İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - ***ALfoNSo***

697
YORUMALARINIZI BEKLİYORUM

698
ANKETLER / TÜRKİYE-MACARİSTAN
« : 10 Eylül 2007, 01:55:48 »
YORUMLARINIZI BEKLİYORUM

699
SUPER LİG ÖZEL / Es-Es geliyor: 2-0
« : 10 Eylül 2007, 01:48:36 »
Es-Es geliyor: 2-0
TFF 1. Lig'de Eskişehirspor, kendi sahasında Mardinspor'u 2-0 mağlup etti. Maçın gollerini 6. dakikada penaltıdan Engin ve 44. dakikada Serkan kaydetti.
 
Bu sonuçla Eskişehirspor 3'te 3 yaparak puanını 9'a yükseltirken, Mardinspor 3. maçından da puansız ayrıldı.
 
STAT: Atatürk
HAKEMLER: Oktay Demiray, Uygar Bebe, Emin Yıldırım
ESKİŞEHİRSPOR: Cenk, Coşkun, Ersin, Ömer, Doğa, Mehmet Akif (Birol dk. 76 ), Tufan, Serkan (Zafer dk. 87 ?), Engin (Mustafa dk. 72 ), Koray, Ulaş
MARDİNSPOR: Vedat, Levent, Murat, Cevat (Sabri dk. 21 ), Ercan (Fırat dk. 61 ), İbrahim, Koray Karagözoğlu, Ahmet, Burhan, Mehmet Albayrak, Evren (Mutlu dk. 54 )
GOLLER: Engin (dk. 6 pen.), Serkan (dk. 44)
SARI KARTLAR: Serkan, Mustafa (Eskişehirspor), Koray Karagözoğlu, Ahmet (Mardinspor)

700
SERBEST BÖLGE / k
« : 10 Eylül 2007, 01:37:25 »
k

701
GALATASARAY / Galatasaray Spor Kulübünü Tanıyalım
« : 10 Eylül 2007, 01:25:29 »

Galatasaray Spor Kulübü, Türk Spor Tarihi'ndeki öncü olma özelliğini hiç kuşkusuz içinden doğduğu ve gene öncü bir kurum olan Galatasaray Lisesi'nden (Mektebi Sultani) almıştır. Okul ile kulüp arasındaki koparılmaz bağ, yadsınamayacak bir gerçeklik ve övünç kaynağıdır.

Devlet adamı yetiştirmek amacıyla II. Beyazıt tarafından 1482'de kurulan mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar. Okul modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur. Okul' un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına konur. Bu atılımlar gerçekten bir devrim niteliği taşımaktadırlar. Curel, modern aletler eşliğinde çalıştırdığı öğrencileri sportif açıdan geliştirirken, onlar için Kağıthane'de bir idman Bayramı düzenler. Yıl 1870'tir. Bu etkinlikte başarı gösteren sporcular değişik ödül ve madalyalar kazanır ve yarışmaların sonunda öğrencilere "kuzulu pilav" verilir. Bu da, sonraki yıllarda bir başka geleneğin başlangıcını oluşturur.

Curel'den sonra görevi devralan yabancı spor hocaları (M. Moiroux, Signor Martinetti, Stangali gibi), jimnastik ve atletizmin yanı sıra, değişik branşlara da eğilerek (yüzme, kürek, aletli jimnastik), bir ilki daha başlatmış olurlar. Bu çalışmaların ürünü çok geçmeden alınmaya başlanır ve adı Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılan Faik Üstünidman'ın yanı sıra, Binbaşı Mazhar Kazancı, Abdurrahman ve Ahmet Robenson kardeşler GSL'nde görev alıp, izcilik, tenis, hokey gibi spor dallarının öğrenciler arasında yaygınlaşmasını sağlarlar. Özellikle Üstünidman'ın ön ayak olmasıyla, öğrenciler futbolla tanışırlar. Ama oynanan futbol, bir kör dövüşünden farklı olmayan ve kural tanımayan bir koşuşturmayı andırmaktadır. Ama futbol GSL' nin Tören Kapısı'ndan adımını atmış ve tam bir salgına dönüşmüştür.

1901 yılında İstanbul'da yaşayan iki İngiliz, James Lafontaine ve Horace Armitage, Rum ve İngiliz oyunculardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü'nü kurmuşlar ama 1903'te takımdaki İngilizler bir anlaşmazlık sonucu ayrılarak Moda Kulübü'nü oluşturmuşlardır. 1904 yılında ise bu kulüpler, Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor" sahasında düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır. Görüldüğü gibi bu takımlar yabancı ya da azınlık takımlarıdır. Türk olmayan ekiplerin gerçekleştirdikleri bu ilk futbol karşılaşmaları, GSL öğrencilerini hem ilgilendirir hem de çok üzer. Artık onların amacı, kendi futbol kulüplerini kurmak, ölesiye sevdikleri bu oyunun kurallarını "hatmetmek" ve yabancılarla boy ölçüşmektir.

Türk olmayan takımları yenmek

Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusu Ali Sami Yen, "Ellinci Yıl" kitabında kuruluş öyküsünü şöyle anlatır: "1 Teşrin 1905'te mektebin beşinci sınıfında edebiyat muallimimiz merhum Mehmet Ata beyin dersi esnasında birkaç arkadaş baş başa vererek Galatasaray'da bir futbol kulübü kurmaya karar verdik. İlk müteşebbisler oyuna ve mücadeleye meyyal arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamil...gibi gençlerdi. Mektepde tahsilde bulunan Bulgar ve Sırp talebesinden çevik ve kuvvetli olanlar da bize iltihak etmişlerdi. Asım'ı muhasebeciliğe, Cevdet'i ikinci reisliğe seçmiş, kendim de Reis olmuştum. Asım her hafta arkadaşlardan birer kuruş toplamakda mahir olduğu için kendisini muhasebeci yapmıştık. Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım. Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı.

"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."

Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) konulması yolunda görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında anlaşmaya varılmıştır. Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan "Galata Sarayı efendileri"diye söz etmelerinden doğduğunu yazar. Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve "Adımız Galata Sarayı olsun" derler.

Kurucu Listeler
1905'ten 1919'a kadar Galatasaray Spor Kulübü'ne Başkanlık yapan, mektebin 889 numaralı öğrencisi Ali Sami Yen, inci gibi elyazısıyla tuttuğu Galatasaray Terbiye-i Bedeniye Kulübü ıhsaiyet Defteri'nin (Sayım-İstatistik Defteri) 181 ve 182. sayfalarında kurucu 13 üyeyi şöyle sıralar: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin Bülent Serdaroğlu; 4-Celal İbrahim; 5-B. Nikolof; 6-Milo Bakiş; 7-Pol Bakiş; 8-Bekir Sıtkı Bircan; 9-Tahsin Nahit; 10-Reşat Şirvanizade; 11-Hüseyin Hüsnü; 12-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 13-Abidin Daver.

1905'te Osmanlı İmparatorluğu'nda bir dernekler yasası bulunmadığından, Galatasaray Spor Kulübü yasal olarak tescil edilme olanağını bulamamıştır. 1912 yılında Cemiyetler Kanunu çıkarıldıktan sonra, kulüp yasal bir kimlik kazandı. Yetkili makamlara kulüplerin tüzükleriyle birlikte, kurucu üyelerin ad ve adreslerinin de bildirilmesi zorunlu tutulduğundan, istifa eden ya da eğitimlerini tamamlayarak ülkelerine dönen üyeler ilk listeden çıkarılmış ve 1 Eylül 1913'te kurucu liste yeniden düzenlenmiştir. Kurucu üyelerin yeni sıralaması şöyle gerçekleşmiştir: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin Bülent Serdaroğlu; 4-Celal İbrahim; 5-Bekir Sıtkı Bircan; 6-Reşat Şirvanizade; 7-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 8-Abidin Daver.

[COLOR="Orange"]Renklerin[/COLOR] [COLOR="Red"]öyküsü [/COLOR]

Galatasaray Spor Kulübü'nün ilk renkleri kırmızı-beyaz'dır. Bayrağımızın renklerinden esinlenerek seçilen bu renkler, dönemin baskıcı ve paranoyak yönetimi tarafından kuşkuyla karşılanmış ve futbolcular sıkı bir takibe alınmışlardır. Bu nedenle, sarı-siyah renkler gündeme gelmiş ama bunlar da kalıcı olmamış ve Galatasaray bugünkü renklerine kavuşmuştur. Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen'den dinleyelim: "Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı'daki Şişman Yanko'nun dükkanına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik. Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Tezgahtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu. Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-Kırmızı alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle oldu." Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül Baba'nın II.Beyazıt'a verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlendiğini ileri sürer.

[COLOR="Black"]TEKNİK DİREKTÖRLER [/COLOR]

1905-1906 Nikolof (Futbolcu)-Bulgaristan
1907 Emin Bülend (Futbolcu)
1908-1911 Horace Armintage (Futbolcu)
1911-1914 Emin Bülend (Futbolcu)
1915 Sadi Bey
1916-1917 Ali Sami Yen
1919-1921 Necip Şahin (Futbolcu)
1922-1923 Adil Giray (Futbolcu)
1924-1928 Billy Hunter- İskoçya
1929 Nihat Bekdik (Futbolcu)
1930-1931 Lamberg- Macaristan
1931-1932 Fred Pegnam- İngiltere
1933-1936 S. Pedeafoot- İngiltere
1937 Hans Baar- Avusturya
1938 Peter Szabo- Macaristan
1938-1939 Peter Tandler- Avusturya
1939 Hayman- İngiltere
1939-1940 C. Zaharczuk- Polonya
1941-1945 Jhon Begget- İngiltere
1945-1946 Miço Dimitriyadis
1947 J. Szweng- Macaristan
1947-1949 Pat Molloy- İngiltere
1950-1952 D. Lockhead- İngiltere
1952-1953 Gündüz Kılıç
1953-1954 Lazlo szekelly- Macaristan
1954-1957 Gündüz Kılıç
1957-1958 George Dick- İngiltere
1959-1961 Remondini- İtalya
1961-1963 Gündüz Kılıç- Çoşkun Özarı
1964-1967 Gündüz Kılıç
1967-1968 Eşfak Aykaç- Bülent Eken
1968-1970 Kaleperoviç- Yugoslavya
1970- 1971 Coşkun Özarı
1971-1972 Brian Birch- İngiltere
1972-1973Brian Birch- İngiltere
1974-1975 Don Howe- İngiltere
1975-1976 Mansell- İngiltere
1976-1977 M. Allison- İngiltere
1977-1978 Fethi Demircan
1978-1979 Coşkun Özarı
1979-1980 Turgay Şeren
1980-1982 Brian Birch- İngiltere
1982-1983 Özkan Sümer
1983-1984 Tomislav İviç- Hırvatistan
1984-1988 Jupp Dervall- Almanya
1988-1990 Mustafa Denizli
1990-1991 Siggi Held- Almanya
1991-1992 Mustafa Denizli
1992-1993 Karlheinz Feldkamp- Almanya
1993-1994 Rainer Hollmann- Almanya
1994-1995 Reinhard Safting- Almanya
1995-1996 Graeme Souness- İskoçya
1996-2000 Fatih Terim
2000-2002 Mircea Lucescu-Romanya
2002-2004 Fatih Terim
2004-2005 Gheorghe Hagi
2005-2006 Eric Gerets

GS Amblemi nasıl doğdu?

Galatasaray Lisesi talebelerinden Ayet Emin'in çizdiği Galatasaray amblemi, eski Türkçe şekli ile
 

Galatasaray ' ın ilk amblemi, 333 Şevki Ege tarafından çizildi. Bu, ağzında futbol topu olan kanatları gerili bir kartaldı. "Kartal", Galatasaray'lıların üzerinde durduğu bir amblem örneğiydi. Ancak, kartal adı benimsenmeyince, Şevki Ege'nin kompozisyonu bir kenara itildi. Sonraları , GS amblemi doğdu ve benimsendi.

Suat Başar,Galatasaray ambleminin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor:

Yıl 1923…

O yıl biz "cinquieme" da, yani lise 1' deydik. Arkadaşlarımızdan 74 Ayetullah Emin, sıra arkadaşı Şinasi (Şahingiray), ile birlikte her hafta "Kara kedi" %90 nispetinde Ayet'in inci gibi el yazısı ile yazılmıştır. Ayet, bir taraftan mecmuasının yazılarını temize çekerken, bir yandan da sahifelerini ve bilhassa kapak vazifesi gören ilk sahifesini süslerdi. Bir defasında bu kapakta hepimiz basit fakat zarif çizilmiş bir "Gayin -Sin" gördük. Kırmızı Gayin' ın içine sarı bir "Sin" oturtulmuştu. Hendesi çizgilerle ve muayyen ölçülerle resmedilmiş olan bu şekil , kulübümüzün, yalnız kulübün değil, bütün Galatasaray ' lılığın remzi olacaktı. Ama, her şeyden evvel bu şekli kulübün kongresine teklif etmek lazımdı. Bu teklifi kim yapacaktı? Tasarladığımız arkadaş çekingendi ve kongre günü yaklaşıyordu. Nihayet o gün geldi. 1923 yılında, bir gün mektebin resim sınıfında kalabalık bir kongre toplandı. Ne ateşli, ne heyecanlı bir kongreydi o. Kimler yoktu ki? Belli ki Galatasaray yeni hamlelere hazırlanıyor, spor sahasında yeni inkilaplar yapacak, memlekette yeni çığırlar açacak. Teklifler ve kararlar bibirini kovalıyor. Şinasi arkadaşımız Ayet'den "Gayin-Sin" resmini almış, kongreye teklif edecek, ama o da çekingen,arka sıralarda oturmuş bekliyor. Nihayet Şinasi'nin yanında oturan Dr. Namık (Canko) merhum , söz alıp ortaya çıktı ve:

Arkadaşlar, genç kardeşlerimizden Şinasi Reşit, kongremize bir rozet şekli getirmiş, kulübümüzün remzi ven rozetimizin şekli olarak kabul edilmesini teklif ederim, dedi. Büyük bir resim kağıdına çizilmiş ve renklerimizle boyanmış "Gayin-Sin" i ortaya çıkardı. Teklif alkışlar arasında ittifakla kabul olundu. Ayet, yalnız eski harflerle "Gayin-Sin" çizmekle kalmamış, aynı uslupla bir de "GS" yaratmıştı. Bunların asılları Ayet'in Şinasi'nin yardım ile çıkardığı haftalık el yazısı "Kara Kedi" mecmuasındadır. "Gayın-Sin" ilk defa 1925 de kurulan Galatasaray talebe sandığının hazırladığı mektup, kağıt ve zarflarına basıldı. Yine, 1925 de kabul edilen lise kasketine ve daha sonra lise ceketlerine işlendi. Bazı imkansızlıklar, rozetin yapılmasını geciktiriyordu. Nihayet bunu da sıra gelince, şekiller o zaman eski İpek sinemasının kapısındaki dükkanlardan birinde Besim Koşalay ile birlikte tuhafiye mağazası açan Nihat Bekdik'e verildi. Bir aksilik eseri bunlar kayboldu. O zamanki İdare Heyetinin bastırdığı matbualarda ve yaptırdığı rozetlerde Ayet'in eseri biraz şekil değiştirdi. GS nin yaratıcısı Ayet Emin'i 29 eylül 1931 de toprağa verdik. Dr. Namık ağabeyimiz 1933 yılında aramızdan ayrıldı. Allah Şinasi Şahingiray arkadaşımıza uzun ömürler versin. GS yi gördükçe, her üçünü hatırlar, ebediyete tevdi ettiklerimizi rahmetle yadederim.

Not: Maalesef, şu tatlı anıyı bize nakleden 550 Suat Başar ağabeyimiz de aramızdan ayrıldı. Nur içinde yatsın...

Künye
Adı: Galatasaray Spor Kulübü

Kuruluşu: 1905 Sonbaharı

Kurucuları: Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Emin Bülend Serdaroğlu, Celal İbrahim, Bekir Sıtkı Bircan, Reşat Şirvanizade, Refik Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver

Kurulduğu Yer: Galatasaray Lisesi 5. sınıfı

İlk Renkler: Kırmızı-Beyaz ( Sonradan Sarı- Siyah ve Sarı -Kırmızı)

İlk Lokal: Galatasaray`da Bulgar Sütçü`nün Dükkanı

İlk Amblem: Tobler Çikolatasındaki kartal

İlk Başkan: Ali Sami Yen

İlk Maç: Galatasaray- Kadıköy Faure Mektebi (2-0)

İlk Spor Dalı: Futbol

İlk Şampiyonluk: İstanbul Pazar Ligi Şampiyonluğu

Kuruluş Hedefi: " İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak. Türk olmayan takımları yenmek."


[COLOR="Black"]BAŞKANLAR[/COLOR]

1.Ali Sami YEN (1905-1918) (1925)
2.Refik Cevdet KALPAKCIOĞLU (1919-1922) (1934)
3.Yusuf Ziya ÖNİŞ (1922-1924) (1950-1952)
4.Ali Haydar ŞEKİP (1925)
5.Ahmet ROBENSON (1926)
6.Adnan İbrahim PİRİOĞLU (1927)
7.Necmettin SADAK (1928-1929)
8.Abidin DAVER (1929-1930)
9.Ahmet KARA (1930-1931) (1933)
10.Tahir KEVKEP (1931-1932)
11.Ali Haydar BARŞAL (1932-1933) (1933-1934)
12.Fethi İSFENDİYAROĞLU (1933)
13.Saim GOGEN (1936-1937)
14.Sedat Ziya KANTOĞLU (1937-1939) (1944)
15.Nizan NURİ (1939)
16.Adnan AKISKA (1939)
17.Tevfik Ali ÇINAR (1940-1942)
18.Osman DARDAĞAN (1942-1943)
19.Muslihittin PEYKOĞLU (1944-1946)
20.Suphi BATUR (1946-1950) (1965-1968)
21.Ulvi YENAL (1953) (1962-1964)
22.Refik SELİMOĞLU (1954-1956) (1960-1962)
23.Sadık GİZ (1957-1959)
24.Selahattin BEYAZIT (1969-1973) (1975-1979)
25.Prof.Dr.Mustafa PEKİN (1973-1975)
26.Prof.Dr.Ali URAS (1979-1984) (1984-1986
27.Dr.Ali TANRIYAR (1986-1988) (1988-1990)
28.Alp YALMAN (1990-1992) (1992-1996)
29.Faruk SÜREN (1996-2001)
30.H.Mehmet CANSUN (2001-2002)
31.Özhan CANAYDIN (2002-...)

[COLOR="Black"]KUPALAR[/COLOR]
[COLOR="Black"]
SÜPER KUPA



[/B][/COLOR]

[COLOR="Black"]UEFA KUPASI

[

[/COLOR]
[COLOR="Black"]ŞAMPİYONLUKLAR[/COLOR]

Takım  Şampiyonluk
Galatasaray 16 
Fenerbahçe  16
Beşiktaş  10 
Trabzon  6 

2005-2006 Galatasaray
2004-2005 Fenerbahçe
2003-2004 Fenerbahçe
2002-2003 Beşiktaş
2001-2002 Galatasaray
2000-2001 Fenerbahçe
1999-2000 Galatasaray
1998-1999 Galatasaray
1997-1998 Galatasaray
1996-1997 Galatasaray
1995-1996 Fenerbahçe
1994-1995 Beşiktaş
1993-1994 Galatasaray
1992-1993 Galatasaray
1991-1992 Beşiktaş
1990-1991 Beşiktaş
1989-1990 Beşiktaş
1988-1989 Fenerbahçe
1987-1988 Galatasaray
1986-1987 Galatasaray
1985-1986 Beşiktaş
1984-1985 Fenerbahçe
1983-1984 Trabzonspor
1982-1983 Fenerbahçe
1981-1982 Beşiktaş
1980-1981 Trabzonspor
 1979-1980 Trabzonspor
1978-1979 Trabzonspor
1977-1978 Fenerbahçe
1976-1977 Trabzonspor
1975-1976 Trabzonspor
1974-1975 Fenerbahçe
1973-1974 Fenerbahçe
1972-1973 Galatasaray
1971-1972 Galatasaray
1970-1971 Galatasaray
1969-1970 Fenerbahçe
1968-1969 Galatasaray
1967-1968 Fenerbahçe
1966-1967 Beşiktaş
1965-1966 Beşiktaş
1964-1965 Fenerbahçe
1963-1964 Fenerbahçe
1962-1963 Galatasaray
1961-1962 Galatasaray
1960-1961 Fenerbahçe
1959-1960 Beşiktaş
1959 Fenerbahçe

[COLOR="Black"]TÜRKİYE KUPASI ŞAMPİYONLUKLARI[/COLOR]

Takım  Kupa Sayısı 
Galatasaray 14
Beşiktaş  6 
Trabzon  7 
Fenerbahçe  4 
Ankaragücü  2 
Göztepe  2 
Altay  2 
Gençlerbirliği  2 
Kocaelispor  2 
Bursaspor  1 
Eskişehir  1 
Sakarya  1 

[COLOR="Black"]BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONLUKLARI[/COLOR]

Takım  Kupa Sayısı 
Fenerbahçe  8
Beşiktaş  6 
Galatasaray 5
Trabzon  5 
Eskişehir  3 
Bursaspor  2 
Ankaragücü  2 
Boluspor  2 
İzmir Denizgücü  1 
Mersin İdman Yurdu 1

[COLOR="Black"]TSYD ŞAMPİYONLUKLARI[/COLOR]

Takım  Kupa Sayısı 
Galatasaray 12
Beşiktaş  12 
Fenerbahçe  12 

1999-2000 Galatasaray
1998-1999 Galatasaray
1997-1998 Galatasaray
1996-1997 Beşiktaş
1995-1996 Fenerbahçe
1994-1995 Fenerbahçe
1993-1994 Beşiktaş
1992-1993 Galatasaray
1991-1992 Galatasaray
1990-1991 Beşiktaş
1989-1990 Beşiktaş
1988-1989 Beşiktaş
1987-1988 Galatasaray
1986-1987 Fenerbahçe
1985-1986 Fenerbahçe
1984-1985 Beşiktaş
1983-1984 Beşiktaş
1982-1983 Fenerbahçe
1981-1982 Galatasaray
1980-1981 Fenerbahçe
1979-1980 Fenerbahçe
1978-1979 Fenerbahçe
1977-1978 Galatasaray
1976-1977 Fenerbahçe
1975-1976 Fenerbahçe
1974-1975 Beşiktaş
1973-1974 Fenerbahçe
1972-1973 Beşiktaş
1971-1972 Beşiktaş
1970-1971 Galatasaray
1969-1970 Fenerbahçe
1968-1969 yapılmadı
1967-1968 Galatasaray
1966-1967 Galatasaray
1965-1966 Beşiktaş
1964-1965 Beşiktaş
1963-1964 Galatasaray
 
[COLOR="Black"]GENEL KUPALAR[/COLOR]

Takım  Toplam Kupa Sayısı 
Galatasaray 59
Fenerbahçe 48
Beşiktaş 42
Trabzonspor 25
Ankaragücü 5
Eskişehirspor 5
Göztepe 3
Bursaspor 3
Altay 2
Gençlerbirliği 2
Kocaelispor 2
Boluspor 2
Sakaryaspor 1
Adalet 1
İzmir Denizgücü 1
Mersin İdman Yurdu 1

[COLOR="Black"]GALATASARAY MÜZESİ[/COLOR]



Galatasaray Spor Kulübü’nün kurucusu Ali Sami Yen 1905 yılında Kalamış’da ilk Galatasaray Müzesi’ni açtı.

Müzede o güne kadar kazanılmış madalyalar ve kupaların yanı sıra tarihi fotoğraf ve belgelerle forma ve şiltler bulunuyordu.

Birinci Dünya Savaşı sonunda spor anılarımıza el konulacağı haberini alan kurucumuz Ali Sami Yen müzeyi 15 Mayıs 1919 tarihli Genel Kurul kararıyla Galatasaray Lisesi’ne taşıdı.

Türkiye’nin ilk spor müzesi niteliğini taşıyan Galatasaray Müzesi’nin müdürlüğünü şu an Ali Oraloğlu yapmaktadır.


Müze her Çarşamba saat 13.00 - 17.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.

Müze’de Galatasaray Spor Kulübü’nün kuruluşundan bu yana kazanılan kupalar, şilt ve formaların yanı sıra Birinci Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılan 200 lise öğrencisinin kılıç, karabina silahları da bulunmaktadır.

Ayrıca müzemizde kulüp arşivi, 97 yıllık resim koleksiyonu, başta Atatürk olmak üzere Türk ve Yabancı Devlet Başkan’larının imzalı fotoğrafları ve 2000 yılında kazanılan UEFA Kupası ve Süper Kupa ile birlikte 3000 adet kupa bulunmaktadır.

Ulaşım Bilgileri;

Galatasaray Müzesi

Galatasaray Lisesi
Beyoğlu-İstanbul

Tel: 0 212 249 11 00


702
GALATASARAY / Oyunsiteniz.com Galatasaraylılar Nüfus Sayımı
« : 10 Eylül 2007, 01:20:48 »
Evet arkadaşlar yeni bir sayım konusu planladım bu sayımın amacı forumumuzda kaç aslan galatasaraylı taraftarımızın olduğunu öğrenmektir.

bu sayım da yapılması gereken her galatasarylı üye'nin bir numarası olucak yani herkez bir kere mesaj atıcak bu konuya...

mesaj atıcak kişi sırada ki numarayı yazıp adını yazdıktan sonra kayıda girecektir.

hayırlı olsun açılışı yapıyorum..

703
kural:bu konuda herkes mesajlarını sırasına göre sarı kırmızı olarak ayarlıyacaktır.

evet beyler burda galatasarıyımız hakkında muhabbet edebiliriz ama bir kural şartıyla:birisi yazdığı mesajın kırmızı yaptıysa ondan sonra mesaj atanın mesajı sarı renk olmalıdır.Lütfen renk uyumuna dikkaet edelim...Unutmayalım ki Bu konunun farkı içerdedir!!!

NOT:SİTEDE MESAJ YAZARKEN SARI RENGİN YETERİ KADAR NET GÖRÜNMEMESİ NEDENİYLE MESAJ RENGİNİ BELİRLERKEN TURUNCUYU SEÇİNİZ.SARI İLE TURUNCU ARASINDA PEK FARK YOK HATTA SARI FENERBAHÇENİN SARISIDIR.BİZİM SARI RENGİMİZ KOYU YANİ SİTEDEKİ TURUNCU RENGE YAKIN BİR RENGİ TEMSİL ETMEKTEDİR.LÜTFEN BUNA UYALIM

704
GALATASARAY / Tek tehlike Song
« : 10 Eylül 2007, 01:10:35 »
Sarı-Kırmızılı idareciler bu sezonki iç transfer görüşmelerinde pek fazla terlemeyecek gibi görünüyor. A takım forması giyen isimlerden sadece; Rigobert Song, Hakan Şükür, Okan Buruk, Uğur Uçar ve Manisa’ya kiralanan Aydın’ın mukavelesi sona eriyor. Yönetim, devre arasında Song ile bir görüşme gerçekleştirerek, yıllık 1.4 milyon Euro olan ücretinde en az yarı yarıya indirim yapmasını, yeni sözleşmenin ancak bu şekilde imzalanabileceğini bildirecek. Aksi takdirde Kamerunlu oyuncuyla yollar ayrılacak. Şükür ise sezon sonunda futbolu bırakabileceğinin sinyalini vermişti

705
Güzel bir tatil hakkınız. Çoğumuz gibi güneşli deniz kıyılarını tercih ettiniz... Yola çıkmadan önce bir kez daha çantanızdakileri kontrol ediyorsunuz: Mayo, şapka, güneş gözlükleri, yüksek faktörlü güneş kuruyucu… Orada durun! Güneş koruyucusu… En önemlisi bu değil mi? Ama dikkat! Ürünlerin etiketlerine bu kadar kanmayın. Bu yazıyı okuduğunuzda aslında sağlınızı emanet ettiğiniz bu güneş koruyucuları hakkında düşündüklerinizle gerçek arasında uçurum olduğunu göreceksiniz.

Kendimizi yanıklar ve cilt kanserine karşı korumak amacıyla güneş koruyucusu tüketimimiz gittikçe artıyor. En çok tercih ettiğimiz ürünler arasında yüksek SPF'li (Güneş Koruma Faktörü), suya dayanıklı veya "tam koruma" olarak duyurusu yapılan ürünler var. Ancak aralarında ünlü markaların ürünlerinin de bulunduğu 785 ürün üzerinde ABD'nin çevreci kuruluşlarından Environmental Working Group (EWG) tarafından yapılan araştırmada, bunların büyük çoğunluğunun (SPF faktörü yüksek olanlar dahil!) güneş ışınlarına karşı sağlıksız ve etkisiz oldukları tespit edildi!
Ayrıntılara geçmeden önce, dermatologların anlaşılmaz diline karşı sizi bazı ön bilgilerle silahlandıralım. Güneş, UVA, UVB ve UVC diye adlandırılan ve radyasyon içeren ışınlar yayıyor. UVC ışınları ozon tabakası tarafından tutulduğu için bizleri etkilemiyor. Ama ozon tabakasının inceldiğini de hesaba katın! UVB ışınlarıysa öncelikle cildin yüzeyini etkiliyor. Yani güneş yanıklarının en önemli sebeplerinden biri. UVA ışınlarına gelince; cildin erken yaşlanmasına, lekelenmesine neden oluyor ve bu iki ışına maruz kalmanın da cilt kanserine yol açtığı düşünülüyor. Ürünlerin etiketlerinde gördüğünüz SPF numarasıysa sadece UVB korumasıyla ilgili. SPF numarası ne kadar yüksek olursa o kadar uzun süre güneşte yanmadan kalabilirsiniz. Örnek olarak, cildiniz normalde güneşte kaldıktan 20 dakika sonra kızarıyorsa, 10 SPF'li bir ürün bunun 10 katı kadar bir süre, yani güneşte 200 dakika kızarmadan kalmanızı sağlıyor. Bu demektir ki yüksek SPF'li bir ürün sizi güneş yanmalardan koruyacaktır, ancak bunun cildin erken yaşlanma ve lekelenmeden korunmayla ilgisi yok.
Bu konuda Türk Dermatoloji Derneği Başkanı Profesör Doktor Ertuğrul H. Aydemir'e danıştık. Aydemir "Son on seneye kadar hep UVB'nin kanserojen olduğu düşünülüyordu, oysa 10 senedir UVA'nın da çok önemli ölçüde güneş hasarı yaptığı saptandı" diyor. "Zaten ondan sonra UVA koruyucuları ayrıca çıkarıldı. Şimdi ürünlerde ikisi birarada bulunuyor. Bunun için ürün seçerken hep önerdiğimiz şey, hem UVA'nın hem UVB'nin birarada bulunduğu ürünler kullanılması." Aydemir "koruma faktörlü ürün" derken sadece güneş kremlerini kastetmediğinin; spreyler, yağlar ve losyonları da içeren bir yelpazeden bahsettiğinin altını çiziyor. Üründeki koruma faktörü 15 veya 20 derecenin altında olduğunda yeterli bir koruma sağlanamadığını belirten Aydemir, "Canınız yanmadan bir bronzlaşma sağlar ama gerçekten hasar görmenizi engellemez" diye ekliyor. Yani sağlık açısından kullanacağımız faktör derecesinin 20'nin üzerinde olması gerekiyor. Kişinin açık tenli olmasına ve özel hastalıkları bulunup bulunmamasına göre, uygun SPF koruma faktörü 50-60'a kadar çıkabiliyor. Aydemir, uygulama açısından dikkat edilecek noktanın da tüm açıkta kalan alanın koruyucu ile kaplandığından emin olunması olduğuna işaret ediyor; yüz, dekolte, eller, kollar, mayo giydiysek mayonun dışında kalan tüm alan. "Kalın bir tabaka oluşturması gerekmiyor ama tüm alanı kapatması ve aradaki tekrarlar çok önemli." Bunca tedbirden sonra sağlığınızın güvenli ellerde olduğunu düşünmeniz gayet doğal. Kremlenip kumsalda serdiğiniz havlunun üzerinde uykuya dalmanızı kıskandığımızı sanmayın sakın. Bakın mutlaka bilmeniz gereken daha neler var !

Denetimden çıkan ürkütücü tablo!
EWG'nin konuyla ilgili araştırmasında 785 ürün denetlendi. Bunlar, kozmetik lüks ürünlerden hemen köşe başındaki marketlerde bulabildiğimiz ancak yine de güvenilir olarak bilinenlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Ve sıkı durun! Araştırmada ürünlerin yüzde 83'ünün güneş ışınlarına karşı yetersiz bir koruma sağladığı veya sağlığa ciddi zararlar verebilecek maddeler içerdiği görüldü! Yani denetlenmiş ve piyasayı temsil eden ürünlerin sadece yüzde 17'sinin UVA ve UVB radyasyonlarını engellediği, güneşte etkilerini koruduğu ortaya çıktı. Peki ne yapmalıyız? "Uygun ürün seçerken bildiğiniz, güvendiğiniz markalar önemli" diyor Aydemir, "özellikle kozmosetik dediğimiz, yani ilaçla kozmetik arası ürünler, ağırlıklı olarak eczane kökenli satışları olan ürünler daha güvenilir. Çünkü bunların hepsinde yapılmış çalışmalar net olarak karşımıza getiriliyor." Kısacası piyasada bulunan ürünlerin 5'te 4'ü sandığımızın tersine bizi cilt kanserinden korumuyor !


706
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, ABD'de yapılan bir araştırmanın, klasik müzik dinleyen bebeklerin daha çabuk büyüdüğünü ve daha uyumlu olduklarını gösterdiğini bildirdi.

Müziğin kişinin psikolojisini ve beden sağlığını çok yakından etkilediğini belirten Yorulmaz, araştırmaların, iş yerlerinde çalınan hafif ve hareketli müziğin, çalışanların yaptıkları işe konsantrasyonunu ve iş başarısını çok önemli ölçüde artırdığını gösterdiğini söyledi.

Müziğin stresi ve sıkıntıyı azaltarak ruh sağlığını da koruduğunu anlatan Yorulmaz, anne karnındayken müzik dinletilen bebeklerin psikolojik gelişimlerinin daha iyi olduğu, hırçın davranışlar yerine daha uyumlu davranışlar sergilediklerinin gözlendiğini belirtti.

ABD'de yapılan bir araştırmada klasik müzik dinleyen bebeklerin daha çabuk büyüdüğü ve daha uyumlu olduklarının gözlemlendiğini bildiren Yorulmaz, ''Klasik müzik çalındığında bebeklerin kalp atışları ve nefes alıp vermelerinin daha düzenli hale geldiği belirlenmiştir'' dedi.

707
İnsanların özellikle güneşli ve karlı havalarda aşırı ışıktan korunmak için güneş gözlüklerini tercih ettiğini kaydeden Küçüker, göz ve görme sağlığı açısından son derece zararlı olan sahte işporta gözlüklerinin satılmaya devam ettiğini kaydetti.

Ünlü markaların kötü taklitleri olan bu gözlüklerin; çok ucuz olması, satın alan ya da kullanan için suç teşkil etmemesi nedeni ile pazarda önemli miktarda yer bulduğuna dikkat çeken Küçüker, "Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bu taklit ürünlerin satışının tamamen sıfırlanması mümkün değildir ancak eğitimle, yasal önlemlerle ve uluslararası standartlara uygun üretim ile azaltılabilir" diye konuştu.

Türk insanının UV radyasyonu konusunda oldukça bilgisiz ve duyarsız bir duruş sergilediğini ifade eden Küçüker, "İnsanlar tüm hayatları boyunca maruz kaldıkları UV radyasyonunun yaklaşık olarak yüzde 80 'ini 18 yaşına kadar almaktadır. Bu nedenle toplumların eğitiminin daha ilk yaşlardan itibaren başlaması, güneşlenme ve UV radyasyonundan korunma alışkanlıklarının kazandırılması halk sağlığı açısından çok önemlidir" dedi.
GençTürk Haber

708
SAĞLIK BİLGİLERİ / böbrek taşı nasıl oluşur
« : 10 Eylül 2007, 01:07:01 »
BÖbrek TaŞi Neden OluŞur ?
Böbrekler bel kemiğinin iki yanında, kaburgaların hemen altında yer alan, yumruk büyüklüğünde, fasulyeye benzeyen bir çift organdır. Başlıca işlevleri kanın fazla suyunu ve artık maddelerini süzmektir. Bu maddeler idrar şeklinde üreter denilen kanallarla böbrekten mesane�ye (sidik torbası) aktarılır ve buradan da uretra yolu ile dışarıya atılır.


Böbrekler aynı zamanda 3 önemli hormonu da üretirler. Bunlar kemiklerde kırmızı kan hücrelerinin üretimini harekete geçiren eritropoetin; kan basıncını düzenleyen renin ve sağlıklı kemikleşme için gerekli olan D vitamini
Böbrek Taşı Nedir:



Henüz tamamen anlaşılamamış bazı sebeplerle normal idrarın içeriğinde bulunan özellikle ürik asit ve kalsiyum gibi maddeler kristalleşerek böbrek içinde taş olarak adlandırılan yapıları oluştururlar. Tıbbi adı Nefrolitiazis dir. Oluşan bu taşlar golf topu kadar büyük olabileceği gibi kum tanesi kadar küçükte olabilirler. Düzgün yuvarlak, sivri, asimetrik vs. çeşitli şekillerde olabilirler. Çoğu taş sarı-kahverengi renklerdedir. Ancak kimyasal bileşimine göre bronz rengi, altuni veya siyah renkli taşlar da olabilir.



Bazı taşlar hiç belirti vermeden böbrekte kalabilirler. Bazıları ise üretirler, mesane ve uretra boyunca yer değiştirirler ve idrarla dışarı atılabilirler. Küçük olan taşlar herhangi bir belirti vermeden veya çok az bir rahatsızlıkla dışarı atılabilirken daha büyük olan taşlar çok şiddetli ağrılara sebep olabilirler.Bazen de idrar geçişini önleyebilen tehlikeli tıkanıklıklar oluşturabilirler.



Görülme Sıklığı:



Oldukça sık görülen bir hastalıktır. Erkeklerin % 10-15 i, kadınların ise ortalama % 5 inde görülür.İlk olarak genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkar. Özellikle erkeklerde bir kez taş oluşmuş erkeklerin 2/3 ünde ortalama 9 yıl içinde taş tekrarlamaktadır.



Sebepleri:



Böbrek taşını oluşturan sebepler kesin olarak bilinmemektedir. Bazı araştırmacılar içilen suyun çok fazla sert (kalsiyum sulfat içeriği fazla) veya çok fazla yumuşak (sodyum karbonat içeriği fazla) olmasının etki edebileceğini söylemektedirler. Aşırı alkol tüketimi, gut hastalığı da aşırı taş oluşumuna sebep olabilir.Bazı araştırmacılar ise aşırı sıvı kaybına neden olan sıcak iklimlerde böbrek taşının daha sık rastlandığını, bir başka grup birtakım özel yiyeceklerin böbrek taşına neden olduğunu iddia etmektedir.



Supersaturasyon teorisi: ( aşırı doygunluğa bağlı kristalleşme teorisi.) En yaygın teoridir. Vücudun susuz kalmasına bağlı olarak idrar daki sıvı oranı ile çözünen katı maddeler arasında dengesizlik oluştuğuna inanılır. Bu çözünmüş artık maddeler ile aşırı yüklenen idrar bir noktada doygunluğa uğrar ve bu noktadan sonra artık maddeler yavaş yavaş birikerek kristalizasyona ve taş oluşumuna sebep olur. Bu nedenle taş oluşumunu engellemek için çok miktarda su içilmesi önerilir.



İnhibitörler: Normal idrar kristalleşmeyi engelleyen inhibitörleri içermektedir. Bir teoriye göre bazı kişilerde bu inhibitörler yeterli görevi yapamamakta , kristalleşmeyi ve dolayısıyla taş oluşumunu engelleyememektedir.



Böbrek Taşlarının Tipleri:



Böbrek taşları kimyasal içerik olarak farklılıklar gösterir.



*Kalsiyum Taşları:



Tüm böbrek taşlarının yaklaşık % 70-80 i ya kalsiyum oksalat, veya kalsiyum fosfat ya da her ikisinin bileşiminden oluşur. Kalsiyum diş ve kemik sağlığında önemli rol oynar ve normal diyette bulunur. Kalsiyumun fazlası idrar yolu ile ile vücuttan uzaklaştırılır. Kalsiyum taşları hiperkalsiürili ( idrarda aşırı kalsiyum bulunması) kişilerde oluşmaktadır.



Kalsiyum taşı oluşan hastaların % 40 ında sebebi bilinmeyen ailevi geçişli kalsiyum °°°°bolizması bozukluğu vardır.Ender olarak da kalsiyum °°°°bolizmasını harekete geçiren parotiroid hormonunu aşırı miktarlarda üreten paratiroid bezi tümörü sebep olmaktadır. Furasemid gibi diüretikler, kalsiyum bazlı antasitler ve steroidler de hiperkalsiüri ye neden olabilmektedir. Aynı zamanda bazı barsak hastalıkları, A ve D vitamininin çok yüksek miktarlarda alınması, et, tavuk, balık gibi yiyeceklerin aşırı alınması da sebep olabilmektedir.



Diyette B vitamininin çok az veya C vitamininin çok fazla olması ile kalsiyum oksalat taşlarının oluşumu arasında bir ilişki kurulmaktadır.



*Ürik Asit Taşları:



Ürik asit vücutta protein yıkımı sonucu normal olarak oluşur ve idrarla atılır. Ancak bazı kişilerde özellikle erkeklerde ürik asit böbreklerde ve eklem yerlerinde birikebilir. Eklemlerde ürik asit birikmesi ailevi geçişli olan gut hastalığında görülür. Böbreklerde birikmesi ile de ürik asit taşları oluşur.



Böbrek taşlarının % 5-23 ü ( özellikle çoğunlukla erkeklerde olmak üzere) ürik asit taşlarıdır. Ürik asit taşlarında genetik faktörlerin de rol oynadığı öne sürülmektedir. Yüksek proteinli ( özellikle et ürünleri fazla ) diyet alanlarda ürik asit taşı oluşma olasılığı artmaktadır.



*Enfeksiyon taşları:



Tüm taşların yaklaşık % 20 sini oluştururlar. İdrardaki ürenin bakteriler tarafından bozulması ile asidikleşen idrarda oluşan amonyak ve magnezyumun kristalleşmesi enfeksiyon taşlarına neden olmaktadır. Üriner sistem enfeksiyonu geçirmeye daha yatkın olan kadınlarda erkeklere oranla daha sık rastlanmaktadır.



*Sistin Taşları:



Sistin sinir kas ve bazı dokuların yapı taşlarından olan aminoasitlerden biridir. Ender görülen ailevi bir hastalık olan sistinüri de böbrekler de sistin taşları oluşur. Tüm taşların % 1-2 sini oluşturmaktadır.



Belirtiler:



Böbrek taşları zaman içinde yavaş yavaş oluşurlar. Zaman zaman küçük belirtiler verebilirler. Ancak belli bir boyut ve pozisyona ulaştığında ani olarak belirtiler ortaya çıkar.



Henüz yeterince büyük olmayan ve böbrek fonksiyonlarına zarar vermemiş "sessiz" olan taşlar rutin röntgen



incelemesi esnasında ortaya çıkabilir.Bazen bu sessiz taşlar böbrek fonksiyonunu bozana kadar farkedilemeyebilir ve böbrekte kalıcı hasarlar oluşabilir. Bazen sırt ağrısı, kas ağrısı sanılabilen küçük belirtiler verirler. Bu tür hastalarda sık sık idrar yolları enfeksiyonu gelişir. Ancak en klasik belirtisi taşın bulunduğu bölgede yaptığı irritasyona veya tıkanıklığa bağlı olarak oluşan ve renal kolik adını alan şiddetli ağrılardır.



Renal kolikte ağrı aniden, genellikle gece veya sabaha karşı gelir. Akut apandisit veya barsak kökenli ağrılarla karışabilir. Ağrı belde, iki yanda veya mide bölgesi ve kasıkta başlayabilir.Erkeklerde testislere veya penise yayılabilir. Ağrı ,ile birlikte mide bulantısı, kusma, titreme, ateş görülebilir. Hasta huzursuzdur. Bir oturur, bir kalkar, şiddetli idrar yapma isteği ve idrar yaparken yanma oluşur.



Böbrek taşlarında görülen bir diğer klasik belirti ise hematüri olarak adlandırılan idrara kan hücrelerinin karışmasıdır.Bu kan hasta tarafından çıplak gözle görülebileceği gibi ancak mikroskopla görülebilecek tarzda az da olabilir. İdrar genellikle koyu renkli, bulanıktır ve bazen kokulu olabilir.



Tanı:



Genellikle şikayetlerinizi dinleyen doktor idrar da kan hücrelerinin de görülmesi ile tanı koyabilir. Şikayetlerin taş nedenli olduğunu doğrulamak üzere röntgen tetkiki veya ultrasound tetkiki isteyecektir.Böylece taşın boyutu, şekli ve yeri konusunda bilgi sahibi olacaktır. Kan ve idrar tahlilleri ile de taşın kimyasal yapısı, idrarda kan olup olmadığı ve enfeksiyon bulunup bulunmadığı hakkında bilgi sahibi olacaktır.



Yapılacak röntgen tetkiki direk karın filmi veya İVP adı verilen ve damardan bir ilaç verilerek gerçekleştirilen özel bir röntgen olabilir. Tüm taşlar röntgen filmi ile görülemez. Bu gibi taşların görülmesinde ultrasound yararlı olacaktır. Ancak ultrasound da da çok şişman hastalarda ve 3 mm nin altındaki taşlarda başarılı sonuçlar alınamayabilir.



Röntgen filminde diğer kemik yapıları ile karışan taşlarda kompüterize tomografi istenebilir.



Korunma:



Bol su için: Daha önce taş düşürmüş kişilere tekrar taş oluşumunun engellenmesi için bol su içmesi önerilir. Özellikle sıcak yaz günlerinde içilen su miktarının arttırılması gerekir. İdrarda kristalizasyonun engellenebilmesi ve taş oluşumunun engellenebilmesi için en azından 8 bardak su içilmesi gerekir. Hastalar çıkardıkları idrarın renginden aldıkları sıvının yeterli olup olmadığını anlayabilirler. idrarın renginin açık olması suyun yeterli olduğunu, koyu olması ise yetersiz olduğunu gösterir. Ayrıca bol su içilmesi idrar yolları enfeksiyonlarını da önleyici bir rol oynar.



Diyetinizde kalsiyum ve oksalat miktarlarını kısıtlayın: Daha önce taş düşürmüş bir kişinin idrar testlerinde kalsiyum oranı yüksek çıkıyorsa diyetindeki kalsiyum ve oksalatı kısıtlamalıdır. Kalsiyum içeren antasitleri kullanmamalı, kalsiyum içeren süt ve süt ürünlerini kısıtlamalıdır. Son zamanlarda bu konu tartışmalı hale gelmiştir. Ayrıca çay, kahve, çikolata, fıstık, ıspanak, pancar gibi oksalat içeriği yüksek gıdaları da kısıtlamakta fayda vardır.



Ancak diyetteki kalsiyumun azaltılması her hastada yararlı olmayabilir. İdrarında oksalat miktarı artmış kişilere kalsiyum tavsiye edilebilmektedir. Her hasta da koşulların değişik olacağı göz önüne alınmalı, diyet doktorunuz veya diyetisyen tarafından ayarlanmalıdır.



Et ve et ürünlerini azaltın: Bu sadece taş oluşmasını engellemekle kalmaz genel sağlığınız açısından da olumlu etki yapar. Hayvansal proteinlerin azaltılması vücuda kalsiyum girişini ve ürik asit atılımını azaltacaktır.



Tuz tüketimini azaltın: Tuz idrara çıkan kalsiyumu arttırır. Ayrıca hipertansiyon riskini de azaltmış olursunuz.