İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - m3t3d1nh0

685
BİYOGRAFİLER / Ümit Meriç Yazan ( 16.12.1946)
« : 10 Haziran 2008, 09:33:21 »
Ümit Meriç Yazan ( 16.12.1946)
Ümit Meriç Yazan ( 16.12.1946) </B>16 Aralık 1946 ‘da İstanbul Üsküdar‘da doğdu. Yazar ve düşünür Cemil Meriç’le, Tarih-Coğrafya öğretmeni, Fevziye Menteşoğlu Meriç’in kızıdır. Çamlıca Kız Lisesi’ni, İstanbul Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünü bitirerek aynı bölüme asistan oldu.Aynı bölümde Kurumlar Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı.

ESERLERİ

Ümit Meriç Yazan'ın her ikisi de dördüncü baskıya gelmiş olan Cevdet Paşa’nın Toplum ve Devlet Görüşü ve Babam Cemil Meriç adlı iki eseri var. Ayrıca Sosyoloji Konuşmaları’nı derledi. “Dünden Yarına Sosyoloji” ve “Sosyolojik Düşünce Atlası” adlı çalışmaları yayına hazırlanıyor.


Prof. Dr. Ümit Meriç Yazan, babasına gösterilen ilgiyi yorumladı:

Cemil Meriç hayranları
günden güne çoğalıyor

TAKDİM
Artık, Cemil Meriç ismi tefekkürün, çilenin ve bir büyük kültür abidesinin sembolüdür ülkemizde. Çünkü, yoz ve sığ bir kuşatma ile adeta bir mağaraya hapsedilmiş olan bizler, Batı’yı da, Doğu’yu da, Hind’i de, Uzak Doğu’yu da hep ondan öğrendik. O beyinlerimize düşürdüğü “tecessüs” ateşi ile bizi fikri bir yenileşmeye sevk etmiş, bir kültür ve irfan uyanışına doğru yönlendirmişti. Eğer o olmasaydı, ne “Bu Ülke”yi böylesine derinden tanıyabilecek, ne de “Işık Doğu’dan Gelir” fikri ile kendimize dönebilecektik.

Aramızdan ayrılışının 12. Yılı münasebeti ile, günden güne büyüyen Cemil Meriç dalgası, Cemil Meriç sevdası, Cemil Meriç ilgisi üzerine, değerli kızı, sosyolog Prof. Dr. Ümit Meriç Yazan hanımefendi ile sohbet ettik.

SPOTLAR

Cemil Meriç, bugün 500 bin kişilik bir okur kitlesine ulaşmıştır. Bir teşbihle söylersek, Cemil Meriç bir çiftçidir, Anadolu bozkırına düşünce tohumlarını saçmıştır ve o tohumlar şimdi filizlenip boy atıyor.

Cemil Meriç’in okurlar cemaatini tanımak, onların üzerinde durmak lazım. Artık okurlardan, yazara gitme zamanı gelmiştir. Bu konuda çok özel gözlemlerim var. Bunlardan en önemlileri, edilen telefonlar, gönderilen mektuplar ve babamla ilgili anma toplantılarında bir araya gelen genç nesillerin yaptığı analizler.

“Seni tanımakla başladı her şey. Sen kopardın kızılca kıyameti. Akıllar seninle durdu. Kara zindanda doğan güneş sendin. Mağaradan seninle çıktım. Görmeyen gözlerim, seninle görür oldu. Acı çekmek neymiş, fikir neymiş seninle tanıdım. Şuurumun lambalarını yakan sensin.”

Türkiye projeksiyonsuz yaşıyor. Gelecekle ilgili hiç bir ideali yok. Halbuki büyük devletleri yüzer yıllık, beş yüzer yıllık, biner yıllık projeleri, hedefleri vardır. Türkiye günübirlik bir böcek gibi yaşıyor. Türkiye’nin geleceğini düşünmesi, geleceği üzerine projeksiyonlar yapması kaçınılmazdır.

OLCAY YAZICI

Bilinen bir gerçek, fakat genç nesiller açısından soruyorum. Kimdir o fikrin gökkuşağı olan, Batı’yı da, Doğu’yu da bizlere öğreten, fikrin büyük çilekeşi Cemil Meriç? Onun sadece kızı değil, aynı zamanda gözü, kulağı olan sizden, bir kere daha rica etsek?

“Gülü tarife ne hacet, ne çiçektir biliriz!” diye bir sözümüz vardır. Bence artık Cemil Meriç’i anlatmanın, tarif etmenin zamanı geçmiştir. Çünkü Cemil Meriç, tariflerin ötesine geçmiştir. O eserleri ile bugün aşağı yukarı 500 bin kişilik bir okur kitlesine ulaşmıştır. Bir teşbihle söylersek, Cemil Meriç bir çiftçidir, vatan sathına, Anadolu
bozkırına düşünce tohumlarını saçmıştır ve o tohumlar şimdi onlarla, yüzlerle yeşeriyor, filiz verip, boy atıyor.
Dış dünya Cemil Meriç’i tanımak istiyor
Büyük çileler çekilerek, vatan coğrafyasına dikilen Cemil Meriç çiçekleri açıyor, diyebiliriz yani?

Evet, diyebiliriz...Bu çiçekler, topraktan çıkmış, boyatmışlardır. Bu bakımdan Cemil Meriç’in artık okurlar cemaatini tanımak, biraz da onun üzerinde durmak lazım. Artık okurlardan, yazara gitme zamanı gelmiştir. Bu okurlar cemaati ile ilgili olarak benim çok özel gözlemlerim var. Bunlardan en önemlileri de, edilen telefonlar, gönderilen mektuplar, babamla ilgili anma toplantılarında bir araya gelen genç nesiller.
1997’nin Aralık ayında Tarık Zafer Tunaya kültür merkezinde, Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi tarafından düzenlenen toplantıdaki konuşma metinleri İz yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Adı ise ilginç, “Cemil Meriç ve Bu Ülkenin Çocukları.” Bu okurlar cemaati ile iki senedir temasımızı hiç kaybetmedik. Ayda bir defa toplanıyor, bazen Cemil Meriç’in eserleri üzerine, Cemil Meriç’ten alınan ilhamla yeni olaylar üzerine görüş ve fikir alış verişinde bulunuyoruz.
Ayrıca, Tunus Üniversitesi’nin tarih profesörü Abdülcemil Temimi’den, Cemil Meriç’in Arapça’ya tercümesi için teklif geldi.
Konuşma sırasında babamın adı geçti. Ne yazık ki, müslüman bir Arap entellektüeli olarak, muhterem babanızı tanımıyorum. Benim gibi diğer Arap dünyası da maalesef tanımıyor. Türkiye’nin bu kadar önemli bir yazarını tanımamak, bizler için ayıp sayılır. Babanızı bana biraz tanıtınız, dedi. Ben de peki dedim ve “Bu Ülke”yi açarak ona, “Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik!...” cümlesiyle başlayan bölümü okudum. Temimi öylesine etkilendi, öylesine beğendi ki bu cümleyi, lütfen dedi, babanızdan bir seçme yapınız ve onu vakit geçirmeden Arapça’ya tercüme edelim. Arap dünyası, 20. Yüzyıl Türk kültürünün yetiştirdiği bu irfan adamını mutlaka tanımalıdır.
Bu münasebetle bir yıldır Cemil Meriç’in Arapçaya çevrilmesi metinleri üzerinde çalışıyoruz.
Cemil Meriç’e karşı büyük bir ilgi

Ayrıca Türk cumhuriyetlerinde de, Cemil Meriç’e karşı büyük bir ilgi uyanmaktadır. Cemil Meriç’in, Kazak ve Azerbaycan Türkçesine tercümesi yolunda da teklifler var. Yani biz belki Cemil Meriç’i dış dünyaya yeterince tanıtmadık, fakat dış dünya kendiliğinden Cemil Meriç’i tanımak istiyor, bunun için sınırları zorluyor. Çünkü Türkiye’yi tanımak demek; bir anlamda Cemil Meriç’i tanımak demektir.
Bu arada Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan bir davet aldım. “20. Yüzyıl Türk Kültürüne Yön Verenler” başlıklı bir dizi başlatıyorlar. Şahsiyetler arasında babam Cemil Meriç’in yanı sıra, Mehmet Akif, Peyami Safa, Necip Fazıl, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Kemal Tahir gibi isimler de bulunuyor.

Bir şehre, bir köye ve bir mahalleye tek bir Cemil Meriç sevdalısı bile düşmüş ise, o belde zamanla fikri bir tutuşma yaşayacak demektir...Genç Cemil Meriç severler kimlerdir? Ne tür mektuplar geliyor size Babanızla ilgili olarak?...

Cemil Meriç’i tanımak isteği daha çok yurtdışından geliyor. Türkiye’yi tanımanın, önce Cemil Meriç’i tanımaktan geçtiğine inanıyorlar.
Psikoloji bölümünden mezun bir öğrencinin, Elif Özdemir’in, babam Cemil Meriç’le ilgili yazdıklarını aktarmak istiyorum. Bir bir profil çizmek için.

Elif benim öğrencim. 1997 yazında Amerika’ya gitti. Biliyorsunuz dünyanın en büyük kütüphanesi Washington’dadır. Orada, Türkiye’den yazar var mı diye araştırmış, bakmış ki, kütüphanede “Hint Edebiyatı” var, “Bu Ülke” var, “Jurnal” var, “Mağaradakiler” ver, “Işık Doğu’dan Gelir” var, “Kırk Ambar” var, “Ümrandan Uygarlığa” ve “Sosyoloji Konuşmaları” var. Yani, seçmeyi bilen her idrak Cemil Meriç’i arayıp buluyor.

Yerliden, evrensele açılmak demek bu olsa gerek?

Evet, evrensellik bu demek...Gelelim, Cemil Meriç’in okuyucular cemaatine(Ümit hanım özellikle bu kavramı kullanıyordu. Biz de değiştirmedik.) Bunların içinde yazarlar da var. Cahit Koytak’ın yazdığı ilginç bir şiir var. Adı “Son Osmanlı.”

Cemil Meriç okurlarını daha yakından tanımak için, Tarık Zafer Tunaya’daki toplantıya katılan, 17 yaşındaki Şükran Çatak’ın yazdığı mektubun ilk sayfasını okumak istiyorum:
“Sayın Ümit Meriç Yazan, güzel paylaşımlara, dorukta mutluluk ve duyumlara vesile olduğunuz için teşekkürler. Kendimi hala bir rüyanın içinde hissediyorum. Ve oradan sesleniyorum şu an size. Fakat sanırım her şey gerçek, rüyadaki gibi eksiksiz ve güzel. Ve en önemlisi artık baş rollerden birini de ben oynuyorum. Sizinle, Cemil Meriç günlerini paylaştık. Teneffüs ettiğimiz havayı, kitabı, tarihi, heyecanları paylaştık. Yüreklerimiz tek bir yürek oldu. Beynimizi büyüttük o gün. Yüreklerimizle birlikte fikirlerimizi, ülkülerimizi, heyecanlarımızı da büyüttük.
Tüm bunları harflere, kelimelere, cümlelere hapsettim. Onları seslere bağladım. Ben yeni heyecanları da yine seslere, kelimelere kilitleyeceğim. Benden yeni sesler gelecek kulaklarınıza.”

Cemil Meriç için şeref defteri
Bir de defterim var. Cemil Meriç’in şeref defteri. Defterin ilk sayfasına 4 Mayıs 1997’de kızıma hitaben şöyle bir şey yazdım:
“Sevgili Hazal, bu defter Cemil Meriç’in fatihi olduğu serdengeçtilerin defteridir. Ona sahip çık. Çünkü bu liste, sana bırakacağım mirasın hepsinden daha önemli, daha ölümsüz ve daha anlamlıdır. Deden, bu ülkede bir düşünce aristokrasisi yarattı. Bu listede onların şeref listesini bulacaksın...”

Daha sonra bu deftere çeşitli isimler, Cemil Meriç’le ilgili duygu ve düşüncelerini yazdı. Onlardan birini size okumak istiyorum. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi, Mahmut Çalışır’ın yazdıkları şöyle:
“Seni tanımakla başladı her şey. Sen kopardın kızılca kıyameti. Akıllar seninle durdu. Kara zindanda doğan güneş sendin. Mağaradan seninle çıktım. Görmeyen gözlerim, seninle görür oldu. Aşk neymiş, acı çekmek neymiş, fikir neymiş seninle tanıdım. Şuurumun lambalarını yakan sensin...Seni tanıdıktan sonra vatansız, kimliksiz kaldım. Seni tanıdıktan sonra ruhum boyalı bir kuş oldu. Şimdi ben göçebe bir serseriyim. Havarisiz İsa’yım...Seni tanımadan önce önümde iki kapı vardı. Biri cinnet, biri ölümdü. Şimdi üçüncü bir kapı var: O aşk kapısı...Kitaplar yaralarıma şifa olmaz oldu. Artık ben de karar verdim kitap olmaya. Seninle büyütüyorum acımı, hüznümü ve kendimi...Ben dergahtan kovulan dervişim. Körler seninle görür oldu. Sağırlar seninle duydular. Dilsizlerse şimdi hatip.!..”

Bir başka öğrenci, Yusuf Emre’nin yazdıkları ise şöyle:
“Utanıyorum ismini yazmaktan, fikrin devasa insanı. Bu nesil adına. Bir sarmaşık gibi sarıldım, aşık olduğum kitaplarına. Bu aşkın büyüsünü bana kim yaptı? Bilmiyorum. Ama böyle bir büyüye nesil olarak muhtaç olduğumuzu biliyorum. Sen dünyaya hiç bir zaman kör bakmadın. Bizler ise açık gözlerimizle kör yaşadık. Yıllarca bilgiye, kültüre karşı aç yaşadığımız için, hislerimizi de kaybettik. Okumamakla ve kitaba yabancı kalmakla, en şiddetli zulmü kendimize reva gördük. Ruhaniyetin karşısında şimdi biz utanmayalım da, kimler utansın? Kazanma adına hiç bir şeyini boşa kaybetmedin. Seninle bir defa daha, yoklukta varlık cilvesinin sırrını anladık. Med-cezire maruz kalan sıkıntıların dalgalar gibi sahilindeki kayalara vuruyor. Ama sen aşınmadan, kızın ellerinden tutarak, yoluna devam ediyordun. Biz ise kıymetini bilemediğimiz zaman sermayesinin yokluğundan şikayet ettik durduk. Az da olsa yürüyebilseydik, duranların haline ağlamayı öğrenecektik. Fakat şimdi kendi halimize bile ağlayamıyoruz.

Kapalı gözlerinle kitaplara selam sarkıtıyordun. Son anlarında kapalı şuurunla, Muhammet Sevgilim diyordun. Ağzından çıkan son cümleyi duyduğumda, iliklerime kadar titrediğimi hissettim. Ağlamadım dersem, yalan olur. Şuurunun kapalı olduğu bir anda bile, Muhammed Sevgilim diyordun. Yaşasaydın, söylediğin bu cümle için sana köle olmaya razı olurdum...”

Bunlar gibi daha yüzlerce mektup var. Bütün bunlar şunu gösteriyor ki, Cemil Meriç’in Anadolu bozkırına saçtığı tohumlar artık bugün çınar gibi boy atıyor.

Meriç soyadı siyasetin üzerindedir

Seçim öncesinde siyasi çevrelerden size aday olmak için teklifler geldi. Fakat, bunları kabul etmediniz. Neden? Siyasete soğuk mu bakıyorsunuz?

Öğrencilerime de söylediğim bir cümle var. O da şudur: Sizler bütün partilerin üstündesiniz. Kendinizi bir parçaya mahkum ederek, bütünden vazgeçmeyiniz. Sosyolog bir partinin değil, Türkiye’nin sosyologu olmalı.
Türkiye kendi kendisini tanımayan bir ülke haline gelmiştir. Türkiye projeksiyonsuz yaşıyor. Gelecekle ilgili hiç bir ideali yok. Halbuki büyük devletlerin yüzer yıllık, beş yüzer yıllık, biner yıllık projeleri, idealleri, hedefleri vardır. Türkiye ise plansız, programsız ve günübirlik, adeta bir böcek gibi yaşıyor. Türkiye’nin geleceğini düşünmesi, geleceği üzerine projeksiyonlar yapması şarttır. Yarınla ilgili planlar bugünden yapılmalı. Eğer bu yapılmazsa, yarınla ilgili ümitlerimiz de olamaz. Sosyologların bu sahada faydalı olacağına inanıyorum. Fakat, sosyologlar hükümetlerin değil, devletin sosyologu olmalı...
Konuya dönersek, evet, Meriç soyadının siyasileşmemesi için siyasete atılmadım. Çünkü o Türkiye’nin bütününü kapsayan kuşatıcı bir isim. Bu isme saygı göstermek, benim babama karşı bir görevimdir.

Kalemin kutsiyetine inanıyorum

Dünyanın küçüldüğünden ve küreselleşmeden söz ediliyor. 2000’li yıllarda genel bir dünya devleti kavramı mı ağırlık kazanacak, yoksa milli kimlikler mi ön plana çıkacak?

Tabii bu sorunuza homojen bir cevap vermek mümkün değil. Çin ve Türk milleti gibi binlerce yıldan beri süregelen milletler vardır. Avrupa millet bilinci var. Bir de ayrıca tarih boyunca hiç devlet kurmamış etnik unsurlar var. Yani globalleşme karşısında milletlerin durumu ne olacak sorusunun cevabı tek olamaz.

Elbette dünya çok küçüldü. İlk defa bu kadar kısa zamanda milletler birbirlerinden haber alır hale geldi. Ben bilgisayarıma tıklıyor ve Avusturya’daki bir profesörle sosyoloji üzerine konuşabiliyorum. Bu küçümsenecek bir şey değil. Salise farkı ile fikir alış verişinde bulunabiliyoruz. Bu manada elbette dünya küçüldü. İnsanlar oturduğu yerden, bilgisayar aracılığı ile uluslararası konferans verebiliyor.
Fakat bu anlattıklarımdan teknolojiyi çok yücelttiğim, övdüğüm anlaşılmasın. Ben evime bilgisayar almadım. Hatta önce daktilo ile yazıyordum. Onu da bıraktım. Şimdi sadece elle yazıyorum. Yani kalemin kutsiyetine inanır hale geldim. Kalem kutsaldır. Çünkü üzerine yemin edilmiştir. Bilgisayar bir yerde hain bir araç. Bir virüs çıkıyor ve her şeyi, bütün bilgiyi, emeği sıfırlayabiliyor. Oysa elle yazılan bir kelime yüzlerce sene silinmeden saklanabilir.
Şüphesiz faydalı bir araç. Fakat ben bugüne kadar bilgisayar kullanarak, dahiyane bir eser sahibi olmuş tek bir insanla karşılaşmadım. Fakat insan dahi ise belli şeyleri kullanmak açısından bilgisayardan istifade edebilir. Zaten dünyanın en önemli bilgileri hiç bir zaman bilgisayarlara yüklenmez.

Ölçü, değişirken “biz” kalmak olmalı

Toplumların değişmek kaçınılmaz durum. Fakat değişirken toplumun kendisi kalması, bu ana rengi muhafaza etmesi önemli. Değerli sosyologumuz Prof. Dr. Mümtaz Turhan hoca, ölçüyü “biz kalarak değişmek ve değişirken biz kalmak” şeklinde özetliyor. Sizce ölçü ve denge nasıl kurulmalı?

Bunun ölçüsünü, mayasını hiç bir birey koyamaz. Yalnız sosyolojik kanun olarak bir hakikat var. O da şudur: hiç bir toplum bütünüyle aynı kalamaz. Ve yine hiç bir toplum bütünüyle değişemez. Yani değişirken aynı kalır, aynı kalırken değişir. Mümtaz hocanın ölçüsü doğru. Bu bakımdan hiç bir ideoloji sonsuz, ölümsüz değildir. Tabii ki dinleri bunun dışında tutuyorum. Söz konusu olan beşeri ideolojilerdir. Beşeri nizamlar ise daima birbirini aşacaktır. Sosyal hareketleri bir yerde kontrol etmeniz mümkün olmaktan çıkabilir. Kendi kanununu kendi uygular.

686
BİYOGRAFİLER / Ümit Özdağ ( 03.03.1961)
« : 10 Haziran 2008, 09:32:58 »
Ümit Özdağ ( 03.03.1961)
Ümit Özdağ ( 03.03.1961) </B>03.03.1961 yılında Tokyo/Japonya’da doğmuştur. İlk, orta ve lise eğitimini TED Ankara Kolejinde tamamlamıştır. Yüksek öğrenimini Münih kentinde Ludwig Maximilians Üniversitesi siyasal bilgiler, felsefe, iktisat fakültelerinde tamamlamış ve yüksek lisans çalışmasını Türkiye’de planlı kalkınma ve Devlet Planlama Teşkilatı üzerine hazırlamıştır.

Ümit Özdağ, 1986 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 1990 senesinde “Atatürk ve İnönü döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri” konulu tezi ile siyaset bilimi doktoru olmuştur Dr. Özdağ, 1993 yılında “Menderes Döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri ve 27 Mayıs İhtilali” konulu tezi ile siyasal teori doçenti unvanını almıştır.

Doç. Dr. Ümit Özdağ, 1994 yılında “Avrasya Dosyası” adlı üç aylık uluslararası ilişkiler ve stratejik araştırmalar dergisini çıkarmaya başlamış ve editörlüğünü yapmıştır. 1980’lerin sonundan itibaren terörizm ve etnik sorunlar konularında araştırmalar yapmaya başlayan Özdağ, 1990’lı yıllar boyunca Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu illerimizden göç alan illerde sosyopolitik içerikli saha araştırmaları yapmıştır. 1996 senesinde Kuzey Irak’ta ekonomik merkezli araştırmalar gerçekleştirmiştir.

Ümit Özdağ, 1997-1998 senelerinde ABD’de Baltimore/Towson Üniversitesi’nde küreselleşme, Avrasya’da etnik sorunlar konularında araştırmalar yapmış ve aynı konularda ders vermiştir. Ümit Özdağ, 1999 senesinde Avrasya Bir Vakfı’nın desteği ile dünyanın en büyük stratejik araştırma merkezlerinden birisi olan Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni (ASAM) kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. 2002 yılında ASAM’a bağlı olarak çalışan Ermeni Araştırmaları Enstitüsü’nü kurmuştur.

2001 senesinde profesör olan Prof. Dr. Ümit Özdağ ASAM Başkanlığı görevinin yanında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyeliği görevini 2004 Temmuzuna kadar sürdürmüş, Cumhurbaşkanının Gazi Üiveristesinde yaptığı anti demokratik rektörlük atamasını protesto etmek için görevinden ayrılmıştır.Prof Dr. Ümit Özdağ, 1 Nisan 2004 tarihinde ASAM başkanlığı görevinden de ayrılmıştır.

Prof. Dr. Ümit Özdağ Harp Okulu, Polis Akademisi, Milli Güvenlik Akademisi, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı kurslarında da ders vermiştir. Brüksel’de NATO Karargahında Ekonomi Komitesi’nde terör konusunda danışmanlık yapmıştır.

Prof. Dr. Ümit Özdağ Washington, Moskova, Tokyo, Yeni Delhi, İskenderiye, Brüksel, Tahran, Bişkek, Almaata, Taşkent, Londra, Münih, Tel Aviv’de değişik üniversiteler ve araştırma merkezlerinde konferanslar vermiştir.

2002 sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak kurulan ve dünya dinlerini stratejik bir bakış açısı ile inceleyen Diyanet Araştırmaları Merkezi’nin (DİYAM) kurucu başkanlığını üstlenen Prof. Dr. Ümit Özdağ bu görevinden 2003 yılı içinde ayrılmıştır. Ümit Özdağ 2002 senesinden bu yana “Türkiye-Azerbaycan Dostluk Derneği” Genel başkanıdır.

Ümit Özdağ, “Avrasya Dosyası” dışında aylık yayın organları olan “Stratejik Analiz”, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri için hazırlanan “Jeopolitik Gündem” ve Türk İktisadi Kalkınma Ajansı için “Avrasya Analiz” dergilerinin ve İngiltere’de Frank Cass yayınlarının yayınlandığı “The Review of International Affairs” dergisi ile “Ankara Paper” adlı kitap dizisinin editörlüğünü yürütmüş, ASAM başkanlığından ayrılmasını takiben bu görevlerinden ayrılmıştır.

Güvenlik bilimleri, ordu-siyaset ilişkileri, terörizm, etnik sorunlar, Avrupa Birliği, Avrasya ve Orta Doğu konularında da çalışmalar yapmış olan Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın yayınlanmış yedi kitabı, dört tercüme kitabı, Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Türk Yurdu, Yeni Çağ gibi değişik dergi ve gazetelerde yayınlanmış 200’nin üzerinde makalesi mevcuttur. Prof. Dr. Ümit Özdağ İngilizce ve Almanca bilmektedir.

__________________

687
BİYOGRAFİLER / Ümit Hassan </B>
« : 10 Haziran 2008, 09:32:53 »
Ümit Hassan </B>
Cihan Savaşları’nın İkincisi’nde doğdu. Orta ve yüksek öğrenimini zor-belâ tamamladı. En çok Godfrey Goodwin’den öğrendi, san’at tarihi ve insâniyet bâbında. Kütüphânelerde “raf sistemi”nin faydasına hâlâ inanacak kadar muhafazakârdır. Ders makinesi olmaktan ders almadı; galiba, hafif-tertip bir rekor sahibi: Hukuk Tarihi’nden Uygarlık Tarihi’ne, Sosyoloji’den Siyasal Antropoloji’ye, Siyasal Doktrinler’den Osmanlı Sosyal-Siyasal Yapısı’na, Türk ve İslâm Düşünce Tarihi’nden Türk Dili-Edebiyatı’na, ve dahi Spor Tarihi’ne kadar yirmiyi aşkın alanda ve alt başlıkta, şu kadar yıldır hiç kesintisizce, iki yüz kadar derste öğrenmeye-öğretmeye çalıştı. (Bir ecnebiye rastladığında, bu durumdan, tabiî ki, hiç bahsetmedi.) Vakit kaldığında (fumoir’da) yazı yazdı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi’nden sonra, dokuz yıldır -güzelim- Kıbrıs’ta Yakın Doğu Üniversitesi’nde. İskambil oynamaktan, at yarışında heyecanlanmaktan, spor temâşâsından pek hoşlanır; sevmeyi pek sever. Bunlardan son ikisini sürdürüyor.

xxx

Toplum ve Bilim Yazıları

Mukaddime’ye dâir ve sâir (Toplum ve Bilim Sayı: 107)
‘Kesbsiz Tâ O Kadar Cehl Olmaz’ (Toplum ve Bilim Sayı: 42)
‘Hürriyet, eşitlik, kardeşlik’ üzerine mektup (Toplum ve Bilim Sayı: 14)

688
BİYOGRAFİLER / Ülkün Tansel </B>
« : 10 Haziran 2008, 09:32:30 »
Ülkün Tansel </B>
1941 Yılında İstanbul’da doğdu. Talas Amerikan Orta Okulu ve Tarsus Amerikan Liselerinde okudu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Maden Mühendisliği bölümünü 1964 yılında birincilikle bitirdi ve 1965 yılında Uzman Mühendis oldu. Emekli oluncaya dek Maden Mühendisi olarak çalıştı. Emekli olduğundan beri çeviri yapmaktadır. 1979 Dünya Çocuk Yılı dolayısı ile Kültür Bakanlığı’nın açtığı yarışmada Işık Ülkesinde adlı çocuk romanına başarı ödülü verildi. Ayrıca, Ali ile Manoli adlı yayımlanmış bir çocuk romanı daha var. Seyrek yayınladığı şiirleri Dost, Yön, Yeditepe ve Anadolu Ekini dergilerinde yayınlandı.

Yapıtları:
1-Işık Ülkesinde (Remzi Kitabevi, İstanbul: 1980. MEB, Istanbul: 2004).

2-Ali ile Manoli (Dönemeç Yayınevi, İzmir: 1982)

3-W.J. Griswold, Anadoluda Büyük Isyan, 1591-19611 (Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul: 2000).

4-S. Zubaida ve R. Tapper (ed.) Orta Doğu Mutfak Kültürleri (Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul: 2000).

5-D.R. Khoury, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Taşra Toplumu, Musul, 1540-1834. (Tarih Vakfı, Yurt Yayınları, İstanbul: 2003).

6-P.P. Bober, Sanat, Kültür ve Mutfak (Kitap Yayınevi, İstanbul: 2003).

7-D.R. Oldroyd, İnsan Düşüncesinde Yerküre (Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara: 2004).

8-D. Goffman, Osmanlı Dünyası ve Avrupa,1300-1700 Kitap Yayınevi, İstanbul: 2004).

9-P. D. Tailor, Fosiller (Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara: 2004).

10-S. V. Rose, Volkanlar (Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara: 2004).

11-L. Peirce, Ahlak Oyunları, 1540-1541 Osmanlı’da Ayntab Mahkemesi ve Toplumsal Cinsiyet (Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul: 2005)

689
BİYOGRAFİLER / Ülkü Giray ( 1938)
« : 10 Haziran 2008, 09:32:18 »
Ülkü Giray ( 1938)
Ülkü Giray ( 1938) </B>Ülkü Giray, 1938'de Ankara'da doğdu. Ankara Kız Lisesi'nden sonra Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü'nü bitirdi. 1949'da Ankara Radyosu Çocuk Saati'ne katıldı. 1956'da Ankara Radyosu'nun açtığı spikerlik sınavını birincilikle kazandı. Önce Ankara Radyosu'nda, 1964-69 yılları arasında Amerika'nın Sesi Radyosu Türkçe Bölümü'nde, 1969-71 yılları arasında da Londra'da BBC Türkçe Yayın Bölümü'nde çalıştı. Yurda dönüşte TRT Haber Merkezi'nde redaktör spiker olarak görev aldı. TRT'den emekli olduktan sonra da reklam - belgesel seslendirmeleriyle mesleğine devam etti.

ESERİ:Güzel Konuşma ve Okuma Kılavuzu Bilgi Yayınevi

690
BİYOGRAFİLER / Üstün İnanç ( 1937) </B>
« : 10 Haziran 2008, 09:32:01 »
Üstün İnanç ( 1937) </B>
1937 yılında İstanbul'da doğdu, ilk tahsilini İstanbul dışında yaptı.Basın Yayın ve Gazetecilik Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. İlk yazıları Yelken, Durum, Sanatkar ve Büyük Doğu dergilerinde yayınlandı.1956 yılında Tercüman gazetesinde stajer muhabir olarak çalışmaya başladı.Babıali'de Sabah, Bugün, Son Havadis, Tercüman, Zaman ve Yeni İstanbul gazetelerinde çalıştı.Üstün İnanç'ın tiyatro eserleri Kurt Kapanı, İlk Kurşun, ve Sultan Abdülhamid (Necip Fazıl Kısakürek'in aynı adlı eserine prolog). Yalnız Değilsiniz adlı romanından yönetmen Mesut Uçakan'ın uyarladığı aynı adlı filmi büyük ilgi uyandırdı.Bir dönem TGRT'de dramaturg olarak çalışan Üstün İnanç, Kanayan Yara Bosna filminin de senaryo yazarı.İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gösteri Sanatları Merkezi Müdürlüğü yapan sanatçı, bu merkezde yöneticilik yanında öğretmenlik de yapıyor.

ESERLERİ: (roman)Yalnız Değilsiniz (1988), İnsanlar Böyleydi (1988), Ayıp Uşakları (1989) ve Bir Kimlik Lütfen ((1994).

KAYNAK:Kimlikli Sanat Mehmet Nuri Yardım Türkiye 26 Şubat 2000

__________________

691
BİYOGRAFİLER / Ünver Oral
« : 10 Haziran 2008, 09:31:46 »
 Ünver Oral
Ünver Oral </B>......1993 Yılında kuruldu. Türk ortağı Güzel Sanatlar Reklam Ajans'ıydı. 1985 yılında gerçekleşen bu evlilik, 1993 yılına kadar sürdü. 8 yıl sonra Saatchi & Saatchi, ayrılarak bağımsız olarak çalışmaya başladı. Yönetim Kurulu Başkanı Ünver Oral, Ajans Başkanı Cem Bilge.
Müşteri portföyü :Arçelik , Ariel, HP, Visa, Sütaş, Ultra prima, Tuborg, Maret

200 Trilyonluk Reklam Pazarının Devleri
Busıness Week 15 Şubat 1998 s. 9

692
BİYOGRAFİLER / Ünal Bolat ( 1960)
« : 10 Haziran 2008, 09:31:35 »
Ünal Bolat ( 1960)
Ünal Bolat ( 1960) </B>1960 yılında Çorum'da doğdu. İlk orta ve liseyi Çorum'da okudu. 1984'te Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümünden mezun oldu.1985'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Eski Türk Edebiyatı Bölümünde başladığı Yüksek Lisans eğitimini ve dolayısıyla akademik çalışma hayatını, tecil ettiremediği askerlik sebebiyle yarım bıraktı. Askerlik dönüşü, Türkiye Gazetesi'nde göreve başladı.1987 yılından itibaren iki yıl süreyle Türkiye Çocuk Dergisi'nde çalıştı.Burada çocuklara yönelik "Modern Çağ Ansiklopedisi"nin birinci cildini hazırladı.

1990'dan sonra Türkiye Gazetesin'de roman ve hikaye yazmaya başladı. Aralıksız yedi yıl süreyle yayınlanan 40 romanından beş tanesi kitap olarak yayınlandı. 1993 yılında TGRT'e için yazdığı senaryolardan 15'e yakını film olarak yayınlandı.1997 yılından itibaren "Romanlaşan Hayatlar" isimiyle haftada bir röportajı yayınlanmaya başladı. Halen devam etmekte olan bu röportajlar yine aynı isimle, Arı Sanat yayınevi tarafından kitaplaştırıldı.Halen Türkiye Gazetesi'nde Hayatım Roman ve Romanlaşan Hayatlar adlı iki köşede yazmakta olan Ünal Bolat, evli ve iki çocuk babası.

ESERLERİ

Romanlar:Cinnet,Anasının Kuzusu,Yasemin,Alın Yazısı,Bir Başka Kadın
Röportajlar:Romanlaşan Hayatlar 1-2-3

693
BİYOGRAFİLER / Ümit Utku ( 1929)
« : 10 Haziran 2008, 09:31:19 »
Ümit Utku ( 1929)
Ümit Utku ( 1929) </B>1929 yılında Mardin’de doğdu.Ordudan ayrılıp senaryo yazarak sinemaya girdi.
Kervan Film şirketini kurdu (1958). Yapımcılığının yanı sıra yönetmenlik de
yaptı. Türk Film Prodüktörleri Cemiyeti ve Film- San Vakfı olmak üzere birçok
mesleki kuruluşta Başkanlık ve Genel Sekreterlik yaptı.

Önemli filmleri (yönetmen): Yaban Gülü, Koçero, yapımcı: Pir Sultan Abdal
(Remzi Jöntürk), Üvey Ana, Ben Sana Mecburum,Yazgı(Ülkü Erakalın).

694
BİYOGRAFİLER / Ümit Kıvanç
« : 10 Haziran 2008, 09:31:07 »
 Ümit Kıvanç
Ümit Kıvanç </B>1956 yılında İstanbul’da doğdu. Birikim, Yeni Gündem dergilerinde, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı.“Mozaik” grubunda üç yıl davul çaldı. Halen İletişim Yayınları yayın
kurulu üyesi ve bu yayınevinin kitap kapaklarını tasarlıyor.

ESERLERİ
Roman: Aşkım Bana Resimaltı (1989), Bekle Dedim Gölgeye (1989), Gaib Romans (1992), Yalnız Olmuyor (1995), Siyah Makamı
(1997).
Öykü: Erkek Hikâyeleri (1990).
Oyun: Macbeth, Muhitimize Uyarlama Denemesi (1991).

695
BİYOGRAFİLER / Ümit Gürses ( 1940) </B>
« : 10 Haziran 2008, 09:30:47 »
Ümit Gürses ( 1940) </B>
Ümit Y. Gürses 1940 yılında Ardahan'da doğmuştur. Aile Artvin kökenlidir. 1960 yılından Kara Harpokulu, 1974 yılında Kara Harp Akademisi, 1976 yılında ise Milli Güvenlik ve Silahlı Kuvvetler Akademisinden mezun olmuştur.
Çeşitli birlik ve karargahlarda Komutan ve Karargah Subayı olarak görev yapmıştır. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatına katılan Ümit Y. GÜRSES 1979 yılında Belçika'da NATO karargahında çalışmış, 1982 - 1985 yıllarında Sofya'da Askeri Ataşe olarak görev yapmıştır.
1991 yılında Tuğgeneral Rütbesinde iken kadrosuzluk nedeniyle emekli olmuştur. Halen TEMA Vakfı Genel Müdürüdür.

696
BİYOGRAFİLER / Ülkü Tamer ( 1937)
« : 10 Haziran 2008, 09:30:36 »
Ülkü Tamer ( 1937)
Ülkü Tamer ( 1937) </B>1937 yılında Gaziantep’te doğdu.İstanbul’ da Robert Kolej’ i bitirdi (1958), Gazetecilik Enstitüsü’ nde okudu, özel tiyatrolarda aktörlük etti (1964-68), çevirmenlik yaptı, Milliyet,
Karacan yayınlarını yönetti.

ESERLERİ
Basılı ilk kitabı bir perdelik oyunu idi, oniki yaşında yazmıştı (Duygular Konuşuyor, 1948). Sanat dergilerinde ilk şiiri Kaynak’ ta çıktı (Eylül, 1954).
Şiir ve kitap çevirileriyle tanınan, Edith Hamilton’dan Mitologya çevirisiyle Türk Dil Kurumu 1965 Çeviri Ödülü’ nü kazanmış olan Tamer, İkinci Yeni
doğrultusunda kendi şiirlerini şu kitaplarda topladı: Soğuk Otların Altında (1959), Gök Onları Yanıltmaz (1960), Ezra ile Gary (1962), Virgülün Başından
Geçenler (1965), İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür (1966; Yeditepe 1962 Şiir Armağanı’nı kazanmıştı), Sıragöller (1974), Seçme Şiirler (şiirlerinden
seçmeler, 1981). Toplu şiirlerini Yanardağın Üstündeki Kuş (1986) adlı kitabında topladı.
Çağdaş Latin Amerika Şiir Antolojisi (1982)’ni hazırladı. Hikâyelerini derlediği Alleben Öyküleri (1991) ile 1991 Yunus Nadi Öykü Armağanı’ nı kazandı.
Alleben Anıları (1997) isimli kitabında çocukluk hatıralarını topladı.