Bir Pul Eksik Verin
Günlerden bir gün Hoca, bir ırmak kenarında oturup dururken, yedi tane kör gelir: yedi kör ama, yedisi de birbirinden kör. Hani, birbirine değnek olmasalar, şuradan şuraya bir adım atacak gibi değiller. Selam, sabahtan sonra Hoca’ya:
“Aman müslüman, derler; bizi şu karşıya geçir de, gönlümüzden ne koparsa verir, sevindiririz seni.”
Hoca bu, çürük tahtaya basar mı?
“Erenler, ben şimdi üçün, beşin yoluna bakıyorum; yoktan yonga kopmaz ki, gönlünüzden kopanı vereceksiniz, hele elden gelin bakalım!” deyince, pazarlığa otururlar. Aşağı, yukarı derken, her körü bir pula yapıştırırlar. Hoca: “Kısa günün karı bu kadar olur!” deyip paçaları sıvar; kimini omuzlar geçirir; kimini sırtlar, geçirir; geriye körün körü bir kör kalır; onu da geçireyim derken, olur ya, Hoca’nın ayağı bir taşa gelir, nerede ise düşecek olur; güç bela kendini toplayıp düşmez ama, sırtındaki düşer dereye; sürüklenir gider, kimbilir nereye? Ötekiler durur mu? Hoca’nın başına kıyameti koparırlar. Hoca bir sabreder, iki sabreder, üçüncüsünde sabrı takadı biter:
“Bre yaygaracı herifler, der; ne bağırıp çağırıyorsunuz? Siz de bir pul eksik verin!”