Transferin ayak izleri
--------------------------------------------------------------------------------
GÜRCAN BİLGİÇ'in Yazısı
Sezon başından beri Fenerbahçeliler müthiş bir isim bekliyorlar. Gözler havaalanı’ndan çıkacak Dünya yıldızı üstüne kilitlenmiş durumda. Kulaklar televizyona dikilmiş, eller her gün kulübün resmi sitesini tıklayacak harflerin üzerinde geziyor.
Beklentinin büyüklüğü Tümer Metin gibi bir transferin bile keyfini çıkarttırmadı. Rakibinin kaptanını ve en stratejik oyuncusunu transfer etmesine rağmen, Fenerbahçe Yönetimi taraftarını tatmin edemedi.
Üç yılda iki şampiyonluk kazanmış, sonuncusunu da son haftada kaybetmiş bir takım olmasına rağmen, taraftarın güven eksikliği, bir kurtarıcı isim ile paralel gelişmeye başladı. Yıldızlarla dolu bir kadroyu korumasına rağmen, mevcut oyuncularla istenen başarının gelemeyeceği inancı yüksek.
Bu güven erezyonunun ilk nedeni son teknik direktördü. Üç yıldır biz yazdık ve bir çok okuyucumuz da bu görüşü paylaştı. Fenerbahçe takımı kadro kalitesinin gerektirdiği futbol kalitesine sahip değildi. Kenardan yönetilirken fikirler kısır gelişiyor ve yıldız performansının ön plana çıktığı maçlar kazanılıyordu.
Şimdi aynı kadronun, değişen teknik adamıyla daha farklı olmasını beklemek yerine, transferden gelecek kurtarıcıya sarılmak kolaylığına kapılmanın mantığı yok.
Bu beklentileri yaratanların (yöneticiler), şimdi çaresine bakmak adına tek kelime etmemeleri de ilginç açıkcası. 100 yılın kadrosunu kuracağız diye sayfa sayfa demeç verirken, ekranlara konuşurken işler kolaydı. Ama iş bunları gerçekleştirmeye gelince zorluklar başladı.
Alex, Appiah ve Anelka transferleri önemliydi. Böyle oyuncuları Türkiye’ye getirmenin zorluğunu herkes bilmeli. Üst düzey futbolcular Alman Ligi’ni bile beğenmezken, onları yüksek maddi fedakarlıklarla Saracoğlu’na çıkardılar.
Ama bütün bu oyuncular alınırken Hakan Bilal Kutlualp gibi önemli bir yöneticisi vardı Fenerbahçe’nin. Üç futbolcunun da sözleşmelerini en ince detayına kadar hesaplayan, Avrupa’da kulüp külüp gezip ilişkilerini sıcak tutan, sorunlu oyuncuları tespit edip, transfer olanaklarını büyüten bir yöneticiydi Kutlualp..
Şimdi ise menajerlerin yetenekleri ölçüsünde oyuncuların aklını çelmeye çalışıyorsunuz. Kızı babasından değil de, dayısından istiyorsunuz.
Ve bu “yıldızlar kapımızda” demeçlerinin hipnozunda yaşayanlar, hala mutlu değiller.
Yöneticilerin söyleyemediğini biz yazalım o zaman...
Beklentilerinizi büyük tutarak, ne yönetimi baskı altına alın, ne de kendiniz hayal kırıklığına uğrayın.
Devir, hesap – kitap devri...
Anelka gitmek isterken, Appiah’ın kapısı her gün çalınırken, onları tutmaya çalışmak ve yeni yıldızlar getirmek kolay değil.
Fenerbahçe’nin bütçesi büyük. Ama masrafları da büyük. Geçen sene takımın maliyeti 40 milyon doların üstündeydi. Bunun yanında ödenmesi gereken banka borçları ve 100. yıl nedeniyle bütçeleri büyültülen amatör şubeler var.
Böyle bir dönemeçte yönetim hedef önceliğini Türkiye Ligi’ne verecektir. Ve belli ki mevcut kadronun Super Lig’de yine şampiyon olacağına inanıyorlar. Çünkü rakipleri de yerlerinde sayıyor, hatta geri gidiyor.
Fenerbahçe Marco’nun Türk olmasıyla elde ettiği tek hakkı, stratejik olarak kullanmak isteyecektir. Taraftarın yıldız baskısı onların politikasını değiştirecek ve yanlış kararlar almalarına neden olacaktır.
Transfer yapmak, üstelik büyük isim getirmek artık çok zor. Şampiyonlar Ligi başlamak üzere ve iyi futbolcular takımlarını buldular. Bundan sonra gelecek olan futbolcunun sadece "ismi"olur, "cismi" değil. Roberto Carlos da bunlardan biridir.
Taraftar mutlu olur ama paralar boşa gider.