaki kıvrak çalımları, ceza alanı içerisindeki bitiriciliği, sert şutları ve şık golleriyle hatırlayacak. 1976-77 sezonunda attığı 18 golle gol kralı olan Necmi Perekli, kollektif futbol anlayışıyla zirveye yerleşen Trabzonspor'umuzun 1. lig tarihindeki üç gol kralından biridir. Hiç kuşkusuz ki Perekli, Trabzonspor efsanesini yaratan pırıl pırıl isimlerden biri olarak asla hafızalardan silinmeyecek.

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #8 : 15 Ekim 2006, 06:17:40 »
Şenol GÜNEŞ
Trabzonspor'umuzun en parlak yıldızlarından biri olan Şenol Güneş, 1952 yılında Trabzon’da dünyaya geldi. Fatih Eğitim Enstitüsü mezunu olan Güneş, futbola Erdoğdu Gençlik’te başladı. Daha sonra Trabzonspor amatör takımına katılan genç kaleci, buradan Sebat Gençlik’e transfer olarak profesyonel futbola ilk adımını attı. Trabzonspor’umuzun 1972 yılında kadrosuna kattığı Şenol Güneş, tam 15 yıl efsanemizin kalesini korudu ve 6 lig şampiyonluğu, 5 Türkiye Kupası, 4 Başbakanlık ve 7 Cumhurbaşkanlığı kupası gördü. Şenol Güneş futbol oynadığı dönemde, Trabzonspor'daki bu başarılarının yanısıra 1975-1987 yılı arasında milli takımın formasını; 3 ümit, 31 A Milli olmak üzere toplamda 34 kez giydi. 1987 yılında futbolu bıraktıktan sonra sırasıyla 1987-1988 döneminde Trabzonspor, 1988-1991 arasında Boluspor, 1991-1992 döneminde İstanbulspor, 1992-1996 arası Trabzonspor, 1996-1997 sezonunda Antalyaspor, 1997-1998 sezonunda Sakaryaspor takımlarını çalıştırdı. Antrenörlük hayatında 1 Türkiye Kupası, 1 Başbakanlık Kupası ve 1 de Cumhurbaşkanlığı kupası gören Güneş, Ağustos 2000 tarihinde A Milli Takımın başına getirildi ve milli takımın 48 yıl aradan sonra Dünya Kupası'na katılmasında en büyük pay sahibi olarak tarihe geçti. Şenol Güneş, 2002 FİFA Dünya Kupasında A Milli takımı üçüncü yaptı ve bu başarı bu döneme kadar ulaşılan en yüksek başarıydı. Trabzonspor'umuzun gururu olan Şenol Güneş, aynı zamanda 2002 yılında UEFA tarafından yapılan ankette "Yılın en iyi teknik direktörü" ünvanına layık görülerek, ulaşılması güç bir başarıya imza attı. O Trabzonspor'umuzun yetiştirdiği en büyük isimlerden biri...

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #9 : 15 Ekim 2006, 06:17:57 »
Ali Kemal DENİZCİ
Ali Kemal Denizci... Nam-ı diğer "Fırtına Ali Kemal". Ondan bahsetmek, onu tanıyamayanlara onu anlatmak o kadar zor ki... O, Trabzonspor efsanesinin altın yıllarında şanlı formayı sırtına geçiren inanılmaz kanat oyuncusu; o, kolektif futbol anlayışıyla zirveye tırmanan Trabzonspor'a "yıldız futbolcu" kavramını getiren belki de ilk oyuncuydu. Avni Aker'in müdavimlerinin gözleri yorulurdu onu takip ederken, ama o futbol yaşamı boyunca hiçbir zaman yorulmadı. Kendisine "fırtına" lakabını getiren müthiş deparları ve isabetli ortalarıyla takımımızın "erişilmez bir efsane" olmasında başrol oynayan isimlerden biriydi. Dört dörtlük bir Trabzonsporlu'ydu Ali Kemal... Bir Fenerbahçe'ye satılacağını öğrendiği zaman gözyaşlarını saklamadan üzüntüsünden hüngür hüngür ağlayacak, ilk fırsatta Trabzonspor'una dönmek için çılgınlıklar yapacak kadar aşıktı formasına. Uzun saçları, şiir gibi futbolu, "adam gibi adam" karakteri, Trabzon'daki Liverpool zaferinde sahada oynadığı horonuyla Ali Kemal Denizci, Trabzonspor'umuzun asla unutulmayacak efsaneleri listesine adını altın harflerle yazdırdı. Ali Kemal Denizci, futbolculuk kariyerinin sona ermesinden sonra Trabzonspor'umuzda önce antrenörlük daha sonra da teknik direktörlük de yapmıştır.


Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #10 : 15 Ekim 2006, 06:18:08 »
Ünal KARAMAN
"futbol a siyaseti sokan adam. milli maclarda daha iyi oynuyordu (iman gucu) "ünal karaman yesil sahalarımızın milliyetçi futbolcusu yıllarca trabzonspor'un orta sahasını derleyip toplamış, yine aynı şekilde milli takımda da görev yapmış, bi ara, "tek başına takım" denirdi onun için. Yeşil sahaların en efendi futbolcularındandır aynı zamanda. Yıldızı aslında gaziantepspor'da parladı, 80'lerin ortasında. hatta gaziantepspor ikinci ligde mucadele ederken, Ünal milli takima secilmisti. 1985'deki ingiltere milli macinda.. [ maci wembley'de 5-0 kaybetmisti milliler] 17 yasındaydi o zaman ve milli takıma seçilen en genç futbolcu olmuştu. Çoşkun Özarı'nın gozdesiydi o donem.. bir macta aut çizgisine kadar inip top cizgiye 10 cm. civarı mesafedeyken, toptan uzak olan ayağını diğer ayağının arkasından geçirip yaptığı bir orta vardır ki, maçı anlatan spiker, avrupa birliğine bu hareketle bile girebileceğimizi iddia etmiştir
KENDİ AĞZINDAN KISA ÖZ GEÇMİŞİ
1966 yılında Konya’da doğdum. 1979 yılında konya etbalıkspor’da futbol hayatıma başladım. konyaspor’da amatör olarak devam ettirdim. burada oynarken genç milli takıma gittim. Profesyonel olarak 1984 senesinde gaziantepspor’a transfer oldum. bu forma altında ümit ve a milli takım formalarını giydim. 3 yıl gaziantepspor, 3 yıl malatyaspor, 9 yıl trabzonspor , 1 yılda ankaragücü olmak üzere 16 yıl profesyonel olarak futbol oynadım. evliyim ve 3 oğlum var. K.T.Ü beden eğitimi ve spor yüksekokulu mezunuyum. antrenörlük kariyerime Erzurum da antrenorlük kursunu bitirdikten sonra basladım. Daha sonra da istanbul riva teknik direktör kursunu tamamladım.
Öte yandan Ünal;
bıyıklı futbolcular ekolünün 80'lerde en büyük ikonlarından biri idi. pos bıyıkları ve kalın kaşlarına eklenen İzzet Altınmeşe beniyle bir bütün oluşturmuş ve akıllarda yer etmiştir

Çevrimdışı YuRY

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 17.264
  • Puan 1606
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - Tr_YuRY@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Ynt: Trabzonsporun Tarihçesi ve Unutulmayan Futbolcular
« Yanıtla #11 : 15 Ekim 2006, 06:18:23 »
Hami MANDIRALI
Ligimizin eskimeyen eskisi O futbolumuzdaki değişimin en büyük tanığı. Ligimizin en eskisi. Oynadığı maç sayısı 600'ü çoktan geçti. Attığı gol sayısı ise 200'ü. Futbola 1978 yılında Trabzonspor altyapısında başladı. Rahmetli Yeşil Osman Hami'yi Trabzonspor'a yazdırdı. Bordo–Mavili formayı 1985 yılında Malatya ile oynadığımız maçın ikinci yarısında giydii. Lig tarihinde 219 gol atan Hami ilk golünü kime atmıştı? "Samsun'la deplasmanda oynuyorduk. Orta sahanın oralardan vurdu. (Tipik Hami golü) Beşiktaş maçını unutamıyor Hami'nin unutamadığı maç Trabzonspor'un cezası yüzünden Samsun'da oynanan bir Beşiktaş karşılaşmasıydı. O maça Trabzon'dan gelen 5 kardeşimiz trafik kazasında ölmüştü. Son dakikalarda Hami'nin frikik golüyle kazanmıştık. Hami bu maç için; "O karşılaşmanın acı ama ayrı bir yeri var benim hafızamda." Unutamadığı gol yine o maçta attığı goldü. Ama Barcelona'yla İspanya'da oynadıkları karşılaşmada iki rakip oyuncuyu boşa gönderip topu doksana taktığı golü de unutamıyor. Bir röpotajında "O gün kızım Aleyna doğmuştu. Onun şerefine atılan goldü." Aynı dönemde birçok futbolcuyla oynayan Hami'nin doyamadığı oyuncu kimdi? "İskender, Dobi Hasan'la oynamak onun için ayrı bir keyifti. Hami'nin içinde ukde kalan ise örnek aldığı ve çok sevdiği Ali Kemal Denizci'yle yan yana oynayamamaktı. Trabzonspor'da bu kadar uzun süre oynayan Hami'nin bir yıl da Schalke macerası oldu. Almanya'dan başarısız olduğu için dönmediğini vurguluyor yıldız oyuncu. "Herşeyi yıkmışken Trabzonspor aşkı yüzünden geri döndüm. Buna da insanların saygı göstermesi lazım." diyor Hami. Trabzonspordan sonra 1yılda Ankaragücünde oynadıktan sonra futbolu bıraktı.
__________________