İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - weathered

289
orum’dan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı şüphesiyle Ankara’ya sevk edilen genç, tedavi gördüğü hastanede öldü.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Çorum’un Sungurlu ilçesi Demirşeyh beldesinde Muhammed Büyükgüllü (15), önceki hafta köyde hayvan otlatırken, köpekte bulunan keneyi alarak eliyle ezdi.

Daha sonra ellerini yıkamayan Muhammed Büyükgüllü, 2 gün sonra ateşi çıkınca babası Salih Büyükgüllü’ye haber verdi. Babası tarafından Sungurlu Devlet Hastanesine getirilen genç, kan tahlilinin ardından Çorum Devlet Hastanesine sevk edildi.

Muhammed Büyükgüllü, Çorum’daki müdahalenin ardından Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı şüphesiyle sevk edildiği Ankara Numune Hastanesinde dün akşam saatlerinde öldü.

Gencin ölümünün ardından Büyükgüllü’nün ailesi Ankara Numune Hastanesine çağrıldı. Burada aileden alınacak kan örneklerinin inceleneceği bildirildi. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığından bu yıl Çorum’da 6 kişi hayatını kaybetmişti.
 
 

290
SAĞLIK BİLGİLERİ / Hamile Kadina 'Mevsimlik' Oneriler
« : 26 Ocak 2009, 22:57:08 »
Sıcak hava anne adayları için risk. Peki nasıl korunmalı?

Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Aksu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hamilelerin, sıcak havanın etkisiyle bazı sağlık sorunları ile karşılaşabileceklerini ifade ederek, giyim, spor ve beslenmeye yönelik önlemlerle, sıcak havanın olumsuz etkisinin azaltılabileceğini söyledi.

Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarının yorgunluk, yüksek tansiyon, sırt ağrısı, varis, ayaklarda ödem ve ciltte güneş lekeleri gibi birçok sağlık problemine yol açabildiğini belirten Aksu, özellikle hamilelerin bundan çok etkilendiğini ifade etti. Aksu, "Sıcak havanın etkisiyle vücudun susuz kalması, rahimde kasılmalara, kasılmalar doğum sancılarına ve erken doğuma neden olabilir" uyarısında bulundu.

Aksu, gebelerin, enfeksiyonlara karşı direncinin diğer bireylere göre daha düşük olduğunu vurgulayarak, mantar, idrar yolu ve vajina enfeksiyonların da erken doğuma neden olabilecek sorunlar yaratabileceğine dikkati çekti. Sıcak havanın etkisiyle aşırı terleme, kızarıklık ve kaşıntının çeşitli mantar rahatsızlıklarına yol açabileceğini anlatan Aksu, gün içinde sık sık ılık duş alınmasının faydalı olacağını kaydetti.

"GÜNDE 8-10 BARDAK SU İÇİLMELİ"

Aksu, sıcak havalarda, her zamankinden daha fazla sıvı alınması, günde 8-10 bardak su içilmesi ve bunun yanı sıra taze meyve suları ile limonata gibi içeceklerin tüketilmesi gerektiğini belirterek, çay, kahve, kola gibi kafein içeren içeceklerden uzak durulmasını önerdi.

Hamilelerin, vücudun su ihtiyacını artıracağı ve tansiyonun yükselmesine neden olabileceği için tuzlu gıdalardan uzak durması, baharatlı yiyeceklerden ve az pişmiş etlerden kaçınmaları gerektiğini anlatan Aksu, "Kızartma türü yiyecekler tüketilmemeli, mümkün olduğunca haşlama yiyecekler yenmeli, bol sebze ve meyve tüketilmeli, karbonhidrat ağırlıklı besinlerden uzak durulmalı, sık sık ve az miktarlarda beslenilmeli" diye konuştu.

AÇIK RENK KIYAFETLER

Gebelerin güneşin zararlı etkilerinden korunmak için öğle saatlerinde kesinlikle dışarı çıkmamaları gerektiğini vurgulayan Aksu, çıkılmas halinde ise geniş şapka takılması ve vücudun açıkta kalan yerlerine yüksek faktörlü koruyucu krem sürülmesini tavsiye etti.

Hamilelerin, ter emilimini sağlayan açık renk, pamuklu, keten ve geniş kıyafetler giymesinin uygun olacağını belirten Aksu, sıcak havanın etkisiyle ayakların şişmemesi, nefes alabilmesi ve vücut dengesinin sağlanması için de ortopedik ve rahat ayakkabıların tercih edilmesi gerektiğini söyledi.

Aksu, hava sıcaklığının olumsuz etkilerinden korunmak için hamilelere şu önerilerde bulundu: "Sıcaklığın en fazla olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında dışarı çıkılmamalı, sabah ya da güneşin etkisini kaybettiği saatlerde kısa
süreli güneşlenmeler yapılmalı.

Güneşlik altında dahi olsa sıcakta uzun süre kalınmamalı. Dışarı çıkarken geniş kenarlı şapka ve güneş gözlüğü takılmalı, yüksek faktörlü güneş koruyucu ürün kullanılmalı.


Ani tansiyon düşmeleri, aşırı terleme ve su kaybı, bayılmaya yol açabileceği için, vücuttaki su ve mineral kaybını önlemek amacıyla bol su ile birlikte az şekerli limonata, meyve ve maden suyu tüketilmeli, bacaklardaki ödemi gidermek için uzun süre ayakta durulmamalı ve aynı pozisyonda oturmaktan kaçınılmalı, Varis problemi olan hamileler, özel varis çorapları kullanmalı, Ağır ve fazla miktarda yemek yememeye özen gösterilmeli. Sebze, meyve
ağırlıklı beslenmeye dikkat edilmeli, Aşırı sıcağın etkisiyle besin zehirlenmeleri ile karşılaşılmaması için açık yerlerde satılan gıdalar tüketilmemeli,

Kan dolaşımının rahat sağlanabilmesi ve ödemin oluşmaması için uzun uçak yolculuğu yapılmamalı. Özel araçla yapılacak yolculuklarda ise 2 saatte bir mola verilerek 10 dakika kadar yürünmeli."

"YÜZMEK, DOĞUMU KOLAYLAŞTIRIYOR"

Yüzmenin, karın kaslarını sıkıştırdığı için doğumu kolaylaştırdığını belirten Aksu, özel bir durum söz konusu olmadığı sürece anne adaylarına
bol bol yüzmelerini önerdi.

Aksu, hamilelerin çok sıkı olmayan bir mayo ile serbest ve sırt üstü stillerde yüzmesinin hem anneyi hem bebeği rahatlatacağını ve karın
kaslarını sıkılaştıracağını, koruyucu kremlerin de bebeğe zarar vermediğini ifade etti.
 
 

291
SAĞLIK BİLGİLERİ / 4 harekette güzel göğüsler
« : 26 Ocak 2009, 22:55:37 »
Çok sık kilo alıp vermekten ya da spor yapmamaktan göğüsler sarkıp esnekliğini kaybedebiliyor. Daha fit bir görünüm için uzmanlar bu egzersizleri öneriyor
Göğüslerin zaman geçtikçe formlarını kaybettikleri ve bu durumun, özellikle vücut görünümüne çok önem verenler için, oldukça sıkıcı olduğu kesin. Aslında vücut şeklimiz günlük yaşantımıza bağlı olarak belirleniyor. Çok sık kilo alıp vermekten, yanlış egzersizlerden ya da spor yapmamaktan dolayı, kimi kişilerde göğüsler erkenden sarkıp esnekliğini kaybedebiliyor. Bu kişiler çoğunlukla dolgulu sutyen kullanmadan bir şey giyemez, hiçbir kıyafeti kendilerine yakıştıramaz oluyor...

292
SAĞLIK BİLGİLERİ / Coca Cola'da Kansorejen Madde
« : 26 Ocak 2009, 22:54:40 »
Sudan sonra en çok tüketilen Coca Cola'da bulunan E211maddesinin siroza neden olduğu ortaya çıktı. DNA bozukluğuna da yol açan E211 ürünlerden çıkarılacak.

Piyasaya çıktığı ilk günden beri içerisindeki katkı maddelerini bir sır gibi saklayan Coca Cola firmasının sırrı sonunda çözüldü. Yapılan araştırmalarda Coca-Cola'nın içerisinde E211 (Sodyum Benzoat) maddesinin bulunduğu saptanmış, firma uzun süre bu iddialara karşı sessiz kalmıştı. Sodyum Benzoat maddesi siroz, parkinson gibi hastalıklara davetiye çıkarıyor, hiperaktivite bozukluğuna neden oluyor ve DNA'ya zarar veriyor.

KÜFLENMEYİ ÖNLÜYOR

Genel olarak gazlı içeceklerin birçoğunda bulunan ve küflenmeyi önleyen bu maddenin C vitaminiyle karşılaşınca kansorejene dönüştüğü belirtildi. Coca Cola firması ilk olarak Diet Colalar'dan bu maddeyi çıkartacaklarını ve yıl sonuna kadar tamamen kullanımdan kaldıracaklarını açıkladı. Firma sözcüsü bu maddeyi kullanmayı bırakacaklarını açıklasa da Sodyum Benzoat'ın yerini tutacak başka bir bileşen bulamadıklarını da itiraf etti.

293
SAĞLIK BİLGİLERİ / Sigarayı bırak 8 bin YTL'yi kap!
« : 26 Ocak 2009, 22:53:29 »
Tütünle mücadele kapsamında sigarayı bırakma kampanyası düzenleyen Sağlık Bakanlığı sigaraya karşı ilginç bir kampanya başlattı. İşte 8 bin YTL'lik kampanyanın şartları

Sağlık Bakanlığı, tütünle mücadele kapsamında sigarayı bırakma kampanyası düzenliyor. 'Bırak kazan' kampanyasında 4 hafta boyunca sigara içmeyenler arasından yapılacak çekilişle bir kişi 8 bin YTL kazanacak. Katılabilmek için en az bir yıl sigara içmiş olmak gerekiyor. Son başvuru tarihi ise 30 Nisan. Sağlık Bakanlığı’nın web sitesinde yer alan bilgiye göre halk sağlığı açısından ciddi sonuçları olan sigara kullanımında Türkiye Avrupa Ülkeleri arasında üçüncü sırada, dünya ülkeleri arasında ise yedinci sırada yer alıyor. Türkiye genelinde 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin yüzde 33.4’ünün sigara kullandığının ifade edildiği bilgide Türkiye’de yaklaşık 17 milyon kadar sigara içen kişinin olduğu ve her yıl 100 bin kişinin sigaraya bağlı nedenlerle yaşamını yitirdiği belirtiliyor. İşte bu kapsamda Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği ve iki yılda bir gerçekleşen ödüllü bırak kazan kampanyasının amacı bir bırakma günü belirleyerek sigarayı bırakma fikrini oluşturmak, bırakmak isteyenleri harekete geçirerek yardımcı olmak, sigaranın zararları ve sağlıklı yaşam konusundaki genel bilinçlenmeye katkı sağlamak. Sigarayı bırakma konusunda etkin yöntemlerden biri olarak gösterilen 'bırak-kazan' kampanyası bu yıl 1- 28 Mayıs tarihleri arasında düzenleniyor. Kampanyaya en az bir yıldır sigara içen ve 18 yaşını doldurmuş herkes katılabilecek. Kampanyaya katılanlar başvuru formlarını 30 Nisan’a kadar başvuru yerleri olarak belirtilen İl Sağlık Müdürlüklerine, Sağlık Grup Başkanlıklarına, Toplum Sağlığı Merkezlerine, Devlet Hastanelerine, Sağlık Ocaklarına, Aile Sağlığı Merkezlerine ve Sağlık Evlerine teslim edebilecekler.
4 HAFTA BOYUNCA SİGARA İÇMEYEN KAZANABİLECEK
Katılımcıların, 1–28 Mayıs tarihleri arasında 4 hafta süre ile sigara içmemeleri gerekiyor. Noter huzurunda gerçekleştirilecek çekilişle 1 asil, 10 yedek talihli belirlenecek. Kuradan hemen sonra ise kazanan kişiyle temasa geçilip kampanya koşullarını yerine getirip getirmediği teyit edilecek. Ve kazanan katılımcı hem sigarayı bırakmış olacak hem de 8 bin YTL ödülün de sahibi olacak.

294
SAĞLIK BİLGİLERİ / Dikkat! Bu Yaglar Kanser Yapiyor
« : 26 Ocak 2009, 22:52:21 »
Defalarca kullanılan kızartma yağı kansere davetiye çıkarıyor..

Erciyes Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmed Kayacıer, Ege Üniversitesi (EÜ) İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu tarafından düzenlenen Uluslararası Gıda, Beslenme ve Kanser Sempozyumu'na katıldı.

Kızartmanın gıda endüstrisinde yaygın olarak kullanılan bir işleme tekniği olduğunu belirten Doç. Kayacıer, "Genel olarak kızartma işlemi, ürünün derin bir yağ içine daldırılması ve pişirilmesinden ibarettir. Bu süreçte temel amaç, hızlı pişirmenin yanında ürüne farklı bir lezzet kazandırmaktır. Kızartma esnasında ürünle yağ arasında ısı ve kütle transferleriyle bir dizi reaksiyon oluşumu sonucu, yağda çeşitli fiziki ve kimyevi değişimler meydana gelmektedir" dedi.

Kızartmalık yağlarda sıcaklığın etkisiyle trans yağ asidi oluştuğunu anlatan Ahmed Kayacıer, "Bu yağ asitleri, kötü kolestrolü arttırarak kalp damar hastalığı riskini yükseltmektedir. Bazı çalışmalar, yağın kızarması sırasında ortaya çıkan oksidasyon ürünlerinin kanserojen etkili olduğunu ortaya koymaktadır" şeklinde konuştu

295
SAĞLIK BİLGİLERİ / Süt içmiyorsanız incir yeyin
« : 26 Ocak 2009, 22:51:53 »
İncirin faydası anlatmakla bitmez.

Mesela, içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler..

• İncir içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler:incirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Süt içemeyen kişilerin incir yemeleri öğütlenir.

• İncir, içerdiği 'benzaldehit' adlı maddeyle kanserli hücrelerin büyümesini önler, kansere karşı etkili olur.

• Kuru incirden hazırlanan infüzyon, özellikle çocuklarda korkusuzca kullanılabilen etkili bir müshildir: Bunun için iki-üç kuru incir doğranır. Üzerine kaynar su dökülerek 10-15 dakika demlendirilip bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde 2-3 bardak içilir.

• Körpe incir yapraklarının sütü siğile karşı etkilidir: Bu etkiyi sağlamak için körpe incir yaprağından sızan süt siğile sürülür.

• Körpe incir yapraklarının ezilmesiyle hazırlanan yara lapası, çıbanların olgunlaştırılması ve baş verip delinmesinde etkili olur.

• Kurutulmuş incir yapraklarıyla hazırlanan dekoksiyon, hemoroit (basur) ve çıbanlara karşı etkilidir: Körpe incir yaprakları, havadar ve güneş görmeyen bir yerde kurutulur.

 

• Taze ve özellikle kuru incirin yenilmesiyle insan bedeninin hücreleri yenilenir. İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir.

Sözgelişi, 100 gr. kuru incir yenilirse bedenin günlük gereksinimlerinden kalsiyumun yüzde 17'si, demir ve magnezyumun yüzde 30'u, fosforun yüzde 20'si, B1 vitamininin yüzde 5'i ve B2 vitamininin yüzde 4'ü alınmış olur.

• İncir, içerdiği yüksek orandaki liflerle bedene giren kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlar.

• Sindirimi kolaylaştıran incirin, bedeni bakterilere karşı koruyan etkileri de vardır.

296
Yaz mevsimine girdigimiz son haftalarda Türkiye'nin gündemini meşgul eden kene ile ilgili olarak uzmanlar uyarı yaptı:

Kene vücuttan uzaklaştırılırken kesinlikle ezilmemeli, başı kopartılmamalı.. Derhal doktora başvurmalı..

Yaklaşık yarım cm boyunda, kan emen, yeşillik alanlarda yaşayan bir böcek olan kene, günlerdir kamuoyunun gündeminde. Taşıdığı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı 2002'den bu yana 33 kişinin ölümüne neden oldu. Havaların ısınmasıyla birlikte insanların piknik alanlarına yönelmeleri, hastalığın kırsal alanların yanı sıra büyük şehirlerde de ortaya çıkmasının en önemli nedeni.
Hal böyle olunca 'Acaba bu küçücük böcekle nasıl mücadele ederiz, ya bize de musallat olursa' gibi sorular kafaları kurcalıyor. Öncelikle, vücuda yapışıp kan emerek beslenen bu küçük böceklerin hepsi hastalık taşımıyor. Özel bir kene türü bu hastalığı taşıyor. Hastalık taşıyanlar ise erken tespit edildiğinde, virüsü vücuda bulaştırma fırsatı bulamıyor.


Uludağ Üniversitesi (UÜ) Veteriner Fakültesi Parazitoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Aydın, kene ile temas durumunda kenenin ezilmemesi, çıkarılırken başının kopartılmaması, keneyi uzaklaştırmak için ısı uygulanmaması gerektiğini vurguluyor.
Kenelerin virüs, bakteri, protozoon ve riketsia adı verilen gözle görülmeyen parazitleri taşıdıklarına, bu ciddi enfeksiyon etkenlerini kanını emdikleri insan ve hayvanlara aktardıklarını belirten Aydın, etkenlerden birinin de KKKA virüsü olduğuna işaret ediyor.


Aşısı ve ilacı yok
Genellikle yaz aylarında ortaya çıkan hastalık az gelişmiş ülkelerde görülüyor. Hatta hastalığın görüldüğü en gelişmiş ülke Türkiye.
Bu yıl hastaneye başvuran 144 kişiden 63'ünde hastalık tespit edildi. Uzmanlar çoğunlukla Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesindeki 22 ilin KKKA tehlikesi altında olduğunu belirtiyor. Ancak hastalık diğer illerde de görülebiliyor. Türkiye'de KKKA bulaşanların ölüm oranı yüzde 5, diğer ülkelerde ise bu oran yüzde 25 ile yüzde 80 arasında değişiyor. Çünkü hastalıktan koruyacak bir aşı ya da tedavide kullanıhlacak bir ilaç bulunmuyor. Hastaların tedavileri destek tedavi şeklinde yürütülüyor, dolayısıyla vücuda yapışan kenenin hastalığı bulaştırmadan tespit edilmesi önem kazanıyor.
 

Vücudunuzu kontrol edin!
Doç. Dr. Levent Aydın, Türkiye'de son 5-6 yıl içinde önce Karadeniz Bölgesi'nde belli odaklardaki insanlarda görülen bu hastalığa daha sonra İç, Güneydoğu ve Marmara bölgelerinde rastlandığını belirtti. Günümüzde dünyada 30 kene türünün hastalık etkenini taşıdığına, özellikle "Hyalomma" cinsinin tehlikeli olduğuna dikkati çeken Aydın, hayvancılıkla uğraşanların, veteriner hekimlerin ve piknik alanlarındaki insanların risk altında olduklarını vurguladı.
Bu noktada, piknik alanları, ormanlık alanlar, otlak ve çalılıklar ile ırmak kenarlarına giden vatandaşların biraz daha korunaklı giyinmeleri, evlerin döndüklerinde de vücutlarını kontrol etmelerini öneriliyor. Kene tespit edildiğinde ise en önemli nokta, keneyi parçalamadan tek seferde vücuttan çekip almak.
Levent Aydın, kenenin ısıracağı vücut bölgesine önce lokal anastezik bir madde salgıladığını, bu nedenle kişinin ilk 24-48 saat içinde ısırığı görmezse hissedemeyeceğini anlattı. Hastalığın ısırıldıktan 16-24 saat sonra bulaşacağını ifade eden Aydın, ısırmanın 3-5'inci günlerinde bulaştırıcılığın en yüksek dereceye çıktığını kaydederek, şunları söyledi:


"Bu nedenle risk gruplarında kene ısırma süresi hayati önemdedir. En kısa sürede kene vücuttan uzaklaştırılmalıdır. Kene uzaklaştırılması hekim kontrolünde yapılmalıdır. Kene ezilmemeli, çıkarılırken başı kopartılmamalı. Keneyi uzaklaştırmak için ısı uygulanmamalıdır. Kenelerde ayaklarının gerisinde soluma organelleri olduğu için üzerine yağlı bir pamuk 5 dakika kadar kapatılarak soluması engellenebilir. Daha sonra battığı yönün tam zıt tarafına ani ve tek bir hamle ile çekilmesi gereklidir. Unutulmamalıdır ki kenenin vücutta kalış süresi önemlidir. Bu nedenle en kısa sürede sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır."
Hastalığın saptandığı bölgelerde hayvanlarda, özellikle sığırlarda kene kontrolü ve ilaçlamasının düzenli olarak yapılması, insanların kişisel korunma konusunda bilgilendirilmesi, çevre ve meraların kontrol altına alınması gerektiğini anlatan Aydın, hastalığın görüldüğü yörelerde yaşayan vatandaşlara, özellikle kırsal alanda çizme ve uzun kollu giyinmeleri, bu alanlardan ayrıldıktan sonra koltukaltı ve kasık bölgeleri başta olmak üzere vücutlarını dikkatle aramaları, keneye rastlamaları halinde zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurarak keneyi çıkarttırmaları uyarısında bulundu.

Hastalığın oluşması:
Hastalık genellikle kene ısırığı ile virüsün bulaşmasından 1-3 gün sonra ortaya çıkar. Bu süre en fazla 9 güne kadar uzayabilir. Hasta hayvanın kan ve vücut sıvıları bulaşmış ise bu durumda hastalığın ortaya çıkışı 13 güne kadar uzayabilmektedir.
 
Ateş, kırıklık, baş ağrısı, halsizlik, aşırı duyarlılık, kol, bacak ve sırtta şiddetli ağrı ve belirgin iştahsızlık bulguları ile başlar. Bazen kusma, karın ağrısı ve ishal olabilir.
İlk günlerde yüz ve göğüste küçük cilt altı kanamaları, gözlerde kızarıklık, gövde, kol ve bacaklarda bir yere çarpmış gibi cilt altı kanamalar oluşabilir.
 Burun kanaması, kanlı kusma, kanlı dışkılama, kanlı idrar görülebilir. Vajinal kanamaya da rastlanabilir.
 Ağır olgularda hepatit, karaciğer, böbrek, akciğer yetmezlikleri oluşabilir.
 
Tedavi:
Diğer çoğu virüs hastalıklarında olduğu gibi bu hastalığın da doğrudan bir tedavisi ve etkili bir ilacı olmayıp daha çok destek tedavisi ve bulguları gidermeye yönelik tedaviler ve bazı antivirütik ilaçlar uygulanmaktadır.
Erken dönemde başlanılan destek tedavi daha başarılı sonuç vermektedir. Geç başlanılan tedavi ve ağır seyredebilen hastalık öldürücü olabilmektedir.
Hastalığa karşı aşı çalışması yürütülmekle birlikte henüz koruyucu bir aşı geliştirilememiştir.
 
 Korunma:
Hastalık, kenelerin sokması sonrası salgıladıkları sıvıyla, kenelerin çıkartılırken ezilmesi sonucu çıkan sıvı ve kanıyla veya kene sokması sonucu virüsü alıp hasta olmuş hayvanların kan ve salgıları ile bulaşabilmektedir. Bu nedenle:
 Mera ve meskenlerde yerleşik keneler kan emerek beslenirler. Hayvanları kenelerden uzak tutarak kenelerin yayılmaları engellenmelidir.
 

Bunları unutmayın!
* Kene görürseniz bir cımbız yardımıyla ya da eldivenle dikkatlice tutulmalı ve tek seferde, kopartmadan, patlatmadan çekilmeli.
* Kene üzerine alkol, gazyağı, kolonya v.b. dökmeyin, ısı uygulamayın. Bu durumda mikrobu vücudunuza verebilir.
* Kene uzaklaştırıldıktan sonra ısırma bölgesi dezenfekte edilmeli, eller sabunla iyice yıkanmalı.
* Kırsal alanlarda daha korunaklı giyinmeye özen gösterin.
* Bu alanlardan ayrıldıktan sonra koltukaltı ve kasık bölgeleri başta olmak üzere vücudunuzu dikkatle kontrol edin.
* Risk almak istemiyorsanız bir sağlık kuruluşuna müracat ediniz. 

297
SAĞLIK BİLGİLERİ / Uzun yaşamın sırları
« : 26 Ocak 2009, 22:51:08 »
Uykunuzu alın. Vücudunuzun kendini yenilemesi için yeterli zamanı tanıyın.

Sigarayı bırakın. Cildinizi ve saçınızı cansızlaştırır, özellikle ağız çevresinde erken kırışıklıklara yol açar.

Alkolü azaltın. Birçok sağlık probleminin kaynağı. Güzelliğinizi de tehdit ediyor.

Düzenli egzersiz yapın. Cildiniz sağlıklı olur, duruşunuz düzelir ve vücudunuz şekle girer.

Güneşten korunun. Ultraviyole ışınlar, cildin en büyük düşmanları arasında.

Stresle başa çıkmanın etkili yollarını bulun. Yüzünüze ve duruşunuza yansımasına izin vermeyin.

Diş bakımına özen gösterin. Diş doktorunuza belli aralıklarla gitmeyi ihmal etmeyin.

Sağlıklı ve dengeli beslenin. Antioksidanlar, vitaminler ve minerallerle dolu taze sebze ve meyvelere ağırlık verin.

298
Unutkanlık sorunu, yaşlanan insanın en önemli korkularındandır. Özellikle 50'li yaşlar sonrasında ufak tefek unutkanlıklar ile ciddi bellek sorunları birbirine karıştırılır. Orta yaşlıların nerdeyse yarısı kendilerinde bir bellek kaybı sorununun başladığını zanneder. Hemen belirtelim! Bunların çoğu küçük ve hoş unutkanlıklardır. Hayatı tatlandıran ve keyif katanlar biraz da bu nükteli olaylardır! Belleği güçlü tutmanın pek çok püf noktası, uyulması gereken çok sayıda kuralı var. Harvard Tıp Okulu öğretim üyesi Dr. Aoron P. Nelson zinde bir beyne sahip olmanın temel kurallarını şöyle sıralıyor:
- Her gün egzersiz yapın. Günde 30-45 dakika, haftada en az 4 gün yürümeye, iş saatlerinde daha çok aktif olmaya, kısa mesafelerde taşıt kullanmamaya çalışın. Özellikle yürümenin beyin sağlığı ve yeniden yapılanma sürecini olumlu yönde etkilediğini gösteren çok sayıda kanıt var. Beynin yeni yetenekler kazanabilmesi beyin hücreleri arasında güçlü ve yoğun yeni bağlantılar oluşturabilmesinin başlıca desteklerinden biri de düzenli ve ılımlı egzersizlerdir. Bizim önerimiz fırsat buldukça yürümenizdir.

- Kullandığınız ilaçları yeniden gözden geçirin. Özellikle beyni etkileyen ilaçları doktor önerisi olmadan kullanmayın. Depresyon giderici, uyku verici, ruhsal gevşetici ilaçlara komşu, eş dost tavsiyeleri ile başlamayın.

- Reçetesiz satılan ilaçları rasgele yutmayın. Doğal ya da zararsız diye kullanabileceğiniz bitkisel ürünlerin (valerianlar), besin desteklerinin (melatonin) ve diğerlerinin (hüperzin, Sam'e) beyin hücrelerinizi üzebileceğini, zihinsel fonksiyonları bozabileceğini unutmayın. Antihistamik-antialerjik ilaçları özellikle alüminyum içeren antiasitleri ve uyku kolaylaştırıcıları doktorunuzla konuşmadan uzun süre kullanmayın.

- Vitaminlerden yararlanın. E ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerin, selenyum gibi serbest radikal avcısı minerallerin hücreleri oksitlenmekten koruyan güçlerinden faydalanabilirsiniz. Yeteri kadar B vitamini, özellikle B12 vitamini aldığınızdan emin olun. Dengeli bir beslenmenin de yaşlılıkta vitamin eksikliğine yol açabileceğini hatırlayın.

- Hayata bağlı kalın. Hayatınıza önem katan bağları iyice sıkılaştırın. Huzurunuzu koruma ve güçlendirmeye bakın. Aileniz, dostlarınız, işiniz, hemşerilik ve vatandaşlık bağlarınıza, inançlarınıza daha sıkı sarılın. İnsanlarla daha sık birlikte olmaya, aileniz ve arkadaşlarınızla olumlu ilişkiler kurmaya ve sosyal aktivitenizi çoğaltmaya çalışın. İyi sosyal ilişkileri olan yaşlılarda bellek fonksiyonları bozulmuyor. Sosyal ilişkiler bir taraftan zihinsel egzersizleri yoğunlaştırıyor, diğer taraftan çeşitli olayların ruhsal travmalarını hafifletmeye yardımcı oluyor.
- Hipertansiyonu ve kolesterol yüksekliği sorununu önleyin ya da kontrol altına alın. Kalbiniz için kötü olanın beyniniz için de kötü olduğunu unutmayın.

- Alkolü azaltın. Erkeklerin iki, kadınların bir ölçüden (bir ölçü içkiyi 'bir bardak şarap' olarak kabul edebilirsiniz) daha fazla alkol kullanması beyin hücrelerini tahrip edmekte ve sağlık lı yaşama engel olmaktadır.

- İyi ve kaliteli uyku uyuyun. İyi bir uyku için ortalama 8 saat gerekir. Kaliteli uyku beynin yeni öğrenilenleri pekiştirmesini sağlar. Öğrenilmiş bilgilerin pekiştirilmesinin uzun süreli belleğin en önemli desteği olduğu biliniyor.

- Stresinizi iyi yönetin. Ölçülü ve kontrollü stres dikkati yoğunlaştırmakta, odaklanmayı arttırmaktadır. Kontrolsüz, uzun süreli ve aşırı stres ise dikkati sürdürme kapasitesini yok etmekte, unutkanlığı tetiklemekte, kortizol hormonunu yükselterek beynin bellek için önemli bölümlerinde hasar geliştirmektedir.

- Yeni şeyler öğrenmeye devam edin. Her yeni bilgi ve beceri birer bellek egzersizidir. Yeni sporlar, hobiler, araştırma alanları, heyecanlı ve zevkli problemler, ezberlenen yeni şiirler ve yeni diller beyniniz için en güçlü vitaminlerdir.

- Tembelliği bırakın. Zihinsel faaliyetlerinizi sınırlamayın. Özellikle televizyon seyretmek gibi pasif faaliyetleri azaltın. Televizyon karşısında geçirdiğiniz saatler sadece bedensel değil, ruhsal sağlığınızı da kötü yönde etkiler. 
 
 

299
SAĞLIK BİLGİLERİ / Cilt Bakımı
« : 26 Ocak 2009, 22:49:18 »
Medical Park Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Makbule Dündar; cilt tipine göre nasıl bakım yapılması gerektiği konusunda basit ama etkili tüyolar verdi:


NORMAL CİLT: Görünümü şeffaf, nem ve yağ durumu dengeli, gözenekler kapalı ve pürüzsüz bir cilt tipidir.

Kullanılabilecek ürünler: Krem veya süt tipi temizleyici, alkol oranı normal tonik (yüzde 5-7.5) hafif bir nemlendirici ve peeling krem. Otuzlu yaşlarda itibaren haftada 1-2 günden başlayarak uygulanan besleyici gece kremi, göz çevresi kremi ve maskeler.

HASSAS CİLT: Deri, damarları gösterecek kadar incelmiştir. Kızaran, kaşınan dalga dalga olan ve yanan bir cilt türüdür. Kötü koşullara hemen reaksiyon gösterir. Susuz ve çok gerilen ciltlerdir.

Kullanılabilecek ürünler: Süt tarzı temizleyici, alkolsüz tonik ve hassasiyet giderici bakım kremi.

YAĞLI CİLT: Görünümü parlak ve yağlıdır. Gözeneklerin içi dolu ve açık, siyah noktalı, sivilceye müsait cilt tipidir. Yağlı cildi 3’e ayırmak mümkün:

* Problemsiz yağlı cilt: Cilt parlak, nem oranı normal, gözenekler açık ve içleri genellikle siyah noktalıdır.

Kullanılabilecek ürünler: Jel tipi temizleyici, alkollü tonik, çok hafif nemlendirici, temizleyici- sıkılaştırıcı maskeler ve peeling krem.

* Yağlı hassas ciltler: Cilt yağlı olmasına rağmen nemsizdir. Geniş gözenekler boş da olabilir. Deri hassasiyete bağlı hafif kırmızıdır; pul pul kalkabilir.

Kullanılabilecek ürünler: Süt tipi temizleyici, alkolsüz tonik, çok hafif nemlendirici, hassasiyet giderici kremler, pomatlar, hassasiyet giderici ve yağ dengeleyici maskeler.

* Sivilceli-akneli yağlı cilt: Yağ salgısı normalin üstünde olduğundan devamlı parlayan bir cilttir. Sivilce, akne ve siyah nokta yoğundur. Gözenekler genişlemiş, içleri doludur. Nem oranı normaldir.

Kullanılabilecek ürünler: Akne; mutlaka bir dermatolog denetiminde, medikal olarak tedavi edilmelidir. Medikal tedaviye ek olarak günlük bakımda verilebilecek ürünler; sabun veya jel tipi temizleyici, alkol oranı yüksek tonik, çok hafif nemlendirici, temizleyici ve sıkılaştırıcı maskeler.

OLGUN CİLT: Olgun cilt, hücrenin yaşam ritminin yavaşlaması sonucu oluşan bir cilt tipidir. 60’lı yaşlara doğru yağ bezeleri ifrazatında yüzde 50’nin üzerinde azalma olur. Deride incelme, sarkma, derin çizgiler ve cilt lekeleri meydana

KURU CİLT: Görünümü mat, yağ salgılanması normalin altında ve nem oranı çok düşük bir cilt tipidir. Gözenekler ufak ve kapalıdır.

Kullanılabilecek ürünler: Krem veya süt tipi temizleyici, alkolsüz tonik, yoğun bir nemlendirici, yoğun yağ ihtiva eden besleyici gece kremi, nem ve yağ depo edici maskeler, göz çevresi ve boyun kremleri, peeling krem, yaş ilerledikçe serumlar ve ampuller.

KARMA CİLT: T bölgesi (alın, burun ve çene) yağlı, yanaklar ve göz çevresi daha normal ve kurudur. Nemsizlik söz konusu olabilir. Yağlı kısımlarda gözenekler açık olabilir, siyah nokta ve sivilce görülebilir. Diğer bölgelerde gözenekler kapalıdır.

Kullanılabilecek ürünler: Süt ve jel tipi temizleyici, alkol oranı düşük tonik (yüzde 3-5), cildin ihtiyacına göre nemlendirici, temizleyici, sıkılaştırıcı maskeler, peeling krem, otuzlu yaşlardan itibaren cildin ihtiyacına göre gece kremi ve göz çevresi kremi. 

300
SAĞLIK BİLGİLERİ / Gülüş Tasarımı
« : 26 Ocak 2009, 22:48:47 »
Porselen Laminate kaplama, bonding veya diş beyazlatma gibi teknikler sayesinde bundan böyle dilediğiniz tarzdaki gülüşü elde etmeniz mümkün: Çekici, entelektüel ya da sportif gülüş... Kişinin en uygun şekilde, boyutta ve renkte doğal görünümlü dişlere kavuşmasını sağlayan gülüş tasarımı hakkında Diş Hekimi Altuğ Serçe şu bilgileri verdi:


BİLGİSAYAR ŞEKİLLENDİRİYOR
Gülüşümüz, her gün karşı karşıya geldiğiniz insanlara verdiğiniz hediyedir. Karşımızdaki insana gülüşümüz sayesinde kişiliğimiz hakkında kolayca ipucu verebilir, biz de onun kişiliği hakkında ipucu alabiliriz. Çoğu zaman kelimelerin söyleyemeyeceği şeyleri ise gülüşlerimiz söyler. Şimdi artık estetik diş hekimliği sayesinde, gülüşümüzü tasarlamamız ve gülüş tarzımızı değiştirmemiz mümkün. Bilgisayar destekli gülüş tasarımı programları sayesinde kişiler, dişlerinin tedavi sonrasında nasıl şekilleneceğini tahmini sonuçlarıyla önceden öğrenebiliyorlar.
TASARIMININ İNCELİKLERİ
Gülüş tasarımında öncelikle kişinin yüz hatları incelenmekte, bu çalışma sonrasında ise bayan ve erkekler için farklı tasarımlar uygulamaya konulmaktadır. Gülüş tasarımında kişinin yüz hatları, cinsiyeti, yaşı, gülüş simetrisi, dişlerinin sıralanışı ve renkleri, dudakları ve dişetleri gibi faktörler dikkate alınır. Erkek ve kadın anatomisi birbirinden farklıdır. Farklı işlemler uygulanır.