Gönderen Konu: Prince of Persia Warrior Within  (Okunma sayısı 918 defa)

Çevrimdışı яєαρєя

  • 3. SINIF UYE
  • ***
  • İleti: 3.268
  • Puan 253
  • Cinsiyet: Bay
  • reaper
    • MSN Messenger - emicin6@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
    • E-Posta
Prince of Persia Warrior Within
« : 27 Ocak 2007, 14:25:46 »



Prens kanla kaplanmış kılıcını savurarak önündeki 4 Raider'dan birinin kafasını vücudundan ayırdı. Diğer 3 Raider yavaşça etrafını sararken, öfkeyle haykırdı. "Benim bundan daha önemli işlerim var! Sizin gibi gereksiz yaratıklarla vakit kaybedemem!" Raider'lardan birinin üstünden sıçrayarak arkasına geçti ve Raider'ı yakaladığı gibi kılıcını elinden çekip alarak sırtına gömdü. Sonra kılıcı Raider'ın sırtından kurtararak kafasını da uçurdu. Diğer iki Raider'ı da öldürdüğünde, göğsündeki amulet'in kumlarını emmesi için bekledi. Ancak anlaşılan beklemekle akıllılık yapmamıştı. Koca bir darbe duvarı sarstı. Hemen arkasından bir tane daha! Duvar yıkılıp Dahaka ortaya çıktığında, Prens hayretle gözlerini açtı. "Zamanın Kumları'nın yaratılmasına engel oldum... Sen nasıl..." Anlaşılan, Prens Zamanı'nın Kumları'nın akmasına engel olamamıştı...

Yo, yanlış yere gelmediniz, film falan incelemiyorum, yukarıdaki olayların hepsi Prince of Persia Warrior Within'de görebileceğiniz sahneler. "Sinematik oyun" kavramı gerçekten de kendini aştı artık göreceğiniz gibi.

Sands of Time'ın yarattığı gümbürtünün üzerinden çok da zaman geçmeden duyurulan, devam oyunu Warrior Within'i uzun süredir bekliyorduk. Ki oyun çıkmadan kısa süre önce internet ortamına düşen demosunu oynayınca, oyun için daha da iştahlanmıştık. Ve işte, sonunda Prince of Persia: Warrior Within geldi, hemen aldık, oynadık, iki sonuyla birden bitirdik... Bitirdik ama, Sands of Time daki tadı yakalayabildik mi bakalım...

 Öncelikle konuya değinelim. İlk oyunda bildiğiniz gibi, önce Dagger of Time'ı, yani Zaman Hançeri'ni çalmış, sonra da hançerin peşinde olan Vezir'in de verdiği gazla Dagger of Time'ı kullanarak Zamanın Kumları'nı (Sands of Time) serbest bırakıp, koca saraydaki üç kişi hariç herkesin kum yaratıklarına dönmesine şahit olmuş ve saraydan canlı bir şekilde kurtulmaya çalışmıştık. Bu üç kişiden Prens'imiz Dagger of Time'ın, Farah Amulet of Time'ın, Vezir ise yaptığı koruma büyüsünün sayesinde kurtulmuştu. Oyunun sonunda ise, zamanı geriye alarak Zamanın Kumları'nın açılmasını önlemiş, sonra da hançerin peşindeki Vezir'i öldürmüş ve hançeri Farah'a geri vermiştik (Farah öldükten sonra Prens'in amuleti yürüttüğü de gözümüzden kaçmadı bu arada tabii.)

İlk oyundaki bu olayların sonucunda, zamanda açtığımız çatlak, Dahaka adındaki bir yaratığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Dahaka sürekli Prens'i kovalamaya başlayınca, Prens buna bir çözüm aramaya başlıyor. "The Old Man" isimli kahini bulmak üzere Babil'e giden Prens, Dahaka adlı yaratığın kendisini takip etme nedenini ve asla durdurulamayacağını öğreniyor. The Old Man oyun piyasaya çıkmadan önce her trailerda bangır bangır duyurulan "You cannot change your fate, no man can... You will die!" şeklindeki öğüdü sarfetse de, Prens ona kulak asmayarak varlığını öğrenmiş olduğu Island of Time'a doğru yola çıkıyor.

Ve işte biz de bu noktada olaya karışıyoruz. Demodan aşina olduğumuz gemi baskını sahnesiyle direkt olarak aksiyona giriyoruz. Demoyu uzun süre oynadıktan sonra gözüme ilk çarpan şey, grafiklerin demodan sonra biraz daha güzelleştiği oldu. Çok rahat farkedilecek bir değişim olmasa da, yine de göze çarpıyor. Onun dışında demodaki buglara da (bizim tayfanın yerdeki cesetlerinin kıpırdanıp durması gibi) rastlamamanın verdiği sevinçle kendimi oyuna kaptırınca, oyunun daha da bir zorlaşmış olduğunu da farkettim. (Gerçi ben zaten Hard'da oynamıştım..)

Oyun kesinlikle Sands of Time'a göre çok daha zorlaşmış. Ama bu zorluk sizi sinir sahibi değil, hırs sahibi yapıyor genellikle. Tabii bazı yerlerde sinirlerinizin bozulduğu da oluyor, fakat genel denge oldukça iyi sağlanmış. Shahdee'yle olan ilk dövüşümüzün ardından gemimiz denizin dibini boylayınca, kendimizi bir sonraki bölümde, Island of Time'ın kumsalında kargalarla yakın temasta buluyoruz. Kargaları kovaladıktan sonra (sahile korkuluk Dahaka'yı falan dikse miydik aslında?) kılıçlarımızın yerinde olmadığını farkedince, bir süre için bir tahta parçasıyla idare ediyoruz. Çok güçlü olmasa da bir süre için bizi idare ediyor. Zaten çok geçmeden Spider Sword'e kavuşunca da rahatlıyorsunuz. İlk oyunda olduğu gibi, yine oyunda ilerledikçe daha güçlü kılıçlara kavuşuyoruz.

Bu kılıçlar hem şekil şemal olarak, hem de güç olarak oldukça hoş tasarlanmışlar. Hele ki oyunun sonlarında yanınızdan ayırmayacağınız (Water Sword'u almazsanız tabi) Scorpion Sword, gördüğünüz çatlak duvarları kırabilecek kadar güçlü. Silahlara şöyle bir girmişken; oyunun en meşhur olayı olan çift silah olayına da değinelim. Bildiğiniz gibi artık oyunda tek ya da çift kılıçla dövüşe girebiliyoruz. Ki zaten oyunun oynanışını tamamen değiştiren bu yenilik, oyundaki silah sayısını da göz önünde bulundurursak tam kıvamında olmuş. Main Sword olayınız sabit iken ve oyun içerisinde az önce değindiğim gibi ilerledikçe kendiliğinden değişirken, diğer elimize öldürdüğümüz düşmanlardan istediğimiz silahı almakta özgürüz.

 Silahların çeşitleri oldukça fazla; kılıçlar, baltalar, hançerler, gürzler... Ve bu grupların her birinin altında onlarca farklı silah çeşidi. Ve bunların özellikleri de birbirinden farklı farklı. Örneğin baltalar yavaş ama vurdu mu sağlam hasar verirken, hançerler çok daha hızlı, ama nispeten daha az hasar veriyor. Gerçekten de oyunun dövüş sistemi, yapımcıların oyun çıkmadan önce öve öve bitiremediği kadar güzel. Silah seçimi, çevreden yararlanış tarzınız, Prens'in yapabildiği kombolar, Time Powers... Bunların hepsi, oyun boyunca dövüşlerden sıkılmamanızı sağlıyor.

Time Powers dedim az önce değil mi? Sands of Time'ın bu kadar beğenilmesinin altında içerdiği orjinal fikirlerin büyük payı vardı tartışmasız. Mesela, daha önce hiçbir oyunda görülmemiş Rewind, yani zamanı geriye sarma özelliği oyunun en orjinal fikriydi. Rewind ve daha da fazlası, Warrior Within'de bize yine eşlik ediyor. Tabii "Ya bu herif hançeri Farah'a geri verdi, nasıl zamanı geriye alacak şimdi?" diyenler için, Farah'ın amuletinin Prens'in göğsünde ikamet etmekte olduğunu hatırlattıktan sonra, diğer Time Power'lara değinelim hemen. Oyunun başında hiçbir Time Power'a sahip değiliz, hatta Rewind'a bile! Lakin, oyunda ilerledikçe yeni güçlere yavaş yavaş sahip oluyoruz. Eye of the Storm, Ravages of Time, Rewind gibi güçler işin içine girince, oyunun sunduğu çeşitlilik iyice artıyor. Bu da az önce de dediğim gibi oyundaki dövüşleri tadına doyulmaz yapıyor.

 Dövüşleri bu kadar iyi yapan bir unsur da, düşmanlarımızın kafa, kol, bacak gibi uzuvlarının havada uçuşması. (ben Half-Life 2 yazısında da böyleydim, millet gerçekten psikopat olduğumu sanacak. Yok arkadaşlar ben sadece oyun oynarken böyleyim, korkmayın... Kaçmanıza gerek yok, sakinleşerek yazıyı okumaya devam edin lütfen) Zaten oyunun geneline hakim karamsar ve karanlık atmosfer, biraz da bunu gerektiriyor. Sonuçta bu sefer karşımızdaki Sands of Time'daki o yeni yetme Prens değil... Yaşadıklarıyla olgunlaşıp, acımasız bir dövüşçü haline gelmiş, hayatta kalmak için karşısındaki herkesi gözünü kırpmadan öldürebilecek bir Prens. Böyle olunca da, oyunda oluk oluk kan akması, kafaların kolların havada uçuşması pek anormal değil. Tabii böyle olunca oyunda 16 yaş ve üzeri için uygun görülüyor. Tabii Türkiye sınırları içerisinde buna uyan olacağını sanmıyorum, yine de yaşı küçük olanlar oyundaki kan efektlerini kapatırsa, onlar için daha iyi olacaktır kanımca...

Oyun ağırlıklı olarak aksiyondan oluşsa da, tam aksiyondan sıkıldığınız sırada karşınıza çıkan bulmacalarla sizi sıkıntıdan kurtarıyor. Aksiyon-bulmaca olayı çok iyi dengelenmiş, yapımcıları bu konuda tebrik etmek lazım. Bulmacalar da genelde basit mantıkta ilerlese de, ince noktaları görmek için kafanızı da yormanızı gerektiriyor sık sık.

Oyunun bir ilginç özelliği de, ara ara Zaman Portallarından geçerek geçmişe dönmemiz. Şimdiki zamanda kırık dökük, sarmaşıkların bürüdüğü terkedilmiş yerler, geçmişe döndüğümüzde cıvıl cıvıl Raider kaynıyor ve sağlam, müthiş bir mimari güzellikle karşımıza çıkıyor. Genelde zaman değiştirme olayı, Dahaka'nın bizi kovalamasının ardından gerçekleşse de, çıkış yolu bulamadığımız zamanlarda da sık sık zaman değiştirme olayına giriyoruz. Böylece, şimdiki zamanda kırılmış, ulaşılması mümkün olmayan bir yere geçmişte ulaşarak yolumuza devam ediyoruz. Tabi bu zekice bir numara. Yapımcıları yeni mekan tasarımından kurtarıyor ne de olsa. Üzerinde çok fazla oynamadan aynı mekanı bir kez daha önümüze sürüyorlar. Eğer bunu yaparken çok iyi kurgulamamış olsaydılar, bu oyunu sıkıcılığa yöneltebilirdi. Ama öyle iyi kurgulanmışlar ki, kesinlikle sıkmak yerine sizi daha da çok oyuna bağlıyor.

Ama şüphesiz oyuncuyu oyuna en çok bağlayan unsurların başında oyunun hikayesi geliyor. Hikaye o kadar dinamik yapıda, o kadar iyi hazırlanmış ki, tam "hah, bitti oyun" derken gelişen olaylar sonucunda aslında oyunun daha yeni yeni ısındığının farkına varıyorsunuz. Sürekli olarak Prens'in Dahaka'dan kaçışı, Zamanın Kumları'nın yaratılışını engelleme çabasını, fakat yanlışlıkla kumların yaratılmasına neden olunca bunu düzeltebilmenin yolunu araması... Ve bunu yaparken de sürekli süpriz olaylarla temposunu düşürmemesi gerçekten inanılmaz... Sürekli olarak "acaba Prens ölecek mi? Dahaka'dan kurtulmayı becerebilecek mi?" şeklinde sorular kafanızı kurcalıyor ve bitirip oyunun son videosunu izlemeden bırakamıyorsunuz. Hoş, bitirdikten sonra da bırakamayıp, diğer sonu da izlemek için zorluyorsunuz bu sefer de kendinizi...

Oyunun senaryosu gerçekten mükemmel bir kurguya sahip ve adeta bir filmi yaşıyormuşsunuz hissine kapılmanız hiç de zor değil oynarken. Bu arada, ikide bir karşınıza çıkıp duran siyah yaratığa, yani "Sandwraith"e özellikle dikkat edin, oyunun hikayesini açık edecek değilim ama, ufak bir ipucu göz çıkarmaz heralde... ;)

 Dahaka diyorum sürekli, nedir bu Dahaka, biraz daha ayrıntıya girelim. Dahaka, Empress of Time tarafından yaratılmış, kesinlikle durdurulamaz (ama biz durdurduk?), inanılmaz güçlü bir yaratık. Zamanın akışını bozan kişiyi bulup öldürme görevine sahip. Biz Sands of Time'da zamanda çatlak açtığımızda, Dahaka'yı kendi üstümüze çekmiş oluyoruz tabii farkında olmadan. Böylece Dahaka bizi kovalamaya, yakalayıp yoketmek için uğraşmaya başlıyor. Oyun boyunca da sık sık karşımıza çıkıyor zaten kendisi, ve emin olun Dahaka'dan kaçmaya çalıştığınız bölümler kesinlikle oyunun en zevkli yerlerini oluşturuyor. En ufak hatanız ya bir yerlerden düşüp ölmenize ya da Dahaka tarafından yakalanmanıza neden olacağı için kesintiz bir şekilde ordan oraya zıplayıp, akrobasi yaparak kaçıyorsunuz. Durup nefeslenme gibi bir şansınız yok, çünkü 1-2 saniyelik bir gecikme bile Dahaka'nın eline düşmeniz anlamına gelebiliyor. Ancak önünden sular akan bir yer bulduğunuzda durup dinlenebilirsiniz. Çünkü Dahaka'ya zarar verebilen tek şey su. (Oyunun sonunda Water Sword'u da o yüzden bize veriyorlar herhalde) Bu durumda Dahaka peşinizden ayrılıyor, fakat daha sonra ilk fırsatta tekrar geliyor tabii...

Ve ilk oyunda da bizi mest eden, ikinci oyunda kendi adıma en merakla beklediğim şeylerden biri olan; oyunun müzikleri... İlk oyunda rock ve arap ezgileri taşıyan müzik, oyunun karanlık ve kanlı atmosferiyle birlikte daha da sert bir havaya bürünmüş. Bürünmüş ve de çok iyi etmiş açıkçası, oyunu oynarken gaza getirmesi bir yana, bana tam bir müzik ziyafeti yaşattı. Eğer imkanınız varsa mutlaka bir yerlerden bulup çekmenizi tavsiye ederim, zira ben şu an bu yazıyı yazarken dahi dinliyorum oyunun müziklerini...

 Dahaka, Empress of Time, Zamanın Kumları, Maharajah diye koşuşturup dururken sonunda oyunu bitirdiğinizde bir de bakıyorsunuz ki, oyun 20-25 saat gibi bir sürenizi çalıvermiş. Bitti mi sanıyorsunuz? Tabi ki hayır, bir 20-25 saatinizi daha çalacak... Bulunması gereken 9 Life Upgrade, gizli silahlar, Artwork'ler vb şeylerle oyun bitirdikten sonra da yakanızı bırakmayacak, herşeyi görene kadar inat edip tekrar tekrar oynayacaksınız...

Sands of Time, gerçekten mükemmel bir oyundu. Warrior Within ise, ondan daha da mükemmel bir oyun olmuş. Sands of Time'ın zaten iyi olan herşeyinin üstüne birşeyler daha ekleyerek unutulmaz bir macera yaşatıyor bize. Eh, ne diyelim, şimdiden Prince of Persia 3'ü beklemeye başlayalım biz... (amanın ne dedim ben...) İlk iki oyunu oynamayanlar ise, kaçırdıklarına üzülsünler... Zira, gerçekten de çok büyük bir kayıp bu onlar için...

Çevrimdışı яєαρєя

  • 3. SINIF UYE
  • ***
  • İleti: 3.268
  • Puan 253
  • Cinsiyet: Bay
  • reaper
    • MSN Messenger - emicin6@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
    • E-Posta
Prince of Persia Warrior Within
« Yanıtla #1 : 27 Ocak 2007, 14:27:57 »
ben şahsen pek fazla bu tip oyunları oynamam ancak oyunun grafık kalıtesı ve ustun advanture ozellıklı bı oyun oldugunu bılıyorum onun ıcın ındırmenızı yada satın almanızı onerebileceğim tur bir oyundur.

Çevrimdışı mert961

  • 3. SINIF UYE
  • ***
  • İleti: 2.682
  • Puan 746
    • Profili Görüntüle
Prince of Persia Warrior Within
« Yanıtla #2 : 06 Şubat 2007, 23:26:00 »
paylaşım için saol




Çevrimdışı яєαρєя

  • 3. SINIF UYE
  • ***
  • İleti: 3.268
  • Puan 253
  • Cinsiyet: Bay
  • reaper
    • MSN Messenger - emicin6@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
    • E-Posta
Prince of Persia Warrior Within
« Yanıtla #3 : 14 Şubat 2007, 15:00:27 »
bişi değil dostum


paylaşım için saol

Çevrimdışı Nightmare

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 12.725
  • Puan 2709
  • Cinsiyet: Bay
    • Profili Görüntüle
Prince of Persia Warrior Within
« Yanıtla #4 : 14 Şubat 2007, 15:52:19 »
saol kardeşim  ;)

Çevrimdışı El_NiNo

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 10.664
  • Puan 326
    • Profili Görüntüle
Prince of Persia Warrior Within
« Yanıtla #5 : 28 Mart 2007, 13:49:49 »
paylaşım için sağol
Şeytanın En Büyük Hilesi Dünya'ya kendinin var olmadığına inandırmakmış!

Çevrimdışı N0RM

  • 2. SINIF UYE
  • ****
  • İleti: 6.136
  • Puan 310
  • Cinsiyet: Bay
  • Narq0z
    • Profili Görüntüle
    • E-Posta
Prince of Persia Warrior Within
« Yanıtla #6 : 07 Nisan 2007, 22:03:45 »
paylaşım için saol

Çevrimdışı Sinoplu57

  • Osc Admin
  • 1. SINIF ÜYE
  • *******
  • İleti: 17.625
  • Puan 291
  • Cinsiyet: Bay
    • Profili Görüntüle
Prince of Persia Warrior Within
« Yanıtla #7 : 10 Haziran 2007, 12:41:22 »
saol paylaşım için kardeş

Çevrimdışı meert

  • 3. SINIF UYE
  • ***
  • İleti: 4.796
  • Puan 50
  • Cinsiyet: Bay
    • Profili Görüntüle
Prince of Persia Warrior Within
« Yanıtla #8 : 24 Haziran 2007, 17:06:14 »
SAOL
Bir Gün Herkes FENERBAHÇE'li Olacak !!!

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Prince of Persia Warrior Within
« Yanıtla #9 : 10 Ağustos 2007, 18:42:47 »
Bilgi için saol kardeşim
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive