İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Appiah_4

2821
ARABA RESİMLERİ / Fiat Doblo
« : 18 Temmuz 2006, 20:33:30 »

2822
ARABA RESİMLERİ / Ynt: Alfa Romeo
« : 18 Temmuz 2006, 20:32:38 »

2823
ARABA RESİMLERİ / Ynt: Aston Martin
« : 18 Temmuz 2006, 20:31:50 »

2824
ARABA RESİMLERİ / Ynt: Aston Martin
« : 18 Temmuz 2006, 20:31:21 »

2825
ARABA RESİMLERİ / Aston Martin
« : 18 Temmuz 2006, 20:30:35 »

2826
ARABA RESİMLERİ / Alfa Romeo
« : 18 Temmuz 2006, 20:29:50 »

2827
Teşekkürler Devamını bekliyoruz. ;)
Bu FIFA 2002 XP de Çalışırmı acaba Bilen Arkadaşlar Cevap Yazabilir mi? :-\
tabi çalışır

2829
NBA dekilerin hayat hikayeleri / Dwyane Wade
« : 18 Temmuz 2006, 15:19:07 »
Dwyane Wade

Dwyane Tyrone Wade Jr. 17 Ocak 1982'de Chicago'nun illionis eyaletinde dünyaya geldi. Babası Dwyane Sr. ve annesi o daha
küçükken ayrıldılar. Wade 8 yaşına kadar Chicago'nun güneyinde annesi üvey babası ve üvey babasının iki kızıyla birlikte yaşadı.
Wade 8 yaşına kadar Amerikan futbolu ve basketbolu sevse de profesyonel olarak spor yapmöayı düşünmüyordu.
8 yaşında babası, üvey annesi ve üvey annesinin üç erkek çocuğuyla birlikte yaşamaya b aşlayan wade'in fikri bu yaşta değişecekti.
Wade'in babası hem bir mkatbaada çalışıyor hem de yakınlarda bulunan bir basketbol takımının koçluğunu yapıyordu, bu yüzden
Wade mali açıdan çoğu zaman rahat olmuştur. Babasının koçluk yaptığı takımın lideri üvey kardeşi Demetrius'tu.
Demetrius ve babasından öğrendikleri sayesinde bir bnasketbol hastası olan wade, o zamanlar
Michigan State ve Chris (Kriz de diyebiliriz) Webber hayranıydı.
Wade başarılı bir oyuncu olamıyordu ne kadar uğraşırsa uğraşsın. Zayıf fundementalinin yarattığı sorunları gücü ve zekasıyla aşmaya
çalışıyordu. Liseye geçtiğinde kardeşi Demetrius gibi H.L.Richards lisesine kaydoluyordu.
Bu lisenin Amerikan futbolu programı ön plandaydı ama basketbola da önem veriyorlardı. Bunda da en büyük etken takımın yıldızı Demetrius'tu.
wade lisede Amerikan futbolunda daha fazla dikkat çekse de içindekiş basketbol aşkı nedeniyle amerikan futbolunu seçmiyor,
basketbola dewam diyordu. Wade takımda ön planda değildi ve sezon boyunca fazla şans bulamamıştı.
Ön plana çıkmak takımın yıldızı olmak için yazın dış şutu ve top hakimiyeti için özel çalışma yaptı. Bu arada boyu da 1.91 olmuştu.
Demetrius'un liseden mezun olması ve Wade'in yazın yaptığı çalışmaların etkisiyle Wade takımın en önemli oyuncusu oluyordu. Birebirde rakiplerini çok kolay geçen ve
post up'ta rahatça sayı bulabilen Wade son saniyelerdeki başarısıyla da dikkat çekiyordu. Son saniyelerde top artık her zaman Wade'in elindeydi.
20.7 sayı 7.6 ribaund ortalamalarıyla Wade o sezon Chicago'da bayağı dikkat çekiyordu.
AAU turnuvasında Illionis Warriors'un koçluğunu yapacak olan Larry Butler Wade'in adını duymuştu ve onun
takımına liderlik yapmasını istiyordu. Wade'in Illıonis ile oynadığı maçlar onun adını duyurmasını sağladı ve üniversite koçları artık Wade'e programlarında bir yer açmasını sağladı.
Wade lisedeki son senesine girerken Marquette, DePaul, ve Illionis State gibi üniversitelerden teklifler geliyordu.
Wade lisedeki son senesinde 27 sayı 11 ribaund ortalamalarını tutturuyordu.
Wade'in derslerdeki düşük notları üniversitelerin ona burs vermelerini engelliyordu. Çünkü üniversiteler Wade'in ne kadar
başarılı bir basketbolcu olursa olsun üniversitelerde akademik açıdan tutunamayacağını düşünüyorlardı.
Ancak onu Marquette üniversitesi kabul etti.Yalnız bir kural vardı. Düşük notları nedeniyle ilk sezon forma giyemeyecek, sadece
antremanlara katılacaktı. Deplasmanlara gitmesi yasak olan Wade'e assitan koç bir cep telefonu almıştı
ve Wade'i her deplasman maçından sonra takım arkadaşlarıyla konuşturuyordu.
Yazın çok çalışan hatta vücuduna 9 kilo KAS ekleyen Wade yeni sezonu sabırsızlıkla bekliyordu.
Üniversitedeki ilk 5 maçında 20.0 sayı 9 ribaund 4.8 asist ortalamalarını yakalayarak kendisine güvenenlerin güvenini boşa çıkarmamıştı.
Wade'in sürüklediği Marquette üniversitesi March Madness adı verilen üniversiteler arası turnuvaya katılıyordu ancak
ilk maçta şok bir sonuçla eleniyordu. Wade sezonu 17.8 sayı 6.6 ribaund 3.4 asist 2.47 top çalma 1.13 blok ortalamalarıyla bitiriyordu.
Conference USA'nin en iyi beşine seçilmişti. Wade ayrıca o sezon okul tarihinde bir sezonda en fazla sayı atan sophomore oyuncu oluyordu.
Wade o yaz baba olmuştu. Zaire isimli bir çocuğu olmuştu Wade'nin. O artık daha fazla sorumluluk alması gereken bir oyuncuydu.
Wade üniversitedeki üçüncü sezonunda bir süperstar olma yolunda ilerliyordu. Mart ayına gelindiğinde
Wade yine erken elenmek istemiyordu. Ecel terleri dökmelerime rağmen ilk turdaki rakiplerini geçiyorlardı.
İkinci maçlarında ise Wade'in üstün performansıyla kazanan Marquette son 16 takım arasına kalıyordu.
Sıradaki maçı zor da olsa kazanan Marquette 26 yıl sonra final-four'a kalıyordu.
Rakip Kirk Hinrich ve Nick Collison.2un sürüklediği Kansas'tı. Wade iyi oynamasına rağmen takımının kötü oyuınu Marquette'e mağlubiyeti
getiriyordu. Amerikanın en iyi üniversite beşine seçilen Wade 21.5 sayı 6.3 ribaund 4.4 asist 2.12 Top çalma 1.30 blokla oynamıştı.
O yaz Drafta girmeyi kafasına koyan WaDe'in ilk 10 sıradan seçilmesine kesin gözüyle bakılıyordu.
Draft günü Cavaliers beklendiği gibi LeBron'u ilk sıradan seçti. Onun arkasından da BÜYÜK YETENEK DARKO MILICIC!!!!!! Detroit tarafından
seçiliyordu. Denver da Carmelo'yu seçti. Torontonun Wade;'i seçebileceği düşünülürken onlar uzun açıklarını kapatmak için
Chirs Bosh''u seçtiler. Miami'nin oyun kurucu alması bekleniyordu. Wade ise sutör Guard'dı. Ama Pat Riley Wade'i seçti.
Takımda Caron Butler, Eddie Jones ve Brian Grant vardı. Pat Riley Wade'in oyun kurucu oynayacağını ve rakibe eşleşme problemi yarataxcağını söylüyor ayrıca
büyük bir yıldız kazanacaklarını da sözlerine ekliyordu.
Takıma Clippers'tan Lamar Odom da alınmıştı ancak tam taşlar yerine oturdu derken Pat Riley koçluktan istifa ettiğini açıklıyor ve takımın başına Stan Van Gundy'i getirdiğini
açıklıyordu. Miami ligdeki ilk 7 maçını mağlubiyetle kapattı. Takımlar Wade'in birebirde etkili olduğunu bildikleri için
yarı saha oyununda Wade'i bir iki adım geriden savunarak onu şut atmaya zorluyorlarduı ve Wade iyi şut sokamıyordu.
Wade'in ayrıca fast-break'larda çok etkili olduğunu gören ancak pozisyonları bitiremediğini gören asistan koç Wade'e özel bir çalışma yaptırdı.
Uzun ve geniş sopaları potanın etrafına yerleştirerek Wade'e bunlara çarparak, bunların üstünden sayı bulmaya çalıştırıyorlardı.
Wade'in bugünlerdeki müthiş zorlama, drive etme, savunmanın üzerinden sayı bulma yeteneğini o zamanlarda geliştiriyorlardı.
21 Aralıkta Golden State'e karşı ilk sezonunun en yüksek rakamı olan 33 sayıya ulaşan Wade sakatlıkları nedeniyle Ocaktaki bütün maçları kaçırdı. Sakatlıktan döner
dönmez ilk maçta 27 sayı 10 ribaund'la oynayan Wade bir sonraki maçta da takımın bir maçta bir çaylağın yakaladığı en fazla şut isabet rekorunu kırarak 15 şu isabetiyle oynuyordu.
Çaylaklar maçında da 22 sayı 4 asist 3 ribaund ile oynayan Wade yılın çaylağı oylamasında Carmelo ve LeBron'un arkasından üçüncü sırayı alıyordu.
Çaylak sezonunu 16.2 sayı 4.0 ribaund 4.5 asist 1.41 top çalma ortalamalarıyla sezonu tamamlarken Sam Cassell'in ardından en yüzdeli şut sokan guard olmayı başarıyordu.
son 21 maçın 17sini kazanan MiaMi playoff'a 5. sıradan giriyordu.
İlk turda New Orleans'la eşleşen Heat Mashburn'un sakatlığı ve Davis'in de yaşadığı bel problemleri yüzünden seriyi 5 yada 6
öaçta bitirebileceğini düşünüyordu. Seri 3-3 lük eşitlikteydi. Wade inanılmaz performanslarla herkesi şaşırtmaya devam ediyordu.
Son maçı kazanan Miami J-O'neal'lı Indıanaya 4-2 ile eleniyorlardı.
Büyük bir takas gerçekleşmişti!!! Shaq MiaMi'deydi. Gerçi takımın yarısı gitmişti ama... Lakers bu takasta Wade'i alamadığı için çok eleştirildi.
Herkes en iyi uzun-kısa kombinasyonunun yao T-Mac olacağını düşünürken Miami'liler de Wade - Shaq diyorlardı.Sezona
fırtına gibi giren Heat Wade'in asıl pozisyonu olan şutör Guard'a dönmesiyle daha da başarılı oluyordu. Wade içeriye penetre ediyordu ordan ya sayı çıkıyordu ya
Shaq'a bir asist yada dışardaki Damon jones'e bir üçlük asisti oluyordu.
Sezonu mükemmel bir yüzdeyle bitiren Heat ilk sıradan playoff'lara kalıyorlardı. İlk seride Shaq etkili olamazken
Wade'in önderliğinde seriyi 4-0'la kazanıyordu. Washington Wizards ile eşleşen Heat iki maçta Shaq'ı dinlendirirken Wade artık bir süperstar olduğunu 4 maçı da kazandırarak gösteriyordu
Sırada Detroit vardı. Detroit ilk maçı deplasmanda kazanarak kısa süreli bir şok yaşatıyordu herkese. Ancak ikinci maçı evinde Wade'in üstün performansıyla kazanan Heat deplasmandaki ilk maçı kazanıyordu.
Wade yine üstün bir performans sergilemişti. Heat deplasmandaki ikinci maçı ise kaybediyordu. Wade o maçta %25 gibi çok kötü bir yüzdeyle oyuyordu.
Sonraki maçta Wade'in maçın başlarında sakatlanmasına rağmen kazanan Heat Wade'Siz çıktığı Detroit deplasmanında bozguna uğruyordu
Son maçta sakat sakat oynamasına rağmen son saniyelerde fevri kullandığı bir top nedeniyle maçı kaybettiren Wade oluyordu.
Wade'in bir t-mac Kobe olacağı söyleniyor. Carmelo'yu geçti zaten. LeBron'la birlikte 2003'ün en iyi iki çaylağı olacağı düşünülüyor.
Neden olmasın? Wade'in onlardan ne eksiği var ki???

2830
NBA dekilerin hayat hikayeleri / Vince Carter
« : 18 Temmuz 2006, 15:18:35 »
Vince Carter

Full Name: Vincent Lamar Carter
Height: 6' 6"
Weight: 225 lbs.
Position: Guard/Forward
Birth Place: Daytona Beach, Florida
Birthday: Ocak 26, 1977
College: North Carolina '99
NBA Team: New Jersey Nets
KONSER SALONUNDAN BASKETBOL ARENASINA
Vince Carter, 26 Ocak 1977’de Florida Daytona Beach’de dogdu. 9 yasindayken katildigi 12 yas alti eyalet turnuvasinda kisa boyuna ve küçük yasina ragmen dikkatleri üzerine çeken Carter, 13 yasindayken de ilk smacini yapiyordu. Fakat baba Harry’nin Volusia’da bando ve orkestra direktörü olmasi Carter’i da müzige itti. 7 farkli enstrümanla ilgilenen Carter, 1995 yilinda Mainland Lisesini bitirdiginde basketbol ve voleybolculugunun yaninda, davul ve saksafon çalarken, okul orkestrasinda bariton solistlikte yapiyordu. Ama Carter, basketbol sahasinda bir maçta 47 sayi baska bir maçta da 17 blok rakamlarini erisip, okulunu da 36 maçta 34 galibiyet ile eyalet sampiyonu yapinca tercihini basketbolden yana kullandi. (Tabi 1981 Drafti ile NBA’e seçilen amcasi Oliver Lee’nin de Carter’in basketbolcü olmasinda büyük katkilari vardi.) Carter, lise’deki son yilinda forvet mevkiinde, Ron Mercer ve Shareef Abdul-Rahim’in ardindan Amerikanin en iyi lise oyuncularindan biri olarak gösterildi ve yilin en iyi ikinci besine seçildi. 1995 yazinda üniversite tercihini, iki yildiz oyuncusu Jerry Stackhouse ve Rasheed Wallace’i NBA’e kaptiran ve yeni bir takim kurmayi amaçlayan ülkenin en iyi basketbol programlarindan ve coachlarindan (Dean Smith) birine sahip North Carolina’dan yana kullandi. Iki yildizini kaybeden UNC üniversitesi yeni iki rookie oyuncu Vince Carter ve Antawn Jamison ile lige basladi. Guard’lar Jeff McInnis ve Dante Calabria, pivot Serge Zwikker ile birlikte iyi bir uyum yakalayan bu genç oyunculardan Carter, ilk yilinda 31 maçta forma giydi. Ilk yilinda hem guard hem de kisa forvet pozisyonlarinda oynayan Carter, 19 kere ilk 5’te sahaya çikarken, 10 maçta skorda çift haneli sayiya ulasti. Fakat maç basina sadece 18 dakika oyunda kalabildi ve 7.5 sayi, 3.8 ribaund, 1.3 asist ortalamalari ile ilk senesini tamamladi. Ayni yil, USA Junior Basketbol takiminin bir üyesi olarak, Atina’da düzenlenen dünya sampiyonasinda 7. olan takimda 8 maçta, 48 sayi, 32 ribaund, 11 asist ve 9 top çalma üreten Carter, tüm sezon boyunca açik sahada fast break organizasyonlarinda Tar Heel seyircilerine inanilmaz hava hareketleri seyrettirmeyi basardi.
Üniversitedeki ilk senesinde muhtesem smaçlari ile büyük bir hayran kitlesi yaratan Carter, ikinci sezonunda büyük gelisme gösterdi. 1995-96 sezonunun ardindan NBA’e gitmeyi tercih eden McInnis’in (Denver tarafindan 2. tur 37. sirada draft edildi.) takimdan ayrilmasi, coach Smith’in Carter’in oyunda kaldigi süreyi maç basina 28 dakikaya çikarmasina neden oldu. Bu firsati iyi degerlendiren Carter 13.0 sayi, 4.5 ribaund, 2.4 asist ve 1.4 top çalma ortalamalari ile NCAA’ler deki 2. sezonu tamamladi. Playofflar da, çeyrek finalde Lousville maçinda 18 sayi üreterek, 15 sayi ile oynayan Jamison ile birlikte UNC’yi 14. defa Final Four’a sokmayi basaran Carter, yari finalde Arizona potasina 8 sayisi smaçtan olmak üzere 21 sayi gönderse de 66-58’lik yenilgiyi önleyemedi. Ayni yil NBA’de slam dunk sampiyonluguna ulasan Kobe Bryant’in yarisma içerisinde yaptigi bir çok hareketi, NCAA’de maç içinde rakip oyuncularin savunmalarina karsi yapan Carter, oynadigi süre ile orantili olarak artan hava hareketleri ile sadece okulunun degil Amerikanin ve dünyanin hayranlikla seyrettigi bir oyuncu olmustu. Ama o sadece ziplama kabiliyeti ile anilmak istemiyordu. Chicago sehrinin yetistirdigi en büyük smaç makinesi Ronnie Fields, gibi sadece smaçlari ile taninmak ve NBA’e gidemeyip CBA’de veya diger küçük liglerde kaybolup gitmek istemiyordu. Bu sebeple de 2. senesinin yazini bol bol sut idami yaparak geçirdi. 1997-98 sezonunda basari grafigini yükseltmeye devam eden Carter, %59 saha içi, %41 üç sayi yüzdeleri ile 15.6 sayi, 5.1 ribaund, 2.0 asist ortalamalariyla 3. yilini tamamladi ve John Wooden All-Amerika takimina seçildi. Ayrica normal sezonun ardindan stres dolu NCAA Turnuvasinda da harika maçlar çikardi. Ilk turda Navy’e 14 sayi, ikinci turda UNC Charlotte’a 24 sayi, 7 ribaund, sweet-16’da Michigan State’e 20 sayi, 10 ribaund, elite-8’de Conneticut’a 12 sayi atan Carter, UNC’yi ard arda 2.defa final four’a tasiyan oyuncularin basindaydi. Final Four maçinda Utah Üniversitesi karsisinda, sezonun en degerli oyuncusu seçilen takim arkadasi Jamison’dan daha basarili olan Carter, 65-59’luk yenilgiye mani olamadi. Üniversite kariyerindeki son maçinda sahanin en skorer oyuncusu olan Carter 21 sayi, 5 ribaund ve 3 blok ile NCAA kariyerine noktayi koydu. 1997-98 NCAA sezonunun ardindan Maryland coach’u Gary Williams, Carter için “en iyi takim oyunu oynayan yildiz oyuncu” nitelemesini yapiyordu. Carter, NCAA Turnuvasinda oldukça basarili olup bir çok NBA menajerinin dikkatini çekince 4. seneyi beklemeden profesyonel olmaya karar verdi. Aslinda 3 yildir oynadigi oyunla bir çok menajer onu draftta seçilecek oyuncular arasina koymustu ama Final Four’daki oyunu degerini daha da arttirdi. Birde NBA’de seyirci sayisinin düsmesi, Michael Jordan’in basketbolü biraktiktan sonra yerine geçecek spektaküler ve örnek -üniversite tahsili almis, adi kavga, hirsizlik ve adi suçlara karismamis- bir oyuncunun NBA tarafindan hala lanse edilememesi, (Grant Hill, bu örnek oyuncularin basindayken sakatliklar sebebi ile beklentileri ne yazik ki karsilayamadi.) Carter’in yolunu biraz daha aralamisti. Evet Carter, 3 yil boyunca 103 maçta formasini giydigi ve 12.3 sayi, 5.1 ribaund, 2.0 asist, 1.1 top çalma, 0.8 blok ortalamalari ile oynadigi North Carolina Üniversitesine veda ederek 1998 NBA Draftina katildi.
1998 NBA Draftinda 5. sirada Golden State tarafindan seçilen Carter, ayni gece 4. sirada Toronto tarafindan draft edilen takim arkadasi Jamison’a karsilik Raptors’in yolunu tutuyordu. Fakat NBA komisyonu ile Oyuncular Komitesinin 1997-98 sezonun hemen ardindan anlasmazliga düsmesi ile ortaya çikan lokavt, Carter’in NBA liginde oynayacagi ilk sezonu tehlikeye soktu. Önce sezon öncesi hazirlik kamplari iptal edildi, ardindan da Kasim’in basinda start alacagi belirtilen lig durduruldu. Iki taraf arasindaki anlasma ancak Ocak ayinin sonunda saglanabildi. (Hatirlarsaniz Yunanistan’da, 1998 Temmuz Ayinda düzenlenen dünya sampiyonasina da NBA oyunculari istirak etmemis ve Amerika Milli Takimi ancak 3. sirayi alabilmisti.) Ama Carter bu bosluktan istifade edip özel antrenörler esliginde bol bol çalisti ve 5 Subat 1999 günü Boston Celtics takimina karsi ilk NBA maçina çikti. Maça ilk 5 baslayan Carter, ilk periyodunun 4 dakikasinda bir jump shot ile NBA kariyerinin ilk sayisini kaydetti. Ikinci periyodun 6 dakikasinda ise ilk muhtesem turnikelerinden birine imzayi atiyordu. Ama beklenen hareketi maçin son periyoduna saklamisti. Maçin bitimine 5:33 kala Charles Oakley’in pasi ile jeneriklere geçecek ilk smacini Paul Pierce’in üzerinden yaparken, Boston seyircisi bile bu hareketi ayakta alkisliyordu. Bu ilk maçta 30 dakika oyunda kalip 16 sayi, 3 ribaund, 2 asist ve 2 top çalma üreten Carter takimina 103-92’lik galibiyeti getiriyordu. Iki deplasman maçindan sonra sezonun 3. maçinda Toronto seyircisinin önünde çikan Carter, 5’i ikinci yarida olmak üzere 6 smaç ile tam bir show gerçeklestirirken maçi da 22 sayi ile tamamladi. Ligin 7. maçinda (yeni salonlari Air Canada’nin açilis maçi) ise 4’ü ikinci periyotta olmak üzere 5 smaç ile Vancouver’a karsi 27 sayi atmayi basardi. 25 Mart’ta Houston karsisinda 32 sayi ile ilk sezonunun en yüksek skoruna ulasan Carter, Mart ve Nisan’da ayin en iyi rookie oyuncusu, 22 Mart’ta da haftanin oyuncusu seçildi. Regular sezonda 50 maçin 49’unda sahaya ilk 5’te çikarken, 3 kez 30 sayi, 23 kez 20 sayi barajini geçmeyi basardi. Ayrica 6 kere de double-double yapti. Toronto 23 galibiyet, 27 maglubiyet ile %46’lik kazanma orani ile bir takim rekoru kirarken ne yazik ki playoff’lara kalamadi.
Evet, Carter ilk senesinde jeneriklere geçen bir çok harekete imzasini atarken, maç basina ortalama 35 dakika oyunda kalarak 18.3 sayi, 5.7 ribaund, 3.0 asist, 1.54 blok ve 1.1 top çalma ortalamalari ile çaylaklar arasinda sayida ve blokta ilk sirayi alirken, sezonun en iyi rookie oyuncusu ödülüne de 118 oydan 113’ünü -hem de üniversite de hep gölgesinde kaldigi takim arkadasi Jamison’in önünde- alarak ulasti. Carter bir çok inanilmaz hava hareketi ile NBA Action’larin vazgeçilmez oyuncusu olmus, NBA’de aradigi kani bulmustu. Lokavt sirasinda iade edilen sezonluk biletler, Toronto’nun salonu Air Canada’da neredeyse yok satarken, deplasman maçlarinda da Carter’i izlemeye gelen seyirciler sayesinde NBA’in izlenme orani artiyordu.
Carter 1999-00 sezonuna firtina gibi girdi. Ilk 8 maçta 25.7 sayi ortalamasini tutturdu. Sezonun 10. maçinda sampiyonluk adaylarindan Lakers’i deplasmanda 111-102 yendikleri maçta 34 sayi, 11 ribaund, 4 asist ile bir kez daha NBA seyircilerinin hayranligini kazandi. Genelde Toronto’nun maçlarini hiç yayinlamayan ulusal kanallar, artik gelen yogun istekleri karsilayabilmek için Carter’in maçlarini yayinlamaya baslamislardi. 14 Ocak’ta 115-110 galip geldikleri Milwaukee maçinda 47 sayi ile ilk defa 40 sayi barajini geçen Carter, 13 Subat’ta ki All-Star maçina kadar oynanan 47 maçta 24.5 sayi ortalamasini tutturdu. Oakland’da düzenlenecek All-Star maçi seçimlerinde bütün NBA yildizlarini geçerek en fazla oyu alan Carter, maçtan bir gün evvel düzenlenen slam dunk yarismasinda da finalde kuzeni Tracy McGrady ve Steve Francis’i geçerek sampiyonluga ulasti. Ilk All-Star maçinda sahaya ilk 5’te çikan Carter, smaç sampiyonasindan enstantaneler sundugu maçta 28 dakika oyunda kaldi ve 12 sayi üretti. All-Star maçindan tam 2 hafta sonra 27 Subat’ta Phoenix’te 103-102 galip geldikleri maçta, 51 sayi ile kariyer rekorunu kirdi. Regular sezonda 25 kere 30 sayi, 63 kere de 20 sayi barajini geçti ve hiç bir maçta 10 sayinin altina düsmedi. Ayrica 9 kere double-double ve 10 Nisan’da Cleveland’a karsi 14 sayi, 11 ribaund ve 10 assist ile ilk triple-double’ini yapti. Sezon sonunda ortalama 38 dakika sahada kalarak çogu maçta hücum da sürükledigi takiminda, %46.5 saha içi, % 40 üç sayi yüzdeleri ile 25.7 sayi, 5.8 ribaund, 3.9 asist, 1.34 top çalma ve 1.12 blok ortalamalarini tutturdu. Bu basarili 82 maçlik regular sezon sonunda, Toronto 45 galibiyet 27 yenilgi ile Dogu Konferansinda 6. sirayi alip, play-off’lara kaliyordu. NBA kariyerinde ki ilk playoff maçini 23 Nisan’da New York’a karsi Madison Square Garden’da oynayan Carter 92-88 kaybettikleri maçta, 16 sayi ve 6 asist üretti. 2. maçta 27 sayi, 7 ribaund, 5 asist’lik performansi 84-83’lük yenilgiyi önleyemezken, Toronto’da oynanan 3. maçta 15 sayi, 8 asist ve 7 ribaund’a ragmen 87-80’lik skorla sezona ilk turda veda etti. Carter, basariya doyamadigi 2000 yilinin yazinda, Sidney’de Dream Team IV ile Olimpiyat Altin madalyasini boynuna takti. Shaq, Kobe, Duncan ve Iverson’dan yoksun bir kadro ile mücadele eden Amerika’nin 8 maç sonunda 118 sayi ile en skorer oyuncusu olan Carter, yari finalde zar zor 85-83 yendikleri Litvanya maçinda 18 sayi ile en skorer oyuncu oldu. Fransa maçinda Frederic Weis’in üzerinden yaptigi smaç ise aylarca konusuldu. Bir çok NBA yazari tarafindan gelmis geçmis en güzel basket olarak degerlendirilen bu smaçin yani sira bir çok muhtesem harekete de imza atan Carter, bu turnuva sayesinde tüm dünya tarafindan taninmaya basladi.
Geçen sezon artan tecrübesi ile Toronto takimini regular sezonda bir klüp rekoru olan 47 galibiyete tasiyan Carter, maç basina 39 dakika oyunda kalarak %46 saha içi, %43 üç sayi yüzdeleri ile 27.5 sayi (lig 5.si), 5.3 ribaund, 3.9 asist, 1.54 top çalma ve 0.85 blok ortalamalari ile tamamladi. Bu ortalamalarla ligin en iyi ikinci takimina seçilen Carter, bir kez daha All-Star oylamasinda en fazla oyu alarak Washington’daki maçta Dogu takiminin ilk 5 inde yer aldi. Maçi 16 sayi ile Iverson ve Bryant’tan sonra en skorer oyuncu olarak tamamlayan Carter, sezon için de 4 kere 40, 31 kere de 30 sayi barajini geçerken, 18 Kasim’da Milwaukee maçinda 48 sayi ile sezonda kendisinin en yüksek skoruna ulasti. Play Off’lar da ilk turda New York’a karsi 5 maçta 22.8 sayi, 7.2 ribaund ortalamalari ile oynarken son 2 maçta muhtesem oyunu ile ilk defa tur atlama sevincini yasadi. Dogu Yari Finalinde rakip Iverson’li Philadelphia’ydi. Seri Iverson ile Carter’in düellosu seklinde geçerken, 1. maçta 35, 3. maçta 50 (13/9 üçlük), 6. maçta ise 39 sayi üretti. Fakat son maçta 20 sayi, 9 asist, 7 ribaund, 3 top çalma, 2 blogu galibiyete yetmedi ve Toronto 2001 NBA ligine Dogu Yari Finalinde elveda dedi. Gösterdigi performans ile bir çok eski NBA oyuncusu ile karsilastirilmaya baslanan Carter, ligin genç yildiz oyuncularindan biri olmustu. Agustos Ayinda 6 yilligina 94 milyon $’a takimi ile tekrardan anlasan Carter, Hakeem Olajuwan’in takima katilmasi ile bir yil evvelki basariyi tekrarlayacaklarini ve hatta geçebileceklerini söylüyordu.
Bu sezon Carter için çok iyi baslamadi. Ilk maçta Orlando karsisinda 11/2 saha içi, 3/0 üçlük ve 7/7 faul ile sadece 11 sayi üretti ve 114-85’lik farkli maglubiyeti önleyemedi. Daha sezonun ilk maçi Carter’in artik siki savunmalarla karsilasacaginin bir belirtisiydi. Gerçekten’de su ana kadar oynanan 43 maçta eski sezonlara göre daha siki savunulan Carter, düsen sut yüzdesine ragmen, artan asist ortalamasi ile takimina 25 galibiyet getirmeyi basardi. 10 Kasim’da Utah’da 14/8 üçlük ile 43 sayi üreten Carter, 7 ve 9 Aralikta ard arda Denver ve Phoenix maçlarinda 42 sayi ile oynadi. Su anda 25.6 ile sayi kralliginda 5. sirada bulunan Carter, 10 Subat’ta Philadelphia’da düzenlenecek All-Star maçi oylamasinda da 1.287.003 oyla bir kez daha ilk sirayi aldi. Michael Jordan, NBA ligine geri döndü. Ama ne yazik ki eski hava hareketleri ile degil. Fakat Jordan’in eski muhtesem smaçlarinin, inanilmaz turnikelerinin, yakini ve belki de daha muhtesemleri, Toronto’nun 15 numarali oyuncusu Vince Lamar Carter ile devam etmekte. Bryant, Iverson, Duncan, Pierce, Garnett, gibi ligin yeni nesil oyuncularinin en basarilisi, henüz sampiyonluk veya bir MVP ödülü almamasindan dolayi belki Carter degil ama, kim ne derse desin ligin en spektaküler, en ilgi çeken ve en çok izlemekten zevk alinan oyuncusu Vince Carter. Yakin gelecekte takima katilacak tecrübeli (ama, Hakeem Olajuwan gibi -eskiden ne kadar basarili olursa olsun- kariyerinin son yillarini yasayan bir oyuncu degil) ve daha yetenekli 1-2 oyuncu ile Toronto, NBA Finaline ulasirsa bunda en büyük pay da Carter’in olacaktir. O da böylelikle gerekli ödüllere ve hatta NBA Sampiyonluk yüzügüne ulasabilir. Ayni Jordan’in ligde ilk 6 yil bekledikten sonra Pippen, Grant gibi oyuncularla sampiyonluga ulastigi gibi…

2831
NBA dekilerin hayat hikayeleri / Carmelo Anthony
« : 18 Temmuz 2006, 15:17:55 »
Carmelo Anthony'nin Hayat Hikayesi
29 Mayıs 1984 te Carmelo ve Mary Anthony nin çocuğu olarak dünyaya geldi. Carmelo adını aldığı babasını 3 yaşında kaybetti. Robert ve Witfort adında iki erkek Michele ve Daphne adında iki kız kardeşi vardı. Abisi Robert in basketbol oynadığı sokak aralarında basketbola ısındı. Hatta 5 yaşındayken abisinin maçını daha rahat izlemek için ağaca çıkmaya çalışırken düşp sağ kaşının üstünü yardı(Bu iz dikkat ederseniz hala durmaktadır.) Anne Mary ailede evlenmemiş tek çocuk olarak Carmelo kaldığında (doğal olarak 9 yaşında çünkü) New York a göre daha rahat yaşayabilecekleri Baltimore şehrine taşınmaya karar verdi. Baltimore şehrinde uyuşturucular kol geziyordu. Anne Carmelo nun bu yollara sapmaması0 için ona basketbolu aşılıyordu. Hatta ceza vermek söz konusu olduğunda bile basketbolu da içine katıyordu. Carmelo da sokakta iyi basketbol oynamaya başlamıştı. Hatta ablası Michelle onun için bir ponpon kız grubu kurup Melo'yu destekliyordu. Annesinin yoğun isteğiyle otobüsle ancak 45 dakikada gidebildiği dini eğitim veren Towson Katolik Lisesi ne kaydolduğunda takıma kolayca gireceğini düşünmüştü. Ancak kadroya giremeyince evine dönen Carmelo bir sonraki yaz takım arkadaşlarının yanına 16 cm. uzamış olarak döndüğünde oyununu da koçuna inat edercesine bayağı geliştirmişti. Carmelo sokakta oyun kurucu oynuyordu. Burada öğrendiği süper top sürme yeteneğine bir de uzak mesafe şutlarını ekliyordu şimdi. Carmelo nun lisedeki ikinci yılı basketbolunda yükseliş derslerinde düşüş olarak tanımlanabilir kısaca. 14 sayı 5 ribaund 4 asistlik performansı0 ile takımına eyalet şampiyonasında 3.lüğü getiriyordu. Bir sonraki yaz ise 6 cm. daha uzayarak 2.00 boyuna ulaşan Carmelo hem eski zamanlardan kalan oyun kuruculuk yeteneğiyle hem de yeni yeni geliştirmeye başladığı penetreleri ile de can yakmaya başlamıştı. 3. senesinde ortalamalarını 27.0 sayı 8.0 a çıkartan Carmelo bu sefer eyalet şampiyonasında dördüncülükle yetinmek zorunda kalıyordu. Bunlara rağmen sezon sonunda Baltimore şehri ve eyaleti Yılın Oyuncusu , All Metropolitan Ligi yılın oyuncusu , Baltimore Katolik Liginde yılın oyuncusu seçiliyordu. Ancak derslerindeki başarısızlık ve disiplinsizliği nedeniyle iki kez okuldan uzaklaştırma cezası alıyordu. Annesi ve Carmelo üniversitede okuyabilmesi ve derslerini düzeltebilmesi için başka bir okul seçmeye karar verdi.
Carmelo ülkenin en iyi basketbol programlarından birine sahip olan ve bazı Nba yıldızlarını yetiştirmiş olan (Jerry Stackhouse, Rod Strickland, Ron Mercer) Oak Hill Akademisini seçti. Carmelo o günlerde katıldığı kamplar ile kendini ülkede duyurmaya başlıyordu. Carmelo Oak Hill Lisesinde de eski Lisesinde olduğu gibi başarılı oluyordu. O sene Lisesini 32-1 gibi tek mağlubiyetli bir dereceye ulaştırıyordu. USA Today dergisi tarafından All-America takımına seçilen Carmelo sezonu 22.0 sayı, 7.1 ribaund, 3.0 asist, 1.8 top çalmayla oynadı.
2000-2001 sezonunda gerçekleşen Carmelo-LeBron eşleşmesi o zamanlar da büyük merak uyandırmıştı. LeBron'un takımı (St.Vincent-St.Mary Lisesi) ile Carmelo'nun (Oak Hill Lisesi) takımı arasındaki maç tam bir LeBron-Melo düellosu gibi geçiyordu. Kişisel savaşı LeBron (36 say&#305 galibiyeti Carmelo (34 say&#305 alıyordu. Bu arada Carmelo üniversiteye gitmeye karar verdi. Herkes ona deli gözüyle bakıyordu. Çünkü eğer drafta liseli olarak girmiş olsa yukarılardan seçilme şansı çok yüksekti. (zaten yukardan seçildi ama neyse...)
Carmelo New York'a geri döndü ve Syracuse üniversitesinde okumaya karar verdi. Carmelo ilk maçında ilk sayısını smaçla atıyor toplamda da 27 sayı atıyordu ama takımını yenilgiden kurtaramıyordu. Takımı daha sonra inanılmaz bir çıkış gösterip 24-5 derecesini yakalayınca NCAA turnuvasına katılmaya hak kazanıyordu. Ayrıca Carmelo en yüksek sayı ortalamasını tutturan freshman(üniversitede ilk senesinde okuyan) ünvanını ele geçiriyordu.
NCAA turnuvasında takımı imkansızı başararak şampiyon olduğunda ise Carmelo birçok rekoru ele geçirmişti bile...
Draftta Cleveland LeBron'u seçeceğini aylar öncesnden duyurdu. Detroit ise geleceğe yatırım yaparak(!) Melo'yu değil de Darko Miliçiç'i seçti ve Carmelo da Denver'a kaldı.
Carmelo NBA'de ilk maçında 12 sayı ile oynuyordu. Ve daha sonrasını hepimiz biliyoruz.

2832
NBA dekilerin hayat hikayeleri / Kevin Garnett
« : 18 Temmuz 2006, 15:16:59 »
Kevin Garnett

Tam ismi: Kevin Maurice Garnett
Boy: 6" 11 (2.11 m)
Agirlik: 220 lbs. (100 kg)
Pozisyon: Small Forward
Dogum Yeri: Mauldin, South Carolina
Dogum Tarihi: Mayis 19, 1976
Bitirdigi Okul: None
NBA Team: Minnesota Timberwolves

Adam Olacak Çocuk
Kevin Maurice Garnett, 19 Mayis 1976’da Mauldin-Güney Carolina’da dogdu. KG çocukken birazcik sokakta gezen belali tiplerden de olsa (Okulda beyaz bir çocugun bileginin kirildigi bir kavgaya karistigi için tutuklanmisti) genelde vaktinin çogunu idolü Magic Johnson gibi iyi bir basketbolcu olabilmek için Springfield Park’ta basketbol oynayarak geçiriyordu. Hatta Kevin, kendisini basketbola o kadar kaptiriyordu ki yaninda biri olsun ya da olmasin çogu kez gece yarisina kadar parkta kalarak sut atmaktaydi. Kevin’in öz babasi O’Lewis McCullough da tam anlamiyla bir basketbol delisiydi. KG’nin üvey babasi ise onun basketbol oynamasina pek de sicak bakmiyordu. Annesi Shirley Irby Garnett de çocugunun basketbol gibi “bos isler” ile ugrasacagina oturup ders çalisarak üniversiteye gitmesini arzulamaktaydi. Ama KG’nin okul ve derslerle arasi pek iyi degildi. Onun tek yapmak istedigi basketbol oynamakti. Bu yüzden Kevin, herkesten gizli olarak lisesinin basketbol takimi Mauldin Mavericks’te oynamaya basladi. Kevin’in ailesinin ise bundan haberi yoktu. Ögrendiklerinde de çoktan is isten geçmis ve Garnett maçlara çikmaya baslamisti. Artik Kevin’in basketbol oynamasinin engellenemeyecegi asikardi. Üstelik Kevin, bu oyunu gayet de iyi oynuyordu. Lisedeki ikinci yilinda KG’nin ünü giderek yayilmaya basladi. Garnett’in maçlarini kaçirmak istemeyen insanlar Mauldin Lisesi’nin salonuna akin ederek onun basketbol sovunu izliyordu. KG, o günlerde basketbol vasitasiyla Stephon Marbury isminde New York’lu bir genç ile tanisiyor ve ikilinin arasindaki dostluk, kisa zamanda adeta iki kardesin iliskisine dönüsüyordu. KG, Güney Carolina’da Mauldin Lisesinde “Mr.Basketball” seçildikten sonra son sinifta Chicago, Illinois Eyaleti’ndeki Farragut Akademisi’ne geçmek zorunda kalmisti. 1995 sezonunda %66.6 sut yüzdesi ile 25.2 sayi, 17.6 ribaund, 6.7 asist ve 6.5 blok ortalamariyla oynayarak, spektaküler smaçlari ile adini duyuran ama ne yazik ki kötü bir trafik kazasi sonucunda bir lise efsanesi olmaktan öteye gidemeyen Ronnie Fields (1996’da Amerikanin en iyi bes lise oyuncusundan biri olarak seçilmisti) ile birlikte takimini 28-2’lik bir seride sirtlayan oyuncu olurken Amerika’nin en yüksek tirajli gazetelerinden USA TODAY tarafindan yilin basketbol oyuncusu olarak seçilirken, Parade ve Slam Dergilerince de Amerika’daki en iyi bes lise oyuncusundan biri olarak gösterildi. Kevin’in Brooklyn’li kankasi Steph ise Parade tarafindan 1995 yilinin en iyi lise oyuncusu seçilmisti. Garnett, Springfield'da düzenlenen birinci Nike Hoop Summit turnuvasinda, Amerikan Genç Milli takima davet edildi ve ilk defa Amerikan Ulusal formasini giydi. Yapilan maçta Amerikan Genç Milli Takimi, uluslararasi oyunculardan olusan karma takimi zor da olsa 86-77 maglup ederken KG, 10 sayi, 10 ribaund ve 9 blokla triple-double'i kil payi kaçiriyordu. (1999'da KG, Porto Riko’da düzenlenen Amerika Kitasi Olimpiyat elemelerinde ikinci kez milli formayi giyme sansini yakaladi. KG'li Amerikan Milli takimi, 11 günde çiktigi 10 maçin 10'unda da galip gelerek altin madalyaya uzanirken, Garnett 11.9 sayi, 7.0 ribaund, 1.9 asist, 2.2 blok ve 1.7 top çalma ortalamalari ile Gary Payton, Tim Duncan ve Jason Kidd ile birlikte takima kattigi yüksek enerji ve nefes kesen smaçlariyla seyircilerin begenisini toplamisti) Tekrar KG’nin Lise son siniftaki son günlerine dönelim. KG, Ron Mercer, Shareef Abdur-Rahim ve Stephon Marbury gibi ülkenin en iyi lise oyuncularini karsi karsiya getiren St.Louis’deki 1995 McDonalds All-American maçinda 18 sayi, 11 ribaund, 4 asist ve 3 blok üreterek, Most Outstanding Player ödülünü kucaklarken (1995 McDonalds All-American maçinda oynayan ve simdi NBA’de forma giyen diger oyuncular: Kobe Bryant, Vince Carter, Paul Pierce, Chauncey Billups, Antawn Jamison ve Robert Traylor) ardinda toplam 2533 sayi, 4807 ribaund ve 739 blokluk bir lise kariyeri birakiyordu. Normal sartlar altinda Kevin Garnett çapinda bir oyuncuyu kapmak için çogu NCAA takimi kiyasiya bir yarisa girerdi (KG’nin NCAA’de oynayamiyacagi belli olmadan önce Michigan, Michigan State, DePaul, North Carolina ve Illinois üniversiteleri ile görüstügü söyleniyordu) ama Kevin, son SAT sinavinda kaldiginda artik koleje kabul edilme ihtimali ortadan kalkmisti. Iste bu yüzden artik sansini NBA’de denemeye karar verecekti.
Kuzu Postuna Bürünen Timberwolves’un Hain Plani!!..
1995 NBA Draftina; Jerry Stackhouse, Rasheed Wallace, Antonio McDyess, Joe Smith, Damon Stoudemire ve Michael Finley gibi bir çok bomba isim katildigindan Kevin Garnett’in kaçinci siradan seçilecegi merak konusuydu. Çünkü 1975 Draftinda Philadelphia tarafindan 5.siradan seçilen Darryl Dawkins’den tam 20 yil sonra ilk defa bir Lise oyuncusu NBA draftinda seçilme sansina sahipti. (NBA tarihinde, üniversitede oynamadan liseden direk lige katilan ilk oyuncu efsanevi Moses Malone’dur. NBA Draftinda 1.siradan seçilen ilk liseli oyuncu ise 2001’de Washington Wizards tarafindan seçilen Kwame Brown’dur) Bu sirada Minnesota’nin basketbol faaliyetlerinden sorumlu baskan yardimcisi eski Celtics efsanelerinden Kevin McHale ve takimin coach’u Flip Saunders, Timberwolves için ilginç bir draft stratejisi belirlemisti. Ortaliga Kevin Garnett’in bulunmaz bir Hint kumasi olduguna ve onu kesinlikle kaçirmayacaklarina dair söylentiler yayacaklardi. Böylelikle spekülasyonlara aldanip panige kapilan takimlardan birinin “Bu adamlarin kesin bir bildigi vardir!! Biz elimizi bunlardan önce tutalim da su çocugu alalim” diye Garnett’i seçecegini ümit ediyorlardi. Hayallerindeki oyuncu ise North Carolina’da Michael Jordan’in tahtina aday gösterilen skorer guard- forvet Jerry Stackhouse idi. McHale ve Saunders planlarinin tikir tikir isleyecegini, bu sekilde de diger takimlari “kekleyerek” Stack’in dogrudan kucaklarina düsmesini saglayacaklarini hesaplamaktaydi.
***“Flip eger bu çocuk basaramazsa ikimiz de kovuluruz!!” Kevin McHale
Ama Garnett, Minnesota’nin planlarini çöpe atan isim oldu. O güne kadar bir tek Minnesota yetkilisi bile Garnett’i izlemeye gitmemisti. Bu yüzden KG’nin nasil bir oyuncu olduguna dair en ufak bir fikirleri bile yoktu. Garnett, Chicago’da çiktigi bir work-out’ta öyle bir basketbol sovu sundu ki Saunders ve McHale salondan ayrilirken ikisinin de agzi açik kalmisti. Tam salonun disina çiktiklarinda Saunders döndü ve McHale’e sunlari söyledi: “Kevin bu çocugu alacagimizi kimse bilmemeli!! Eger onu 5.sirada alabilirsek sansliyiz.” Bir önceki sezonda ancak 21 galibiyet alabilen Timberwolves için yazarlar, takimi çekip çevirebilecek ve kendisini NCAA’de ispatlamis Damon Stoudemire gibi bir guard’a ihtiyaç duyuldugunu yazmaktaydi. Birakin Garnett gibi daha olgunlasmamis bir lise oyuncusunu Jerry Stackhouse’un bile bir kumar olabilecegini iddia ediyorlardi. Yani Garnett gibi uzun yillara yayilmasi gereken bir draft planinin baslangici, degil kumar oynamak intiharin ta kendisiydi!! Drafttan evvel McHale, Saunder’s söyle dedi: “Flip eger bu çocuk basaramazsa ikimiz de kovuluruz!!” Draft gecesinde Maryland’li Joe Smith (ki gelecek yillarda Minnesota’yla usulsüz anlasma yaparak Timberwolves’un basini oldukça agritacakti) 1.sirada Golden State tarafindan seçiliyordu. Clippers hakkini Antonio McDyess’dan, Sixers Jerry Stackhouse’tan ve Washington da Rasheed Wallace’tan yana kullanmisti. Besinci siradaki Timberwolves’ta ise McHale ve Saunders, Garnett’i kaçirmamanin getirdigi rahatlikla oldukça derin bir nefes aliyordu. Minneapolis Lakers’tan Minnesota Timberwolves’a… Minnesota, 1989-90 sezonunda Orlando Magic’le beraber NBA’e katildiginda, Minneapolis ikinci kez bir NBA takimina ev sahipligi yapma sansini yakalamisti. Sehrin ilk NBA takimi ise daha sonra Los Angeles’a tasinacak olan ve George Mikan ve Elgin Baylor gibi efsanevi isimlerin oynadigi Minneapolis Lakers idi. Timberwolves bir anda Minnesota’ya yeni bir heyecan getirdiyse de takimin aldigi kötü sonuçlar ve genelde sezonu hep 3 asagi 5 yukari 20 galibiyet alarak tamamlamalari neticesinde heyecan duygusu yerini hayal kirikligina birakti. Minnesota o kadar kötü bir takimdi ki hatirlarim babam, ben 12-13 yasimdayken bana televizyona baglanan oyunlardan almisti. Tabii o zamanlar simdiki gibi playstation falan yok. Benim de favori oyunum binbir güçlükle buldugum “dandik” bir NBA oyunuydu. Oyunun tasarimcisi Çinli programci, fanatik bir Knicks taraftari ve Starks hayrani oldugu için John Starks oyundaki en iyi oyuncu olarak tasarlanmisti. Ben de New York Knicks’in karsisina “ezik” Minnesota’yi alip John Starks’a 50 üçlük attirmaya ya da Patrick Ewing’e 40 blok yaptirmaya ugrasirdim. Iste Kevin Garnett geldikten sonra Minnesota’nin oyunlara bile yansiyan bu makus talihi tersine döndü. Dikkat Koca Köpek Var!! Garnett gerçek anlamda ilk profesyonel maçina Milwaukee Bucks karsisinda çikti. KG bu maçi söyle anlatiyor: “Ilk maçimda karsimda Glenn “Big Dog” Robinson vardi. Baslarda maç oldukça keyifliydi. Çünkü posterleri odamin duvarlarini süsleyen biri karsisinda oynamak bana heyecan veriyordu. Ama maç ilerledikçe çabuk ögrenmek zorunda kaldim. Big Dog bazi pozisyonlarda gerçekten bana günümü gösterdi. Ama ikinci karsilasmamizda intikamimi aldim. Çünkü bu kez hazirlikliydim. Rövansta 6 kez Bucks potasina bastim. Ayrica koca köpegi de %34 sut yüzdesiyle oynattim. Daha ne isteyebilirdim ki!!” Garnett kariyerinin ilk üç ayina takimin yedek kisa forveti olarak basladi. (Bu aradaGarnett’e de kisa forvet diyoruz ya insaf, adam 2.11!!) Bu 3 aylik sürede ise 6.2 sayi ve 3.8 ribaund ortalamalari ile oynuyordu. Hatirlayacaksiniz, geçtigimiz aylarda Kenny Smith ve Charles Barkley’in Yao Ming hakkinda girdikleri iddia ve Sir Charles’in bir essegin oldukça nazik bir kismina buse kondurmasiyla neticelenen olaylar, Smith’in Ming hakkinda yorum yaparken KG’nin de ilk aylarinda pek parlak bir performans ortaya koyamadigini ama sonra kendisini yavas yavas toparladigini hatirlatmasiyla baslamisti. Gerçekten de Garnett, kendisine ilk beste yer bulmaya basladigi Ocak ayinda aniden ortalamalarini 14.0 sayi ve 8.4 ribaund’a çikardi. All-Star haftasonunda çaylaklar takimina da seçilen KG, Bati takimi hanesine 8 sayi, 6 asist, 4 ribaund eklerken Dogu takiminda Damon Stoudemire ve Jerry Stackhouse etkili oyunlariyla takimlarini 94-92’lik skorla Bati karsisinda galibiyete tasiyordu. KG çaylak sezonunda 10.4 sayi ve 6.3 ribaund ortalamalari ile oynayip NBA’in en iyi ikinci çaylak takimina (All Rookie Second Team) seçildi. Ama Minnesota KG’nin katkisina ragmen bir kez daha 20’li galibiyetlerden kurtulamamisti.
“Kevin hep 2.13’e ulasirsa onu pivot olarak oynatip Shaq gibi uzunlarin üzerine salacagimi zannettigi için boyunun birazcik daha uzamasindan ödü kopuyordu. Onu 3 numarada oynatip rakiplere kan kusturmak varken hiç pivot oynatacak kadar budala olabilir miyim??” Flip Saunders