İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - djarum black-

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 ... 80
37
FORUM OYUNLARI / FB OYUNU
« : 21 Eylül 2010, 16:58:52 »
1019

38
FORUM OYUNLARI / FB OYUNU
« : 21 Eylül 2010, 16:08:42 »
1017 hamza abi gel hazır sitede fazla kişi yokken şunu 1907 yapalım bitsin bu çile  ;D ;D

39
ŞİKAYET VE ÖNERİLER / Online kişi sayısı
« : 20 Eylül 2010, 22:55:55 »
Evet sanırım ya bi bozukluk var yada tam ayarı yapılmamış
sitedeki online kişiler kısmında son 1440 dakikada sitede aktif olan üyeler gözüküyor. bunu düzeltsek güzel olur diye düşünüyorum şuan aktif olan kişiler veya son 10 dakika içinde online olan üyeler diye düzeltebiliriz ne diyorsunuz ?  :)

40
DEMO OYUNLAR / Pes 2011 Demo
« : 20 Eylül 2010, 22:52:29 »
yalnız oyunun pes olup olmadığını anlıyamassınız tamamen değişmiş hele pas ve şut sistemi adamı çileden çıkartıyor çok uzun bir alışma süresi gerekiyor. açıkcası fifa 2011 demosu bana daha çok keyif verdi.

41
Son yılların en başarılı serisi olan Call of Duty, oyuncuların isteği doğrultusunda yoluna son hızla devam ediyor. Bugüne dek sayısız cephede yer aldık, birçok önemli insanı kurtardık, milyonlarca insanın başına bela olabilecek düzeydeki isimleri ortadan kaldırdık. İkinci Dünya Savaşı ve Modern Savaş derken, şimdi de Soğuk Savaş ve Vietnam günlüklerine konuk oluyoruz…

Treyarch'ın World at War'u, Infinity Ward'un da Modern Warfare 2'yi geliştirmesinin ardından, sıradaki oyunun Vietnam döneminde geçebileceğine dair söylentiler vardı, hatta bazı belirtiler de bu ihtimalleri güçlendiriyordu. Activision, Vietnam döneminde yer alan birçok müziğin lisanslarını satın almıştı örneğin. Neyse ki resmi duyuru kısa süre önce geldi ve ilk video da yayımlandı. Biz de ilk bilgilerden yola çıkarak yeni maceramızı tanımaya çalışalım.



Hava kararıyor…

Black Ops'ta iki düşmanımız olacak; Vietnam ve Sovyetler Birliği. Zaten bilindiği gibi Call of Duty, her serisinde mutlaka farklı gözlerden oynanışa imkân tanımıştır. Bu yeni yapımda da kontrol edeceğimiz birden fazla adamımız var. Soğuk Savaş zamanında hem soğuk hava şartlarından, hem de Sovyetlerden korunmalıyız. Vietnam cepheleri ise, Sovyetlere nazaran daha tehlikeli, karanlık ve kanlı olacak. Özellikle profesyonel orduyu bir kenara bırakırsak, Vietcong militanlarına ekstra dikkat etmemiz gerekecek. Bunların haricinde Kuzey Kutbu ve Küba görevlerini de söylemeden geçmeyelim. Not: Tabii ki bunların dışında farklı görevler de olabilir; gelecekte geçen savaşlar örneğin. Hepsini öğrenmek için yapımcıların ağzından çıkacak harfleri tek tek bekliyoruz.

Treyarch, Black Ops'ta da şiddetli oynanış geleneğini sürdürüyor. Kan ve karakterlerin parçalanması gibi şiddet içeren öğelerle yine karşılaşacağız. Operasyon tiplerine baktığımızda ise, yeni savaş yöntemleri göze çarpıyor. Kanlı ve heyecanlı kara çarpışmalarının dışında, bu kez havadan da operasyonlara katılacağız. Ha önceki Call of Duty oyunlarında da bir helikopterin minigun'ından ateş etmiyor muyduk - ediyorduk, ancak şimdiki durum farklı.

Şimdi de havadan

Black Ops'ta helikopter kullanabileceğiz. Bu kez sadece silahlarını değil, komple kendisini üstelik. Sadece o da değil, bir de uçak pilotumuz var (videoda görülüyor). Onu kontrol edecek miyiz bilinmez, ama paraşütle gökyüzünden atladığımızda, aşağıda bizi bekleyenlerin kim olduğunu sorgulamak yersiz olacaktır. Tabii ki Vietnam'ın coğrafi koşulları gereği her istenilen noktaya helikopter veya farklı bir hava aracıyla iniş yapamazsınız. Acil durumlarda paraşütümüze sarılıp kendimizi gökyüzüne bırakacağız.



Yapımcılar, hem tek kişilik oynanış, hem de çoklu oyuncu deneyimleri olarak şimdiye kadarki "en şiddetli" Call of Duty oyununu hazırladıklarını dile getiriyor ve sabırsızlandıkları belirtiyorlar. Modern Warfare 2'de yer verilmeyen "dedicated server" özelliği, bir hayli fazla PC oyuncusunu üzmüştü. Şimdi ise müjdemizi verelim, çünkü dedicated server uygulamasını Black Ops'da göreceğiz. Henüz detay verilmese de, oyunumuzda co-op modu da yer alacak.

Gelelim Multiplayer oynanışa. Şu an Xbox Live'ın en çok oynanan oyunlarından olan World at War, yakın zamanda yerini Black Ops'a devredeceğe benziyor. Zira geliştirilmiş yeni özellikler, yeni silahlar ve tabii ki yeni haritalar, oyuncular için heyecanlandırıcı olacaktır. Oyundaki her sınıf için özel killstreak'ler bulunurken, istersek kendimize özel olarak da hazırlayabileceğiz. Mücadelelerdeki iki numaralı silahımız, muhtemelen keskin bir bıçak olacak. Capture the Flag, Free for All, Damnation ve Team Deatmatch gibi modlar, ayrıca kullanılabilen araçlar da (tank örneğin) Black Ops'da yer alıyor.

İlk Call of Duty oyunundan beri geliştirilerek kullanılan Quake 1 motoru, Black Ops'ta da vazgeçilmeyenlerden. Videodan görüldüğü kadarıyla grafikler kötü değil. Savaşın şiddeti yine iyi yansıtılmış. Tabii ki PC kullanıcıları için de güzel bir gelişme; World at War'u sisteminizde oynayabildiyseniz, Black Ops'u da oynayabileceksiniz.



Zombi uğultuları ovalara yayılır

Cadılar Bayramı sebebiyle yayınlandığını sanmıştık, gerçekten de öyleydi, ama o videonun gerçeğe dönüşeceğini hiç tahmin etmemiştik. Geçtiğimiz yılın en çok oynanan ve en çok kâr getiren modu olan Nazi Zombies, farklı bir şekilde yine hazırlanıyor. Bu kez Naziler olur mu bilinmez, ancak yapımcıların "zombi" geleneğini devam ettirmek istediğini biliyoruz. Yapılan onca satış ve milyon dolarlık gelirleri de hesaba katarsak, vazgeçmeleri mümkün değil.

Call of Duty: Black Ops için takvimler 9 Kasım'ı gösteriyor. PC, PS3 ve X360 için hazırlanan oyun, yılın en çok beklenen FPS'lerinden bir tanesi. Tabii ki hazırlanan diğer FPS oyunlarıyla birlikte, büyük bir rekabet baş gösterecektir. Her durumda da kazananlar ise, biz oyuncular olacağız.

42
FULL OYUN İNCELEMELERİ / Medal Of Honor !! [Ön İnceleme]
« : 20 Eylül 2010, 20:38:32 »


"30 seconds. God be with you." Bu sözleri ilk duyduğumuzda Tom Hanks'in meşhur "Er Ryan'ı Kurtarmak" filmini hatırlarız. Fakat ilginçtir ki 98 yapımı bu film için hepimiz "Medal of Honor'ın filmini izledin mi?" ibaresini kullandık. İşin ilginç yanı oyunun 4 sene sonra yani 2002 de çıkmış olmasıydı. Bize İkinci Dünya Savaşı'nın oyun teması olarak sömürülmeye ne kadar müsait olduğunu göstermişti (ki sömürüldü de, ama sonuç olarak CoD serilerine öncülük etti, Allah razı olsun). Normandiya, Omaha gibi kelimeleri kimimizin hayatına kazandırdı, kimimize de hiçbir yan etkisiz, sade ve güçlü oynanış zevki yaşattı. Her ne kadar ilk oyunu olmasa da MoH serisinin tartışmasız en başarılı oyunuydu. Seri, Allied Assault'un ayak izlerinden yürümeye çalıştı, ama her seferinde topalladı. Özellikle Airborne, tam bir fiyaskoydu bana kalırsa. İşte böylesine zengin bir geçmişin ardından onur madalyasını gururla takmak için geliyor tekrar MoH. Bu kez yanında bir ek yok, sade ve temiz. Serinin son cevheri karşımızda: Medal of Honor.

Medal of Honor serisi, oldukça önemi bir seriydi. Konsol savaşları başladıktan sonra ise önemini yitirdi ve açılan boşluğu Call of Duty, Battlefield gibi savaş oyunları doldurdu. Battlefield: Bad Company 2 gibi müthiş başarılı bir yapımın ardından ilk defa MoH'un yeni oyunu açıklandığında anlamıştım ki, EA direkt olarak yaralı Activision'a saldırıyordu ve büyük savaş başlamıştı. "Taht" savaşı. Bu düşüncem MoH'un, kendine çıkış tarihi olarak 12 Ekim'i belirlemesiyle iyice pekişti, çünkü bu tarih Call of Duty: Black Ops'un piyasaya çıkış tarihinden bir ay öncesiydi. Askeri FPS gibi böylesine kalabalık ve önemli bir pazar yelpazesinde MoH'un kendine tırnaklarıyla kazıyarak yer bulması lazım. Greg Goodrich'in de dediği gibi "Eğer bir yapım ortaya koyacaksanız bu yapım kaliteli olmalı. Eğer kaliteli değilse ortaya koymanın zaten anlamı yok."



Kral tahtı olmasa da kraliçe tahtı olur, o da iyi yahu

Oyun, EA'in iki farklı departmanı olan DICE (Battlefield'ın yapımcı ekibi) ve Los Angeles tarafından geliştirilmekte. DICE işin multi kısmını üstlenmiş durumda. Aslında EA ilk olarak single-player videosuyla boy göstermek istiyordu, fakat multi videosu da yeterince ses getirdi. Zaten bundan sonra gelen single videosu da oyun hakkında kafamızda ilk izlenimleri oluşturmaya başladı. Londra'da bu lafı pekiştirme adına ortaya konan demo aslında bayağı bir şey anlatıyor bize.

Tek kişilik hikâye modundan başlayalım. Bu ilk tanıtım, Ranger'ların hedef gösterilen dağa ulaşmasıyla başlıyor. Bahsi geçen bölüm, yeni oyunun MoH diyince akla ilk gelen o klasikleşmiş "Omaha Beach" bölümüne selamı olarak adlandırılıyor. Tek fark bu kez modern silahlar ve modern teknoloji ile çıkarma yapılması, yani helikopterlerle ve lazerli silahlarla. Sözde Taliban'a karşı yapılan harekâtın geçtiği yer, bire bir olarak Shahi-Kot Vadisi denen yer olarak tasarlanmış. Bu mekândan, gerçek hayatta da Afgan gerillalarının yabancı istilacılardan saklandıkları yer olarak söz ediliyor. Dört kişilik timin bir parçası olarak pompalı tüfek / hafif makineli çiftiyle donanmış Dante Adams'ı kontrol ediyoruz. Asıl hedefe ilerlerken tek tük başıboş gezen yol üstü düşmanları temizleye temizleye ve evleri arayarak ilerliyoruz. Demonun en can alıcı noktası ise Ranger'ların Taliban yerleşim merkezlerinden birine istedikleri hava saldırısı. Önce sis bombalarıyla ve koruma ateşiyle hedefin tehlikesi kontrol altına alınıyor. Hava saldırısı geldiğinde ise tek görebildiğiniz uçuşan taş parçaları ve toz bulutları oluyor. Saldırı bittikten sonra ise evleri kontrol ederlerken çalan bir telefon kendini duyuruyor. Telefon açıldı anda anlaşılıyor ki, o da bir terörist bombasının tetikleyicisi. Ve demo böyle sona eriyor.

Profesyonelliğin ve gerçekçiliğin izleri Tier1 ekibini oynarken daha bir ön plana çıkıyor. Gecenin kamuflajı altında Afgan dağlarında sessizce ilerleyen Navy Seal ekibinin mücadelesi. Düşman kamp ateşine yaklaşılırken kulaklarınıza gelen fısıltıların klavuzluğunda hedefler paylaşılıyor. Direk saldırı yerine daha zekice olan kuşatma gerçekleştiriliyor. Bunun sonucu tek yönden saldırı yerine çok yönlü saldırı oluyor ve karşı tarafın siper alma özelliği tabana çekiliyor. Bu işlemler şaşırtıcı derecede gerçekçi ve stresli hissediliyor. Sonuçta gerçek hayatta tek bir canınız var ve "respawn" yok. Mini kamp temizlendikten sonra yola devam ediliyor, kampa girmeye gerek bile yok. Bu sunum gerçek SEAL komandolarına izlettiriliyor ve askerlerin dedikleri şu oluyor: "Tek fark, biz böyle görevlerde tek kelime bile konuşmayız. Sessizlik altındır."



Çok oyunculu moda gelince etekteki taşlar düşmeye başlıyor. Sonuçta bir oyunun tek kişilik modu her ne kadar prestiji olsa da, ticari yönü ve ömrü çok kişilik moda bakıyor. Öncelikle ambiyans sesleri ve atmosfer kesinlikle campaign havasında ve izlediğim videonun tek kişilik değil, çok kişili mod olduğunu sol taraftaki "kim kimi neyle vurdu" işaretlerini fark edene kadar anlamadım. Sürekli bir uçak sesi, bomba sesi, hışırtı, gürültü var. Kısacası öyle bir ortamda ne olması gerekiyorsa. Bana kalırsa CoD:MW2 bile daha sessiz geldi bana bu atmosferi görünce. Seslerin oyuncular tarafından duruma göre yaratıldığı hissi değil, zaten savaşın içindesin ve bir askeri yönettiğin için kısaca bu büyük sahilde bir kum tanesisin duygusu veriyor insana.

Silah tokluğu bana CoD'deki kadar sağlam gelmedi, ama bu hissin videodan izlenerek ne kadar anlaşılabileceği de şüpheli. Tek kişilik senaryoda araç kullandığımız gibi çok oyunculu modda da araç kullanımı olacak. Teknik detaylara değinecek olursak, MP kısmında "Dedicated server"lar olacak. Yapımcılar, oyuncuların oy kullanmadan, host'un taşınmasından bıktığının farkında olmalı ki bu kötü deneyimleri tekrar tekrar yaşatmamak istiyor bizlere. Kısacası biz FPS âşıkları için ne olursa olsun muhteşem bir oyun geldiğini kanıtlayacak kadar kaliteli iki demonun ardından, bilgilerimizi sizlerle paylaşmaya başlayalım.

Artık ikinci dünya savaşından baygınlık geldi diyenlere

Medal of Honor, 2002'nin Afganistan'ında geçecek. Yöneteceğimiz iki farklı asker ve ait oldukları iki farklı saldırı timi olacak. İlk grup ameliyatın neşteri gibi, öncü grup olacak. İlk saldırıyı yapan, içeri sızan, gerekli zararı veren ve asıl büyük saldırı için yol açan ve bilgi toplayan askeri birlik. Kısacası hedefi "yumuşatan" ekip. Diğer taraftan ikinci grubumuz birinci grubun aksine "vur kır parçala bu maçı kazan" askerlerinden oluşan ana saldırı timi, neşterin aksine "balyoz". Oyunu ilginçleştiren durum ise, hem bu iki tarafın savaş tarzı ve taktiklerinin tamamen birbirinden farklı, lâkin ikisinin de öteki olmadan etkisiz olması, birbirini tamamlaması. Bu durum da Medal of Honor'ın bize hem sessiz saldırı tarzı ajanımsı -Hitmanvari- bölümler hem de klasik meydan muharebesi vermesinin habercisi.



Bu tür oyunlardaki en büyük zorluk hem gerçekçi bir oyun yapmak hem de eksiksiz işleyen bir oyun yapmak. Ki bir iki kavram ötekini körelten cinsten. Bu dengenin sağlanmasını ilk hedef olarak gördüklerini söyleyen yapımcılar, dengenin sağlanması konusunda askeriyeden aldıkları yardımı dile getiriyor. Unreal motoru sağ olsun, askeri danışmanlar EA ile çok ciddi ve kapsamlı bir şekilde Afganistan'ın tüm detaylarını olabildiğince oyuna yansıtmaya çalışıyor. Tabii ki bu Unreal motoru yüksek derecede modifiye edilmiş olarak karşımıza çıkıyor. Açık alan performansı göründüğü kadarıyla başarılı.

Askeri danışmanlar demişken, bu işin şakası değil. Amerikan ordusundan ismi açıklanmayan bazı şahsiyetlerle uzun oturumlar sonucu oyunun bazı kısımları yapılıyor. Oyunları için "gerçekçi" diyen bir yapım ekibine yakışanı da bu.

En önemli örnek "Tier 1" denilen silahlı birlik. Eğer Amerikan ordusunu bir piramit olarak görürseniz -keşke böyle olsa, o zaman hiçbir yere saldıramazlardı- 2 milyon yaklaşık askeri çalışanın sadece 200'ü Tier 1 denilen askeri birliktir. Bunları bizim Bordo Bereliler olarak tanımlayabiliriz. Bu askerler elit tabakanın da elit kısımları ve sadece çok önemli görevlere atanıyorlar. Bunun dışında da asla kullanılmıyorlar. İşte yöneteceğimiz asker tahmin edeceğiniz üzere bu timde.

"A'dan B'ye git yeter" tarzı olmasın da bu oyun… Onlardan yeterince var piyasada

MoH serisinin fanlarına yabancı olmayan "Önce öğrenelim askerliği" bölümünün yanı sıra kimi yenilikler de mevcut. Artık tek tuşla en yakındaki mantıklı objenin arkasına siper alıyoruz. Bir nevi "eyvah ölüyorum" tuşu. Kısacası bu oyunu tek kişilik ordu mantığıyla oynayamayacağız, ne olursa olsun biz tek bir askeriz ve tüm diğer askerler gibi arkasına saklandığımız şeye her an bir bazuka ateşi açılabilir. Hayat bu kadar kısa oyunda. Bu yüzden sırtı duvara daya geleni vur mantığıyla yürümüyor oyun, sürekli hareket etmeliyiz. Yavaşlarsak ölebiliriz, köpekbalığı sendromu…



Bunun yanı sıra kader ortaklarınızın yapay zekâsı, takım gibi davranması ve taktiksel anlayışı ve birbirleri ile haberleşme seviyeleri ileri düzeyde. Bir eve baskın yaparken, çatışmanın ardından yanınızdaki askerler rapor isteyebiliyor, yemek artıkları hakkında fikirlerini söyleyebiliyor veya cephane görürlerse yumulmanızı haykırıyor ve bir anda nevalenin başına üşüşüyorlar. Sakız çiğnerken gördükleri cesetleri çukurlara doğru ayaklarıyla tekmeleyebiliyorlar bile. Savaş anında da yanınızdaki asker arkadaşlarınızdan belli bir miktara kadar cephane isteyebiliyorsunuz, fakat bir süre sonra "Eee hepsini verirsem ben ne yapacağım" diyip vermeyebiliyorlar. Takım arkadaşlarınız sadece cephane taşıyan yük eşeği değil tabii ki -onlar sizin diğer yarınız- siz nereye dönükseniz onlar da zıt tarafları kontrol altında tutuyorlar, eğer yarmaya çalışırsanız düşmana koruma ateşi açıyorlar. Ee, "arka"daş kelimesi de eski zamanlardaki savaşta sırtını koruma anlamından geliyor. Yani bu kankalar isimlerinin hakkını veriyorlar. Sözün özü, bu oyun savaş hakkında değil, savaşçılar hakkında.

Artık Rus vurmak, Nazi doğramak istemiyorum desem?

MoH, her zaman gerçekliği savunan bir oyun olarak, çarpışmada da bu hissi yaşatıyor. Tank kullanırken veya atılan füzenin ucundaki kameradan dünyayı izlerken, hep bu his bizimle olacak. Bir objenin ağırlığı düşüşünden veya hareketinden hissedilebilecek. Sekme efektleri yerçekimine uygun olacak. Muşambalarda mermiler nedeniyle açılan deliklerden dışarıyı bile izleyebileceğiz. Yakın zamanda yayımlanan 10 küsur dakikalık videoyu da izlediyseniz silahların uzun şarjör değiştirme sürelerini, geri tepmelerini görmüşsünüzdür.

Şunu da söylemeliyim ki ilk defa aynı silahın, farklı askerlerin elinde farklı şekillerde tutulduğuna tanık oldum. Öyle "ee" demeyin, bu tür ayrıntılar önemlidir, farkı bunlar yaratır. Sonuçta oyun boyunca farklı askerlerin gözünden oynayacağız ve aynı silahı birinin polis gibi, diğerinin asker gibi tuttuğunu görünce tekdüzelik hissi yaşamayacağız. Tier1 grubundaki asker ile Ranger'lar farklı hızlarda hareket edecekler. Bunun yanı sıra HUD kullanımı da gayet hoş. Hayati bilgiler, görev gereksinimleri gibi durumlar sadece bir tuşa basarak ekrana geliyor ve bir kaç saniyede hızlıca kayboluyor. Kurşun ve cephane durumu ise sadece ateş edersek gösteriliyor. Dinamiklik ön planda. Harabeye dönmüş Kabil şehri gibi savaş alanları da bu havayı iyice pekiştirenlerden. Oyundaki gerçekçilik öğesine farklı bir bakış atmak isterseniz "Leave a message" ismiyle yayımlanan tanıtım videosunu izleyin, anlayacaksınız. Yapımcıların dediklerine bakılırsa - hani derler ya - ne kadar oyun oynasan da gerçek hayatta ağır ateş altında her normal insanın aklı başından gider, işte hedeflenen atmosfer bu.



CoD 5'deki gibi Berlin'e Amerikan bayrağı dikecek miyiz yine?

Bu tür oyunların Amerikan propagandası olması alışkın olduğumuz, ama keşke olmasa dediğimiz bir durum. Her şey kötü giderken Amerikan askerleri gelir barışı sağlar, düzeni kurar gider vs vs o kadar çok gözümüze sokuldu ki, neredeyse böyle zannedeceğiz. Hatta bu yazıyı yazarken yaptığım araştırmalarda en büyük oyun sitelerinden birindeki yazarın aynen şunları dediğine tanık oldum: "Onlar ülkeme yeterince zarar verdi. En azından böyle oyunları oynayarak kendimi biraz iyi hissediyor, hıncımı çıkarıyorum. Olması gereken bu." Tabii korkumuzun üzerine böyle şeyleri okuyunca daha da kırılıyor umudumuz. Lâkin yapımcı Greg Goodrich de biz oyuncuların endişelerinin farkında olacak ki yüreğimize (nispeten, yine de inanmıyorum, muhtemelen yine inceden inceye ezeceğiz ve Amerika haklı gösterilecek her ne yapıyorsa) su serpen şu açıklamayı yapıyor:



"Bu oyun politika hakkında değil, şahsiyetler ve ne yaptıkları hakkında. Güvenilir ve haklı bir yol izlediğimiz sürece bu oyun şerefli ve saygın bir oyun olacaktır. Savaşlarda olan olaylar, ölen askerler… Hepsi gerçek ve biz onların hikâyesini anlatmalıyız. Bu çocuklar onurlandırılmalı, çünkü asıl pis işleri yapanlar onlar ve hakkında en az konuşulan ve en az yüceltilen yine onlar. Sözün özü, doğru kaldığımız ve olayları tüm çarpıcılığıyla aktardığımız sürece sizlere hiçbir şey olmayacaktır. Politika MoH'ın hiçbir zaman parçası olmamıştır. Ben burada olduğum sürece de öyle kalacaktır. O askerlerin niye orda olduğunu bilmiyorum ve umrumda değil, beni asıl ilgilendiren onların evlerine sağ salim geri dönmesi. Haydi onların sağ salim geri dönmesine yardım edelim." Tam yazın sıcağından kurtulduk derken Afganistan'a mı adım atacağız?



Oyun hakkındaki iyi haberlerden biri de oyunun single-player kısmının tamamıyla bitmiş olması. Bu şu demektir ki, oyunun çıkış tarihine kadar olan kısmında sadece iyileştirmeler, geliştirmeler, deneyimler ve testler olacak. Ki bu süre bu tür eylemler için yeterince doyurucu. Bu aynı zamanda oyunun hatasız, grafik sorunlarıyla dolu olmayan temiz şekliyle karşımıza çıkacağı anl** geliyor. EA kartlarını doğru oynarsa, önceki oyunların varyasyon kopyası yerine MW2'ye alternatif bir yapım çıkarabilir. Şimdilik beklemekten başka yapacağımız ne var derseniz, Allied Assault kurup geçmişimizdeki o tatlı anılarınızı canlandırabilirsiniz ya da yeni başlayan multiplayer betaya katılabilirsiniz. Zira bu oyun gelince sadece yaşadığınız saniyelerin önemi olacak.

MEDAL OF HONOR - MULTIPLAYER BETA İNCELEME

Tam da ön bakış yazımın sonuna gelirken, Medal of Honor'ın beta anahtarı elime ulaştı ve ben de vakit kaybetmeden ilk izlenimlerimi belirtmek için oyuna dalış yaptım. Az evvel de belirttiğimiz gibi MoH'un multiplayer kısmını DICE geliştiriyor. Bad Company 2'de kullanılan grafik motoruyla hazırlanan multiplayer bölümü, bakalım şimdilik nasıl görünüyor?

Hacı kafandaki takke mi senin?

Afganistan'ın kurak, ama tehlikeli topraklarındayız. Betada oynayabileceğimiz iki farklı harita var; Kabul City Ruins ve Helmand Valley. Yerli askerlerin ve Amerikan güçlerinin bulunduğu iki taraf, her iki tarafta da seçebileceğimiz üç farklı sınıf mevcut. Bunlar: Rifleman, Special Ops ve Sniper. Bunlara kısaca göz gezdirdikten sonra hemen teknik ayarları yapabileceğim menüye geçtim ve tüm ayarları, çözünürlükt de dahil olmak üzere en yükseğe çiviledim. Benim için performans önemliydi ve bunu da böylelikle kolayca görebiliriz.

Server listesinde aratma yaptıktan sonra, şansıma çıkacak ilk haritayı merakla beklemeye koyuldum ve bekleyişim kısa sürdü. Helmand Valley'de idim. Etrafta bir iki yıkık baraka ve birkaç sığınaktan başka insan elinin değdiği hiç bir şey yoktu. Engebeli coğrafya, güneşin yaydığı acı sıcaklık, sizi hata yapmanız için adeta dürtüyor. Ben bunlara kanmam, dikkatli giderim deseniz bile, bir anda keklik gibi ortada beliriveriyorsunuz. Hele ki karşı takımın oyuncuları güzel yerlerde mevzilenmişlerse, yoldan karşıya geçmeniz bile çok çok zor. Peki bunun için ne lazım, tabii ki takım oyunu. Medal of Honor'da takım olarak ilerliyoruz, bence buna alışsanız ve bu unsuru en iyi şekilde kullanmaya özen gösterirseniz iyi olur, öbür türlü sürüden ayrılmış bir koyundan farksızsınız.



Bad Company 2'yi de oynamış biri olarak söyleyebilirim ki, MoH'un hem iyi hem de kötü yönleri var. Tabii ki şu an bir betadan, yani henüz gelişim süreci tamamlanmamış bir oyundan söz ediyoruz. MoH, kesinlikle Bad Company 2'ye nazaran daha hızlı ve doğal olarak akıcı bir oynanışa sahip. İyi bir mouse'a da sahipseniz, kısa sürede ustalaşabilirsiniz. Üst üste başarılı atışlar yaptığımızda, head shot yaptığımızda, bölgeyi ele geçirdiğimizde ve benzeri işlevlerimizde puanlar kazanıyoruz. Bu puanlar bizim seviyemizi yükseltiyor ve level atlıyoruz. Modern Warfare'da da olduğu gibi bu levellar, bizim daha güçlü olmamıza ve aynı zamanda daha iyi silahları açıp kullanabilmemize yarıyor. MoH'a özgün yanı ise, özel bir hareket yaptığımızda ekranın sağ kısmında aldığımız madalyaların gösterilmesi. Yani Medal of Honor'ın "Honor" kısmı.

Çatışmalar zevki geçiyor. Hele sürekli öldüren taraf siz olduktan sonra, bu bölüm hiç bitmesin diyorsunuz. Her askerin bir tüfeği bir de silahı var. Duruma göre roket de kullanabiliyoruz. Yıkık bir barakanın içine pusabilir, en yüksek tepede bekleyebilir ve bir ot misali kaya dibinde dakikalarca hareketsiz durabiliriz. Bu pek de iyi olmaz aslında, çünkü savaş silahları ve yöntemleri sadece bunlardan ibaret değil. Tank ister misiniz veya havan topu? Yine Call of Duty'den örnek vereceğim (çünkü bunları zaten onda görmüştük). Diyelim ki birkaç başarılı atış yaptınız ve ölmeden 4-5 kişiyi öteki tarafa yolladınız. Havan topu saldırısı yapmaya hak kazanıyorsunuz. Nasıl mı oluyor? Öncelikle dürbünü açıyor ve imha etmek istediğiniz hedefi onaylatıyorsunuz. Ardından da gökyüzünden bombalar oraya yağmaya başlıyor. Tank kullanmak da işinize yarar kesinlikle, ama bence taban teperek ilerlemek daha iyi. Bu toprakların dokusunu ve fiziki canlılığını yaşamalısınız.

Gelelim ikinci ve son haritaya. Yani Kabul City Ruins'e. Bu kez her yerde binayalar, konteynırlar ve birçok araç var. Dolayısıyla saldırı tehlikesi bu kez daha fazla ve çevre detaylarla dolu olduğu için, odaklanmanız gereken noktalar da çok fazla. Bu kez daha fazla önlem almalı, her yeri kontrol etmeli, özellikle keskin nişancılar için güzel noktaları oluşturan yerlerden (pencere, çatı gibi) uzak durmalısınız. Ne olursa olsun, yine de vurulabiliyorsunuz, ama sonuçta en çok adam öldüren kazanıyor değil mi?



Grafikler, sesler ne durumda?

Betaya genel olarak baktığımızda görsellik iyi sayılır, ama tonla hatalar ve bazı özensizlikler var. Öncelikle bazı silah tasarımları fazlasıyla sırıtıyor. Hem tasarım hem de kaplama olarak. Karakter tasarımları da pek detaylı değil, ama bu noktaya parmak basarken şunu belirtmeliyim ki, karakter animasyonları tek kelimeyle "odunsu". Herhalde DICE, henüz beta olduğu için bu konuyla ilgilenmedi, ama tam sürümde de böyle olursa gerçekten işleri zor. Öldüğünüzde karakteriniz öyle garip şekillere giriyor ki, basitlik seviyesi tavanları delip geçiyor. Grafik motorunu Bad Company 2'den aldı dedik, ama keşke fizik motorunu da ekleselermiş, gerçekten yavanlık hissi oluyor. Patlamalar üzerinde de çalışılması gerek. Teknik olarak en beğendiğim yön ise, sesler oldu. Bad Company 2'deki seslerin temizliği ve keskinliği hâlâ kulaklarda, MoH da buna hizmet ediyor, ama BC2 kadar iyi değil şimdilik.

Medal of Honor hakkında söyleyebileceklerimiz bu kadar. Siz bu yazıyı okurken, yapımcılar da MoH üzerindeki diğer hata ve eksiklikler üzerinde çalışarak daha iyi bir oyunu ortaya çıkarmak için uğraş veriyor olacaktır. Umarız FPS türüne güzel bir oyun armağan ederler.

43


Football Manager serisinin başlangıcı her ne kadar FM 2005 olarak gözükse de, aslında Championship Manager 93'e, yani Collyer kardeşlerin yarattığı ilk oyuna dayanmaktadır. Paul ve Oliver Collyer kardeşler acaba yaklaşık 20 sene önce bugün serinin geldiği noktayı düşünmüş müydü? Sanmıyorum, çünkü bugün Football Manager bir oyun değil, bir futbol simülasyonu haline geldi. Onu da geçtim, bazı teknik direktör ve kulüp başkanları bile serinin muhteşem "scouting" sisteminden faydalanıp oyuncu transfer etme noktasına geldi. Bugün Football Manager benim gözümde rakipsiz bir oyun ve bu "rakipsizliğini" kesinlikle kötü yönde kullanmayarak daima en iyi işleri yapıyor.

Yenilik sesleri

Serinin son oyunu FM 2010 "dolu" günler yaşattı müdavimlerine ve kesinlikle mükemmel bir oyundu.     Dediğim gibi adeta bir futbol simülasyonuydu ve muhteşem bir oyuncu-kulüp-personel veritabanına sahipti. Geçen 17 seneye rağmen başka hiç bir oyun çıkıp da bu veritabanına rakip olamadı. SI Games bize daima gerçeği sundu ve yaşattı. Oyuncu yetenek ve kişilikleri neredeyse bire bir yansıtılıyordu, geleceğin yıldızlarını ilk defa bu oyunlarda tanıyorduk ve hangimiz ilk defa kazandığı Avrupa Kupası’ndan sonra evin içinde Alex Ferguson edasıyla gezmedi ki? 2010 sürümünde de bütün taktik dehamızı, finansal yeteneklerimizi, oyuncu ikna kabiliyetimizi ortaya koymuştuk. Her açıdan olmasa da mükemmel, bir sene boyunca belirli aralıklarla sürekli olarak oynadığım tek oyundur Football Manager 2010.



Bütün bu güzelliklerin yanında eksiler ve hatalar da vardı elbette. Beni oyunun en rahatsız eden yönü kolaylığıydı. Bildiğiniz gibi bu serilerde bir zorluk ayarı yok doğal olarak oyuna başlarken. Özellikle serinin son oyunlarında bir kolaylık seziyorum ya da bana öyle geliyor. Mahalle takımını alıp, çok çok kısa bir süre içinde tüm kupaları silip süpürmek fazla mantık dışı kalıyor çünkü. Bu kolaylığın en büyük nedeni ise "regen" diye tabir edilen, oyunda sonradan çıkan oyuncuların abartılı güçleri. Cüzi rakamlara alınan bu "yeni yetme" oyuncular, en düşük ligin en kötü takımını bile şampiyon yapabiliyor. Doğal olarak benim de en büyük temennim oyunun zorlaştırılması, zor olsun yahu. Ne çileler çekerdik şampiyon olacağız diye eski oyunlarda.

Türkiye Ligi ve Türkçe dil desteği

Ek olarak Türkiye Ligi ve Türkçe de bence bir sorundu oyunda. Ligimiz aslında gerçekçi yapılmış ama yeteneksiz futbolcuların pahalılığı insanı kısıtlıyor. Türkçe seçeneği ise daha önce hiç bir oyunda olmadı hatta yeni oyun için bir imza kampanyası düzenlemişti SI Games ve yeterli sayıda "orijinal oyun alacağına" dair imza atan olmamıştı. Bu sene de büyük ihtimal Türkçe olmayacak diye düşünüyorum. Aslında serinin en çok oynandığı ülkeler arasındayız diye biliyorum, ama malumuzun korsan oyun satışları işte.

Önceki oyunlar hakkında bu kadar bilgi verdikten sonra gelelim yeni oyuna. Geçtiğimiz günlerde beklenen haber geldi ve Football Manager 2011 duyuruldu. Yılbaşından önce geleceği açıklanan oyun için şimdiden ön siparişler başladı. Ayrıca FM 2010'un geçen sene 30 Ekim'de çıktığını varsayarsak, fazla bir zaman beklememiz de gerekmeyecek gibi. Oyun PC ve Mac platformları için aynı zamanda çıkacak ve daha sonrası için de bir PSP sürümü yapılıyor. Bu da PSP konsol sahiplerini oldukça sevindirecek bir haber diye düşünüyorum.



Veritabanı olarak yine bir yama şeklinde fakat bunun yanında önemli geliştirme ve detaylar da geliyor gibi. Örneğin; oyunun sportif direktörü Miles Jacobson'un verdiği bilgilere göre oyunun antrenman sisteminde hoş değişiklikler olacak. Önceki oyundaki oyuncuları farklı pozisyonlara adapte etme, iş gücü ayarlama gibi fonksiyonlar zaten korunmuş buna ek olarak artık futbolcularımızı 14 farklı yetenek üzerine yoğunlaştırıp buna göre verim alabileceğiz. Örnek vermek gerekirse, bir forvet oyuncumuzu finishing (bitiricilik) yeteneği üzerine çalıştırarak bu yönde verim almaya çalışabileceğiz. Antrenman sistemindeki bu özellik, küçük ama hoş bir yenilik olmuş.

Müjdeler peşisıra

Miles Jacobson bir diğer müjdeyi ise oyuncu etkileşim kısmı (player interaction) için veriyor. Önceki oyunlarda zaten oldukça detaylıydı bu kısım ve futbolcularımızla çeşitli diyaloglara girebiliyorduk. Yeni oyunda ise bu kısım oldukça geliştirilmiş ve detaylandırılmış. Preferred Moves, Development, Advice, Match Performance ve Transfer Status olarak 5 ana kategori altında futbolcularla iletişime geçebileceğiz. Bütün bunlar dışında kulüp yönetimiyle diyaloglarımız da farklı bir hale gelmiş. Oldukça ümitliyim bu sene "interaction" özelliğinden.

Haberler ve gelen kutusu kısmının ise bu sene daha kullanıcı dostu olacağı söyleniyor. Artık daha geniş bir haber ağımız olacak. Zaten bu bölümde daha fazla ve daha farklı bir geliştirme de bekleyen yoktur sanırım.

Üç boyutlu grafik motoru

Ve gelelim en merak edilen noktaya, yani üç boyutlu maç motoruna... 2009 ve 2010 sürümlerindeki 3D özelliğinden ben de dahil bir çok kişi memnun kalmamıştı ve şahsen 2D sahada oyunu oynamaya devam ediyordum. Java ile yazılmış basit bir motor olmasının yanında, hem 2D'den vazgeçmek zordu hem de animasyonlar vs. yeterli değildi. Tabii ki bir PES, bir FIFA kalitesinde grafikler beklemiyorum bu oyundan. Yeni oyunda ise sanırım bu iş bu sefer başarılacak. Miles Jacobson'un ve ilk resimlerin dediğine göre baya iyileştirmeler mevcut bu kısımda. En başta animasyonlar ve grafikler düzeltilmiş, gol sevinçleri eklenmiş. Ayrıca 100 yeni animasyon var bu yeni motorda. Stadyum ve seyirciler de yine farklı farklı. Gölgelendirmeler de hoş gözüküyor. Ayrıca en güzeli de gece maçları. Kısacası 3D maç motoru bu sefer başarılı olacak gibi arkadaşlar.

Eklenen bir diğer farklı özellik ise "Dynamic League Reputation" denilen olay. Daha önce alışık olmadığımız bir şey bu. Kısaca bahsetmek gerekirse, uluslararası arenada kulüpler ve milli takımlar başarılı oldukça, ligin de namı ve kalitesi artacak. Daha yetenekli ve değerli oyuncular yetişecek manasına geliyor.



Beklentiler büyük

Tüm bunlara ek olarak transfer sistemi, veritabanı ve diğer ek özelliklerin de eskisinden daha güzel olacağını düşünüyorum. Henüz oyunumuzun demosu yok ama elimizdeki bilgiler bunlar. Demo ve asıl oyun yayınlandığında daha da netleşecek tabi. Fakat dediğim gibi oyun biraz zorlaştırıldığı takdirde, yeni gelen özellikler ve geliştirmelerle bir kez daha sevenlerinin kalbinde taht kuracaktır.

Artık elimizden gelen çıkış tarihini beklemek çünkü net bir gün yok elimizde. Yılbaşından önce çıkacağı kesin ve ben ekim ayı diye tahmin ediyoruz. Ayrıca buradan söylemiş de olayım, Championship Manager 2011 geçen seneki başarısızlığın ardından "yalan" olmuş. Yani böyle bir oyun çıkmayacak ve Football Manager 2011 şu an için rakipsiz gözüküyor. Beklemeye devam, çünkü gerçekten iyi bir oyun geliyor. Boşuna dememişler, "The Greatest Job on Earth" diye...

44
FULL OYUN İNCELEMELERİ / FİFA 2011 [Ön İnceleme]
« : 20 Eylül 2010, 20:27:52 »
Malumunuz, son günlerde futbolla yatıp futbolla kalkar olduk. Hafta başında FIFA 11’in PC demosunun duyurulması, ardından da PES 2011’in demosu ile bilgisayarlarımızı şenlendirmesi, hoparlörlerden yayılan tezahüratların evimizin dört bir köşesine yayılmasını sağladı. Her iki oyunun da PC demosu kullanıcıların beğenisine sunulunca, herkes işi gücü bıraktı ve kıyasıya bir mücadele başladı: PES mi, FIFA mı?

Naçizane bendeniz, her iki oyunun da ön inceleme sürümlerini deneme fırsatı buldum. Hatırlarsanız, ofisimize öncelikle PES 2011 konuk olmuştu ve ön incelemesini sizlerle paylaşmıştık.  Henüz tamamlanmamış olan ve beta aşamasındaki ön inceleme sürümünden pek memnun kalmadığımızı da hatırlatayım. Futbolcuların kambur koşuşu ve top fiziğinin hiç inandırıcı olmaması bizi hayrete düşürmüştü. Elbette yenilikleri de yok değildi. Pas sistemi değişmiş, oyun önceki sürüme göre biraz daha hızlanmıştı, ama bu sefer konumuz PES değil. PES’i oynadıktan sonra gözümüzü kulağımızı FIFA cephesine çevirdik. Her iki oyunun da demolarının yayımlanmasının hemen akabinde Aral’ın davetlisi olarak FIFA 11’i denemem istendi ve hemen soluğu Aral binasında aldım.

Sizler PES ve FIFA demoları ile haşır neşir olurken, ben de FIFA 11’in tam sürümden hemen önceki, ön inceleme sürümünü test etme fırsatı yakaladım. Aslına bakarsanız, demo ile aralarında çok büyük fark yok, ancak seçilebilecek daha çok takım, zorluk seviyesi ve stadyum var. Lafı daha fazla uzatmadan, FIFA 11’in ön inceleme sürümünün ayrıntılarına geçiyorum.



Yapım aşamasında

Daha oyuna başlamadan evvel karşıma çıkan bu uyarı ile anladım ki, oyunda bazı eksik noktalarla karşılaşabilirim ve buna hazırlıklı olmalıyım. Ancak daha sonra bu uyarının aslında tüm oyun modlarını bana sunmadığı için konduğunu anladım.

Aynen sizlerin de oynadığı demoda olduğu gibi sadece dostluk maçına izin veren ön inceme sürümünün demodan en büyük farkı çok daha fazla takım içermesinde yatıyor. Maçlara giriş yapmadan evvel hemen takım listesine ulaştım ve gördüğüm liste epey hoşuma gitti. Avrupa, Asya, Amerika’daki ligler, hatta Kore ligi bile seçilebilir şekilde karşıma çıktı. Sadece bunlar mı? Önemli ülkelerin ikinci ligleri de listenin içerisindeydi. Bir Türk olarak hemen Süper Lig’e baktım ve boylu boyunca karşımda endam edince sevinçten dört köşe oldum. İşte FIFA’nın iyi yanı da bu; lisanslı takımlara yer vermesi…



Süper Lig içerisinde dolaşırken hemen Bursaspor ve Trabzonspor gibi takımlara baktım. Hem oyuncuları doğru listelenmişti hem de güç seviyeleri gayet mantıklı biçimde ayarlanmıştı. Ardından Süper Lig’e yeni yükselen takımlara baktım. Bucaspor ve Karabük isimleri vardı ama logoları ve kadroları henüz listelenmemişti. Tabii ki oyun piyasaya sürüldüğünde bu takımların kadroları doğru biçimde karşımıza çıkacak. Geriye kalan tüm Türk takımları ve kadroları ise doğru biçimde duruyordu.

Türk hakem mi? Nasıl yani?

Kadrolara göz gezdirdikten sonra stadyumlara bir bakış attım. Dünya’nın dört bir köşesinden 30’a yakın stadyum vardı ve ne yazık ki aralarında hiç Türk stadyumuna rastlamadım. Bu kadar stadyum arasında bir Türk stadyumu hiç fena olmazdı hani. Stadyumlardan sonra hakemler gözüme çarptı. Gökberk Topaloğlu isimli bir Türk hakem, hakemler listesi arasında yer alıyordu. Ayrıca bu menü içerisinde hakemlerin faullere ve kartlara karşı bakış açıları da belirtiyordu. Hangi hakem daha sık kart gösteriyor ya da hangisi faullere daha fazla tevazu gösteriyor, bu menü ile öğrenebiliyoruz.


Maça geçmeden son olarak bir de taktik kısmından bahsetmekte fayda var. PES 2011’de oldukça geliştirilen taktik ayarlarının bir benzeri de FIFA 11’de karşımıza çıkıyor. Onun kadar detaylı değil, ama yine de kısa yoldan taktik belirlemek için güzel seçenekler bulunuyor. Pas verme sıklığı, pres yapma aralığı, agresiflik gibi seçenekler ile futbolcuların genel tavrını belirleyebiliyoruz. Öte yandan oyun içinde sadece bir tuşa basarak değiştirebildiğimiz taktiklerin de ayarlarını buradan yapabiliyoruz.

Futbolcularımıza roller verebildiğimiz bir ekran da bulunuyor. Korner, serbest vuruş gibi durumlarda kim sazı eline alacak ya da adam markajını kimler yapacak gibi ayarlar yapabildiğimiz seçenekler de mevcut.


Nihayet yeşil saha…

Menüleri yeteri kadar irdeledikten sonra nihayet yeşil sahaya adımımı attım. Bildiğiniz gibi, yeni nesil FIFA’ların yükleme ekranlarında, bir oyuncunuz ile kaleciyle karşı karşıya mücadeleye girebiliyor, bu şekilde de şut atmaya daha iyi alışıyorduk. Bahsini ettiğim sistem FIFA 11’de bir adım daha öteye taşınmış ve serbest vuruş, penaltı kullanmamıza da imkan verilmiş.

Neyse artık maça başlasak iyi olacak. Standart zorluk seviyesi olan Semi-Pro’yu seçiyorum ve tipik FIFA kamerası ile orta alanı izledikten sonra ilk düdük çalıyor ve maç başlıyor. FIFA 10’dan pek de bir farkı yokmuş gibi geliyor başta, ama yavaş yavaş farkı ortaya çıkıyor. Bir kere pas sistemi baştan aşağı değiştiği için alışma süreci geçirmek zorunda kalıyorsunuz. İlk verdiğiniz paslar dağlara taşlara gidiyor. Zamanla alışınca ilginç paslaşmalar ortaya çıkıyor. Hatta pas sistemine iyice alışırsanız, ara pas tuşunu hiç kullanmanıza gerek bile kalmıyor.

Hacı şut hangisiydi?

Yeni oyuna alışma sürecinde ilk iki maçım golsüz eşitlik ile sona erdi. Bursaspor ile Trabzonspor’u karşı karşıya getirdiğim ilk maçta, kalemde pek pozisyon görmedim, ama ben de pek üretken değildim. Dediğim gibi pas sistemine alışmak gerekiyor. Bir de şutlar bana biraz daha farklı gibi geldi. İki koca devre boyunca attığım tüm şutlar kale ile alakası olmayan yerlere gitti.

FIFA 11’e biraz alıştıktan sonra farklı galibiyetler almaya başladım. Paslaşmaları doğru biçimde uygularsanız, yapay zekayı çaresiz bırakabiliyorsunuz. Özellikle orta alanda kaptığınız toplar ile kontra atağa kalkmayı başarırsanız, hemen kaleci ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Sağ analog kol ile topu doğru zamanda ileri savurursanız, kolaylıkla adam geçebiliyorsunuz. Kaleci ile karşı karşıya kalınca, şut çekerden sol tetik tuşuna basmayı ihmal etmezseniz, öldürücü noktaya meşin yuvarlağı göndermeniz işten bile değil.



Adam adama değil, omuz omuza

Aynen FIFA 10’da olduğu gibi omuz omuza mücadele burada da çok önemli. Hele ölü toplarda doğru yerde durmazsanız, kesinlikle hava toplarına çıkamıyorsunuz. Top fiziğine geçecek olursak, futbol oyunlarında bir zirve olduğunu söyleyebilirim. Zaten FIFA 10’da top fiziği gayet iyiydi, FIFA 11’de ise 360 derece pas sisteminin de getirisini kullanarak harika bir top fiziği ortaya çıkmış. PES 2011’deki uçan balon misali topu gördükten sonra buradaki top ilaç gibi geliyor.

Animasyon konusunda çok başarılı olan FIFA, yine döktürmüş. Futbolcuların tüm hareketleri, duruma göre verdikleri tepkiler çok başarılı yansıtılmış. Yere düşüşler, çalımlar ve özellikle de ikili mücadeleler, son derece gerçekçi biçimde ekrana yansıtılıyor. İki futbolcunun birbirine çarptıkları anda yaptıkları hareketleri adeta hissediyorsunuz.  Animasyon konusunda karşılaştığım tek hata ise gol sevinçlerinde oldu.

FIFA World Cup 2010 oyunundaki gol sevinçlerine yenileri eklenmiş vaziyette burada da karşımıza çıkıyor, ama ilginç biçimde bazı sevinçlerde animasyon hataları oluyor. Elbette oynadığım henüz tamamlanmamış bir oyundu ve düzeltilmesi mümkün, ama bu şekilde piyasaya sürülürse, gol sevinçlerindeki animasyon hataları, puanının kırılmasına neden olabilir.

Görsel açıdan FIFA 10 ile arasında büyük bir fark yok. Karakter modellemelerinde biraz daha detay var o kadar. Zaten maç öncesi seremoni ve gol sevinçleri haricinde fazla yakın çekim görüntüye rastlamıyoruz. Stadyum atmosferi çok başarılı ve özellikle dünyanın önde gelen stadyumlarında yeşil çimlere ayak basmak büyük keyif oluyor. Bu arada unutmadan korner kamerasının da değiştirildiğini belirteyim. Korner kullanan oyuncuya daha yakından bakan yeni kamera açısı çok akıllıca bir hamle olmuş. Bu sayede gerçek bir futbolcunun gördüğüne benzer bir şekilde görüyoruz takım arkadaşlarımızı.

Ve gol ve gol ve gol! İşte gol, işte gol!

FIFA’da iki çeşit hücum anlayışım vardır; ya kanatlardan çizgiye kadar iner, en yakın oyuncuya pas atarım ya da ceza sahası yayı üzerinde verkaç yaparak kaleci ile karşı karşıya kalırım. Hem PES hem de FIFA’da yıllardır bu iki taktik ile oynamışımdır ve de hep istediğimi almışımdır. Burada da farklı bir durum olmadı. Yani FIFA 10’da ne uyguladıysam aynısını yaptım ve pas sistemine alıştıktan sonra dörder gol ile rakiplerimi evlerine yolladım. Zorluk seviyesini de artırdığımda değişen çok bir şey olmadı. Kısacası FIFA 10’da uzmanlaşmışsanız, sadece birkaç maç yapıp pas sistemine alışacak ardından, eskiden olduğu gibi oynayacaksınız. Bu bir artı mı, yoksa eksi mi henüz karar veremedim. Tam sürüm çıkmadan da bu soruyu cevaplamaya niyetim yok. Çünkü hala oyunda değişiklikler yapılacağı belirtildi.



Maç sonrası istatistiklere eklenen yeni bir özellik olduğunu da belirteyim. Genel istatistiklerin yanı sıra, istediğiniz pozisyonu bir kez daha izleme imkanımız var. Bildiğiniz gibi önceki oyunlarda, bir maçta dörtten fazla gol oldu mu, hepsinin tekrarı gösterilmezdi. Sistem otomatik olarak aralarından bazılarını seçer, kafasına göre ekrana getirirdi. Bu sefer ise, maç bitiminde, kaçan gol pozisyonları, goller ve önemli kurtarışlar listeleniyor ve istediğimiz pozisyonu tekrar tekrar izleyebiliyoruz.

Toparlayacak olursak, FIFA 11, zaten gayet başarılı olan oyun sistemine bir iki makyaj yaparak yeniden karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Henüz yapım aşamasında olmasına rağmen, oyun sistemi, top fiziği ve kadroları açısından rakibi PES’ten bir adım önde, ama yine de tam sürümler çıkmadan kesin bir ithamda bulunmamak gerek. Önümüzdeki günler kıyasıya bir futbol mücadelesine sahne olacak ve bakalım galip gelen kim olacak?

Not : Arkadaşlar incelemeyi merli* K*zanın'dan aldım adamlar oyun daha çıkmadan full sürümünü oynamayı başarmış bunu bi kaç oyundada yapmışlardı.

45
ANKETLER / premier Lig 2010-2011 şampiyonu kim olur ?
« : 20 Eylül 2010, 20:01:46 »
Chelsea şuan yenilgisiz lider ve ilk 2 haftada 6-0 skorlarla ayrıldı geleni gideni dağıtıyor benim favorim chelsea

46
ANKETLER / Ben Ölsem Üzülürmüsünüz?
« : 20 Eylül 2010, 19:57:17 »
aynen norm arkadaşımız konuyu 2007 yılında açmış hatırladım görür görmez zaten duygulanmamak elde değil  :)
oyunsiteniz gerçekden farklı biyere sahip benim için  :)

47
HER TELDEN DUYURULAR / Fifa 11 DEMO ÇIKTI
« : 20 Eylül 2010, 19:53:03 »
Bende bu yorumunu bekliyordum  :) Gerçekden çok iyi oyun  bizleri bekliyor turnuvalar için sabırsızlanıyorum bu sene çok çetin geçicek turnuvalar  8)

48
S / Sagopa Kajmer - Gölge Haramileri
« : 20 Eylül 2010, 19:37:50 »
varabildiğin yere kadar var..!
var var var...!

1.Bölüm

Akar sular dönmez geri tıpkı gençliğim gibi,bebekti ceninin ergeni,bir erdi büyümüş meyvesi.
Sakal bıyıkla geride kaldı Yunusun hamlık evresi,sivilce,akne katledildi soldu yüzümün güneşi.
Ve çivisi düşmüş tablolarda bir resimdi kendisi,kükreyen şu gökyüzüde kuşun kilitli kafesi
Tersi döndü güvenin ansızın belirdi dostun hilesi,fincan kahve içtim kursağımda kaldı telvesi.
Kırıştır yalan kahpesi,baştan akıl alır ya cilvesi.Yıkar,geçer bir dostun düşmancasına hamlesi.
İki boy aşmış ihanetin ki kat`i yok bahanesi,hayrından umutsuzum getirme bari şerrini.
Ve hepsi aynı yolda yolcu onca bedenin kellesi,meydan önüne dizilecek ve alınacak ifadesi.
Dualar olmasaydı kim kovardı kalleş iblisi? kalbim ak da pak da desen yüzünden yansır pisliğin.

(Nakarat)

Altın harflerle yaz mahlasımı.Halvetim kasvet,kem gözlere şiş!...
Cadü ya herru!.. ya merru!.. kaf-kef, gölge haramilerine bir selam çak!..
Abile patladı,demlenir simam,nüşinrevandan handan ummmam ben.
Ahu-yi felek mum,ben şamdan.Düşmez kalkmaz bir Allah`tır uyan!..

2.Bölüm

Sago sus!...husus derin çukurda içine sin,pusu kuran huşu içinde gözlerinde kin belirgin.
Vay senin şu kindar halin.Hin pilanların var hin.Cenin büyüdü savaşa girdi silahlarımı bana verin.
Yardan sarkıttığın dostlarından kaçının ipini tuttun ? Onlar güldü,sen somurttun.Kalbinde kaç gül kuruttun?
Hatıralarından yüzde kaçını unuttun? senin adını anmamak şartıdır dostluğumun.
Rap ten olma gökyüzünün güneşi sago bu benim yüzüm.Gölgeme sığınır mana özüm,hicran çölüne düştüm.
Yüz pınar yaş akıtsın gözüm.Kendi başıma öğrendim,kendim büyüdüm.Dudaklarımla gömdüm.

Sanma şâhım herkesi sen sadıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sadıkâne belki ol âlem de serdâr olur
Yâr olur ağyâr olur serdâr olur dildâr olur.

(Nakarat)

Altın harflerle yaz mahlasımı.Halvetim kasvet,kem gözlere şiş!...
Cadü ya herru!.. ya merru!.. kaf-kef, gölge haramilerine bir selam çak!..
Abile patladı,demlenir simam,nüşinrevandan handan ummmam ben.
Ahu-yi felek mum,ben şamdan.Düşmez kalkmaz bir Allah`tır uyan!..

http://www.youtube.com/watch?v=6pyqfYEr7Po

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 ... 80