556
« : 25 Temmuz 2008, 10:10:13 »
Hazırlık maçları gösterdi ki; Aragones devamlı diri kalacak bir takımın peşinde. Shaktar maçında da sahadakiler aynı şeyleri yapmaya çalıştılar. Yüksek konsantrasyon ile çevrelerinde neler dönüp – bittiğini görmek ve top kendilerine geçtiğinde de çabuk karar vererek en iyi hücumu gerçekleştirmek.
Geriye daha istekli koşan, rakip defansın derinliklerini kullanmak isteyen, anlık hatalara fatura kesmeye çalışırken, öncelikle defans güvenliğinden ödün vermemek. Bunlar temel prensipler ama ne yazık ki şu andaki takımın bunların ancak yüzde 50’sini yaptığını söylememiz lazım.
Bu oranın yavaş yavaş yükseleceğini umarak, neden daha mükemmele erişilemediğini sorgulamalıyız. Elbette öncelik oyuncuların yapısında. Uğur, Alex, Kazım üçlüsünün alan kapatırken veya oyuncuya müdahale ederken, nerede duracaklarını dahi bilmedikleri bir gerçek. Hamle zamanlamaları yok ve top kapma özellikleri gelişmediğinden faul sayıları da fazla olacak.
Semih’in Guiza’nın arkasında oynaması, Kurt hoca’nın, iki net golcüsünü birlikte oynatma isteğinden kaynaklanıyor. Alex bilindik mevkisinden uzaklaştıkça, yaratıcı tarafını da elbette gösteremiyor. Emre Belözoğlu’nun kadroya girmesi, orta göbeğe gelmesi ve Alex’in bir adım öne, forvet arkasına çıkması görünüşü değiştirip, oyunun sonuca gitmesini daha kolay sağlar mı?
Şimdi ki merak konusu bu. Ama Aragones Guiza – Semih ikilisinden pek kolay vazgeçmez, Emre de sol kanada doğru yeni bir görev anlayışına yerleşir.
Bu düzenin gelişmesini herkes bekleyecek. Seçimlerin doğru olduğunu, daha farklı dizilişlerle, daha verimli bir oyunu görmemiz mümkün. Ama önce bu sistemi takımın başarması gerekiyor her halde. Çünkü Aragones bu düzenle Avrupa Şampiyonu oldu ve aynı şartların kendisine Fenerbahçe ile güçlü rakipler karşısında da şans tanıyacağına inanıyor. Maçtan sonraki demecinde “Sistemlere takılmamak lazım” demesi iyi bir gelişme.
Elbette sorunlar var. Rakibe az pozisyon veren ama kendisi de zor pozisyon bulan bir takım görüntüsünde şu anda Fenerbahçe. Kanatlar neredeyse hiç kullanılmıyor. Beklerin hücuma çıkışı için dilekçeli bir prosedür gerekiyor sanki. Carlos’un veya Gökhan’ın bindirme yaptıkları anda önlerindeki oyunculardın onlara alan açamadığını da gördük. Akıllarda bir karışıklık var.
Bu yüzden MTK maçının ilk ayağının Saracoğlu’nda olması bir anda büyük bir şans niteliği kazandı. Taraftarının müthiş desteği, rakibin bunu hissederek oyunu bekleyecek olması, henüz taşlarını yerine tam koyamayan bu takımın, elde edeceği bir hatadan yararlanmasını sağlayacaktır. 1-0’lık bir sonuç bile Fenerbahçe’ye turu getirebilir. Ama maç hiç kolay geçmeyecek. MTK analizini daha sonra yapacağız.
Selçuk’un doyurucu ve ümit vaad eden oyununa rağmen Aurelio gözlerimizin araması belki bir alışkanlıktır. Kezman’ın artık sakat veya cezalı olmadıkça ilk on biri zor göreceği de net bir tespit.
Fenerbahçe’nin uzun bir yolu var. Ancak Aragones’in özellikle orta dörtlüsünde doğruları çabuk bulması gerekiyor.