İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Sinoplu57

445
SAĞLIK BİLGİLERİ / Hayat kurtaran 3 vitamin
« : 31 Mayıs 2008, 12:05:41 »
Hayat kurtaran 3 vitamin
ABD, Fransa ve İtalya'da yapılan araştırmalara göre, üç vitaminin bilinenin dışında da faydası var.


Bilim adamları tarafından açıklanan 3 araştırma vitaminlerin mucizevi özelliklerini ortaya koydu. Buna göre C vitamini kanser riskini azaltıyor, D vitamini ömrü uzatıyor, E vitamini ise kadınlarda damar tıkanıklıklarını önlüyor. İşte sonuçlar:

C vitamini:

ABD’de Johns Hopkins Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, C vitamini ve diğer antioksidanlar, ’HİF-1’adı verilen proteini nötralize ederek, bazı kanserli tümörlerin gelişimini engelliyor. Kanser hücrelerinin yaşamlarını sürdürebilmeleri HİF-1 adı verilen proteine bağlı bulunuyor.

D vitamini:

Fransa ve İtalya’da yapılan araştırmalar ise düzenli D vitamini alanların, almayanlara oranla daha uzun yaşayabileceklerini belirledi. 60 bin hasta üzerinde yapılan araştırmada, düzenli D vitamini alanlarda ölüm riskinin yüzde 7 oranında azaldığı tespit edildi. Bu vitamin aynı zamanda sağlıklı dişler, kemikler, sinir hücreleri ve bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde de önemli rol oynuyor.

E vitamini:

E vitamininin, damar tıkanıklığı vakası tespit edilen kadınların yüzde 21’inin üzerinde olumlu etkisi tespit edildi. Uzmanlar kesin olmamakla beraber E vitamini ve damar tıkanıklıkları arasında bağlantı bulunabileceğini fakat bunun için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyorlar.

446
Bebek sarılığına 'mavi ışık' tedavisi
Doğumdan kısa bir süre sonra kandaki bluribin yükselmesine sebep olan geçici sarılığın en etkili tedavisi olan Fototerapi'de yeni bir teknoloji geliştirildi.


Bursa'da Acıbadem Hastanesi tarafından kullanıma alınan tünel şeklindeki fototerapi cihazları ile sarılıklı bebeklerde, vücudun bütün her yerine eşit mavi ışık ulaştırılarak, kandaki bluribin miktarının yükselmesi kısa sürede durduruyor. Böylece kan değiştirmeye giden süreç daha kolay engellenebiliyor. Ayrıca yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yeni cihazların yanı sıra gelişen yeni hizmet anlayışı ile de bebek ölümlerinin sayısı azalıyor.

Yenidoğan Bölümü'nde bulunan "Tünel Fototerapi Cihazı" ile, yenidoğan sarılığı ile dünyaya gelmiş bebekler kısa sürede tedavi ediliyor. Bu cihazın yenidoğan sarılığının tedavisinde kullanılması sayesinde, kan değişimi yapılan bebek sayısında ciddi bir azalma meydana geliyor.

Çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya bulunan erken doğmuş riskli çocuklar, tam donanımlı yenidoğan ünitelerinde ve tecrübeli personelin yakın takibiyle hayatlarını sürdürebiliyor. Böyle bebeklerin belirli olgunluğa erişinceye kadar yoğun bakım ünitelerinde tedavi ve takip edilmeleri son derece önem arzediyor. Aksi takdirdi ölüm kaçınılmaz olabiliyor. Acıbadem Bursa Hastanesi de bu tür sıkıntılarla dünyaya gelen yenidoğanların, hayatta kalmasını ve sağlıklı bir şekilde hayatlarını sürdürmesi için önemli bir görev üstleniyor.

Acıbadem Bursa Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Sertaç Çiçek, yenidoğan bölümünde kuvözler, fototerapi cihazları, ventilatörler, oksimetri cihazları, açık ısı yatakları, süt sağma makineleri gibi modern cihazlar ile hizmet verdiklerini belirtiyor. Yenidoğan hizmetinin bir ekip dayanışmasıyla sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Sertaç Çiçek, şöyle konuştu:
"Bu ekipte yenidoğan uzmanı, tecrübeli çocuk hastalıkları uzmanları ve Sağlık Bakanlığı'nın 'Yenidoğan Canlandırma Kursu' na katılmış hemşirelerden oluşan kadromuzla hizmet veriyoruz. Kadrodaki bütün doktorlar ve hemşireler büyük vicdani sorumluluk ve uyum içinde görev yapıyorlar. Bilgi birikimimiz ve teknolojik donanımımız sayesinde yenidoğan ünitesinde farklılık oluşturuyoruz."


Acıbadem Bursa Hastanesi "Yenidoğan Bölümü"nde Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur ve devlet memurlarına, anlaşmalar çerçevesinde hizmet veriliyor. Batı dünyasındaki bakım, her prematüreye bir hemşire verilerek yapılması şeklinde gelişiyor. Acıbadem Bursa Hastanesi'nde de bu standarda uygun olarak prematüre bebeklerin bakımı için bu alanda eğitim görmüş bir yenidoğan hemşiresi görevlendiriliyor. Böylece bakımı özen ve bilgi isteyen bu bebeklerin, tıbbi takibinin en iyi şekilde yapılması sağlanıyor.

Yenidoğan Bölümü'nde bulunan "Tünel Fototerapi Cihazı" ile yenidoğan sarılığı ile dünyaya gelmiş bebekler kısa sürede tedavi ediliyor. Bu cihazın yenidoğan sarılığının tedavisinde kullanılması sayesinde, kan değişimi yapılan bebek sayısında ciddi bir azalma meydana geliyor. Ülkemizde her yıl 1.5 milyon bebek dünyaya geliyor. Bu bebeklerin ortalama 100 bininin, erken doğdukları (prematüre) tahmin ediliyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bebek ölümlerinin yarısından çoğu yenidoğan döneminde oluyor

447
SAĞLIK BİLGİLERİ / Bakanlıktan Ramazan uyarıları
« : 31 Mayıs 2008, 12:05:07 »
Bakanlıktan Ramazan uyarıları
Sağlık Bakanlığı, Ramazan ayı nedeniyle yurttaşları sağlıklı ve dengeli beslenme konusunda uyarmak için bir dizi öneride bulundu. İşte bakanlığın Ramazan önerileri:


Ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi için gün içerisinde en az üç öğünün tamamlanması gerektiğini belirten Bakanlık, bu nedenle de özellikle sahurda öğün atlanmaması gerektiği bildirildi.

-Sağlık Bakanlığı, iftarda aşırı tüketimin zararlarına dikkat çekerek, "Kan şekeri çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğar. Yapılan en büyük hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir" uyarısında bulundu.

Sağlık Bakanlığı, Ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi için gün içerisinde en az üç öğünün tamamlanması, bu nedenle de özellikle sahur öğün atlanmaması gerektiğini bildirdi.

Sağlık Bakanlığı, Ramazan ayı nedeniyle yurttaşları sağlıklı ve dengeli beslenme konusunda uyarmak için bir dizi öneride bulundu.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, sahurda sadece su içerek veya sahura kalkmadan, yatmadan önce yemek yiyerek oruç tutmanın zararlı olduğu uyarısında bulunuldu. Bakanlık, gün içinde beslenmenin sadece iftar saatiyle sınırlı tutulmasının yanlış olduğunu vurgularken, sahur ve iftar arasında da 3. öğün olarak yemek yenilmesini önerdi.

Özellikle sahurun atlanması veya suyla geçiştirilmesinin zararlarına dikkat çeken Sağlık Bakanlığı, iftarda hızlı yemek yenmemesini de önerdi. Bakanlık açıklamasında şöyle denildi:
“Oruç tutarken sağlıklı ve çeşitli besin seçenekleri ile yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması temel olmalıdır. Ramazan ayında bireylerin yaş, cinsiyet, fiziksel aktivitelerine göre günlük almaları gereken enerji protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral oranlarının değişmediği ve bu süre zarfında da sağlığın korunması açısından yeterli ve dengeli beslenmenin gerekli olduğu nutulmamalıdır.”

SAHURDA HAFİF KAHVALTI YA DA ÇORBA İLE SEBZE

Bakanlık, sahurda ağır yemekler yenmesi halinde, metabolizma hızı gece saatlerinde düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızının yükseldiği ve kilo alma riskinin arttığını vurguladı. Sahurda ya hafif bir kahvaltı yapılması ya da çorba, sebze ve zeytinyağlı yemeklerin tercih edilmesi önerilen açıklamada, beynin doyma emrini 15-20 dakika içinde verdiği, bu süre içinde çok miktarda yemek yemenin sakıncalı olduğu uyarısı da yapıldı.

İFTARDA YEMEK YAVAŞ YENMELİ

Özellikle iftarda çok hızlı yemek yenmesi halinde 15-20 dakikalık süre içinde açlık hissinin kaybolmayacağı ve bu süre içinde aşırı yemek tüketmenin ilerleyen günlerde hızla kilo fazlasına yol açabileceği kaydedildi. “Ramazan’ın en bilinen özelliklerinden birisi iftar sofralarındaki çeşitlilik ve bolluktur. İftar sofralarında genellikle bir insana yetecek yemeklerin iki üç kat fazlası bulunur” denilen açıklamada, “Kan şekeri çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğar. Yapılan en büyük hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir” uyarısında bulunuldu.

KRONİK HASTALIĞI OLANLAR DOKTORA DANIŞMADAN ORUÇ TUTMAMALI

Sağlık Bakanlığı, “Kronik hastalığı olan kişilerin ilgili uzman hekime danışmadan oruç tutmamaları önemlidir” diyerek bu konuda da yurttaşları uyardı. Açıklamada, oruç tutmanın sağlıklı insanın metbolik dengesinde önemli değişiklikler yapmadığı ancak şeker hastalığı, karaciğer yetmezliği gibi hastalıklarda veya hamilelik ve emzirme dönemi gibi süreçlerde oruç tutmanın olumsuz sonuçlar doğurabileceği vurgulandı.

SAĞLIKLI ORUÇ ÖNERİLERİ

Bakanlık, oruç tutanlar için sağlıklı beslenme önerilerini şöyle sıraladı:
“-Ramazan ayında 4 öğün beslenilmeli, öğünler; sahur, iftar yemeği, iftardan sonra 1-1.5 saat aralıklarla iki ara öğün şeklinde düzenlenmelidir.

-Sahur yemeğinde midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktiren; yumurta, süt, yoğurt, peynir veya kuru fasulye, nohut, mercimek yemeklerinin tüketilmesi uygundur.

-İftara peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlanılması, 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salatayla devam edilmesi uygundur.

-Günde ortalama 2-2.5 litre su içmeye, bununla birlikte enerji verirken sıvı ihtiyacını da karşılayacak ayran, taze sıkılmış meyve suları vb. içmeye özen gösterilmelidir.

-İftarda sütlü tatlılar veya meyve tatlıları tercih edilmelidir.

-İftar yemeğinden sonra kısa mesafeli yürüyüşler yapmak sindirime yardımcı olması açısından yararlı olmaktadır.

-Yemek pişirme yöntemi olarak özellikle ızgara, haşlama, ve fırında yapılan yemekler tercih edilmeli, kavrulmuş, tütsülenmiş ve kızartılmış besinlerden uzak durulmalıdır.

-Kabızlığı önlemek için, yemeklerde lif oranı yüksek gıdalar ve ara öğünlerde de taze ve kuru meyveler, ceviz, fındık, badem gibi kuru yemişler tercih edilmelidir.”

448
SAĞLIK BİLGİLERİ / Doktorlara muayenehane yasağı geliyor
« : 31 Mayıs 2008, 12:04:39 »
Doktorlara muayenehane yasağı geliyor
Sağlık Bakanlığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla başhekimlerden sonra kamuda çalışan tüm doktorlara muayenehane yasağı getirmeye hazırlanıyor.

Ek ödemelerle ortalama 5.5 milyar lira maaş alan doktorlar ya muayenehanelerini kapatıp hastanelerde tam gün çalışacak, ya da kamu dışında görev yapacak.
Bakan Akdağ, doktorların yüzde 62'sinin tam gün çalıştığını, geriye kalan yüzde 38'lik kısmın ise tercih yapacağını belirterek, "Kamuda doktorların yarım gün çalışmasını kaldırıyoruz" dedi. Bakan Akdağ, sağlık muhabirleriyle Hekimevi'nde kahvaltılı sohbet toplantısında bir araya geldi.

Toplantıda gazetecilerin sorularını cevaplayan Akdağ, Sağlık Bakanlığı ve üniversitelere bağlı tüm kamu hastanelerinde doktorların tam gün çalışmasını sağlamak için başlattıkları girişimlerin olumlu sonuçlar verdiğini belirterek, daha önce tam gün çalışan hekim sayısının yüzde 11'den yüzde 62'ye yükseldiğini söyledi. Geriye kalan yüzde 38'lik kısmın yarı zamanlı çalıştığını hatırlatan Akdağ, kamuda çalışan doktorların yarım gün çalışmasını önleyeceklerini söyledi. Hem hastanede hem de muayenehanede çalışma döneminin sona erdiğini ifade eden Bakan Akdağ, "Sayın Başbakan'ın bu konuda talimatı var. Doktorlarımız tercihini yapacak. Geriye kalan yüzde 38'lik kısım arzu ederse kamuda çalışacak, arzu etmezlerse kamudan ayrılıp özel muayenehanelerinde mesleğini sürdürecek" diye konuştu.


Doktorlara hak ettikleri yaşam koşullarını sağlamak için çaba sarf ettiklerini anlatan Akdağ, ek ödemelerle birlikte kamuda çalışan bir uzman hekimin ortalama 5 bin 500 YTL (5.5 milyar lira) ücret aldığını söyledi. Akdağ, "Uzman hekimlerimiz ortalama bin 500 YTL maaş, ortalama 4 bin YTL ise döner sermayeden ücret alıyorlar. Bu rakam daha düşük olduğu gibi daha yüksek de olabilir ama ortalama bir uzman hekim ayda 5 bin 500 YTL ücret alıyor. Geçmiş dönemlerde doktorlara, 'Ben sana bin 300 lira vereyim sen git üstünü muayenehanede kazan' denildiği için doktorlarımız yarı zamanlı çalıştı. Türkiye'de hiçbir hekimin işsiz veya parasız kalacağına inanmıyorum. Çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu artık dışarıdan, yani özel muayenehanelerden de hizmet alıyor. Tercihlerini kamu dışından yana kullanırlarsa bile kayıpları olmaz. Bugün pratisyen hekim olan aile hekimlerinin aldığı ücret bile 4 bin YTL'nin altına düşmüyor" dedi.

Bakan Akdağ, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'da yapacakları değişiklik ile 'tam gün' uygulamasına geçildiğinde üniversite hastanelerinde görev yapan doçent ve profesör gibi akademik personelin kazançlarının doyurucu olması için yeni mevzuatlar getireceklerini kaydetti. Sağlık Bakanı Akdağ, yabancı hekimlerin çalışmasının Türkiye'deki iş piyasasına olumsuz etki yapacağı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Türkiye'ye 5 bin yabancı hekimin gelmesi halinde bile doktorların iş alanlarında en küçük bir daralma olmayacağını ifade eden Akdağ, buna gerekçe olarak ise hekim sayısının yetersizliğini gösterdi. Türkiye'de şu anda toplam 100 bin hekimin görev yaptığını hatırlatan Akdağ, rakamın 2023 yılında 200 bine çıkmaması halinde sağlık hizmetlerinin yürütülemez hale geleceğini iddia etti.

Bakan Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'nin nüfusu ve hizmet alımındaki engeller kaldırıldıkça talep artıyor. Her yıl mezun olan 4 bin 500 tıp öğrencisiyle bu sağlık hizmetleri yürüyemez. 2023 yılında Recep Akdağ sağlık bakanı olmayacak, zaten benim de böyle bir hedefim yok. Ama doktor açığını mutlaka kapatmamız lazım, aksi halde sağlık hizmetlerinde ciddi sıkıntılar yaşanır. YÖK bu konuda hiçbir işbirliğine yanaşmıyor. YÖK Başkanı'nı bu konuları konuşmamız için iki kere davet ettim, gelmedi. Gelmedikleri gibi doktor ihtiyacı olmadığını düşünüyorlar. Bu yıl da bu imkanı kaçırdık. Umarım yeni YÖK yönetimiyle bu sorunu çözeriz.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) YÖK'le aynı paralelde düşünüyor. Davulun sesi uzaktan hoş gelir diyeceğim, TTB çok uzaklarda değil. Hekimlerin sıkıntısı, iş yükünü çok iyi biliyor ve zaman zaman bundan dert yanıyor. Ben bir çocuk hekimiyim, günde 20 hastaya bakabilirim, ama sayı 50 olunca sıkıntı olur. Hekim dağılımında önemli adaletsizlikler vardı, bunu düzelttik."

449
Sağlıklı ve bakımlı saçlara sahip olabilirsiniz
Sağlıklı saçların sırrı, elbette ki bakımlı olmaktan geçiyor. Çünkü çevre faktörleri, güneş ışınları, sürekli fön veya uygun olmayan şampuan kullanımı, saçları yıpratarak sağlıksızlaşmalarına ve canlılıklarını kaybetmelerine yol açıyor.

Saç ve Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Melisa Eczacıbaşı'nın İnternetteki "www.bebek.com" sitesinden derlediği bilgilere göre, saç dökülmesi, 'Kansızlık, demir ve çinko eksikliği, hormonal düzensizlikler (böbrek bezi üstünden salgılanan hormonlar, testesteron, tiroid hormonları), ilaçlar, uzun süreli geçirilen hastalıklar, stres ve psikoloji' gibi çok değişik faktörlere bağlı olabiliyor.

DÖKÜLEN SAÇLAR
Saç dökülmesi sorunu olanlarda, ilk aşamada bu durumun sebeplerinin araştırıldığını belirten Dr. Melisa Eczacıbaşı, "Kan tahlili, hormon düzeyleri, kullanılan ilaçlar, stres faktörünün olup olmadığına bakılır. Elde edilen sonuçlara göre, ilaçla tedavi şekli ve saç mezoterapisi önerilir. İlaçla tedavide ağızdan verilen ilaçlar sayesinde kıl kökleri vücut tarafından beslenir. Saç mezoterapisinde ise, kıl köklerini besleyen vitaminler ve kan dolaşımını arttırıcı ilaçlar direk kıl köklerine, çok ince uçlu kılcal iğneler vasıtasıyla enjekte edilir. 8 - 10 haftalık tedavi süresince haftada 1 seans uygulanan ilaçlarla saç dökülmesi tamamen engellenir ve yeni saçların çıkması ile birlikte saçlarda dolgunluk, hacim artışı, parlaklık, saç kalitesinde yumuşama görülür. Saç mezoterapisi ile yeni ve canlı saçlara kavuşulur" diyor.

ELEKTRİKLİ SAÇLAR
Dr. Eczacıbaşı, sıcaklık değişimlerinin saç yapısını zorladığını ve bunun neticesinde saçların elektrikle yüklendiğini ifade ederek, bunun belirtisini de, 'saç tellerinin uçuşması ve çıtır çıtır sesler çıkarması' olarak bildiriyor. Dr. Eczacıbaşı, özellikle saçların, fön makinesi ile kurutulduğunda elektriklenme sorunu ile karşı karşıya kalınabildiğini de vurguluyor.

Dr. Melisa Eczacıbaşı'nın, saçları elektriklenenlere tavsiyeleri ise şöyle: "Bir miktar şekillendirme kremini avuç içinize iyice yaydıktan sonra saçlarınıza sürün. Gerekirse, bitki özleri içeren saç nemlendirme losyonları da kullanabilirsiniz. Bu tip ürünler, bakım yapmanın yanı sıra saçlarınızdaki elektriği de alır."

Uzun vadeli bakım kapsamında, düzenli olarak 'yapılandırma kürleri' kullanılmasını öneren Dr. Eczacıbaşı, bu şekilde saçların nem dengesinin düzenleneceğini ve hasarların giderileceğini kaydediyor. Dr. Melisa Eczacıbaşı, saçlardaki elektriklenmeye karşı, doğal maddelerden yapılmış fırçalar, kemik, ahşap veya metalden yapılmış taraklar kullanılması gerektiğini de belirtiyor.

YAĞLI SAÇLAR
Hormon düzensizlikleri, irsi faktörler ve stres gibi durumların da yağ bezlerinin fazla çalışmasına yol açarak, saçların çabuk yağlanmasında etkili olduğunu ifade eden Dr. Eczacıbaşı, şu önerilerde bulunuyor:

"Saçlarınızı ılık suyla ve yağlı saçlara uygun bir şampuan kullanarak yıkayın. Yıkama sırasında saçlı deriye hafif masaj uygulayın ve saçlarınızı ılık suyla iyice durulayın. Saçlarınızı fönün ılık ayarıyla kurutun."

Saç ve Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Melisa Eczacıbaşı, bitki özü içeren haftalık kürlerin, yağ bezlerini sakinleştirici etkisi bulunduğunu vurgulayarak, bu kürlerin saçın ihtiyaç duyduğu nemi sağladığını ve saç derisinin metabolizmasını canlandırdığını bildiriyor.

Dr. Eczacıbaşı, yağlı saçların çok sık taranmasının da doğru olmadığını kaydediyor. Yağlı saçları çok sık taramanın, bezleri harekete geçirerek yağlanmayı arttırdığına dikkat çeken Dr. Melisa Eczacıbaşı, ayrıca, yağlı saçların şekillendirilmelerinde köpük veya sprey kullanımının da uygun olmadığını, jöle önerilebileceğini belirtiyor.

MAT SAÇLAR
Çok sık fön kullanmak, rüzgar ve ısı değişimleri, perma veya boyanın, saç derisinde pürüzlere yol açtığını vurgulayan Dr. Eczacıbaşı, "Sonuçta saçlar ışık yansıtmaz, bakımsız ve mat bir hale gelir" diyor.

Dr. Melisa Eczacıbaşı'nın, mat saçlara sahip kişilere önerileri ise şöyle:
"Limon suyunu veya elma sirkesini soğuk suyla konsantre hale getirin. Saçlarınızı yıkadıktan sonra bu karışımla durulayın. Bu tip karışımlar saç yüzeyini düzgünleştirir. Saçlarınızı şampuanlama işleminden sonra çok iyi şekilde durulamaya dikkat edin.

Bakım yağları içeren şekillendirme ürünleri kullanırsanız, saçlarınızın daha parlak görünüm kazandığına şahit olabilirsiniz."

HACİMSİZ SAÇLAR
Hacim sorununun, genellikle çok ince ve düz saçlarda görüldüğünü ifade eden Dr. Eczacıbaşı, bu tip saçlara verilen şeklin çabuk bozulduğunu ve hacimlerinin kaybolduğunu bildiriyor.

Bakım olarak, saçları yıkadıktan sonra sıvı keratin içeren ürünlerle güçlendirilmesi gerektiğini belirten Dr. Melissa Eczacıbaşı, "Şekillendirme ürünlerini, sadece saç uçlarında kullanmanızda yarar var. Şekillendirme ürününü sürdükten sonra, saçlarınıza ayrıldığı çizginin tersi yönde fön çekin. Sakı'nın, saçları elektrikleçlarınız kısa ise saç tellerinizi parmaklarınızla havalandırın ve spreyle sabitleyin" ifadesini kullanıyor.

Dr. Eczacıbaşı, hacimsiz saçların uzun vadeli bakımını ise şöyle anlatıyor:

"Saçlar, özel arındırıcı şampuanlarla yıkanılmalı ve iyice durulanmalıdır. Düzenli olarak, saçları onaran şekillendirme ürünleri kullanın, böylelikle saçlarınızın güçlenmesini sağlarsınız. Saç telleriniz ince ise, 6 haftada bir uçlarından kestirmenizi öneririz. Hacim ve dalga veren ürünler kullanmanız da saçlarınızı daha gür gösterecektir."

450
SAĞLIK BİLGİLERİ / Çocukları oruca zorlamayın
« : 31 Mayıs 2008, 12:04:02 »
Çocukları oruca zorlamayın
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nasuhi İnal Karaarslan, ''Aileler, çocuklarını oruç tutmaya zorlamamalıdır.

Onların oruç tutmaları için gelişme sürecini büyük ölçüde tamamlamaları gerekmektedir'' dedi. Prof. Dr. Karaarslan, çocukların ergenlik çağına erdiği zaman ibadet şuuruna vardıklarını, oruca tahammül edebilmeleri için gelişme sürecini tamamlamaları gerektiğini söyledi. Çocuk sağlıklı ve dirençliyse alışmak amacıyla oruç tutabileceğini ifade eden Karaarslan şöyle konuştu: ''Aileler, çocuklarını oruç tutmaya zorlamamalıdır. Onların oruç tutmaları için gelişme sürecini büyük ölçüde tamamlamaları gerekmektedir. Fakat çocuk hasta veya zayıfsa veya gelişmemiş durumdaysa oruç tutması doğru değildir. Oruç, çocuklara zaten farz değildir. Çocukların daha fazla yıpranmaması ve hastalanmaması adına oruç bilincine varmadan oruç tutmaları veya tutmaya zorlanmaları doğru değildir.''

451
SAĞLIK BİLGİLERİ / Oruç tutanlara uyarılar
« : 31 Mayıs 2008, 12:03:40 »
Oruç tutanlara uyarılar
Bakanlığı, Ramazan ayında yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi için gün içerisinde en az üç öğünün tamamlanması, bu nedenle de sahur öğününün atlanmaması gerektiğini vurguladı.

Sağlık Bakanlığı, Ramazan nedeniyle yurttaşları sağlıklı ve dengeli beslenme konusunda uyarmak için bir dizi öneride bulundu. Bakanlık şu açıklamalarda bulundu: Kan şekeri çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğar. Yapılan en büyük hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir.

SAHUR ATLAMAYIN

Özellikle sahurun atlanması veya suyla geçiştirilmesinin zararlarına dikkat çeken Sağlık Bakanlığı, iftarda hızlı yemek yenmemesini de önerdi. Bakanlık açıklamasında şöyle denildi: "Oruç tutarken sağlıklı ve çeşitli besin seçenekleri ile yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması temel olmalıdır. Ramazan ayında bireylerin yaş, cinsiyet, fiziksel aktivitelerine göre günlük almaları gereken enerji protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral oranlarının değişmediği ve bu süre zarfında da sağlığın korunması açısından yeterli ve dengeli beslenmenin gerekli olduğu nutulmamalıdır." Bakanlık, sahurda ağır yemekler yenmesi halinde, metabolizma hızı gece saatlerinde düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızının yükseldiği ve kilo alma riskinin arttığını vurguladı. Sahurda ya hafif bir kahvaltı yapılması ya da çorba, sebze ve zeytinyağlı yemeklerin tercih edilmesi önerilen açıklamada, beynin doyma emrini 15-20 dakika içinde verdiği, bu süre içinde çok miktarda yemek yemenin sakıncalı olduğu uyarısı da yapıldı. İftarda çok hızlı yemek yenmesi halinde 15-20 dakikalık sürede açlık hissinin kaybolmayacağı ve bu süre içinde aşırı yemek tüketmenin ilerleyen günlerde hızla kilo fazlasına yol açabileceği kaydedildi.

SAĞLIKLI ÖNERİLER

4 öğün beslenin, öğünleri; sahur, iftar, iftardan sonra 1-1.5 saat aralıklarla iki ara öğün şeklinde düzenleyin. Sahurda midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktiren; yumurta, süt, yoğurt, peynir, kuru fasulye, nohut, mercimek yemeklerini tüketin. İftara peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar, çorba gibi hafif yemeklerle başlayın, 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeğiyle devam edin. Günde 2- 2.5 litre su içmeye, sıvı ihtiyacını da karşılayacak ayran, taze sıkılmış meyve suları vb. içmeye özen gösterin. İftarda sütlü tatlılar veya meyve tatlılarını tercih edin. İftardan sonra kısa yürüyüşler sindirime yardımcı olur. Izgara, haşlama, ve fırın yemeklerini tercih edin. Kavrulmuş, tütsülenmiş ve kızartılmış besinlerden uzak durun. Kabızlığı önlemek için, lifli gıdalar, ara öğünlerde de taze ve kuru meyveler, kuruyemiş yiyin.

452
SAĞLIK BİLGİLERİ / Pideyi fazla tüketmeyin
« : 31 Mayıs 2008, 12:03:21 »
Pideyi fazla tüketmeyin
Uzmanlar gün boyunca aç kalan mideye karbonhidrattan zengin pideyle yüklenilmemesi gerektiği uyarısında bulundu.

Prof. Dr. Cihangir Uyan, karbonhidrattan zengin Ramazan pidesinin fazla tüketilmesinin, kolesterol ve trigliseridin yükselmesine neden olduğunu söyledi. Prof. Dr. Uyan, tıka basa dolu mideyle teravi namazı kılınmasının da tansiyonun yükselmesine, çarpıntıya, nefes darlığına ve kalp krizine neden olabileceğini söyledi.

KAN YAĞLARI YÜKSELİYOR

Ramazan ayında vücut için kolesterolden zengin bir dönem geçtiğini belirten Prof. Dr. Uyan, oruçluyken şeker, kan şekeri ve trigliseridle birlikte kan yağlarının yükseldiğini, o nedenle azar azar ancak sık yemek yenmesi gerektiğini vurguladı. İftarda midenin tıka basa doldurulmasının metabolizma artışına bağlı olarak tansiyon yükselmesine neden olduğunu anlatan Prof. Dr. Uyan şöyle konuştu:

AKCİĞER ÖDEMİ ÇIKABİLİYOR

“İftarda aşırı yemek, tansiyon, kalp yetmezliği veya kalp kapak bozukluğu problemleri olan kalp hastalarımızda sıkıntıya sebep oluyor. İşi ve oksijen ihtiyacı artan kalpte, çarpıntı, nefes darlığı, akciğer ödemi ortaya çıkabiliyor. Ramazan döneminde karbonhidrattan zengin pideyi fazla tüketmek de kolesterol ve trigliseridin yükselmesine yol açabiliyor." Kalp hastalarının Ramazan ayında oruç tutmalarında bir sakınca olmadığını ifade eden Prof. Dr. Uyan, “Kalp hastaları, kalp ilaçlarını iftar ve sahurda almak suretiyle oruç tutabilirler. Ancak oruç kan şekerinin yükselmesine neden olduğundan, şeker hastalarına oruç tutmamalarını öneriyoruz” dedi.

TOK MİDEYLE TERAVİH OLMAZ

Ramazan ayında tok mideyle teravih namazı kılınmasının da kalpte sorun yarattığını söyleyen Prof. Dr. Uyan, “Kalp hastası olsun ya da olmasın, tıka basa doldurulmuş mideyle teravih namazına gidilmemeli. Teravih namazı efor gerektiren bir ibadet. Tıka basa doldurulmuş mideyle kılınması halinde metabolizma artışıyla yükselen tansiyon, namaz esnasında göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı ve kalp krizine bile yol açabiliyor” diye konuştu.

453
SAĞLIK BİLGİLERİ / Ruh ve bedenin iyileşme zamanı
« : 31 Mayıs 2008, 12:03:04 »
Ruh ve bedenin iyileşme zamanı
Mübarek Ramazan ayına aç ve susuz kalmak olarak bakmanın yanlış olduğunu söyleyen Dr. Nevzat Bilal ramazan ruhsal ve bedensel iyileşmenin en uygun olduğu zamandır diyor.


Ramazan ayında kişilerin daha sağlıklı beslenebilecekleri belirtildi.
Denizli Devlet Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Dr. Nevzat Bilal, Ramazan ayının ruhsal ve bedensel iyileşmenin en uygun olduğu zaman olduğunu belirterek, "Ramazan ayına yalnızca sabahtan akşama kadar aç ve susuz kalmak olarak bakmak yanlıştır.

Bu mübarek ay, ruhumuzla, bedenimizle hesaplaşmanın bir başlangıcı olmalıdır. Ramazan ayı ailemizin, dostlarımızın, akrabalarımızın ve yaşadığımız toplumun kaynaşmasına yarayan en güzel zamanlardan biridir" dedi.

Böbrek, akciğer ve karaciğer yetmezliği, ağır hipertansiyon, şeker hastaları, kanser hastaları gibi ağır hastalığı olan kişilerin sağlık açısından oruç tutamadıklarını belirten Bilal, "Çünkü bu hastalarda uzun süre aç ve susuz kalmanın vücuda zarar vereceği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Aynı şekilde insülin kullanan şeker hastalarının oruç tutmaları sakıncalı olur" diye konuştu.

Ramazan ayında sahura mutlaka kalkılması gerektiğini anlatan Dr.Nevzat Bilal, "Bu sayede aç kalınacak süre azalacağından metabolizma daha düzenli işler. Sahur ve iftarda daha hafif, hazmı kolay ve az yağlı yiyecekler tüketilmeli. Yemekler yavaş yavaş ve çiğneyerek yenmeli. Akşama kadar boş kalan mideye iftarda birden yüklenilmemeli, iftara çorbayla başlanmalıdır. Hafif bir salata veya zeytinyağlı ile devam edip sonra ana yemeğe geçilmelidir. Unutulmamalıdır ki, Ramazan ayı diyet zamanı değildir.

Televizyon, gazete ve dergilerden duyduğu Ramazan diyetleri başlığı altındaki hazır diyetlere değil uzman diyetisyenlere başvurarak beslenmeler ayarlanmalıdır" dedi.


Yemek pişirirken katı yağlardan kaçınılması gerektiğini anlatan Bilal, sözlerini şöyle tamamladı: "Kırmızı et az tüketilmeli, tüketilirken de haşlama veya ızgara olmalıdır. Kırmızı et yerine beyaz et tercih edilmelidir. Sulu sebze yemekleri severek tüketilmelidir. Ramazan ayında tatlı ihtiyacı, sütlü tatlılar veya kompostolarla karşılanmalıdır. Özellikle hamur işleri ve hamur tatlılarından kaçınılmalı. İftardan sonra yatana kadar bol su içilmelidir. İsteğe bağlı bir fincan kahve içilebilir. Yeşil çay
veya bitkisel çaylar bol bol tüketilebilir."

454
SAĞLIK BİLGİLERİ / Ne kadar uyumalıyım?
« : 31 Mayıs 2008, 12:01:12 »
Ne kadar uyumalıyım?
Birçok gencin her gece sekiz buçuk saatten 9 saatte kadar hatta bazen daha da fazla uyumaya ihtiyacı var.

Bu ortalama uyku süresi sınava girecek, spor yapacak ya da yoğun çalışmaları olan kişilerin gün içinde dinç olmaları ve sendelememeleri için gereklidir. Ama ne yazık ki birçok genç gerekli uykuyu almıyor.

Gençler neden yeteri kadar uyumuyor?
Genelde gençlere geç yattıkları için tepki gösterilir. Sonuçta da uykuda kalarak okula gidemezler ya da sınıflarında uykularına devam ederler.

Araştırmalara göre gençlerin uyku süreleri çocukların ve yetişkinlerinkinden çok daha farklı olduğunu gösteriyor.

Gençler geç yatıp geç kalkıyor
Bu çalışmalara göre gençlik yıllarında vücudun biyolojik saati kişiye geç yatmasını ve geç uyanmasını söylemesine ayarlanmış gibidir. Erken yatıp erken kalkan çocuklar ve yetişkinlerden farklı olarak gençlerin vücutları onlara geç yatıp, geç kalkmalarını söyler. Günlük ritimdeki bu değişimin nedeni beyin hormonu olan melatoninin gençlerde çocuk ve yetişkinlere nazaran daha geç saatlerde üretilmesidir. Bu da gençlerin erkenden yatmalarını daha da zorlaştırır.

Vücuttaki bu tür günlük ritim değişiklikleri genelde biz her zamankinden daha da yoğun olduğumuz zamanlara denk gelir.

Birçok genç için derslerde daha başarılı olma baskısı çocukluklarınkinden daha da yoğun olur ve fazla çalışmadan bunun üstesinden gelemezler. Fakat gençlerin bunun dışında farklı istek ve uğraşları da vardır; spor, ders dışı aktiviteler ya da bunlarla birlikte part-time çalışıp para kazanmaları gibi.

Okul saatleri etken
Okulların erken saatleri de uyku noksanlığında önemli bir rol oynar. Geç saatte yatan bir genç okul için çok erken kalkmak zorunda kalır. Bu da onun uykusunu yalnızca 6-7 saate sığdırması demektir. 1-2 saat eksik uyumak çok önemli bir sorun değildir fakat gün içinde anlama zorluklarına ve dikkat dağılmasına neden olabilir.

Uyku neden önemlidir?
Uyku noksanlığı kişilerin yeteneklerine, dikkatlerine ve tavırlarına kadar etki gösterir. Araştırmalar lise öğrencilerinin yüzde 20'sinin sınıfta uyuya kaldığını ve bir çoğunun da uykusuzluk yüzünden düşük notlar aldığını göstermiştir. Uykusuzluk aynı zamanda gençlerin spora olan kabiliyetlerinde de zayıflamaya neden olmuştur.

Uykusuzluk sonucu oluşan yavaş tepkiler ve dikkatsizlik sadece okul ve spor performanslarına etki etmez. Uykusuzluk reaksiyon ile reflekslerde zayıflamalara da neden olur ve araç süren birçok insanın hayatını tehlikeye atar.

Uykusuzluk depresyon sebebi
Uykusuzluk ayrıca kendinizi mutsuz ve depresif hissetmeniz gibi duygusal problemlere de neden olur. Uyku, vücut sistemlerini yavaşlatarak ve rahatlatarak, kalktığımızda kendimizi fiziksel olarak daha güçlü hissetmemizi sağlar.

Yeterli miktarda uyuduğumu nasıl anlayacağım?
Yeterli miktarda uyuduğunuzu düşünseniz bile bazen uyumamış olursunuz. İşte yetersiz uykunun birkaç belirtileri:

• Sabahları kalkmada zorluk çekmek

• Konsantre bozukluğu

• Sınıfta uyuyakalma

• Keyifsizlik ve depresif olmak

Nasıl daha fazla uyku alabilirim?
Son zamanlarda aileler ve öğretmenler gençlerin uykularını alabilmeleri için ortaokul ve liselerde derslere geç saatte başlanması önermişlerdir. Bazı okullar bu öneriyi çoktan uygulamaya geçirmişlerdir. Siz, arkadaşlarınız, aileniz ve öğretmenleriniz okulların geç saatte açılması uygulamasını beklerken, aynı zaman da sizin kendi ayarlarınızı ve planlarınızı yapmanız gerekmektedir.

Daha iyi uyumanızı sağlayacak birkaç yardım:

• Kendinize düzenli bir yatma saati belirleyin.

• Her gece aynı saatte uyumak vücudunuza uyku saatinin geldiği sinyallerini verir. Her gün aynı saatte kalkmak da sizin rahat uyanmanıza yardımcı olur. Bu yüzden hafta sonları için bile programınıza uymaya çalışın. Uyku saatini yarım saatten fazla geciktirmeyin yada 2-3 saat sonra kalkmayın.

• Düzenli egzersiz yapın.

• Uykudan önce egzersiz yapmamaya çalışın, çünkü vücut ısınızı yükseltip, uyanmanıza sebep olabilir. Uyku uzmanları yatmadan 5-6 saat önce egzersiz yapmanın(öğleden sonra) kişinin uyumasına yardımcı olduğuna inanırlar.

• Uyarıcı içeceklerden uzak durun.

• Akşam 4’ten sonra kahve ve soda gibi kafein içeren şeylerden uzak durun. Nikotin de bir uyarıcıdır, bu yüzden sigarayı bırakmak daha rahat uyumanızı sağlar. Akşamları alkol almak kişinin yorgun olmasına ve geceleri sık sık uyanmasına neden olur.

• Kafanız rahat olsun.

• Yatmadan önce şiddet, korku veya aksiyon içeren film ya da dizilerden kaçınmaya çalışın. En ufak bir detay bile beyninizde yer edinip, kalp çarpıntılarına neden olabilir.

• Işıkları loş bırakarak rahatlayın.

• Işık beyninize kalkma vaktinin geldiği sinyalini verir.Parlak ışıklardan uzak durmak (bilgisayarlar da dahil!) ve dinlendirici, sakin müzikler dinlemek vücudunuzun rahatlamasına neden olur.

• Çok fazla şekerleme yapmayın.

• Gün içerisindeki 30 dakikadan fazla uykular daha sonra uyumanıza engel olur.

• Gece çalışmalarından uzak durun.

• Büyük bir test yada iş yapmak için geceyi beklemeyin. Sınav öncesi geceler sakın uykunuzu ihmal etmeyin çünkü uykusuz kalmak çok çalışmaktan kötüdür, ve tüm gün performansınızı etkiler.

• Uyumak için uygun bir uyku ortamı yaratın.

• Çalışmalar insanların en iyi karanlıkta uyuduklarını göstermiştir. Perdelerinizi kapatın, içeri ışık almayacaklarından emin olun ve eğer soğuksa odanızdaki ısıtıcıları açın(üzerinize pike örtün yada pijamalarınızı giyin)

• Gürültüde uykunuzu bölen durumlardan biridir. Genelde sessiz ortamlarda yatmaya çalışın.

• Gün ışıklarıyla uyanın. Canlı ışıklar size uyanma vakti olduğunu gösteren bir sinyaldir.

• Eğer uykuluysanız, kendinizi iyi hissetmeniz biraz zordur. "Uyku" programınız sizin sağlıklı ve canlı kalmanıza yardımcı olur.

455
SAĞLIK BİLGİLERİ / Cinsellikte 5 altın kural
« : 31 Mayıs 2008, 12:00:52 »
Cinsellikte 5 altın kural
Sağlıklı bir cinsellik ancak karşılıklı istek, güven, saygı ile mümkündür. İşte doğru bir cinsellik için olmazsa olmazlar.

Anadolu Sağlık Merkezi’nden Psikolog Aslıhan Kurt’un önerileri:

1. Karşılıklı istek:

Cinsel ilişki için her iki tarafın da istekli ve gönüllü olması; bunun yanında aktivitenin herhangi bir yerinde durdurabilme ve sonlandırabilme özgürlüğünün bulunması gerekiyor.

2. Eşitlik:

Kişisel güç algısı anlamında, eşinizle eşit durumda olduğunuz gerçeğini kabul etmek önemli. Performans açısından bir taraf kendini güçsüz ya da yetersiz hissediyorsa, bu cinsel ilişkinin kalitesini olumsuz etkiler.

3. Saygı:

Kendinize ve eşinize saygı duymak ilişkiyi etkiler.

4. Karşılıklı güven:

Oldukça hassas olan bu aktivitenin karşılıklı güven oluşmadan yapılması, taraflar arasında hoş olmayan duygular yaratabilir.

5. Korunma:

Cinselliğin kalitesini etkileyen unsurlardan biri de istenmeyen gebelikten, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyan bir ortamın yaratılmasıdır.

456
SAĞLIK BİLGİLERİ / Sağlıklı pişirme teknikleri
« : 31 Mayıs 2008, 12:00:35 »
Sağlıklı pişirme teknikleri
Lezzetten ödün vermeden sağlıklı yemekler pişirmek zor değil. İşte birkaç ipucu

Lezzetten ödün vermeden sağlıklı yemekler pişirmek zor değil. Neyi, nasıl pişireceğinizi bilerek geleneksel mutfağımızdaki yöntemlerden yararlanabilirsiniz

Aşçı olmaya lüzum yok
Sağlıklı ve lezzetli yemekler pişirmek için mutlaka gurme veya aşçı olmanıza ya da pahalı pişirme aletleri kullanmanıza ihtiyacınız yok.

Yemeklerinizi hazırlarken temel pişirme yöntemlerini kullanarak sağlıklı yemekler pişirebilirsiniz. Öncelikli hedefiniz yemeklerinizi lezzetlendirmek için aşırı miktarda yaÇ ve tuz eklemeyi sınırlamak; bunun yerine domates, çeşitli sebzeler ve baharatlara daha fazla yer vermek olmalıdır.

Aşağıda, Mezura ekibimizin sizler için önerdiği sağlıklı ve lezzetli teknikleri en sevdiğiniz yemekler için kullanabilirsiniz.

Fırında pişirme: Deniz ürünlerini, tavuk, hindi, yağsız et, sebzeleri ve meyveleri fırında pişirebilirsiniz. Fırındaki kuru havayla yiyecekleri az yağla pişirmeniz mümkün. Üstünü kapayabilir veya biraz kızarmasını istiyorsanız üzerini açık bırakarak pişirebilirsiniz. Fırınlamanın olumlu yanı, ekstra yaÇ ilave etmenize gerek kalmamasıdır. Besinleri fırında pişirirken yağın damladıktan sonra yanmasını engellemek için besin ile kap arasına tel ızgara koyabilirsiniz. Besinler içerdikleri yaÇ veya suyla pişer ve bu şekilde lezzetlerinden hiçbir şey kaybetmezler.

Ağır ateşte pişirme: Bu pişirme yönteminde önce besinler yüksek ateşte renk değiştirinceye kadar, kısa süre tutulur. Ardından çok az miktarda su ilave edilerek ağır ateşte pişirilir. Pişireceğiniz yemeğin türüne göre bu yöntemde su ilavesi yerine besleyici özellikleri bakımından zengin olan domates suyunu da kullanabilirsiniz. Özellikle sebzeli yemekleri pişirmek için uygun bir yöntemdir.

Izgara ve kavurma: Her iki yöntemde de besinlerin her bölümünün eşit pişmesi önemlidir. Izgara yaparken besinlerin yeterli ısıyı alıp almadığından emin olmak için pişirdiğiniz besinin her iki tarafını da 3 - 5 dakika pişirin. Açık havada ızgara yapacaksanız öncelikle kömürün gerçekten kor olduğundan emin olmalısınız. Yiyecekleri alevle kesinlikle temas ettirmeyin. Izgara yaparken büyük parçalar halinde doğradığınız sebzeleri de aralara yerleştirmek, yiyeceğinizin lezzetlenmesine ve içeriğindeki suyun muhafazasına neden olur.
Kavurma işlemi ise pek tercih edilen bir pişirme yöntemi değildir. Izgara ve kavurma yöntemlerinde besinden yaÇ dışarı atılmış olur.

Poşe yöntemi: Bu yöntemde amaç besinin şeklini koruyabilmektir. Genelde yumurta bu pişirme yönteminin en çok uygulandığı besindir. Poşe yöntemini uyguladığımız en sağlıklı ve lezzetli yemeklerimizin başında çılbır gelir. Yine balıklar, tavuk etleri de poşe yöntemiyle pişirilebilir. Poşe yaparken suya besinin parçalanmaması için biraz sirke ve tuz ilave edilir. Yüksek ısıda, ağzı kapalı olarak kaynatılan suya yiyecek bırakılır. Ancak bundan önce mutlaka ısı azaltılmalıdır.

Sote yapma: Küçük ve ince parçalanmış besinlerin çabucak pişirilmesi için sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Yapışma yapmayan tava kullanıyorsanız yaÇ ilave etmenize kesinlikle gerek yoktur. Ancak böyle bir tavanız yoksa bir tatlı kaşığı yaÇ ilave ederek sote işlemini yapmanız mümkün olabilir. Sürekli karıştırılarak pişen besinlerde besinin özsuyunun dışarı çıkması engellenmiş ve besin öğelerinin muhafazası sağlanmış olur.
Haşlama: Az miktarda suyun içine koyulan besin, vitamin ve mineral kaybını önlemek için kapağı kapatılarak pişirilir. Bu pişirme sürecinde ekleyeceğiniz çeşitli baharatlarla yemeğin lezzetini de artırmanız mümkün.

Baharatların kullanımı: Farklı ve lezzetli yemekler yaratmak istiyorsanız baharatlar bu konuda en büyük yardımcınızdır. Özellikle taze olan baharatları seçmeniz ve bunları pişirme işleminin sonunda yemeğinize ilave etmeniz doğru olacaktır. Ancak kurutulmuş baharatları ise yemek pişirirken daha erken ilave etmeniz, aromanın yemeğe geçmesi için daha doğru olacak yöntemdir.


Sağlıklı pişirmede ufak ipuçları

• Sütlü tatlı yaparken, süt, un ve şeker birlikte pişirildiğinde şeker, süt ocaktan indirilmeye yakın eklenmelidir.

• Dondurulmuş besinler, özellikle etler, buzu çözdürüldükten sonra yeniden dondurulmamalıdır.

• Çözülme işi, oda sıcaklığında, soba, radyatör üzerinde ve altında, hafif ateşte veya güneşli yerlerde yapılmamalıdır.

• Çözülme işlemi, buzdolabının alt raflarında bekletilerek yapılmalıdır.

• Çözülmüş besinler bekletmeden pişirilmeli.

• Kurubaklagiller, pişirilmeden önce pestisit (böcek ilacı) kalıntılarından arındırmak için iyice yıkanmalıdır.

• Kurubaklagillerin iyi pişmelerini sağlamak için 8 - 10 saat ön ıslatma işlemi uygulanmalıdır. Islatma suyu dökülebilir.

• Kurubaklagillerin haşlama sularının dökülmesi besin değerini azaltır.

• Makarna, erişte vb. besinlerin haşlama sularının dökülmesi besin değerini azaltır.