Gönderen Konu: Hâmil / Ticaret Hukuku  (Okunma sayısı 775 defa)

Çevrimdışı black_wampir

  • 4.SINIF UYE
  • **
  • İleti: 1.705
  • Puan 501
  • Cinsiyet: Bay
  • Cassio Lincoln
    • MSN Messenger - dehset_genc_18@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
    • İyi Eğlenceler
    • E-Posta
Hâmil / Ticaret Hukuku
« : 15 Ağustos 2008, 07:48:36 »
Hâmil / Ticaret Hukuku
Taşıyan, fiilen hakimiyet alanı içinde bulunduran anlamındadır. Kıymetli evrak hukukunda özellikle önem arz eden bir kavramdır. TK m. 570/1’e göre, “senedin metin veya şeklinden, hâmili kim ise o kimsenin hak sahibi sayılacağı anlaşılan her kıymetli evrak, hâmile (hâmiline) yazılı senet sayılır.” Bu tip evrakta hâmil olmanın önemi, hak sahibi sayılmak bakımındandır. Hâmile yazılı kıymetli evrakta, senedin hâmili olmanın mutlak hak sahipliği anlamını taşıyıp taşımadığını, diğer bir deyişle bunun aksinin ispatının mümkün olup olmadığını incelemek gerekir.

Medeni Kanun’un 898. maddesinde “menkul bir şeyin zilyedi, onun maliki addolunur” denilirken, bunun bir karine olduğu, dolayısıyla aksinin ispat edilebileceği, madde başlığından da anlaşılmaktadır. Türk Ticaret Kanunu, senedin hâmili olmayı Medeni Kanun’daki zilyetlikten daha güçlü bir statüde düzenlemekle beraber, mutlak hak sahipliği olarak mütalaa etmemiştir. Düzenlemeye göre, senedi elinde bulundurmak hak sahipliğini kanıtlamak için yeterlidir ve borçlu, kural olarak, hâmili gerçek hak sahibi olduğunu ispata davet edemez; ödemeyi yapmak zorundadır. Ancak, TK m. 570/2’ye göre, “mahkeme kararıyla ödemeden menedilmişse” ödememelidir.

Yine, aynı kanuna göre, borçlunun bu ödemeyle borçtan kurtulabilmesi için ödemede hile ya da ağır kusuru bulunmaması şarttır. Hâmil olmanın zilyetliğe göre farklılık arzettiği önemli bir nokta da şudur: Senet, zilyedin elinden rızası dışında çıkmış olsa bile (zilyetlikten farklı olarak), bu senede iyi niyetle zilyet olan (senedin hâmili olan) üçüncü kişilere karşı istihkak davası açılamaz.
Alayına Tarsus !