Gönderen Konu: Laf Atma Üzerine  (Okunma sayısı 486 defa)

Çevrimdışı win

  • Osc Çizik Üye

  • 2. SINIF UYE
  • *
  • İleti: 6.409
  • Puan 650
  • Cinsiyet: Bay
  • OSC BY WİN
    • Profili Görüntüle
    • E-Posta
Laf Atma Üzerine
« : 18 Temmuz 2008, 09:45:34 »
Laf Atma Üzerine

Özel arabam olmadığından ulaşım için sık sık taksileri kullanırım. Taksicilerin hiç sevmediği müşteri tiplerinden biriyim. Bütün muhabbetim gideceğim yeri söylemek ve inerken teşekkür etmekten ibarettir, o kadar.

Yine bir gün iş çıkışı Taksim’e gitmek için Teşvikiye’den taksiye bindim. Olanağanüstü bir durum yoktu aslında. Trafik her zamanki kadar yoğundu ve ben yine taksiciyle iki laf etmemek için gazetemi okuyordum. Birbenbire taksicimin canhıraş haykırışıyla irkildim:

-Anneni yiyim tavuk, bu ne biçim yumurta!

“Oooha!” dedim içimden. Bu ne menem bir laftır böyle ve neye söylenmiştir. Bunca yıldır konuşmak ve yazışmak için Türkçeyi kullanırım, ilk kez böyle bir cümleye tanıklık ediyordu kulaklarım. Dumurum dumur üstündeydi. Hemen etrafa baktım. Ortada ne bir tavuk vardı, ne de yumurta. Taksicinin baktığı yöne bakınca, bu olağandışı cümlenin, salına salına karşıya geçmekte olan iki Hellen sütunu bacağa atfedildiğini gördüm. Dumurumun katsayısı daha da artmıştı. Anladım ki olay mahallinde yumurta, sadece bir imgeydi. İki olağanüstü güzel bacağı (hakkını teslim edelim) tasvir etmekte kullanılmıştı.

Şaşkınlığım ve hayranlığım yol boyunca nutkumun tutulmasına yol açmıştı. Taksim’e geldiğimizde “müsait bir yerde indirir misiniz, lütfen” dedim. “Okeydir abi!” dedi. “Ne okeyi? Dur geri alayım” şeklinde bir dumur espirisi yapayım dedim; ama göze alamadım. Açıkçası arkasından söyleyeceği herhangi bir lafı (muhtemelen ilk kez duyacağım) kaldıramazdım. Parayı uzatıp, teşekkür ettim ve taksiden indim.

Yürümeye başladığımda hala aklımın her karışını o cümle işgal ediyordu. Hangi sürrealist yaklaşım yumurtanın formuyla, bir kadın bacağı formunu aynı potada eritebilirdi? Yanıtı bulmak çok zor olmadı: Güzel yurdumun ‘delikanlılık kurumu’, kendi jargonunu ve yaratıcı gücünü öylesine geliştirmişti ki bir kadına “ne güzel bacakların var” demenin akla gelebilecek 1001 yolu varken, “Anneni yiyim tavuk, bu ne biçim yumurta!” yolunu bulabiliyordu. Sen büyüksün Allahım!

Biraz daha yürüdüğümde aslında ‘Laf atma sanatı” diye bir kavram olduğu gerçeğine doğru yol alıyordum. Bu sanatı icra eden delikanlılarımız (pardon sanatçılarımız) olağanüstü kreatif çalışmalar sergiliyorlardı. Bu da onlardan sadece biriydi aslında. Bir erkek ve grafik sanatçısı olarak kendimden utanç duydum. Bu sanata şimdiye kadar hiç bir katkım olmamıştı. Bir kıza atabildiğim tek laf (sanırım lisedeydim) ‘gözlerin ne kadar da güzel’di olmuştu. Tanrım, ne kadar da sıradan! İki güzel göz gören her erkeğin aklına gelebilecek ilk cümleydi bu. Yerin dibine girmiştim, bununla da kalmayıp taksicinin yaratıcılığını müthiş kıskanmıştım. Acaba bizim ajansta metin yazarlığı yapar mıydı? Eminim aynı yaratıcı ekipte yer alırsak ondan çok şey öğrenebilirdim. Öğrenemesem bile bulaşabilirdi değil mi?

Şaka bir yana, acı bir gerçeğin bir kez daha farkına varmak beni fazlasıyla üzmüştü. Bu gerçek, kimi erkeklerin –sosyal konumu, kültürü, eğitimi ne olursa olsun- kadınları; yolda, işyerinde, alışverişte ya da belediye otobüslerinde doymak bilmeyen cinsel arzularına ortak etme çabası içinde olduğu gerçeğiydi. Taciz etmek eylemi hayatımızın bir parçası artık. İki güzel bacak, iki güzel göz ya da gögüs yaratıcılığın sınırlarını zorlayan fanteziler üretmemize yetiyor da artıyor bile. Bazılarımız bu dürtüyü çeşitli barikatlar koyarak engelleyebiliyor; ama taksici örneğinde olduğu gibi biraz özgür bir ruh, içimizdeki doymak bilmeyen hayvanın, avazı çıktığı kadar bağırarak istemini dile getirmesine engel olmuyordu. Üstelik bunu yaparken de en kutsal değerlerimizden biri olan annelerimizi de işin içine katıyordu.

Aslında o taksici sadece bir simge. Ahlakdışı, dejenere ve saygısız bir toplumun, dizginlenemeyen, dişavurmuş erkeksi arzuların bir simgesi. Biliyorum ki, benim kulaklarımın tanıklık ettigi o cümleden çok daha ilginç ve yaratıcı(!) sözleri kadınlarımız hergün duyuyor. Her gün evinden çıkıp işine ya da alışverişe giden kadınlar, sokaklarda serseri mayın gibi dolaşan bu ‘delikanlılar’ın tacizlerine uğruyor. Bizlerse bazılarına sadece tanık olabiliyoruz. Yazık!

Baki Kara

ALINTI
El uso de una camisa del fuego en un lado de ti .. E incluso ..
De tierras rurales en la olla .. Ya nervioso yo ..
Una era un medio y soy ..
bits no mis problemas, sé que este caso terminará conmigo ..

[ İspanyolca olduğu için kendi tercümemdir.İzinsiz kullanmayınız..]







wiN ~Her hakkım saklıdır