İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - ***ALfoNSo***

709
Ani Bebek Ölümü Sendromu (ABÖS) ile bebek ölümlerine neden olan diğer riskler konusunda AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Özmert, 1 yaşından küçük bebeklerin, hiç bir hastalığı olmaksızın, yatağında ani olarak ölmesi durumuna Ani Bebek Ölümü Sendromu (ABÖS)denildiğini belirterek, bu ölümlerin sebeplerinin çok iyi bilinmediğini söyledi. Özmert, ABÖS hakkında çalışmaların, bazı uygulamaların ani bebek ölümü riskini artırdığını ortaya koyduğunu dile getirdi. Yeni doğan döneminde meydana gelen ölümlerde bebeğin yatağı ve yatma şeklinin belirleyici olduğunu belirten Özmert, şunları söyledi: "Bebeği yüz üstü yatırmak, ani bebek ölümü sendromu riskini 9 kat artırıyor. Küçük bebekler, yüz üstü pozisyondayken uyku sırasında solunum merkezleri ve dolaşım merkezlerini yeterince denetleyemeyebiliyorlar. Yapılan çalışmalarda, aniden ölen bebeklerin, diğer bebeklerle karşılaştırıldığında 9 kat daha fazla yüzüstü yatırıldıkları görülmüş. Anne ve babalara, bebeklerini besleyip gazını çıkarttıktan sonra, sırt üstü yatırmalarını öneriyoruz. Yan yatırmada bile bir miktar risk var."

BEBEK YATAKLARININ ÖNEMİ

Bebeklerin yatakta boğulmalarına yol açan nedenlerden birinin de yatağın yumuşak olması olduğunu ifade eden Özmert, yan bile yatırılsa yatak yumuşaksa, bebeğin ağzı veya yüzünün yatağın içine gömülebileceğini, bebeğin havasız kalıp ölme ihtimalinin artabileceğini anlattı. "Bebek yatakları kesinlikle sert olmalı" diyen Özmert, oyun parkı gibi, başka amaçlar için üretilen eşyaların yatak olarak kullanılmasını kesinlikle önermediklerini vurguladı.

Yatağın içine konulan her türlü süs eşyası, yastık ve oyuncaklar ile yatağa asılan nazar boncuklarının da kazalara ve boğulmalara sebep olabildiğini belirten Özmert, şöyle devam etti: "Bir yayında şöyle bir örnek vardı: Annenin saçı bebeğin parmağına dolanmış, bebeğin elinde de eldiven var. Bebek sürekli ağlıyor. Aile nedenini bulamıyor. Doktora götürüyorlar. Doktor bir bakıyor, saç teli bebeğin parmağına dolanmış ve parmak kangrene dönüşmüş. Yani bir saç teli bile bebeğin parmağının kopmasına neden olabilir. Bu nedenle aileler çok dikkatli olmalı. Yatağın içinde bebeğin ve üzerine örtülecek örtünün dışında bir şey konulmamasını tavsiye ediyoruz. Yatağın içine süs amaçlı, gereksiz hiç bir şey konulmamalı. Ayrıca beşiğin kenarlarının genişliği, bebeğin başının çıkamayacağı kadar dar olmalı ve yatakla beşik arasında boşluk bulunmamalı. Bebek elini, ayağını, başını o boşluğa sokup kendini yaralayabilir."

SİGARASIZ EV, SİGARASIZ ARABA"

Bebeğin sigara dumanına maruz kalmasının da Ani Bebek Ölümü Sendromu riskini 3-4 kat artırtığını belirten Özmert, çocuğun yanında sigara içilmesinin yanı sıra çocuğun yaşadığı evde sigara içiliyor olmasının da o bebeğin sigaraya maruz kaldığını gösterdiğini söyledi. Özmert, sigaranın bebeklere verdiği zararları şöyle anlattı: "Sigarayı sokakta bile içseniz, akciğerlerinizde depolanmış hava ile solunumu verdiğiniz zaman, sigaranın içindeki zararlı maddeleri bebeğin bulunduğu ortama bırakmış oluyorsunuz.

Hatta üzerinize sinen dumandan bile, sigaradaki zararlı maddeler bebeği etkileyebiliyor. Aileler kendi sağlıklarının yanı sıra çocuklarının sağlığı için mutlaka sigarayı bırakmalılar. 'Ben sigarayı mutfakta ya da tuvalette içiyorum' bahanesi kesinlikle geçerli değil."

Özmert, aileleri, bebekleri yanlarında iken arabada hatta açık hava da bile sigara içmemeleri konusunda uyararak, "Şu sloganı benimsemekte fayda var:Sigarasız ev, sigarasız araba" diye konuştu.

Yeni doğan bebeklerin ilk bir kaç ayda terleyemediklerini ve titreyemediklerini, yani vücut ısılarını ayarlayamadıklarını anlatan Özmert, şunları söyledi: "Dolayısıyla bebekler çevre ısısı neyse bunu vücutlarına yansıtırlar. Bu yansıtmadan kaynaklanan zararları en aza indirebilmek için bebeğin odasının sıcaklığının 22-24 derece civarında tutulması gerekir. Ayrıca bebeklere normal kıyafetler giydirilmeli. Eğer yeni doğan bebekler soğuktaysa, mutlaka şapka giydirilmelidir. Bebekleri fazla giydirmek, fazla ısıya maruz bırakmak, Ani Bebek Ölümü Sendromu riskini artırıyor."

710
Diyet konularında halk arasında doğru diye bilinen ve uygulanan bir çok şey aslında yanlış .Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Şafak Akçayoğlu bu yanlışlara dikkat çekiyor.

“Sabahları aç karnına içilen limonlı sıcak su yağları eritir”
Halk arasında inanılan bir başka yanlış da sabahları, yemek öncesinde aç karnına limonlu sıcak su içmenin vücuttaki yağları erittiğidir. Ancak bu inanç tamamen yanlıştır. Suyun veya içine katılacak olan limon, soda, gibi maddelerin, bitki çaylarının kesinlikle yağları eritmek, yok etmek gibi bir etkisi bulunmamaktadır. Sıcak suyun tavsiye edilmesinin asıl nedeni midede 80 dakika gibi uzun bir süre kalması ve doygunluk hissi vermesidir.

“Meyve, yemekten 2 saat sonra yenir, yoksa bütün yenilenler yağa dönüşür”

Meyvelerin glisemik endeksinin bazı besinlere göre yüksek olmasından dolayı hızlı şekilde kan şekerini yükseltme özellikleri vardır. Kan şekeri yükseldiği zaman insülinin salgılandığı ve yemeğin yanında alınan meyve nedeniyle de, bütün yenilenlerin yağa dönüştüğü iddia edilmektedir. Ancak vücut, ihtiyacı olan enerjiyi yemekten alır. Eğer kişi normalden fazla yerse meyve olsa da olmasa da fazla besinler yağa dönüşür; buna paralel olarak kişi ihtiyacı olan enerjiyi az bir yemek ve yanında meyveyle tamamlıyorsa yediği besin enerji olarak kullanılacağı için yağa dönüşmez. Genelde meyvenin öğün aralarında önerilmesinin sebebi ise; meyvenin yanında proteinli bir gıda ile tüketildiğinde kan şekerini dengelemesi ayrıca aç karnına yanilen meyvedeki vitamin minerallerin daha iyi emilebilmeleridir.

“Tek öğün yemek yiyerek kolayca zayıflayın”

Vücudun kilo almasına neden olan en önemli etkenlerden biri, onu bütün gün aç bırakıp sadece akşamları yemek yemektir. Çünkü yaklaşık 20 saat aç kalan vücut bu durumun devam edeceğini düşünür ve savaşa hazırlanır gibi yediklerini depolamaya başlar. Sonra 4 saat içerisinde gelen besinler yağ olarak depolanır. Bu konuda diyetisyenlerin tavsiyesi vücudu uzun süre aç bırakmamak ve mutlaka her 3 - 4 saatte bir şeyler yemektir.

“Makarna, pilav, ekmek gibi karbonhidratlar diyetten tamamen çıkarılmalıdır”

Diyet yapan kişilerin düştüğü en önemli hatalardan biri vücuda yeterli miktarda karbonhidrat vermemektir. Diyete başladığı zaman ekmek, pilav, makarna, patates, mısır gibi besinleri kesen kişilerin metabolizması ihtiyacı olan karbonhidratı önce alır. Glikoz oranı inince kan şekeri de düşer. Sonrasında vücut, kas içerisindeki karbonhidratı kullanmaya başlar, bu da kas kaybı anlamına gelir ve vücut beraberinde su kaybeder. Yani diyette karbonhidratı kesen kimse tartıdaki sonucu görünce kilo verdiği yanılgısına düşer ancak gerçek olan vücudun kaybettiği yağ değil, kas ve sudur.


711
SAĞLIK BİLGİLERİ / İşte kilo aldıran mekanlar
« : 10 Eylül 2007, 01:05:25 »
Newsweek dergisi sağlık editörü, "Bu mekanlarda yemek yemek şişmanlatır" diyerek 7 maddelik bir liste yayınladı. İşte kilo aldıran mekanlar ve nedenleri...

1. Mutfakta atıştırmak

Buzdolabının önünde ya da yemek yaparken bir şeyler atıştırmak daha fazla yemenize neden olur.

2. İş yerinde yemek

Araştırmaya göre, ofiste atıştırılan yiyecekler genelde yüksek kalorili oluyor.

3. Aceleyle yemek

Aynı pastayı 9 dakikada tüketenler 646 kalori alırken, 20 dakikada tüketenlerin 579 kalori aldığı gözlemlendi.

4. Karanlıkta yemek

Işık seviyesi azaldıkça iştah artıyor. Geceleri canımızın daha çok abur cubur çekmesi de buna bağlanıyor.

5. Az çiğneyerek yemek

Çalışmalar, yeterince çiğnemenin sindirimi kolaylaştırdığını; gazı, şişkinliği ve ekşimeyi önlediğini gösteriyor.

6. Restoranda yemek

Dışarıda yemek yiyenlerde obezite ve yağ oranı daha yüksek oluyor. Haftada 6-13 kez dışarda yemek yiyen kadınlar günde 290 kalori daha fazla alıyor.

7. Televizyon karşısında yemek

Ekran başında tüketilen yiyecekler çifte tehlike oluşturuyor. Çünkü kişi hem hareketsiz kalıyor hem de ne kadar yediğini fark edemiyor.


Zayıflar şişmanları neden sevmiyor?

KanadalI uzmanlar "Zayıflar şişmanları neden sevmez sorusunun"yanıtını buldu. British Columbia Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre beyin, şişmanlığı bir hastalık belirtisi olarak görüyor. Bu da vücudun bağışıklık sistemini harekete geçiriyor. Uzmanlar bu sonuca şöyle vardı: Testlerde "Hapşırırken ağzını kapatmayanlar beni rahatsız eder" yargısını onaylayan herkes, "Şişman birini işe almaktan kaçınırım" yargısını da onayladı. Bu da insanların şişmanlığı hastalık olarak gördüğünü kanıtladı.


712
ABD Gıda ve İlaç Kurumu (FDA), domates tüketiminin kanseri yenmede etkili olduğu yönündeki görüşleri çürüten bir araştırmanın sonucunu yayınladı. FDA tarafından yapılan açıklamada domatese kırmızı rengini veren antioksidant maddenin (lycopene) kanseri yenme konusunda doğrudan bir bağlantısının bulunmadığı bildirildi. ABD Ulusal Kanser Enstitüsü'nün 10 Temmuz tarihli dergisinde yer alan değerlendirmede, daha önce yapılan araştırmalarda öne çıkan "kanserin yenilmesinde lycopenenin etkisi" yönündeki yorumlar yalanlandı.

Araştırma Grup Başkanı Claudine Kavanaugh, domates tüketiminin gırtlak, bağırsak, göğüs ya da diğer kanser türlerinde direkt olarak herhangi bir etkisinin bulunmadığını söyledi. Bu arada prostat, yumurtalik, mide ve pankreas kanserlerinde ise domates tüketiminin faydalı olabileceği görüşü raporda yer aldı.

Öte yandan araştırmanın domates üreticileri ve pazarlamacıları tarafından yapılan, ürünlerine "kansere faydalıdır" etiketi koyma izni talebi sonucu yapıldığı kaydedildi.

713
SAĞLIK BİLGİLERİ / Çocuklarda geniz etine dikkat!
« : 10 Eylül 2007, 01:03:50 »
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Selim Pata, geniz eti sorununun 6 aylıktan 10 yaşına kadar çocukları etkileyebileceğini belirtti:

"Geniz eti aslında herkeste varolan bademcikler gibi bir lenf dokusu üyesidir. Vücuda burun ve ağız yoluyla girecek zararlı mikroorganizmalara karşı koruyan sistemlerden birisidir.

Eğer bir çocuk sık sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiriyorsa, çok sık nezle oluyorsa, bademcikleri sık hastalanıyorsa veya alerjik bir bünyesi varsa geniz etinin büyümesi doğaldır. Geniz eti büyüdüğü zaman hava yolunu tıkar ve çocuk rahat nefes alamaz. Bu durum burun içi fizyolojisini ve mekanizmalarını bozar. "

Pata, geniz eti büyümesinin çocuğu rahatsız etmesi dışında bazı hastalıkları da tetiklediğine dikkat çekti:

"Geniz eti, çocuklarda horlama, ağızdan su gelmesi ve ağzı açık uyumayaneden olur. Horlama aynı büyüklerdeki gibidir. Ancak geniz eti alındığızaman horlama ortadan kalkar. Geniz eti ayrıca kulaklarda işitme kaybınaneden olabilir. Çok dikkatli olunmaz, fark edilmez ve tedavide geç kalınırsa çocuklarda yüz kemiklerinde gelişim bozuklularına yol açar.

Damak kemiği bombeleşir. Burun kemiği çöker. Geri dönüşü olmadığı içinihmal edilmemesi gerekir. Geniz eti büyümüş olan çocuklarda kiloproblemi olur çünkü iştahsızdırlar. Gece boyuca iyi nefes alamadıkları için kaliteli uyku uyuyamazlar ve ertesi gün huzursuz olurlar. Huzursuzlukları okulda başarısızlığa neden olabilir. Bu çocuklarda konuşma problemleri ve idrar kaçırma da olabilir. Eğer 7-8 yaşına kadar tedavi olmamışsa sinüzit riski vardır."

Geniz eti büyümesi tedavisinde ilaç ve ameliyat seçeneklerininuygulandığını belirten Pata, her büyümenin ameliyat gerektirmediğinin altını çizdi.

Pata, geniz etinde bazı mikroorganizmalar barındığını, burada oluşabilecek bir enfeksiyon durumunda dışarıdan ne kadar ilaç verilirse verilsin hastalığın tamamen geçmediğini, ilk aşamada düzelir gibi olup kısa süre sonra tekrarladığını anlattı:

"Bu çocuklar ağız ve burun akıntılarından kurtulamazlar. Çünkü ilaçlarla mikroorganizmaların hepsi temizlenemez. O nedenle ilaç tedavisinin etkili olmadığı durumlarda ameliyatla geniz eti alınır. Burada önemli olan ameliyat kararının ne zaman verileceğidir.

Geniz eti tanısı için en basit 2 yöntem röntgen filmi ve endoskopidir. Eğer enfeksiyon varken röntgen film çekilirse geniz eti daha büyük çıkar ve yanıltır. Önce ilaçla iltihabın temizlenmesi gerekir. Hastalık düzeldikten en az bir hafta sonra tekrar film çekilmelidir. Eğer o zaman geniz eti yine büyük çıkarsa ve çocuğu rahatsız ediyorsa ameliyat kararı verilebilir.

Ameliyat öncesi kulaklar da iyice incelenmeli ve basınç testi yapılmalıdır. Gerekiyorsa ameliyat sırasında kulağa da müdahale edilmelidir. Her büyük geniz eti ameliyatla alınacak diye bir kural yoktur. İyi bir inceleme ile gereksiz ameliyat kararı verilmemiş olur ancak ameliyat gerekliyse de zaman geçirilmemesi gerekir."

714
Türkiye'de pek çok kimsenin severek tükettiği midye, özellikle selenyum, kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor ve A, B1, B2, B6, B12 ve C vitaminleri yönünden oldukça zengin bir deniz ürünü.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Su Ürünleri Fakültesi Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatma Arık Çolakoğlu, midyenin ülkede tüketimi tercih edilen su ürünlerinin başında geldiğini söyledi.

Midyenin özellikle selenyum, kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor ve A, B1, B2, B6, B12 ve C vitaminleri yönünden çok zengin bir ürün olduğuna işaret eden Doç.Dr. Çolakoğlu, ''Ayrıca midyede diğer su ürünlerinde olduğu gibi yüksek oranda omega 3 yağ asitleri bulunmaktadır'' açıklamasında bulundu.

MİDYE TÜKETİRKEN DİKKAT
Doç. Dr. Çolakoğlu, midye etlerinin sağlıklı olması ve sonrasında ise sağlıklı koşullarda hazırlanıp, gıda haline getirilmesi gerektiğini vurguladı. Midyelerin denizlerdeki yaşamında, beslenmek için süzdükleri su içinde bulunan her türlü zararlıyı bünyelerine alabildiğine, bu nedenle çok kolay bozulabildiğine işaret eden Doç.Dr. Çolakoğlu, ''Dolayısıyla midyeler, özellikle ağır metal, biyotoksin ve mikroorganizma içeriğiyle insan sağlığı açısından risk oluşturabilmektedirler. Bu sebeple tüketilecek midyelerin temiz sulardan elde edilmesi ve hijyenik koşullarda hazırlanıp satışa sunulması gerekmektedir'' diye konuştu.

Doç.Dr. Çolakoğlu, özellikle denize kıyısı bulunan kentlerde yaz aylarında rağbetin daha da arttığı midye dolmaların genellikle seyyar satıcılar tarafından tüketime sunulduğunu, denizden çıkarıldıktan sonra haşlanan midye etlerinin nasıl bir mutfak ortamında dolma haline getirildiğinin tam olarak bilinemediğini bildirdi.

Temiz sulardan çıkarılmış ve sağlıklı koşullarda hazırlanmış midyelerin soğuk ve hijyenik ortamlarda satışa sunulduğunda, sadece bir gün değil aksine artı 4 santigrat sıcaklıkta 15 gün, artı 7 santigrat sıcaklıkta ise 10 günlük süre zarfında mikrobiyolojik açıdan hiçbir riski olmadan sağlıklı bir şekilde tüketilebileceğini kaydetti.

Doç. Dr. Çolakoğlu, 3 tarafı denizlerle çevrili Türkiye'de oldukça bol bulunan ve yüksek besin değerine sahip olan bu gıda maddesine halkın güvenle yönlendirilmesi ve şüphelerin ortadan kaldırılması için gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.
GençTürk Haber

715
SAĞLIK BİLGİLERİ / Gözde doğrular ve yanlışlar!
« : 10 Eylül 2007, 01:02:56 »
T.C İstanbul Bilim Üniversitesi Avrupa Florence Nightingale Hastanesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Halil Bahçecioğlu Mynet okurları için gözde doğrular ve yanlışları yazdı.

Göze çayla pansuman yapmak doğru mu?

DOĞRU

Doğru, ben çayla pansumanı hep tavsiye ederim. Demlendikten sonra uzun süre beklemiş çayın içinde antiseptik maddeler oluşur. Bunlar neredeyse bir antibiyotik görevi görür. O yüzden göz arpacığı, kirpik dibi iltihabı ve göz nezlesine çayla pansuman çok iyi gelir. Akşam demlenmiş çayı bekletip, sabah pansuman yapmak en doğrusu.

Ya göz altlarında oluşan morluklar, onlardan kurtulmak için hemoroid kremleri işe yarar mı?

YANLIŞ

Bağımlı olursunuz. Hemoroid kremlerinin damar büzücü etkisi vardır. Tıpkı göz damlası gibi. Gözünüz kızarır, damlayı damlatırsınız ve gözünüz bembeyaz olur. Yalnız bu kremleri kullanmaya başlarsanız, devamlı sürmeniz gerekir. Çünkü siz damarı büzdükçe damar açılacaktır. Yani hemeroid kremine bağımlı kalabilirsiniz. Buz kompresi de göz altı morluklarını giderir.

Çok okumak, çok çalışmak gözü bozar.

YANLIŞ

Gözün temel işlevi görmektir. Dolayısıyla, göz asli görevini yaparken zarar görmez. Yeter ki; bu sırasında ultraviyole ışık, lazer ışığı, demir kaynağı gibi güçlü ışıklara maruz kalmasın.

Açık renk gözler, ışığa çok hassastır.

DOĞRU

Açık renk gözler koyu renk gözlere oranla daha az pigment içerdiğinden, ışığa karşı daha hassastır.

Uzun süre bilgisayar karşısında çalışmak gözü bozar.

YANLIŞ

Bilgisayardan yayılan ışınların göze zararı yoktur. Gözünde kırma kusuru olan kişilerde; kızarıklık, ense ve baş ağrısına neden olabilen bilgisayar sağlıklı göze negatif etki etmez.

A vitamini gözü kuvvetlendirir. Bol havuç yemek görmeyi keskinleştirir.

YANLIŞ

Sadece yaşlılarda makula dejenerasyonunun önlenmesinde A,C, E vitaminleri ile çinko ve bakır minerallerinin faydalı olduğu kanıtlanmıştır.

Havuç göz için çok iyidir

YANLIŞ

Öyle olsaydı ben her gün havuç yerdim... Kayısı yiyin çok iyi gelir, havuç yiyin daha iyi görürsünüz gibi bir şey bugüne kadar bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Tek yönlü gıda almadığınız sürece vücudun ihtiyacı olan tüm vitaminleri yediklerinizden zaten alırsınız.

Gözü bozuk kişilerin çocuklarının gözlerinin bozuk olma riski yüksektir.

DOĞRU

Miyop, hipermetrop, astigmat, presbiyopi ve göz tansiyonunda genetik faktörün çok önemli olduğu kanıtlanmıştır.

Televizyonu yakından izlemek gözü bozar.

YANLIŞ

TV'yi yakından izleme gereksinimi olan kişilerin gözünde zaten kırma kusuru vardır. Özellikle çocuklarda, bu durum göz bozukluğunun önemli bir işaretidir.

Gözde ışık çakmaları ve leke göz bozukluğunun belirtisidir.

DOĞRU

Mutlaka ciddiye alınmalı ve bir uzmana başvurulmalı.

İsli cam güneşe veya güneş tutulmalarına karşı gözleri korur.

YANLIŞ

Bu tip materyaller göz bebeğini büyüttüğünden, göze zararlı ışınların daha fazla girmesine neden olur. Güneşe veya güneş tutulmasına ultroviyole ışınları ve belli dalga boyunu absorbe eden camlarla bakılması gerekir.

Atari oyunları gözü bozar.

YANLIŞ

Görme pasif bir eylemdir. Gözünde kırma kusuru olanlarda baş ve boyun ağrılarına neden olabilen atari tipi oyunların sağlıklı göz üzerinde olumsuz etkisi yoktur. Hatta, göz tembelliğinin tedavisinde olumlu etkileri olur.

Çok ağlamak göz yaşlarını kurutur.

YANLIŞ

Göz yaşı göz çevresindeki çeşitli dokularda sürekli üretilir. Ağlamakla kurumaz.

716
SAĞLIK BİLGİLERİ / Cep telefonu hafıza kaybettiriyor
« : 10 Eylül 2007, 01:02:21 »
Araştırmalara göre en küçük notları bile cep telefonuna kaydetmek hafıza kaybına yol açıyor.




Cep telefonunun icadından önce hayatın nasıl olduğunu hatırlamıyorsanız, kendi ev telefonunuzu ve aile üyelerinin doğum günlerini soranlara bile düşünerek cevap veriyorsunuz demektir.

Geçtiğimiz Cuma yayınlanan bir anketin sonuçlarına göre, başını cep telefonlarının çektiği 'mobil cihazlar', yeni bir teknoloji hastalığı şeklinde 15-50 yaş arasındaki insanları tehdit ediyor. Bu tip cihazlar insan beynine hafıza yönünden zarar veriyor ve kişi telefon numaaları ve doğum günleri gibi hatırlaması en kolay bilgileri bile hatırlayamıyor.

Ankete katılanların yaklaşık dörtte biri kendi ev telefonlarını artık bilmediklerini, üçte ikisi ise en az üç yakın arkadaşının doğum günü tarihini artık bilmediklerini itiraf etti.

Bu problem yaşlılardan çok gençleri vurmuş durumda. 30 yaşın altındaki cep telefonu kullanıcıları, 50 yaşın üzerindekilere oranla daha az telefon numarası ve tarih hatırlıyor.

Katılımcıların üçte ikisi önemli tarihleri hatırlamak için tamamen cep telefonlarının içindeki ajandalara güvendiklerini söylüyor.

Dublin Trinity Kolej Psikoloji anabilim dalı başkanı Profesör Ian Robertson "İnsanların bu günlerde hatırlamak zorunda oldukları daha fazla numara ve tarih var ve bunları hatırlamak için teknolojiye gereğinden fazla güveniyorlar," diye konuştu. Ankete yaklaşık 3000 kişi katıldı.

717
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat, erkeklerin en büyük kabuslarından biri olan iktidarsızlığın son zamanlarda internet sitelerinden kaynaklandığını açıkladı.

Prof. Hattat selamo sitelere kolaylıkla ulaşan olgun ve genç erkeklerin seyrettikleri filmler yüzünden kendilerine olan güvenlerini yitirdiklerini ve korkuya kapılarak iktidarsızlığın eşiğine geldiklerini belirtti. Prof. Hattat konuyla ilgili yaygın soruları ise şöyle yanıtladı:

İKTİDARSIZLIK NE KADAR YAYGIN?
Dünya genelinde 152 milyon erkek, tekrarlayan sertleşme sorunları yaşıyor. Neden olarak da; beslenme ve yaşam tarzındaki değişikliklerden strese kadar birçok faktörün etkili olduğu düşünülüyor.

En çok rastlanılan sorunlar; erkeklerde sertleşme ve boşalma problemleri, kadınlarda ise orgazm problemleri, vajinismus ve ağrılı ilişkidir. 40 yaşın üzerindeki erkeklerin yarısından fazlasında sertleşme sorunu olduğu tahmin ediliyor.

SORUNLARDA ARTIŞ VAR MI ?
Genelde 15-30 yaş grubu aralığında, başta erken boşalma sorunu olmak üzere ereksiyon problemleri de yoğun olarak görülüyor.

Bunun temelinde strese bağlı nedenlerin yanı sıra cinsel bilgi eksikliği ve hekime müracaat etmekten çekinme gibi faktörler rol alıyor.

Erken boşalma yaşayan çok sayıda genci incelediğimizde; genellikle psikolojik kaynaklı sertleşme sorunu olduğunu gözlemledik. Cinsel bilgi eksikliğine bağlı sebeplerden kaynaklanıyor. Ayrıca ilişkide bulundukları kişilerin doğru olmayan ifadeleri de gençlerde iktidarsızlık sorunu yaratabiliyor.

İNTERNET CİNSEL BİLGİ EDİNMEDE YARDIMCI MI?
Gençler araştırmak ve doğru kaynağa ulaşmak yerine çoğunlukla selamoya yöneliyorlar. İnternetten selamoya kolay ulaşım, gençlerin tamamen seks hakkında hatalı bilgiler edinmelerine neden oluyor.

Seks konusundaki cahillikleri de iktidarsızlığa yol açabiliyor. Kendilerini o filmlerle karşılaştırıp, performans korkusuna kapılıyorlar. İnternette selamo sitelere kolaylıkla giren gençler seks konusunda hatalı bilgiler edinerek kendi iktidarsızlıklarına yol açıyorlar.

718
Yeşilay Amasya Şube Başkanı Halis Büyükbayraktar, "Sigara içen kadınlarda menopoz 1 ile 3 yıl arasında daha erken olur. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlar arasında sigara içenlerin, içmeyenlere göre kalp krizi geçirme şansı 10 kat fazladır" dedi.

Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre dünya ülkelerinin birçoğunda en çok rastlanan ve en çok ölüme yol açan nedenler arasında ilk sırayı akciğer kanserinin yer aldığını belirten Halis Büyükbayraktar, "Son 40 yılda yüzde 250 oranında artış gösteren akciğer kanserine sadece ABD'de her yıl 160 bin kişi yakalanıyor.

Türkiye'de ise her yıl 30-40 bin kişide akciğer kanseri görülüyor. Bir başka araştırmaya göre akciğer kanserinin yüzde 85'i, kronik bronşitin yüzde 75'i, kalp hastalıklarının yüzde 25'i sigaradan kaynaklanıyor. Uzmanlar, 100 bin kişilik nüfusta hiç sigara içmeyenlerin kansere yakalanma oranının yüzde 3-4, günde bir paket içenlerde yüzde 61, 1-2 paket içenlerde 143, günde 2 paket ya da daha fazla içenlerde 217 olduğuna dikkat çekiyor" diye konuştu.

Sigara içen ve hayatları boyunca içmeye devam eden gençlerin yarısının tütün nedeni ile öleceğini söyleyen Halis Büyükbayraktar, "Sigara içen annelerin doğacak çocukları da zarar görür. Düşük, düşük doğum ağırlığı, hamilelik komplikasyonları, bebeklik ve çocukluk dönemleri sağlık sorunları riski vardır. Sigara tüm kanser türlerinin yüzde 30'unun, akciğer kanserlerinin ise yüzde 80-90 nedenidir. Erkeklerde en sık ölüm nedeni olan kanser türü akciğer kanseridir. Kadınlarda en sık neden meme kanseri iken son yıllarda kadınlarda da akciğer kanseri en sık ölüm nedeni haline gelmiştir. Sigara içenlerin içmeyenlere göre kalp krizinden ölme olasılığı iki kat, ani kalp durması riski üç kat daha fazladır.

Pipo ve sigara içenlerde içmeyenlere göre ağız ve yemek borusu kanserleri beş kat daha fazladır. Sigara, ses kaybına ve ölümünüze yol açan gırtlak kanserinin başlıca nedenidir. Sigara içenler içmeyenlere göre zatürree, soğuk algınlığı, bronşit, sinüzit gibi hastalıklara daha kolay yakalanır ve daha zor
iyileşirler. Hatta sigara içenlerle çalışan veya yaşayan ama kendisi sigara içmeyen kişilerde bile bu göze çarpar. Çocuklarda bu durum daha belirgindir" şeklinde konuştu.

719
ÇUKUROVA Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji ve Metabolizma Bilimdalı Başkanı Prof.Dr. Bilgin Yüksel, tatil dönüşünde özellikle okul çağındaki çocuklarda uyku ve beslenme bozukluğu görülebileceği uyarısında bulundu.

Prof.Dr. Bilgin Yüksel, çocukların uyku ve beslenme alışkanlıklarının yeniden düzene girme sürecinin ailelere sıkıntı yaratabileceğini, bunun okullar açılmadan alınacak önlemlerle aşılabileceğini söyledi. Tatilde yeni bir ortam ve değişik arkadaşlıklar sonucu alışkanlıkları değişen çocukların okullar açıldığında sabahları erken uyanma, okula gitme ve beslenme alışkanlıklarının yeniden düzene girmesinin zaman alacağını kaydeden Yüksel, “Bu sürecin kolay ve sorunsuz atlatılması onların sağlığı ve başarısı açısından önemli bir etken'' dedi. Yüksel, uyum için çocukların okullar açılmadan sabah erken kaldırılıp kahvaltılarını yaptırarak düzenli yaşama dönüşümün sağlanması gerektiğini kaydetti. Okula gidecek çocukların kronik rahatsızlıklara karşı doktor kontrolünden geçirilmesinin yararlı olacağını da vurgulayan Yüksel aileleri şöyle uyardı:

“Çocuklar tatilde, oldukça güzel vakit geçirmiş olabilir. Ama bir çok alışkanlıkları da değişir. Uyku ve beslenme alışkanlıkları, bunların saatleri farklılaşır. Okulların açılmasına az bir süre kaldı. Ailelerin bu konuda dikkatli olması lazım. Değişen dengelerin yeniden ayarlanması gerekiyor. Çocuğun düzenli bir yaşama ayak uydurması sağlanmalıdır. Bu geçiş döneminde çocuklarımızla yakından ilgilenip onları günlük yaşamın akışına uyum sağlamalarına yardımcı olmalıyız. Beslenme ve uyku programları uygulayıp, beslenmelerine, tatil döneminde dağılan çalışma disiplinine yeniden kavuşması sağlanmalıdır.''


720
SAĞLIK BİLGİLERİ / Hastanede sünnet ettirin!
« : 10 Eylül 2007, 00:59:44 »
Her vatandaşın sağlık güvencesi bulunduğunu söyleyen Koç, “SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve Yeşil Kart sahibi vatandaşlarımız, çocuklarını hastanelerimizin çocuk cerrahisi ve üroloji uzmanlarına hiçbir ücret ödemeden sünnet ettirebilirler” dedi.

Koç, sünnetin hastane şartlarında yapılması gereken cerrahi bir işlem olduğunu belirterek, şöyle konuştu;

“Sokaklarda ve uygunsuz ortamlarda toplu sünnet olaylarının yapılmasına karşıyız. Sünnet cerrahi bir işlem olup, uygun şartlarda ve hijyenik ortamlarda ilgili uzman kişiler tarafından yapılması gerekir.”
Bir hekimin bir günde 30-40 çocuğu sünnet etmesinin uygun olmadığını vurgulayan Koç, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Bir hekim uygun şartlarda günde 10 civarında çocuğu sünnet edebilir. Bunu belediyelerin ve bir başka sivil toplum örgütünün yaptırmasında bir sakınca yok. Ancak vatandaşlarımızın müracaat etmeleri durumunda çocuklarının sünnet işlemini hastane ortamında ücretsiz olarak yaptırma hakkının bulunduğu günümüzde, belediyelerin sünnetten ziyade işin sosyal ve kültürel etkinleriyle uğraşmaları gerekir.”

İHA