Nova Iguaçu'dan İstanbul'a Bir Golcünün Hikayesi: DEIVID De Souza
--------------------------------------------------------------------------------
Batman Kejman’dan sonra bir de Hulk Deivid’imiz oldu. Ne Hulk’ı, ne diyorsun be Amig dediğinizi duyar gibiyim. Direk sadede gelelim zira çok ilginç bir hikayesi var Deivid De Souza’nın. Sadece Hulk kısmı değil aynı zamanda yaşamı ve futboldaki ilerleyişi açısından da.
Hikayemiz Brezilya’nın en büyük eyaletlerinden olan Rio De Janerio’nun nispeten küçük şehirlerinden birisi olan Nova Iguaçu da başlıyor. 6 çocuklu kalender bir aileye 7. evlat olarak katılıyor Deivid. Annesi Maria De Souza ona bu ismi verirken hayranı olduğu bir çizgi kahramandan esinleniyor. Aslında bir bilim adamı olan ama senaryo gereği Hulk’a dönüşen David Banner’dan. Ne var ki Deivid’in Nova Iguaçu’dan Santos’un ünlü mabedi Vila Belmiro’da parlayacağı günlere kadar olan hikayesi, Hulk’ın inatçı ve güçlü karakteri ve bu dönüşüm sırasında yaşadığı duygusal iniş ve çıkışlarla oldukça örtüşüyor. Daha 2 aylıkken babasını kaybediyor Deivid ve 6 kardeşi ile birlikte annesi tarafından yetiştiriliyor. Zorlu, çileli ve şansa çok ihtiyacı olacağı bir yaşam onu bekliyor ilk zamanlar ve ardından da parlak günler. Tıpkı karanlığın ardındaki ışık gibi.
Bizdeki büyük adam olmanın karşılığı Brezilya’da büyük futbolcu olmak gibi. Herkesin futbolcu olduğu Brezilya’da büyük olmak için ise yetenek bir yana şansın da gerekli olduğu aşikar. Bu şans onu kendi şehrinde, yabancı bir el ile buluyor. Santos kulübünün 1999 Ekiminde Santa Catarina’ya Jaraguá takımıyla bir dostluk maçı yapmaya gelmesi ve bu maçtan elde edilecek gelirin yarısı ile bir futbolcu alacak olması Deivid’in önüne yeni bir yol açıyor. Bu durum Nova Iguaçu’lu Deivid De Souza’ya sadece 20. yaşgünü hediyesini değil, aynı zamanda zaferlerle ve başarılarla olduğu kadar iniş ve çıkışlarıyla da ünlü bir kariyeri de beraberinde getiriyor.
Santos’un aldığı bu genç golcü, kiralık oynadığı Brezilya’nın Joinville takımıyla, çok da kaliteli olmayan Catarinense Eyalet Ligi’nde oldukça başarılı maçlar çıkarıyor ve 28 maçtaki 21 golüyle Joinville’i şampiyona da 2.yapıyor ve yeteneğiyle Peixe’nin yolunu tutuyordu. Vila Belmiro stadyumundaki ilk 2 yılında, hem de 2000 yılında ablası Magda’yı kaybetmesine ve bunun üzüntüsüne rağmen yeşil çimler onun huzur bulduğu yer oluyor ve oynadığı 129 maçta filelere 66 gol gönderiyordu. Ancak bütün bunlara rağmen Santos bir türlü şampiyonluk kazanamıyor ve buna bir de kulübün oyuncularının maaşlarını ödememesi sorunu eklenince Deivid’in Santos’la yollarını ayırma vakti geliyordu. Ancak bu hiç de sanıldığı gibi sıradan bir ayrılık olmuyordu.
Deivid Brezilyadaki kanunlar gereği kendi haklarının bir kısmını alarak ilk takımı Nova Iguaçu ile formunu kaybetmemek için idmanlara çıkmaya başlar. Bu sırada ezeli rakip Corinthians’tan gelen teklifi kabul eder. Ancak Corinthians’ın bu teklifi Santos’u görmezden gelerek yapması peşi sıra davalara yol açar ve Deivid’in Timão forması giymesi biraz gecikir. Bütün bunların sonunda Deivid Santos formasını bir daha giymek istemediğini söyler ve kariyerinin en parlak günleri de bu karar ile başlar. Aynı zamanda hemşehri olduğu Luxa lakaplı Wanderley Luxemburgo’nun, onun kariyerindeki altın dönemlerinin hocası olması da.
Her ne kadara Luxa takımı Brezilya şampiyonu yaptıktan sonra Palmeiras’a gitse de Corinthians’ın başarısı devam eder. O zamanlar ki Corinthians takımındaki önemli isimleri saydığımda, eminim bir çoğunu hatırlayacaksınız. Kalesinde Dida; takım kaptanı ve savunmanın göbeğinde şu an güle güle deyip teşekkürlerle yolcu ettiğimiz Fabio Luciano; orta sahasında Vampeta, Marcelinho (Trabzonlu olan değil, nam-ı değer melek ayak bu) ve Ricardinho, ileride de Ewerthon gibi isimler vardı. Takımın ilk hocası Luxa, ertesi sene de Carlos Alberto Parreira idi. Bu isimlerin de yardımıyla Deivid 93 maçta 49 gole imzasını attı. Bu 49 golün 13 ü rekor niteliği taşıdığını ve hem ona hem de formasını giydiği Timão’ya Brezilya Kupası’nı kazandırdığını da hemen belirtelim. Bu 13 goldeki bir başka ilginç nokta da Corinthians’ın yarı final ve final maçlarında attığı gollerin tamamının(6) Deivid’den gelmesidir. Bir sene önce 11 gol atıp kupa rekorunu kıran ve Fenerbahçemize gelen Washington’un rekoru artık Deivid’indir. Onun attığı goller Corinthians’a Rio-Sao Paulo turnuvasında şampiyonluk da getirir.
Ancak bir çok ünlü ismin yanında Deivid, performansına rağmen yeteri kadar övgü ve takdir almaz ve bundan oldukça şikayetçidir. Bütün bunların üzerine Luxa’dan sonra CAP’nin de ayrılması ve Geninho’nun takımın yeni olması onun Corinthians ile bağlarının kopmasına sebep olur. Geninho’nun onayı ve kendi rızası ile Cruzeiro’ya satılır. Sadece 1 yıl oynamasına rağmen Raposa onun kariyerinde büyük bir çıkıştır ve mimari yine Luxa’dır. Bir de tanıdık isim: ALEX De Souza.
Luxa’nın saha dışı, Alex’in saha içi önderliği Deivid’in volkan gibi patlamasına ve Avrupa macerasının başlamasına yol açar. O kadar formdadır ki, daha Brezilya Ligi bitmeden ve Cruzeiro şampiyonluğa koşmasına rağmen, Bordeaux onu 5 milyon dolar karşılığında Cruzeiro’dan alır. Kısa süreli Cruzeiro kariyerine Mineiro Eyalet Ligi Şampiyonluğu ve bir Brezilya Kupası daha eklemiştir. Brezilya Kupasında attığı 7 golün şampiyonluktaki payı çok büyüktür.
Ne var ki büyük umutlarla başladığı Avrupa ve Bordeuax kariyeri istediği gibi gitmez. Brezilya’ya pek benzemeyen Fransa topraklarına ve futboluna uyum sağlayamaz Deivid. Ve 17 maçta attığı 7 golü ardında bırakarak tekrar anavatanın yolunu tutar. Aslında çok tanıdık olan bu filmdeki ilginç nokta Deivid’in döndüğü takımla iligilidir. 3 yıl önce, kulüp başkanı Marcelo Teixeira ile ters düşmüş ve o olduğu sürece Santos forması giymeyeceğim demiştir. Zira Teixeira hala görevinin başındadır ancak Luxa da Santos’un teknik patronudur. İkilinin arası bulunmuş ve Luxa’nın da onu çok istemesiyle Deivid Vila Belmiro’nun yeşil çimlerindeki yerini almıştır. Bu birliktelik ona Brezilya Ligi Gol Krallığı ve yıllardır bir türlü kaldıramadığı Brezilya Lig Kupa’sını armağan etmiştir. Deivid Peixe formasıyla 69 maçta 48 gol atmış ve o şampiyonluklarda şu an Ricardinho hariç Avrupa’nın büyük kulüplerinde oynayan Robinho, Renato, Diego, Elano kadar pay sahibi olmuş ve kendisi de Sporting Lizbon’un yolunu tutmuştur. Bundan sonrası zaten bildik bir hikaye.
Kariyerine oldukça derin bir yolculuk yaptığımız teknik anlamda ne gibi özellikleri var peki ?
Portekiz Ligi özetleri dışında kendisinin 8-10 maçı filan izlemişimdir. Bu gözlemlere, konuştuğum Brezilyalı dostlardan ve okuduğum yazılardan edindiğim bilgileri de eklediğimize karşımıza çıkan portre şu: Yardımlaşmayı seven, orta sahaya gelip takım savunmasına olabildiğince fazla yardım eden, sadece ceza sahası çevresinde top beklemeyen, hareketli, son vuruşları oldukça başarılı, zaman zaman uzaktan şutlarla da etkili olabilen, kendisine pozisyonlar hazırlayabilen, başarılı ama klasik olmayan bir santrafor Deivid. Onun kadar çabuk olmasa da kimi zaman Romario’nun 94teki zamanlarından da esintiler taşıdığını söylemek yanlış olmaz sanırım.
Yazımıza nokta koymadan ve Deivid’e Fenerbahçe’de başarılar dilemeden kendisinin sürati, fiziği ve son vuruşlarındaki gücü ve başarısından dolayı Futbolun Kralı Pele’den övgü aldığını da belirtelim.
Hoşgeldin ve Fenerbahçe forması ile sonsuz başarılar Deivid "HULK" De Souza